“YANn Çocuk Navesi - ÇOCUKLARA HİKÂYELER : Oturduğumuz eve yakın nehre doğ Tu açılmış iki tane mahzen vardı. Bu — Ne güzel tesadüf. Bugün bura- larda kimsecikler yok. . Ayhan cevap verdi: — Daha iyi, daha iyi.. Oynarken — bizi kimse rahatsız etmez.. — En önde ben olduğum halde hepi- — Miz içeri daldık. Yarım saat yürü- yüşten sonra Canın kaybolduğunu gördük. Onu aramıya koyulduk. Yeraltında Geçen Tehlike etrafa göz gezdirdik. Az sonra — bir araba tekerleğinin çenberi gözümü- mesin diye karanlıkt> çalışıyor, onu herhangi bir mânie rastladığımız za- man yakıyorduk. Birkaç zaman son- ra dehlizin pis havası başımıza ağrı- lar, midemize bulantılar getirmiş, her üçümüz yorgunluktan bayılacak hale gelmiştik. Başka zaman olsaydı, bu iş bizi o kadar yormıyacaktı. Fakat diri diri Ansızın gökgürü ü andıran bir ses bizi olduğumuz yerde sıçrattı. Yanımıza gelen Cana bunun ne ol- duğunu sorduk: — Vallahi, bilmiyorum, dedi. — Galiba büyük bir kaya yerinden ğümüz manzaradan dehşetle örktük. — Bir haft i yağan yağ ın olmak korkusu sinirleri- misli artırmıştı. Canın yanında acıktığımız - vakit, yemek üzere kahvaltı da vardı. Kah- valtıyı üçe taksim ederek kuvvetimi- zi biraz yerine getirir ümidile yedik. Bir çeyrek saat istirahatten sonra tekrar işe koyulduk. Bütün gayret ve ihtimamıza rağ- lamışlardı. Birdenbire Can, hıçkıra hıçkıra ağlamıya başladı. Mutlaka bir çaresi miş: Müş ve kapıyı tıkamıştı. Bir müddet titriyerek biribirimizin — yüzüne baktık. Vaziyetimiz oldukça fena ve tehlikeliydi. Birkaç saniye karasız bir halde olduğumuz yerde tesirile yumuşıyan üst tabaka çök- çi , artık, buradan çık- mamıiza imkân yok. Diyordu. Diri diri gömüldük, Bu vaziyette ne kadar kaldık pek iyi tayin edemiyorum. Bu sefer ümit- sizlik her üçümüzü de sarmıştı. ” mizi germiş, yorgunluğumuzu birkaç || “(KÜÇÜK YAZICILAR MÜSABAKASI Küçük okuyucularımız: 'TAN — ÇOCUK sizlek için bir küçük yazıcılar müsabakası açtı. O günden- beri birçok yazi şiir aldık. Bazıları, yarın için bize çok şeyler müjdeliyor. Bir Türk çocuğuyum. Şimdi küçüktür çağım, Anne büyüdüğüm gün ben asker olacağım, Çelik gibi, tunç gibi benim elim, ayağım, Bir elimde tüfeğim, bir elimde bayrağım, Anne büyüdüğüm gün ben asker olacağım. * Orduya hazırlandım. İzci oldum bu yaşta, Yurda siper olacak göğsüm yarın savaşta. Taburum yürüyorken gideceğim en başta, Anne büyüdüğüm gün ben asker olacağım. * Bayrağın gölgesinde yürüyorken ileri. Herkes bana diyecek: Ne şanlı Türk askeri. Kimse beni tutamaz, dönmem sözümden geri. Anne büyüdüğüm gün ben asker olacağım. Yurduma göz dikeni kalbinden vuracağım. KEMAL AKYÜZ Hepsinin başkadır rengi, Seslerinin ahengi. Buna derler özgenlik. * Ey Türk İyice anla, Yurdun bu gidişini. Ben onları çok severim, Sanki, hep ötüşerek, Derler severiz seni.. TlRün HŞN £. Paşa orta okulu No. 44 K. Paşa orta okulu 1 de 127 Ben ki küçük yaşımı Okurum, hür yaşarım, Karlı dağlar aşarım. SERAN K (l TT T ANmn Çocuk Navesi 3 ÇOCUKLARA FIKRALAR : Tatil Yaklaşırken Bütün yıl çalıştınız, didindiniz, ar- tık umuyorum ki, hepiniz güzelce imtihanlarınıza çalıştınız, hepiniz iyi numaralar, aferinler alarak sınıf geç ç çeceklerdir. Tatili, dört gözle beklediniz, bol, bol koşmak, kırlarda dolaşmak, çiçek kelebek toplamak için can attığınızı biliyorum. Oynamak, gezmek sizin hakkınız! Fakat çocuklar, ilk zamanlardaki öğütlerimden birini hatırlatayım: İnsan nerede bulunursa bulunsun her vakit düşünmiye, gördüğü şey- lerden, hâdiselerden hisse kapmıya çalışmalıdır. Tatilde bir çok yenilil lerle karşılaşacaksınız, sayısız şeyler, insanlar ksini: Yeni yeni arkadaşlar edinecek, bil- mediğiniz bir hayli mevzular öğrene- ceksiniz, her yeniliği yür, nasıl yaşar? Çiçekler nasıl yetiştirilir, çiçekle- rin ömrü ne kadardır? Bunları ken- ölçülür. Ne kadar çok şey- bilir. ve öğrenirseniz hayatta ©o kadar hür- met görür ve o kadar çok muvaffakı- yet kazanırsınız. Bunun için çocuklar şuna dikkat et melisiniz, insan her saatinden, her gününden istifade etmesini bilmeli- Yelkenli Araba Çin büyük bir memlekettir. Orada pek çok garip şeyler bulunur. Bu ga- rip şeyler içinde faydalı ve iyileri vardır. Meselâ, şu yelkenli araba. Bu ara- ba yalnız Çinde bulunur. Rüzgâr hız- h ve ayni istikamette estiği zaman, yelkenli araba süratle ve kolaylıkla gidiyor. Resim, yelkenli arabasına yükünü yüklemiş ve yorulmadan sanki oto- mobildeymiş gibi rahat rahat giden seyyar bir Çinli satıcıyı gösteriyor. Pulculuk ve pul meraklıları dünya- da pek çoktur. Pos Bizde bile bunun heveslilerine her yerde rastlanır. Res mini gördüğünüz pul bir İsveç pulu- dur. Bu pul, İngilterede bir artırma es- nasında bizim paramızla otuz bin li- raya satılmıştır. Küçücük bir kâğıt ifTE BUNU | BİLMİYORDUM / Hintli Kadınlar nın resmini koyu yoruz. Bu adalar Kaliforniya körfezinde- dir. Kadın burnunun her iki tarafile yanaklarını vernik ve siyah boya ile boyarmış. Oralarda böyle boyanan kadınlar en şık sayılıyorlar. * Boru Ağızlı Hayvan Kivi denilen bu Ç hayvan Avustralya N Ü adasında yaşar. NY Yerdeki böcekleri iyerek — beslenir. SAğzı uzun bir boru ga benzer. Yerdeki böcekleri toplamak için * Acayip Yazılar ıKahkaha*ğ”â Vakit Bulamamış Öğretmen — Bu * Tedavi Edilmiş Ş Hasta — Sağırlı- Bimı tedavi ettiği- d nizden dolayı size teşekkür — ederim, doktor. Doktor — Beşyüz lira.. Hasta — Altı yüz lira mı? Doktor — Hayır, hayır ne müna- sebet yedi yüz lira.. » Açıkgöz Aysel oyuncakçı dükkânına — girdi. Satıcı kadına bez- den bir bebek gös- terdi ve fiyatını — ç men elektrik fenerindeki pil bitmiş- || —» fş & Acagl i ağzını toprağın içine daldırıyor ve bi- | sordu. Satıcı: B İ gL H yinbkta kalımışak. Hür Yaşarım Civcivlerim Hai yetam öen * zim limonatayı içtiğimiz kamışlar gi| —— İkt lira! diye cevap verdi. S Bağimi a 4 n uzun düşün- i indeki bö tİnOBİ z İA bÜĞE Dehhz_: ilk "gırdıgımız zaman kor- LA SK Veğ Tüelüinii; BAEboŞE Yakılan ŞAğikr'nez 30 'i L_ k bi toprağın içindeki böcekleri “hop!,,| —— İki lira mı, peki şu huyu_k bebek kudan birer köşeye kaçan fareler, ya || Her tarafta eğemenlik ü şatan şeyler ne- n Liralık Pul — |lüye yutüyor. küçet rasalar, birer birer yine çıkmıya baş- || Ü'kemiz hür yaşıyor. Amma kümesleri dar. dir? Gelebek nasıl doğar, nasıl bü- — On lira.. — Oo.. On lira pahalı, küçük kar- deşime hediye alacaktım onu.. — Sana iki lira ikram ederim. — kayarak yuvarlandı. Haydi gidip ba-İni bulup kurtulacağız diye beyhude || — Sen de gözünle gözet. Ah te gözmllüke, Üeülm. dinizi yormadan, gezerken, eğlenir- Si ta pulundan kolek- — Öyleyse şu iki liralık.bezden be Bkirm. yere onu teselliye uğraştım. Nafile! | | — Utusun her işim.. ci e ken öğrenmeyi de ihmal etmezsiniz. WS4 siyon yî(pağ'laâm beği ver. bERiLE ae DŞ a a çi * lerede görseler beni YA TU SA YN sayısı pek ziyade- Kapıya geldiğimiz zaman, gördü-|İradesini ve soğukkanlılığını kaybet- , orce Bir 4 başında, Hep önüme düşerek, İnsanın bilgisi, görgüsü, çoklukla Haa * Yazısını Okuyamamış Öğretmen talebeye vazifelerini dağıt- tıktan sonra: — Hiç kimse ba- nâ bir şey sorma- * d a n e KŞ M a yi Size her hafta 4 İki h: kapısı ağaçlar vel|ze ilişti. Can da bir tahta bulmuştu. Fakat siz de bilirsiniz ki, bu yazıların hepsini birden çıkarmamıza İmkân ğ RHLYA ğ b 4 * * ntîarlı:.örîî;::ü pibi va ğ ğu N Hemîn Fi A EER purçîsi— yok. Sıraya koyduk. Her sayımızda birer İkişer basacağız. Sonunda da ara- tiniz, veya geçeceksiniz! gerek Afrika, ge- kadağbîcç ne’a IM“:— a p SSt a fi "'ı’ gea z larında mecmuamız yazıcıları tarafından bir seçme yapılacak ve en güzelle- | Şimdi dersler bitti. Yalnız dokuz rekse diğer kıtala- ÖnEaERİRİ zenler oldukça derin ve uzundu. Si-|le toprak yığınlarını yukardan aşağı Fine hediyeler verilecektir. Küçük yazıcılarımız; TAN — ÇOCUK sizden da- aylık çalışmanız sona erdi. Artık bol n lileri: ğ zeretini söyle ba- - ğ el i yerlilerine ait /| ze anlatacağım vaka burada geçti. — |itiyordum. ha güzel yazı ve şlirler bekler.. Yalnız yazıların uzun olmamasına, ve ço- Bol'dinleşinek. Srsrlük bela B Daz AdZE üsler kalım? Ş Sonbaharın güzel bir günü idi. İki| Canla, Ayhan gelince, onlar da el- Gukları, yani sizleri alâkadar eder mevzular seçmiye dikkat edin emi? ea ü ha Bo_î Ş i"" -e zı; -« B siyeoa Çocuk — Görüyorsunuz ya, bay 3 arkadaşım Ayhan ve Canla beraber |lerindeki tahta ile toprakları alıp u- YAT eZ Değkeiine el SSi DEŞE d Bür öğretmen nefes ne efeseyim. Ş — bu yer altı mahzenlerinde oynamiya | zağa atıyorlardı. | e :“:k' SA A iAra ERAUE' aç e Yorüz Ha Jiria Ancak derse yetişebildim. Mazeret karar verdik. Kapıya geldiğimiz'za-|” Bu suretle ne kadar zaman çalıştı- || BEN ASKER OLACAĞIM * Blla yeritiş, eş DDURGAA adar aramıya vaktim kalmdadı. fi — man can dedi ki: ğımızı bilmiyorum. Lâmbanın pili bit Anadoludaki yavrularsa, yaylâla- larının yerli Hint- ğ ra çıkacaklar, bağlara, bahçelere gö- lilerinden bir kadı- f sın, der. O zaman Çetin ayağa kalkarak: — Affedersiniz, bay öğretmen der, Yine işi bırakmıyorduk. Toprakla- rı bir yana atmıya uğraşırken büyük bir toprak yığını umduğum gibi be- dir. parçasına bu kadar para çok değil mi? Kemal Akyüz' — Bu kazanın, biz kapıya yakınken ' Bravo küçük Kemale.. Ne kadar güzel, ne kadar olgun bir şiir. Adeta insanın Hayatı akı ü erimize yıkılmamış olduğuna şük- ımızın akışında daima şunu A f j i eg K 1 BİR Na N a Vazifemin altına yazdığınız yazıyı ©- rediyorduk. Eğer böyle bir şey vukü ':"i" l"anmî dâgd'Bkap'?m b ;“ onun yazdığına inanacağı gelmiyor. Samimi olarak söylüyöruz ki, küçük Kemal, ğ K?""_“”"” bulundurmalıyız. Dünya, Garip Bir Al kuyamadım. l y, bulmuş olsaydı halimiz haraptı. ;n :; î::—îî: î;rl;şık“bıî;îıîsğ::n ; bir çok ağabeylerinden çok daha güzel, ve düzgün yazıyor. î bir kitaptır. Bu kitabın bütün sayfa- arip Bir Iıhıpof — Yazdığım şu: ”Senin yazın oku- — Ayhan: Yeri öydmlatü. Helk, şükür-hir'de. lillı.n : # Tarını okumak, hiçbir insana nasip ol Ahtapot kocaman naklı değil!,, K — Haydi, öbür kapıya gidip baka-İJik açabilmiştik. Hayata kavuşmuş İi — “Hür yasarım, güzel bir şiir. Cidden küçük İlhanım yaşından umulmıyacak € mamıştır. Fakat bu kitabın daha faz-| muazzam ve kor * hm, dedi. olmak sevinci ile geçirdiğimiz tehli- ||i Fsdar güzel.. Onun bu yolda devamı çok iyi olur. Küçük İlhanı tebrik eden E la yapraklarını çevirebilenler haya-|kunç bir deniz ha Spor Havadisi Heyhat ki, burası çoktan çamurlu |(kenin büyüklüğünü farkedememiş- || Tarık : : tında ve ölümünden sonra da anıla-| vanıdır. Bu - deni. y ğ ı Tareğlii ,i;d""î," :’"“""'“ş'“' . |tik. Fakat ertesi günü başımıza gelen | | — — küçük Tarıkın Şiiri kendine mahsus bir hususiyeti olan bir çocuk - yazısı.. D — cak bir hürmet ve sevgi görecekler- ğ?""“:_ ;“"“—5 veşğîım Arâı;;;îa l:ilâ eâ:ı ş;îıiıiı Ş M gğ::ı,. ::i;î yenend Y İi lerden i okudu-||Ü zaten onun en büyük muvaffakıyeti bu noktadadır. Civcivlere karşı, çocuk- dir; S DAYĞ ŞNŞ ŞBDN NC garip ve — tuhaf bir huyu var. Yakalandığı ve esir edildiği zaman iri uzun anı yiy lerin yazıları acayiptir. Eski Mısırın fatını kim aldı. Hiyeroglif yazısını andırır. e— — — Bilmiyorum, Amerikanın yerlileri, yazılarını 'ben spor havadislerini okumam efen manda i üstüne yazıy . | dim. A Kendi Gibi Sanmıs Sevim ile anne- si sokağa gezmiye çıkarlar. Yolda ik” kolu kesik bir a dam görürler. Sevim bunun kar şısında annesine: — Anne bak zavallı adam, der, he- sap yapmak için pabuçlarını çıkara- © cak ta ayak parmaklarını sayacak değil mi? |dik? Gittikçe artan bir üzüntü il ğ Hokrtnn LA e | v n bir tü ile e-|ğum zaman vücudümü bir ürperme l ların duyduğu sevgi ve muhabbet ne kadar güzel ve ince buluşlarla anlatılmış.. | Gixide göcakler İdinya Hubidin | nizdeki elektrik lâmbasını kapata- |sardı. Ve bir daha bilmediğim, tehli- || — Aterin küçük Tarıka.. | am! dedim. Çünkü biraz sonra pil| keli ve fena yerlere gidip oynamamı- | ” — a bitecek ve büsbütün karanlıkta kala-| ya andettim. oĞ ll ALPLE BABASI yapraklarından pek çoğunu okuyan insanlardan biri olmıya çalışın! — Can, titriyen bir sesle mırıldandı: — Acaba mahv mı olduk? — Ne olduğumuzu bilmiyorum, dı- şardan gelecek bir yardımı da bekli- |yemeyiz, çünkü buraya girerken bizi hiç kimse görmedi. Korku içinde titiremekten başka jir çaremiz kalmamıştı. Kapının önü e yıkılmış olan toprağı, taşı, kaya- Tarı kazmak bir menfez açmak ta im- sızdı. Elimizde hiçbir âlet ve vası- yoktu. ir demir parçası bulmak ümidile Alpin canı gezmek is'l'iyârdu. Zavallının bisikleti yoktu amma o kolayını buldu.. $