30.7. 939 LİL NN Bir Papazın Rüyası Bir Taht Deviriyor Trakyalı bi dür. Fakat ze İş- le kılı kırk ya - yelgati bel- st Köyün. de ve civar köylerde ona koynunu açmak istemeyen Rum, Bulgar ve rmeni tek bir kadın i ni Vasil idir. lenmemiş zekâsi rar. G ki zekâsi elliği, bedeni dan da Lâkin, Vasilin bütün zekâsı ile güzelliğind ğildir. O, yaman bir da, Bütün Trakyada reş tutacak bir bübay edememişti. Büktüğünü kırar, tut- tuğunu koparır bir adamdı. Vasilin bir yandan güzelliği ile bir yandan kuvvetiyle büyücek bir şöhret kazandığı yıllarda (837) Bulgarlar Bizans imparatorluğu - na yağmalar ya Trakyayı lardı. iğite tesadüf müthiş yorlar Makedonya yangın içinde bırakıyor. Bu 'akınların birinde Vasi arruza uğradı, baş - tan başa yakıldı ve genç kızların sürülüp Bulgar eline götürülmesi sırasında Vasil dahi İpe Sarılarak. bir kız gibi - yola vuruldu. Vasil, bir esir ola; i Bulgar gospodininin buk iyi bir m. hattâ sevgi ve saygı kazandı. nlar onun gü - zelliğine, erke! klarındaki ku alloran par- e hürmet gös. zekâsını evkiden istifade uttuktan sonra bir fırsat yarattı, o Makedonyaya kaç * üz yirmi yaşında idi. Meh. yibi bir çehreye; Hergül vücude malik old unda bütün köylerden yar. dü. Kadınlar, bir te- bessümünü kazanmak için ekmek veriyorlardı. Erkekler, ondaki be - deni kuvvetini alkışlamış olmak İ- çin kılavuzluğunu yapıyorlardı. Vasil, bu suretle genişçe bir se. yahat yaptı, Bizansa geldi, şehrin yedi kapısından e, suna - tesm gibi bir tirar'y dım gi ığu için onun yirmi uğurlu - £ bu ya - yolu düştü- ğünden oradan, Altın kapıdan içe- ri girdi. Müthiş kuvvetine rağmen çok yorgundu, adetâ bitkindi, Sen. deliyere iyordu. Bu derman - sızlık içinde önüne İlk avlusuna daldı öşeye yığıldı, afyon yutmuş gibi kendinden ha. bersiz olarak uyuya kaldı. Kilisenin nöbetçi papası da « o gün fazla yorulmuş olacak - derin bir Fakat onun dimağı ke mucizelerin yür kan kilise bir rametlerin, hikâyeleriyle doluydu şünde garip şeyler rım kıvrım kıvranıy lik rüya, bir ve herif, büyük azizlerden birinin kiliseye gelip kendisini okşadığı gördü Papas, daha “tecelli” O gece dü- görüyor, kıv - du. Bir ara- oldu tecelli sahnesi gün doğmadan bu nin heyecanını ta: şıya uyandı, temiz bir hava almak ve rüyanın hazzını şak için avluya bir daha yaşa- çıktı ve Vasili gör meni genç, kıvrı #ığı köşede hâlâ harıl harıl uyuyordu. pvr manzara ndaki tecelli ile bu rasında bir mü - ti. Düşüne gi. ren azizin bu davetsiz & misafirin ruhuna dahi hulül etmiş olabilece- gini düşündü ve biraz sonra uya - nan Vasilin Meryem nasebet tevehhü bir İsâ daha , ayni za - » yapıh olduğunu alabildiğine i ve bu misafirin şi sında ilâhi alâkalar bularak telâşa üştü. Biraz sonra Vasil, papasın odasındaydı. eli yüzü yıkanıyor ve temiz elbiseler giydirilerek kellef bir sof doğurtacak kadar güz: manda pehli görünce vahimes neğe başladı le. mü - aşına oturtulu - » ka, zanmak için diyarlar aşan Ermeni Vasili Bizans sarayina - götürdü, Yazan: M. TURHAN TAN orada nazır olan kardeşine tavsiye ederek kendisini imrahor yaptırttı ve bu tesadüf tarihte gerip hâdi - selerin başlangıcı oldu. A Veri İmparator Üçüncü Mi - bailin imrahorlarından biri oluştu. Bu imparator sirk oyun- larına, sefahate düş. ava, zevke Ve Devlet işlerini Başvekil Bardasa bı « torlukta & ndü mevkiinde bulunan rakmıştı, Fakat nun kendinden daha muhterem bir şahsi halini aldığını sezdiğin - den dolayı muztaripti, Bardasa bir külâh giydirmek istiyordu. Bun la beraber görünüşte ona candan bağlıydı, bir sözünü iki etmezdi. Vasil, efendisi İmparatorun Bar - dastan nefret ettiğini ve bir yolu. nü bulunca herifi kündeden ata - Hele birer sirkte kimsenin yapama. İmp cağını sezmekte gecikmedi. Sâray. pehlivanlarını birer yenmek dığı zor oyunlarını başarmak sa - yesinde baş imraher olunca, yâni imparatorla doğrudan doğruya te- mas etmek imkânını elde edince bu sezişi kuvvetlendi ve efendisini kışkırtmağa ba O, saray içinde ve dışında Bar- dası sevmiyenlerle de birleşmişti, İmparatora Bâşvekil hakkında bo- yuna jurnsl verdiriyordu. N ir halinden çıktı ve İmpa - ş imrahorla ercih eti m - ratorun den birini di. Başvekil - nesi lâzım İ şte bu vaziyette Ermeni Vasi akat imparatorun rizasile - bir hamle yaptı, bir gezinti sır. da ve üçüncü Mihailin çadırı i Me Bardasi öldürüverdi. Vak'a mühimdi. Fakat plân da etraflı çizilmişti. Bu sebeple Bardası sevenlerin harekete Reç « mesine meydan İm - parator Ayasolyaya koşarak hâdi radetiyle cereyan et- Bardası bir tikten sonra bu, benim ” sözü ile halka tak- e Trakyali Ermeni pehliva - lân etti Artık Vasil saraym harem da- yâni imparatorun mah - hayatı içinde yaşıyordu. Ü - çüncü Mihail ona son derece mef- tun olduğundan her sırrına ortak yapmak Bu tutkunluk yüzünden herife karısını da boş ti ve kendi metresi Evdokyayı 0.- ba nikâhladı. Lâkin bu, Evdokya ile alâkasızlanmak değildi. Vasili ne kadar seviyorsa Eve kadar seviyordu. Bu imparatorla Çezarın ikisine de yatağın- du il, kendini bırakılmadı senin kendi i halka anlattı çok ift Vasili yanma halâskârımdır dim ni çezar resinde, rem stiyordu. dın, müşte - rek eşi olmuştu, da yer veriy her ba dan imparatora üstün görüyo? - du. Onun için Evdokya işinden huylandı, kademeli bir intikam plânı çizdi. İlkin Üçüncü Mihailin kardeşi Neklayı baştan çıkar - dı, kendine metres yaptı. Sonra İm- paratorun bir gece ana imparato - riçe Teodoranın sarayına gitme - sinden istifade etdi sur adam yollayarak Üçüncü Mihaili anası - nın sârayında ve sızgın bir demin- de bastırarak öldürttü, kendini im. parator ilân ettirdi. Vasil, Bizans tarihinde Make - donyalı hükümdarlar denilen sü « lâlenin müessisidir. Onu bu mev - kie yükselten de bir kilise papasi- nın gördüğü rüyadır. Tesadüflerin harikalar yarattığı hakikatini bu hikâyede de canlanmış görüp. te tarihe mahşeri memeğe İmkân mı var? iki cı garibeler de - r İ Yaş Kadar Evlâ Dünyanin En Kalabalık dei Sahibi Sakir Bab Anlatıyor “Bir Tek Evelim Kaldı: Oniki Adalardan (Dünyanın en kalabahie ailesi Rümeli- fenerinde yaşıyor. Daktarlarımızın dan ali ailesi ile Yap R umelikavağı Rumelifenerine d lâşırken kaya bakti mış bir ve ie bulundu; Yüksek burnunu, şöhlür bi kaldıra. rak at başı g sakin sula ibi keserek tonluk tekne, benziy ilerliyen bı denize yeni inmişe du: Zira sahipleri onu; bu refine, gıcır gıcır temiz. pırıl pırıl boyamışlardı Kenarları yeni bayrakçı natılmış olan küçücük gün ne Uşak seccadeleri 'seri Onların günün şı lemişler, Gördes, mişti, konul. muş olan hasir koltuklara gömülünce, kendimizi nezzühe çıkmış bir lorda benzet- tim. Ayni hissi, doktor 1.de duymuş olacak k “— Keşke, Köprüden bineymişiz: Ben, bu ka- dar rahat edeci tum! Sonra bana dönerek izahat ver. diz erine rahat yatiyle te. Tarık Te. ordu, o motöre mizi ummamış. Motörün kaplanı ve sahi Şakir Geçenlerde bir ameli, pmıştık. Zaten yani Şakir'babama Zekeriya rındandır. babanın oğulla- yat ta ona Y on bir senedir bir ayağını kestiğimiz gündenberi çocukları, toru gelinleri “da. ima bize gelirler. Sıhhat hususun. da, bütün aile gâyet titizs Burnu kanıyan bize köşuyor!.. Okuma yazma bilm'yenler arasında; dok- tora en fazla emniyet edenler. bu ailenin mensuplarıdır. diyebilirim Gördüğünüz gibi niyetleri değil, ri de var! D oktoru takanın kalabalığı nazarı dikkatimi celbediyor, ve, Bay Tarık Temel, “— Galiba, diyorum, istifade, takaya lar?, Tarık Temel — Onlar, diyor. biz gelmiş olanlardır. Be tanıyorum. Hepsi de Şakir bat mın. oğulları, “ve torünlarıdır. Za. ten, akrabalıkları, biribirlerine benzeyişlerinden 'de bellidir. Gö- rüyorsunuz ya? Yelkeni de, düme. ni de, motörü de niyor. Zekeriya kaptanın kârıştığı bile yok. Zaten, arı bize sade em. saygıları, dinlerken, fırsattan yolcu da almıs. hepsini de çocuklar kulla hiç işe Şukir Ağanm ailesi, vil bir donanma gik cukların, delikar hepsi denizci, Ve k şında balik gibi, yüzmesini, yedi Yaşında madalyah o şampiyonlar Ribi kürek çekip, yelken #çme Oh yaşında da taka motörünü lanmasini öğreniyor. On beş na bâsmış olanlarını kin: Göreceksiniz ki maların, bütün rini, arın, gençlerin psi de, beş ya. ni, yaşı. sorguya çe. bütlin fırtı. balıkların isim meysimlerini, hususiyetlerini bilirler. Ve koca denizin hemen her dalgasını, âdeta bitmez tüken. mez bir kitabın bir satırı gibi oku. Yup anlarlar! Hemen bütün denizle tiğraşan. lar gibi, gayet çalışkan oldukları için, ailenin vaziyeti de iyidir; ve sandalları, ağları, evle- bahçeleri, hayvanları, paraları. Pulları da yerindedir. Şakir mu bilmen o, Türkiyenin yapan ustasıdır. Ve bugün ailesinin.sa. hip bulunduğu takaların hepsini de o yapmıştır! Doktor Tarık Temel: “— Geldik!,, diyerek kesti, ve yavaş yavaş ayağa kalk. t. Yaklaştığımız Fener iskelesi, bir köy halkı kadar insanla doluy. du. Ben o kalabalığın en gerisinde şimdi hâlâ çalışıyor en İyi taj sözünü Birini İstiyorum. Zaten Küçük Bir Millet Kadarız. Meşhur Karadeniz Feneri saneresesaeeereearerasasez ; Yazan: Naci Sadullah anseseseasasemanaaaasese kalınmış bulunduğu alde, Şal babayi tanım. gi dim: Saçları, sakalları azdı. azdı ik çekm dalga püğü gibi bembey geniş, vücudü tık Omuzları İki ba: a,'ve iki yana vüra merdivenli ordi o ile iki yana yalpalıya a yürüyüşü, —teşbihte ha. tıpkı gorili an- İskeleye bizden e yalpa vur. iskeleye ini erden i adanın, topal aya; yalpalış tâ olmazsa— dirıyordu yel yetişemiyeceğini anlayınca durdu: Bir eline aldığı iki bastonuna y Tenerek, öteki bize renkli yazma me başladı eliyle âki ini sallamıy Biraz sonra karşıya idik Bilâmitbalâğa, otuz yaşında b sporcu kadar dinçti: Kuvvetli, ko. caman elleriyle ellerimizi aertır- si uçmamış keskin zlerinin parlaklığından Dektor Tarık Temel beni bembeyaz dişle de gösteren bir kahkaha at “ dedi nizden kurtulduk amma diline düştük demek!,, H” birlikte yukarıya doğru çıkarken, Şakir Ağa “— Çocuk bolluğunu sunuz ya? Diyordu, Bizim köy bö; ledir işte... Her inciri gibi, nerdeyse. dola mahsul vereceğiz: Her evde, en az, dört, beş yumurcak vardır. Hem burada, çocuğun külfeti de yoktur: Meydana kağa koyuverirsin dine. va karşı casına sikti. CE zeküsi, « belliydi. ona tanıtırca ve eli. İşimiz var, sizin bunların görüyor. yedi veren senede imiz, iki çıktımıydı, s0. O kendi ken- vemiş gibi serpilir Orada Pekâlâ Barınır Gideriz.,, amma, ne yapalım? Hangi yemişin irası yoktur ki? urduğumuz Zar m bütün tına & ğanm bütün t ; imleri. rını; en kü- bile biliyordu birisini, dikkatin, tinden, sevgisinden mahrum bı » rakmiyordu. Bizim krü Hazımin, oraya oturmamızla,'bây malüm şişesi ye, ırtaya çıkarması bir olmuş» kaçıner tee iştahını niden tu. Fakat bu bilmem rübe, da kaçırmış kızların tadın neşesini de Zira, çocukların, erkeklerin hepsi de onun bir ümitle susle şu cevabı veriyo: “— Acıl, “— Lâkin bir aralık büyük tekrarladığı ardı ilâcı ta - tatlı ımin Be r edem çrayacak, bi çocuk se yerinden çocuk gibi sıçrayacak, kendisine bu nel duyuran küçük yavrunun şapur şa. kulakla - küçü. ynayacak, ve güneşten yanmış yüzünü pur öpecek Tina ihanamamış Gözlerine olacak k ğe sordu “— Oğlum, iy sın... Biraz daha al Çocuk, il vabını tekrar Acı olma akayım? 1 tekrar tattı. ladı Ve ce- Şükrü Ilazım olmak yüz — Parmağına ilâç olmasın? Ağzında, ğında şekerli Şuradan bir defa daha bak Çocuk elini gelmemiş hut parma » bir şey yok muydu? a bir parça daha al da, dokto; attığı ilce uzatmadı — Tattım.. Tum İşte! Bir daha hemiz kalmasin dedi diyo » bakıver de, şüp - "— İstemem. ker gibi tatlıydı! Emin ek gerili, peşini bırakmı le söyliyer — Biraz daha tat Nihayet, Şakir ağa hasını duyduk “— Canim, " diyordu, kahka - dedi üs- bay Tarık kış. kırttı da, çocuğa tatlı demesini ben tenbih ettim akat çocuk bur O kadar acıya daha fazla dayanabiz ir mi? B ik bizi hayli güldür- fakat Şükrü Hazımı, hayli büyük bir sukutu hayale uğ: ratmıştı. Oş ğa “— Bay doktor, sevdadan vaz geç zikkımı o kadar tüne düşme gay! u muzi; müş. esini kapatırken, Şakir a. ordu, sen bu Bu zehir gibi buralarda şeker Biz Amerikalı de Ağzımızın tadını iyi biliriz! Biz bunları konuşurken, orta « ya zengin bir sofra kurulmuştu: Kocaman kayık tabakların içleri, tekirlerle, dolmalarla, böreklerle, tatlılarla, ekşilerle meyvelerle do. luydu. tacak bulunmaz giliz; (Devami 8