b p Milli Takım Güreşçileri Serbest Şampiyonlarla Karşılaşıyorlar Güreş federasyonu tarafından ha ziran bidayetinde Ankarada bütün spor bölgelerinin iştirakile tertip &- dilen Türkiye serbest güreş müsaba- kalarında birinci gelerek şampiyon olan güreşçilerle milli takım eleman- ları arasında bir müsabaka yaptırık ması evvelcâ takarrür etmişti. Bu müsabaka, bu halta cümüârtesi günü akşamı saat 21 de Taksim sta- dında yapılacak ve çoktanberi saha- da görmediğimiz milli güreşlerimiz Türkiye serbest güreş şampiyonlari- le karşılaşacaklardır. Serbest güreş olarak yapılacak o- lan bu karşılaşmalar eylülde şehri mize gelecek olan Finlandiyalılara çıkarılacak Türk milli güreş tâkımı- nı seçmek gayesile tertip edilmiş ve ayni zamanda ikinci plânda bulunan güreşçilere milli takıma terfi imkân. larını vermek için hazırlamıştır. Bu müsabakalara iştirak edecek pehlivanlar üç kategori üzerinde top- Yanmaktadır. Bunları şöylece tasnif edebiliriz: 1 — Milli takım elemanları. 2 — 1938 serbest güreş şampiyon- Jan, 3 — Federasyonun üzerinde durdu Zu elemanlar, Mustafa Müsabakaya girecek güreşçiler şun lardır: Kilo MI takım elemanları Hüseyin, Kenan, Ahmet Yaşar, Ahmet : Sadık Ankaralı Hüseyin 79 Mersinli Ahmet 87 Büyük Mustafa Ağır Çoban Mehmet *, Serbest güreş şampiyonları 56 6i 66 72 Mustafa (Ankara) Halil (İstanbul) Feridun (İzmir) Celâl (Ankara) İsmail (Tekirdağ) Hüseyin (Amasya) Samsunlu Ahmet (İstanbul) Müsabakalar cumartesi günü ak- çamı saat 21 de Taksim stadında Ya- prlacaktır. Bu karşılaşmalar ıçin stad | yonda nizami ebatta yeniden bir ring) şe niyeti tarafından tertip e- yaptırılmıştır. Bundan sonra amatör | giç olan büyük deniz festivali pi ve profesyonel güreş müsabakaları) zar günü donanma ve İstanbul klüp- bu yeni ringde yaptırılacaktır. Hüseyin İzmit Yarışları - Yapılıyor hı İzmite gideceklerdir. Bu müsaba- kalar münasebetile pazar günü akşa mı Yavuzda bir garden parti tertip edilmiştir; Müsabakaları seyre giden halkı İs. tanbula getirmek için pazar gecesi sa at 11,30 da İzmitten bir tren hare- ket ettirilecektir. *T.S. K. İstanbul bölgesi su sporla- rı ajanlığından: 10-57-1038 tarihinde İzmitte yapıla- cak olan büyük deniz festivaline böl gemiz denizcilerinin iştirakini temin etmek maksadile 9-7-938 cumartesi günü şehrimizde yapılacak olan be- şinci yüzme teşvik müsabakası tehir unmuştur. lerinin İştirakile İzmit körfezinde ya- pılacaktır. Evvelee yapılan anlaşmalara göre Galip bu yarışlara bütün vasıtalarile iştirak Çankırı, (TAN) — Ankaranın Çan- etmeleri takarrür eden klüplerimizin kaya klübü sporcuları kalabalık bir|son dakikada tahsisatın noksanlığı yü kafile halinde şehrimize gelerek Boz |zünden yelken ve yüzme yarışlarına kurt takımı ile husust bir futbol kar |iştirek ettirilmemesi ve yalnız kürek şılaşması yapmışlardır. yarışları yapmaları kabul edilmiştir. Büyük bir alâka ile takip edilen bu| Klüpler kendi vasıtalarile İzmite git- maçı Ankaralılar 1-2 kazanmışlardır. tikleri takdirde şarpi ve yüzme yarış- Çankırı takımı kuvvetli rakibi kar-|larıda yapılacaktır. Şısında ezilmeden temiz bir oyun çi| Müsabakaları idare edecek hakem karmıştır. ler ve federasyon azaları pazar saba Demirçankaya Bozkurta - Sokol Bayramı Harekâttan bir görünüş. Çek Cümhur Reisi ve karısı hareketleri takip ediyorlar 10 uncu sokol bayramı 4 temmuz. İlerdir. Merasime Çekoslovaklardan | dan murahhas heyetler gelmiştir. Yu- da Pragda yapılmıştır. Bu bayramda | başka 10bin Yugoslav, 1000 kadarBul | kariki resim, 200 bin seyirci, 32 bin sokulun ahenk | gar sokolu iştirak etmiş, Fransa, Bel- görünüşünün #otoğrafisidir. Hi ve beraber hareketlerini seyretmiş | çika, Rumanya, Letonya ve Litvanya- | Bezginlik mi? Kayıtsızlık mı? Çok uzakta değildir; hep hatırlarız Atletlerimizden İrfan 15 metreden fazla gülle attığı zaman gazeteler bu- nu me sitayişle ve ne memnuniyetle yazmıştılar! 1933 Balkan oyunlarında Veysi ile Haydar Balkan şampiyonu oldukları zaman ne kadar sevinmiş ve bunu ne beyecanla tesit etmiştik! 1935 de Semih 100 metrenin, Rair) 200 metrenin, Hüseyin Şükrü uzun atlamanın, Polyos üç adımın 932 de Haydar yüksek atlamanın, daha son- ra Veysi diskin hülâsa atletlerimizin büyük bir kısmı kendi şubelerinin İcekorlamım kırdıkça nasıl sevinmiş- tik, Bugün buna mukabil 100 metreyi İ birtakım bahanelerle şiddetini tahfif etmek istediğimiz bir sukutla) 11,4 te İgüç koşuyoruz. Bu derece 923 te ko- şucu Raufun yaptığı 11,2 saniyeden 2/10 daha fenadır. Mısırhlerla yaptı- İğımız son müsabakalarda meselâ u-| İzun atlamada 6 metreyi beş santim! İancak geçebildik. Bu şimdiki Federas | yon reisinin 15 sene evvel daha çocuk | İken atlıyarak yaptığı 6,15 metreden Jon santim daha fenadır. 46 metreden fazla olan Türkiye disk rekorunun yanında 9 metre kı- sesile bu sefer yaptığımız 37.55 met- re ise 931 de Veysinin yaptığı 38.08 metrelik rekordan yarım metre fena- dır. mâtreye mükâbil bü defi içi karada tesis ettiği 49.79 na kordün iki buçuk metre daha fens- dır. Mısır müsabakalarında organi- zasyon bozukluğundan dolayı birinci- den başkasının dereceleri tesbit edi- Jemediği için Mısırlıların ârdında kal- mış olan atleterii n yaptığı diğer dereseleri bilmiyoruz. Fakat o müsa- bakalardan aldığımız şu yukardaki rakamlar, bizim, atletizmin birçok şu belerinden sırasına göre yedi, sekiz, on, hattâ onbeş sene geriye gitmiş vaziyette olduğumuzu gösteriyor. Şimdi bunun suçlusu kimdir diye a- tayscak değiliz. Lâkin bizi nevmit e- decek kadar düşündüren şudur: Rekorlarımızı kırdığımız zaman rakiplerimize, gal miz zaman sevinmesini bildiğimiz gibi mağlüp o- lunca, rekorlarımız bozulunca, hattâ te, uzun atlama, hattâ sü- rında olduğu gibi teknik rimizde çok bariz bir düşük- ük kaydedilince de müteessir olmak, telâşlanmak, “acaba bize ne oldu da böyle zayıfladık?” diye düşünmek gerek iken bu anormal gerileme va- ziyetini göze çarpacak kadar süküt ve meselâ di veya heveskâr olsun, hiç kimse bun- İdan tasalanmıyor.. Eskiden rekorlar kırdığı halde birinci olamıyan atlet- lerin vaziyetleri bir sürü tenki cip olurkon şimdi rakiplerimize ma Yâp olmak şöyle dursun, bizzat ken dimizin senelerce evvel tesi iği- miz hafif rekorlara bile mağlüp 0- lacak derecede düşük neticeler elde etmemizden hiç kimse müteessir gö- rünmüyor. Acaba bu bezginlikten mi, yoksa kayıtsızlıktan mı7. Hangisi olursa olsun bu hal zararlı bir haleti ruhiyedir. Çünkü böyle menfi bhâdislerden. reaksiyon duymıyan bir şube ileri git mek ümidini kaybetmiş demektir. Pentatlon Müsabakası T. $. K. İstanbul bölgesi atletizm! ajanlığından: da Fenerbahçe stadında yapılacaktır. İk iyi sapadu kapanın Ciritte 1935 te tesis ettiğimiz.SA pav- konulan lâkaydi ile karşılıyoruz. Mütehassıs | 1938 yılı İstanbul pantatlon birin- | bu morasimin - umumi .ciliği cuma günü akşamı saat 17.30 Yazan : Greene "> | Mhr kasketi giymiş ço - cuk, dükkândan içeri gir- İ dikten sonra, kapının önünde du- ran, seyrek bıyıklı, buruşuk, çö- kük yüzlü adamı çağırdı: — Baba, gelsene! Baba, tereddütle girm! ya 5 vaş sesle ve tereddütle sordu: — Aradığın kitabı buldun mu? Çocuk, baabsına cevap verme- di, tezgâhın arkasında ayakta du- ran gence döndü: — Sizde, metod Alge var mı? Çocuğun konuşmasında bir ağır başlılık, biraz da övünüş vardı. Sır İ tındaki koyu kahverengi ucuz ha- zir esvabı, kendine yakıstırmıştı. Yakası açık gömleği eski idi, fakat temizdi. Konuşurken, kollarını ida reli oynatıyordu. Baba, oğluna sokulmuş, eğilerek omuzbaşından fısıldıyordu: — Aradığın kitabın adı, ne idi? Çocuk, yine cevap vermedi. Tezgihın arkasında duran genç, çocuğa soruyordu — Hangi lisandan istiyorsunuz? Çocuk, daha övünerek: — Almanca, dedi. — Karın kısım? Kitapçı. tezgâhın çıktı, sağdaki raflara göz gezdir - di, az yüksekteki bir raftan bir - kaç kitap çekti Baba, oğluna fısıldıyordu! — Ne idi aradığın kitabın ad Çocuk, yine cevap vermemişti. Babanın esvabı da ucuz hazırcı işiydi. Fakat giyinişi, oğlu gibi der li toplu değildi, kabil olduğu kadar perişandı. Alındığındanberi ütü yüzü görmemiş pantalon, bacak - larında torba gibi sarkıyordu. Ba- şındaki rengi atık fötr şapkanm kurdelâsının fiyongası öne gelmiş ti. arkasınden Kitapçı, raftan çektiği kitaplara göz gezdirdi, tekrar eski yerleri- ne koydu, alt raftan başka kitap lar aldı, baktı; bir tanesini çocu- ğa uzattı: — Metot Alge Almanca birinci kısım. Çocuk, kitabı aldı, önce kabina baktı. Babası da, oğlunun omuz başından, kitaba merakla bakıyor du: . — Aradığın kitap bu mu? ocuk, yine cevap vermedi; kitabı açtı, yapraklarını çevirmiye başladı, sayfalardan bi- rine dikkatle baktı, babasına dön dü, parmağını sayfa Üzerine basa- rak babasına gösterdi: — İşte bu... Yüzü gülüyordu. Baba. iyi gör mek ve anlamak için gözlerini aç- miştı; — Neydi bu kitabın adı? Çocuğun dudaklarındak! gülüm seyiş uçtu; bir şey söylemedi. Baba. tekrar sordu: — Aradığın kitap bu mu? Çocuk, başını salladı; kısaca: — Bu, dedi. Baba, kitabı çocuğun elinden çekti aldı, kitapçıya gösterdi: — Kaç kuruş bu kitap? — Elli kuruş! Baba, hiç pazarlık etmedi; he- men elini pantalonunun cebine at tı, çıkardığı bir avuç bozukluk a- rasından bir gümüş elliliği seçti, mar EUARİMEAA AOASAA RAMA ADAAAASANAME İki Çocuk Tipi Mahmut Yesari — 8.7.0938 “ tezgâhın üstüne biraktı: — İşte elli kuruş! Onda, “Aranan kitabı bulap al- mam,, için her fedakârlığa karar vermiş bir hal vardı, Kitapçının bir kâğıda sardığı ki- tabı, kapar gibi alan baba, oğluns sordu: — Aradığın kitap, bu ya? Çocuk, yine cevap vermedi. Ba- ba oğul, kitapçıdan çıktılar, V apurda yanyana oturan be- ba oğul, yavaş sesle konu- şuyorlar. Çocuk, on üçünde, on dördünde var yok. Baba, kırkı çok tan aşmış. Çocuğun saçları dikkatle taran mış, pırıl pırıl. Kravatından poş€ tine, çoraplarına kadar üstünde ki her şey asorti, Ütülü pantalonu nun dizlerini, ikide bir çekip dü - zeltiyor. Giyinişi gibi tavırları da ölçülü, Eğer erkek sinema yıldız” larını tanımış olsam, bu çocuğun muhakkak onlardan hangisinin kopyası olduğunu anlıyacağım. Baba, kalender, babacan. Panta- Metre Mühim İm mini Çocuk dişleri arasından iniril danarak hatırlatıyor: — Baba, cigara küllerini silk - sene! Baba, biraz da canı sıkılarak eli” İe pantalonunu süpürüyor. Çocuk: babasının kayıtsızlığına üzülü * yor, renkten renge giriyor. Baba, oralı değil. Cebinden bir kâğıt çıkarırken kravatını boz” yor, çocuk, buna da sinirleniyor: — Baba, kravatını düzeltsene! Baba; arada bir dalıyor, tat” tatlı başını kaşıyor, caketin yaka” omuzları dökülen kepeklerle ağ” rıyor. Çocuğun da rengi atiyor: — Baba, yakan, omuzların ke” pek içinde kaldı. Baba, temizliyormuş gibi elleri" ni eaketinin yakasında, omuzlâ * rında gezdiriyor. Vapurdan çıkılacağı zaman, © cuk ayağa kalkmıştı. ütülü ps talonunu, kravatımı, poşetin: dü” zeltti, Babasiın pehitalonu buruş bali tu; çocuk. yine sinirlendi: — Baba. otururken pantstof' dizlerini cekmiyorsun. Bak, 08 na diz yapıyor! iri babasinin bilgisizliği. den, öbürü babasının ## şallığından utanan bu iki &9 cuk, bu utanmalarında acaoğ dereceye kadar haklıdırlar? Hengisini daha haklı, yahut # zur görebiliriz? # İkisi de züppe. Ben, ikisini? hesabına utanıyorum! el,