13.7.939 DİZ m > Tefrika No. 103 Zeybekler Milli Mücadeleye Giriyor Hep Milletin Kulu Kurbanıyız, Öl Dediğin Yerde Ölürüz, Sen Hiç Kasavet Çekme! Değerin, ormanlarda zeybek. leri göre göre ve hele men. kibelerini dinliye dinliye ve bil hassa dededen, babadan müntekil olan yiğitlik ruhunun sevkiyle o da zeybekliği kurmuş. Fakat, fasavvurunu icra için bir fırsat bulamamış. 1332 sene. sinde asker olmuş, İzmirde beşinci depo alayına sevkolunmuş. Bu a layda tâlim ve terbiye görmekte iken, Kafkas cephesinden tebdili. hava alarak veya kaçarak İzmire gelenlerden bazılarının, cephedeki askerlerin açlıktan, soğuktan, bu. laşık © hastalıklardan öldüklerini söylemeleri Yörük Alinin fikrini bozmuş. Beyhude yere ölmemek için askerdan kaçmayı zihnine koy muş ve nihayet tam cepheye sev- kolunacağı bir sırada suvusup dağ yolunu tutmuş, B ir müddet, o sırada eşkıyalık etmekte olan Alâiyeli Mol- la Alinin çetesinde kızanlık etmiş. Jâhare Molla Alinin bir müsade. mede telef olması üzerine teşkil ettiği çete ile zeybekliğine devam eylemiş. Bir gün, kızanları ile be- raber bir sal üzerinde Menderes rehrinin karşı yakasına geçerken, jandarma mülâzimi Fethi Beyin pususuna uğramış, kızanları tama- miyle vurulmuş ve fakat, kendisi soğukkanlılığı sayesinde kurtul. muş. Bir müddet sonra da, mülâzim Fethi Beyin delâleti ile istiman ve eşkıya takibi hüsusunda hükümete hizmet etmiş, Mütarekeyi mütcakıp ta, edindi- ği kızanları ile beraber Çinenin Yağes Hüseyin Efe ile yaşun'ya başla- maşi Türk aşireti evlâdı imiş. Uzun müddet zeybeklik etmiş. Bir ara tutulmuş ve fakat, Aydın hapisa- nesinin çok yüksek bir pencere- sinden atlamak suretiyle kaçmıya muvaffak olmuş. Çok atik, tetik ve o derecede cüretli bir zeybek imiş, Fırka kumandanı Şefik Beyin sözlerini büyük bir dikkat ve alâ- ka ile dinliyen zeybekler, yapılan mücadele teklifini, hiç tereddü: et meden, hemen can ve başla kabul etmişlerdi. Ve: — Bey amca, hep milletin kulu ve kurbanıyız. Yarından tezi yok, bismillâh deyip çıkar ve işe baş- larız. Hele sen bize silâh, cephane ve başımıza zabit ver. Ol dediğin yerde ölür, kal dediğin yerde ka- liriz. Hiç kasavet çekme. Demişler, gecenin saat ikisinde, kumandanın elini hürmetle öperek askerlik dairesini terketmişlerdi. Ertesi sabah, fırka kumandanı tarafından efelerin #efakatine te- yin olunan yüz başı Ahmet, mü. lâzim Zekâi ve ihtiyat zabiti Nec- mi Beyler Yağcı köyüne gitmişler, bu cephenin ilk.milli teşekkülünü meydana getirmişlerdi. O gün, bu icdakâr zabitler, Yörük Ali ve Külloğlu Hüseyin efelerle kızan- larının başına geçmişlerdi. Kimse- ye sezdirmeden Çine muhitinden çekilmişler, Menderes nehrinin ce- nup istikametindeki köylere doğru yürümüşlerdi. * Mi» Hacı Arif ve Sapan- cal Kiza beylerin tevkifi üzerine, Bakırköyünü terketmek mecburiyetinde kalan Dramslı Ha- lil beyle arkadaşları, Ikitelli köyü- ne yaklaştıkları sırada sabah he- nüz oluyordu. Gündüz yolu devam etmekte, o havalide ve dalma sey yar bir halde bulunan eskeri Kr talarla karşılaşmak tehlikesi var- Gı, Bu tehlikeden sarfınazar, Halil bey ve arkadaşları, henüz vaziyet” leri hakında kat'i bir karar da ver- miş değillerdi. Gece yürüyüşü, ne de olsa, takip