— 17-9-937 Halkı Eski Bersimd'e Üfürükçülşr Nasıl Aldatıp Soyarlardı ersimliler, yatalak hastala- Ttak Ta çok acırlar. Onu kurtar İçin büvücüden tutun da ve- :;sımihatlem kulak bile asma halde hekimlere kadar mü ğ“t ederler. Tedavi usulleri, ha %::'lzılar için daha olgundur. hastalıklara çok defa çare ,_m“'mızıu Esasen eski Dersim ka ha & göre, en şerefli ölüm, bıçak , "Mavzerle, tabanca ile olandır. bi ı"îllere karşı sureti umumiyede Yük bir acı ve ıstırap duyarlar. :unn hâtrralarını unutmazlar. He- !:u ölü kendi büyüklerinden biri * Ohun adına menkibeler icat edi ,, © hayattaki hizmetlerini kudsi |* kadar eriştirirler. Ölenlerin di- ıqhyaeğiue kanidirler. Fakat öli Maneviyatından meded u- j 4 veîDersimli ölünce, aile efradı bası başında toplanır ve ağ | hf'rıimıi silenin ileri gelenleri, da daki; öleceğini anladıkları Tek itibaren harekete geçe- k Yemek hazırlamıya, davarlar k"u;ye, ekmekler pişirmiye baş- ) iş bu?te tarafta cenaze için hususi ta Yaptırılır. Köylünün bir kısmı Tezarr kazmakla, diğer bir kısmı ' Oraya konulacak taşları tedarik %mquu] olurlar. Öleni, köyün ya biş Yamalak kuran okumasmı bilen !q'fiam yıkar, Bunun için üç dö- n tantasi bulurlar, Yıkamaâ işini hll;: üzerinde yaparlar. Cenazeyi Si sarmak âdettir. Konu kom- ı".lîle efradı, akraba olanlar cena- lar Üzerine para atarlar. Bu para ' Yıkayan, su döken ve tabutu “Pana âittir.. KI lüler için dini merasimi Se- Üa yitler yaparlar. Ölü ne ka- %“hsin olursa Seyidin göstere- Öt ihtimam da o nisbette artar. %' fakirse - bir merdiven tahta- Böm İYice bağlanır. Omuz üzerinde %meeek yere götürülür. Mezar, Yel kazılmıştır. İçi duvarla çev- İştir.. Cenaze, içerisine pa- Bak Serilmiş sandığa bırakılır. Ka- —ntgvilenir. Mezarm içine 10 .. 15 Dim ( etre yüksekliğinde taşlar ko .%;ınleti.ne toprak atılır. Bundan mqhbışa ve ayak tarafına yarım qmîrtifumda birer taş dikilir. seyitlerle hatırlı adamların rbey'k larr üzerine taştan birer koç €li konur, Üzerine ölenin adile l.,_ in adı ve ölüm tarihi yazı- lip Koçun üzerindeki kabartma si- q,o“!mi. ölünün bir müsademe- O, Silâhla öldürüldüğünü anlatır. im oğlu veya torunu, büyü- ım Zaman babasının hasmından Üsüp Jühla öç almak mecburiyetin M—hCenazede bulunanlar, dağıl- '%lh doğruca eve giderler. Hazır M Yemekler yenir ve beyanı ta- Edilir, evlere dönülür. Fakir- k_“iîin hususi tabut yapılmaz. ' Bene lahit yoktur. Mezarda bir ta , Müm yakılır. Ölümden bir haf Hı;:'“ matemde bulunan aile, yqpırmirîyan denilen bal helvası Bapy Bu helva yufka ekmeklere bara, ” komşulara, dostlara, akra- dağıtılır. Bu arada helva gön Üz ol &ilelere et çorbası içirildiği ı,n.u;'—_Hler sene 3 Kânunusanide y;ı_p" li bütün aileler, yağlı ekmek mez"ı&r' O gün, her ailenin kendi z"'la a"mı ziyaret günüdür. Ha- Daşma ” VASIr ekmekler, ziyaret es & fakirlere dağıtılır. "S'İn'ilerln rüya hakkındaki ker kı. Efîakkîleri cok gariptir. Der .ek“n;, Nsan uyurken ruhu sinek Zer S Birer. Bedenden çıkar, ge- Nra yine bedene gelir. Rü- Rüı—mü:_'f Obedenden çıktığı zaman! 'dükten sonra ruhun be Yazan: Lâtif Erenel Dersim kadını, artık bu kıyafetten kurtuluyor a KM dene dönmiyeceğini, fakat harici â- lemle münasebette bulunarak &srra- sile bütün hayvanlara gireceğini söylerler. Dersimliler için çekilen a zap, cehennem ve sürülen safa cen- nettir. Dersimin en büyük derdi, kan davaları idi. Maktulün adam- ları, ahbapları, en yakın akrabası, mutlaka intikam alırlardı.. İntikam hissinin daima köklü kaldığını bilen katil çok defa kaçar, usanıncaya ka dar gezer, dolaşır, memlekete dön- düğü zaman da ya öldürülür, yahut dehalete mecbur edilirdi. 12 İmam aşkına maktulün, katilin akrabası- na 12 kuruş vermesi, bütün kini u- nuttururdu. Çünkü, 12 kuruşu ve- ren ailenin kivresi olurdu. Maama- fih, maktulün en yakın adamına bir iki tarla vermek te barışmayı te- min ederdi. ersimliler, büyü bilmezler. Bazı kimselere büyücülük atfederler, Fakat bunlar, büyücü değil, gözleri, zekâları kuvvetli, şey tana benziyen aldatıcılardır. Fala bakarlar. Bir tel ipliğe bakarak ta- lih okurlar. Bazah yıldıznameye ba karak zar atarlar. Suya bakarak gelecekten haber verenler nadirdir. Muhindiye bir saat mesafede bulu- nan bir köyde Gazal adında bir ka- dın var. Bu kadının diğer ayak ta- kımı falcılara nazaran baş kâhin ol duğunu söylüyorlar. Gazal, ayni za manda üfürükçüdür de... Su ve ip- likle fala bakan bu kadın şimdi ça- lişmıyormuş. Gazal hakkında bana şunları anlattılar: “— Gazal, cinnete tutulmuş sanı- lan hastaları yatırır. Sonra hasta- yı baş parmağile tutarak haberi ol- madan kaldırır, istediği gibi söyle- tir. Bu suretle üşüşen cinleri alır.” Halk cahil olduğu için telkine çok müsaittir. İşte bazı açıkgözler, tel. kini kolaylıkla yaparlar, halk üze- rinde müessir olur, ceplerini doldu- rurlar. ski Dersim de hemen he- men önüne gelen üfürükçü olmuş, halkı soyarak fazla gelir te Mmin etmenin yolunu bulmuştu. Üfü rükçülerin muska diye yazdıkları şey, kargacık burgacık, anlaşılmı- yan çizgilerle dolu kâğıt parçaları- dır. Vaktile adamın biri, hastala- nan köpeğine bir muska yazdırmak istemiş. Zamanın tanınmış üfürük- çülerinden birine müracaat etmiş, hediye olarak ta bir koyun vermiş. Nihayet, kısa bir muayeneden son- râ muska yazılmış, hayvanın boğa- zına takılmış, biraz sonra da has- ta köpek kurtulmuş. Adamcağız, köpeğini dirilten bu muskada ne- ler yazılı olduğunu öğrenmek me- rakına düşmüş ve yedi kat muşam- banın içindeki kâğıdı çıkarmış, şun- ların yazılı olduğunu görmüş: Tama ettim etine, Muska yaptım itine Iyi olursa olsun Olmazsa bacakları sahibinin eline u saçma şeyleri, Bu üydur- Maları görürler, bilirler, fa kat inanışlarını hiç bozmazlar, Sağ gözün seyirmesi can sıkıntısıne, sol gözün seyirmesi sevinç geleceğine delâlet eder. Kulak çınlaması ,için şunu anlatırlar: “— Görülmiyen büyük bir ağaç vardır. Bunun üzerinde bulunan yüzbinlerce yapraktan her biri bir insana aittir. Sarararak düşen yap rağın sahibi ölür. O yaprak düşer- ken kimin yaprağına dokunursa o adamın kulağı çınlar.” Haftanın salt ve çarşamba gün- leri uğursuz sayılır. Salı günü yola çıkılmaz, Çarşamba günü çamaşır yıkamak doğru değildir. Her gün çıkarılan tereyağı cumartesi günü- ne kadar saklanır. O gün tuzlanır ve yerine konulur. Eski âdetlere gö | re, Dersimde ev yaptırmak hayli mühim bir meseledir. Bu da üfürük çüye ihtiyaç gösterir, ÜUfürükçüler, bu işte de külliyetli para vururlar. Bik defa ev yaptıracak olan I adam, herşeyden önce bir ü fürükçü çağırır. Evinin arsasını gösterir, Uğurlu bir yer olup olma dığını sorar, Üfürükçü, yıldızname- yi açar. Bir kâğıda arsanın yerini, ev sahibinin adını yazar. Ve sonra kâğıdı evirip, çevirip üzerinde mü- him! bir hesap ameliyesi yapar, Ni hayet, evi oraya yapmanın uğurlu veya uğursuz olacağını söyler.. Ne- tice üzerinde fazla izahat istenmez. Üfürükçü uğursuzdur, dediyse evi başka yere yapmak lâzımdır. Bu hükme aykırı olarak hareket eden aile, yeni evinde rahat ve hayat bu- lamaz. Evin temeli atılırken fevka- lâde merasim yapılmaz., Sadece bir kurban kesilir. Kurbanm başı, ilk konulacak temel taşının altına bı- rakılır. Kurban eti, usta ve amele- lere dağıtılır. Evin kapısı yerine ta- kılır takılmaz üst pervaza bir yu - murta, yahut nal asmak âdet ol- muştur. Söğütte Yangına Karşı Tedbirler Söğüt (TAN) — Jandarma kuman danı Tevfiğin himmetile, yangın ihti maline karşı hükümet konağı civarın da bir su deposu ve hâvuz yapılmıya başlanılmıştır Hükümet konağı için-|' de de itfaiye tesisatı vücude getiril- miştir. ——— Söğüdün Yeni Kaymakamı İşe Başladı Söğüt (TAN) — Yeni kaymakamı mız Salâhattin gelip işe başlamıştır. Pek geri kalmış olan #:asabamız ken- disinden himmetler beklemektedir. Ilk iş olarak iktısadi vaziyetin ıslahı yo- lunda tedbirler almacağı ve tenvirat işinin hallolunacağı ümit edilmekte- dir. —H Söğütte Panayır Söğüt, (TAN) — 7 Eylülde açılan panayır, 10 Eylülde kapanmıştır.. Bu sene panayire civar kasabalardan da ha çok iştirak edildiği görülmüştür. ——— Kardeşini Yaraladı Osmaniye, (TAN) — Teno köyün- den Bekir oğlu Güre Ahmet, Musta- fa ve Mehmet kavga etmişler, netice- de Ahmet av tüfeği ile kardeşi Mus tafayı yaralamıştır. Yırtık ÇoranlaGezen Tengin Bir Dilber Dünyanım en zengin kadmı Barbara Hütton, geçenlerde Lon dradan Parise gelmiş ve Van Reventlow adlı bir Alman pren- sile evlenmiştir. Bayan Hutton'u karşılamak üzere Paris tayyare meydanına giden gazeteciler ve fotoğrafçı- lar, gayet garip bir şey görerek hayret içinde kalmışlardır: Dünyanın en zengin kadı- nınm çorabında koca bir delik varmış. Barbara Hutton ve kocası bi ğ]ackie Koogon; Evleniyor ğ // // Sessiz filmin en meşhur çocuk yıl- dızi ve Şarlonun sevimli arkadaşı kü- çük Jackie Koogan artık büyüdü, 22 yaşma bastı. Hollywood'dan gelen hâberler Jackie'nin evlenmek üzere olduğunu bildiriyor. Müstakbel zevce- si de bir sinema artisti olan sarışın ve dilber Betty Grable'dir. Öğrenil - diğine göre, Jackie 18 teşrinievvelde, nişanlısı tam 21 yaşına bastığı zaman evlenecektir. Av Köpeği Ticareti B ; Iyi av köpekleri yetiştirmek yal - nız bir zevk değil, ayni zamanda mü- him bir ticaret ve bilhassa ihragat işi dir. Buna son zamanlarda Merkezi Avrupada çok ehemmiyet verildiğini söylüyorlar. Yukarıdaki resimde cins bir av köpeğini vazife başında görü- yorsunuz. | ” | farksızdır Yeni yolcu tayyarelerü Yüz Yıl izin içi, bir Evvelki Yirmi Günlük Yol Bugün İki Saat Ankara muhabirimizden: ayyareyi bütün haşmetile havada değil, ancak yerde ve yakininde görebilirsiniz. Doğ - rusunu isterseniz bu “yirminci asır kuşu” lâstik tekerleklerinin üze- rinde iken yalnız haşmetli değil, biraz da korkunç görünüyor. Bu birkaç tonluk külçenin bir iki da- kika sonra boşlukta korkusuzca u- çabileceğini hayretle düşünürsü- nüz. Fakat daracık kapmın önüne ö- nüne basamaklı merdivenin dayan dığını görünce de yarı tecessüs, yarı “yükselme” den beklediğiniz güurur hissile ona doğru yürüyor ve artık korkuyu ve endişeyi bir ya- na birakarak bu dar fakat güzel kompartımana yerleşiyorsunuz. “Korku ve endişe” sözleri tayya- reye ilk defa bindiğim için benim dilime munis geldi, Fakat hava is- tasyonunda bu sözler ve bu sözle- rin ifade ettiği hisler çoktan unu- tulmuş ve gülünç ölmuştür. Tanın- * pilot Tahir Maner;o-gümr; tek- likeli ve heyetanlı üuğçüuşlarmı anla- tırken bile, soğukkanlılığını zerre kadar kaybetmiyor, otobüs veya o- tomobilden bahsediyormuş - gibi “indim”, “bindim,, lâflarının üs- tünde duruyordu bile... üz metre kadar, hafif sar- Y sıntılarla yerde uçtuk, Ben bir yandan pilotu da görebileyim diye en öndeki sağ koltuğa yerleş- tim., Fotoğrafçı arkadaşımız arka- yı tercih etti. Nafıa Vekâletinin teftiş heyeti reisi B. Şefikle, Hava Yolları idaresinin değerli müdürü B. Sabri orta koltuklara, Akşam muhabiri Ömer Nakip sol koltuğa gömüldüler, Harekete hazırlanırken başma- kinist ellerimize birer küçük zarf tutuşturmuştu. Tecrübeliler derhal zarfları yırttılar ve içinden çıkan pamukları kulaklarma yerleştirdi- ler. Havalanışımızı solumdaki arka- daşın işaretile anlıyabildim. Top- * raktan çok sSessiz ve belirsiz ayrıl- mıştık. İlk anda, bütün ömrünü toprak üstünde geçiren bir adamın ondan yavaş yavaş uzaklaşmasın- dan mütevellit bir gariplik ve has- ret duydum. Hem ilerliyor, hem yüksel'yorduk. Bütün dikkatimi pilotun hare- ketleri üzerinde topladım, Her şey- den evvel görünüşiyle yolcuya en büyük itimadı veren pilot Tahir a- yaklarile dört pedal kullanıyor, el- lerile de direksiyonu idare ediyor. Geniş bir virajla şehre doğru dö- nüyoruz. Yerde iken iki adam bo- yu uzunluğunda görünen pervane havada kayboldu ve boğuk bir gü- rültüye inkılâp etti. iz yükseldikçe şehri hangara bağlıyan asfalt yol darlaşıyor ve uzuyordu. Üzerinde kim bilir kaç kilometre ile akan otomobiller zemberekle işliyen oyuncaklar gi- bi gülünç ve zavallı görünüyor, he- le jnsanlarm' hareket halinde oldu- ğu bile belli olmuyordu. Yolda ça- lışan ameleler, biz de o yulun üze- rinde iken insan cesametindelerdi, 200 metrede birer kuzu kadar kü- çüldüler, 500 de birer nokta oldü- lar. Ankara, yakm bağları, mesire Başvekil İnönü tayyare ile seyahati tercih eder yerlerile havadan bir göl halinde görünüyor. Evlerin, apartımanların sokakları kaybedecek kadar sık- laştığı merkezden muhite doğru a- çıldıkça bir genişlik ve ferahlık his- sediliyor. Düz ve muntazam yollar Etliği, Keçiöreni, Barajı merkeze bağlıyorlar. Atatürk bulvarımın üstündeki demir köprü iki ayrı şehri biribi- rinden ayırıyor zannedebilirsiniz. Henüz tam manasile imar plânının törpüsünü yememiş olan eski şehir kısmı nizamsız ve plânsız uluor« ta serpiştirilmiş evlerden mürek- kep acayip bir manzara arzediyor. Fakat beri yanda ideal bir şehir örneği, üzerinde zevkle işlenmiş bir eser görüyorsunuz. Burası Yeni- şehirdir. Geniş bulvarın iki yanm- da biribirine muvazi veya amut yollar, muntazam kareler ayırıyor; evler hep birer yeşillik kümesinin ortasında ve ekseriyetle ayni bi« çimde inşa edilmişlerdir. | ankaya cennet kadar güzel bir yerdir. Bulvarı, iki ta- raflı akasyalar, dereyi meyvalı ve meyvasız fakat, yemyeşil ağaçlar kapatmıştır. Biribirine muvazi ge- len bu iki yeşillik Atatürkün köş- künde birleşiyor. Köşk, havadan bu çok cazip dekorun ortasında sa- de, bâsit ve fakat haşmetli bir manzara arzediyor. En müşkül- pesent zevkleri tatmin edebilecek kadar ihtimamla — işlenmiş çiçek bahçelerini alçaktan uçarak göre dük. Ankaralıların deniz hasretini masmavi fakat köpüksür suyunda dindiren baraj bir yılan gibi kıv« rıla kıvrıla dağların arasına yer- leşmiştir. Önündeki gazinolarda si- yah kümeler var. Bunlar, pazar« larmı geçirmiye gelmişler.. Mar- mara ve Karadeniz havuzları birer avuç su, çiftlik emsalsiz bir koru. dür. Ve.. iniyoruz. Toprağa kavuştu- ğum için memnun, tayyareden ay- rıldığım için mağmumum. Kemal Zeki