Ancak iki bin kadar seyircinin önünde oynanan dünkü maçtan bir enstantane Yunan Muhteliti Dün Galatasarayla 3-3 Berabere Kaldı Fenerbahçenin 30 uncu yıl dönü- |lecisi uzun sürmiyen bir baygınlık mü münasebetile şehrimize davet e- dilen Enosis — Panatinaikos muh - teliti üçüncü maçını dün Taksim stadında Galatasarayla yaptı. Birinci maçında Fenerbahçeye ye- nilen, ikinci maçında Pera ile bera- bere kalan bu takımın kuvveti hak- kında kâfi derecede fikir edinen halk bu sefer fazla rağbet göstermemiş - ti. Sahada ancak, iki bin kadar se- yirci vardı Evvelâ Yunanlılar, biraz sonra da Galatasaraylılar sahaya çıktılar, Yu- nan takımı Peraya oynadığı 'kadro- yu aynen muhafaza ediyor, buna mu Izmir- Alsancaktan . Cemil ve arasına alan Galatasaray ta- kımı şu şekilde oynuyordu: Sacit — Iç Adnan — Musta- la, Salim, Musa“ —Sabri,. Eşfak, Gündüz, Basri, Bülent. Oyuna » Galatasarayın -hücumile başlardı. Müdafaada “kesilen bu. hü- cuma solâçıkları vasıtasile cevap ve- ren Yunanlılar, Galatasaray kalesi- | ni bir müddet için tazyik ettiler. Iç oyuncularının geriye gelmesile bu tazyikten yurtulan Galatasaraylılar solaçıkları vasıtasile mugabil akınlar yapmağa başladılar. 7 inci dakikada Galatasaray kale- Wk ciddi tehlikeyi atlattı. Yunan solaçığının çizgiye kadar götürerek geriye çevirdiği topu Yunan merkez muhacimi plâse bir şiddetle kaleye gönderdi. Fakat, sol köşeden içeri gi | Ten topu Sacit nefis bir plorjonla | kornere gönderdi. Çekilen korner avut oldu. Bu dâ- kikalarda Yunanlılaın sağlı sollu si kalesini sıkıştırmağa başladı İ geçirdi. Birinci devre bu vaziyet de- ğişmeden 2—0 Yunanlıların galebe- sile nihayetlendi. İkinci devrede Ikinci devreye Yunanlıların akıni le başlandı. Sağdan yapılan hücum- da merkez muhacimin şütü Sacidi aldattı ise de göğsüne çarparak geri | gelen topa Yunanlılar yetişemedi -| ler, soldan yapılan anl bir Galatasaray akınında Bülen- din çok sıkı Yunan kal harikülâde bir plonjonla kor tarak kurtardı. Çekilen kotner avu- ta gitti. Dakika: 10. Yunanlı sağaçığın se- ri bir şekilde sürerek ortaladığı to- pu yumrukla karşılıyan Sacit, kale- sini yeni bir tehlikeye soktu. Fakat, Beşinci dakikada kaleye girmek üzere olan topu Cemil | kurtardı. Galatasaray açılmağa ve Yunan 15 in- ci dakikada Büleniten çok güzel bir pas slan Bâsri sıkı bir şütle takımı nın birinci golünü yaptı. Henüz iki dakika geçmemişti ki, Galatasaray ka lesinin önü yine karıştı. Sacldin e- Wine çarbarak geri gelen topu Yunan İmerkez muhacimi üçüncü defa ola - rak kaleye soktu. Bu gole Galatasa- râylilar İtiraz ettilerse de hakem yan hakemine sorarak kararında israr eti Dakika: 19. Basri, geriden aldığı pası seri bir şekilde sürerek Eşfağa verdi. Eşfak ta sıkı bir şütle takımi- nın ikinci golünü yaptı. skınlarla Gâlatasatağ kalesini teh- dit ettiklerini görüyoruz. Fakat ka le önünde fazla çalım yapmak he vesine kapıldıkları için netice'ala - mıyorlar, 15 inci dakikaya kadar devame- den Yunan tazyiki yavaşlamağa ve sarı kırmızı mühacimler de Gündüz vasıtasile merkezden hücurü yâapma- ğa başladılar. Bu akınların -birisin- de kalecinin tutamadığı topu çok mü sait vaziyette yakalıyan Gündüz'a- celesi yüzünden kaçırdı. Dakika: 21. Merkezden ani'bir a- kın yapan Yunanlılara İzmirden ge- len oyuhcu Cemil kale yakınında fa vul yaptı ve Gasparis'in çektiği çok sıkı şüt Sacidin plonjonuna rağmen kaleye girerek ilk Yunan golü oldu. Dakika: 29. Yunan sağaçığı ani ©- larak Galatasaray kalesine aktı. O- nüne çıkan Adnanı çok ustalıkla at- latarak topu ortaya geçirdi ve mer- kez muhacim Tahat bir vuruşla ta- kımının ikinci golünü yaptı. Bu sayıdan sonra biraz canlanır gibi olan Gelatasarayhlar' soldan Bü lent vasıtasile hücuma geçtiler. Sı- kışınca kale önüne toplanan Yunan- lı oyuncular Alelusul bu tabiyele rine tekrar baş vurdular. Bu kala- balıktan topu geçirmek imkân-ha-» ricinde, 5 Bir dakikasında bütün Galâtasa - ray muhacimlerinin üstüste çektük- leri şiddetli şütler kâle önüne topla- nan Yunanlı oyuncuların muhtelif yerlerine çarparak geri “döndü. Bu sırada Galatasaraydan Eşfakla Yu- nan kalecisi çarpıştılar ve Yunan ka Dakika: 25. Sarı kırmızılıların mer kezden yaptıkları bir hücumda Gün- düzün Bülende verdiği nefis bir pa- sı Bülent sıkı bir şütle kaleye ha - vâle etti. Kaleci topu tuttu, tekrar kaçırdı ve Yunan müdafi! topu uzak lâştırdı. Lâkin hakem topu içeriden çevrilmiş 'addederek 'gol Kararı ver- di.'Yunanlılar bu sayıya uzun uzun itiraz ettiler. Bu sayıdan sonra oyun sertleşti, sahanın mühtelif taraflarında tekme | ler ve biribirinin üstüne çıkmalar görülüyordu. Son dakikalarda Salimle bir Yu - Banlı oyuncu yumruklaştılar ve o - yun daha çirkin bir şekil almadan 3-3 beraberlikle nihayet buldu. Tenis: Dün Yapılan Tenis Maçlarının Neticeleri Güneş ve Challenge kupalarının dünkü'neticeleri şöyledir: .İNişan - Hillel 6/3 6/4 Rotmann - Artin 6/2 6/4 Vitali - E... W. O. Ciray - A. Baldini 6/3 6/1 Ali Sarmet - Şevket 6/2 6/3 Hal - Nazaret 7/5 8/6 Somazzi - Hösnü 8/6 4/6 7/5 Fehmi - Parma 6/1 6/2 Stepan - B.. W.O. Ahmet - Raphael 10/8 8/6 Rotmann - Vitalis W. O. GÜREŞ: Tekirdağlı Ile Mülâyim Tutuşuyorlar İMülâyim, Yenişinciye Kadar Güreş Kabul Etmekle İhtiyatsızlık Etmiştir. | Bugün Taksim stadında Tekirdağ | lı ile Mülâyim yenişinceye kadar tu tuşacaklar, Kars Ali de Yeni Zelân- | dalı bir pshlivanla tutuşacaktır. Kara Alinin çarpışacağı Zolândal | yı iyi tanımıyoruz. Terbiyesi, a; başlılığı ve tevazuu ile kendini her- kese sevdirmiş olan sabık başpevli- vanımız Kars Alinin kati bir galibi- yet temin etmesini candan İsteriz. Tekirdağlı ile Mülâyimin güreşi- ne gelince; Mülâyim Tekirdağlı ile yenişinceye kadar tutuşmak şartını kabul etmekle hata etmiştir zannın İdayız. Çünkü Tekirdağlı Mülâyi: den daha genç ve daha kuvvetlidir. | Kuru güreşte bir kaç kere yaptığı İ teerübelerde Tekirdağlıyı bir kola- yına getirip yenememiştir. Bu vazi- yetteki bir güreşçinin uzun müsa - baka kabul etmekle kazanacağı şey lere bir türlü aklımız ermiyor. E -| yani sonuna kadar güreşler bir m etle yapılır. Bi ribirine yakın iki rakip müddetli müsabakalarda kozlarını paylaşa - mazlarsa yenişinceye kadar güreş #ecrübesine kalkılır. Yoksa bir saat ilk çarpışmalarda netice alabilenle- rin yenişinceye kadar güreş tutmak lüzumsuz ve manasızdır. afih Tekirdağlı ile Mülâyim n bir saatten fazla süreceği- şart olsa olsa gü- anı artırmağa yarar. Bir irdağlının mühim güreşlere | hazırlandığı bu sıralarda Mülâyim güreşi kendisi için iyi bir tecrübe ve nefes mihengi olur. Yalnız Tekir | dağlı takatini