edilmek veya ansizin bır müsademeye maruz ve mecbur | Kılkoğlu Hüseyin Efe de bir kalmak gibi tehlikeli ihtimu'lerle çok heyecanlı geçtiği için bu hu- susu görüşüp düşünememişlerdi. Be sebeple hem biraz dinlenmek ve hem de görüşmek için, koytu bir yere çekilmişlerdi. Anlaşmak hiç te güş olmamıştı Çatalca müdafaai hukuk cemiye- tine bağlanmak hususunda Dre malı Halil beyin yaptığı teklif it. tifakla ve derhal kabul edildi. İki gün sonra Halil bey Çatalca müdâ- faai hukuk relsi Hayri ve âzaları nüfus memuru Muharrem, Müftü Ali, mahkeme âzasından Tevfik e- fendi ve beylerle temasa girdi. Neticede mücahitlerimizin teşkil ettiği bu kuvvete (Çatalca milli müfrezesi) namı verildi. Müfrezenin, O sırada vaziye- ti sarsılan mahalli | jandarma. #râa gizlice O muavenet | etmesi de kararlaştırıldı. Çatalca jandar. ma kumandanı yüzbaşı Mehmet beyle Dramalı Halil bey müşterek bir mesai programı hazırladılar ve derhal faaliyete başladılar, Yeni fedakârların iltihakile kuv. vetlenen müfreze üçe ayrıldı. Dra- malı Talât beyin idaresine verilen birinci müfreze, terkos civarında bulunan ve son günlerde islâm köy- lerine karşı taarruz ve tecavüzü nankörlerle u arttıran yerli Şe mak üzere (Daya hatun) kü ne gönderildi. Dramalı Salih Meh- medin idaresine verilen ikinci müf- reze de Terkos ve Hadımköy ara- sında faaliyette bulunmak üzere Boyalık dağında Hacı Selim Ağa- nin mandırasına sevkedildi. Iske- çeli Saferin idaresine verilen üçün- cü müfreze de, milli mücadele es. nâsında çok büyük hizmet ve fe dakârlıkları görülen Dursun köylü Kâzım beyle beraber çalışmak ü- zere (Dursun) köyüne memur edil- d.. Bu müfrezeler mücade)? saha. sına atıldıkları sırada, Dramalı Ha- Mil bey de bu havalideki teşkilâtı, nankör çetelerine karşı mukabil Isarruzlara girişebilecrek derecede kuvvetlendirdi. Ve derhal hareke- te geçti, Çatalca milli müfrezesinin ilk hizmeti, Ayazma ile Yeniköy ara. sında İaaliyette bulunan yetmiş ki- şilik yerli bir rum çetesini imha etmek olmuştu. Bu çete, o sıralar. da Yarımburgazlı Ömer ve Ikitel, lili Mustafa Ağalara ait iki sürü koyunu, çobanlarını böğazlanisk suretile alıp götürmüşler, Dursun köyü kahvesisi Salâhattin Ağayı milli çetelere yardım ettiği baha- nesile öldürmüşler, Daya kadınlı Husan Ağayı da ayni bahane ile a- ğir surette yaralamışlardı.. * ili müfrezenin bir şimşek hızı ile her iarafa şayi olan bu ani muvaffakiyeti, yerli nan. körleri olduğu kadar, onları hima- ye ve teşvik edenleri de sinirlen- dirdi. Terkos hayalisinde bulunan kuvvetli bir askeri müfreze, milli müfrezemizi takip için harekets ge çirildi. (Devamı var) KEMİK NEDEN KIRILIR? Merkesin kemiği tahammülün. den fazla zora gelince kırılır ama, kemik kırıkları en ziyade genç - lerde olur. Bunuh sebebi gençle. rin, çocukların yaşlılar gibi rahat oturmayı istemiyerek koşmak, oy. namaları olduğu şüphesizdir. Ye. de rahat durmayan da kazalara daima çok maruz kalır, ların gençlerde da» ha çok görülüşünde tabii İstidadı da unutmamak lâzımdır, İstidat, gençlerde kemiğin henüz tamam tamam katılaşmamış olmasından ileri gelir 'Tam katılaşmamış olan bu kemik nazik te olduğundan, katı - laşmış bir kemiğin tahammül ede- bileceği zora dayanamaz, kırılıve. rir. Onun için gençlerde görülen kemik kırıklarını yaramazlığa, ha. sarılığa atfetmek haksızlık olur. Hele küçük çocuklarda uzun kemiklerin rı gövdeleri ile henüz iyice birleşmediği için ço - <uk kemiği pek te büyük zora gel meden gövdesi (yâni kemiğin göv- desi) baştan ayrılır. Bu da bir kı- rık demektir... Vâkın akıllı, uslu oturan çocuğun kemikleri ne zora gelir, ne de zora gelmeden kırılır. Fakat çocuğun akıllı, uslu oturma. 81 tabii bir hal değildir. Çocuğun, genclerin de sinirleri bütün vü - tlarma nisbetle çabuk geliştiği olan sinir kudre. tini sarfetmeğe mecburdur, Ondan dolayı yerinde duramaz. Meselâ, yeni yürümeye başlayan mini mi- ni bir çocuk uyumadığı zamanlar. da hemen dalma gezer, gezmese bi- le iki ayağı üstünde durur. Otur - mak istemez. Tabii olan hal bu - dur. Çocuk yürlimez, konuşmazsa, oturmayı severse o vakit merak etmeli, sebebini aramalıdır. Demek ki çocukların ve gene - kırıklarına çokça ma- cuklarda görülen kemik kırıkları ne çok görünse de, geneli - ğin kemiklere verdiği naziklik, ve fazla gelişmiş olan sinirlerin ver. Çocuğun bir kemiği kaza neti. olsa da kırılınca, onu ya - mazlığından dolayı paylamak. tan daha iyisi kırılan kemiği teda- vi ettirdikten baska bir de kemik- te esasen raşitizm denilen hastalık bulunup bulunmadığını anlamak - tır. Çünkü kemikleri kırılan çö - cukların pek çoğu zaten bu kemik hastalığına tutulmuş olanlardır. Gençlikten sonra, kadınlık ve erkeklik te acaba kemik kırılması için mahsus bir istidat verir mi? Kadınların kemikleri daha nâ- rin ve nazik, hele yaz mevsimin. de genç bayanların kolları ve ba. cakları büsbütün açık ve zora kar. şı koyabilecek bir elbise kumaşın. dan bile mahrum olduğu icin, ka- dınlarda kırıkların daha cok . cağı tahmin edilir, Halbuki genç- ler arasında bir taraflarında ke - mikleri kırılan delikanlıların sa. yısı, kızlara nisbetle pek büyük - » tür, Fakat bundan dolayı erkek ke. miği daha kalın olmakla beraber, daha çabuk kırılır diye mâna ci - karmak ta doğru olamaz. - Çünkü gençlikten sonra kemiklerin kirıl- masına İstidat veren ihtiyarlık ya. şında (altmışındun sonra) kemiği kırılan bayanlarla erkeklerin sayı- sı - istatistiklere göre « hemen he. men birdir. Demek ki delikanlılarda kemik kırıklarının daha çok nisbette ol » masını erkek çocukların daha ya. ramaz olduklarına yahut kendile- rini koru; ı kızlar kadar bilme. diklerine atfetmek zaruridir.. Kemikte kırılmıya - gençlikten, yahut ihtiyarlıktan one kadaris- tidat bulunsa - ayni zamanda bir de kemik hastalığı olmayınca ta bii durup dururken kırılmaz. Ke » miğin az veya çok zora gelmesi lâ- zımdır Bunu bazılarında adalelerin kemiğin tahammülünden fazla ta- kallüsü yapar. Fakat bu türlü mik kırığının daha ziyade ihtiy: larda olmasma yöre, kabahati a dalenin ifratından ziyade yine rağ bulmak belki daha doğru olur. Kemik kırılmasının alâmetleri, kemiğin bulunduğu yere göre 27 veya çok değişir. Pakaf hı müşterek olan alâmetler de var - dır: Bir kere pek siddetli ağrı, Yal nız sarhoslar bundan müstesnadır. Sarhoş olan adam, kemiği kırıldığı vakit ağrı duymaz.. Ondan sonra kemiğin bulunduğu uzvun işle - mekten sâkıt olması. Daha sonra o uzuv şişer... En sonra da, kemiği kırılan uzvun şekli değişir. 0222222327772 eğ 'akat bunca dikkate ve e meğe rağmen, cinayet, ka- til, herp, hastalık va bunlar dolayı- sile hastane, eytamhane, fukara- hane, tımarhane idame etmek mec. buriyeti vardı, Son sistem insanla- rın imalile, bu püsküllü belâların hepsıni ortadan kaldırdık, Şayanı itimat bir cemiyet yarattık. Yilva- ki bu ameliyat biraz acı oldu, fakat yaradılış zaten canlı insanı ümit kloroformuyla uyuş'urarak, onda pek acı ameliyatlar yapıp durmu- yor mu idi?. em düşününüz bir kere. Ne- ticetünnetice bizim yaptığı. miz neydi??. Canlı gövdöyi orta- dan kaldırdığımızı söyliyeceksiniz. Zâten bü işe et ve kemik insane ların kendileri başlamışlardı. Sun'i diş, sun'i elayak, sun'i göz, t- kınıyorlardı. Apandisitlerini, ba- demciklerini, yumurtalıklarını ke. sip atıyorlardı. Kafaları vardı di- yeceksiniz. Kullanmıyorlardı Ki! A- dete tâbidiler dedik a. Hareketle. ri, meselâ başı kesiliş atılan bir ta- vuğun hareketleri gibi, başı var. ken yaptığı hoplayış ve sıçrayışlar ri, kanı tükenip te ölünceye kâa- dar başsız olarak tekrarlamaktan ibaretti, Biz bu meflüç kafa yerine sağlam bir kat laladık. Bu ma mul kafayla, değil boksör Demp. seyin yumruğuyla fakat tem yollu bir tramvay müsademesi şiddetile vurunuz, eğer tınarsa İsdrikamız bır milyon dolar tazmınat verme- ye hazırdır. Çonra canlı sdamm geçimi AS sortağunu bİr defi düşü- nünüz, kendi vağımızla kavruluyo> ruz diyerek kendileri de hakikaten yanıp kül oluyetlardi. Geçimleri i- çin çalışıyorlardı, fakat çalışmaları zar zor geçimlerini temin ediyor- du. Güzel bir hayat yaşamiyorlar, uzun bir ölüm ölüyorlardı. Gayret- leri ölünceye kadar ölmemeye mas- ruftu, M ücssesemizi yeni açlığımız zaman acemice imal ettiği. miz bazı insanlar vardı. Onlera bir dularlık iş gördürmek için bir do- larlık petrol yakıyorduk. Elde bir surplus kâr kalmıyordu. Et ve ke. mik insanlar da tipki onlar gibi idi. Bu son sistem mamul insanların ise masrafları ehvendir. Buna mu- kabil yaradılışı elinde net kâr o. İarsk bir çok pamuk kalıyor. Bins- enaleyh insan kralın azmi, ve #erni mütehassısımızm modeli yer yüzünün yaratmak efforunun ulu bir hamlesidir. Artık insan işinin de standardize edilmesi sırası gel mişti İZ mamul insan tabii değil dir diyorsunuz. Evvelâ in- $ab kralının beyni tabi vir beyin olduğu için, o beyinden çıkan her fikir ve teşebbüs tabiidir Seyth- Jar çocukların başları doğar doğ- maz sım sıkı sararlar, ve kafatas- larının brakiyosefallerinki gibi ge- nişlemesine mani olurlardı. Çoruk. ların başları kelle şekericti gibi te- peye doğru sivrilirdi, Kafa tasını Sivrilişi irfanı törpülüyordu. Bir kaç nesil mütevaliyen bu muame- leyi gören kellelerin torunları, baş» ları sarılmadan, annelerinden siv- Tİ başlı olarak doğuyorlardı. Müs- lümanlarda da öyle olmuştu. Bin sene sünnet edilen erkeklerin ço- cukları, annelerinden sünnetli ola- rak doğuyorlardı. İtiyât ikinci bir yaradılışken, gitgide yaradılışın başlıca bir kaldesi yerine geçiyor, ve bal gibi tabii oluyordu. Bina. €haleyh mamul ve standardize in. Sanlar da tamamen tabii insanlar. dır, Fs demincek te *smas et. tiğimiz veçhile canlı insan- ların yaşadıkları o acıklı hayatı bir düşününüz. Onları biz standardize etmezden evvel onlar ebediyyen yaşamıyorlardı. Bu mamül hrterâ- lem ansanlarsa, en deyanıksızı, ik asır bir vidası aşınmadan, bir mer- tejes” ğevşemeden habire çalışır. Sonre nazarı itibara alınacak bir ci het daha var. Et ve kemik işan. lar hep acı ile doğuyor. acı ile ö- lüyorlardı. Yaşarken de, bir kismı- nu İşsizlikten canı çıkarken bir kısmının da İşten canı çıkıyordu. Sonra onların köküne kibrit suyu döken biz değildik. Onların bir kıs. mı dinamit imal etmeyi, bir kısmı dinamit patlatmayı, ve topu birden de gürleyip gitmeyi kendilerine iş edinmişlerdi. Bu yolda iş bulamı- yan ihtiyar sünepe, ve mıymıntı. laşsa eski ve sadık yoldaşları —E- fendim, hiç babadan atadan kalma eski dost düşman mı olur?— kan- ser, verem, frengi. ateriyo sikleroz ile birlikte eski yollardan göçüp gi- diyorlardı. nsana şuuru neden verdi- ler? müşküller) halletmek için değil mi? Et va kemik imsan- lar kısa görüşlerile, papuç, şapka, diş fırçasina ait müşkülleri papucu, şapkeyı, diş fırçasını imal etmekle halietmişlerdi. Onlar sncak kendi. lerinin Üst baş vs pib pırtılarını yapmıya muvaffak olmuşlardı. Biz doğrudan doğruya ketdilerini yap makla müşkülü kökünden halettik. “Sn mantıki ve kestirme yol bude. idi de neydi?.? Et ve kemik in- san neydi? Iarici tesirlere dahili aksülâmelleri? cevep veren bir â- sap menzumesi değil mi? Bizim masum ve masnu İnsanlarımızın galvanik bataryasına bir bakınız. Dışarıdan tak! tak! edince, içerden güm güm diye cevap verir. oklorun upuzun ve mufassal izahatı beni hayretten hay. rele sokuyordu. Doğrusu geçen ce- halet devri canlılarmın bu işleri böylece yapmayı hiç hatır ve ha. yellerine bile getirmeyişlerine şaş- tım. Fakat aklımı gıcıklıyan bazı şüpkeli noktalar vardı. — Normal insan haydi neysene, fakat istidatlı, dâhi, sanatkâr man- stkârlara gelelim. Kurtar, da imal ediyor musunuz?, Dive sordum. — Hay hay! dedi. Tâ profesör Lombroso'dan tutunuz da Freud yo luyla bütün antropoioglar bu işle meşgul olup durmuşlardı.Biz onla. rın iktitaf ettikleri malümattan is- tifode ederek onların buluşlarmı komersiyalize ettik.Anormal bir is. tidat ancak hormonların sapıtma- sındar ileri geliyor, Sun'! hormon- lar imei ettikten sonra onları bo- yup deli fişeklendirmek işten bi. ie değildir. Bu itibarla mükemmel Hyperpituitsire, o Hyperadrenal, Hysteroide tipte insanlar elde ettik, Hatığ Bostondaki şubemiz nümu- nelik üç tane sar'alı «pileptoide dâ- hi imal etti. Lâboratuvar micosu- mun dikkatsizliği yüzünden, bir ta- mesinin hormonları fazla sapıttı- rıldı. Herif veli olacağı yerde zir. deli oldu. Onu iskartaya çıkardık. Oteki ikinin biri Dostojevsky reko- rumu kırdı. Ikincisi de peygamber. likte Musa rekorunu solda sıfır bı- Taktı. Hem de düşünün bu asırda! ünkü Musa ve İsa zamanım- da peygamber olmak ko. laydı. Başınıza sivri bir keçe kü- lâh geçirirdiniz, elinize bir âsâ e- 222272322323323333333332360 HiKÂYE İNSAN KRALI Yazan: Halikarnas Balıkçısı >2327273727273772xe , ELELE GELE CO Urdınz; Firavun Omudur, Roma proconsülü Pilat midir, önüne di. kilirdiniz ve yüzüne karşı basardi. nız küfürü. Tapındıklar: putlara söver sayardıniz ve hemen pey- gamber olurdunuz. Iş sıkıya varın. ca, ya Süveyş kanalı yasıtasile ka- pağı selâmete atar; yahut Isa gibi garmiha çakılırdınız ve sattığınız fikirlerin ve matahların, haça gerili olarak, kendiniz, duvar afişi ve reklâmı olurdunuz. Halbuki Boston şubemizin imal ettiği peygambe- rin karşılaştığı vaziyet çok daha çe. tindi. Işi bir tepeli külâh ve bir âsâ ile olup bitmiyordu. İşte bizim nü- munelik peygamber bu güç Vazi- yette kendini gösterdi ve fabrika. miz yaratılışı tamamen mars ve mat eti. Icap ederse imalâthanemiz ekstra süatler zarfında işletir ve yeryüzünü Ford otomobillerinden çok daha kalabalık peygamber se- line boğarız. N* var ki, istidatlıların ima- li, fennin şimdiki vaziyo. tinde pahalıya patlıyor. Meselâ ce. halet zamanında pırlanta imali tek- nik nhoklai nazarından mümkündü, fakat suni pırlantalar tabii olan « lardan çok daha-masraflı oluyor- du, Onun İçin pırlanta fabrikasyo- nu hiç ilerliyemedi.. Yaptığımız Dostoiyevskiyi ele alalım.Bu adam Boston şubemize Bin dolara mal oldu. Onu işletmek içinde ayda i. ki yüz dolarlık radium sarfetmek lâzım geliyordu. Büna mukabil bir fiske bile pamuk yetiştiremiyor. Jurmamacasına pasa roman yazı: yordu. Etle kemik istidatlılarla va- ziyet hâlâ idare edilebilirken, eks. tra istidatlılar.imaline kalkışmak bile bile dolara ihanet etmektir, Şimdi karın tokluğuna çalışan isti“ datlılar tedarik edilebiliyor. Dâhi Imaline teşebbüs etmek affedilmez bir lüks ve büyük bir ekonomik ci- ayet olur imdilik dâhi imal etmiyoruz. Yalnız mevcut et ve kemik harcı Âlem insanların normallerini easrafsızca o anormalleştiriyoruz. Dâhi yapmak için anadan doğma alelâde adamın belkemiğini bükü. vermek elveriyor. Ağaçlarda aşı dolayısile usarenin akışına arzedi- len mânia, nasil ki, ağacın daha bol, daha iri ve daha tatlı yemiş verme- Sini temin ediyorsa, amudufıkari, rin burkuluşu da insanın kala ran- dımanına küşayiş veriyor. Iki bar. dak alınız, biri boş, biri dolu. Bo. şunu doldurmıya kalkışırsanıx do- lusu boşalır. Bu pek basit baki- kati cehalet asrında anlıyamamış» lardı da, onun için zincir kemiğini çelmek suretile fikri doğrultup dü- zeltmek çaresini keşledememişler- Gi, 7 asırlarca © gözlerinde şimşek çaktığı halde onlar elektriği çakamamışlardı. Körler. de meselâ kulak inceliyordu. Ho- merle, Budanın dâhiliklerine sebep kör oluşları idi. Hattâ sizde evvelce musikişinas- lar “Kör Hacı, “Mercarıtanburi,, ve âma "Hafızısanturi,, diye anıl. mazlâr mı idi? Bizim şu İnsanı ne kolaylıkla ıslah ettiğimizi bir gö- zönünde tutunuz, bir de cehalet devrinde insan oğlunun ancak Ma- çar atını, Kırım ineğini ve kemer patlıcanını zar zor ıslah edebilmiş olduğunu düşününüz. Hemen ara. daki farkı görürsünüz. Ben dayanamadım, sordum; — Iyi ama, doktor Tom, de- mincek, pamuk ve paradan babset- tiniz. Pekâlâ pamuk istihsal edili. yor, fakat para nereden geliyor? — Bakınız sancı ile ana rahmin. den doğan insanlar asil satın al « maktan değil satmaktan hoşlanır- lardı. Bir dükânda alıcı İle satler karşılaşınca, yüzlerinden satıcının sitmaktan alıcının alışından hoş. Jandığından ziyade hoşlandığını şip âiye görürdünüz. ğ (Devamı var)