31 Ocak 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

31 Ocak 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gündelik Gazet€ TAN'ın pedefi al da, ei temiz, dü! yete” olmak, sai olmıyan gama ABONE BEP asil Türkiye Er. 1400 Kr, 1 Sene zn ği 1 , GAY ğe 400 , 3 AŞ 200» 1507 1Ay das Milletlerarası posta MEB” gpnne olmıyan memlekeber Ke 16 9 bedeli müddet sıras 30, 3,5 liradır. Abone DEĞİ yiyaytur. 4 ek Adres değiştirmi di 10 buke pal müveei Jizmd Ispanya Har bi Bitmiş Sayılamız. Ka Barsalenayı aldıktan HP seti kal görürsünüz elinde daha hayli mu topraklarda 12 mil lee ikin. Ve bu saha- ize olmuş © müdafaa ve mukavemet kabiliyetini isbat etmiş bir ordu vardır. Ve bu ordu son nelerine kadar harp etmeğe ax - mettiğini ilân etmektedir. O halde İspanya harbi heniz bit- memiştir. Filvaki Katalonyaya yük - Tenen Franko orduları şimdi diğer hu dudlara sevkedilerek buradaki cep - heler takviye edilecek ve belki de ilk bahara doğru burada yeni bir taarüza geçecektir. İşte İspanya harbinin ni- O vakte kadar İspanya harbi Ber- Hin, Roma, Paris ve Londrada müra- at vülumsı söiz O VAXKIK BAŞLAMIŞ. E TAN m mm a m m > Şş AÇIK MEKTUP: İstanbul Vali ve Filistinde tedhişçi Arap çetelerinden bir grap, bir Yahudi köyüne baskın yapıyor Londra Konferansı Arifesinde Filistin 1 938 de Filistin kavgaları 1997 insanın ölümüne, 1720 insanın da yaralanması» na mal olmuş. Filistin bilânço sunu 97 ölü ve 149 yaralı ile da geçen yıl meğer ne dehşet li bir rekor kurmuş! . Bu bedbaht memlekette İngiliz diliyle neşriyat yapan Palestine Post, 1938 in şu felâketinden Arap, Yahudi ve İngiliz milletlerinin his selerine düşen mıktarları böyle tes bit ediyor: Arap ahaliden ölenler: 488 « Ow yaralananlar: 636 İhtilâlci Araplardan | ölenler; 1138 İhtilâlci Araplardan yaralanan » lar: 196. Yahudilerden ölenler: 292 Yahudilerden yaralananlar. 649 İngilizlerden “ölenler: 69 İngilizlerden yaralananl Ayrica 12 ölü ve 6 yaralı e başka milletlere mensup bulunu yormuş. Ne Arap, ne yahudi, ne de İn- kerelere mevzu teşkil eden beynel - milel bir mesele olarak devam ede - cektir, , Kazaların Önüne — Geçmek İçin ar” bir aksam Nişantaşından Gi bindim. Sirkeciye geliyor dum. Otomebil yavaş gidiyordu. >. buki işim seele idi, şoföre biraz süra esini söyledim. te KİTE ntyaç var, dedi, ve kadr süratle gitsem, Yo beklem: "ceburiyeti bize kazandığımız. Xa Tuamı kaybettirir, varacağız yere manda varırız. yi ltalenmın ne dereceye kadar doğru olduğunu © vakit anlamamış - ii bir tec - İngilterede yapılan ei yazıyı okudum, ve şoförün duğunu anladım. peki role otomobil kazalarının ö- için büyük şehirlerden tecrübe yapılmış. Şofö - tam serbesti verilmiş. Za- ei ei risyete mçebur pe > ve otomobilini istediği sü - olmad rebileceği söylenmiş. — Diğer getle SÜTÜ ie gabıta tallmatnamesine pis set ederek 25 kilometre hafiye” "örtmesi tenbih edilmiş. üzerini yebil de yola çıkmış, GA - ki iki dakika fasıla ile yere