No. 16 Zeki ve anlayışlı İngiliz sefiri, ikaten vaziyeti çok iyi tasvir mişti. Nitekim, aradan bir haf- geçer geçmez, Sultan Aziz hal İllmiş.. Osmanlı tarihi, altı asir- İk hayatında ender görülmüş olan tişkül bir devreye girmişti. * Burada, biz susuyoruz sözü, bir deye terkediyoruz: B uraya kadar yazdığımız kı- sım, bir başlangıçtan iba- i. Biz bu başlangıçla, Murat e dinin şehzedelik ve veliahtlik atı hakkında karilerimize bir ir vermek istedik. ve bunda da hdiye kadar matbuat sütunları- pek müphem bir surette akse- n ve pek az kimseler tarafın- m bilinen meselelere tomas et- le iktifa eyledik. Buradan itibaren mevzuumuzun olan Çırağan sarayı bahsine İiyoruz. Ve bu bahse girerken, 'ahterem karilerimize peşinen bir p ve teminat vermek lüzümü- hissediyoruz. Bundan sonra yazacağımız a (bir gözdenin hatirası) şeklin devam edeceğiz ve sözü, tam i sekiz sene Çırağan sarayın- bedbaht Sultan Murat ile geçir- İş olan saf ve bitaraf bir kadına edeceğiz. Fakat bü gözdeyi lisana getirme n evvel, muhterem karilerimize den şunu arzetmek” İsteriz bu “gözde buyali — bir roman ramanı değildir. Bugün yetmiş mi tecavüz ettiği hâlde Kâfasi- bütün cevherine ve bilhassa, ik gibi sağlam olan hâfiza kuv- ine tamamile sahip olan bir şah ettir. Sıhhat ve Afiyetle yaşa- tadır. Çırağan sarayında geçen erayi bize anlatırken, sözleri- tarihi mesuliyetini tamamile id etmiş... Bugün o maceradan ar- kalan dört arkadaşını da beya- ma şahit göstermiştir. Bu dört arkadaştan biri, şimdi köyünde Kurbağalıderede ika- Sultan Muradın m hayatında ikballik payesini etmiştir... Diğer ikisi, Bursa- r. Bunlardan biri, Murat Efen- in hükümdarlığına tekaddüm e- günlerde Tayyar Paşanın refi- tarafından takdim edilmiş; ev. efendiye, hazinedarlık etmiş; an sarayına nakilden sonra da İe) ler arasına girmişti. Öteki Sultan Muradın tahta çıktığı cülüs hediyesi olarak saraya erilmiş; OÇırağan sarayında is hükümdara kahvecilik ve 'âcılık vitikten sonra hazinedar seçilmiş, uzun zamanlar mun- nöbete girmiştir... Dördün Arkadaş, ihtiyar bir haremağası- © Kasvetli bir hayat içinde ge- uzun seneler, bu bedbaht habe- hâfızasını biraz hırpalamıştır. t kendisine bahsedilen vakala derhal hatırlıyarak bütün tefer- Sanlandırmaktadır. .. hâtiralarını nakledeceği- Bözdenin beyanatı, diğer birta- Vesaikle de teeyyüt etmekte- Büyük bir emekle toplanan bu , Çırağan sarayının bügü- kadar tamamile meçhul kalan Atı hakkında verilecek malüma- it etmektedir. Binaenaleyh, İden ziyade hakikat meraklısı âziz karilerimden veyahut son tarihi ile alâkadar olan şah eden her kim arzu ederse, eli- i notlar vesair müeyyideler, e memnuniyetle kendileri; Şsterilebilir. lâsa; Beşinci Sultan Muradın sarayında geçirdiği hayat sa onun ölümü hakkında malümatı bugün du Osuanlı Tarihi Müş Bir Devreye Girmişti aziz karilerimiz, yarın da tarih, hiç tereddüt etmeden hakikat olarak kabul etmelidir. Burada biz, susuyoruz. Söz, ya- kın tarihin bü karanlık köşesini aydınlatan gözdenindir. * 18 Mayıs Salı Gecesi H alımda, unulamıyacağım bir tarih.. Mayıs ayının 18 inci salı gecesi. (1) Bir iki günden beri sarayda büyük bir sessizlik var, Efendimizin cariyelerinden (Aynıfer) ile Dilberengiz kalfalar, sık sık Valde Kadın Efendinin oda- sına girip çıkıyorlar... Yaşlı kalfa- ler, köşelerde bucaklsrda başbaşa vererek fiskos ediyorlar. Fakat bi- Zİ, yani saraya henüz gelmiş olan küçük (acemi) leri görür görmez derhal süküt ederek kaşlarını çatı- yorlar. Ortada birşeyler döndüğünü his- sediyoruz. Fakat sormak, kimin haddine düşmüş. Çünkü: saraya geldiğimiz zaman, bizi terbiye et- mek için maiyetine verildiğimiz kalfanın ilik tenbihi şu olmuştu: Gördüğünü. görmemezlikten geleceksin. İşittiğini, hiç kimseye söylemiyeceksin. Senden gizlenen birşeyi, katiyen sorup öğrenmek he vesine düşmiyeceksin. Eğer bu ten bihlere riayet etmezsen... Tehdit, müthişti, Alt katta, loş bir odada ortada duran bir yuvar. Tak masa gösteriyorlardı. Ve bu ma #ayı göslerirken, kulaklarımıza e Rilerek şu kelimeleri fısıldıyorlar- dı: — Söz dinlemiyen acemileri, bu masanın üstüne çıkarırlar. Masa, makinelidir. Derhal dönmeye baş- Yazan : ZİYA ŞAKİR kül lar. Döne döne denizin dibine ka- dar irer. Üstündeki kız da, kaybo- lur, gider. Bu tehdit, bize kâfi gelmişti. Baş ka nasihatlere ihtiyae göstermeden, söz dinlemeyi öğretmişti. O gece; yatsı namazları kılınır kı lınmaz, - bizi odasında yatıran ve terbiyemize bakan - Renginax kal- fa odadan içeri girdi. Endişeli bir ta virlaş — Ne fena hayat' Haydi kızlar! Bu akşim, erken yatalım, Dedi Bu kadar erken yatmak, âdet de- , Bildi. Namazdan sonra (ekşilik) de- nilen meyve tepsisi çıkar, yemişler yenilirdi. Ondan sonra yataklara gi rilirdi. Kalfanm bu emri de bize garip geldi, Fakat, en küçük bir iti raz bile etmeden, bu emre itaat el- zemdi. Binaenaleyh kalfanın emri- ne itaat odilmiş; sessizce yatakları- mız serilmiş; derhal içlerine girile- rek yorganları başlarımıza çekilmiş &. Hiç unutmam.. Hakikaten o gece hava, çok fena idi. Boğazdan gelen şiddetli bir rüzgâr uğulduyordu. Hafif, fakat sağnaklı bir rüzgâr, camları kamçılıyordu. Bilmiyorum, havanın sinirlerime verdiği gergin- likten mi, yoksa manevi bir hissin meoçbul tesirinden mi; her nedense uyumak için çok sıkıntı çekmiştim. Ancak birkaç saat sonra kendim-” den geçebilmiştim. (Devamı var) (1) 1293 Hieri senesi Cemaziyülevvel ayının T inci — 1292 Rumf senesi Mayıs ayının 18 inci — 1876 Milât senesi Ma- yısının 30 uncu gecesi ÖNEMLİ BİR DAVA Ankarada yeni kurulan Turizm bürosunun, ilk iş olarak, üç yıllık bit plân hazırlamakta olduğunu gazetelerde elbette görmüşsünüz- dür, Seyahat etmek, yeni yeni yer- ler görmek insan için pek tabii bir arzudur, Eskiden herkes seyahat e- demezken, seyyahların — yazdıkları —bazıları da uydurma— kitaplar pek makbule geçerdi. Simdi dünya- nın birçok memleketlerinde seya- hat pek kolaylaştı ve pek ucuzladı. Bu zamanda herkes, seyahat kitabı okumak değil, her yeri gözüyle gör- mek istiyor. Bizim memleketimizde de seya- hat arzusunun yerine getirilmesini kolaylaştırmayı, turizm işlerini tan- zim etmeyi üzerine alan bu yeni te- şekkülün kurulmasını herkes sevine- le selâmlıvacaktır. Se; batia yiti kımından da iyiliklerini bu zi iğ arasında sırası geldikçe okuyucula- rıma anlatmıya çalıştığım için tu. rizm bürosunun kuruluşu beni her- kesten ziyade sevindirmektedir. Yeni büronun gazetelere ve mee- muslara mütalealarını sormak için gönderdiği tamimler işi kökünden iyice kavramış olduğunu gösteri- yor. Zaten memleketimiz, bir taraf tan başka memleketlerde emsaline pek az tesadüf edilebilecek derece- de büyük güzlliği ile, bir taraftan da bizim topraklarımızın üzerinde gelmis, geçmiş eski medeniyetlerin bıraktıkları ve başka hiçbir memle- kette görülemiyecek kadar çok an fikaları ile halis bir turizm memle- keti olduğundan, isini bu kadar iyi kavramış olan büronun pek çabuk ık olacağına simdiden emin olabiliriz. Turizm em & ve mecmualardan mesele- lerden biri de, anketin dördüncü maddesini teşkil eden ve: “Memle- 'ketimizde otel, han, pansiyon dava siyle hemahenk olarak ele alınması icap eden işlerden biri olan apdest- hane davasıdır.,, Bizde sokaklarda umumi helâla- rın eksikliğini ve bundan dolayı halkın —hem de buraya gezmiye ve görmiye gelen yabancı turistle- rin— çektikleri sıkıntıları ve rahat sızlıkları burada ben de birkaç defa yazmıştım. Turizm bürosu bu dava Yı, benim yazabileceğim dereceden şüphesiz pek çok daha geniş olarak ortaya koyuyor. Bu dava tamamiyle fiziyolojik bir ihtiyaç neticesi olduğundan tu- rizm bürosunun bunu da hallet- mek istemesi pek İsabetlidir. Mede ni bir memlekette helâlardan bah- setmk hiç ayıp sayılamıyacağı gibi, helâların temizliği memlekette me deniyetin ilerlemiş olduğuna delil sayılır. Avrupada medeniyete her memleketten önce baslamış ve bü- gün de o yolda pek ilerde bulundu- ia şüphesiz olan rede helâ- ların gizli tutulmak değil, aksine 0- ix yep en zaman- pası tutularak temizli herkese -. gösterilmek lâzım oldi Zunu iddia ederler, İ Bizden Avrupa şehirlerine ilk de fa gidenlerin” ei gözlerine ilk olarak çarpan şey sokaklarda umumi helâ ların bolluğu ve hepsinin daima te- miz tutulmasıdır. Bu İse ön ayak 6- lap heryerde beledivelerdir. Halk ta sokaklarda bu cihetten bolluğu ve temizliği gördükçe ondan örnek alarak ve faydasını da anlıyarak, evlerde, otellerde, kuhvelerde, İo- kantalarda o yerleri bollaştırmıya ve temiz tutmıya çalışır. Onun için bizde de bu “davayı, halletmek icin almması lâm olan tedbirleri, fikrimce, ilkin belediye- lere sokaklarda halka yetişecek ka- dar çok ve temiz helâlar temin et- mek, sonra da umümi verlerdekile- ri hattâ hususi evlerdekileri kon- trol etmek vazifesini vermektir. Meyvalar Hastalıktan Nasıl Korunur eyve ağacı ve meyve yetiş- tirmeye meraklı olanların büyük bir derdi vardır: Ağaçlara ve meyvalara hücum eden ve bü- tün itinalara rağmen mahsulü mah veden hastalık ve böceklerden kur tulmak... Devletin geniş mücadele teşkilâtıma rağmen bu zararlı man tarlar ve parazit hayvancıklardan kurtulmak daima güç bir iştir, Bu- Bun iki sebebi vardır: Biri devlet teşkilâtının en uzak yerlere kadar uzanamaması yüzünden mantar ve böceklerin buralarda her sene artmakta olması, diğeri bütün bu mücadelenin yapılmasını hükümet ten bekliyerek ferdi mücadeleye kıymet verilmemesidir. Devlet teş kilâtı, kendisine haber verilen bir hastalıkla derhal mücadeleye baş- lar. Fakat, haber alamadığı mın- takalarda bu işi ypabilmesine tabi atile imkân yoktar. Şu halde bu i- şin mesuliyetini mücadele teşkilâ- tına yüklemek doğru değildir. Biz- de, bahçe işlerile, ağaççılik ve f- dancılık ile uğraşanların bir çoğu kendi servetlerini kemiren bu pa- razitlere karşı ferdi mücadeleye e- hemmiyet vermiyorlar. Halbuki, bir bahçenin fidanlarına ârız olan herhangi bir hastalığın, böcek ol- sun, mantar hastalığı olsun, nız 6 bahçedeki zararlarının öni ne geçmek ve hastalığı oradan sö- küp atmak kâfi değildir. Eğer kom şunuzun ayni mıntakada ve daha yakınlardaki bahçelerinde bulunan ayni hastalıklar ve böcekler orta- dan kaldırılmamış olursa, ertesi se ne bahçenizde yine a; astalığı görürsünüz. İşt6'bundan dolayıdır ki, herkes kendi bahçesini devam- a bir şekilde ayrı ayrı olarak has- talık ve böceklerden korumak mec buriyetinde kalır. Ağaçlarınızı İlâçlayınız: emmuzdan itibaren meyve ağaçlarını dalma araştırı- niz.. Havanin sıcaklığı gece ve gür düz uçan kelebek ve böceklerin a- Haçlarınız üzerine yumurtlamala- rıni temin eder, Bu yumurtalar ça- buk çatlarlar. Yüzlerce yumurta- nın her birinden siyah iplik pa çası gibi kurtlar (tırtıllar) çil Bu kurtlar yapraklari. beslenir. Körpe ve filiz ucu yaprakların yerler. Yavaş yavaş büyüyerek renkleri değişir. On beş yirmi gün içinde mini mini kurtlar 1 - 3 san- timetre kadar büyürler. Bu tırtıl lar bazan bütün ağacı sarar, yap- raklar mahvolur, ağaç çıplak klır. İlâçlama işi ilkbaharda, ağaçlar he nüz çiçeklerini dökecekleri bir si- rada yapılmış bile olsa yine derhal bu işe başlamak lâzımgelir. Çün- kü, Temmuzdan Eylüle kadar de- vam eden sıcakların tesirile, tırtıl lar büyür ve 3 - 5 santimetre boy- lanır. Bunların birer birer öldürül mesi o kadar kolay değildir. Ağacın üzerinden tırtıl toplamak veya ğaç sarsarak tırtılları toprağa dü- şürüp ezmek hiç te pratik değil dir. Bunları toptan mahvetmek lâ- zımdır. Bunun için tırtılların bes- lendikleri yaprakları ilâçlayarak hepsini birden | zehirleyip; öldür- mekten başka çare yoktur. Umumi yetle tırtılları yaprakla beslenen böceklerin, kelebeklerin yakalan- ması da güçür, Yapraklarını yedi- ğimiz lâhanaların üzerinde yaşı- yan, karnabahlara hücum eden, is- panak, pazı, pancar, prasa, kuşkon maz yapraklrını saran kurtalr için zehirleyici ilâçlar kullanılmaz. Fa kat meyveleri yıkanarak yenilen a- Zaçlarla, kavun, karpuz, salatalık gibiler için yapraklar üzerine zehir leyici ilâçlar serpmek mümkün- dür, Devamlı iliların faydası: ehirli ilâçlar kullanılacağı Z zaman Ziraat mücadele ve ya ziraat idarelerine müracaat e- YAZAN: Lütfi Arif Kenber Hâçlanmış meyvalar derek Arsenikli ilâçlardan isteyi- niz. Bu daireler size kullanılacak nev'ini ve ağaçlarınızın adedine gö re de lüzumu kadarını verirler. Na sıl kullanılacağım da anlatırlar, Ancak Temmuz ayı için kullanaca- ğiniz yani ağaçlarınızın yaprak, dal cık ve meyveleri üzerine pülveriza tör ile (püskürgeç âleti) püskürte- ceğiniz ilâç Arsenlatın saf veya kurşunlu ve sodalı mürekkebatı ol malıdır. Temmuzun sonunda veya Ağustosun haftası içinde bu mü- rekkebatla yapılmış yüz Btrelik i- lâca 2.5 - 3 litre kadar zeytinya- ğı veya pamukyağı karıştırınız. A- ğustostan sonra Eylüle doğru ya- pılacak ilâçlamada yağ kullanılma dan yalnız zehirli ilâç serpilir. Bu üç ilâçlama yapılırsa birinci ilâç- lamanın zehirinden her nasılsa kur tulmuş veya ilâçlamadan sonra komşu bahçelerden ve ağaçlardan gelmiş olan tırtıllar ikinci ilâçla- ma ile mahvedilmiş olur. Sonun- cu ilâçlamada ise en talihli kurt. ların bile zehirlenmesi kolaylaştı- rılmış olacaktır. Tırtıllar için yapı lacak bu müdafaa hareketi ağaçla rınızı kurtarmaya kâfi gelir. Yal- nız kullanılan ilâçlar çok zehirli- dir. Onun için ellerinizi bol su ile yıkamayı, parmaklarınızı ağzınıza götürmemeyi, dökülen ilâçları yap- rakları, ölmüş tırtılları kömes hay yanlarına yedirmemeyi katiyen ha tırdan çıkarmamalısınız. Tırtılla- rın ağaçlara tırmanmasına mani ol- mak için ağaçların gövdelerine ya pıştırıcı ve tuzak işini gören ilâç- lar sürülebilir. Satılan hazır ilâçlar: ış memleketlerde yapılarak piyasamızda satılan muhte- Wi ilâçlar vardır. Bunların bazıla- rı tecrübe edilmiş ve iyi neticeleri görülmüştür. Fakat bazıları da © kadar fayda vermemiştir. Piyasa i- lâçlarının içinde tecrübe ettikleri- nizi ve iyi netice aldıklarınızi kul- lanmakta devam ediniz. Hiç kul- lanmadığınız bir ilâcı da evvelâ ta rifnamesini okuyarak tecrübe edi- niz. Her hastalık için ayni ilâç kul la.ulmaz. Yeşil ve siyah basralar (Püseron), tırtıllar, kabuklu küçük böcekler, pamuklu bahralar, köş- niy, trips gibiler için her ilâç ayni tesiri göstermez. Mantarlarda bile kükürt serpilerek yerde göztaşı kullanılmaz. Bunun için tarifname leri okurken verilen izahatı iyice bellemelidir. Piyasada satılan ha- zır ilâçlardan tedarik edemiyenler bulundukları mahallin ziraat idare lerine müracaatla hususi ilâç ter- kipleri hakkında malümet alarak bunları kendileri hazırlıyabilirler. Çok sıkışık vaziyette kalanlar için hazır yapılmış ilâç getirmek mec buriyeti vardır. Mantar hastalıklarına karşı: Herem ağaç olursa olsun yapraklarını saran mantar hastalıkları çoktur. Bağların, seb- zelerin, çiçeklerin yapraklarını da saran bu gibi hastalıklar için en iyi are terkibinde kireç ve göztaşı giren bulamaçlardır. Burada bulamacını hazırlayabilenler, yani yüzde iki göztaşı ile yüzde iki sönmüş kireç , terkibini aşidsiz olarak yapabilen- Ter için mesele yoktur, Hazırlaması sa bilmiyenler ya Avrupanın hazır ilâcını veya asidsiz olarak hazır. lanmış yerli bağ bulamacını kul- lanmalıdır. Asitsiz olarak hazır- lanmış olan bu ilâçlar bütün man- tar hastalıklarını kökünden kaldı- Tan bir terkiptedir. Kullanılması da kolaydır. Ancak hangi nevi mantara ne vakit ve ne nisbette kul lamilabileceğini — tarifnamesinden bellemelidir. Bu her iki ilâç tecrü- be edilmiş ve çok iyi neticeleri gö rTülmüştür. Mantar hastalıkların- dan kükürtle tedavi edilen hasta- lıklar daha ziyade ilkbaharın"rutu betli havasının tesirile husule ge- lirler. Bundan dolsyi kükürdün bağlarda veya diğer fidanların yap- raklarında kullanılması da tekrar- lanmalıdır. Hiç olmazsa, eylüle ka dar ve yağmurlardan sonra yap- raklar üzerine kükürt 'serp- mek suretile etraftan rüzgürla ge- len hastalık sporları fidanlar üze- rinde yayılmadan ve çimenlenme- den mahvedilmiş olsun. BAFRADA: Azılı Bir Irz Düşmanı Yakalandı Bafra, (TAN) — Belalan ki uslanmak bilmiyen bir adam, yeni vakalara sebep olduğu için yakalan- mıştır. Bu adamın ismi Kadirdir. Bir kadını kırda sıkıştırmak suçundan 13 ay hapse mahküm edilmiştir. Fakat hapishaneden çıkar çıkmaz, evli bir kadını zorla ormana götürüp tecavüz- de bulunmuştur. Bu suçundan dola- yı da 14 ay hapis yatmıştır. Lâkin ha pishaneden çıkınca ilk işi, ayni kadı- ni köyün çeşmesi başında sıkıştırıp zorla götlirmek istemek olmuştur. Bu na imkân bulamayınca da kadının ba şını yarmiş ve kaçmıştır. Sonra, ayni kadının kocalı olan 45 yaşındaki ans İsinin evine girmiş ve zorla kadını na musunu kirletmiştir. Dayısının silâhım alarak köyde do Taşan bu azıh adam takip neticesinde - de yakalanmış, adliyeye verilmiştir.