13 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

13 Nisan 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—<— 13.4 giz Yeni Evliya Çelebi Tetkikleri: m Üsküdardaki eski Valde Camiinin çini panolarından bir görünüş Dünya Çiniciliğini Şaheserlerini Toplıyan Bir Mabet: Valde Uamii sküdardaki eski valde kül- liyesi mimari, yazı, irfan, Sıhhat ve içtimai yardım tarihi ba- kimından fevkalâde mühimdir. Tam teşekküllü bir hayır ve irfan Müessesesi olan bu manzume; Bo- Bazı, Marmarayı ve Halici ayakla- ran altına bir Şark halısı gibi seren bin tepenin tatlı yamaçları Mezrine serpilmiştir. Bu manzume Murad snasi © Nurbanü Sultan Yaptarmıştır. . Hadika-tül-Cevami Sahibi bu manzumenin medrese, darülhâdis, darülkura, imaret d Tüşşifa, sübyan mektebi, misafiı bane ve çifte hamamdan müteşek- kil olduğunu haber veriyor. (1) Bu muhteşem tarih yadigârları- nm hepsini bir yazıya sığdırmıya imkân yoktur. Okuyucularıma bu Rün yalnız cami ve medreselerini gezdireceğim: . Cenup tarafındaki avlu kapısın- dan içeriye giriyoruz. Mabet sağı- mızda kalıyor. Birkaç adım ilerle- Yince camiin kıble kapısının açık dığı geniş, şadırvanlı avlusuns çı- kıyoruz. Camlin önünde mermer Sütunların yükselttiği geniş ve yay Van bir saçak altında demir par- maklıklarla çevrilmiş bir son ce- maat yeri var. Mabedin buraya açılan pencerelerinin üstünde bi - rer yağlı boya tabloyu andiran ya zılı çini panolar gözleri, gönülle Tİ çekiyor, Büyük kıble kapısının Üstüne asılan levhada şu kitabeyi okuyoruz: Nurbenü © zatı pürismet Tarafı hayre eyleyip növbet Etti bu mabedi iâtifi bina Habbeza reyi ahsenü ziba Eseri hâmdır bu hayri güzin Oldu tarih: Zehi bihişti “berin 991 Bu kitabe camiin 991 H - 1583 M Yılında yapıldığını gösteriyor. imdi içerdeyiz: Ş Mihrabındaki ve yanla- rırdaki çinilerden fışkıran bahar ve renk ihtisamı güneş pencereler» den boşalttığı ışık şelâlesile karış- Miş, göz ve gönül büyüliyen bir Manzara yaratmıştır. Çinilerdeki yüksek ve erişilmez Sanat kudreti mabedin nevi şabsa- ha İnhisar eden mimar) hususiyeti Nİ unutturuyor, Yalnız Türk çini- sheserleri burada bahar Şirekleri ve renkleri halinde can- lanmıştır. Hiçbir milletin tarihi bu kadâr yüksek ayarda çini yapıldı- ğı kaydetmiyor. Bugün de yap lamaz. Yarın için de yapılamıyaca- #rı söylersek isabetli bir kehanet» te bulunmuş oluruz. Mihrabın. yan Paneların ve yazıları ihtiva eden kisimların çinilerindeki renkler ve Gizgiler o kadar keskin, canlı ve im cifiğinin İN SOYAZAN: | “İ.H. Konyalı ; haaa Koca Sinanın son eserlerin- den biri: Üsküdarda eski Valde Camii tizaçlıdır ki, bilhassa yazıların ara sına serpilen papatya. menekşe ve lâlelere insan elini uzatıp bunları burnuna götürmek hissini duyu - yor. Üstünden 366 yıl geçtiği halde renklerinde hicbir solukluk. sırls- rında ince bir çatlak bile yok Ze minler gayet parlak, fırın renkleri katiyen biribirine karıştırmamıştır. Pişirilirken mercan veyahut de- mates allığı alan kırmızıların asıl zeminden biraz yüksek kalışı çini- lere müstesna bir ahenk veriyor. Koca Sinan mimarisile atbaşı yürüyen ve Süleymaniye cami ve türbesinde başlıyan tekâmül Türk çiniciliği teski Valde) de sanatin eri silmez bir şahikasına yükselmiştir. Çiniciliğimiz bu tepeden Çinili ca- mi kademesile yavaş yavaş düşe- rek Yenicami çinilerinden sonra çökmive başlamıştır. Hırsız eller mabedin içindeki çi- nilere o kadar uzanamamış, fa - kat dığardaki - sağlı sollu - pano - lardan epeyce parça aşırılmıştır. Mabedin » mermerden oyulmuş minberi de bir sanat şaheseridir. Mabetlerde loşluk ve uhrevi ko- ku aramayı esas tutanlar bu cs- mie girince derhal fikirlerini değiş tirirler. Diyebilirim ki, İstanbulda hiçbir mabet bu kadar ışıklı ve iç açıcı değildir. İnsan çinilerin ö - nünde gönlünden büyülenmiş bir âşık huşuile donup kalıyor. Burası yalnız bir mabet değil, yüksek bir müzedir. Bu müzenin yalnız çinile- rini, yazılramı değil ufacık bir ta- şın bile iyi saklamak tarih yadi- girlarının üstüne titriyen cümhu- riyet idaresi için bir borçtur Ma- bedin mihrabı dışarıya doğru taş - i Nİ Yk debei Üre yanlarındaki ikinci çifte kubbeler mabedi sanat şemasına havalandı. racak iki kanada benziyor. Müez- zin mhfelinin sağ ve sol altındaki tavanlarda Türk tezhipçiliğinin, kalemkârlığının en vüksek örnek- lerini buluyoruz. esefle ve yürek acısiyle görüyoruz ki, bunların ba- zı parçaları çökmek üzeredir. Sağında ve solunda iki minarö- si bulunan mabedin iel gibi dış manzarasi da çok caziptir. Mimar- larımızı hiç tetkik edilmiyen mi- mari tarihimiz için müstesna bir tip olan bu mabede çağırıyorum. Üzerinde dursunlar; tarihçilerin vazifelerini kolaylaştırsınlar. Baki nuz Hadika sahibi ne diyor: “İptida camiişerif bir kubbe ü- zerine bina olunup Pir Ali nâm bir kimesne mütevelli oldukta iki ta- rafına ikişer kubbe zammeylemiş- tir. Küre emini Elhaç İbrahim-A- ğa bu camiin mütevellisi bulundu- ğu esnada tamir ettirmiştir... (2) İlâve ve tamir tarihlerini söyle- miyor. Ve bir vesika da göstermi- Yor. Tamire aklım eriyor. Fakat Pir Alinin camiin iki yanlarına dört kubbe ilâve ettiğini bir türlü ka- bul edemiyor ve cami bugünkü şek linde yapılmıştır, diyorum. Mimarla rımızdan bilhassa bu noktanın tet- kikini rica ediyorum. Evliya Çele- bi camiin inşasından yarım asır kadar sonra da bu yan kubbelerin varlığını tasrih ediyor. Şu halde Hadika sahibinin iddiasının boş ol- duğunu kabul etmek zarureti hâ- sıl oluyor. çinin çinileri kadar dışınm emsalsiz tenazurile de na- zarı dikkati celbeden bu pırlanta eseri kim yapmıştır? Bu esere kim yakışırsa o yapmıştır. Şimdi per- vasızca bütün dünyaya ilân edi - yorum: Camiin de dahil olduğu bu manzumeyi yüce Türk dâhisi Mi- mar Sinan yapmıştır. Bu eser Mi - mar Sinanın son eserlerinden biri- si ve yahut en &on eseridir. Bunun mimarı şimdiye kadar kimse söy liyemiyordu. Her camide bir evliya izi arıyan Hadika sahibi süküt e- diyor. Eski müzeler müdürü .Ha- lil Ethem mabetlerin bilhassa mi- marlarım göstermesi lâzimgeldiği (eamilerimiz) adi eserinde Hadika /Devamı 9 uneuda, TAN > İslim (GAŞMAKALEDEN'MABAT) Arkadan Gelen (Başı 1 incide) kimsenin “hatırına gelmiyor. Vaziye- te ancak fırsatlar hâkimdir. Fırsatı yürütüyor, daha doğrusu yürüttüğü- nü zannediyor. | eee söz tütmanın kârlı bir şey olduğunu tecrübeden gö- çirmek ve öğrenmek için binlerce s€- nelik bir inkişaf geçirmiştir. Medeni: yetin şiddetle ihtiyaç duyduğu istik- rar, söz tutmanın temin ettiği emni- yete ve itibara dayanır. Bugünkü sö- zünü tutmıyanın' yarın söz tulacağı- na kimse İnanmaz. ; Bu itibarsızlığın bedeli de mutiska şu veya bu suretle ödenir. 21 Mayıs 1935 tarihinde B. Hitler Rayiştaz Meclisinde dünya sulhüne dair söylediği bir nutukta şöyle de mişti: “Almanyanın; Avusturyanın dahili Avusturyayı W- bir Anşlus yapmıya ne niyeti, ne de arzusu vardır.,, Fırsat uygun görülünce bu kati ifadeye tağmen Anşlus olmuş, bit- miştir. İşte yeni, büyük Almanyanın etrafında bir telâş ve endişe havası yaratan âmil, bu karafsızlıktır. İtal- yada dahil olduğu halde birçok mem İeketler kendi kendilerine sorüyor- lar: “Acaba bundan sonrası ne ola- cak? Almanya cenup denizlerinin ha- vasını bu kadar yakından. aldıktan sonra duracak mı? Elli kilometre yaklaştığı Triyesteye mi inecek? Tu- na yoluyla Karadenize inmeyi mi cazip bulacak? Eski Avusturyanın Selânik siyasetini kendisine kalmış bir miras mı sayacak" ir köşede Roma, Londra ile fı- sıltı halinde konuşarak müş terek bir Akdeniz cephesi kurmuya çalışıyor. Diğer tarafta birtakım kü- çük memleketler, harici tazyikin ya- kınlığı karşısında $ıkı bir dahili bir- lik kurmak ve biribirler #WAK ADAYACıNA sy UY OLAR. GUTUMAE cü br azlığın bütün. yaygaralarına rağmen milli Macaristan kendini Or. ta Avrupadan ziyade Balkanlık âlemi ve yakın görmiye başlıyor. Küçük İtilâfın Orta Avrupa rolü, umumi ci- han siyasetine geçiyor ve Rumanya ile Yugoslavya, herşeyden evvel Bal- kan memleketi olduklarını eskiden çok sıkı bir ölçüde duyuyorlar. Avusturyanın, 11 Nisonda mera simden geçen ilhakı, kurulu bir mu- vazeneyi sarsıyor, fakat bunun yeri- ne yeni birr muvazene kurmak için derhal birçok kuvvetler el altından harekete geçiyor. Bu manzara karşısında şöyle bir ü- mit uyanıyor: Acaba Avusturyanın zorla işgali neticesinde birkat daha bozulan dün- ya emniyet ve İstikrarı, cenuba doğ- Tu düyülan yeni tazyik karşısında a- caba eskisinden kuvvetli bir surette canlanmıyacak mı? Bu ümide bir şartla bağlanmak ça- izdir. 1914 senesindenberi şu. veya bu suretle devam eden Cihan Harbine insaflı, hakkaniyetli bir umumi ba- rışla nihayet vermek ihtiyacının ni- hayet Fransada ve her yerde duyul- ması ve silâhsızlanma yollarının bu sayede açılabilmesi şartiyle Fransadü Daladye ( hükümetinin milli bir kabine sıfatiyle karşılanma- sı ve ittifakla itimat reyi alması şunu gösteriyor ki Fransa bile çok uzun devam eden derin uykusundan niha- yet uyanmıya başlamıştır. Ahmet Emin YALMAN SAFRANBOLUDA : Bir Kadın Için Bir Delikanlıyı Öldürdüler Safranbohı, (TAN) — Eflâni na- hiyesinde tüyler ürpertici bir cina- yet olmuştur. Emirler. köyünden Mustafa oğlu 24 yaşlarında Ömer, yni köyden Kâmil ve karısı Vahide tarafından, bıçakla muhtelif yerle - rinden yaralanmak ve boynundan kesilmek suretile öldürülmüştür. Ka iller yakalanmıştır. Bir kadın mese lesinin cinayete sebep olduğu söyle- niyor. yaklaş- kolliyan ve yakâlıyan taraf, gemisini | azetecilik dünyasının Napol yonu sayılan Amerikalı Hearst, 24 yaşında babasından Examiner gazetesini âldı alalı, yük sek dehası sayesinde, âdeta bir gezete imparatorluğu kurmıya mu vaffak oldu. Amerikanın büyükçe şehirlerinin hemen her birinde bu adamın muhakkak gazeteleri ve radyo istasyonları vardır. Fakat geçen hafta yetmiş beş yaşına gi- ren bü matbuat Napolyonu, iş dün- yasından elini eteğini çekmek ve dağınık menfastlerini toplamak is- temiş, New-York ( noterlerinden Clarence Shearn'i bu işe memur et miştir. Hâdise haber slınır alınmaz yal nız Amerika tarihinde değil, bü- tün 'dünya tarihinde eşine nadir tesadüf edilir bir şahsiyetin orta - dan çekilmek üzere olduğu anlaşıl- mış ve büyük bir muhiti, endişeler kaplamıştır. o Çünkü, Hearst'ün (5000) er sterlin maaş alan ve ss- yıları (100) e varan evet efendim- elleri, kral saraylarında - görülen İhtişam içinde izaz ettiği misafir - leri vardır. Kullandığı adamların ücret ve masşları senede 11 milyon İngiliz lirası tutuyor. Ve bütün bu adamlar istikbal endişesine düş - müş bulunuyor. Buna mukabil onu Amerika halkının en âdi insiyak - larına hizmet eden, onu bir fa- şist otokrat sayan hasımları bu ricati derin bir memnuniyetle kar şılamışlardır. B ir aralık Amerikalılar, onun servetini, nüfuzunu kud » retini sayacak bir kimse bulunma» dığına, Hitlerin bile bu işi yap- mıya müktedir olamıyacağına ina- niyorlardı. Çünkü Hearst'ün 126 korporasyonu, ve 250 bankada he- sabı vardı. Dört yıl önce servetinin 44 milyon İngiliz lirası tuttuğu söylenmişti, Çalıştırdığı müessese- ler 28 gazete, 13 mecmua, 8 rad- yo istasyonu; 2 sinema kum - panyası idi. New-Yark'ta 8 milyon, başka yerlerde 5 milyon, değerinde em - lâki vardı. Meksikadaki arazisinin genişliği 900,000, Kaliforniyada - kiler 270,000 dönümdü. Amerika» nın en zengin altın madeninde $1 bin hissesi vardı. Fakat Hearst'ün en amansız düş- manları bile bir naşir sıfatile nüfuzu nun azalmasını şahsi servet üzerin de tesir edecek mahiyette görmü- yor. Maden kuyularından ve zira- atten temin ettiği istifadelerse, de vam edip gidecektir. Hearst'ün yaşayışını gözönü- getiren en güzel sözler şunlar- ne dır: “Büyük bir odanın içindeki, bü- yük bir sandalyeye büyük bir a- dam oturuyor. At yüzüne benziyen uzun bir yüzü var. Kalin enseli ve iri kemiklidir. Size baktı mi, buz gibi mavi gözleri içinize işler. Ve bu iri adam, sözlerinize, inanarak, dinler, Fakat bu adam Yalnız bak tığı ve gördüğü şeye, yani, antika bir vazoya, bir tel yazısına, yahut, gazeteye inanir.,, Hearst yıllardanberi zillerden, telefonlârdan, trenlerden, otomo- billerden ve tayyarelerden müte - şekkil bir âlem içinde yaşıyor ve çalışıyor. Amerikanın otuz mil - yon gazete ve mecmua okuyucusu» Du idare eden, 90 memlekette çı- kan 2200 gazeteye yazı satan bu adam ise hayatında son derece mo dern olduğu halde ruhen, orta çağ- larda yaşar. Ve San Simeon mali- 'kânesinde bir derebeyi gibi hükü- met sürer, Buradaki beyaz mer - merden yapılı evi 13 üncü asırdan kalma şatolar gibi kuleli ve kemer lidir. Kemerlerinin sayım 45 ten fazladır. Hearst aklına estikçe bu eve yeni kanatlar ilâve eder ve ya- hut bazı kanatları yıktırır. Her ta- raf ışıklar içinde yüzer ve silâhlı muhafızlar her yerde göze çarpar, Evin içinde, İngiltere parlâmen- tosunun toplanma salonu genişliğin de bir yemek odası, en büyük de- miryolu istasyonundan farksız bir misafir odası, ve bir sinema var- dır. Duvarlay süsliyen eşsiz sa nat eserlerinin biri 75 bin İngiliz Matbuat Napolyonu Hearst, Gazetecilikten Çekilmiye Karar Verdi Gazeteciler Kralı Hearst lirası kıymetindedir. Yatak odala- rının birinde Kardinal Rişliyönüh yatak takımı duruyor, Hearts'ün misafirlerinden biri diyor ki: “Yatak odası, bir harem ile bir İtalyan sarayı arasında bir şeydi. Hesrst tayyare ile San Sime- on'daki evinden kalkar ve Üç sa- at içinde yemyeşil köylerle dolü olan çiftliklerine gider. Burada da misafirler için muhteşem daireler ayrılmıştır. Hearst, Three Bears'ta bulunduğu zaman burada yılan- lar çok olduğu için misafirlere 26- hir aşısı tatbik edilir. Hearst, son derece misafirper - ver bir adamdır. Misefirleri, ba - zan aylarca ikamet ederler ve ev sahibi tarafından unutulacak “ale gelirler. Matbuat Napolyonu, hergün 86- kizde kalkar, 8,30 da kahvaltı “© der, iT e'kedar Kâtiplerile ve m&- murlarile görüşür. öğle yemeğini yedikten sonra dinlenir 5,30 da de nizde yüzdükten sonra tenis oynar ve akşamları mütalea meşgul olur. Onun gazeteciliğe ait bilmediği bir şey yoktur. Linotipter başlıya- Tak gazetenin teshihine kadar her işle meşgul olmuştur. Fakat Hearst sosyalizmin Amansız düşmanıdır. Amerikanın büyük barbe girmesi. ne muhalefet etmiş ve Milletler Ce miyetinden hariçte kalması için her şeyi yapmıştır. Onun bir aralık Kö- baya gönderdiği bir fotoğrafçı bu memlekette sükünetin hüküm sür. düğünü ve geri dönmek istediği- ni bildirmiş o da şu cevabı ver - miştiz “Siz resim almayı düşünün. Ben de muharebeyi hazırbyacağım,, 37 yıl önce Amerika Cümhurrei- si Mak Kinlay öldürüldüğü zaman Hearst'ün gazeteleri şu sözleri yaz maşlardı: “Fena adamlardan kurtulmak için onları öldürmekten başka ça- re yoksa bu çareye başvurmak rektir. v.. ke Şevin son zamanlarda Fa şist olduğu söylenmiş hattâ bir aralık gazetesinin istihbar ser. visini 40 bin sterline Almanyaya satmış olduğu ileri sürülmüştür. Er büyük ömeli Cümhurresi olmaktı, Fakat bu emelini tahakkuk ettire. memiş ve bu yüzden çok acı müca- delelere girmiştir. Hearst'ün varisleri beş oğludur. Hepsi de babalarının çalışıyorlar. Bunların Ül sk ei vid son günlerde balayını geçir « mir ne Londraya gelmiştir. Ka- 3 si iyimi nın en biçimli kadını Hearst'ün eşsiz sanat koleksiyonu 3 milyon İngiliz lirası kıymetinde. dir. Bundan üçte #kisi satılmıştır. Hearst. Universal havadis servisi. ni de başkasına devretmiştir, Fakat, bu matbugt imparatoru mun tahtı da sarsılmaktadır. Yağ . niz.bu sarsıntı Henist'i yere yuz lamıyacaktır. İİİ... Mİİ...

Bu sayıdan diğer sayfalar: