dl ii Pek Dokunaklı ve Şifahi Arzuhal uyücu Murat paşayı zehir- leterek sadrâzamlık maka- mını mahlül düşüren ve bu me- kami o cinayet sayesinde ele geçi” ren Nasuh paşa, Birinci Sultan Ahmet devrinin en seçkin sima- larındandır. Bu adamın, yaşadığı devir zihniyetine göre çok büyük meziyetleri vardı. Bir kere gayet iri yapılı idi, görenleri ürkütecek bir mahabetteydi. Sonra gayet kuvvetliydi ve kuvveti nisbetinde de çevikti. En ağır yükleri kaldı- Tır, en azgın atları kullanır, kiliç ve cirit oyunlarında herkese par- mak ısırtırd 5 Bu meziyetlerin yanında bugün dahi kıymetli sayılacak bazı hu. süsiyetleri vardı, Meselâ çok zen- gindi, servetinin miktarı milyon- larla ifade olunuyordu. Son dere. » ce zeki idi, şeytana külüh giydir mekte güçlük çekmezdi. Bu kıymetlere mukabil bir ta- kım kusurlara da malikti. Meselâ kibirli idi, azametinden yanına va. rılmazdı. Bu huyundan dolayı çok kimseler kendisine kırılıyor ve ki- nyordu. Fakat o aldırmiyordu, padişah ile kendisinden başka kimseye kıymet vermiyordu. O nun endazesiz azametini gös- teren tarihi bir hâdiseyl ya. zalım: Sadrâzamlarm bayramlar- hülislâmları. ziyaret etme- da şeyh deri usuldendi. Nasuh paşa, kib. rinden dolayı, bu teamüle riayet etmedi, şeyhülislâmı bayramda gidip görmedi. Azametinden do- gan bu kayıtsızlık çarçabuk siyasi bir ehemmiyet midi, padişahın ku- Jağına kadar gitti. Sultan Ahmet, saray hayatının anak bu çeşit an. anelere istinat ettiğini düşünerek sadrzamın hareketini yolsuz bul- du, kendisini huzuruna getirtti: — Lala, dedi, efendiyi bayram- da gördün mü? — Hayır, padişahım. — Yo...o. Böyle şey olmaz, He. men bugün gideceksin, onu yalı- «ında göreceksin. i Hünkârın iradesine” karşı gel- mek mümkün olmadığından Na. suh paşa - İster istemez - şeyhülis. lâmın yalısına gitti. Fakat resmi kayığa binmedi, resmi: kavuk gi- yinmedi, âdi bir kayıkla ve gün- delik kavukla yola çıktı. Daha ga- rip olarak ta kendisini uzaktan ta. riyip ta yalı rıhtımına kadar istik. bale koşan şeyhülislima sadece: “Selâmünaleyküm” dedikten don- ra yalıya girmedi, yine kayığına döndü, çalakürek uzaklastı. va Je bu 'adanmn tuhaf bir hu- yu daha vardı, Uşaklarının Meri gelenlerine melek isimleri ta, kardı, Başağasının adı Cebrail, başka bir adamınınki Mikâil, bir üçüncüsününki İsrafil idi. Yem. liha, Meslina gibi aziz adlari ta- şiyanlar da çoktu. Fakat her birine bir melek ad takılan bu uşaklar, efendilerinin İtimâdinı suiistimal etmekten çe- kinmezlerdi, de bin koz kırar- Jardı, yapılmadık edebsizlik bırak- mazlardı. En fenası bunların irz hususunda da lâübali olmaları İdi. Gözlerine kestirdikleri kızlara, ka. dınlara balta asmaktan geri kal. mâzlardı. Nasuh paşa ise bütün bu münasebetsizliklere göz yumuyor- du, yapılan şikâyetlere daima Ku- lağımı kapalı tutuyordu. Bir yaz mevsimi Birinci Sultan Ahmet Edirneye gitmek İstedi. Yöl boyuna avlanacaktı, at yarış” ları yaptıracaktı, cirit oyunları seyredecekti. Yalnız sadrâzam ol” düğü değil, avcılıkta, süvari- likte, cirit atmakta da pek usta bulunduğu icin Nasuh paşa dahi padişahla birlikte bulunmak em- rini almıştı. Paşa - bizzat bir seyahat fertip Yazan: M. Turhan TAN etmiş veya bu yolculuğun Siklet merkezini kendi teşkil ediyormuş gibi - bütün dairesi halkını yanı na almıştı, bir iki bin kişilik bir kalabalıkla yola çıkmıştı. Mahut Cebrstller, Mikâiller, İsrafiller d yine Bbörabetindeydi,” aralarında muhtelif eğlence plânları Kurarak efendilerinin izinde yürüyorlardı Ns paşa bu yolculukta padişahı memnun etmekten geri kalmadı. Avcılıkta, * koşucu- lukta, vuruculukta dalma birinci geldi. Padişah ile karşı karşıya ei. rit oynamak şerefini de kazandı. Her muvaffakiyet ve her öferin onun mevkiini kuvvetlendiren bir altın çivi oluyordu ve mevkiini" kuvvetli gördükçe de onun aza. meti artıyordu. Padişah, döne dolaşa Edirneye ulaştı, köhne saraya yerleşti, hal- ka karşı gösterişe başladı. Bir gün bir hırsızın elini kestiriyorsa er- tesi gün bir hovardanın boynunu vurduruyordu öbür gün ahlâksız Kadınlardan birkaçını çuvala dol- durtup Merice attırıyordu Halk » avlana avlana ve eğlene cğlene - Edirneye gelip te en kü. çük bir suç için kelle uçuran bu genç padişahın lüzumsuz ve enda- zesiz şiddetinden fena halde ürk- müştü, Yüzünü görmek değil ni işitmek bile uğursuz sa du. Kimsenin arlık saray İstika. | metinde gezdiği görülmüyordu alay seyrine çıkan da bulunmu. yordu. diyor. | Yalnız bir zümre padişahm $ detinden oçekinmiyordu. Bunlar Nasuh paşanın adamları idi, Edir- neye gelir gelmez - av arayon ta- zlar gibi - dört tarafa yayılarak koklanacak çiçek aramıya koyul. muşlardı. Edepsizliğe alışmış olan bu adamlar neredetbir güzel ka- dın sezerlerse oraya üşüşüyorlar- dı, küstahlığın her çeşidini yapı- yorlardı. B u meyanda Cebrail ve Mikâ- il ağalar, evine misafir ol. dukları bir hocanın genç karısına göz koymuşlar ve hocanın gözü ö- nünde kadıncağızı . omuslamıya kalkışmışlardı. Bedbaht koca, elile ve dilile önliyemediği bu faclann | öcünü almak için düşünüp taşın. dı, bizzat padişaha dert yanmayı tasarladı. Fakat saray adamları | » sadrâzamın — hiddetlenmesinden korkarak - kendisini nadisahla te. | sesi. | mas ettirmiyecekleri için bu işi başka türlü başarmayı kurdu, Bi. rinei Ahmedin cuma namazı kil mak için üç şerefeliye gelmesi bekledi. den sinekli höcatiın hösabinı yanlış çıkarmadı, bir cuma günü o tamle geldi, mah- fele çıktı, namaz kılmıya hazırlan dı. Cami, kalabalıktı. Nasuh paşa da padişahın yanındaydı. Tam ha- tibin minbere çıkacağı sırada ho- ca, yerinden kalktı ve yanık bir sesle bağırdı? — Adalet istiyorum. Sadrâza- min bazı uşakları Allahın en büyük meleklerinin adlarını tekınmışlar, Müslüman evlerine dağılmışlar. Bunların o yapmadıkları rezalet yok. Benim de ırzımı yıktılar, he- lâlimi bana haram ettiler. Padişah isen bu zulme razı olmamalısın, halkı korumalışın. İşte kuvvetli, küdretli, zeki, zen- gin, cesur ve mağrur Nasuh paşa- nın mevkiini sarsan bu feryat ol du ve o, bir müddet sonra padişa- hin emrile boğulurken kulakları da bu öc alan sesin çınladığını duydu, İki Gümrük Kaçakçısı İşmir, I2 (A. A.) — Alsancakta Me sudiye caddesinde gümrük resmi ver. meden ithal ettikleri ipekli kumaşla. rı satarak gümrük kaçakçılığ ıyaptık- ları sabit olan ecnebi tebeasından iki şahıs yakalanarak adliyeye verilmiş- lerdir, a Kaleden Düştü ve Öldü Olti (TAN) — 35 yaşlarında Mus- kaleyi / gezerken, şiddetle esen rüzgürm tesirile, metre irtifada tahmin edilen kele. tafa isminde biri den düşmüş ve ölmüştür. —v—— İzmirde Zelzele Izmir, 12 (A.A.) — Saar 1025 te Dikilinin her tarafından bariz bir 5 kilde hissedilen ve iki saniye devam eden yer sarsmtısı olmuştur. Bazi çürük duvarlar yıkılmış ve bir kısım binalarda çatlaklıklar husule gelmiş- tir. İnsan ve hayvanca zayiat yoktur. yedi Bir Aylık Tahsilât Ankara, 12 (TAN) — Maliye Ve- kâleti 938 yılının birinei ayı tahsilât yekünunu 9 milyon 235 bin 972 lira olarak tesbit etmiştir. B0| — TAN — 7 ki Metre 27.5 Santim Boyundaki Delikanlı Omeri kiralayan Otelci Onunla Amerikaya Gitmek Sevdasında Cerrahpaşa hastanesi dahiliye mütehâssisı Doktor Besim Ruşen Kanatlıyı, Çarşıkapıdaki muaye- nehanesinde Ziyaret edip gazeteci diğim zaman, genç olduğumu söyl doktor gülerek: — Anladım, dedi, mutlaka Dev Ömer hakkında malümat geldiniz. Bu çocuk, hakikaten ? katin bir harikasıdır. Geçen sene buraya gene gelmişti, O zaman boyu henüz 2 M. 17,5 sm. idi. Bu sene on santim daha “büyümüş, 2 metre 27.5 santime çıkmış. — Bize bu gayri tabii uzayışın fenni sebebini izah eder misiniz? — Kafatası içindeki Türkeğeri denilen yerde nuhami bir gudde vardır. Bu guddenin çok çalışarak fazla ifrazat yapması etrafı daha- mesile müterafik bir uzama tevlit eder. Bu, şüphesiz marazi bir nes vü nemadır ve tedavisi hemen yok gibidir. — Bu hastalık irsi midir? almıya — Zannetmiyorum. Ancak ço- cukluktaki tarditlerin buna sebep olabileceğine ihtimal vermekle beraber daha ziyade dahili bir if- raz bozukluğundan ileri gelmedir. Böyle adamların zekâları tabü a. damlar gibi cevval olamaz, hasta. lıklara karşı mukavemetleri 97- dır. Ömer geçen sene pehlivan ve- ya boksör olmak merakile İstan- bula gelmişti. Olamazdı, çünkü pehlivan ve boksör adalesi nisbe. tinde dimağını da İişletmeğe mev- burdur. — Ömer daha fazla büyüyecek mi aca — İnsanlar 22 -'23 yayına ka- dar uzarlar. Fakat or sekiz yaşın- dan sonra uzama kabiliyeti pek za- yıflar. Onun için Ömerin ancak daha 25 santim © uzıyabileceğini Zannediyorum. Doktordan bu izahatı aldıktan sonra Ömerin oturduğu otele gi- dip bir de kendisile görüştüm: Ömer gülerek tan sonra: — Rica ederim benim için bir şey yazmayınız, dedi ve ilâve etti; — Doğrusu kendimden bahse. dildiğini istemiyorum. Ömer sözünü bitirmeden otelin sahibi lâfa karıştı; — Ömere yeni bir elbise yaptır. mak istedik, tamam beş buçuk metre kumaş gitti. Geçen sene ya- pılan 63 numara kunduralar ayâ- ğını sıkmağa başlamış, bunun için bir kalıpçıya sipariş verdik, Örer için yeni ve daha büyük bir kun- dura kalıbı yapacak Bu sırada gelen tersi ölçü alma. ğa başladı. Ellerinin uzunluğu 27 santim, orta parmağırım kalınlığı 12 santim, bileğinin kalınlığı 25 santim, ayaklarinin uzunluğu 50 santim. Ömere rica ettim: — Şöyle büyücek bir adım alsa- niz da ölçsek olmaz mı? Reddetmedi. Ferah bir adım a. tâbilmek için müsait bi? genişlik bulamamakla beraber bir adımı 1 metre 70 santimdi. — Köyde ne iş yaparsın Ömer? - Ne iş yapacağım, her köylü gibi reneberlik yaparım. Üç saat hiç dinlenmeden yol yürüyebili- rim. 150 kiloluk bir çuvalı bir e- limde kaldırırım. — Peki, günde ne kadar yemek yersin? Bu #ualimin cevabını Ömeri be$ sene müddetle angaje eden ote sahibi verdi: — Yediği bir şey değil, 100 dir- hem ekmek, iki tabak yemek. Ben bu kadar yemekle bu koca vücu- dün nağıl beslendiğine hayret edi- yorum. — Ömeri İstanbulda halka gös. terecek misiniz? — İlk defa Yerli Mallar sergi- sinde bir pavyon tutacağım ve Ö- selâmımı aldık. | de Dev Wmerin eliyle basbayağı bir adamın eli Dev Omerin 63 numara papuçlu ayağile normal bir adamın ayağı meri orada herkese göstereceğim. Ondan sonra İzmir Fuarına götü- receğim, Daha sonra da “Ömerle beraber uzun bir Avrupa ve hattâ Amerika seya! yapmak tasav. vurundayım, ** | giymekte oldukları kepene, Normal bir adam istediği kadar uzandığı halde Dev Ömere yetişemez.. Muamele Vergisinden Muafiyet Ankara, 12 (TAN) — Çobanların di imal et- muharrik i adetleri sekte olup kullandıkları kuvvetleri 5 beygiri ve ii onu geçmiyen müessesele. mu 938 tarihinden m üzere muamele vergisinden muaf tus tulmuşlardı ü mma şimdi kadar yapılan her tür- İlü tahsilât bu müesseseler lehine kay- | dedilecektir, Hariçten İmtihana Girecekler Ankara, 12 (TAN) — Maarif Ve- kâleti hususi tahsil gördüklerinden bahisle ilkmektep imtihanı ver - mek üzere müracaat edenler hakkın- da şu kararı vermiştir. Bu kimseler maarif müdürlerinin in edeceği bir ilk mektepte üç ki. şilik bir imtihan heyeti tarafından ker üç ayda bir defa olmak üzere iii- tihan edileceklerdir.