Fenerbahçe Tamşvarı 1-0 Beşiktaş Uçoku 6-9 Yendi Fenerbahçeliler, Yüksek Bir Oyun Çıkararak Alkışlandılar. Rumen Kafile Reisi, Fikret İçin "Balkanların En Yüksek Oyuncusu,. Diyor Fenerbahçe - Tamşvar maçından enteresan bir sahne Federasyonun kararile uzun za- mandanberi futbol sevenlerin oyunu- nu görmiye hasret kaldıkları Fener. bahçeliler, dün zümrüt gibi yeşil sa- halarında, sekiz bini aşan bir kal balık önünde tekrar göründüler ve Rumanya kupası finalisti Tamşvarı yüksek bir oyundan sonra 1-0 yen- diler, Büzı klüpçülerin menfi şayiaları- na rağmen stat tribünlerinin baştan başa dolması, yapılan bütün haksız- lıkların sarı lâcivertlileri sevenleri eksiltmeyip, bilâkis çoğalttığını gös- terdi, Kışla harabesinde değil, bakiki bir futbol sahasında seyrettiğimiz dünkü Fenertahiçe - Tamşvar maçın- dan evvel bayrak teatisi oyun, küfürsüz, tekmesiz ve futbol klas itibarile milli küme maçların- da şampiyon olan Güneşin oynadığı oyundan birkaç oyun müstesna çok yüksekti, Maçın tafsilâtı : Saat 17 de Tamşvar, siyah panta- Jon, beyaz fanile giymiş bir vaziyet- te sahaya çıkarak halkı selâmladı. Biraz sonra Ankaradan, gelen Yaşarı da aralarına alan Fenerliler sahada göründüler. Fenerin sahada görün- mesi şimdiye kadar hiçbir maçta gö- rünmiyen bir şekilde çılgınca alkış- larla karşılandı. Fenerbahçe: İşat, Aytan, Esat - Naci, Ali Rıza, Ya- şar, Şaban, Fikret Tamşıvar: Hikler « Gerber, Galagori - Kohu, İFarago, Yanosi - Büher, Fot, Stok Reyter, Perşam. Adnan Akının idare ettiği maça, Fenerlilerin soldan hücumile başlan- | dı. Fikret tarafından idare edilen bu hücumlar Rumenleri allak, bullak e- diyordu. Fikretin, tehlikeli ve kıvrak hü- cumlarını durdurmakta o müşkülâta uprıyan Müaariterr Yapma mke jefalar kornere atm Fenerin golü : Dördüncü dakikada Aytanın derin- leme pası Fikret, topu geriye doğru ortaladı. Rumen kslecisini aşan top, Yaşarla Naci arasına düştü. Yaşar sıkı bir şütle takımının golünü yapmıya mu- vaffak oldu Halk tarafından büyük bir tezahü- ratla karşılanan bu sayı (yaşa fede- rasyon) avazelerile nihayetlendi. Bu sayı Rumenleri bozmamış, bi is kendilerine gayret vermişti. Fa- kat sarı lâcivertlilerin çoktanberi sa- halarımızda göremediğimiz yüksek İve deplasmanlı oyunu karşısında tek P. y ş rar çenber içine girmiye mecbur kal- dılar. Açıklar vasıtasile Tamşvar ka- lesine sarkan Fenerlilerin müteaddit şütleri yüksek bir'oyuncu olduğunu isbat eden Rümen kalecisi tarafından kurtarılıyordu. Devrenin ortalarına doğru Rumen lerin de bir iki tehlikeli akınını gör- dükse de Hüsam ve Yaşarın ye- rinde müdahaleleri netice almalarına mâni oluyordu İlk devre, bu vaziyet değişmeden 1-0 Fenerin lehine nihavetlendi İkinci devre İkinci devreye Rumenler seri hü cumlarla başladılar. Bu sirada ka- zandıkları iki üç kornerden istifade edemediler Onuncu dakikaya kadar devam e- den Rumen tazyiki yavaş yavaş azal- mıya ve yerini Fenere terketmiye Hüsamettin - Yaşar, Faruk - M. Re' basladı. Fevkalâde bir gününde olan Fik- ret her yaptığı hücumda allak, bul- ak ettiği Rumen müdafaası karşısın- da âdeta bir umacı kesil Müdafaanın bütün oyu; Fik-| retin karşısında bir kere şanslarını! denediler. Fakat hiçbirisi muvaffak olamadı | Son dakikaları tamamen Fenerin hâkimiyeti ve çemberi içinde geçen | maçta stılan şütler Rumen kalecisi. | nin yerinde müdahaleleri ile netice MEDEĞİL. a K Maç, Fenerin ik dükikdlardı yöp-| tı tek golle 1-0 etler asıl oynadılar ? di, Galip Fenerbahçe & ını çoktan | örmediğimiz ve hasret kaldığı- adı. Yapılar | Beykoz takımının mütevazi ve kıymetli futbolcüleri Dün Taksim stadında oynanan Be- | şiktaş — Uçok maçı başında durgun ve oldukça zevksiz, ikinci devresin- de heyecanlı, sonlarında iki tarafın yorgunluğunu gösteren üç muht safhada yapıldı. Boyşiktaşlılar birinci devrenin ni - hayetine kadar üç gol çıkardılar. Fu- kat üç sayıya ve İzmirin hücumla - rına rağmen oyun heyecanlı bir map zara arzetmiyordu. İzmirlileri üst - üste kazandıkları kornerleri baştan savar gibi iştahsız çekiyorlar. ortada candan mücadele olmuyordu. Beşik- taşlılar da kornerlerden kurtulup mukabil hücuma geçtikleri vakitler Işi oluruna bırakmış halde ilerliyor- Jardı, Ikinci devrede müsabakanın çeh » resi değişti, Tik devreyi üç gole karşı sfırla mağlâp bitiren İzmirliler on beş dakika içinde iki gol maçın sonu hakkında tereddütler baş ladı. Bir müsabakanın heyecan kay- nağı olan neticenin (o meçhullüğü başları sarınca tabiatile oyun daha büyük bir alâka ile takip edildi. Oyunun neticesine on dakika kala iki taraf ta yorgun. düştüler, Topu | kapanın önüne geçmek, akına mâni olmak istevebilecek ovuncular var « .—.. Tamşvar Kafile Reisinin Sözleri Oyundan sonra (kendisiyle görüştüğümüz Tamşvar kafile- reisi bize şunları söyledi: — Fenerbahçe takımının o- yununu çok yüksek buldum. Bilhassa deplâsmanları hariku- lâde. Yegâne halayı haf hattı- nın muhacimleri takip etmeme- Muhacim hattında oynıyan o- yuncular süratleri, şütleri vü- itibariyle ta- iyi tarafıdır. Gelelim solaçığa (bu oyuncu Fikrettir.) Bu genç için fazla söylemiye lüzum görmüyorum, yalnız şu kadar söyliyeyim ki Balkanla- rın en yüksek oyuncusudur. Teeeeeeeeeeamaneas hücumlarda muhacim hattının sey- yaliyeti bilhassa şayanı takdirdir. Sa hadaki 22 oyuncunun en iyisi Fikret- ti. Rumenler, dün sabah şehrimize geldiklerinden 116 saatlik bir yolcu- luktan sonra Fenerin yüksek oyunu karşısında bu kadar dayanmaları ve zaman zaman merkezi Avrupa takım ları tarzında teknik bir oyun çıkar. maları takdire değer bir haslettir. Takımın eniyi tetafi kalecileri, ne kusurları kale önünde mü- olamamalarıdır. Hakem Adnan Akın maçı çok güzel idare etti. Tamşvarlılar ikinci karşılaşmala « rını salı günü Taksim stadında Pera ile yapacaklardır. ” akla gösterilecek kadar azaldı. Bu yüzden yuvarlak meşin ayağına ge nin hâkimiyetinde saniyelerce ka- nıyordu. İzmirliler üç gol çıkardıkları daki- kalarda kabiliyetlerinin derecesini İ meydana koyan bir oyun gösterdi - ler, Beşiktaşlılar, müsabakanın başın dan sonuna kadar tek başına oynu - yormuş gibi canla başla çalışan Hak- kının devamlı yardımlarile galibiyet ibresini ekseri kendi taraflarında bu- lundurdular. (Arkası sayfa 9, sütun 6 ds) j Milli Kümenin Son Puvan tv. Takim Güneş Beşiktaş Galatasaray Ücek Muhafız. Harbiye Alsancak R ğ eaeasaaeaeaaaamasaasaaeieesesikasieeüeeke “Borsa (o mübayaacısı Harvey Maksvel” firmasının mesul muha- sibi Pitserin her zaman mânasız du tan yüz! birdenbire bir anlık bir hayret kapladı. Firmanın şefi ve sahibi Maksvel, beraberinde fir manın genç daktilosu olduğu hal- de yazıhaneye girdi. Bu, sabahin saat dokuz buçuğunda olmu Maksvel içeri girer girme: — Bonjur Pitçer, dedi. Ve, âdeta üzerinden atlayacak- mış gibi, yıldırım hıziyle masasına koştu. Fakat o masanın üzerinden atlamadı, Masanın başına geçerek, kendisini bekliyen bir küme mek- tup ve telgrafı okumaya koyuldu. Maksvel'le beraber içeri giren genç kız, bir seneden beri bu firma nın daktiloluğunu yapıyordu. Genç kız, sade fakat zarif giyiniyordu. O zamanlar pek moda olan mühte şem “Pampadur.. biçimi saç tara- yışını istihdaf ediyor, gerdanlık, kolye falan taşımiyordu. Yüzünde erkeklere: “beni lokantaya davet © diniz.” diyen bir ifade yoktu. Üze rinde kül rengi basit bir rop var- dı. Bu kıyafet ona zarif bir sadelik veriyordu. Siyak zarif şapkasının bir kenarına, ucu altın gibi ışılda- eşil bir tüy takılmıştı. Bu sa- viyörde “und yor gibi, yüzünde mesut vardı, Pitçer, genç Kızın bu sabah hiç te normal hareket etmediğine dikkat etti. Çünkü genç daktilo, kendi o- dasına girip Omasa başına otu- racak yerde, hedefsiz olarak yazı hanenin içinde dolaşıp duruyordu. Hattâ bir defasında, sarahaten ken dini belli etmek için olacak, tâ Maksvel'in masasına kadar sokul- muştu... Fakat masanın başında oturmak ta olan makine, artık insan olmak tan çıkmıştı. O artık gırtlağına ka- dar işe gömülmüş, kendini mua?- zam iş makinesinin çarklarına kap tırmış Nevyork borsasının müba- yancısı idi, Maksvel, bir kar yığını halinde masasını örten köğtlar aramdan başını kaldırdı. Keskin, fakat lâ- kayt bakışı, o yesil gözlerini genç kıza çevirerek, âdeta öfkeli bir sesle: — Ne var?. Ne iş Genc kız gülümsiyerek: — Hiç birşey, dedi. Ve oradan uzakla nin içinde biraz « sonra mesul mühu e — Mister Pitçer, dedi, Maksivel yeni bir daktilonun alın ması hakkında size dün hiç birşey söylemedi mi?, Pitçer: — Evet söyledi, dedi. O bana. ye ni bir daktilo bulmamı emretti. Ben daha dün akşam, bize yeni bir daktilo göndermeleri için iş büro- suna bildirmiştim. Şimdi saat do- kuzu kırk beş geçiyor. Fakat henüz hiç bir müracaat vâki olmadı. Genç kız: — Şu halde, dedi. yerime bir yenisi gelinceye kadar ben İşime devam edebilirim, Genç kız, yeşil tüylü şapkasını her zamanki yerine astı ve masa- sı başına oturdu. Nevyork borsası mübayaacıların dan birini iş başında görmiyen adam, Antropoloji ilmini bildiğini asla Iddia edemez! Şalr: “saatleri havat dağdağasile dolu” Insanlar gr o BARAAEAAARAR B203 GUNAKANRA BES 1021 5000105903 0000 S09E1005. iki Günlük Hikâye dan bahseder. Halbuki bir borsa mübayaacısının değil, yalnız saat- leri, fakat dakikaları, hattâ sani- yeleri bile tıklım tıklım işle dolu- dur. Bugün Harvey Maksivel'in en meşgul günlerinden biri idi. Tel- graf cihazının bitmez tükenmez şe ridi hiç durmadan uzuyordu. Ma- sadaki telefon, her saniye titreyor, yazıhaneyi çınlatıyorda. İş adamla ri yazıhaneye girip çıkıyor, ve her birisi, parmaklığın arkasında otur- makta olan Maksivel'e müracaat e- diyorlardı. Bunlardan kimisi neşe- Mi, kimisi mahzun, kimisi yavaş, ki misi sertti. Yazıhane hademeleri, ellerinde telgraflar ve birtakım kâ gıtlar olduğu halde birer hayal gi bi gidip geliyorlardı. Yazıhane kâ tipleri, tıpkı fırtınalı bir havada geminin güvertesinde dolaşan ge- miciler gibi, yazıhanenin içinde sağa sola yalpa vurarak dolaşıyor lardı... Hattâ Pitçer'in lâkayıt yüzü bi- le canlanır gibi olmuştu. Bugün Nevyork borsasında fırtı nalar esiyor; sağnak halinde yağ- murlar yağıyor; tipi halinde karlar »: buz dağları yürüyor; ya- nardağlar infilâk ederek kızgın W rıyor, ve bütün bunlar, bi- yatür halinde Maksivelin yanhanesinde tekerrür ediyordu. Maksivel sandalyesini bir kena- ra çekmiş, iş görüyordu. Bir kap- lan çevikliğiyle telefondan telefo na, masadan kapıya koşuyordu. Bu hümmalı iş arasında Maksi- vel, birdenbire siyah bir kadife şapkanın örttüğü altın gibi sarı, kı vırcık bir saç demeti görür gibi ol du... Önünde uzun boylu , zarif bir kiz duruyordu. Kizım yanıbaşın- da Pitçer vardı, Pitere'in her ha- linden, kızın geliş sebeplerini an- latmak istediği okunuyordu. Niha yet patronuna hitap ederek: — Matmazel, iş borsasının gön- derdiği dak ur, dedi. Maksivel bir yarım dönüş yaptı. Elleri kâğıtlarla ve telçraflarla dop dolu idi. Kaşlarını catarak : — Ne daktilosu diye sordu. — Bizim daktilonun yerine ge- len daktilo, yeni bir daktilo bulk mam hakkında siz bana dün akşam emir vermiştiniz!.. Maksivel hayretle gözlerin! seti: — Galiba siz çıldırmışsınız Pit- çer dedi, Ben size bövle bir emir nasıl verebilirim?.. Miss Lesli bir Senedenberi kendi vazifesini mü- kemmelen başarıyor. Kendisi bura dan ayrılmak arzusunu gösterince ye kadar, daima vazifesi başında kalacaktır. Miss, bizde münhal-hiç bir yer yoktur. Siz de Pitcer, iş bü rosuna telefon ediniz de bize yeni- den daktilo falan göndermeye kalk masınlar... Yeni gelen olursa onları da kabul etmezsiniz! (Sonu yarın)