12-7- 938 Evliya Çelebi Tetkikleri : Sehzade medresesinin bugünkü hali: Bütün kubbe kurşunları calınmış, Bu sağlam yapi, harabeye dönm >” Tarihi Abidelerimiz Tek Elden Muhafaza Edilmelidir Yı Türk sanatkâr: Sina- W nin ilk muhteşem âbi- iin “lan Şehzade camiinden tay Ken iç avlunun tunç sü- Maş ol larma vaktiyle kazıl- tör an şu tarih kırmtılarını iYoruz; Sin şerif meremmat oldu. Se » 15 gürrei Recep, s4» oluk işlendi sene 1021,, Madi, zim ateş görlindü, hava bü - Kabi” Kadir gecesi, fi vevmi yek- Olin, ih, bol da ateş (o vâki melez 14 bilâhuzan on.birinde se- Aa al Padişah birinci Ahmet mi, , da 1025 yılında camiin ta tek ge lmesini ve 1021 yılında Kâ olu, Sazzamaya gönderilen Altın le Yapıldığını ve 1024 tari- En çi de İstanbulda büyük bir yan ri Olduğunu göstermeleri itiba - “yük kıymetleri vardır. İmdi camiin solunda pırlan- Yüksel İa bir sanat âbidesi gib du un €n mermer bir kapı önünde “yoruz, Başlıbaşına tetkik edil » Mizimgelen bu ahenkli ve iş İli âbide Sinanın yaptığı vim - medre, kapısıdır. Sa Telerg, © solunda sıralanan pencö- va zi bazılarına yığılan taşlar- Müren çakılan teneke par. in şimdi bir harabe önün Sİ e Bulunduğumuz anlıyoruz. lan oca Sinanın ruhunu 4 diran, bizim âsi Hizm gel 2. Her gün ai Pehzad, ap - yüzlerimizi kızart. en bir virane önünde 45 kaz sün kovuklarından bay - inin kahaları gelen bir yıkıntı hdeyiz. is 1S seyyahın kadirnasi öle A3inaslığımız için büyük bir Kü Yapi içi, YAP #ndeyiz, Yi anbula çıkan her ve mutlaka uğradığı ve 'ĞI hazin bir perişanlık Lo Gözlerinizi, esici ihdişamına ağ- 2aliğ ve atalarımızın çöken bir gü- “day, “ade ederken söyledikleri ve ağı lsa da mihrap yerinde- ya ki akkile masadak dü - rami *Pıdan biraz yukarıya kay abant or aray, eni otlar bir inci dizisi gibi ran, A ya kubbelerin, üstünü tarla ba“ sök. etirmişti Kubbeleri yer yer Sinan bir şey n çekişirke, iyadan ba: md andarıla bilir mi? Tesenin sağında vaktile yurt at ve tabütüvan dağı- Ti, e tane Ki da yere seril bak $on bir yağmur mevsimi hatı ei Yabani se sarmaşık ve otlar HA a e otla ti, daçlar Sinanın sana“ âbide irer ahtapot gibi sarılmış, 0 #rini kemiriyorlar ©€ kapisinin üstündeki KY YAZAN: Yörahim Hakkı » KONYALI Naam af Şehzade medresesindeki harap şadırvan Farsça şu altı misra var: Şüd temam in medrese ba Başeref dared her ir marifet S0d berayı kabilâni fazılan Bunlar, medresenin (954 H., yı- lında camiden bir sene evvei ik - mal edildiğini gösteriyor. Kanuni türbe ve me Farsça yazılmıştır. Kanun hibbi mahlasile bize birçok man- zum praçalar bırakan içli bir şair di de. Türkçedeki kudretinden başka Arap ve Fars dillerine de hâkimdi. Çok sevdiği şehzadesi Mehmedin adına yaptırdığı ou kil liyenin tarih kitabeler izzat hazırlamak suretile de babası Ya- vuz gibi Farsçaya hâkimiyetini göstermiştir (1) imdi bir çiçekçinin depo halinde kullandığı medre- senin içindeyiz. Yıkılan ve çöken şadırvanile tam bir mezbele hali- (1) Evliya Çelebi seyahatnamesi, Cilt 1, Sayfa 349 tür pe gelen geniş bahçenin üç tarafı- ni 20 oda ve bir me sarmıştır. Odaları ve revaklarını tam kırk beş kubbe örtmektedir, 25 revak ubbesini 25 mermer sütün yük - itmektedir. Üç sira halinde 14 pencereden alan ve dört ya - rim kubbenin yardımile yükselen dershane kubbesi gibi, diğer bütün kubbelerin de sıvaları dökülmüş, tuğlaları sökülmüş, yakınlaşan teh an yer yer çatlaklar Yalnız İstanbul dun ları kurtarmak İçin başlıca iki ça- re vardır. Birisini Falih Rıfkı Atay Ulustakt bir 'yâzsmda gösterdi: “Binalara iş bulmak,, ri aşan medrese, ca- ke, türbe, sebil, çeş »saray gibi mimari ve kıymeti olan dede yadigr- ne iş bul mi, mescit, te! Bunları kurtarmak için da tedbir almak lâzımdır. İ- kinci ve yegâne kurtarıcı tedbir de şu olabilir Kurşun alim ve satımını devlet inhisarı şekline sokmak. Kurşun daha ziyade Mili Müda faa malzemesi ve bir de dam örtü sü olarak kullanılan bir madde - Am bir şey değildir. Üst leri kurşunlu yapıların hepsine 'bek çi koymıya imkân yoktur. Bilhas - sa şimdi çok kıymetli ve pahalı bir mata halini alan kurşun alış veri- $i böyle serbest oldukça hırsız el - ler geceli, gündüzlü kubbelerin üs tünde çalışacaklar ve âbideleri soy makta devam edeceklerdir. Halbu ki kurşun bir monopol maddesi gi- bi tek elden ve tek idareden alınıp satılırsa ve ellerinde vesikasız kur şun yakalananlara çok & alar tatbik edilirse işte o vakit âvidele rimizi kurtarmak ve Türkün mi- dir, Herci eki tezyini sanatlerdeki yük- | sek kudretini ve medeniyet izerle- mini gelecek nesillere ulaştırmak mümkün olacaktır. Yalnız İstan - bulda değil yurdun her köşesinde ki tarihi yapıların kurşunları 80- yulmuştur. Bunlara yeniden kur - şun yetiştirmiye alâkadar idarele rin bütçeleri kâfi değildir. Yetiş - tirsek bile hırsızlığın önünü almı i n yoktur. Müze idoreleri, eler, Evkaf ve alâkadar ve tlerlö beraber yüksek tarih kurumu kurşunun inhisara alın- ması İçin lâyiha projeleri hazırle- : ve ilk fırsatta bunun bir ka- nun halinde çıkarılmasını Millet vekillerinden istemelldirler. A Pidelerimizin kurtarılması için üçüncü ve yardımcı bir tedbir daha vardır. Bu da âbidele- ri alâkadar idarelere dağılan ka - nunun derhal tadil edilmesidir. Ka (Arkamı: Sayfa 8, #Otun 6 da) TEE Baş Döndüren Bir Sür'at Memleketi: Amerika Altmış Yaşında Bir Kadın Gözlüklerini Takmış, Yanı na Köpeğini Oturtmuş Spr- ingfield'ten Boston'a Pazarını Geçirmiye Gidiyor. Akşam Yine Evinde Olacak. Yirmi Yaşında Bir Genç Kız Otomobilini Nevyork Yoluna Saptırdı. — Türkçede n kuş misa- Nevyork, (Hususi bir tabir vardır: li,, derler. 55 senelik ömründe Be- şiktaştan ayrılmıyan, İstanbulun gezilecek, görülecek yerlerini bil- miyen, hele Anadoluya adım bile atmamış bir çoğumuz varken ken- dimizi nasıl kuşa benzetmişiz şa- şıyorum. İnsan bu sözün mânası- ni ancak Amerikaya geldikten son- yor ve anlıyor. Burada in- sanlar hakikaten “kuş misali,, Ben hile burada bir hesap ettim. İki ay içerisinde üç bin mil yol yap- mışım. On beş şehir görmü; o tomobillerine atladılar mı şehirleri dar geliyor. Esasen şark tarafin- da şehirler biribine o kadar yakın ki birinden ne zaman çıkıp öteki- ne ne zaman girdiğini insan fark bile etmiyor. Nereden farketsin ki, evlerin arkası kesilmiyor. Yollar hep asfalt.. Otomobil kalabalığı yi- ne ayni kalabalık. Yine ayni teh- likeyi gösteren kırmızı, yolun açık olduğunu anlatan yeşil renkli oto- matik işaretler.. Biraz sönra yokü- şa, yahut inişe geleceğinizi haber veren levhalar, sağda, tekerlekle- ri çıkarılmış ve yere oturtulmuş ko otobüsü andıran lokan- ta.. Önünüz otomobil, arkanız oto- 1i daha sizin geldiğiniz tarafa doğru akiyor. Altmış kadın; göz- lüklerini takmış, yanına köpeğini oturtmuş Springfield'den Bostona Pazarını geçirmiye gidiyor. Akşam yine evinde. Sıcak yatağında ola- cak. Yirmi yaşında bir genç kız o- tomobilini ötekilerin önüne geçir- miye çalışıyor. Nevyork yoluna saptı. aşında bir Belki de orada sevgilisi ile bu- İuşmıya gidiyor. Sevgilisi ile at geçirmek için beş saat otomobil- le gitmek çok bir şey mi? Akşam kolejin kütüpanesi kapanmadan dö necek, ertesi gün için okuması İâ- zım gelen kitabı alacak. O gecs iye, üçe kadar oturarak o- kuyacak. Sevgilisi için bir gece uy- kusuz kalmaktan ne çıkar. Sekizin- den seksenine kadar kadın, erkek herkes otomobil kullanıyor ve tek başına da olsa bir şehirden bir şeh- re gidiyor. Hattâ bazan bunlar da dar geldiğinden, memleketin hudu- dunu kırıp Kanadaya geçiyorlar, Artık burada otomobil kullanan kadın görünce İstanbulda yaptığım gibi, yanımdakini dürtmemiye, ya hut “Bak kadın kullanıyor, diye fısıldamamıya alıştım. Çünkü ei ayni âdeti muhafaza etseydi ka birşey söylemiye, konuşmıya vak tim kalmıyacaktı yannediyordum. saat değil, dakika bile yok ki, ot mobil kullanmıyan bir kadın önü- müzden geçmiş olmasın. Her evin bir kapısı olduğu gibi kapısının önünde de muhakkak bir otomobil var. Hattâ bazan iki üç.. Babanın bir otomobili, anne- nin bir otomobili var. Gehç çocuk öteki şehirdeki sevgilisi ile bu - luşmak için annesile yahut baba- sile gidecek değil ya... Onun da bir otomobili var... Fabrikaların etrafı otomobil do- lu.. Sabahleyin amele bir banka direktörü gibi otomobili ile işine geliyor ve akşam üstü yine otöme- biline atlayıp belki de öteki şehir- deki evine gidiy Ana mektebinde beş y çocukla konuşursunuz. — Ben bu şehirde oturmuyorum, benim geldiğim şehir buradan 20 mil ötede... Sabah babam şi oto mabil ile buraya getiriyor. yin de annem gelip alıyor. Dediğini duyarsınız. On dakikalık yola bile otomobille gidiyorlar; © çünkü Amerikalının yürümiye yakti yoktur, çok meş- guldür. Bir pazar günü, yarım saatlik yoldaki bir meyva çiftliğine yü - rüyelim, dedik. Acayip bir sey ya- pıyormuşuz gibi otomobille gelip geçenler bize baktılar. Biz de ka- San Fransiskoda otomobiller için yapılan havai yol... Yazan: Belkis Halim bahat ii tandık iyormuşuz gibi âdeta u- Şehirler arasındaki yallarda bi- Ter metre ara ile iki gidiş, iki ge- liş dört sıra otomobil vızır vızır iş- lediği halde trenlere de yoleu bu- Junuyor. Hele, burada yaz. kış iş liyen tenezzüh trenlerinde