ve nefesini hakikaten denemek istiyorsa bugünkü karşı - Yayma clini o kadar çabme böbema- malıdır: Bir elde topürlayıp” bastırır ve hemen yenmiye çalışırsa ya bir münakaşa çıkar, yahut güreş yirmi,| otuz dakikada nihayetlenir. Bizce Tekirdağlı müddetsiz yanl ye nişinciye kadar güreşerek kendini hakkiyle mihenklemek istiyorsa, bu- rada bir aydır bekliyn küçük Ame- rikalı ile bu şartı kabul etmeli dir. Doğrusunu söylemek lizim ge- Hirse, küçük Amerikalıyı simdiye ka- dar herkesi tatmin edecek şekilde burada yenen olmadı. Amerikan ser best güreşinde hakem heyetinin pu- van hesabile galibiyet ilân etmesi usulden değildir. Geçen seferki Amerikalı — Tekir- dağlı güreşinde Amerikalının sırtı yerde üç saniye kalmadığı halde Te- kirdağlıyı galip ilân otüler. Eğer © güreşte Amerikalının kaçak veya fa- ullü güreşi hakem heyetince muva- fık görülmedise, müsaBakadan ihraç | ikararı verilebilirdi. O zaman Ame-| İ rikalının ihraç edilmesile Tekirdağlı | kazanmış olurdu. Halbuki hakem| heyeti böyle yapmadı. Amerikalıyı ih raç etmedi. Güreş neticelenmediği bir sırada Tekirdağlının hükmen ga- | ibiyetini ilân etti. Her ne ise, olan oldu O zaman sesimizi çıkarmamıştık, Fakat ma -| demki bugün Tekirdağlı lüzumu ol- madığı halde yenişinceye Xadar gü - İreş kabul etmiştir, hiç olmazsa, müd detsiz güreş lâzım “olam İle tutuş- sun.. Meraklılar da kati neticeyi öğ- renmiş olsunlar. Tekirdağlı bir aya kadar Jak Şe- ri ismindeki meşhur pehlivanla tu- sasen müddetsi | Meğer işin Içinde İş Varmış! Okuyucularımızdan o Ahmet Nusret Çakıroğlu anlatıyer: “Acele bir işim çıkmıştı. Şiş- liden İstanbula gelecektim. Oto- İ mobile binmek için bütçem mü- #nit değil, Tabii tramvaya de. | Zil, daha çabuk gitmesi icap eden | bir otobüse bindim. Fakat ne ka- dar yanılmışım: Otobüs, bir tür- lü kalkmıyordu. İçerde dört kişi « Şoföre yalvardık. Etme; ey: | işimiz, gücümüz. var, de- | dik.. Söz anlayan kim? | Tınmadı bile,, Sanki motörde bozukluk varmış gibi, birkaç ke- re kapağını açtı, kapadı, Lâmba- ları yaktı, söndürdü ve nihayet arkadaşı şoförün ziru ve ıstarile lütfen kalktı. Fakat dert bitmedi. * Yollarda 0 ne gidişti efendim bilseniz. Şo- för sanki karınen çiğnemekten | korkuyormuş gibi, kaplumbağa || , gibi gidiyer, on metrede bir du- | rup müşteri çağırıyordu. Neyse İ güç belâ Taksime geldik. Bir de ne görelim, bizden 15 -:20 daki. | ka evvel kalkan otobüs hâlâ ora- | da değil mi? | Biz geldikten sonrada biraz bekledi, Ancak müşterisini tama men aldıktan sonra kalktı. Şim- di de beklemek sırası bize gel- mişti. Ne yaparsın, basa gelen | çekilir. Bekledik.. Kalktık. Bin | müskülâtla İstanbula gel, Ta. bii en bizden sonra kalkan tramvaylar, bizden evvel geldi. ler. Sonradan anladım ki, meğer i- şin içinde iş varmış. Mesele şu: Otobüs şoförleri yevmiye değil, hasılattan para alıyorlar. Tabil otobüslerine mümkün olduğu ka dar çok miişteri doldurmak men- yle amma, yolcuların kabahati ne? Bu işleri bir yoluna | koyacak, bir nizam, ve işlerle uğ | | raşacak hir daire yokmudur? Futbol: Fenerhaliğa Beşiktaş Şilt Maçı Bugün 938 yılı Istanbul şilt şampiyonlü - ğu final maçı Beşiktaş ve Fenerbah- çe takımları arasında bugün Fener stadında oynanacaktır. Suat 15 te Beşiktaş ve Fönerbah- çe genç takımları arâsinda bir maç yapılascktır. Saat 16 da stlötizm fe- derasyönuncâ tertip edilen Maraton koşusu Fenerbahçe stadindan başlı « yacaktır. Pendiğe kadar gidip gele- İcek olan atletler; koşuyu stat dahi- lindeki pist üzerinde sona erdire »- ceklerdir. Koşuya girecek atletler şunlar - dır: Ankaradan: Selim, Hüseyin, Şev- ki, Mehmet. Istanbuldan: Hüseyin, Hilmi, Nu- ri, İbrahim. Izmitten: Galip, Ibrahim. Zonguldaktan: Necmettin, Cafer. Boludan: Hasan, Kütahyadan: Tevfik. Beşiktaş ve Fenerbahçe A takım- ları arasındaki şilt final maçına sa- at 17,30 da başlanacaktır. tuşacakmış. Şeri ile kapışmadan ev- vel uzunca sürecek bir müsabakada küçük Amerikalı Şerman gibi birile güreşirse kendisi için hayırlı olur; Çünkü Jak Şeri ne kadar geçkin olursa olsun pek tehlikeli ve serbest güreşin her inceliğini hakkile kavra miş bir pehlivandır. ————— Stepan « Fehmi 6/4 6/2 Ahmet - C... W. O. V. Binns - N. Balkan 6/1 7/5 Melih - Vedat Abut 4/6 3/6 6/2 6/2 6/4 Kris - Antopulos maçı hava karardı. ğından yarıda kaldı. Barutgücünün Bugünkü Maçları Bugün Barutgücü sahasında ya - pılacak maçlar şunlardır: Barutgücü gen; — Tutan gençler birliği S. 10 da. (Barutgücü alanın- da). Barutgücü B-— Karagümrük B. S. 18 te. Barutgücü A — Karagüm- rük A.S, 17'de. (A ve B takımları mavı Karagümrük sahasında yapıla- caktır.) MOTORSUZ Yazan: darma» ğe Grubun reisi Sanderson İse: — En iyisi onu Mele havale e- delim.. Mel, onu bir ağaçla tahta kurusu gibi eziverir. Bu işe ne der» sin, Mel? Mel, ağaç köklerinden bi rinde oturuyor ve susuyordu Skott, ihtiyatlı ve akıllı bir - damdı. Ortalık kararır kararmaz, ortalıktan kaybolur, gün doğun, ya kadar kimsenin gözüne gö mezdi. Karanlıkta beş dakikada-0- nu öbür dünyaya gönderebilirler. di. Skott, bunu gayet iyi biliyor- du. üze- Aren altı hafta geçti, Skott vaziyeti gittikçe tehlikeli buluyordu. İş esnasında daima $a- ğına, soluna bakıyor, gece olunca ortalıktan kayboluyordu. Bu grupta çalışan odunculardân Iki kişi - başlarında on tane de İ Skott olsa - buradan kaçmıya kâ- rar verdiler. Kararlarından kim- seye hiçbir şey mami On- ladıkları sırada, Skott, öle ğine hazırlık olmak üzere yüzünü gözünü “yikârtaklı “İneyguklü. sv Bunu; e Birkaç dike sonra, öğle yemeğine oturdukları zaman farketti, O Mel'i ve bir oduncuyu daha yanına çağırarak onlarla bir- likte nehre doğru koşmıya başla- dı.. Kaçaklar, hem nehrin akıntı- sından. istifade ediyorlar, hem de deli gibi kürek çekiyorlardı. Ya- rım mil kadar uzaklaşmışlardı. On- lar, Hem gürek çekiyor, hem de herhangi bir şeye çarpmamak için dikkatle sağa sola ve suyun içine bakıyorlardı. Bunların elleri ve kürekleri tıpkı çok rüzgârlı bir ha- vadaki yel değirmenlerinin kanat- ları gibi dönüyordu. Skott, nehir boyunca kâh ile kâh geri koşarak küfür ediyor ve: — Mel, çabuk bir kayığa atla, Yanına da birisini al ve şu melün Kanadalıları mutlaka ensele! Diye bağırıyordu. el, yanıbaşında durmakta 0- Jan odunculardan birine işa rel ederek, ikisi birlikte, orâda du- ran kayıklardan' birini suya sürdü. ler.. Mel, oduncuların en güçlü ve kuvvetlisi idi. Diğeri de buna yar. din edecekti. Odun kestikleri sahadan itiba- ren tâkriben iki, üç mil uzunlu. gunca nehir hiçbir zikzak yapmı- yordu. Yazın ve baharda bu nehir üzerinde bobinler için lâzım gelen kütükleri sal halinde sevkederler- di. Kış gelince nehir adamakıllı buz tutar, oduncular bu buzlar ü- zerinde yürüyerek ormana gidip gelirlerdi. Skott, dürbününü getirmek üze- re, odunculardan birini kendi ba- rakasına gönderdi. Mel ve diğr oduncu, kaçanların peşinden bütün hızlarile akmıya başladılar.. Her iki kayığın da kü- rekleri durmadan suya batıp çıkıs yorı kalkıp iniyordu. Mel'in ka- yığı yıldırım hızı ile suyun üze rinde gidiyordu. Kısa bir zaman sönra diğer kayığa yetişeceği aşi- kârdı. Mel ile arkadaşı suya da- ha yakın olabilmek için diz çöke- tek kürek çekiyorlardı. Kayık ar- kasında beyaz köpükten bir iz bi- akarak akıntı boyunca uçuyordu. Kürekleri. harekete getirdikleri Erskin Kolduel OTOMOBİL — Çeviren: B. Tok LE E0r0RaN sulardan, etrafa keskin bir yosun kokusu yayılıyordu. Oduncu dürbünle beraber Skott"- ün yanına geldi kott, oduncunun dürbünü alırken: — Bu melün Kanadalılara kaç- msnın ne olduğunu göstereceğim, diye bağırdı! İki kayığın arasındaki mesafe yirmi beş metreye kadar inmişti. Mel'in kayığı her kürek vuruşun- da diğer kayığa bir miktar daha yaklaşıyordu. Skott, dürbünü gö- zünden ayırmaksızın dikkatle bu yarışı seyrediyordu. - Oduncular, Mel'in kaçakları nasıl yakalıya- cağını iyice görebilmek için balta- larını bırakmışlar, sahile üşüşmüş- lerdi. Bu, her halde seyretmiye de- ger bir manzara idi.. Her halde Mel onları baş aşağı suya batıracak, iyi- ce nefessiz biraktıktan sonra, yarı ölü ve sersemlemiş bir halde ken- di kayığına alacak ve getirip Skot- ta teslim edecekti. Skott ise, öfkesini almak için şimdiden onlara gayet ağır bir iş tasarlamıştı. Metin siz an elinden Mel, her ve “dakika onlarda” ha fazla yaklaşıyordu. Bir an içinde iki kayık yanyana geldi.. Aralarındaki mesafe ancak bir kürek boyu idi. Sahilden bu manzarayı seyredenler kendilerini toparlamıya vakit bulmadan, Mel'- in birinei kayığı geetiğini, onu ge- ride bırakarak ayni hızla yoluna devam ettiğini gördüler. Skott, elindeki dürbünü öfke k le taşlara çarparak: — Vay hergele vay, diye söylen- di. Kadar öfkeli idi ki, bu küfüre den başka bir tek kelime bi- Je söyliyemedi, Mel, onu enayi ye- rine koymuştu. Skott, ayağı ile dürbününe vü Tüyor: — itler, hergeleler diye bağırıp, duruyordu. İki kayık ta artık gözden kayba : muşlardı.. Mel'in kayığı yarım mil kadar ilerde, gidiyordu. Skott, işçi- lere, işleri başına dönmelerini em- retti. Herkes yerli yerine gittikten sonra o da, ağır ve düşünceli 8- dımlarla çalışma sahasına doğru yollandı. Şu Mel Anderson olacak hergele onu iyice atlatmıştı. Mel, ertesi günü evine geldi: Ku- lübesinin kapısını açarak içeri gir“ di: Köpeği evin içinde uyuyordu- Meb'in geldiğini hissedince uyandı. Mel, ateş yakarak kendisi ve köpeği için yemek hazırlamıya koyuldu. Karınlarını doyurduktan sonra Mel, ahirdaki otomobili dışarı 6 kardı ve Sayne'nin oteli önüne Ka“ dar sürdü. Sayne otelin saharlığın- da; salincakta oturuyordu. Mel'in otomobile geldiğini görünce PÜ tün hızı ile sallanmıya' başladı. Mel, otomobili tam Sonye'nin Ö nünde durdurdu. Otomobilin #8 Pisini açarak köpeği ile beraber * çine girdi. Kapıyı kapıyarak eline bancosunu aldı ve Sayne için ç#” mıya başladı. Köpeği çöreklendi ve uyudW Mel çalmasına devam etti. (Arkası: Sayfa 8, sütun 5 19)