g bi TAN | Gündelik Gazete Balan in hedefi; Maberde, fikirde bere la temiz, dürüst, samimi olmak, Bazetesi © olmıya çalışmaktır. — bi BONE BEDELİ iye Ecnebi 2009 Kr, 1500 Kr, 000 Kr, 200 Er, Yan, porta ittihadına dahil ol- Bemleketler için 90, 18, 0, 3,8 tıra Akma bedeli peşindir! Adres değiş- 28 kuruştur, Cevap İçin mektup 10 kuruşluk pulilâvesi lâzımdır. azılmıyorsa abahat Kimde? Dün, bir gazetede okuduğuma gö- itapçılar muharrirlere hücum &- Torlar, ve; > Eğer halk kitap okumuyorsa, ün mesuliyet fena yazanların. '» diyorlarmış. bayat mesele ne zaman ortaya mütehassıs sanılan bazı kitap- Verdikleri cevap şudur: Kitap okunuyor: Eğer misal Yorsanız, işte, “Cingöz Recai, İş- Leylâ ile Mecnun,,.. İşte “Kerem : Aslı... İşte “Perili Ev,.. İşte »li Konak... İşte “Nat Pinker .. .— Sözler da, halkın okuduğunu İs- t etmek için; — İsterseniz, size, çok rağbet bul “debi eserler de gösterebiliriz!,, *, ve çok meşhur bir sevda To- in adını söylerler. sik gözümüze çarpan bu ce- da göşterir ki, henüz birçok er, halkın okumamasından şi- #denleri haklı bir endişeye dü- hakiki sebepleri kavramaktan Uzak kalmışlardır. Yaplar kimsel, Kiye Sok r, sadete bu sayılan kitapları 0- funa inanmadığım İçin müste- İz yi ben, halkın ne okumadığına, üdy th cak dimaği huzura kavuş- bir yy ennlar için zevkli ve faydalı Bizde astı. bu İse, halk, maalesef henliz, de, Medeni ihtiyacı duymak saa di, © tamamıyle kavuşmuş değil ay elik te biz, halkın, bütün bun. ve mem “okümak kahramanlı- h., terdiğine kanliz, nay, > İyi eser yazmadığı iddia o- aaa arcirin vaziyeti de, oku- la ilama edilen halkın vazi- sok farklı değildir, yarin kadrini, bilmiyen, o- ig, değil, muharriri itham eden 4g eltiterimizin eslet şartlar İçin- tky, v1 koyabildikleri eserler, göz az kıymet irtifana yüksele- olabilir, Yı z m bu talihsizliğinden dolayı kigz'ie hücum etmek, tabiin hak Zat hud “ik, Heç “Yan, ğ ri memek büylik fikir İliy, kita ndan biri sayılan Babı bazı 'Pçi sıfatiyle yerleşmiş olan Şarıklı erkân: harpler, on beğ, Ape, İçinde iki üç altin lirayı yeman haline soktular, bir tn ir bir müessese azame- Yerin dularsa, bunu, bugün iri Süm itham ettikleri dimağ- Cini vi borçludurlar. han, ç,5 Onlardan hiç birisi, kütüp- aFâhında, halka kitap 7 bae sap hana, veya mevsi Bi, oklarını iddia edemezler. alanlari tanesi istisna edilirse, arta | lap, Sattıkları —ilmi, iktasadi, | bii, »İ eserleri değil — masal | Mem anlamak © kabiliyçtinden | Ve bu *n bize, bu bayat mesele etra- b Muşmak ihtiyacını duyuran Ün bu haksız hücumun verdiği diz urlar, kültü, . alayı ir fıkralarının sn taşa leri yaratan dimağ- da ia Yapmaları, nankörlükten ds- Biz, bi Ayıptır, api hi, 5 okuyucu ve eser büh- ti 7 mmm) mesuliyetini, mü- mi bin mahsullerini halka tak Memi ürdün kitap esnafla- ta Mürakünda, aramak, ve bul- Kitap okunuyor ve $ nedenberi Babığlide İlyas Bayar, aşağıda atılıyor mu? kitap basan, ki satırlarda bu TAN Okuyucu var mı, yok mu? 45 se- kitap alan ve kitap satan kitapçı sugilerin cevabını veriyor ve milli bir eser yazacak muharrire bir servet vereceğini vâdediyor. evrin muammalarından birisi de, memleketteki okuyucu buhranınm sebebidir. Bence, birçok dimağları dü- şündüren, fakat basit mütalea- lardan başka bir cevaba kavur şamıyan bu sualin düğümünü çözebilmek için, kitabın çok müşteri bulduğu devirleri dik- katle nazarımızdan geçirmek lâzımdır. Mep biliriz ki, kitap satış, en kabarık rakamlara “Maşrutiyet” devrinde yükselmiştir. Fakat “Kis tapa, leşruti devrinde, ik- bale, itibara, rağbete, slâkayn ka- vuşturan sebepler nelerdir? Bu su- ie cevap ararken, unutmamak lâ- zımdır ki, “Meşrutiyet” devrin de ortaya Konulan eserler çok kuv- setli, çok bilgili, çok salkhiyetli mütercimlerin, müelliflerin kalem: İ lerinden, dimağlarından doğmuş- turl Sonra, Meşrutiyetten evvelki devrin fikir sahrasında, korkunç bir hürriyet kuraklığı vardı. Meş- rutiyet, bu hürriyet buhranını mümkün mertebe ortadan kaldı- rınca, sansürün geminden kurtu. lan yaratıcı dimağlar, kütüphane camekânlarını, mücevher kıyme tinde fikirlerle doldurdular! O za- man halk, fikir açlığından Kurtu- Ip biraz hakikat yüzü görmenin sarhoşluğu bü eserleri, ekmek gibi, su gibi âdeta yağma etti! çıkan eserler, Osmanlı... Jmpa- ratorluğunun «her tarafında müş- teri buldu. O devirde biz, hudut- larımızın dışına bile kitap ihraç 6$ tik Kırımdan Moskovaya, Manas tardan Draca kadar her tarafta &- serlerimizi, sevgili mektubu gibi dört gözle bekliyen insanlar var- dı. Hiç unutmam: Meşrutiyet hür- riyetine kavuştuğumuz günlerde ilk bastığım kitabın adı; “Mahke- mel Kübra” idi, Üzerinde meşhur değil, meçhul bir imza bile bulun- ruyan bu eser, belki “kuran” ka dar okundu... Bügün, ise kitap, müşte risiz bir mata değildir. Hattâ, ben “halk kitap okumuyor!” diyenle- rin, halkın yüreğini okuyamadık- larına kaniim, 45 yıldır, kitap okuyorum, ki- tap yazıyorum, kitap alıyorum, kitap basıyorum, kitap satıyorum. Diyebilirim ki, yarım asta yarım basamaklık mesafesi kalan bu ka dar zaman içinde, okuma arzusunun, okuma hevesinin, okuma aşkının halkta bugünkü kadar şiddetlendi ği bir devir daha görmedim! Kütüphaneme gelenler içinde, ceketile, saatile, şapkasile, hattâ —yemin ederim ki-- ekmeğiyle kitap değiştirmek istiyenler vari... Daha birkaç gün evvel, sarar- mış benzinden, mühtaç olduğu gı danin dörtte birini bile alama- dığı anlaşılan bir delikanlı gel mişti. Bana: — Bayım, dedi, “Mustafa Ke mal” i okumak istyiorum, Eğer sayfaları Açılmış bir nüshası varsa, şuracıkta oturup okuya yım! Kitabi alabilecek vaziyet- te değilim. Fakat size, yalnız o- kumak mukabilinde, 10 kuruşu mu verebilirim!, Bu sahneyi gördükten sonra i- nandım ki, buğün, bir hayır sahi. bi çıkıp ta, bir “kilap hayratı” kursa. bedava ekmek dağıtan bir fırın kadar müşteri bulur! Ve bu- gün, ekmek dilenmekten utana- cak kadar mağrur olanlar bile, fi. kir ve bilgi diletmekten çekinmi. yorlar. Nitekim, biz, az evvel bahsetti. ğim “Mustafa Kemal” i, iki defa YAZAN: | . satılan bastık. Bu 8000 nüshadan elimi- ze 8D tane ya arttı, ya artmadı Bundan da anlaşılıyor ki, bir oku yucu buhranı mevcut değildir.” Fakat bugün maalesef eserlerimiz de, zengin ve ağır bir fikir ve bilgi hamulesi bulunduğunu iddia ede meyiz. Zaten müşterilerin, tercü- me eserleri tercih edişleri de böy- el bir iddlaya kalkışamıyacağını- zı isbata kâfidir. Faraza ben, ter- cüme. eserlerle boy ölçüşebilecek değerde bir milli eser yaratacak olan müellifimize, servet sayılabi- lecek bir kıymet vermeye hazir rım! Fakat maalesef, muharrirle- rimiz, henüz, bedelini cebimden değil, kasamdan ödeyebileceğim (KANAAT KUTUPHANESİ SAHIBI ) 1m r kitaplar da Kitap Okunuyor ve Satılıyor mu? Iyas Bayar ZLE İS ille en gah mektep kitaplarıdır kıymette mahsul yetiştirmiyore lar. Buna rağmen eğer bana soru- lursa, kitap (osalılmayışının & sıl sebebi bu değildir. Meselâ, benim bastığım kitap- Yar arasında, içtimal, iktısadi, ta- rihi eserlerden tutun da, terbiye. vi çocuk romanlarına, basit halk masallarına kadar her türlü eser var, Hangi milletin tarihini öğren- mek istiyorsunuz?. Hangi tarihi a- damın hayatını öğrenmek arzusun dasiniz? Hangi nazariye, hangi a- kide, hangi prensip hakkında ca- hil kalmaktan kurtulmak istiyor- sunuz?, Hangi keşfe, hangi icada PAZARDAN PAZARA Anlıyana Sivrisinek Saz, Anlamıyana.. onya kazalarından birinde Bif ki- sim halk evlerinin bahçelerini duvarin çevirmişler ve bu sira: dansa bir takim çukurlar açmışlar. Bu gukurlara su dolmuş, Suya sivrisinek Gşmüş. Bu sivrisinekler isıtma mikro « bu almış ve halkı ısırıp aşlamiiy'ar, YÜZ lerce sıtma vakası olmuş. Şimdi kaza sıtma mücadele heyeti Işe imiş. Lâkin bu haberi eset hâlâ bu gukur Doğrusu bu mütaleâyı haklı bulma » dir. İsmini yazmak istem: zada aşıldığı söylenen bu çukurdan baş ku yağmur suyu birikesek çukur yok Ju imiy dersiniz? İkmın yanında hi lutlandı,. diyene kızıp dayak ötmasına ve bu hareketini ) YAZAN: | ? BURHAN FELEK Ş İrresrrsnreeri -— Hava bulutlaninsa, yağmur yağar; yağmurdan göl olur. Göle de ördekler iner. Bu hava bulutlandı demek- 14 bana ördek demek İstemiştir. Kendini ni 6 sebeple dövdüm! Şeklinde irah et- mesine benzer. Anlıyana sivrisinek saz gelle. ler içinde zeytinyağı satmiş. Kelepir mal aldıklas rından dolayı memnun olan bakkallar bi raz sonra yeni yağı satmak için tene! Yi ağinen üstünde bir parmak kadar yağı tabakasından sorra çeşme suyu N» muşlar. Hemen soluğu karakslda almiş lar, Gerçi pazarlık esnasında hazir dair malâmat sahibi olmak arzu- sundasınız?. Hangi lisanı öğren- mek istiyorsunuz? Hangi meşlekte ihtısasınızı, vukufunuzu, tecrübe- nizi arttırmak arzusundasınız? De niz, dağ, radyo, telefon, ruh, mad- de, hayat, ölüm, sevgi, kin, insan, hayvan, aklınıza ne gelirse, size ondan bahseden bir eser verebi- riml Ve unutulmasın ki, Fransa da, İngilterede, veya Almanyada basılmış herhangi bir kitaptan ek sik mükemmeliyette tabedilme « miş olan bütün bu kitaplar, mem leketin en maruf, en salâhiyettar, en bilgili, en tecrübeli muharrir « lerinin, âlimlerinin eserleridir. 'akat buna rağmen, birçok o- kuyucular, kütüphanemi, a- ıcı gibi değil, bir müze ziyaretçisi gibi geziyorlar. Kıymetli ve tarihi eserlerle do- lu bir müzeye girdiğiniz zaman, etrafınızdaki! eşyalara, imrene İm- rene, fakat el sürmeye cesaret ede meden bükmaz mısımz? Bunun sebe bi, onlara malik olmayı ümit et- memenizdefidir değil mi? Çünkü o eserlerin kiymeti, sizin servetini zin çok üstündedir Bizim bastığımız kitapları imre he imrene seyreden bazı biçare 0- kuyucular da, tıpki âyni haleti ru- hiye içindedirler?. , Bunun en mühim sebebi de, hiç şüphesiz kâğıt pahalılığıdır. Bu yüz dendir ki kitaplara, öyle yüksek fi yat koymak mesburiyetinde kalıyo ruz ki, müşteri, pek hakli olarak “İnsaf, diyor, kitabı banknot Üze- rine mi bastınız?” Yazımı bitirmeden evvel bir noktaya daha temas etmek isterim, Bence kitap, tıpkı şarap gibidir. Es- kimedikçe satılmıyor. Meselâ, bir roman basıyorsunuz. Bu romanı, 4, 5 bin nüsha satıyorsunuz. Fakat ne kadar zamanda biliyor musu- nuz?. Sekiz senede... On senedel.. l Hattâ on beş senede! Şu halde, tak dir olunur ki, külüphane raf- larında senelerce bekletecek bü- yük sermayesi olmıyan ve istiklâl on sekiz sene gözliyen Hataylılar kadar sabırlı bulunmıyan “insan, kötü bir kitap gibi kaldırımda sü rünmeye mahkümdur! Eğer ben, bütün bu müşkülât Karşısında, oğullarım, kardeşimi dinleseydim, bu o mesleği coktan değiştirir, daha kârlı mataların 8 lum satımına girişirdim! Fakat bu meslek to insanda te- davi olunmaz bir hastalık halini alıyor. Ben bu kitaplarımı, tıpkı çocuklarım gibi okutmak istiyo - rum! Bu okutmak kelimesini sat- mak mânasına simayın. Bilâkis, eğer icap ederse, ben - nasıl çocuk» İarımı okutmak için üste para ve- riyorsam - kitaplarımı okutmak i- çin de Üste para vereceğim... Hal buki, buna rağmen, birçok kimse. ler, kitap okunmayışının o mesu- liyetini bizlere yüklemek insafsız- lığından vazgeçemiyorlar! Halbu- ki bu mesuliyeti bize yüklemek te, halkı itham etmek kadar büyük bir haksızlıktır, madım amma bu alış verişin şu şeklide cereyan ettiğinden eminim; — Ağâmi İyi Ayvalık yağı var, alır masan? — Istemem. Yağımız var, — Amma mal iyidir. Bu sene yağlar kıt, Fiyatta uygun. Şurada İki teneke var. Vereyim kurtulayım. — Kaça verdini. — Ölü fiyatına vereceğim, Otuz kus rek — Gel yirmi yediye. Yirmi başa bırakırsan alirim. ll bakkal bu fiyata yağ aldığın - layı memnundur, Poliste k. laştığı zaman sulu yağe muhakka — Ya ns sandın arkadaş? 27 kuruşa halis Ayvalık yağını sana kim verir? Elbette biraz su bulunmenki Demiştir. Bu sözle, baş kuruşluk İşkembe bası içen müşterinin çorba. çıktığından şikâyet etmesi Üzeri kambasinin: — Beş kuruşluk çorbada da ipekli ku maş çıkmaz ya! Demesi arasinda hayli müşabehet vardır. İnsanların usuza dayanamamaları has talığı mevcut oldukça böyle hâdiseler rin önüne geçilmesi İmkânı yoktur. Zaten yağsılık kârlı bir inse sanattır Ve har kârlı sanatin de biraz tehlil keni vardır, * ir Fransiz kokonası her sergide İpatlar patlamaz ortadan iyerek gittiler, eş GÖPÜŞLEP Küçük Bir. Hikâye “* © Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Daily Scech gazetesi muhabirinin güzetesinde anlattığı küçük bir bi- kâyeyi naklediyorum: “ Nankin'de yıkılan sayısız, he- sapsız evlerden perişan çıkan on yaş larında, zeki bakışlı, San-SınÇong isminde bir çocuk vardı. San'ın ba- bası Nankin'de, aşçı İdi, Fakat harp kayboldu. Harpte mi, şehirde mi öldüğü belli değil.,, Japonlar, şehri işgal eder etmez San'la annesi şehirlerinden