Ğİ gri 'TAN'ın hedefi Haberde, fikirde, her. seyde temiz, dürüst esmimi olmak, karlin — gezeteni o ölmıya çalışmaktır. — o ABONE BEDELİ Ecnebi 200 Er, 1800 Er, s0 Kr, 2 ğ p zaağ Milletlerarası porta itihadına dahilol- mıyan memleketler için 30, 16, 9, 3,8 lira dır. Abone bedeli peşindir: . Adres değiş- tirmek 24 kuruştur. Cevap için mektup lara 14 kuruşluk pulilâvesi lâzımdır. | sonun MESELELERİ Ucuzluk Mücadelesi Değil İhtikârla Mücadele Yazan: M. Zekeriya SERTEL Hükümet hayatı ucuzlatmağa ça- aşıyor, bunun için birçok fedakâr- lıklara katlaniyor, birçok (tedbirler alıyor. Fakat bizce hayatı ucurlatmak mücadelesi değil, ihtikârla mücadele © lüzamdır. Gıda maddelerinin hangisinin pe- rakende satış fiyatlarını alsanız. Hepsinde geniş mikyasta ihtikâr yapıldığı görürsünüz. Meyve memleketi olan Türkiyede meyve yiyemiyoruz. Sebzeler bu sene her senekine nisbetle hiç ol- mazsa iki misli bahalı. Yoğurt bile bu mevsimde satılması lâzım gelen fiyattan daba yükseğe satılıyor. Fiyatların yüksekliğinde birkaç âmil var. Evvelâ fiyatların tesbitin- de toptancılar İnhisarcı vaziyette çalışıyorlar. Sonra perakendeciler istedikleri nhette kâr ilâve ediyor- lar. Gıda maddeleri elimize gelince- ye kadar ödenmesi: mümkün olma- yan bir kıymet kesbediyorlar, Bunun da hakiki sebebi kentrol- b Dea meni larile, satışlarile, alış verişile meş- gul olmuyor. Halkı koruyacak ted- birler alınmıyor. Eshaf da alabildi. ğhe ihtikâra sapıyor. AZER er Le AU im özi e eldir in, ibik e 1 delerinin fiyatlarını mühim miktar. da indirmeğe kâfi gelebilir sanıyo. tuz, ME pe * GÖRDÜKLERİMİZ VE İŞİTTİKLERİMİZ Vali Muhiddin üstündağ şehrin pisliğinden şikâyet ediyor ve kay. makamları muaheze ediyor. Nihayet belediye reisinin de şehrin pisliğini görüp tasdik etmiş olması şükre şa- yandır. > Geçen gün Amerikalı bir gazete- tinin. fotoğraf. makinesinden aldı. ğımız fotoğraflarla İstanbulun bir tenebiye nasıl göründüğünü göster- meğe çalışmıştık. Dün de fotoğrafçı- omuzın rastgeldiği manzaraları bugün yedinci sayfamızda göreceksiniz. YA a 400 Er, | Bu İşte sıkı bir kontrol gıda mad-| Buna bir de bir muharririmizin | Balıkpazarında gördüklerini etmek isterim. Muharririmiz. ki: ilâve diyor Dün öğleden sonra ve bu sabah yoğurt toptancılarının. dük- kânlarında sıcaktan bozulmuş ve ek- Şimşi ve üzerleri pamuklanmış ve *smerleşmi$ birçok yoğurt gördüm. ve bunlar gözümün önünde satıldı. duran © Boş tenekeleri iç ve dişları kâmilen | Ve simsiyah denebilecek kadar pis | Ve paslıydı. C — Bü sabah Limon iskelesine | OBilivriden gelen bir kayıkta yoğurt tenekelerini sıcaktan mühüâfâza için i Üzerlerine ve kenarlarına pis ve Wlak çuvallar kapatılmış olduğunu | Ve tenekeleri ellerinde taşıyan ha- Malların yüzlerinden damlayan ter tanelerinin yoğurtların Üzerinde da. Eıldığını ve tenekelerin dış tarafları nin kâmilen paslı ve pis olduğunu #ördüm. Tenekelerden hiçbirinin üzerinde kâğıt kapalı değildi. Bugüne kadar bir belediye dok- veya polisinin gelip yogurtları TA N Uzak “Şarkta Sovyet - Japon hududunda, iki küçük tepe yüzünden beliren ihtilâf, son haberlere göre yatışmışa benziyor. Fakat, iki “nesildenberi devam eden Rus - Japon gerginliğinin ve Beş: senedenberi «rekor sayılacak derecede sık sık tekerrür eden hudut' hâdiselerinin sebepleri nedir? Muharrir, aşağıdaki yazıda bunu izah ediyor ve bütün zihinleri oyalıyan şu suale cevap “vermiye çalışıyor: us - Japon Ihtilâfı Bir arp Doğurabilir mi ? üs - Japon gerginliği iki nesildenberi devam e- derek rekor kıran bir hâdise- dir.. İkidebirde vuku bulan bu hâdise, iki millet arasındaki düşmanlığı hızlandırmıya yar- dım eder. İki tarafın liderleri de, arada bir harp vukuunu, önüne geçilemez bir hâdise saydıkları için, son gerginlik, esasen yanan tehlikeli ateşe yeniden petrol katmış sayıla- bilir. Rus — Japon gerginliği, Japon- yanın, Vladivostok ta dahil olmak üzere, Rusların denize bitişik top- raklarını zaptetmiye teşebbüs et- meleriyle başladı. JPonyanın 1931 de Mançuriyi işgal etmesi bu ger- ginliği arttırdı, Bunun üzerine Rusyada yeniden silâblanma f: liyeti başlamış, ve o zaman Rusya, Almanyanın iktisadi, fenni ve as- rdımından istifade etmişti. Almanyanın Sovyet düşmanı kesil mesi ve 1936 da Almanya'ile Ja- ponya arasında komintern #leyhin de bir pakt imzalanması Rusya ile Japonya arasındaki husumeti ar- tırmaktan başka bir şeye yatsma- dı. (yapmaz pon münasebetleri, bütün ağırlığın Avrupanın yeni tarihin- de doğan, fakat pek sarsık halde bulunan muvazeneli kuvvasına kat- miş bulunuyor. İngiliz — Fransız | antantının takviyesi Rusyanın Av- rupadaki hududunu taarruz tehli- kesinden koruduğu için önün U- zak Şarktaki . vaziveti sağlaminn- mıştır, Çin hava kuvvetlerine yardım ; Riisvann kendini kuvvetlen- miş sayması Çin — Japon harbi sırasında aldığı vaziyetten apaşikâr görünüyor. Japon hava kuvvetlerinin taze- lenmesi, Rusyanın Çine, yeni tay- yareler vermesinden İleri gelmek- tedir. Japonlar, Rusyanın Çinlile- re silâh verilmesini, Japonyaya karşı hasmane bir hareket say- maktadır. Buna mukabil Rusya bu iddiaları tekzip etmiyerek Rusya- nın Milletler Cemiyeti misakı ile taahhütlerine ve tam hâkimiyeti haiz bir devlet sıfatıyle haklarına işaret etmekle iktifa etmiştir. Diğer taraftan Japonya, Rusya- yı, askeri kuvvetçe zayıflamış sa- nıyor ve bunu askeri ve sivil tas- fiyelere hamlediyordu. Japonlar, Rusyayı zayıf sandıkları için, son gerginlik hâdiseleri sırasında Rus- yaya karşı şiddetli bir vaziyet al- muşlar ve Rusyanın Uzak Şarkta muhasamata girişmeklen korka- cağını sanmışlardı. Müşkül bir vaziyet : oksa Japonyanın vaziyeti. 0- Yazan: KURT BLOCH (NEVYORK TAYMİS MUHABİRİ) SOVYET Japonların Rusyaya iadesine muvafakat ettikleri Çangkuleng dağının bulunduğu hudut mıntakasını gösterir harita meyi emrederdi. Çünkü Japonya Çangkuteng dağının Rusyaya ia- desini kabul ettiği Lakdirde bu- günkü şartlar” dahilinde hareket Müzeyi dana am alamen KİM Ağ A7 itiraf etmiş ölür. Bu da onun, dün- yadaki en büyük askeri kuvvetle- rinden biri olduğuna dair ileri sür- düğü iddiayı suya dü: “Rahmet, demişler. Fakat bu bir bir Türk çâbiridir. Bir Mısır. akmaz bir belâdir derler. anan tarlaya bir de yağ- rse mahsulü çürütürmüş. Bizim iklimde yağmur bereket: tir. Çünkü Suyumuz o Allaha kal mıştır, O verirse mahsu lolur. Ver- mezse kurak gider. Fayatın güzel- liği de bunda değil midir? Muhak- kak bir saadet kadar yavan bir Şey tasavvur edilebilir mi? Acaha yağacak mı? Efdişesinin analık ettiği bir heyecan bizim hayatımı- za bir aslan aveisiDin Orta Avru- pa ormanlarında bİr sürü ağır masraf pahasına âfâmiya gittiği çeşniyi verir. Lâkin şair bakınız 9€ diyor: “Bibahi olanın bağına bir Katresl düşmez, Baran yerine dürrü güler YöğsA semadan Şunu türkçeye çevirelim. Şair; “Göğün elması ve incisi Yağın ta- lihsiz adamın bahçesine bİ dam. lası düşmez.,, diyor. Yağmur bir baht meselesi telâkki edilince Iki vaziyet gözünümüze gelir: Ye na prestijini kaybettirecek bir hattı hareket takibinden çekin- muayene ve boş tenekeleri tetkik ettiği de görülmüş ve işitilmiş de ğildir. Yani alıcı bir gözle İstanbul ge- zilirse, şehrin pisliği etrafında göre- ceği manzaralar insanı iğrendirir. Bu güzel şehre ve bu şehir hal- kına yazık değil mi? Birisi; bir yağmurla mesut ola. cak kadar ucuz bahtiyarlık. İkincisi; yağmurdan mahrum kalmayı talihsizlik sayıp küsmek. Bunun birincisi güzel şey. İnsa- nın kendini kolayen mesut say- ması kadar zenginlik olamaz. Lâkin bir katra yağmur düşme- di diye işi talihsizliğe vurup küs- miye aklım ermez. © o Talihbir arsız çocuktur. Yüz | aponya, Çin işine daldıktan ınra yalnız asker, ve yal- kaybetmekle kal- mamış görünüyor. Çünkü Japon- ya, son haftalar zarfında harp sah nesinde gittikçe zayıflamaktadır. Bundan başka Japonyanın mali vaziyeti de günden günegüçleşiyor. Japon maliye nazırı, Japon altın- J nz mühimmat İPAZARDAN PAZARA | Yağmur Bereketi emi ekmiş © O YAZAN: <Ş ? Burhan Felek | lake verdikçe kaçar, Sert bulunmalı ki sözünlürü dinlesin! ANTİKA : minönü meydanı açılıyor. Lâkin mübarek yer hani senede bir tek gonce veren nadir çiçekler vardır. Onlar gibi pek nazlı açiliyor. Bize vaadetmişlerdi ki; bütün meydan Cumhuriyet bayramina ta- mam olacak. Alâ ama, eğer işler büzünkü hıziyle giderse galiba bu işi gele cek söneki Cumhuriyet bayramı. na bitirebileceğiz. Çünkü önümüz- de iki buçuk ay var. Elimizde yı- kılmış olarak yalnız bir Valde ha- ni, Yapmanın güçlüğünü, ağırlığını anlarım. Lâkin yıkmak da bizde bir hayli zor imiş. Diyorlar ki, mal sahipleri res- mi formaliteler bitmeden malları- nı vermiyorlarmış. © “ Söz aramızda bizde resmi forma- lite denilen şeyler maalesef iyi iş- lere engel olan birtakım kuruntu- lardan başka şeyler değil. Mal sa- hipleri biliyorlar ki bu binalar yı- kılacak, Belediye biliyer ki bu bi- Balar yıkılacak. We : larını memleket dahilinde alıkoy- mak istediği halde eltın ihtiyatı- nın beşte üçünü harice çıkarmıya ve bununla iptidai madde satın al- mıya lüzum hâsıl olmuştur. Büyük Harp müstesna olmak üzere Ja- ponya, giriştiği askeri fütuhatın çoğunu mali sıkıntı yüzünden kay- betmiştir. İki memleket arasındaki vazi- yet dolayisiyle Japonyanın Rüs- yayı zayıf sayarak buna güvenme- | si, ve küçük bir hudut hâdisesini büyük bir beynelmilel mesele yap- ması doğru değildir. Çünkü Rusya ve Mançuko hudutları üzerinde bu çeşi thâdiselere alışılmıştır. Ve bu hâdiseler hududun kararsız olma- sından ileri gelmektedir. B u hudut on dokuzuncu asrın ortalarında yapılmış mua- hedelerle tesbit edilmiş bulunu- yor. O zaman Rusyada Çarlık, Çin de Mançular hâkimdiler ve hudut meseleleri, alâkadarlarca pek te mühim değildi. Çünkü hudut bo- yunca ikamet edenler, idari veya askeri teşkilâtı bulunmıyan yarı medeni kimselerdi. H albuki son seksen sene zar- fında fiziki ve beşeri coğ- rafya bir hayli değişti. Nehirler mecralarını değiştirmiş, medeniyet eski beyabanları fenni ve içtimai tesisat ile teçhiz etmiştir. (Arkası; Sayfa 8, sütun 5 te) © halde hele bugünkü çirkin ha- lile bunu daha fazla sürükleme- de ne mana var? Bazı mal sahipleri mallarına ve- rilen bedeli az görüyorlarsa, bili- yorsunuz ki bu bedel, mülkün ver- giye esas ittihaz edilen kıymeti ü- zerinden kesiliyor. Bu kıymetin vaktile az konmuş olduğunu iddia edenler var, Böyle bir iddiada bulunan olsa ben de o kıymete göre senelerden- beri eksik verilen verginin bugün iddia ettikleri kıymete kadar olan farkını tediye etmelerini mal «a- hiplerinden isterim. Ben Eminörçü meydanını gördükçe İstanbulun İ- marından nevmit olmiya başla dım. ” Parası verip yıkmak istedik- lerimiz binaların önüne kanundan kaleler yapılıyor. Hükümete aid olup yıkmak iste- diğimiz binaların önüne de antika meraklılarının her eski binaya kar $ı gösterdikleri mâderane şef- kat set çekiyor. O halde galiba İs- tanbulda bina yıkamıyacağız. Ben şimdi Galatasaraydaki şu harap karakol binasından da kork- aşladım. Sakın orası da Mi- mar Sinanın bacanağı tarafından yapılmış bir kâşane olmasın. Mimarlara sorarsanız: — Yapamıyoruz, bari yikmıya- ım, diyorlar. Haksız lâf değil, Lâ- kin bu mülâhazayı kabul edersek İstanbuldaki üç dört asırlık Arna- vat kaldırımlara da el süremiye- ceğiz ve bu hâlile İstanbul bir â- sarı âtika külçesi sayılacak. İçin- deki tozları, toprakları, çamurla. rı, tahta perdeleri, sakinleri ve mi- marlariyle birlikt ş sa GÖPÜŞLE Pahalılıkla - ; 24 Mücadele Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel İstanbul ve Ankara bahalılık mü- eadelesine ayni zamanda başladılar. Ankarada bu mücadelenin günden günü “ilerlediğini, berbet dükkânla- Tina varıncaya kadar gerek gıda maddelerine, gerek halkin diğer ih- tiyaçlarına teşmil edildiğini görü- yoruz. Fakat İstanbulda bu mücadelenin semerelerini daha henüz duymağa başlamadık. İstanbulda bir iki kasap dükkânını gezmek, burada halkla kasaplar arasında gecen muhavere- leri dinlemek kâfidir, Üzerinde bele diye narhını taşıyan etler, ateşe gös- tersen bir damla yağı sızmayan ne- widendir. Kasaplar, ilk narh kondu- ğu zaman müşterilerile hususi anlaş malar yaptılar, “eklesalih,, denebile- cek etleri altmış kuruştan sattılar. Belediye bunun önüne geçmek için yeniden tedbirler aldı, kasapları ba- halı et satmaktan mene teşebbiis et- ti. Fakat ne iu, nasıl oldu bilmi- yorum, şimdi eskiden belediye marhı ile 45 kuruşa satılan etleri 60 kuru- İşm alıyoruz. Kasap bu sattığı etin mezbahada 55 kuruşa olduğunu İd- İ dia ediyor. Eğer hususi pazarlık yap- madan, narh etiketini taşıyan etleri yemeğe razı olursanız, üzerine dok- tora ve eczahaneye vereceğiniz para- yı da hesap etmeğe mechursunuz. Bu takdirde etin kilosu kaça geliyor. dur? e Sebze ve meyva fiyatları, Bey- oğlu eaddesinin iki tarafına sırala. nan çiçekçi dükkânlarındaki İtalyan karanfilleri, kamelyalar, anberler kadar bahalıdır. Karanfilleri kokla» madan yaşayabiliriz ammaı sebze ve meyvadan mahrum kalmağa ne mi- delerimiz, ne de sıhhatlerimiz müsa- ade eder. Manav ve sebzeci dükkânlarında patlıcanları, . şeftalileri, armutları, okşayıp okşayıp yerine bırakan hal kın yüzüne bakarsanız, “ceviz alsam evim kirlenir, badem alsam evim kirlenir gibi, kesesini kirletmekten korktuğunu görürsünüz. Kt yemiyelim, zaten doktorlar etin birçok mahzurlarından bahsedi- yorlar, sebze ve meyva yemiyelim, havalar sıcak, ve diyare yapabilir. Süte kimsenin bir diyeceği yoktur. Et ve sebze gıdasından mahram mi- delere, yarısı süt, yarısı su bir ma- yiin akması, bu perhizle buruşmuş barsakları ancak (yıkayabilir. Yo- Eurt otuz kuruştan aşağı düşmedi, Ayranın bardağı beş kuruş, bir bar- dak su kırk paradır. Şehrin birçok yerleri bu ağustos sıcağında susuz- luktan Kerbelâ günleri yaşıyor. © Belediye harikulâde nizamname- ler yapıyor. Bu kiğıt üzerindeki maddeleri, alınan tedbirleri, girişi len teşebbüsleri gördüğünüz zaman, “belediyede bir kalkınma var,, diye söviniyoruz. İçtimalar oluyor, karar lar alınıyor, hakikaten hüsnüniyet, meyva ve sebze fiyatlarından çok yüksek. Fakat ne hiisnüniyet, ne nizam- name, tatbikata geçmediklen sonra, halka bir masal okuma (tesirinden fazlasını yapmıyor. Bahahlıkla mü- cadele hükümetin azimle, giriştiği biz mücadeledir. Bunun tesirlerini Ankarada görüyoruz, nüfusu Ankara dan çok dalin fazla olan İstanbul bunun tatbikatını henüz başarama- dı. Sıcaklarda perhiz faydalıdır amma, fazlası bütün uzviyeti . tem- belliğe sevketmesi itibarile hazım cıhazını bozabilir, TRABZONDA : Bir Çocuk, Arkadaşını Öldürdü Trabzon, (TAN) — Vekf, Kebirin Daminli köyünde bir çocuk kavgası cinayetle neticelenmiştir. Kara Mus tafa oğullarından Sait oğlu 927 do Aumlu Mustafa Karagöz, ak