y Li İZİ LALUUR $ Hrm SGOBEN SAYA LE LİLAZFTE AS Bk va. —- za GN m ii me — SADE era SN RE E N m 3.9.0937 TAN Sündetik Gazete | A ASMUHARRIRI | TAN» met Emin YALMAN birde hedefi: Haberde, fi- Tün, her şeyde temiz, dü: Size mimi olmak, kariin *si olmıya çalışmaktı! a “ÜNÜN MESELELERİ İ 1 Başa Temmuz ile 1937 Eylülünün Dig; | i arasında bir kıyaslama ya- DA yla, Cihan Harbinden da- bor, la faclaya sürüklenmekte Hüray, 22 hükmedeceklerdir. Harp n belki en nazik buhran dev. Xa siriyoruz. iz Milletler Cemiyeti nizamın- "$u veya bu hâdiseden do- aşalar içinde değiliz. Bir| beri, milletlerin hak ve hür ait enternasyonal inanca- 'gİsinin henüz meriyette ol- herkesi süphe ettirecek bir | ne ?i, tag Eüden Cenevre cephesi her | Pek, iç, <ovenant siperlerini terkede. | #tmektedir. Bu tam bir boz- Tij dur, yoksa Milletler Cemiye-| Üyeleri $ kuvvetleri manevra kabi- keş, Nİ muhafaza etmekte midir- Marya kat yalnız karada, denizde ve) Mng, e, bankada, piyasada ve Mana, cihan üstünlüğü barışçı ve devletlerin elindedir. Yeni si- aktşga Yarını da onlar lehine ol-| Fakat bir tarafın tespit et- ağ hazırlık devri müddeti, he ik, f için de, mümkün olanı ka-| Mühleti diye telâkki edilmiş- lü ol umumi bir uzlaşma| Min gittikçe azalmakta ol Mer iki tarafım şartlarının da bi yi derine karşı ilik vasfı * kabul e- ker. Müyg *li cephe ayrılığının ehem- Ün, 0 külçüksemeyiniz: Bu ayrıl. , menfaat kaygısmı bile n- unu görüyoruz, Akdenizde yy A idea! Hügökezlere eski din kavgaların | Sini, karanlığı çökmüştür. buhranları karşısında soğuk Uyg $i korumak! Cemiyetler cinne. Magi miayet sağdayunun hâkim Mina imanmek! Usanmaksızın, Maia düşmeksizin, tahriklere ka- Yiney Zn barış davasını müdafaa ek, Maresi elimizde olmıyan hâ Mi ç Karşısında hiç olmazsa irade- Yak, “Mbetmemek! Eski kelimelerle Ve basiret! e Falih Rıfkı ATAY Polonyadaki Köylü İsyanı Bastırıldı & tova, 12 (TAN) — Geçenler-| Sayanın muhtelif mntakala. | Yay, mış olan köylü grev ve İs- ka Tİ tamamile bastırılmıştır. Hâ- | taş Yaşı etin her tarafında sükü - Kay, “İIE. Bu grev ve isyanlara ön- ei *denlerden birçok halk fırka- Sil, APİarı elebaşılık suçiyle tevkif rd, Wm muhakemesine yakmda ula Ma İzmirden Selânik | vi ine Gidecekler i 2 (TAN Muhabirinden) — Ap, Vekâleti siyasi müsteşarı B. “isi, e Valimiz B. Fazlı Güleç, Rüg “eki Çarşamba günü beynel Baş eyi gezmek üzere Selâniğe Kiz N Umumi Müfettişi General te, Dirikç, sergiye davet edilmiş- 4 e gri Talebe Kampları âg Genişletilecek Miray çe kület, askeri kampların * Kik, “Ğaltmıya ve çalışma şekil ÜNÜ Bi, Eerisletmiye karar ver- Bı, Min, paksatl dün Mearif mü- İş Sahaya pir tezkere göndermiştir. bu yıl şehrimizde açı - MN Sayışmı, devam eden N âç yriktarmı, öğrenilen geyle- neticeleri sormuştur. TARİHTEN SAYFALA Topkapı müzesinin silâh galerisinde yaylar ve tirkeşler on zamanlarda İstan- bulda bir “Okspor,, kuruldu. Son yarım asır için- de bu milli sporumuzu ilk de- fa yazan ve revacını dilediğim için bu teşebbüs, beni çok sevin- dirdi. Bir arkadaşım geçen gün Okspor salonunu gezdi. Ku- rumcuların ok gibi doğru ve keskin dileklerini tesbit etti. Spor aletlerimizin ve avadan- lıklarının bol bulunduğu Top- kapı Sarayı müzesinde beni bir daha gezdirdi. Müzenin silâh galerisine “girince sağdaki düvarda azamet ve ihtişam man bir yay görülür. Bu yay, tarih te şahsi servete, mansıba ve Ye- faha erişmenin bir merdiveni ol- muştu. Bu kuvvetli yayı kuran bir yeniçeri; kirişinden fırlıyan bir ok gibi birdenbire yilkselivermişti, E- vet... Bir yayı kurmak, bazan bir hiçi hep, bir yeniçeri neferini de derhal paşa yapabilirdi. Dördüncü Murst zamanında sa- rayda zülüflü beltacılığa yazılan Kastamonulu Deli Hüseyin, bir gün kızlar ağasının odasını temizliyor. du. Duvarda iri bir yay gördü. Bu yay; Türk gücünü ve kuvvetini de nemek için İran elçileri tarafmdan Padişaha getirilmişti. Fakat Istan- bulda bunu kimse kuramamığştı. De Hi Hüseyin duvardan indirdiği yayı bir hamlede kuruverdi, Fakat bu eshada kızlar uğası ansızın odaya girmişti. Deli Hüseyin yayı açma- ESKi YILLARDA OK VE YA ŞÖHRETLERİ dan yerine astı, çekilip gitti, Ağa, bir aralık duvardaki yayın kuruldu Bunu gördü ve bağırdı: “— Tez gelin buraya, Bu yayı imi Kurgur”” Büyük bir cezanın arifesinde bu lunduklarını tahmin eden baltacıla- rı derin bir korku aldı. Kolbaşı tit- riyerek: “.— Demin içeriye Deli Hüseyin girmişti. O olacak!,, Deli Hüseyin, ağanın huzuruna Iı, zangır zangır tit eceği falaka sopalarını du, Ağa birden bire ye- Hüseyinin yanma doğ ru ilerledi. Deli Hüseyin suratını şid detli bir şamardan sakınır gibi irkil di, Fakat ağa, Hüseyinin başını el- leri arasma aldı ve alnından birkaç defa öptü: “.- Aferin Hüsey sen mi kurdun?” “ Evet ağam, ben kurdum,” “.— Bir daha kurabilir misin?” Deli Hüseyin, yayı açtı, bir da- dedi, bu ya- AMERİKAN KARİKATÜRÜ : AA İŞ ç Yazan: N 4 İBRAHİM HAKKI ; / Konyalı ç , Bir hedef sehpası hu kurdu, Bunun üzerine ağa der- hal emir verdi.. Deli Hüseyin giy- dirildi, kuşatıldı ve padişahın huzu runa çıkarıldı. Hüseyin orada da hünerini tekrarladı. şte bu yay Deli Hüseyini Mi İÜ zabod, Derya kaptanı, son- ra Sadrâzam ve paşa yapmıştı, Bu uğurlu yay o vakittenberi Topkapı sarayında baltacıların koğuşunda asılı duruyordu. Müzenin emekder müdür muavini merhum İzzet, onu silâh salonuna getirmiştir, Şimdi 0- rada teşhir edilmektedir. Lâkin ya yın sinirleri gevşemiş ve birçok yer leri'de bakımsızlıktan kopmuştur. Tamiri lâzımdır. Atâ tarihi (cilt 2 sayfa 207) de bu hâdiseyi Dördüncü Mehmedin zamanında gösterir. Nalmada be- nim yazdığım gibidir. Sarayın silâh salonunda, yayın bu lunduğu sol dip tarafından kaldırı- R larak şimdi sağa, zırhların önüne geçirilmiş olan 2,5 metre yüksek- liğinde sehpa gibi birşey güze çar- par. Ugüneü müteharrik ayağı de- mirden olan bu sehpanın öndeki üç ünde mü. basamaklı 2 tahta ayağınm aşağıya doğru meyletmiş yi teharrik tekne vardır, Teknenin ö- nil yarım daire şeklinde açıktır. Mü zeyi gezen seyyah kafileleri çok ke re bu sehpanm önünde durur ve bayretle seyrederler, Yanlış ve diş manca bir rivayet seyyahlar hay retini kamçılar “ — Bu, Türklerin gi; Türkler yabanc: esirlerin nun önünde uçururlarmış. Esir seh panın önüne getirilir, teknenin açık kısmma boğazı yerleştirilir, arka- dan boynuna inen cellâd satırı, ka- fasını teknenin içine uçururmu: Osmanlı sultanlarının Kaptarası ve Yedikule zindanları, cellâdları, cellâd satırları, ibret taşları, cellâd çeşmeleri vardı. Fakat giyotin yok tu, Bu asil ve misafir seçen ulus yabancıya, misafire, hele esire acı- masını ve İyi muamele etmesini pek İyi bilirdi. Tercümanlar seyyahla- rın bu yanlış gö rüşlerini tashih etmelidirler. Bu, Türk giyotini de- gil, ok talimlerin- de kullanılan he- def, yastığı seh- pasıdır. Teknenin içine üstü mü- şambadan yapıl- mış bir yastık konur ve okun atılacağı o mesa feye göre ayar edildikten sonrâ teerüibeler yapılırdı. Çok eminim ki sarayda bir araştırma yapılsa bu sehpanın talim yastıkları da bulu- nacaktır. Kuyvetli pehlivanların attıkları, oklar, bir mavzer ve mitralyöz kur- şunu gibi uçar ve hödefini bir sa. bun kalıbı gibi delerdi. Yarım met “e kalınlığındaki kütükleri delip ge- çen oklar bulunduğu gibi deve çan- larını, su bardaklarını, havanları, nalları da hiç kırmadan delen ve zımbalıyan oklar pek çoktur. Bun- lardan Topkapı saraymda ve Aske- ri müzede sekiz, on tane vardır. Bazı kemaünkeşler kemanküre i- simli bir çeşit fındık atan okla se- kiz on tane fındığı birden havaya utar ve her attığı fındık, yere dülş- meden ikinci, üçüncü ve diğer fın« dıklarla bunları avlarlardı. Okuyucularımızdan M. A. yazıyor: “.— Cibalide Yenikapı ile Fener caddesi arasında bir yağ fabrikasi vardır, Fabrikanm bacalarından etra ,/fa geceli gündüzlü duman ve pis ko- ku yayılıyor. Bu vaziyetten Abdi Su- başı, Çukur Karabaş, Yenikapı, Kü- çük Mustafa Paşa mahalleleri müşte kidir. Bu mahallelerde oturanlardan çoğu, fabrika direktörlüğüne birkaç kere baş vurdular. 16 Ağustosta da İstanbul belediyesine bir mazbata ver İdiler, Belediye başmühendisliğine ve daha sonra belediye doktoruna hava- Jle edilen bu mazbalamın henüz müs. pet bir neticesi görülmedi. Sıhhatimiz daimi şekilde zarar gö- rüyor, Belediyemizin mevcut kanuni bulacağını inanmak istiyorum.,, . “Radyomu çuvala sardım...,, Öğretmen F, Kubilây yazıyor: kat kanunda bütün düşünülen nokta. lar bep cezal, askeri ve gelir getiren cihetler olmuştur. Onun esaslığı, nurluğu, noktaları bakımından yurdumuzda edilmemiştir. İ OKUYUCU MEKTUPLARI Fabrika Dumanından Kurtulamıyacak mıyız? İmen başka idi, 5 —— — Kanunlar karşısında; Baba Katili Bundan takriben bir hafta evvel, Istanbul gazeteleri, baba katili Zeki. nin cinayetini yazmışlardı, Oldür. mek!.., Hem de babasını öldürmek,, Akıl ve mantığın kabul edemiyeceği bir hâdisedir. Zekinin adli tabip tarafmdan akıl hastası olup olmadığı da müşahede edilmekte olduğunu, yine gazetelerde okudum. Temenni ederim ki, babasını öldüren bu katil, cinayetini delilik a- Bında yapmış olsun. O zaman hiç ol- ma#sa, isyan eden vicdamimız, cina- yetin bir deli tarafımdan ika edilmiş olduğunu düşündükçe bir dereceye kadar müsterih olur, Babasını öldürmek kanun karşısm- da en büyük elirümdür, Cezası ölüm» dür. Türk Ceza Kanununun (450) inci maddesinin birinci fıkrası şöyle diyor; “Öldürmek fili usul ürüden biri aleyhine işlenirse, fail ölüm ce- zasına mahküm olur.,, Maatteesstif, nadir olmakla bera ber, baba katillerine adliye tarihinde tesadüf edilir, 1984 senesinde, Pariste Violette Norlâre'in davasını hepimiz hatırla rız, Miras almak için, Violette ana ve babasını öldürmek teşebbüsünde bulundu. Anası güç hal ile kurtuldu; fakat zavallı babası öldü. Dünya mat- buatını alâkadar eden bu davayı bi- zim gazeteler de yazmışlardı. Baba katili genç ve güzel Violette'in ölüm cezasına mahküm edildiğini herkes gibi, sizin de tabii bulacağınızı süp- hem yoktur. Bizi hayata getiren, her an sevinç ve iztiraplarımıza bütün kalb ve sa- mimiyeti ile iştirak eden babamızı öl dürmiye, sadece “elirüm,, diyerek geç mek pek hafif bir tâbir... Tarihi göz önünde tutacak olursak, görürüz ki, baba katillerine eskiden yalnız ölüm cezasını tatbik pek hafif bulunmuş ve bu gibilerin ölmeden ev« vel iztirap çekmeleri istenmiştir. Me. selâ, eski Romada baba veya ana ka- #li kan çıkıncıya kadar dövülür; sonra yılan ile dolü deriden bir torba İ içine bağlanarak denize atılırdı. Mr sırlılarda ise ceza şöyle verilirdi: Ka tilin vücudü baştanbaşa kana boya- kadar İğnelenirdi. o Son- bir nmeıyz sada baba veya ana katilinin cezası, bugünkü ölüm cezası tarzından tama. Eskiden, katilin sağ bileği kesilir ve sonra büyük bir te- kerleğe bağlanırdı. Tekerlek çevrik dikçe, kafil altında ezilirdi. Eski Yunanlı bir vazli kamunun meşhur bir sözü var. Bir gün kanunu yapan bu zata, neden kanunda una, baba katili için ceza göstermediğini bir arkadaşı sormuş. Alim hukukçu, böyle bir cürüm yapılabileceğine ak- lm ermiyor da ondan, demiş. İsmail Kemal Elbir (Istanbul Bârosunda Avukat) faydalı neşriyatı elde etmekten mah» rumum. Bu yoksuzluğu radyo ile gideri“ rim demiştim, Zorlukla bir radyo al- dım. İki ay zarfında dinlediğim ilmi, İ terbiyevi sıhhi konferansların yuva» mızda yaptığı faydalı tesirleri anlat tamam, Ruhun gıdası olan muziği de buna ilâve ederseniz keyfimize pâyan yoktu. Evimiz neşe içindeydi. Fakat #on günlerde bu neşemiz kaçtı: Spk xerden halkı radyo almağa, hüküme- tin kolaylık ve yardım göstermekte olduğuna dair sözler beklerken “A- man radyonuzun beyannkmesini Vo rin. Yoksa ceza görürsünüz, aman, günü doluyor, çabuk beyanname a- İm,, gibi sözler duyduk. Bir anda he- hükümlere dayanarak derdimize çare | pimizin neşesi kayboldu. On lira aboneman ücreti verecek iktidarda değildim. Nihayet, kültür, medeniyet, bilgi kaçakçılığı yapma - mak için radyomu eski çuval parçalâ “ — Yeni radyo kanunu yapıldı. Fa | rına sardım, bir köşeye bıraktım. Şimdi düşünüyorum: Bu çok kıy- hükümete | metli kültür vasıtasından daha ko- lay istifade etmemiz mümkün değil kültürel | midir? , Radyo, her evin kültür işığma, me çoğalması için hiçbir kayda. tesadüf | deniyet yolunda gilneşe açılmış pen- ceresidir. Bu kapalı yolun açılmasını, İlk öğretmenim, bütçemin darlığı |bütün yurdun bu ışıkla aydınlanma- günlük gazete simaktan, mesleki| sırı, her ferdin kolaylıkla ve ucuzca mecmuaları takip etmekten beni mah | bir radyo edinmesini beklemek ve'is- rum bırakmıştır. Birçok, yenilikleri, |temek hakkımızdır. sanırım... NAME iğilmiliieğıei ENNE i