birkaç yüz mil uzakta olan Hankov'a yürü- Ve muhacir kampla- rına misafir oldular, San bu kampta tanıştığı daha yirmi çocukla beraber hükümete yük olmaktan kurtulmak için aralarında boyacılık yapmayı kararlaştırmışlar. Bin bir rica ile ö- teden beriden tedarik ettikleri boya kutularile işe başlamışlar. Her sabahi mektebe gidiyor, öğleden sonra park larda, sokak köşelerinde, © otellerde het biri kedilerine tayin edilen semtlerde boyacılık yapmışlar. Pa- puç boyamak, hele böyle harp za- manlarında, pek kârlı bir iş değildir. Fakat bu minimini Çin çocuklarımın: — Papuçlarınızı boyıyalım mu ba- yım? Hitahı okadar cazipti ki, bunların yanından geçen bu sözün tesirinden kurtulamıyordu. Hem de ne İyi pa- puç boyuyorler. San, İlder ruhuna sahip ve kumpanyanın başı olduğu için pek memnundu. — Şimdi aşçı dükkânımız yok am- min, ben annemi yine geçindiriyo- | rum, diyordu. “Bu badirede bu işi başardığı için iftihara pek hakkı vardı. San'la an- İnesi devletin bu müşkül zamanında ona yük olmamak için mühacir kam» pını terkettiler, Umumi re, muhtaçlara tahsis edilen yardımı daha lâyık olanlara bıraktılar, San ve arkadaşlarına bu da kâfi gelmedi. | İki ay içinde 300 lira kadar bir para kazanmışlardı. 20 çocuğa taksim ©- lunca büyük bir yekün değil amma, hepsi geçiniyorlardı. Fakat Çin kur- tuluşuna yardım hissi ruhlarına oka İ dar sinmişti ki, gönüllü olarak ka zançlarından yüzde “onunu devlete vergi olarak vermeyi kararlaştırdı- lar. On sekiz buçuk doları şehrin en büyük gazetelerinden birinin idare- hanesine götürüp bu paranın harp masraflarına karşı hükümete veril. mesini rica ettiler. Gazeteye para İle beraber şu mektubu da bıraktılar: “Biz küçük kafalarımızla harbin kazanılması ancak her birimiz, pa- tamız, söyimiz, vücüdümüzle mem- leket ve devlete yardım ettiğimiz za- man milmkün olacağını anlıyoruz. menfaatle- Biz çocuğuz. Paramız azdır. Fakat kazanmak ve vermek kuvvetimiz hu- dutsuzdur. Bizi orduya kabul etmiş ölsclâr, bütün vatandaşlarımızla be. raber harp edebileceğimize, istiklâ- İlmizi kurtarmak için kanımızı dö. kebileceğimize, kaybettiğimiz sevgi Ki toprakları kurtaracağımıza itima- dımız vardır.,, Hikâyenin sonu malâm değil, Fa- kat şurası malâm ki, bir milletin ço- cuklarının milli istiklâl ruhu bu de- rece kökleşir ve kuvvetlenirse o mil- let artık esir olamaz. m aleyhine dava açmış Köpeğe hakaret davası, Mahkeme içi tetkik ettikten sonra kö peklere karşı söylenen sözlerin baka « ret teşkil etmiyeceğine ve bini davanın reddina karar vetmi ine Karşi Insanların verdikleri müküfatın bir can lu nümunesidiğ, Köpek İnsana en sadık hayvandır; malını, anını muhafaza © Onun avlanması için kendini teklik “ar, gii en tehlikeli mıntakalarda, eh kimse gitmezken kepek onu züman da mahkeme “köpeğe karşı söylenen ağır sözler, hakaret teş kil etmez, karar verir, mankörce bir mu ağır sayılmazi ys ine könek dersek mahkeme » "et sayarlar, Zavallı köpekler, onların da mahkemeleri olsa da Birincilik kazanan köpeğine bie Jüri Azasinın hakaret ettiğini ileri sü- aralarında birbirlerine (adam!) diyen- leri sikâyet etmelerdi nasıl enli il bir karar ge