decekie ler varabilsi” neticeyi o çıkarmışlar pandie süratle gitmekle ya - “ şehir arasında fark yoktur. Fa- eş Kİ ra çoğ süratle giden ot0- kat Mr rafından yapılmaktadır. mehil” drerine otomobil sürat . Me yeçri etreye Indirilmis. ve bu e Ki rlere de izah edilmistir. iceri *n <ürntinden en rivade gere" şehirlerden biri de İs - ala kül sokuklarımız. dar, şiiratle gitmenin fay - gelir inandırmak için İstanbul m8 "ir tecriibe (o Yapılabilir. den alınacak netice bel giliz olmıyan bu 12 ölü ve 6 yara- lı, dört ay önce Hayfa limanında karaya çıkmak istediğim zaman, bir polis siyast kısım komlserinin söylediği şu sözleri bana hafirlat t “— Şehirde dolaşmaktan mem » nun olabileceğinizi tahmin etmi - yorum. Adım başında bir tehlike var, Tehlikelerden zevk alan bir heyecan avcısı olsanız bile yine ba şehir sizi momnun edemez. Zi ra hâdiselerinin hiç bir fevkalâde 1iği, orijinalliği yoktur.,, Kyme #apartmdiyisi Kral Karol'a ve hanedana mahsus lüks apartımanların ar - kasındaki kış bahçesinde" geniş koltuklara uzanmış viski içiyoruz. Limanı dolduran harp gemilerinin güvertelerinde çırıl çıplak dola - şanlar görülüyor. . Serenlerden, taretlerden denize balıklıyan as - kerlerin neşeli sesleri Hayfa dak- larından mal taşıyan kamyonların kılâksonlarına karışıyor. Rıhtımda Sert adımlarla dolaşın nöbetçi kide bir duruyor, topuklarını bir- leştiriyor, kimbilir hangi karakolu değiştirmeğe giden bir kıtayı se - Ikmliyor. A ve B işaretli #ki an- İ barın çatıları arasından görebildi- im bir parça asfalt üzerinde kâh di kenli teilerle sarılmış bir mitral- yözlü kamyon kâh bir zırhlı otomo bil beliriyor. Sağda, üç bin, boş bin yılın hatıralarını saklıyan Kar mel dağı ağaçsız, gölgesiz, insan- sız sessiz bir yaban gib! duruyor. İsrail oğullarının altın devrinde peygamber Süleyman, sevgilisinin göbeğini, üzerinde keçi sürüleri dolaşan bu dağa benzetmiştir. Geminin üç vinci durmadan ça- lışıyor. Eriyen bir buz parçası gibi terliyen gemiciler içi yemiş dolu sepetleri kıç güverteye istif edi - yorlar. Dünkü çöl bugün yemiş bahçeleri ile dolmuştur. Dünkü ço rak Filistin, ilâhi Nilin suladığı Mısıra meyve ihraç ediyor. cak gittikçe fazlalaşıyor. Göl S gede, dört büyük vantilâtör spor meselesinin mü. ve halle yardım eder, be tr xi si him yi bood im End çalıştığı halde, buzlu viski içtiğim halde beyaz keten elbisem içinde, kapamış olan 1937 nin yanın- m ei lr imei ken, kimbilir kaçıncı defa alamı sildiğimi gören komiser: — Niçin ceketinizi çıkarmıyor- sunuz? - diyor - Gemilerde asker- lerin çırıl çıplak dolaştıklarını gör müyor musunuz? Bana baksanıza. Üstümde bir kolsuz gömlek ve bir kısa pantalon var. Filistin, çıplak hık taraflarına hak verdiren bir memlekettir. Evet, siyasi komiserin sırtında terden tenine yapışmış bir ipek gömlekten başka bir şey yoktur. Beraberinde bulunan liman kuman danı İse deniz albaylığı rütbes'nin işaretlerini, çiplak koluna, makyaj karbonu ile çizmiştir. İkisinin de Baldırları çıplaktır. Çorapsız syak- larına birer dekolte sandal geçir- miğler, birer bedevi deveci tavrı ie kül göğüsleri kaşırlarken gözlerinde büyük üniforma giymiş amiralelrin gururu çakıyor. Ceketimi çıkarıyorum, kravatı" mı çözüyorum ve birdenbire aya- ğa kalkarak komisere *yaklaşıyo- Tum: — Şimdilik Allaha ısmarladık. — Ne o? Gidiyor musunuz? — Evet... Buraya kadar gelmiş- ken Filistin toprağına ayak bas- mamaâzlık edemem. Komiser iki parmağı ile gömle- Zimin sağ yenini cımbızlıyarak çe- kiyor, Adeta yalvarır gibi söyle niyor: — Kalınız, gitmeyiniz, vazgeçi- niz bu sevdadan. Hayfa sokakları bir yabancı için Yahudi, İngiliz ve Arap için olduğundan çok daha tehlikelidir. Dün bir Rus ve geçen hafta iki Adal Rum öldürüldü. Yenimi parmaklarından kurta» rıyor ve kendisini gülerek selâm- yorum. Merdivenleri kayarak ini yor, rıhtımı koşa koşa geçip Hay- fn asfaltlarına ayak basıyorum. eş saat dolaştığım bu şehir den gemiye döndüğüm 28- man Hayfa polisinin siyasi kısım komiserine niçiMi hak verememiş olduğumu şimdi bu rakamlara ba- karak bir daha hatırladım. Kâh bir kahvede agelli Arap gençlerinden, kâh modern vitrinli Yazan: , Nizamettin Nazif | gömlek satan ipekli güzel Yahudi kızlarından dinledi- gim tüyler ürpertici vakaların her biri o kadar ayrı ayrı dikkate de- ğer şeylerdi ki... Irk bakımından da, tarih bakımından da, seciye ve karakter bakımından da asla biribirine aykırı tarafı olmıyan A- rap ve Yahud;, Filistin toprakları» m kana boyarken öyle orijinal gâddarlik nümuüneleri yaratıyor lardı ki... İşte bunlardan bir kaçı: Akkâ'ya otuz kilometre mesafe- de kimbilir kaç asırdanberi yan- yana yaşıyan iki köy. Biri Yahu- dilerin öbürü Arapların. Arap kö- yünde doksanlık bir ihtiyar var- dır ki Yahudi köyünün yine en az doksan yaşında olan muhtarı ile çocukluk arkadaşıdır. Gece. Ayı, Boğaziçi'nde bize gö- ründüğünden en ez bir misli daha büyük bir cüsseyle gören nurlu bir Filistin gecesi, Yahudi köyünde muhtarın kâ- pisi çalınıyor. — Kım 0? — Benim Yaa ahi (1) — Ovov.. Sen misin ey dost? Ehlen ve sehlen... Doksanlık ihtiyar Yahudi kapıyı açıyor ve doksanlık ihtiyar Arap eve giriyor. Araba kahve ikram ediliyor. İçtikten sonra: — Bana baş ağrısını kesen ilâç- tan bir tane verir misiniz? —di- yor — Eğer mümkün olursa bir İki sigara vermenizi de rica edeceğim. Yahudi çocukluk (arkadaşının arzusunu derhal yerine getiriyor. On dakika sonra Arap kalkıyor. Eski dostunu kucaklıyor; — Seni Allaha emanet ederim, Diyip kapıya doğru yürüyor. Yahudi, ev sahibi olduğu için önü- ne geçip yol göstermek istiyor, fa- kat Arap maşlahı altına sakladığı tabancayı çeker çekmez Yahadi muhtarın belkemiğine üç kurşun sıkıveriyor, Yani çocukluk, genç- lik, olgunluk ve ihtiyarlık arka- daşma ahretin yolunu gösteriveri- yor. 'Tabif Arabın hemen tevkif edil diğini ve İngiliz karakolunda kısa bir muhakemeden sonra derhal a- ra. Akşam saat on suları, Arap köyünde herkes yatsı ne mazı kılmakla meşguldür. Doksan yıllık arkadaşını öldürüp asılan A- rabın evinde $ — 10 yaşındaki to- rünu, bir rahle başında dersini ha- zırlamakla meşguldür. Birden kw lübenin tahta kepenkleri itiliyor ve o ande iki tabanca sesi duyu- İuyor. Namazı yarıda bırakıp ko- şan babasi minimini yavrusunun inliye inliye yerde debelendiğini görüyor. İki kurşun yavrunun iki bileğine isabet etmiştir. Karakola otomobili gelmiş- tir. Sıhhi imdat otomobilindeki cerrah minimininin hayatını kur- tarmak için iki elini keserken kamyondaki askerler de Yahudi köyünü sarıp dört kişiyi tevkif e- diyorlar. Ananın ismi ne? Baba- »ın ismi ne? Ve. Çekiyorlar ipe. Bir vaka daha... Hayfadaki kışlada nöbetçi yüz- başının telefonu çalıyor: — Allo. — Burası on beşinci kolometre- deki karakol. Haydutlar geliyor. Çok kalabalık oldukları söyleniyor Dayanamıyacağız. Ge zaman onun karşılığı nasıl sabini lık ve heyecanla beklenirse ben de size yazmış olduğum ilk mektuptan sonra acaba ne çıkacak diye bekle dim, durdum. İnsanlar ne kadar sal. tırlar değil mi, Bay Kırdar. açık mektubumau, ihtimal dahilinde- dir, okumak değil, belki görmediniz bile... Fakat e mektubun meşrinden Belediye Reisine Yazan: H. KILIÇOĞLU Sevgiliye bir name yazıldığı Benim Tan'da basılmış bulunan gillden - yalan almış kadar sevindim, hususile ki Du vantte Kadıköyün birkaç yolunm adr geçiyor. Tabii Kurbağalıderenin adı bile anılmamış. Kim bilir belki bir bataklığa saplanmak İstememiş- sinizdir. Yahnt kurbağaların vakve- kası sizi ürkütmüş olacak. Her ne hal be. Gazetelerin e tebşirlerine İnanmak cak midir, bilmem. Çünkü meşhur (Av'ava) şiheserinin baliki Pertev paşa yine © eserde krtmir ağımdan wnu söyler: “Sen gazetelere ve ga- zetecilere kulak asma, Hele hiç inan ma, Onlar altı ay ileri altı ay geri İkonuşurlar..” . cileri böyle görmüş. Bizim zamanı mızdakilerin onlardan farkir elduk- larmı hiç zannetmem. İstitrat kabi- linden şurasını da söyliyeyim ki © za- manki gazeteler bugünküler kadar kurnaz değildiler. Çünkü gazetecilik bakımından henüz toy idiler. e Gareteler de kadınlar gibidirler, aldatırlar, atlatırlar, (o uydurarlar, Amma yine lâzımdırlar. Gönül istediği için gazeteler ağıl le - çünkü sizden dinlemedim - eği len o vaatlerin doğru çıkmasını İs- terdim, Eğer sizin yerinizde bir baş- Yüzbaşı telefon edenin adını ka belediye reisi olsaydı şu İki me- © gğrenmek istiyor. Fakat cevap a- za » pek yerinde olmak üzere - bir Akkâdaki müfreze ile ir- Santraldan şu cevap geliyor: — Bütün hatlar kesilmiştir. Bunun üzerine Hsyfadan dört kamyon dolusu İngiliz askeri ve bir zırhlı otomobil yola çikarılr. yor. Fakat bu kuvvet on beşinci kilometreye (ulaşamıyor. Zira o- nuncu kilometre ile on birinci ki- lometre arasında asfalt altina kon muş olan lâğımlar infilik ediyor. Zırhlı otomobil harap oluyor ve iki kamyon dolusu İngiliz askeri havaya uçuyor. Yapılan tahkikat üç Yahudi ile beş Arabın idamına sebep oluyor. Yahudiler doksanlık Yahudi muhtarın akrabası ve A- raplar doksanlık katil Arabın ço- cuklarıdır. Yahudi ile Arap el ele vermiş İngilizi tuzağa düşürmüş- Bir vaka daha: Kudüsteki şoförlerin bir kısmı Arap bir kısmı Yahudidir. Fakat İngilizler Yahudi şoförlerin araba- larını tercih ederler. Bu bir nevi boykottur. Arap şoförler bu boy- kottan vazgeçilmesini İngiliz yük- sek komiserliğine bildirirler. Yük- sek kömserlik aldırmaz, Fakat bir kaç gün sonra Yahudi otomobille- rine bir “infilâk etmek ileti, ârız olur. Şoför yolcuyu alıp taksiyi kapadıktan sonra marşa bastı mm, — Gümbürrr! Otomobil uçuyor. İngiliz, hâlâ Arep şoförün oto- mobiline binmemekte israr etmek tedir ve hâlâ iki günde bir bir Ya- hudi şoför, arabası ve yolcusu ile uçmaktadır. ır Filistinde, 1938 yılında ölenlerin herbiri buna ben- zer bir facianın kurbanıdır. Ve bu kurbanların sayısı hiç te az görül memelidir. Zira İtalyaya, koskoca Habeşistan zaptettiren harp an- cak iki bin Bersaliyeri nelerine mal olmuştur. İngilterenin 69 ölü mukabilin- de bütün Musul petroller.ni istiş- mar etiği düşünülecek olursa bir yda, hiç bir şey kazanmamak için, 1624 ölü 832 yaralı veren Fi- listin Arabına ve çölde bir mede niyet yaratmasına rağmen yine hiçbir şey kazanmadan bin enn fe- da eden Filistinli Yahudiye acs daha okurdum: © “Asli yoktur bilirim vâd vaslı de- nin,” “Nafile bal çalıp ağrıma yalandır. dı beni!” z o Garetelerde Kadıköy için edilen atlerin pek ax ve pek kiymetsiz el. larına rağmen biz gene memnuh ve hoşnut kalırız. Çünkü « raha Te- vam şâdolsun - Fuzuli bize pek fena bir kannat imanı aşılamıştır, bizi derviş yapmıştır, ve onunla beraber Şu İki masra her zaman (derdi zebani mizder (1): “Ne verseler Ana şâkir, Ne kılsalar âna şâd.” Ah.. saym Bay Kırdar, Bu şerk ruhu, bu Asya ruhu ne berbat bir şeydir. o Yüzlerce . pfirgatuvardan geçtik, gene bu fena ruhu yakıp ba- de veremedik gitti... . Kadıköyün onarılncağı söylenen yollarından biri Rıhtım caddesi imiş, O yola bu adı verenler mutlaka eğ lenmek istemişlerdir. Çünkü mede ni dünyanm hiçbir büyük merkezin. de değil ya deniz kenarındaki küçük kasabalarmda bile bu bicim bir kari. katür rıhtım enddesi yoktur. Öteki caddeler gene Arnavut kal gm sisteminde tamir edilecekse yorulmaymız Bay Kırdar, kü bir ay sonra eski hali lele ve biz buna alışığız. Bir nokta dahat Bu caddeleri tamir ederken selefle- rinizin yaptığı gibi ortalarmı parke, yanlarını Arnavut kaldırım taşı ile yapmayınız. Hiç olmazsa siz insaf lara arabalardan, beygirlerden, Pi ie kamyonlardan fazla kıymet veri” Kadıköyün lâğımlarmdan ve #ımsızliktan söz açmıya <üret ir irem Mideniz bulanır korkusl ler. Saygı ve sevgilerle. 1) Maarif kik ce) dürymastn. mamak elden gelmiyor İÜ toplanacak olan oklar a Akdeniz kıyılarındaki bu hailenin son perdesi olabilecek mi? Bunu temenni etmeden insan olmak mümkün değildir. — —— (1) Kardeşim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: