28 Temmuz 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

28 Temmuz 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 BP 6 R Başpehlivanlarımızdan Soruyoruz: JAK ŞERRİ'YE ÇIKACAKLAR Yoksa Kaçamaklar KARŞI MI? Yaparak Belâyı Savuşturacaklar mı? ... Yazan: EŞREF ŞEFİK ğ | i Başpehlivanlardan sormak sırası geldi artık, dün- yanın en iyi pehlivanlarından biri olduğunu herke- sin kabul ettiği bir şampiyon İstanbuldadır. Jak Şerri Istanbula Türk pehlivanlarile boy ölçüş gelmiştir. Mülâyim, Kara Ali, Tekirdağlı aralarında her 2a- şan kozlarını paylaşabilirler. Jak Şerri gibi bir a- dam her zaman ele geçmez. Hattâ buradan kalkıp ayağina kadar gidilse onunla karşılaşmak ayrı bir mesele olur. Avrupada, Amerikada şöhretli büyük şampiyonlarla kolay kolay karşılaşmak mümkün ol- madığını Mülâyim, Kara Ali, Tekirdağlı pek âlâ bi- Birler. Birinci sımf frenk pehilivanları organizatörlerin âşağı yukarı emrindedirler. Organizatörler ellerin- du kalmıyacak pehlivanlara şöhret kazandırmak is- temezler, Bu yüzden memleketlerine dönecekleri pek İyi bilinen Türk güreşçilerini kendi emirlerin- deki şöhretlerle yükseltmek işlerine gelmez. Pehlivanlarımız Avrupadaki güreşlerde neler döndüğünü ae tecrübelerle gördüler. Hüseyinin son Paris seyahatinden nasıl döndüğünü hepimiz biliyo- ruz. Maeğlüp olmadığı halde kendisine istediği şampiyonları çıkarmadılar. Nereye başvurduysa pa- fa elinedi. Derdini, meramını ancak buraya avdetin- de bizlere anlatabildi. Hüseyin Paris dönüşünde &- bey müteessir görünüyordu. İçerlemesinin başlıca sebebini, frenk pehlivanlarının iyilerile boy öl süşmek fırsatım bulamayışı olarak hiküye etmişti. >. -- Bana fırsat vezineğiler. Yandığım | Bir meritekein be Başan şey de budur, diyordu. İna vereceği en yüksek ücret be “Haber alıyorum “Ki; Jak Şerri'nin ! ğı, dört yukarı, malümdur. Eğer peh Tetanbula geldiği gündenberi her ne | livan herhangi bir sebeple o miktar dense bizim pehlivanların güreş için |dan bir kaç misli fazlasını İsterse, | #leri sürdükleri şartlar çok büyü -| güreşmek istemediğinden şüphelen- müş. Kimi minderin küçüklüğünden, | mek haklı olur. kimi alacağı paranın miktarından bahseder olmuşlar. Bir pehlivan güreşmek isterse, pa ranın çokluğu veya azlığından man- tiksiz bir bahane ile pek bahsede - mez. Eğer tahmin ettiği hasılat gü-| reşi tertip edenlerin tahminlerine uymazsa, nihayet yüzdelikle meydi na çıkar, e Dünya şampiyo: Festiva! başlıyor. Birinci sınıf peh liyanlarimızın Jak Şerri gibi bir gü- reşçi İle karşılaşmaları herkesi mem nun eder. Netice ne olursa olsun, bi- zimkilerin kıratlarını anlamış olu ii ruz. Eğer festival güreşlerinde baş- pehlivanlarımız yan çizmeğe kalkar | larsa, onların yerine Babaeskili, Mol Amerika Yüksek Mekteplerinde Spor Memleketimizde spora verilen büyük ehemmiyeti Amerikada tahsilde bulunan vatandaşlarımızdan Fahir Yenice gazetelerde okumuş ve yeni Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünün teşekkülü sırasında faydası olur düşüncesile Amerika Üniversitelerinde spora olan fazla alâkayı gösterir bir yazı göndermiştir. Aynen koyuyoruz. Hükümetimizin sporu organize et miye karar verdiğini gazetelerde o- kudum. Çok yerinde olan bu karar, hükümetçe bu işe önem verildiğine yeni bir delildir. Herkesin - bildiği, fakat pek az kimsenin tatbik ettiği, sağlam fikir, sağlam vücutte olur na zariyesine Amerikalılar semavi bir kanun gibi hürmet ve riayet ederler. Bu sebepledir