20 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

20 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

imi TAN : Balkan Konseyi Açılıyor (Başı 1 incide) | lık ettiği Saraçoğluna veda ederek ayrıldı. Hariciye Vekilimize son hu- Rusçuğa kadar proto- ve hususi tren zde Rusçuğa varmıştır. Saracoğlunun sözleri Şükrü Saraçoğlu Rusçuktan hare nden evvel Bulgar ajansı muha- © Şu beyanatta bulunmuştur: Bulgaristandan geçerken hakkım- da gösterilen samimi hüsnü kabul den ziyadesile mütehassis olarak bu güzel hüsnü kabulden dolayı derin ve büyük şükranımı bildirmek iste. rim, Muhterem Başvekiliniz Dr. Kö- selvanof le temasta bulunmak fırsa- tanı elde ettiğimden dolayı çok mem- nunum, Bugünün meseleleri üzerinde | a yz — Taks'm Stadında (Bası 6 incıda) ın oyun karıştıkça karıştı. r aldıkları topların yüzde seksenini rakiplerine hediye ediyorlar, Galatasaraylılar da gelişi gözel bir çalışma ile bunlardan hak- kile istifade edemiyorlardı. | On beşinci dakikada, Fener sol a- çığının kale ağzına şandellediği top, Galatasaray kalesi önlerinde bir hay-| li zikzak yaptı. Bir türlü içeri doğ- rultulamıyan topu nihayet Fener sol açığı dışarı çekti, On yedinci dakika» larda Galatasaraylıların rakiplerin- den daha canlı koşuşan muhacimleri topu Fener nısıf sahasına geçirdiler. Sağ açıkları topu epiy sürdükten son ra kapalı zaviyeden sıkı bir şüt çek» 4. Hüssmettin elinden kaçırdı. Fa- BALKAN Konferansı * Başlarken (Başı 1 inelde) mek, bugünkü Zvetkoviç kabinesinin de harici siyasette noktal nazarı bu- dur. e Ne Almanyamn o Yugosiavyadaki #ktısadi alâkalarını arttırması ve ne de İtalya Hariciye Nazırının Belgra- dı ziyareti bu siyasette bir dı vücude getirmemiştir. RUMANYADA i sima müstenit teşriki mesalmiz bahsinde aramızda tam bir noktai nazar birliği bulunduğunu müşa- hede ettik. Size peşin olarak te- min edebilirim ki artesi günü Bülkreşte aktedilecek olan Ralkan antantı konseyi dört dost ve müt-| tefik devletin sıkı tesanüdünü ve tam İttihadımı bir kere daha teyit edecektir. Tamamile memnun ve mütmain olduğum halde gidiyo- rüm ve dikkate şayan terakkileri ni müşahede etmek (bahtiyarlığı- na nail olduğum güzel payitahtı- nızdan çok iyi Intıbalar götürüye- a Rumen gazetelerinin neşriyatı Bükreş 19 (A. A.) — Rador A- Jansı bildiriyor: dakikadan saat on Pirinç - Mercimek - Yulaf - Kornflör ve sair hububat unları SIHHATİ umanyadaki değişiklik daha Sıhhat, neş'e ve kud- mühimdir. Hariçten yardım kat vaktinde ikinet bir hamle ile yâ- kaladı, Yirminei dakikada soldan kazandı. görerek Rumanya da Jim kurmak istiyen siyah muhafız- bu derece sarih fikirleri bulunan sa! mimi bir devlet adamı ile tanışmak, benim için büyük bir sevinç teşkil faşist bir re- , Balkan Antantı Konseyi toplan- ısının arefesinde, gazeteler, bu hâ - ret temin eder. Tarihi tesisi: 1915 lar grupu dağıtılmış, Kral Karol hü-| sis etmekte, dört ih korneri iyi ortaladı ama, ortada neticelendiremediler. Yirmi beşinci İtar.Faşist grup dağıtıldıktan sonra bü 'kümetin idaresini bizzat eline almış- illetleri, uzun bir sulhİ© dakikada Fener sağdan bir korner kazandı. Onlar da bir şey vavamadan geri döndüler. İtün pa hükümet, bütün parti mektedir, Galatasarayın golü Otuzuncu dakikada Esat havadan kontrol etmek İstediği iki Gajutasa» | seti de, tıpkı tilerin Mtihakile bir milli bir. lik vücude getirilmiştir. Krahn direktifi altında in müzaherelile iş gör- Yeni Rumanya hükümet devresinin semerelerini toplamıya başlamıştır. Sulhun umumi büyük! bir kıymeti haiz olduğu muhakkak. | ar. Fakat sulhun bilhassa Balkan memleketleri için ehemmiyeti fevka- lâdedir. Bu sulhun verimli neticele- Bugünkü in siya büyük ehenimiyet atfeylemekte dört memleketin de pakta her za - mandan daha ziyale bağlı kalacak - ları emniyetini göstermektedir. İrinin her sene daha ziyade fazlalaşa, | rarlelye Vekili Şükrü Saracoğlu ve tefik memleket mümes - sillerinin müzakerelerine müttefikan vel Gazeteler, başvekil Metaksas İle ray hücumuna karşı ıska geçti. Top bu suretle G ra kal etm b medikleri' bir golü k Birinci devre 1-1 berabere bitti, İkinci devre başlayınca de Galatasaraylılar Fenerlilerin bi rinci devre başlangıcında yaptıkları gibi, kısa bir hücum geçtiler. atasaraylılara | ri kızdır a oldu. Galatasaray | münasebetlerini, kendi $ lı Bedi! sürecek gibi yaptı.Yerden u. | tısadi hüriy bu sefer Yugoslavyanın harici | siyasetine benzer. Totaliter de lg- ısadi t ve miyecek bir şekil Balkan Antantına kuvv Rumanya Kralı, Paris, Londra ve Berlin hatlerin leketinin selâmetini bu İ viyesinde görmüştür. TÜRKİYEDE Dördüncü dakikada kale ağzında" ” 1 üç kere topu havalandırdılar ve na- sıl oldu da içeri atamadan döndü- ler, On sekizinci dakikada da Fenerli- ler iki Galatasaraylı ile bir Fenerli sında yere yuvarlanan Galatasa- ray kalecisinin boş bıraktığı kaleyi golden affederek kornerle iktifa ey- iediler. O korneri de bir şeye behze- temeden tekrar koşuşmalara başladın ler, Kaçırılan penaltı Yirminci dakikada Galatasarıym sağdan çektiği kornerle top kale 8$- zında kafadan kafaya geçerken Fe- nerli oyuncunun koluna dokund na hükmeden hakem Fener aleyhine penaltı verdi. Gâlatasaray penaltısını merkez mu avin Nobarik çekti, Fakat tam kale direği üstüne çekti. Top kalenin sağ ürkiyede geçen k | miz iŞ ö dit rü İ tuklarında eski ittifak ve taahhütl rimize bağlılığımızı, sulh siy de devama karar verdiğimizi tekrar ve tekit etmiştir. Türkiyedeki değişiklik sadece şa | hıslara inhisar etmiş harici siyaseti | mizin ana prensiplerine dokunma- | alkan Antantına dahil devletler içinde geçen bir yıl zarfında istikrarını muhafaza eden yalnız Yu: nanistan olmuştur. Generi sin kurduğu , Balkan Ktifakına günden güne daha ziyade «hemmiyetle bağlanmaktan başka bir yenilik göstermemiştir. cağından kati surette eminim. sebetlerde daha büyük bir ahengin vücut bulmasını görmekten arzusu yoktur. başka bir Metaksasın mühim sözleri Belgrat 19 (Tan Muhabirinden) — 'ariciye Nazırı Markoviç, dün gece Yunan Başvekili General Metaksas şerefine bir as etecilere beyanatın- rşı gösterilen sempati tezahürlerinin Yugoslavya ile Yuna- nistanı yekdiğerine sıkı bir surette bağlıyan an'anevi dostluğun İfadesi olduğunu söyledi. Başvekil ve Hari- ciye Nazırı İle yaptığı görüşmelerin İ çok samimi bir hava içinde geçtiğini ilve ederek dedi ki: 'Birhirlerile dost ve müttefik o- İan Yugoslavya ve Yunanistanı alâkadar eden bütün meselelerle gü: r müttefiklerimiz olan Ru- |” manya ve Türkiye ile itimat did“ man nazarile bakan Bulgaristan, Or- tw Avrupadaki “değişikliklerden sofi» ra vaziyetini daha esaslı bir surette t mecbur olmuş, Balkan ittifa- | tetkike Motaksa- | ciciy mize vaki olan buyanatı bu temayülün bir ifadesidir. Binasnaleyh Bükreşle toplanan Türkiyenin, enternasyonal müna- | YÜK takdirle bahseylemektedir. köşesi önüne düştü. İki metreden yetişemediler. Hüsamettin kendini BULGARİSTANDA toplayıp topun üstüne atılabildi. Bu nenaltıdan sonra maç her daki ka biraz daha bozularak devam etti, durdu, Sonunda birer sayı yapmış'olan 1 berabere kal B de, büyük bir f AKA GÜNDÜZ İnsan mı? diyordu. Insan bir canlı gübredir. Kö- tülük yaradılıştadır, iyilik ondan sonra gelir, ârizi- dir, mükteteptir. Kükremiş aslanın pençesi Oovar, sinsi kaplanın ozı dişleri var, kedinin tırnakları var, yılanın zehiri var, filin hortumu, Boynuzu, katırın tekmesi var. Halbuki bütün bunların hepsi bir çırpıda insan- da toplanmıştır. Üstüne üstlük te dimağı var! İşte gübrenin özüdür. bü dimağ, insan denilen canlı Bütün gübrelik bu bir avuç buruşuktan çıkıyor, Fakat birisi çıkıp dese ki — Ya sen nesin? İnsandan gayri bir şey misin? Asıl canlı gübrenin ta kendisi sen değil misin? — Niçin hayır? Evet. Gerçi ben bunu insanın kötülüğe ve pisliğe olan meylini, kabiliyetini gös- termek için kullandım. Ama madde ve hakikat iti- barile doğrusunu ararsam evet, öyleyim. Şu kadar var ki öyle olmak bana münhasır değil, öyleyim, öylesin, öyleyiz. Bir eski dostu ile bunu münakaşa ederken alay n diyet Saz Senin şu İşkembeni deşsem ne olduğunu an- lardın. . Dedi ve orada bulunan şımarık, densiz bir kız yarım okumuşluğunu arsız arsız göstermek (İçin haddi olmadan söze karıştı: Vay! dedi, Ben sizi bilgili sanyordum. In- iü hiç işkembe olur mu? Mide olur, Onun alt alkan ittifakı haricinde kalan Bulgaristanda, geçen yıl için- ir değişikliği mü: hade edilmiştir. Evvelce Balkan fekına yan gözle, hatlâ biraz da düş-' nebil gergodanın Balkan konseyi, Balken birliğini vü- unsurlara malik olarak toplanmakta» dır. Böyle olduğu için de bu defaki toplantının mana ve o ehemmiyeti pek büyüktür, Bu defaki konsey içtimaından mühim kararlar bekle- TEFRİKA Na. 45 ve arka tarafına doğru da, pankreas vardır. Mide- nin sağ deliği em'aye... Vurgun yine hurçınlaştı: — Hayır! dedi. Em'aye değil, gerine benziyen beynine açılır! — Bir Bayana hakaret! — Senin gibisine olursa, ağız tadiyle gönül fe- rahlığı demektir! senin bânyo sün- - Size küfürü yakıştıramadım. — Küfür bazı zaman zehirlenmiş ruhlara panzo- birlik eder, — Sizi protesto ederim, Ben gübre değilim, pan- zehiriniz de olamam. — Ey! Susartık, aptal sen de! Siz bilginler ve in- sanlar feraset denilen İnce anlayıştaki bu yalına- yaklıkta inat ettikçe. gübre bile olamıyscaksınız. Sen Fatmeli Dudu'nun hikâyesini işittin mi Bayan Dümbelek? Ben çocukken Serez'de bir Fatmeli Du- du vardı. Asıl adı Fatma Aliya idi. Fakat mahalle kadınları cabil oldukları için iki arapça adı birden uyduramazlardı da kısa keserek Fatmeli derlerdi. Bu kadın çirkinliği yüzünden koca bulamıyacağını anlayınca erkek pofuru, çakşırı, litası başlamıştı. O zaman Serez'de & Abduş'un kahvesi pek meşhurdu. Fatmeli Dudu bir gün Ab duş'un pazardaki kahvesi önünden lerden haykırmağa başlar: cüde getirmek için Mizim olan bütün giymeğe geçerken Ab- duş'un yeşil papağanı tesadüf bu ya bellediği söz- Hariciye Nezırı Markoviçden de bü « 'Timpul gazetesi diyor Balkan Antantının kuvveti, dip: | arın düşünüşlerinden çok daha derine, ayni ideal ile birleşmiş mil - letlerin şuuruna kadar nüfuz etmiş olan müşterek politik menlastlerin anlaşılışına dayanmaktadır. | Geçen sene Splânlkte imzalanan | anlaşma da, Balkan Antantının Bul-| garistana karşı olan dostane niyetle- rini isbat eylemiştir. Bu © anlaşma, kimsenin aleyhine müteveccih olma- | yan bilâkis iyi münasebetler ile En - ternasyonal istikrar ve nizamı daha ziyade mükemmelleştirmek için işbir liği yapmak isteyen Balkan Antantı Paktının ruhu ile tam ahenk halin - dedir.,, Bir Londra gazetesine göre Londrada çikan “Great Britain and the East" mecmuası, bu defaki Balkan antantı toplantısının müstes- bir alâka uyandıracağını anlata- ek antanf,,devletlerinin her zaman sibi aralarındaki bereberliği sebase | ra Bülgariştanin antanta #itihekı timallerinden bahsederek diyor ki: Bre Diz Navla (ein Damilmme Nevralji, kırıklık, ve bütün ağrılarınızi derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. “Bulgaristan tice yrllardanberi ir ve hareketi nü teşkil ede- cek mahiyettedir. Onun harici siya- seti, Balkan antantı etinin tıp-'rupaya kısı idi, Balkanlara herkes tarafın- dan kabul edileceği vechile, bi dünya için bir örnek teşkil etmekte-| MÜŞ dir... Cenubu şarki Avrupa, ne dere- ce sağlam olursa olsun, Avrupa ma: zumelerinden birinin emellerile di. derinin emellerini o müvazeneleştir- mek mecburiyetindedir. Çünkü coğ- refi vaziyetin icaplarından kurtula- rasl, ya temin ediyor. Hu! Bana bak! Ç 'benzemeseydin. seni bizim kah kah! Papağanın sözlerine tabil kimse aldırmaz. Fakat Fatmeli Dudu hemen alınır. Hakkı da var Dudu nun. Papağanın bütün sözleri tıpa tıpr kendisine uyar, Ceza mahkemelerine koştu, kadıya dava et- ti, O devirde belediye reisi Bay Hacıc'dı. Bu zat pek zarif, ince duygulu bir adamdı, Şehrin reisi si- fatiyle ona baş vurdu. — Şu Abduş buna hakaret etti, reddederim! Dar vacıyım. e da meşhur Asım Molla veya Mekki Molla idi, — Hatun! derler. Abduş efendinin sana bir şey dediği yok. Sen papağanın sözlerine alınmışsın. Papağan kuşu bakalım seni tanıyor mü? Bir alaycılar meelisi kurulur. Papağan kafesile getirirler. Muh ğan bu sefer in dına eski dediklerini demez. Durur durur da başka bir cümle söyler: in kız nereye? Maymuna keçiye alıverirdim. Kah — Karnavalın maskarası! Sana ne oluyor? K kah kah! Düdük te düdüğük' Kimde can kalır. İlerkes gülmekten kırılırlar, Orun gibi, ben şu eski dostla konuşuyor da yanımızda yer vermek gafletinde Hemen çomaklamağa başladın! Vurgun densiz kızı kepaze etti, Vurgun devamlı bir sinir buhranına kapılmıştı. Merhaba diyenlerin kendisine küfür ettiklerini sanıyordu. Vurgun artık tanımadığı adamlarla konuşuyor” du. Bu yabancılar bir takım balıkçılar, tüccar & tipleri, sandalcılar, manavlar filândı. Onlarla ko- Müşurken sakinleşir, tatlılaşır, yumuşardı. Her de diklerini dikkatle dinler, güzel cevaplar verirdi. Onlarda bütün bir ruh ve hayat tesellisi buluyordu. Bu insanlar, gübrelikten kurtulmuş adem insan. lardı, Vurguna karşı hiç bir hususi ve kötü maksat- ları yoktu. Sadece kahve, meyhane ahbabı idiler bulunduk. ni Balkanlara da sıçratan Av-|kanlar, bu hürriyetlerini bağlıdır. Bugün, en mühim |mezler. Bü nokt mesele, Almanyanın iktısadi İdür, Balkanlar, Almanyaya en İyi erileri olarak bakıyorlar ve Al manyadan İstifade ediyorlar, Alman- a onlardan büyük bir istifade Fa tek memleketin bi ni İnhisar altına slmasmı İstemiyor- Jar. Siyasi hürriyetlerini, büyük fe- az. Balkanlar, birbirine rakip ihti. 'dekârlikler pahasına kazanan Bal — feda bütün Balkanlar hülü-İiçin, bayat! bir kıymeti haizdir. Bu yüzden Balkan antantı, Bulg. nın da antanta iltihakını isterler “Bütün bu siysi harekette Türki. ye mühim bir tol ifa edecektir. Onun sulhçu rolü, her münak; kindedir. Türkiye nasıl nm perçimleyici âmili ise Balkan antantmdaki her sözü de büyük bir saygı ile dinlenece) sta- şarın fev temiz yürekle konuşurlardı. Bunların arasında öğretmenlikten emekliye çekilmiş bir Agop hoca vardı ki Vurgun'a âşık bir #ilozoftu, — Sen ne tatlı yaşıyorsun Bay Vurgun! derdi. Sana hâset ediyorum doğrusu, Sert, serbest, sinir. 1, heyecanlı ve tok sözlü yaşamağa yaşamak der- ler. Hassası gitmiş lâstik parçası gibi yaşamak ya- şamak mıdır? Ben bir türlü çok kızamıyorum, çok sevinemiyorum, hele heyecana © hiç düşemiyorum. Ah heyecan! Hayat demek heyecan demek, Hayat- ta statik kalmak yarı ölümdür. Sen dinamik bir ömür sürüyorsun, ne mutlu sana! Agop hocanın bu sözlerine itiraz etmez ve nasıl bir hayat sürüklediğini anlatmağa lüzum görmez- di. Agop hocanın bu hükümlerile memnun old nü görür ve Olgun ihilyarın bu keyfini kaçırmak- tan çekinirdi. Çinko Ismail de babacan bir balıkçıdır. De lı olmasına rağmen ağır başlıdır. Istakozun, lüf rin, barbunyanın tazösini getirir, mutfağa eliyle pişirir ve Eleni'nin kurduğu gun'u, misafir gibi davet eder. Ka oturmaz İlk söz sevgilisidir. Bir doktorun kız kar- deşini tutuşa tutuşa sevmektedir. Kıze bayılıyor ama ne yapsın ki ağabeysi şirret bir şey dir. Kızı bir zengin şitacıya peylemiştir. Kız meh tapta bazı bazı sinem, gidiyorum diye sevgilisiyle sandal sefası yapar. — İmenım dünyası! Balıkçı olursun kız vermez ler, kaçamak edersin. Bay olursun kız beğenm: sin. Siz okumuşlar bu gidişata ne dersiniz — Birer tane daha çakalım derim Bay sana Araya çıkar — Daha çocuktum, köy kahvesinde Tamazan- larda tombala oynarlardı, Ben hemen hemen her defasında bir iki çinko kazanırdun da ondan çinko kaldım. — Lâkabın Çinko ama bir altın yüreğin var, (Devamı Var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: