02232233233333323237222“ CESA SA SAZI 6000C00C0CCCCCC0 zun kış, dört gözle bekledi. ği o güzelim bahar, yine dolanıp geliyordu. Fakat şu aksi. Miğe bakın kl, bütün yez mevsi, mince denize açılacak olan sün- Berciler, görülecek işlerini derle- Yip toplayıp, yine “Kalem Ali De. de,, ye havale etmişlerdi. Kimi nin yergisine itiraz edilecek; ki. misinin ev barkı hakkında hükü. met kapılarında evrak takip edi. lecek. Haydi bunlar neyse ne. Fa. kat bütün karı, kızan, çoluk, ço. Cuklarını yine ona emanet etmiş. lerdi, Bunca yıldır elâlemin ha Pası, yosması sırtına — sağ ols lar sürüsüne bereket — ele avuca sığmaz, piç kurularının derdi de, başına kaldığı için, çoktandır ağ. zının tadını almıştı Onlara gür bir “Hayır! , gürletecekti. Fakat he. riflerin gözlerinde öyle bir yalva. rış, ona öyle bir sığınış vardı ki, “bayır, demeğe dili varmadı. Z: ten erkeğini de, karısını da, süt Kokar dille anlaşılmaz sözler söy. ledikleri, yumuş ayaklarla yerde Yamrı yumru İzler biraktıkları Gocukluk çağlarındanberi tanırdı. Süngercilere içten kalayı basa ba- sa, “Haydi. siz merak etmeyin. Yolculuğunuz açık olsun,, dedi. “— Hoşça kal, Kalem Dede, dediler. “— Hoşça kalı mı var? Başı. ma gelecekleri biliyorum. Neyse. Oldu!,, Bunca yaşına varmış, ak saka. Mu avucuna almış olduğu halde, bir yaz mevsimi olsun, dinç ka. fayla kendi halinde kalarak, şöy- le bir kana kana, balık avlıyama. Miştı ve avlıyamadan ölüp gide. cekti, buna yanıyordu vesselâm, ehir güzel mi, güzeldi. Ev. ler hep temiz temiz, Xat kat kireçle çırpılırdı. Ötedenberi ie zeytinliklerin, gümüşisi, çam, sortakal ve harrup demetlerinin rörpe yeşili, koyu tirşesi, kırmı. «A Gök o kadar şanlı ve parlak, #miiviidi ki, insan gövdesinin bu mavi ve berrak ateş içinde tutu. Şup, berhava olmadığına şaşar ve İliğine kadar işliyen ışığa bakıp, acaba şeffaf mı oldum? Gölge #almıyor muyum, yoksa, diye dönüp ardına bakardı. Ve kendi açık mavi gölgesini ice, ken. disinin de şeffaf bir mavi olduğu. na hükmederdi. Kadınlar deniz kenarındaki ev. erinin eşiklerine ve önlerine kü. me küme bağdaşmışlar, bazıları iso, öteye beriye yıkılmış, kardan beyaz sütunların üzerine otur. Muşlardı, Renkli elbiselerile, bir güneş huzmesinin üzerine disiL miş gibiydiler. Burada, tarih, aşka yerde olduğu gibi, ukali dümbeleği, ve leş gibi küf ve kü. berçile kokmuyordu. “Temiz, ta. bil, ve güzeldi. Denize açılmış Yüzlerce — (Ulys) lerin kadınları >— bu (Penelop) lar kalabalığı — düzünelerle | doğurakoymuş ol duklar; (Telemak) lar yaylımları. Rin, çırçıplak ışık hüzmeleri ba. inde, zümrüt dalgaya fırladıkla. Pıni görüyorlardı. Çocuklar, de. Bizleri de, kahkahalarını da “çın © öttürüyorlardı. Kadınlar açık denizlerin o tuzlu ve ılık soluğu. ha gerdan veriyorlardı. Şimdi, Büneş dolarak parlıyan, ve şimdi murlanan gözlerle, ışıktan, ve Uzaklıktan esirileşmiş titrek spo. Tadların ufuktaki süzülüşüne da- Yorlar, gurbetteki | (Ulys) lerini özlüyorlardı, Çünkü gördükleri Manzara, sevgi ve şarkı için yara. Gilmıştı. Bunları görüp, yalnız Umak acı oluyordu. O gök, ateş radiatlonlarile ha. Yeti kudretleri çılgın bir teze çı. arıyordu. Dağlar, taşlar, otlar, Ağaçlar, hayvanlar, ışıktan sarhoş me : çıldırasıya bir gençlik ve rilik duyuyorlardı. lem Dede, kayığını dan yüz metreye kadar a- Sığa demirlemiş, “bugün bari bir “Eger çıkmadan birkaç balık çek. Se » diye, balık kamışile kayığa a şar. Ponent rüzgârı esiyor. keıPeniz kenarına demirli yel enlilerin ipleri neyler gibi ötü. ln Milyarlarca ağustos böce- epg klar cezbeye gelerek, dere. lüyc, tepelerde gökler gibi gür. da orlardı. Işıktan mıdır, hava. m midir? Etraftaki güzellikten Midir, ber neyse, kuyıkların biri. Kiye HiKAYE KALEM DEDE Yazan: Halikarnas Balıkçısı 00000000000 sinin direğine konan mavi bir de- niz kuşu, şakramağa başladı. Ö'ü- şüne kulak verenler şunu duyar gibi oldular: Gül geneaya bak, teri tere bâ- saf, yari kapalı ve yarı açık, kendini ne kadar givlerse, © kadar gü“ zeldir. Fakat zada bağrını amaç kadın göğsü Yücümiz tal binlerce gerç (kızın, binlerce Aşkın, deminerk özlemiş ol- dukları çiçek sariki o değildir. Kisacık bir günün geçmesile, inâan hayatının tazeliği, tadı tuzu da kaçar. Ve her ne kadar bahar dönse de, körpelik dön- Bugün daha sabah iken gidip gülü koklıralım, (Kalemde de burada bağını Aciz âciz salladı, kendi kendine: Sanki bizde koklıyacak burun kaldı, dedi) severken sevilmek imkân var- ken sevelim.., Bu şarkı havada süzülünce, kumrular oğuldaya, ooğuldaya; ve çarklar çevire çevire öpücük. lerini sıklaştırdılar. Zümrüt göz. lü keçiler hoplaştılar, İpek tüylü sıpalar, taylar, buzağılar oyna$ıp, kuyruklarını kaldırdılar, neşeyle havalara tekmeler, çifteler atti. lar. Dallı budaklı, iri yarı, ulu çı. narlar bile köklerinden tepeleri. ne kadar titrediler. Sanki neşe İ. lâhı, Pan, görünmiyecek bir hz. is yeryüzünden geçmişti. Eski bir Centuar Arşipelin. bir adâsın- dan öteki adasına gökte kavis çe- virerek, sıçradı. Hür kahkahası, boylu boyunca Egede gürledi. Kuşun ötüşünden mi, esen rüz. gürdan mı. oynaşan denizden mi, kıyıdan bakan kadınların gözle, rinden mi, kendi gönlünden mi, veyahut hepsinden birden mi duyduğu bu şarkıyı dinlerken, a. vucile dizini “Şap!,, diye dövdü ve: “Bizim bugünkü balıkçılık ta gürültüye gitti!,, dedi. Onun bu şeylerde hiç olmazsa, otuz sene- lik tecrübesi vardı. İirdenbire, denizde bir ço. cuk,. ötekini toslad bir irtgana çarptığı, bir tara'la dedi kodu edenlerin öteki taraftakiler hakkında fiskos ettikleri bahane. sile bütün kadınlar birbirlerine giriştik , kırmızı di daklı, keskin ve beyaz dişli Pe. pelop) lar kuyulardan, çeşme baş larından, ev eşiklerinden, d kenarlarından, yetişerek birbirle. rine saldırdılar, b Pür şimşek çakan gözler, pür diş, ısıran ağızlar, pür tırnak tır. maliyan ellerden ibaret (Penelop) girdapları, tozu dumana katarak. topaçlar gibi, fırıl fırıl dönerler. ken (Telemak) lar da salkım sal. kım eteklerine yapışmıs'ar, kopan kiyamete cıyak ciyak öten sesle. rini karıstırıvorlardı. Bu, üstünkörü tedbirlerle yatış. tırılacak kıyametlere benzemiyor. du. Kalemdede Harbi kaybedince son çarelere baş vuran generaller gibi; oturduğu yerden kalkındı. O- lanca soluğunu sesine vererek “din leyen değirmen burnundaki “De. ğirmenlerin döndüklerini görüyor- Sunuz ya. Bütün süngerei kayıkla- rının Değirmen burnundan görün- düklerine işarettir. Geliyorlar. Diye bağırdı. Ve elinde değnek, büyük bir şefdorkesir gibi balık kamişile kayığında dimdik dikildi. Fivaki Değirmen burnundeki değirmenler, sıcacık Ponent rüzgâ- rında kelebekler gibi dönüyorlardı. Madem ki rüzgâr esiyordu, dön. meyip de ne yapacaklardı, ancak kadınların hepsi bu yalana inan- mak için can atıyorlardı. Bundan dolayı göz göre göre ya ve r. Hemen barışmalar wz. laşmalar, sayim suyum yok deyip sarılıp koklaşmalar oldu. Biri ötekine: “Ben sana gözüm seğiriyor demedim miydi, diyor. Beriki yanındakine, “gerdanım kaşınıyor hayra alâmettir deme. dim miydi?,, diye soruyordu. Ve ortada şen ve canlı kahkahalar du yuluyordu. Kalem Ali arpacı kumrusu gibi düşüne kaldı. Yaradana sığınarak yalanı uydurmuştu. Fakat sonunu nasıl getirecekti. Yalancınm mu. mu yatsıya kadar yanarmış “O zamana kadar balık avlarım, bir günlük sultanlık sultarlıktır,, de. d | len gün bütün göklere verdi. Cenup gece- sinin Yumuşak koynunda yıldız. abur tabur, | renklerini TAN 3 w lar pırıl pınl parladılar. Kalem Dede yemlerini alarak kayığa o. turdu. Evvelâ üç kulaç dip kumu- nu, avuç avuç peynirli hamur âta. rak yemledi. Sonra voltasını saldı. Her saniye kaderle dopdolu olarak süküt içinde geçiyordu. Denizler geçmişte uyuyan asırlar gibi uyu. yorlardı. Voltayı bir balık tırtıkla. dı. Meçhul parmaklar Kalem De. denin yüreğinin en öz tellerini el. lemişler gibi oldu. Yüreği çat çat çarptı. Birdenbire, bir şey asıldı. Kalem Dede az kalsm küçük dilini yutacak. Olanca kuvvetiyle çeki yor. “Geliyor geliyor!,, diye ba du. Kıyıdan sesini duyan ka. r hep dısarı fırladılar. Onlar “geliyorlar! Geliyorlar", diye sevinele tepirmiye başladılar. Kalem Dedenin başı dönüyordu. Kiyamet kopsa duymıyacaktı. Fa. kat yedi kiloluk bir sinağrit çek. tikten sonra, ufka baktı, Kehkoşa- nın kavsinde salman engin bacak- larını, ufuk çizgisince biribirine yay İpi gibi bağlıyan ikinci bir ışık dizisi peydahlanmıştı. Uzaktan gö. züken kayıkların provalai kılıçlar gibi yakamozlar du. Ve hepni de sahile hizla yana, sıyorlardı. Sanki kayıklar demir. leyip dip kumlarını ısırmıya acık” mışlardı. Yanaşmakta olan kays lardan yüzlerce deniz borular, türülüyordu. Kıyıdaki sevinci gör. meli idi. Fakat herkesten ziyade Külem Dede 3 balık avlıyacağım dive kayıkta i güm hopluyordu. Biraz sonra A biribirlerine kavuştu. ar, Ets günü öğleye doğru Ka. | lem Dede tutmuş olduğu ko» camani beş altı kefal balığını sallı. ya salya kıyıya çıktı. Kollarını kabarta kabartn “bugün beş kefal tuttum,, dedi. Evlerinden çıkan kadınlar ona acıyarak candan ba. kışlarla baktılar. İhtiyare cal Bu 0, balıklarla birlikte, k. i do- tini de avlamıştı! pena Sera, gey Milâna Cenevre Amsterdam Brüksel Atina Sofya tara Budapeşte Bükreş Belgrad Yokohama 3061 Stokholm 31.0978 ESHAM VE TANVILÂT Ergani 13495 2343 0.233 3.0025 1997 —— I inci sayfa santimi 400 2 250 200 | İlân Fivatları ig? v ğ 0 z z İç sayfalarda Son sayfa Dikkat; ae 1 —1 sahtimi gazetenin ince Yazısile 2 satırdır. 2 —İlânların fiyatı o gazetenin tek sütunu Üzerine hesap lanmıştır. i — Kalın yazılar da gazetede kapladıb yere göre santim. le ölcülür EİN Ir. Hayri Ömer #Ohrevt ve elit hastatıkları motekase. ?ğleden sonra Beyoğlu Ağıcam arsında Na TAX Telefrn 4256 eviniyordu. Bu sene | ağ alm e ez me Eğ" TAN Gazetesi V3| İbi hususi muhabirimiz ya. zıyor: Harp başladığı zaman, İtalyanın vaziyeti şu idi: İngil ri sa, “hareket muharebesi, yerine, 1917 taktiğini ele alarak, “muka- yemet muharebesi, yapacaklar, muharebeyi, başka sahalara yay. madan, Almanyayı abloka ile kuv. vetten düşürecekler. Almanlarla bir “ademi tecavüz paktı,, imzalamış olan Sovyet Rus- yanın muharebeye karışması, ne ideolojik iddiasına, ne de ana men- İaatine uymaz. Alman dostluğunu, Fransa ve İngiltereden, Habeşistanı İstismar imkânlarını koparmak için, bir tehdit kozu olarak kullarmış olan İtalya, harpten az önce Almanlar. la bir “askeri ittifak,, akdetmiş bu- lunuyordu; ama İtalyanın bu mmu- ahedeyi İmzalamaktaki maksadı, Almanyanın Avusturya ve Çekos. lovakya taarruzlarında olduğu gi- bi, Lehistana da, İtalyaya danış madan taarruz etmesinin önüne eçmekti, (Muahede, Almanyayı, İtalya ile istişareye mecbur edi. yordu). Çünkü muharebe başla makla, İtalyanın İngiltere ve Fran sa karşısında artik oynıyacak ko- zu kalmamış olacaktı. Halbuki mu harebe bir emri vâki büline geldi İtalya, Almanyanın muzaffer ol. masını istiyemezdi. Çünkü Alman- ya kazanırsa, İtalyanın Balkanlar- da, Adriyatikte ve Akdenizde bü. tün emellerinden mahrum bir hal- de Almanyaya zebun kalmasına sebep olurdu. Buna mukabil, de. mokratlar muzaffer olurlarsa, bu tok milletler, İtal: İmpara- torluk manisine veda etmek şarti- le hiç değilse, bugünkü hayat im. kânlarını bırakırlardı. İtalya ise, bundan fazlasını istemektedir. Halbuki, meselâ Süveyste, Cİ- kanlarda nüfuz sahası diye hulâ. sa edilebilen bu İtalyan emelleri- ni demokratlardan istemek için, mukabilinde ne arzedilebilird'. Bu harpte, muhariplerin vaziyeti 1914 tekinden farklıydı. Demokratların bu sefer İtalyı pek ihtiyaçları yoktu. Balkan devletlerine gelince; bir Balkan antantı, bu devletleri Tür- kiyenin etrafında toplamış bulu. nuyordu. Bu antant, kuvvetli ve serbesi aksiyon sahibi bir devlet | politikası yapabilirdi, İşte bu ahval içinde, İtalya, “müsellâh bir gayri muhasımlık,, ilân esti. F akat Sovyet - Alman anlaş- ması, bir muamma halinde İtalyayı üzmekteydi. İlkten şu ka. naat belirmişti: Sovyetler, Alman- yaya düşmandır; çünkü Almanya. nın ahanevi inkişaf (o politikası, Baltıkta Sovyetleri kıskaçlamak ve Ukraynaya doğru yüyılmaktır. Bu düşmanın ortadan kalkınası lâzımdır. Milletlerin haklarını ko- rumak davası ile Almanyaya hatp açan İngiltere ve Fr: düşürülmek, hegemonyaları orta- dan kaldırılmak gerek olan demek rat rejimli kapitalist devletlerdir. Bu kuvvetler arasındaki mukaye- met muharebesi, üçünü de, hele Almanyayı yıpratacak, açlık istı- rabı komünizme yol açacaktır. Halbuki birdenbire yeni bir hâ. dise olmuştur; Sovyetler, önce Le- histanm taksimine iştirak etmiş- ler, sonra da, Almanyadan önce davranarak, 1917 de çekildikleri Baltıkta hâkimiyetlerini kuracak projeleri realize etmişlerdir. Yal. nız Finlanda mukavemet gösterdi- Bi için, Sovyetler onu silâh kuv- veti ile râmetmeğe kalkışmıştır. Sovyetlerin bu hareketi, bir yandan Sovyetleri Baltık denizin- den gayri kabili tecavüz bir vazi- yete korken, bir yandan da onu Orta Avrupaya sokmuş oluyordu. Lehistanda Sovyet işgalinin Ru“ men ve Macar hudutlarını sarma. #1 çok mânalıydı. Almanların Bal. kanlara doğru yolu bu suretle ka» patılmıştı. Acaba bu, Balkanlarda ezeli Alman - Rus rekabetinin başladığına mı delildi? O zaman, Sovyetlerin bu yolda ilk hamle o- italya Ne Yapacak? Balkanların Maruz Bulunduğu Söylenen Tehlike Karşısında İtalyanın Vaziyet ve Faaliyeti larak Rumenlerden Besarabyayı alacağı fikri uyandı ve İtalya, har. bin Balkanlara inmesi endişesini duydu. Çünkü, bu takdirde İtalya, Balkanlardaki menfaatlerini koru- maktan ziyade, komünizmin Bal. kanlara ve Adriyatiğe gelmemesi için harbe karışmıya mecbur ola» caktı, Şu muhakkak ki, Balkanlarda İlkbahar Hazırlıkları (Başı 5 incide) kalmış bir kuzunun melemesini şitmiş, yalnız o manzarayı sezmiş. fir, Fikrete gelince, bu ciddi âda- ma da bahar gelince münasohetsiz ce bir hoppalık ârız olmuş, bahar ona; Saba eser, rusumi ter KI mürgi oşku lünedir. Fısıldaşır, süküt eder, Bu bir güzel teranedir. Ayarında okurken, insanın etini belini, kaşını gözünü, kolunu baca. Bani, her üzvünü oynatan kiriz ba. vası vezninde bir manzume yazdır- mıştır. Gazetelerin “ilkbaharda umumi taarruzlar başlıyacak, harp her ta- rafa sirayet edecek, dünya ate” yanacak,, demeleri doğru çıkarsa ve Adriyatikte komünizmle tema. sn gelmenin İtalyayı Sovyetleştr- mesina faşizmin mâni olabilmesi çok şüphelidir. inlandaya (açıktan yardım politikasında İtalyanın gös. terdiği heyecanlı muzaharet bun- dan ileri geldiği gibi, bir Balkan” bitaraflık blokunu teşvik edişi de bundandır. Halbuki İtalya, daha doğuşun- danberi Balkan ântantını bozmak ordu, Ancak bu defa da İste diği, Türkiyenin tabil olarak başi olduğu bir blok değildir; böyle bir blok. İtalya için Sovyetlerin veya Almanyanın Balkanlara in- mesinden pek farklı değildir. O- nun İstediği kendinin, kendi etra- fında toplıyacağı bir bloktur. Bu sayede neticede Balkanlarda 1. talyan hüfuzu temin edilmiş bulu. nacaktır. İtalyanın, Fransa ile İngiltere yi bu maksada imâle etmek için, müzakereler yaptığı, ve bu müza- kerelerin bir ara ilerlediği, fakat sonradan büyük zorluklara uğra. dığı muhakkaktır. Bu müzakere- ler sırasında, Alman diplomasisi- nin ve propaganda cihazlarının fa. aliyetleri hatırlardadır. Almanya, müttefiklerce İstenen tarzda bir Balkan blokunun tehli- ken» müluma miiamda bin Balsam bla ku yapmıya teşvik etmekteydi. İ- talyan mahfillerinde, Almanyanın bu Balkan pollilkasina taraftar olduğu hakkında İzhar olunan ka- nastler, son günlerde İki taraf matbuatının nöşriyatı, bu hususta daha kati mütalealar serdetmeğe yarıyabilecek mahiyettedir. Filha. kika, Almanlar, Rus - İtalyan po- litika çarpışmasında bir müddet ihtirazlı ve esrarlı vaziyette kal. mışlarsa da, şimdi biraz vuzuh başlamıştır. Balkanların harp sah- nesi olması, Almanyanın işine gel- mez: Balkanlar Almanyaya petrol ve zahire vermek şartile, Şu halde, Balkanları bu şartlar altında bugünlük harpten uzak tutmakta Almanya, İtalya ve Sovyetler ihtilâf halınde değiller. dir. aliçya demiryolları mesele- sinde Sovyetlerle Almanlar arasında son günlerde hasıl olan anlaşma ile Almanya - Romanya arasındaki petrol işlerinin aldığı istikamet, İtalya ile bu noktada niheyet uyuşulduğunu gösteriyor. Sovyetler de, Almanya da Balkan- lara sarkmıyacaklardır. o Ancak Balkanlar, İtalyanın nüfuzu altın- da bitaraf kalacak ve Almanyayı besliyecektir, Ama bugün yaşamakta olan Bal- kan antantı ile müttefikler bu kom binezon karşısında ne diyecekler. dir? Sonra böyle bir anlaşma, gü- nun meselelerini kurtarabilse de, İtalyanın harp sonunda akibeti ne olabilir? Bir nokta daha: Alınan. yayı Balkanlar ne miktarda ve ne kadar zaman ayakta tutabilecek dr? Eğer İtalya, Balkan politikasin. da bu kombinezonla iktifa etmişse, yıllardanberi yaptığı gibi, gün po- litikası yapmıya mecbut kalmış demektir. İyi köklenmiş bir politika ise, İ., talya için, ancak Türkiye ilâ yan- yana bir bitaraflık politikası ola. bilir. Bu politikanın içinden Bal. kanlarda hegemonya manisi çıka- rilıp atılmak gerektir. Sovyetlerin bu harbi genişlet. mesi, ana politikasına zıttır. Fa- kat Balkanlar, kendi müstakil po- Mtikaları yıkılarak, nüfuz teşeb. büslerine âlet edilmek istenirse, bugün değilse, yarın İtalya için korkunç ihtilâtlar doğabilir. —çıkmaz Inşallah! — bahar mefhu. mu artık yeni şiirde büsbütün de. Bişecektir. Acaba ne mahiyet ala- caktır? İşte misali: İLKBAHAR “Hani benim çağla büdemim, çayırda ollatığım kuru Ve kaz palazlarım Ve *Ahfesin keçisi? Hepsini doktor Şaht'ın diri eşeği Heybetine koymuş, kayfından anırıyor! “Hani benim ipekböceğim?,, Dut yaprağının yerine “Mein Kamp, 1 kemiriyor. Ve eli olmadığından kafasını kaldırmış, Kurbağalar marş çalarken Dimdik, Keskin ve sert, Maymun gibi terbiyeli, Nari selâmı veriyor. Fakat midesi bo- zulduğu içir, Karakuşa duyurmadan “Hak, tut, Diyor. yediğini tükürüyor! B* deli saçmasıda nedir? Baharla münasebeti ne?,, demekte acele etmeyiniz. Şiir ilk nazarda (o sinemalardaki, (“Miki Mouse,, filmlerine benziyor, ha- yali ve acaip görünüyor sama mâ. halıdır, siyasi, ve içtimai bir mev. #udadır, ayrıca nükteli ve hicivli. dir. İzah edeyim: Bahâr mevsimin- de Alman İstilâsınd uğramış bir bolluk, Orta Avrupa memleketi tasvir ediyor; kuzular, kaz palaz. ları ve keçiler, bademler de dahil, yani bütün bahar mal ve mahsulü Vagonlara konulmuş, götürülmüş. tür, Şairin pöceği dediği silâh: 8ız yerli halk, aç kalmış, fakat ceb- Teh önüne âçilan inaruf k'tabı, da. Zİ talimatını okuyor, meeburiyetle mazi terbiyesi öğreniyor ve istilâ or. dusu müzlka çalıp geçerken, za- vallı âciz böcek nazi seldmı veri- yor. Ama nazik midesi bu kaba ter. biyeyi hazmedemiyor, Gestapodan korktuğu için ancak gizlice, düş- m atıp tutuyor, içinin zehrini döküyor! Gördünüz mü, anahtarını verin- ce eski 'Lügaz,, lar gibi enfes, ha rikulâde! Bütün bir ilkbahar harbi, amansız bir istilâ, müthiş bir mağ. lübiyet, esaret ve sönmiyen kin, hepsi mevcut. Şimdi soracaksınız: “Bu eseri yazan kimdir, hangi genç şal Kimseye «öz getirmemek için iti. rafa mecburum: Ben yazdım. Ga- zetelerin “ilkbaharda umumi ta- arrüz, umumi istilâ, umumi kon ve âteş,, diye her gün verdikleri şenmetli kehanetleri okuyup oku. yup bahardan korktuğuna, korka korka asabi cümlemin bozulduğune ve hal böyle devam ederse akıl muvazenemin de bozulacağına bu manzume en belâğatll bir misel bir şahit, tıbbi tabirile bir “symp. teme,, yani bir maraz alâmetidir. İnşallah o kehanetler —bir çö- ğü gibi— bosa cıkacık ve benim şairliğim de, korku ile beraber s0- na erecektir. | TİYATROLAR Şehir Tiyatrosu 5 Şubut Pazartesi felâketreedeler için Büyük müsamere PEMBE SOKAK 46 No, " Tepebaşı Dram Kısmında Bugün Saat 1530 ve akşam 2030 da , O KADIN Komedi Krem İstikidi caddesinde Bugün saat 18,30 ve akşam 2030 da © oğLumuz e Halk Opereti Buğün gündüz saat 16 da ve akşam # ös © LA vaskore (Uğurlu Kiz)