ki, Amerikada üniver» sitelerde, kolejlerde, hattâ orta mek- teplerde, tenis, yüzücülük gibi spor- Jar âdeta mekteplerin proğramları- na dahil dersler gibi hususi bir itina, takdire lâyık bir sebat ile takip edi- Jir. Bu bakımdan mekteplere birer spor klübü de denilebilir. Meselâ “North Carolina, üniver. $itesinin otuza yakın tenis kortu, vardır. Bu kurtlarda üniversite tale besi, antrenörler tarafından munta- zaman ve büyük bir disiplin tahtın- da çalıştırılır. Üniversitenin tenis an trenörü Mr. Kenlild kendisi ile yap- |5Por olan tenise Türkiyede rağbet e- tığım konuşmaların birinde North |dilip edilmediğini sordu. Aziz Tür. Carolina ünivesritesini ntenis takı- |kiyemizde cümhuriyet hükü © mının Amerika mektepler şampiyonu | takdire çok Spor yapan Amerikalı bir talebe olduğunu söyliyerek çok kibar bir in lâyık şuurlu çalı; a 2 bedi nluğuna Amerikaldarca iki vel lâyık görülen Jak Şeri Pp TENYA gi ar Naat eli ez dan pek di izi çıkar | şük olmıyan güre; malıdır. Bu suretle başpehlivan de - diklerimizin kabul edilmiyecek gibi | tekliflerine bir nihayet verilmiş olur. | Aksi takdirde, başpehlivanların ko şacakları şartlara rabı olup bir güreş çıkarmak, deveye hendek atlatmak gibi bir şey olacaktır. Onun için başpehlivanlarımızdan soruyoru: Jak Şer Yoksa kaçamaklarla belâyı sav turacaklar mı? © karşı çıkacaklar mı? Güneş Atletlerini Davet Güneş klübünden; Atletizm şampiyomısı hakkında gö rüşmeler yapmak üzere klübümüze mensup atletlerin 29 ağustos 1938 cu ma günü akşam saat 19 da klüp mer- kezinde toplanmaları rica olunur. 1 ———— arasında spora verdiği ehemmiyet ve İkiymetin derecesini ifade etmiş ol- mak için hükümetimizce verilen ka- tardan bahsettim, muhatabım söy- lediklerimi büyük bir takdir ve hay- ranlıkla dinledi. Amerikada hemen her en aşağı bir yüzme havuzu vardır. Yüzücülüğe bü; verilir. Antrenörler tarafından talo- mektebin ük. bir ehemmiyet beye yüzme, atlama dersleri göste- rilir. Hattâ orta mekteplerde yüz yar dalık bir mesafeyi elbise ile yüze irek geçmiyen talebenin diploması verilmez. Yüzmede muvaffakiyet gösteren talebeler yaz mevsiminde plâjlara can kurtaran intihap olunur lar. Hükümet tarafından bu gençlere hizmetlerine göre Ücret verilir. merikadaki spor teşkilâtı, bu husus. taki tekâmülün açık bir ifadesid Hükümetimizin gençliğe, spora ver- İdiği kıymet ve ehemmiyet şükran i- le müşahade edilirken medeni dün- yanın bu hususta yapmakta olduğu şeyleri gözden geçirerek yurdumuza, muhitimize uygun olanlarını alması- nın faydasız bir şey olmıyacağı mü- talea edilebilir. ir, M4 Vatandaşla Mülâkat | Diş Tabiplerinin Sınıfları | | Sirkecide, Hüdavendigir cnd- | desinde ortağı diş tabibi Ali Ra- | | uf ile birlikte çalıştığını söyl. | yen dişçi Murat Koçak matbaa- mıza geldi ve dedi ki; |İ— Ben ehliyeinameli dişçiyim. | Bir de diplomalı diş tabibi olan | | ortağım var. İsmi Ali Rauftur. İkimiz de ayni yerde çalışır, müşterek iş yapar, kazancımızı yarı yarıya pay ederiz. Ortağım | | resmi bir dairede 100 lira maaş- | la haftanın muayyen günlerinde doktorluk yapar. Hal böyle iken Etibba odası, | beni ikinci sınıf, ortağımı da dör | düncü sınıf olarak sınıflandırmış | bulunuyor. Bu tasnife göre be- nim senede 80 lira maktu vergi, ortağımın da 10 lira maktu ver- gi vermesi lâzımdır. Halbuki | ben bımun aksini düşünüyorum. | Yani benimle ayni binada iş ya- pan diplomalı ortağım dördün. cü sınıf addedilirse, benim de hiç | olmazsa