21 Haziran 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

21 Haziran 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk Safosunun Hayatı Safo Dul ll Ölen Kocasının Gözlerini Kaparken: "Sen, Dedi, Öldün, Fakat Safo Yaşıyor, Haydi Hoşça Kal,, Onun iüin hiç telâş etmedi, koca- sının nabzını tutup uzun uzun bekledi, bir hareket duymayınca, kulağını kelbine dayadı, dikkat- le diriledi, yine bir ses duymayın- ca, bir el aynası alip, ağzına tut. tu, camın buğulanmaması Üz ne “Dul,, kaldığına kanaat getir. di, aynada kendi çehresini bir Tâhza seyretti, henüz solmuyan o güzel yüze dulluk gölgesini ya- kıştıramıyarak içini çekti, sonra ölünün göz kapaklarını kapadı: — Sen, dedi, öldün. Fakat Sa- fo yaşıyor. Haydi hoşca kal! kat kızlarağasına vâkıüyi haber verirken, o gözlerini nemli, sesini elemli göstermekten geri kalmadı. Hattâ ayılır, bayı- lir gibi görünerek, zenci hizmet- kârı telâşa da düşürdü. Ağa, va. lide sultanlığa yükselmek itiba. riyle sekiz on derece daha kıy. met bulan bu güzel dula bir şey- ler koklatmak için, ölü odasında sağa sola baş vurup duruyordu. Safo, kendi yüzünden herife mu. salat olan telâşın büyük sirri faş edebilmesinden korktuğu cihetle © yapmacıkları ilâçsız milâğsız, bıraktı - Ağa, dedi, gülsuyu neyler, eşini: kaybeden kadına işler? Sen benim göz yaşımı dindirmeğe çalışma da oğluma hizmeti düşün Daha öm- ce de, söylediğim gibi, efendimi- zin öldüğünü Halk düyarsa, hele ocaklı işitirse, şehrin altı üstüne gelir, ocaklar söner, canlar ya. nar, Onun için bu sırrı tende can gibi nihan tutmak gerek. Kime güveniyorsan, onu hemen yola vur, benim mektubumu oğluma iletsin. Ölüyü de bir yere kaldır, gözlerden irak eyle. Oğluma or. tak olmak için, beşer beşer beşiğe konan piçleri de göz hapsinde tut. Olmaya ki, içlerinden biri, sırrı. miza agâh olup, ters bir halt et- mek İsteye' Kızlarağası bu emirleri yerine getirdi, bostancıbaşıyı kaynak su. yu getirmek bahanesiyle saray- dan çıkarıp, Manisaya gönderdi, gönül yarasına dua Sudan çıkmıyan elleri, daima, çıkmış insanların elleri gibi buruşuktur. cesedi kimseye sezdirmeden buz- haneye indirdi; sadrazamın sefer. de bulunması dolayısile devlet İş- lerini kaymakam adı altında ida. re eden Ferhat paşa bile ilk gün- lerde bu büyük hüdiseyi sezme di, sezemedi. Ancak Safonun damadı olup, kubbe altında vezir bulunan Tb. rahim Paşa, karısının saraya Yap. tığı ziyarette babasını görmeme. sinden şüphelenerek, ustaca ince. lemelere girişmiş ve sultan Mu- radın ölümünden iki saat sonra hakikati öğrenmişti. O, elde etti- ği bilgiden o istifadey! de ihmal eylemedi, hemen bir ağasını yola sürdü, o yeni padişaha tebrikler yolladı. Onun ardından Ferhat Paşa hâdiseyi sezinsedi, emniyet hasıl etmek için bir divan günü iki hüccet telhis ederek, — içeri gönderdi. Bunlar kendisine iade olunduğu vakit, üzerlerindeki ya- zının taklit olduğunu gördü, pa- dişahın öldüğüne kanaat getirdi ve hemen o gün — irade istihsa. Yine lüzum görmeden — bir iki adamına sancaklar tev etti. Bir tebrik mektubiyle de mutemetle. rinden birini Manisa yoluna çı. kardı. Ertesi gün de, zindandan bir kaç suçlu çıkartarak idam et- tirdi ve balkı korkuttu. Tahtını teneşirle değiştirmiş 0- Jan ölü, “bu heyecanlı hareketler sırasında toprüğa gres sn dır olacak iradei seniyey Liyord Safo, Valde Sultan!.. fo, oğlunun İstanbula ula. şacağı günü iple çekiyor. du. Fakat bostancı başının dört günde Manisaya varmış olması. na rağmen, veliaht tahta doğru âdeta ayak sürüyerek geliyordu. Bu, kendisinin saltanata isteksiz oluşundan değil, babası kadar bi. İs binici olmayışındandı. Onun karakteri Yıldırımların, Fatih- lerin, Yavuzların, (oKanunilerin kanından ziyade Venedikli Bato- nun sütü ile örülmüş ve İşlen. mişti. Enikonu tenperverdi, yo. rulmak İstemezdi. Onun için tah. ta bile tembel tembel gidi hamamdan yeni Yaz, kış, TAN TEFRİKA No. 79 Bununla beraber yolu, kendi dileğine göre, uzatamadı, sekiz günde Mudanyaya geldi, bir çek. tiri ile Sarayburnuna çıktı, Çi- mensofa denilen yerden toplar a- tılırken, saraya girip anasının ku- cağına etıldı ve ayağının toziyle tahta çıkıp vezirlerin, kazasker. lerin, saray ağalarının, ocak Za. bitlerinin biatlerini kabul etti ve babasının gömülmesi emrini ver. di, Meşhur tarihçi Hoca Sadettin efendi, Üçüncü Muradın hocasıy- dı, “Son hizmetimdir, cenaze na- m Ferhat Paşa da, bu dileği aldı. Tâ kin cenaze musal| konduğu demde, Sadettin efendi hazır bu. lunmadığından şeyhülislim ima. mete geçti, tekbir aldı ve o sira. padişaha söyleyip iz BULMACA Evvelki günkü bumacamızm halledilmiş şekli 123 4567189 19 AS ya SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI 1 — Bir urwumuz - Yapı 2 — Adanmış şey » Elraflı 3 — Bir nota - Bir nota - Bir 4 — Bir renk - Bir uzvumuz - Li 5 — Ve - Babanın yarısı, 6 — Bir renk - Bir çalgı, 7 — Siz - Şu değ $ — Eser, ali 9 — İnleyiş - Dişte bulunur 0 — Birler - Bir ku il, o değil - Bir nota t « Bir hayvan - Tire, da gelen Sadettinde İster iste. Bununla beraber hakkını arâ- “Ölünün mez ona uydu. namazdan sonra, mektan geri kalmadı. velisi bana izin vermişti. Nama. zın iadesi lâzımdır., dedi. Şeyhü. lislâm da: “Padişah bizzat ima- metimi kabul ve ardımda namazı eda etti, iade lâzım değildir. ce- vabını verdi ve daha ölü ortadan kalkmadan iki büyük hoca kav- gaya tutuştu | hor Mehmet “adiyle tahta çikmiş bulunan Safo veya Bafo zadenin hocalarla uğraşma- ğa vakti yoktu. Kendisini pek mühim işler ve annesi bekliyor. | du. O sebeple “Caizdir, değildir. münskaşasına kulak bile asmıya. rak hareme geçti, anasiyle baş. başa kaldı: — Haydi valde, dedi, beni ay. dınlat, bana rehber olup yol gös- ter. İlkin hangi işe el vuracağımı kestiremiyorum. o Yol yorgunlu- ğundan mı, nedendir, sersemli- ğim var. Safo, Üçüncü Mehmet gibi se. kiz on taçdara diz çöktürecek de. recede hâkim bir vakar içinde 0. na düşüncelerini söyledi: (Devamı var) İstanbul İcra Hâkimliğinden: İstanbul Üçüncü İcra Memurluğu-| nun 984/2261 sayılı dosyası Beyoğ- lu Balıkpazar Tiyatro sok. 40 No. da| mukim Todori Muradoğlu Selânik Bankasının Viron Talis zimmetinde- ki matlübunun tahsili için paraya çevrilen Tophanede İlyas Çelebi ma- hallesinde Türbe sokağında eski 10, yeni 12/1 numaralarla murakkam hane müzayedesi neticesinde yapı- lan ihalenin: “feshi telebedilmiş ve merciin kararile müşterinin dahi de- | vet edilmesine karar verilerek gön- derilen; davetiyenin, müşterinin ika- metgâhıhın meçhuliyeti hasebile bi- lâ tebliğ iade edildiği mübaşirin meşruhatından.. anlaşılmış olduğun- dan tebliğatın on gün müddetle nen ifasına ve duruşmanın sali gü-| nüne müsadif 4 temmuz 930 tari- hinde saat 10 da İstanbul adliye bi- masında İcra merciinde yapılmasına karar verilmiş olduğundan mezkür gün ve sââtte hazır bulunmanız İü- zumu ve bulunmadığınız takdirde İcra ve İflâs kanununun 18 ve hu- kuk usulü muhakemeleri kanunu- nun 509 uncu maddeleri mucibince duruşmaya gıyabınızda devam edile- ceği ve gıyabınızda karar verileceği tebliğ makamına kaim olmak üzere ilân olunur. Mükemmeliyeti son ve doğru sö 21.6.9329 Yalnız bir tüp kullan dıktan sonra aynaya bakınız Radyolin in hakkında size o söyliye- en cektir. Bembeyaz pırıl dişler, tatlı bir nefes, pırıl parlıyan pembe, sıhhatli diş etleri, temiz bir dil, mikropsuz bir a İşte Radyolin in eseri Bugünden itibaren sabah öğle ve akşamı her yemekten sonra günde 3 defa RADYOLIN KULLANMIYA BAŞLAYINIZ! YAN İMKANİ MA Lİ Mütehassıs kimyagerler tara- İmdun senelerdenberi tetkik ve tetebbü edilen ve bütün dünya- da tesir ve faydası mühim olan yeni bir, KEŞİEFTİR. Püşkürtmeye lüzum" yok. Yakmak lüzumu hissetmez. Hiçbir zahmeti yok Yalnız «odanızın veya elbise dolabınızın herhangi bir köşesi- ne asılması kâfidir. izin baska bir mesgaleniz ol madan ASEPTA tableti va ni kendi görür. Alia dl MA İLA Kürkleri, elbiseleri, çamaşır lari halıları, ve saireyi tahrip eden GÜVELERİ kökünden yok eder. Yemek salonuna, vatek odası- na, banyo odasına, mutfağa, ap- tesanelere koyacak olursanız, SİNEK - SİVRİSİNEK ve bü başeralı uzaklaştırdığı Rİbi fena kokuları da izale eder, Sari hastalıklar mikropların taşıyan haşerattan körunmek içi: EVİNİZE, APARTIMANINIZIN içine bir veya birkaç ASEPTA tableti asmak kâfidir. Eczanelerde ve büyük bakkaliye mağazalarında satılır, Sark İsnencivari Lâhoratuvarı. İstenbul Nazillide Havalar Serin Nazilli (TAN) — Haya, yağmurlu ve serin geçmektedir. Yaz sıcakları henüz başlamamıştır. Ekseriya sk- şam üzerleri hava kapanmakta, yağ» mur serpiştirmektedir. Serinlik böy- le devam ederse, incir ve pamukla- rın geç yetişeceği söylenilmektedir. vermedi Nazillide Hal Yapıldı Nazilli (TAN) — Belediyenin yap- tarttığı betonarme hâlin inşası bit. miştir. Su, elektrik tesisatı ile diğer noksanlar da ikmal edildikten son. Ta sebzeciler, kasaplar ve manavlar, hâle