yer bul mak imkânı yok. 150 millik me- #afeye insan iki dolarla gidip geli- yor. büyük ist Avrupa ceğiniz treni ş niz İmkânı yok. İstasyon binasında, gişelerin bu - lunduğu büyük salona açılan bir sürü kapılar. an ta- rafında si; okapıdan çıktığınız takdirde b diğiniz trenin nerelere uğr:yacı Bu kapıların y yazılı rak, «izin gidece , kapıda yazılı olduğunu bul orada beklersiniz. Zamanı g kapılar açılır, çıkarsınız. Karşınız da yalnız bir tren vardır. Yanlışlık sının ihtimali yok. rangi sünüZ, ince olm Buranın trenleri de başka )ü.. Uzun yolculuklar için kulla dıkları vagonları gördüm, at bir günde yolcusunu alıp “veren tren vagonları bizim tramvay ara- balar: gibi, yalnız onların belk isli uzunluğunda.. İki tarafta da ikişer kişilik oturacak yerler. Orta- daki mesafe de daha geniş. Fakat yerden azami İstifade. ; in biribiri arkası sıra © kadar sık sıralanmış ki,arkalığı yüksek olmasa nefesiniz önünzd oturanın ensesine dokunacak gibi. Pencereden bakıyorsunuz. Tren ha- reket etmiş. Ne zaman? Farkın. da bile olmadınız: Ne patırdı, ne gürültü, ne de telâş var. Kapılar, pencereler sımsıkı kapalı. Hava te. sisatı yapılmış. Trenin sert rüzgâ- rı yüzünüze çarpmadan temiz ha- va içerisinde ve sesinizi yanıniz - dakine duyurmak için bağırmıya, alelâde bir odada konuştuğunuzdan daha yüksek sesle konuş zum görmeden müthiş bir #üratle bareket edip te kendinizi hiç görmediğiniz biri- le karşı karşıya bulunca hemen ah- baplık başlar. Siz ona yolluğunuz- dan ikram edersiniz, o size gideceğiniz, kim olduğunuzu me- rakli olursa tercümel rar. İneceğiniz yere vi dan biribirinizi çoktan tanıyormu- şunuz gibi ahbap olursunuz. Bura- Bın trenlerinde böyle şey yok. Önü nüzdekinin ensesine ne yolluğumuz- dan iktam edebiliyorsunuz, ne de tercümei. halini öğrenebiliyortu- nuz. Onun içini ya elinizdeki kita bı açarsınız ve yahut'ta benim gibi ilk defa seyahat ediyorsanız başını Zı pencereye çevirirsiniz. İk; fimzdan evler devrilip geçer, çeklerin ortas kâpılarıns giden K asfalt yollu, y alinizi so olma - tara- il pancurlu; h evler. E- se hepsinin etrafi varsız veya parmaklıksız bahcesin. de çamaşır asılı Amerikalıların çamaşır O gün her kadın, evind. ıh: yıkar,, Eğer yine, be - nim gibi ilkdefa Nevyorktan dı. şarı çıkıyorsanız, kesilsin file be silmez. İstanbulda Robert Kolejin arka taraflarına, Hisar tepelerine, hiç çıktınız mi bilmem. Oralarda Ro- bert Kolej hocalarının ve diğer bar zi Amerikalıların evleri vardır. E- ğer o tarafı hiç görmedinise bir e gidip dolaşin. Amerika şark mn. oturulan mahallele - 1m! man; sini sep miş olursunuz. Buradaki evler de tıpkı onların biçiminde ve tıpkı on- lar gibi yeşillikler, ağaçlıklar ara- sında. tahini bo ğer pazarti “Pazartesi günü günüdür. oturur ve çamaşı evlerin tabiat başlasın diye nat lersiniz. Onların arkası ke- Sonbaharda seyahat ediyorsa - niz, tabii ağaçların yeşilliğini bu lamazsınız. Pakat her ağaç bir bu ket çiçek gibi başka renk tırak rengârenk. Bu renk bolluğu lArkası: Sayfa 10, sbtun 6 dal | | |