dördüncü sınıf addedil. mem lâzem gelir, O ikinci sınıf | dektor addedilehilir amma, be- nim ikinei &ınıf doktor addedil- meme mantıkan imkân olmasa | | gerektir. Fakat Etihba odası be- nim bu haklı şikâyetimi dinle. medi. Ne yapacağımı, nereye baş vuracağımı bilmiyorum.,, Yazan : LL amlıcada, bir akraba nünde idik, Mevsim, sonbahardı. Hava, bir- denbire bozmüş; rüzgâr, sert esi- yor, ince ince yağmur çiseliyor: kimse, köşkün fidanlar, çiçeklerle süslü bahçesine çıkamıyordu. Caz, durmadan çalıyor; düğün halkı, durmadan dansediyordu. Neşe kaçıracak küçük bir tatsızlık çikmadığı için, herkesin keyfi ye- rinde idi, Düğüne, yalnız hısım akraba çağrılmamıştı; davetliler arasin da güzide sanatkârlar da vardı: Bu #anatkârlardan biri, kulağı- ma fısladı; —'Biz, bir surpriz hazırladık Sazlarımızı beraber getirdik, bir köşeye gizledik. Dans fırtınası bi- raz yatışınca, biz, bir fasıl yapa- cağız. Onlar, piyasa çalgıcısı değillerdi; hepsi, kendi janrlarında sazlarına . düğü- Haydarpaşa önündeki boğuşma hâdisesi etrafında Akay ve Haydarpaşa yükçüler bölüğü idsre memuru Fuat Çamay imzasile bir Bunda birkaç gün evvel ünde geçen boğuşma hâ- edilerek deniyor ki: kay ve Haydarpaşa yükçüler bölü- günde Ali isminde bir yükçü yoktur. De- le boğuşan e Kadri de Yükçü ei- | ilki dai Oğl madıkları gibi, Sölüğümüzün teşkilâtı e Kai li bei ei Mi arı de alâkaları yoktur. araya toplayıp dinliyebilmek, * ancak bir talih, veyahut tesadüf işiydi. İmzasız ve adressiz mektup ğ â Alaturka fasılla, düğünün neşe gönderenler havası da değişecekti. Bu sürpri- PER - Durmadan oynıyanlar, yorul- mamışlardı; ;faket durmadan ça- lan caz, yorulmuş, biraz dinlen- mek için susmuştu. Caz susunca, dansedenler, boş durmamak için, büfenin etrafında toplanmışlardı. B yet mektupları alıyoruz. Her sir yanlışlığa meydan vermemek İ- ımızın İmza adresleri- dır. İm-| zatiz ve adremiz mektuplar neşredilmiye- ceği İçin ekuyueularımızın bu noktaya dik kat etmelerini rica ederiz. * CEVAPLARIMIZ : ildirmeleri ak u fırsatı kaçırmıyan sanat- * Kumkunıdan 11. M. imzaile mektup kârlar, yan odaya geçerek gönderer, oktyucumuza! sazlarını 'edikleri yerden çıkar- “Sikâyetiniz hakh olabilir. Fakat, aa.) diler, hafiften akort edip fasıla resinizi gizli tuttuğunuz için mektubunuzu | başladılar. neşretmiyoruz., Düğün halkı, şaşırmıştı. Büfe- nin etrafını kuşatan kalabalık, birden dağıldı, ve herkes, sazın çaldığı odaya koştu, bir alkiş tu- fanıdır koptu. Ev sahibi, sevincinden, ne diye- ceğini şaşırmıştı: # Maraştan mektep ve muslim mese- lesi hakkında mektup gönderen zata; “Dileğinizi mesredeceğiz. Fakat, adresi. nizi bildirmeniz Mzımdır., Gazeteciler Takımı — Bana karşı göstermiş oldu- Beykozla Karşılaşıyor ğunuz bu teveccühe nasıl teşekkür Galatasatay ve | İstanbul spor to-| edeceğimi bilemiyorum... Beni, cid kaütlerini mağlüp eden Matbuat ta. | den minnettar ettiniz. kımının bu hafta da Böykoza giderek Saz, hep klâsik havaları çali- Beykoz tekaütlerile karşılaşması ta- | yordu. Yeni yetişme gençlerin karrur etmiştir, yüzlerine bakıyordum; onlar, pek memnun görünmüyorlardı. Fakat biraz yaşlıcalar, âdeta istiğrakla dinlemekte idiler, Ustat kemençe. K. nin taksimin- den sonra, fasıla ara verilince, caz, tekrar başlamıştı. Saz dinlerken biraz dinlenmiş olan düğün halkı, dansedilen ge niş sofaya akin ettiler. Musikişinaslar da, dansa kalk- mışlardı; herkes oynuyor, gülü yor, eğleniyordu. Herkes mem- nundu. Dans, gece yarısına kadar, hep ayni şevkle devam etmişti. Gece yarısından sonra, gözler kapanmı ya, yüzler solmıya, kahkahaların arası kesilmiye başladı. Üstüste kazandığı galebelerle şeh- rimizin en kuvvetli teşekküllerinden biri haline geldiği artık hakikat ©- lan Matbuat takımının bu haflak! maçım da galibiyetle nihayetlendi- receği tahmin edilmektedir. Bu maçtan sonra İzmire gidecek, Altılar muhteliti iki takım halinde bir karşılaşma yapacaktır. Beykoz klübü bu münasebetle ga- zetecilere bir kuzu ziyafeti verecek. tir. Atletizm Müsabakaları T. S. K. Istanbul bölgesi atletizm ajanlığından: 30 - 7 - 1938 cumartesi günü saat 115 te Fenerbahçe stadında İstanbul atletizm birinciliklerinin son kısmı tamamlanacaktır. Yapılacak müsa - bakalar şunlardır: 100 M, 200 M. 400 M. 1500 M. 10000 AM. 200 mania, 400 mania, 4 X 200 bayrak ve uzun otlama, Aşağıda isimleri yazılı hakemle - rin hazir bulunması rica olunur: Uykusuzluğa dayanamıyanlar. Hüsamettin, 1. Belor, Ali Besim, | koltuklarda, kanapelerde hattâ 1s- Füruzan, Suat, Hezencoğlu, Nazmi, | kemle üstlerinde uyukluyorlardı. Vasfi, O, Besim, Ali Rıza Sözeralp, İ Musiki üstatları, sazlarını bir ke u anlattığım tarihte, Üskü. dar tramvayı daha işlemi- yordu. Davetlileri yatırmanın im- kânı yoktu, buna ne köşkün oda- ları, ne de köğkteki şilteler kâfi gelirdi. Düğün halkı, sabahlamek meeburiyetinde idiler. BİR SABAHIN HATIRASI Mahmut Yesari : Sabah olmak bilmiyordu. A! Di biribirlerine nara koymuş! Si kıyorlardı. Ev sahibi, kemençe üstadın bir taksim rica etmişti; üstat, zını aldı, taksime başlardı mençe, onun elinde bir harikâ Fakat, ne koltuklarda, kana de, iskemleler üzerinde uyukl! lar; ne de solada gürültü ile nuşanlar, kemençenin nağmel ne pek alâka göstermediler. Bunu sezen üstat, taksim! kesti, özür diledi: — Biraz'bâşim ağriyör, atü rica edeceğim! Artık caz çalmiyot; uykusuz ğü dayanıklı olanlar, “salon celeri, ile gönül eğlendiriY ardi. Gittim, Üstadın * yarıma etili dum: Üstadım, senin can.n sk dı. Anlamamış gibi baktı: i — Hayır ola, neye canım sın? Ben de mânalı bakarak güli sedim: — Üstadım, senin canın 81 kelkit <a ta kimse kalmamıştı, Köşkün * de, sessiz bir horultu vardı. Üstat, yerinden kalktı: — Eğer yağmur yağmış biraz bahçeye çıkalım, dedi. “unaldım Bahçeye çıktık. Yağmur, mişti; ıslak bir sernilik uyku Yığını değitiverdi. ii yanyanâ, dolaşıyorduk. — Üstadım, sen, bu gi içmedin. Iki kadeh içecek olu” | sinirlerin dinlenir. ) Yüzünü buruşturdu. — Bakalım, içki kalmış m” — Ben, şimdi anlarım. , Köşke girdim, büfeyi t garsona sordum: — İçkilerden ne kaldı? — Bir küçük sürahi rakı v9 kadar. — Sen, onu kimseye verm” raz da kuru meze hazırla. Üstadin yanına döndüm, tım: * — Nerede içmek istiyorsü”. Etrafına bakındı, köşkün #9 daki kameriyeye benziyen $ ğı gösterdi: — Şurası fena mı? — Mükemmel üstadım Y#' rütubet dokunmaz mı? — İki iskemle bulamaz — Sen emrettikten sonrâ Tekrar köşke gidecekti © lumdan tuttu: — Biraz daha dolaşalım: rinlik, bana, çok iyi geldi Tanyeri, yavaş yavaş ağ du. Konuşmuyorduk; horoz ri, sabahın sessizliğini YU haşlamıştı. Üstat, düşünceli — Artık oturalım, — Peki, üstadım, ben im, o. herşeyi hazırlâ” Garson, üç iskemle geti cük çilingir sofrasını da pA” Üstat, bir kadeh içti, Y# kalktı; — Kemençemi alayım. — Ben, getiririm sen, keyfini bozma. Kemençeyi gidip getird LArkas: Sayta 8, #0 ps gr ağ” ağır i ye vo l pi e id ii

Bu sayıdan diğer sayfalar: