| | | —S w-7-938 TAN Gündelik Gazete TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, here temiz, dürüm, samimi olmak, Martin. gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Ecnebi 2000 Ke, 1600 Ke, 800 Kr, y 300 Kr, m letleraram posta ittihadına dahil oi- dar 2 memleketler için 30, 16, 9, 3,8 Hira nee bedeli peşindir: Adres değiş- e 25 kuruştur, Cevap için mektup 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. 1 Sene » Aş sAy LA GÜNÜN MESELELERİ # M. Zekeriya SERTEL ya leDimiz memleketimizi oyabaner z İYİ göstermek isteriz. Bu en tabii » €n zaruri bir ihtiyaçtır. akat hepimiz biliriz ki İstanbul lara İnkılâp Türkiyesi hakkın | < >erre kadar fikir vermeye müsait ha, ehir değildir. Çünkü mühmeldir Tr pistir. İstanbula gelen bir anrinin yalniz burasını görmekle Yoktur. Çünkü her adımda ir manzara İle karşılaşmamasına e yoktur. Sokaklarda çıplak a- & z $ocuklar, her tarafı kırık dökük | içnekeleri, birer pislik heykeli gi aka çöpçüler, harap ve pis s0- ma, © DİF ecnebinin gözünden kaça | Hikaye enkü bunları Avrupa ve Ame- yla göremez, | Akat büt Nüinge, Skkımızda iyi bir fikir edinmesine İnk, kin ün bunlar gözümüzün ö- durduğu halde bir Genebinin | ie Manzaraları görüp fotoğrafını çi- sına sinirleniriz. rn kızmaya ve sinirlenmeye | ımız var? Hele yabancıların Sena gazları görerek hakkımızda ra ii irler edindiklerini #öyliyen- > için kızıyoruz. Aynaya kırılır kayar ünden beri yabancıların | ve ,, <APHda nasıl aldatıldıklarını, merikalı gazetecinin İstanbulda m fini aldığı manzaraların neler | anlatan neşriyatımızın yü VAR aasl ardan, Biririsipinien:! da Bü, hah my klerimizi anlattık. Bu da gii- de a Gürür ve haysiyetimize doku Mana a bunların ilânı değil; bu bal Ainarin mevcudiyeti, İstan. di, ,kiyenin yegâne seyyah şehri. dar gö n seyyahları Ankaraya ka- tango türmek mümkün değildir. fs. Tal, , * Selen seyyahlara bu manza- ve Türkiy ermek, ve onlara İstanbul » 'Yevi böyle tanıtmak, işte a- tsh, >> olan budur, ve asıl lah ve Y okuz miz lâzimgelen budur. da biz yarmamakla eehebilerin zaraları görmelerine mâni ol İmleği değildir, eleği geri temiz tutamıyorsak, se. ig Bizliyemiyorsak, ya İstan. aci sokmiyalım, yahut hu- hiği, Eelecek yabancıların gözlerini Müd, Sind şehre çıkmalarına mü- Kay iyelim, Bire sinirlenen ar- Man site — ancak © yakit mem- & emin faaliyeti ip Yakın Şarkta siyasi pro- Tanliyetine geçiyor. di erede, Yakın Şark nere- Yan Moksiniz? Öyle. Fakat Japon- büyük düşmanı olan Sov yet Yakın Şark memleketleri komşudur. Ergeç Ja- Sovyet Rusya arasında bir arsa, Yakın Şark memle. Japonyaya taraftar bir cep rında Japonyanın menfaati nun için de Yakın Şark mil »mak lâzımdır. Bunu te de propagandaya ihtiyaç var | maksatla Taponyanın Ya- | İş, »emleketlerindeki diplo- tanbulda toplanarak, bir (3 mı çizmeğe hazırlan. da, Tİ Yİ Lif, ; 77 4 ma ndiye kadar böyle bir Yet merkezi olmamıştı. Hamdi, buraşını seçmesi dikka- an gok Türkiye, gerek Balkan 9) ZE evletleri dünya siyasetin. a lerini tayin etili, ve pro- iğ ya, kurban olmıyacak kadar h, İde, menfaatlerini müdrik idm İletlerdir. Bu sebeple Ja- > ğa bir zemin üzerinde hükmetmek lâzımdır. TAN Belediye, para harcamadan ne işler görebilir? Şehri göze batan çirkinliklerden nasıl kurtarmalı, eksikleri ne gibi tedbirlerle tamamlamalı? Bugün de eski Şehre- mini operatör Cemil Topuzlu'nun anketimize verdiği cevapları neşrediyoruz : Istanbul Belediyesi On Para Harcamadan Neler Yapabilir E ski Şehremini operatör Ce- mil Topuzlu ise: — Bugün, diyor, İstanbul şehri içinde, çocukların hava alabilecek- leri, gezdirilebilecekleri bir tek yer yoktur. Bugün, şehrin en mamur en lük. caddesi sayılan Beyoğlundan geçin! Bu caddenin üzerinde, ve yan 50- kaklarında, sinek, ve mikrop kâ- rargâkına dönmüş yemişçiler gö - rürsünüz.. Yine bu cadde üzerin- de, tütüncüler, şerbetçiler görür- sünüz ki, sokak üzerinde duran müşterilerine cigara, kibrit, gaze- tei çiklet, mecmua, çikolata, rakı gazoz, şira, ayran, şerbet satarlar! Bu adamların, herkesin gelip geç- mesine mahsus olan bu caddeyi, tıpkı dükkânlarının içi gibi kulla» nır dururlar!.. yni caddeden Balıkpazarı - na girin; Tavukçu, tavuk - ları dükkânda keser, ve müşterisi- ne verir, Fırıncı, ekmeği hem pişirir, hem satar. Halbuki, sorarım size: Ye- mişçi, yemişlerini camekân içinde muhafaza etmiye mecbur tutula - maz mı? Tütüncü, hepimize ait o- lan caddeyi, kendi malı gibi kullan maktan menedilemez mi? Dünya- nın hangi medeni şehrinde, tavuk, satıldığı dükkânda kesilir? Ekme- ğin, yapıldığı yerde satildığını, han gi şehirde gördünüz? Ve yine sorarım size: Bunları ortadan kaldırmak para meselesi Mei, eskiden, yani bundan 25 - 30 sene evvel, ecnebi tavukçuyu, dükkânında tavuk kes mekten menetmemize, kapitülâs- yonlar mânidi. Ve bu yüzden, çare belediye, bizim tavukçulara da ses çıkarmamak mecburiyetinde kalırdı. Halbuki bugün, onları, bu çirkin, ve çok müzir hareketten menetmiye hangi zihniyet, hangi te lâkki, hangi kanun mânidir? Meselâ çocuk | bahçeleri yok. Fakat şehirde, avlularında inle - rin, cinlerin top oynadıkları birçok cami var... Bu camilerden çoğunun bahçeleri, ferah, temiz, ve ağaçlı- dır. Bunların birer çocuk parkı ha line sokuluvermesi işten bile değil dir. Bunun düşünülmemesi, yapıl maması nedendiz? Bize: — Bu da para meselesidir! Deni- lebilir mi? Eğer bu hususta, mübarek evkaf idaresinin bir takım yersiz, mâna- sız endişeleri varsa, şaşarız. Çünkü, cami avlularının birer çocuk bahçe si haline sokulmasına hiçbir dini mahzur yoktur. Hattâ, o mübarek yerleri, biçare yavrulara açmak, haram değil, savaptır. Yoksa, savaba girmek, günah mı sayılıyor dersiniz? öy temiz havanın, ço - cuk için, ekmek kadar, su kadar mühim ve hayati bir ihtiyaç olduğu kabul edilmiyor mu? Bugün, çocuk ölümlerinden ba » zılarının sebeplerini, ve yaşıyan yavruların sıhhatsizliğini bu temiz hava buhranında ve zehirlenme hâ diselerinin bolluğunu, tavukçu dük kânlarının şu vaziyetlerinde de arı yamaz mıyız? Diyelim ki, bir tavuk mezbahası kurmak çok para İster. Fakat üç beş tavukçu bir araya gelse; tavukların kesilmesi için, münasip bir yer hazırlasa, ve bu İş, muayyen bir zamanda, beledi. yenin kontrolü altında yapılsa ol. maz mı? Tavuğun satıldığı dük - kânda kesilmesile, koyunun, ine - ğin, keçinin, kuzunun kasap dük- kânında kesilmesi arasında ne fark var? Çocuk parkları ve çocuk bahçeleri bulunmadığı için yavrularımızı, temiz hava almaları için, ancak bu şekilde güneşlendirebiliyoruz Birisini ortadan kaldırdık. Bu - Bu nasıl tabit görebiliyoruz. Bil mem bu da mı para meselesidir? imdi, sizinle bir hesap Ya- palı Bugün, İstanbula ber yıl, asgari n0 bin ecnebi gelir, gider, . unlardan her biri, burada rastla- dığı bu pislikleri. Kendi memleke- tinde en az on kişiye anlatır ya? Demek ki, her sene bir milyon insanın dimağı, aleyhimizde bü - kümlerle doluyor. Şimdi sorarım size: Biz, bu su- retle gittikçe kötüleşen notumu - zu, nekadar zamanda, nekadar pro pagandayla ve nasıl düzeltebiliriz? İstanbul, memleketiri vitrini va ziyetindedir. Ve biz, bu vitrini gü- zelleştirmediğimiz, temizlemedi - ğlmiz takdirde, vitrini fena tertip edilmiş her ticarethane gibi, 5 yah yerine, sinek avlamıya mah » kumuz! ana sorarsanız, seyyahları Istanbula gelmekten vaz ge çiren sebeplerin en başında “tifo,, korkusu da vardır. Buradan gidenler, Istanbulu, bi- raz da haklı olarak, tifo vakaları bol bir şehir şeklinde anlatmışlar» dır, Bunun önüne geçmenin yolunu, evvelce de söylemiştim. Tifo, da- ha ziyade sudan geçer. Meselâ, Hal kalı suyunun kapatılışındanberi, İs (MUVAFFAK #X4 OLMANIN SIRRI» BEĞENİLMEK İSTERİM Beğenilmek istemek, insan için pek tabii olan bir ihtiyaçtır. Herkes bu sarhoş edici içkiyi sever, fa- kat sarhoş olmamak şartile! İnsanlar çok defa methedilmek ihtiyacile aldanmak İhtiyacını bi- ribirlerine karıştırırlar. Methedil - mek ve beğenilmek ihtiyacı afle- dilebilir bir zaaftır. Fakat ak danmak ihtiyacı daima fenadır. Methten hoşlananlar ve met arıyanlar boş insanlardır. Aldan- mak ihtiyacında olan insan ise ken di kendisini methedendir. Çoğumuz, “başkaları ne der?” diye düşünerek bir çok hareket- lerden çekiniriz. Başkalarının met hini olmasa da, tenkidini davet et- mekten korkarız. Bu egomuzun zaafıdır. e Halbuki iyi bir şey yapmak için bundan daha kuv- vetli bir sebebe ihtiyacımız var - dır, Başkalarının düşüncesi değil, kendi düşüncemiz hareketimizde âmil olmalıdır. * Sonra ne için beğenilmek iste- diğimizi de tayin etmemiz lâzun- dır. Kadınların çoğu güzellikleri- nin beğenilmesini isterler. Güzel- lik tabintin bize verdiği bir mev- hibedir. Bundan dolayı övünmek lâzımsa tabiatin övünmesi gerek- tir. Vücut güzelliği için beğenil- mek bize ne fazla bir kiymet ve- rir, ne de beğenilmemek kıymeti- mizden bir şey eksiltir. Fakat ego- müztı besler ve bizi başka beğeni. lecek işler yapmaktan meneder. Kafamız, yani düşüncemiz için beğenilmek bir dereceye kadar ca- izdir. Fakat zeki isem, bu da be- nim eserim değildir, ve zekâmı te medyunum, Bundan dola- yı methedilmek bana şeref ver- mez. Zekâmı işletir, onu yaratı- cı bir hale koyabilirsem o vakit methedilmekten zevk duymak be- nim hakkımdır. Fakat asıl methedilmesini İste- diğimiz şey, yaptığımız iyi bir İş olmalıdır. Bu takdirde de methe- dilmesini istediğim şey, şahsım değil, yaptığım iştir. # Bununla beraber benim en çok methe lâyık gördüğüm sey, hiç bir mükâfat beklemeden, hiç bir mad di maksat gözetmeden, büyük bir ideal için çalışan adamın faaliye- tidir, Atlas Okyanosunu bir ham- lede geçen Lindberg gibi. Hayatta çoğumuz arada sırada arkamızın okşanmasını isteriz. Bun suz yaşıyamayız. Fakat büyük iş arkasında koşan adam bunu da beklemez. O işin zevki için çalışır ve yalnız yaptığı işin beğenilme. sini ister. Onun için beğenilmek mi isti - yorsunuz? Evvelâ ne için beğenil- mek istediğinizi tayin ediniz, PSİKOLOĞ tanbulda tifo vakaları sevinilecek derecede azalmıştır. — Eğer, şehir dahilindeki kuyu- Jar da kapatılırsa, ve bostanla .n lâğım, hamam sularile sulanmala- na mâni olunursa, “tifo,, kelime- si, tarihe karışmış birilletin zarar- $iz hatırası haline girer. Bu suretle de, İstanbul beledi- | yesi, hem halkın sıhhatini ko - rumuş, hem de memlekete seyyah gelmesini temin etmiş, yani, on para harcamadan atılacak bir taş- la, iki değil, binlerce kuş birden vurmuş olur. Ss onta, az evvel de söylediğim gibi, dünyanın hiçbir mede ni şehrinde, ekmek, satıldığı yer- de pişirilmez. Bu m zlığı or- tadan kaldırmak bakışta zannolunduğu derecede güç bir İş değildir. Meselâ, belediye, i İstanbul da birisi Beyoğlunda, birisi Kadı- köyle Üsküdar arasında, birisi Bo- ğaziçinde, birisi de adalarda ol - mak Üzere, beş tane, asri ekmek fabrikası yaptırır. Şimdi siz: — İyi amma, koskoca beş fabri- ka da parasız kurulmaz ya? Diye- ceksiniz, Ben de size söruyorum: — Hangi İstanbı den daha temiz, bu. losundan den daha | kabilin Ju, bugünkün- nkü gibi ki- amış, ve bugünkün zetli ekmek almak mu kilo başına on-para faz- la vermekten çekinir? I stanbul, bir günde, 400,000 kilo ekmek yer, Kilo başı- na yapılacak on para zam, günde 1000, ve üç senede 1,080,000 Ura para tutar, Bu kadar para ise, bahsettiğim asri fırınların yapılmasına bol bol yeter! Belediye ise, ekmek kilosuna zam edilecek olan bu on parayı kar - şılık göstererek, bu parayı herhan 8İ bir bankadan borç alabilir. Bu yapıldığı takdirde, halk gayri sıh hi ekmek yemekten kurtulur. Hat- tâ o takdirde belediye isterse, ek- mekleri Avrupada olduğu gibi ince kâğıtlara sardırarak ta sattırabilir. Ve bence bu işi başarmak, cami avlularını çocuk bahçesi haline sok müktan bile kolaydır.! Şu halde, para ile yapılabilecek birçok bü- yük işleri başarmak, hiç parasız yapılabilecek birçok işleri başar - maktan bile kolaydır. inanmak lâzımdır ki, H aydar bey, mezbahayı ve it. İaiyeyi kurdu. Bu büyük hiz metler, onu, bu şehrin tarihinde çok şerefli bir mevkie kavuştur - du. Ayni şerefi kazanmak istiyen bir belediye reisi için, bu fırın fab- rikalarını kurmak, kolay kullanıla bilecek bir fırsattır. Bü sözlerime kızılmasın. İstanbulun her şeyi, he Belediye, bizim veki- ili umurumuzdur. Hattâ bu bakımdan ben, hremini,, ni, “belediye relsi” ünvanına da ter- cih edenlerdenim., Bizim, vekili « ruzden ihtiyaçlarımızı gizlememe- mizden daha tabii bir şey de ola- maz sanırım! ——— ——— Süleymaniye Klübünün Kongresi Süleymaniye Terbiyeli yurdundan: Senelik kongre 6 ağustos cumar - bedeniye tesi saat 15 te Veznecilerdeki yurt binasında toplanacağından adkadaş - ların iştirakleri rica olunur, GÖPÜŞLEP Makine 55339 Düşmanlığı Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel “İstanbulda ağaç işlerinde motör- le çalışan 250 tornacıdan 160 1 me- törlerini kaldırmışlar ve eskisi gibi el ve ayakla tornacılığa başlamışlar- dır. Marangoz ve sandıkçılar da mo- törlerini kaldırmıya karar vermiş- lerdir, Bunların miktarı da 300 den fazladır, Esnafın bu hareketine se bep, yeni muamele vergisi kanunu- nun beş beygirden aşağı motör kul- lanan tornacı ve marangozlara bir sene İçin defter tutmak mecbüriye. tini koymasıdır. Bu defter şekli bir senelik matrahları elde etmek, buna göre esnafı maktu vergiye tâbi tut- mak içindir. Esnaf defter tutmak u- sulünü bilmediğinden mensup ol dukları cemiyetlere mlirucaat etmiş lerdir. Tornacı ve marangozlardan bir kısmı muamele vergisinin mua- fiyet kısmına girmek için motörle- rini sökmiye ve iptidai şekilde ça- lışmıya başlamışlardır.,, Sınai inkılâbını yapan her mem- lekette bazan amelenin, bazan esna- fın makineye karşı idai bir düş- manlığı vardır. Yeni medeniyetin tahmil ettiği hayatı makineye atfe- der ve ona düşman kesilirler. Bizim sanayileşme hareketimizde bu bel- ki de ilk makine düşmanlığıdır, ve sebebi de bir hususiyet taşıyor. Sanayiimizi kurmak, ecnebi ser- mayesinin ve sanayinin pazarları» muzı İstilâsına mâni olmak, iktisadi istiklâlimizi kazanmak için giriştiği. İmiz sanayileşme hareketinde maki- nenim, hattâ kendi fabrikalarımızda istihsal edeceğimiz makinenin, çok büyük bir rolü vardır. El sanayiim- den makineye geçiş, iptidai bir ikti sat sisteminden, ileri bir iktısat sis- temine geçi; Makineleşmek için iktisadi plânlarla, süratle koştuğu- muz bir devirde mak'nelerin sökü. lp, el tezgâhlarının kurulması, ge- riye doğru bir hamledir. Fakat bu irfienın sebebini araştır» İdığımız zaman karşımüza basit oldu. Ku kadar mühim iki sebep çıkıyor. Bunların birincisi esnaf defter tut- ma usulünü bilmiyor. Bu kör ceha- letin içinde, sanayi mkılâbı ilk defa başını makineye çarpıyor. Herhangi bir inkılâp, iktisadi ve içtimai, ceha- letin zifiri karanlığında yürüyemi- yor. Makinelerin işlemesi için, ma- kineleri | işletenlerin kafalarını da beraber işletmek lâzım. Ameleye, esnafa, defter tutma le beraber, v- mumi bilgilerini art#racak dersane- lerin lüzumuna bir daha şahit olü- yoruz. İkinci sebep te esnafın vergi kül. fetinden kurtulmak için el tezgühe- na dönüşünü ifade ediyor. Bu vergi bu kadar ağır mı ki, el tezgâhinin makineye rekabet oedemiyeceği bir devirde, esnaf kurtuluşu el tezgühi- na dönüşte buluyor? Eğer hakikaten vâkın bu İse, zaten küçük makinele- riyle büyük fabrikaların karşısında rekabet edemiyecek olan bu esnafı himaye etmek lâzım, Eğer, daha ves recekleri verginin miktarını bilme- den, doğrudan doğruya berhangi kü şük bir mükellefiyetten kurtulmak çin el tezgâhına dönüş gibi bir İrti- &a ise, her ferde olduğu gibi esnafa da, cemiyet içinde yaşıyan her fer- din her müstahsilin devlete karşı iç» timai vazife ve mesuliyetleri oldu- ğunu, kazançlarının bir kısmının devlete ait olduğunu öğretmek lâ- zım. Sebepler tetkik ve mütalea e- dilir, fakat makineden el tezgâhına dönemeyiz, GİRESUNDA: Bir Liseye Çok İhtiyaç Görülüyor Giresun, (TAN) — Yıllardanberi burada açılması halkça arzu edilen lise işinin yine uzıyacağı anlaşılk yor. Bunun sebebi, lise muallim kad- rolarının çok dar ve mevcut İiseler- de bile muallim poksanlığı bulunma» sıdır. Maamafih Maarif Vekâletinin, Giresundaki lise ihtiyacını düşüm mekte olduğu ve ilk imkânda bu ih- ©