taşınacaklardır. Şarkıyı, gazeli ken te, çamaşırına bakt,, Çakır Zehra, bu âzarları, emirleri hiç yadırga. maz. Bilâkis, kendisine verilen emri harfi harfine yerine getirmiş olmak için, üstelik te şükreder, İnsanlar, ona, ellerini, ya gündeliğini vermek, yahut ta tokat atmak için uzatırlar, Ve o, çok uzun yıllar, kendisine dostça uzatılacak bir İnsan elinin her sabah güneş doğarken o, bir çamaşır teknesinin başındadır. Ve o teknenin başına geçtiği andan tâ, işini tamamlıyacağı zamana kadar o, artık canlı bir çamaşır yıkama makinesi gibidir: Sabun, köpük, su, ve çamaşır kesilir. Sabahtan akşama kadar, su içinden çıkmıyan ellerinin derisi, sararmış, gevşe- miş, ve tıpkı bol bir eldivene dönmüştür. Fakât, o, bunun farkında bile değildir. Ve biça- renin ömrü, çamaşir teknesinin başında, tıpkı, her gün tükettiği sabun kalıpları gibi eriyip gider. Çamaşır teknesinin yanıbaşında, yıkanmış, sıkı- hp, burulmuş çamaşırların renkli tepeciği yüksel. dikçe, Çakır Zehranın yüzü güler. Onun en büyük saadetlerinden biri budur. Çamaşır tepeciği bü- yürken, Çakır Zehraya yavaş yavaş: “.- Küçük dağları ben yarattım!,, Diyen bir insan gururu, bir insan edası gelir. Onu çamaşır yıkarken görseniz, önündeki tekne- ye ibadet ediyor sanırsınız: Adeta, dindarake bir vect İçinde kendinden geçer. Takunyaları, sabunlu sular içinde tıkırdar. Göğsü, ve tuluma benziyen iri göbeği ıslanır. Ve o, arasıra, terliyen veya akan burnunu, basma entarisinin koliyle silerek, ve ara- sıra doğrulup bir iki soluk alarak, işini bir makine intizamiyle görür. Pek neşeli olduğu zamanlar, çamaşır yıkarken, şarkı da söyler. Ve nedense, teknesine eğilip kam. burlaştığı zaman, sesi daha iyi, daha çok çıkar. Sa. milır ki, sesinin o vaziyette daha İyi ve daha çok çıkışı, Zehranın dik durmağa alışmamış olmasın- dandır: Çünkü, tekneye eğilmekten, kamburluk, o. nun tabii vaziyeti halini almıştır. Çamaşırları yıkadıktan sonra, çalıştığı evin veya apartımanın, bahçesine veya daraçasına çıkar, ter- temiz ve ıslak gömlekleri, âdeta manzaralarına da Mina ederek, birer birer asar. Yatak örtülerini, ça- maşır mandallariyle dizi dizi iplere veya tellere sı. ralar: O, sanatine âşıktır, Ve onun bu derece ma- TEFRİKA haretle, bu derece (o titizlikle, bu derece dikkat ve itina ile yaptığı işe mukabil aldığı gündelik, bir li. Tadan ibarettir. Işsiz kaldığı, hastalandığı günler de hesaba katılırsa, Çakır Zehranm yevmiyesi, 60 - 70 kuruşa gelir Zehra, işini bitirir, ve yevmiyesini alır almaz, Fitil Kadrisine koşar, Çünkü; biçatenin yeryüzün- de, Fitil Kadriden başka hiç kimsesi yoktur. Çek defa, dünyaya nereden geldiğini düşünmüş, fâkat zihnini dolduran suallerin hiç birisine cevap bulamamıştır. Babası, anası belli olmadığı için, 0, diğer insanlardan daha “Hiç,tir. Her doğan çocuk, bir sevginin, bir birleşmenin meyvasıdır. Fakat, Zehra, ağacı meçhul bir mey- vaya benzer: Tıpkı hayata, darülücezedeki küçü. cük kardeşin beşil inde başlıyan bütün kendisi. ne benziyenler gibi!.. Kimse ona, nerede, nasıl doğduğunu, idrâke ka- vuşmadığı günlerde neler yaptığını, hafızasının ye- tişemiyeceği kadar küçük yaşlarında kimlerin ku- cağında uyuduğunu anlatmamıştır. Ve Çakır Zeh- ranın kalbi, arasıra, dinliyemediği bu tatlı hatıra. ların hasretiyle sızlar, Insanlar arasında, dalma, ne #amab, hasıl işlediğini bilmediği bir suçun hicabi. hı, acısını duyar, Kendisini tıpkı, hayat yolcuları zrasına, biletsiz karışmış bir kaçak gibi suçlu his- Bunun İçin başı daima eğik, boynu dalma r, isine bir İş, bir emir, bir selâm verilmesini bile, harikulâde bir inayet, oşsiz nete değer bir hediye sayar, Hayat, kutan, tehdit eden bir vazifedir. Düşünür ki, ölürse, öldürülürse, kendisini arâya- cak, soracak hiç kimse yoktur. Düşünür ki, kendisine bir fenalık yapacaklerdan hesap soracak bir yakını yoktur. Ve düşünür ki, bu vaziyette bir yüzünde, iş, ekmek ve yatak bulabilmek fevkalâde bir minnet, bir devlettir. Zaten insanlar da ona, emirden, hiç bir şey vermemişlerdir. Çakir Zehra, konuştu. ğu her insandan, yalnız şunlara benzer sözler işit. miştir: *— yarın sabah geç kalayım deme: Çamaşır dağ gibi yığıldı! Geçen sefer, gömleklerden iki tanesini paslı tele ssmışsın, leke olmuş: Ceza olsun diye, bugün seni bedava çalıştıracaklım ama, haydi neyse! Şük- ret yine... “— Yine geçen seferki gibi gece dar uzatma İşi: Elini çabuk tut biraz... hasretini çekmiştir. Tuhaf bir tesadüf Çakır Zehrayı, bir gün, Fitil Kedri ile karşılaştırdı. Zehra, çamaşir yıkamağa müsait yerleri olmıyan bazı evlerin kirlilerini evinde yıkardı. Bir gün yine, içleri kirlilerle dolu iki iri bohçayı bir Tütuf, min- onu daima kor. zemeyişleriydi. Onlara benzemiyorlardı ya? güçlükle taşıyarak evine dönüyordu. Ekmek alınak için girdiği Fitil Kadrı ile göz göze geldi. Zehra o gün, o siyah gözlerin içlerindeki acaip bakışları, mânalarını an. lıyamadan sevmişti giden en bâriz hususiyeti — gün emirle, azarla kullananların nazarlarına ben. tütüncü dükkânında, i: O bakışların Zehrunın hoşuna galiba — kendisini her Bu, Zehranın ma. sum ve lezzetli bir hayret duymasına kâfiydi. insan için, yı Ekmeğini aldıktan sonra, kısa bir tereddüt geçir di: Hem iki iri bohçayı, hem de bir kilo ekmeği, iki koltuğuna nasıl sığdıracaktı. O, bu basit mese. > işti ka ve İşten başi aa leyi halletmenin çaresini düşünürken, Fitil ona: yardım ederim sana.. Bohçanın birini bana bırak”. Bu teklit, Çekır Zehranın pancar gibi yanakla- '— Siz zahmet türürüm! Kadri, a birisi yerde, diğeri de, arkalığı hasır bir iskemle üzerinde duran bohçalarin büyü. rındaki tatlı kırmızılığı, bütün çehresine yaydı: etmeyin.. Dedi, ben kendim gö- kirilmiş günü kucaklarken: yarılarına ka. “— Kızım, biz sana gündeliği konser versin diye “- Yok canım.. ten ben de ayni semte gidiyorum!,, Dedi... Ne zahmet olacak. Za. (Devamı var) di O VE m, YA şe YELE ONİMMEN

Bu sayıdan diğer sayfalar: