22 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN d a. Dersim Tü ee rküu neye inanırdı: D ün_";dyaıi halk üzerinde SOk müessin çi âhane itibariyle :'dır. Bu ,, Jün bir çok mezarlar %mm adamlar yatarlar, Tn Dergimliy y Hğüne kadar bü - SADi tibapiyır he unlara duyuş, i- Ükları zanı € bağlıdırlar. Daral. "dlnnı k bu büyük Seyit! me- %Wl&, adak adarlar, Bütün Mal b“şm.dlkîlere bir anda Tekten gekie ülklerini - feda et- et ezler. Yeter ki, ölen eksik himmeti üzerle- olmasm!.. Var, Bu köyini adlı bir. köyü B'“İnuu | Uğradığmız — zaman, KĞT Size, B bir mezardan bah. | Mailin - CU Mezar, hafif bir sat- de:hi gömülüdür. “Ağı ler. Canbabanın çocuk- torunlarının toru- hı;% A.Ğ!içenin kanını ta. ttan mli, mukaddestir. Bideri ayrılınız. — Ovacığa ken cıplak, ağaçsız bir Harı üz, Bu tepenin — Üs- DWmîîaıuk mezarı vardır., en büyük kabridir. larsa — karşılıklı K %îyi bunun başında yapar- da Sarı İsmail Sultan ya- . Ve ağız hastalıkları için . * Manevi bir tesiri vardır % Muhindi nahiyesinde “ı% yarun üzerine binerek mM bir duvar vardır müddes sayılır. Bugün, du- " Düvarın efsanesi şudur: Ansur, bir öküze binmiş, kalm bir yılanı kır- Bu yac Küllanmış. Baba Man- kı,,, ü Yette, bir ihtiyarm Ü. l“k d“:ğru Yürümüş. Adam Al- B Y; Wye başlamış: Vük tap ZADbi, demiş, beni bu, bü- tehlikeden kurtar.,, : Belen bir ses: “Duvarı Yor, bu kudret verildi.,, di Ktine Wı Gördüğü bu mucize l ııa"! ki; s B canlı YSambersin, ben elim. '"WWyvmıa altımdakini » Fakat sen, cansızı, beni tehdit ediyorsun.., HLA ;;!ş £Z Z _hlm adam, duvarım ü- " ğ ';:“ telâkki, o günden bu- "'lmğ kadar Dersimde yaşa- tir. Bu duvara ait bir ei Adlarm Seyit Hüseyin ve Sü- da iki ağanın evi için Yüzden Hüseyin ve Sü- olmuşlardır. Hahiyesine bağlı Ağdat dlkmml Mezarı vardır. Bu L _ _Şe_yh Hasanlar kolunun ş yapan Seyit Rızanın “İlta.aı y l*“î“ktur. olmuştur. Mezar, Ziyye Ç Hozat yolunda bulu. * köyündeki mezar, İmam to, ' ÜŞ A h"hî: torunlarına nisbet edi- :[ğ"_'l qumk yığmıdır. Bu toprak” Tindaki duvar, çocuğu :lğrc, çoe“ğ: içîn birebir hekim Ü YÜ g olmıyan kadınlar, hata Gölötler, çıplak vücut ile hgmı “Tünürler ve çocukları o- İnanırlar, :“ "'lkıcıîîuköyü’ Hozata 2,5 Viş iş dir, ası evvelden Köyiş *% Cemal adında bir der * yemhktan. molozdan kur- Ca k?eşıı bir hale getirmiş k. a köyün idaresine yarıya- Va “V_Vğtlendirmîş. Köy a- in seyit olduğunu, Ve pis bir vaziyet- Söylediler. Yazan: Lâtif Erenel fhüyarm elini öpüyîr Mestigân köyü muhtarı, evvel. ce Gör günuhkârdı fakât şimdi... inanmıyacaksınız. Hozattaki Ka. raca köyüne gidiniz. Bu köyde Sa- rı Süleymana nisbet olunan bir pa- puç hikâyesi dinlersiniz. Civar halk, mukaddes birşeye tapıyor gibi, durmadan bu papücu görmiye ko- şuyorlar. Bu sahibine servetler kazandı. ran yamalı kundura, şimdi Seyit - Kasım oğullarının elindedir. Seyit Kasımın torunları, babalarının us- talıkla uydurdukları bu bambaşka papucu, tıpkı içinde milyonlar bu- lunan bir hazine gibi sandıklar, kutular içinde saklıyorlar. ersimin en tanımmış simala- rı, en maruf isimleri Seyit Rıza, Diyap ağa (ölmüştür), Ka. mer Ağa, Miço oğlu Mehmet Ali Ağa, Ferhat uşağından Alişer, Ke- go, Cemşit, Topal Ahmet, Rehber, Çemişgezeğin meşhur eşkıyası Ko- po (Kopuk), Ağa hatun (Kego'nun karısı) dır. Bunlardan Alişer, se. nelerce Seyit Rızaya kâtiplik et. miş, Dersimin kurtuluş destanları- nı yazmış bir tilkisiydi. Fakat ge- genlerde Seyit Rıza ile beraber sı. ğgındığı kovuktan çıkarıldı, yine kendi avenesi tarafından öldürüldü. Seyit Rıza, bu ihtiyar serseri, ya- kalanmak üzeredir. Şimdiye kadar Hozan, Nazimiye, Mazgirt ve Ova, cığın kalbi diye bilinen — Kırmil totemini elinde tutmuştur. İksor, Pizavenk, Ağdat köyleri, yukarı Abbas uşaklarmın sığındıkları yer- lerdir. Buralara, Tuncelinde mü- fettişlik kurulmadan önce jandar- ma girememiştir. Seyit Rıza, Ka- raballı, Abbas, Ferhat, Kırgan, Lâçin aşiretlerince güya Allah ve Peygambâr tarafından gönderilmiş bir adam diye tanınırdı. Rıza, se- nelerce Dersimin üzerindeki nüfu- zunu kökleştirmiştir. Öyle ki, bir zamanlar, Seyit Rızayı eve götür- mek, aile arasında görmek Dersim- li için halli müşkül en mühim bir görmek, gönlünü hoş etmek için “herşeyini vermekten çekinmemiştir. Eskı' Dersimi tetkik edenler, orada nüfuz ve imtiyazların daimi bir mücadele halinde oldu- ğunu görmüşlerdir. Öyle ki, kuvvet ve otorite itibariyle, her kabile, her aşiret, diğerinden üstün ve imti- yazlı olmak ister, Meselâ, Hayda- ranlar, kuvvetli ve zorba bir aşiret. tir. Gözü etraftadır. Kureyşan ve Arillilerle daima düşman kalmıştır. Kureyşana mensup olanlar, çok diplomat adamlardır. Kendi aşiret: lerini hiç kalabalık göstermezler. Maksatları, icap eder ve bir mec. buriyet hasıl olursa vergiden kaç- mak ve askere adam gönderme. mektir. Alan aşireti çoban ve çiftçidir. De- menanlarla sık sık boğuşmuştur. Demenanlar ise, daimi bir müca. dele halinde yaşamışlardır. Iki aşiret boğuşmadan, mücade- leden usandığı zaman, barış mü- zakerelerine başlarlar. Bu müza- kerelere iki tarafın da büyükleri, ihtiyarları gelir, Ölenler için öldü. ren taraf para, koyun verir; barı- şırlar, Ölenler için alıman tazmina- tm pek küçük denebilecek bir kıs- mı, ölenlerin çoluk ve çocuklarıma, onların mevkilerine göre dağıtılır. Mazgirt civarındaki Lalan ve Hırat aşiretleri, cedlerinin Kerbe- lâ vakasında yararlıklar gösterdi- ğini ileri sürerek bütün aşiretlere nazaran imtiyazlı ve üstün görün- mek isterler. 7130 Y-aşında Bir Türke Talip Çıktı Amerikalı Bir Genç Kadın Kendisile Evlenmek İstiyor Belgrad, 17 (TAN) — Vreme ga- zetesinin bildirdiğine göre, 130 yaşın- da meşhur Kocan adlı bir Türke 30 yaşında Amerikalı bir kadın evlen- mek teklifinde bulunmuştur. Gazete, daha Nisanda 312 torunu olan buü ko- ca ihtiyarın evlenmek istediğini ya- zınca, Amerikalı Meri Panveet ilk mektubunu göndermiş ve arzusunu bildirmiştir. Mektup, ihtiyara evinde odun yararken verilmiştir. Kocan bu- na çok sevinmiş ve genç kadından res mini istemiştir. Kocanın 40 ve 60 ya şında iki torunu vardır. Büu evlen- me haberi bütün Yugoslavyada me- rak ve alâka ile takip edilmektedir. Haa Zai St Ortamekteplerde İmtihanlar Ankara, 21 (TAN) — Maarif Vekâ leti lise ve orta mekteplere talebe ka- yıt ve kabul günlerini tesbit etti. Bu- na göre bu mekteplerde 20 Ağustosta kayıtlara ve 1 Teşrinievvelde dersle- re başlanacaktır. Orta tedrisat mek- teplerinde olgunluk imtihanları şu günlerde yapılacaktır: 9 Eylül Tabii- ye, Tarih, Coğrafya; 11 Eylül türkçe, kompozisyon, 14 Eylül riyaziye, fel- sefe ve içtimaiyat; 17 Eylül fizik, kimya, edebiyat. İZMİRDE ÜZÜM ALIMI DEVAM EDİYOR Iİzmir, 20 (A.A) — Inhisarlar ida- resi tarafından şaraplık yaş üzüm sa. tın alınmasına devam edilmektedir. Bugüne kadar Burnova ve havali.- sinden misket ve çekirdeksiz olmak üzere 400 bin kilo şaraplık üzüm alm mıştır. Ankaranın dertleri : 2 Hükümet Merkezimize Bir. "Umumi Kütüpane,, Lâzım Maarif Vekâletinin Mahzenlerinde Binasızlık Yüzünden On Binlerce Cilt Kitap Yatıyor '6e A Bugünkü Halkevı' kütüpanesi de ihtiyacı karşıl nkara, (Tan — muhabirin- den) — Ankara şehrinin 122,720 nüfusu vardır. Bu nüfusun 66867 si okuma yazma bilir, Nis - pet yüzde 54 tür. Yine Ankarada 15 bine yakın talebe mevcuttur. Fakat bütün bu münevver muhit içinde hakiki manada bir tek umu- mi kütüpane yoktur. Hükümet merkezimizin bu büyük eksiğini ortaya koyarken, nüfusu elli bini aşmıyan vilâyetlerimizde bile birer umumi kütüpane bulun- duğunu düşünüyor, Istanbuldaki - - lerin de adetlerini saymıya çalışı- yorum. Bugün için Ankara birinci dere- cede bir maarif şehri sayılamaz. Fa- kat gidiş oraya doğrudur; ve en çok önümüzdeki üç beş sene içinde Ankarada bir “İnkılâp Üniversite- si,, kurulmuş, talebe adedi de bu- günkünün iki misline çıkarılmış o- lacaktır. “Niçin okumuyoruz?,, diye o ka- dar çok sual soruldu ve öyle uzun kdeniz suları tüccar gemile- ri, hele İspanyol Cümhuri- yet bandırasını taşıyan sefain için bir tehlikeli mmtaka - halini aldı. Bir vakitler Cebelüttarık civarların. da, Majorka adaları açıklarında gö- rülen bu gemiler şimdi faaliyet çevrelerini Çanakkale Boğazı ağ- zındaki kara sularımıza kadar ge- nişlettiler ve iki İspanyol gemisini batırdıdar, Ispanyollar, Ispanyol gemisini batırmışlar diye hayıflan mak bize düşmese de kara sularımı bir yabancı tahtelbahirle bu- SAT razı olamayız, Eğer bu arada bir meçhul tah- telbahirin kara sularımızda — leşi bulunursa şaşmamak icap eder. Çünkü bizim kara sularınm yaban- cı tekne, yabancı adam ve yabancı gözlere iyi gelmediği emsalile ma- lümdur. o Çin - Japon .. üzde doksanı Japon kaynak larımdan gelen haberlere göre Japon ordusumun ve Çinde mu- kim Japonlıların hali fenadır, He wtl y e . " —Kit ğ v tadır, Diğer taraftan Şanghaydaki bey mnelmilel mımtakada da bir sürü a- dam harp hareketleri avakibinden olarak ölmüştür, MEÇHUL TAHTELBAHİR ND SA SA Yczan: Wî $ Yazan: B. FELEK AA gicimda olduğumuzu söylemek bü- yük bir kehanet teşkil etmez; yalnız adet çokluğu mutlaka zafer âmili olacağına emin olabilsek bu işte Çin artık dilenci görünmez olduğunu i- leri sürüyorlar, Toplanmadı diyen- ler de dilenciliğin sade sokakta el açmaktan ibaret olmadığına daya- mıyorlar, Kimin haklı olduğunu araştır- maktan ziyade bunları merhamet veya gösteriş yüzünden teşvik et- memekle dilenciliğin — ilerlemesine müâni olabiliriz. Lâk'n bugünkü ha- lile dilenciliğini istikraz, iane, ticaret ve edebiyat ile müşterek nokta!a- rını ayırt etmek ve dilene'liğ'n ne- rede bitip istikraz, iane, ticaret ve edebiyatım nerede başladığımı kes- tirmek te pek kolay değildir. Çöplerimiz lilerin muzaftfer ğ ve temenni ederdik. Lâkin tahmin ile temenni her zaman müvazi git miyen şeylerdir. Çünkü birisi akıl diğeri his işidir. o Kuyruklu yıldız F — 1987 kuyruklu yıldızı se- 'mamızdan gelip geçti. Kuv. vetli dürbünlerle görülen bu yıldız kürremize 81 milyon kilometre ka dar yaklaşmış. Rakamı büyük görüp te yıldı- zın daha fazla yaklaşmadığına şaş mamalı, Biz fanilerden uzak geç- mek kuyruklu olsun kuyruksuz ol sun bütün yıldızlarm âdetidir. Bizim için en âkilâne hareket mümkün olduğu kadar kuvvetli dürbünlerle bunları tarassut etmek ten ibarettir. Daha fazla yaklaşmı ya kalkmak belki de felâketi mu- cip olabilir. a Onun için bizden bir haylı uzak geçen F — 1987 kuyruklu yıldızını uğurladıktan sonra yeni kuyruklu A Stanbulun çöpleri, tekrar ' kendinden — bahsettirmiye başladı. Denizi kirletı k için karada gömülmiye başlanan çöple- rin geçem sene başımıza neler açtı- ğını hâlâ unutmuş değiliz. Bu sene şehri kirletmekten ise de nizi pislemenin ehven olduğunu dü şünerek çöpler Marmaranın akın- tılarına atılıyordu. Gazeteler, tahsi- sat fıkdanından dolayı çöplerin denize dökülmesinden artık sarfı- nazar edildiğini haber veriyorlar. Karaya dökemeyiz yer yok. De- nize dökemeyiz; para yok. O hal- de bu çöplerin ne olacağını düşüne cek zaman gelmiştir sanırız, Nasreddin Hoca bir yere misafir gitmiş ve kendisine verilen gecelik kavuğunun pek büyük olduğuna gö- rerek ortasından bir iple boğup başma öyle giymiş, Hane sahibi sabahleyin hocayı bu kılıkla görün ce kavuğu neden bu hale getirdiği ni sormuş: — Ne yapayım? Eğer ben onu boğmasaydım, o beni boğacaktı.. Cevabını vermiş. Hocanın kavuğa yaptığı gibi biz bu çöplerin icabma bakmazsak hakkak o bizim icabımıza baka- mesele halini almıştır. Orada menfaatleri olan Avrupa Rıza, kendine — bir — servet | Ve Amerika devletlerinin iki taraf m:mî”m' bekliyerek müs mukabilinde sokulmak istiyenler- | nezdindeki tavassut teşebbüsleri su el p. den daha fazlasını koparmak için | ya düştükten sonra beyaz halkm y ği e her türlü tedbire başvurmuştur. | öldürülmemesi hakkındaki ricaları- —- Dilenciler Nazl gitmemiş, senelerce et- | nm top ve mitralyöz gürültüleri a- ir rivayete göre — toplandı. rafındakilere görü iştir. Saf da işitilmek şansı çok deği!dir. bir rivayete göre pl: Dersimli de onun sakalının ucunu Bir Çin - Japon harbinin başlan- — dı. Toplandı diyenler sokaklarda — caktır. B ENENABN ABEBY öi CABA ea AU e Si BZ A ll G -._-.'a..ı'ı._-___._»îîl“.ı'smî_ Söetiük ' ÜND ei KA Bi L Alesir Li yazılar yazıldı ki... Bunları topla-' sak belki başlıbaşıma bir kütüpane olur. Halkın bu suale verebileceği iki cevap, daha doğrusu onun da sorabileceği iki sual vardır: 1 — Neyi? 2 — Nerede? - Bu sualler, Ankarayı daima göz önünde tutuyorum, çok yerindedir- ler. Okuyacak eser temin edilmiş midir? Buna “var, okumak istiyen bulabilir,, deniyor, Fakat: k #— Nerede okusun?,, Sualine verecek hiçbir cevap yoktur. Ki- taplar pahalıdır. Bir memur aylı- ğından kitap için nekadar para a-. yırabilir? Ya talebe ne yapacaktır? Onun için Ankarada kimse “niçin kitap okunmuyor?” sualini soramaz. Bugün bu halde bulunuşumuza yalnız acımak fay- da vermiyor. Çünkü iki üç senelik acımanın hiçbir faydası görülme- miştir.Yapılacak iş halkın değil, hü kümetindir. Maarif — Vekâletinin mahzenlerinde on binlerce cilt ki- tap vardır. Bu eserler senelerden- beri bodrumlarda bekletilmektedir. Binasızlık yüzünden... ; Üç sene evveline gelinciye kadar Maarif Vekâletinin alt katında bir umumi kütüpane vardı, Bir gün bu kütüpane kapatıldı. Bu hususta söz söylemiye salâhiyetli bir muhte « | rem zat, bakın, bu kapanma hâdi-. sesini nasıl anlatıyor: | “— Kütüpanemiz iki sene evve- line gelinciye kadar işe yarar bir faaliyet gösteriyordu. Türkiyede intişar eden her türlü kitap, gaze- te,I ve risale t Av« rupada intişar edenler de kısmen * buraya gönderilir, muntazaman tasnif edilerek okuyucunun emrine hazırlanırdı. Kütüpane uğrak bir yerdeydi. Günün her saatinde mü- tevazi salonu genç, ihtiyar birçok okuyucu doldurur, bunların kısmt azamını da tabii talebeler teşkil e- derlerdi. Hulâsa bu kütüpane muhi- te cidden faydası dokunan bir mü- essese idi, Fakat bina eski olduğu için kalorifersizdi. Biz soba yakı « yorduk, Bir gün kapıya dikildiler: “— Burası Vekâletin altına kon- muş bir bomba gibi; yangın tehli- kesi var. Kapatacağız, dediler. A- man zaman para etmedi, Itfaiye de bir rapor verdi ve “Ankara Umu- mi Kütüpanesi,, bu suretle kapatil- dı, O gün bugün kapı kilitlidir.,, | unları söyliyen zat, her mü- nevver gibi, kitaba çok me- raklıdır; kitabi çocuğu gibi sever. Binlerce cilt kıymetli eserlerin rü- tubetli bodrumlarda nasıl çürüdü- ğünü anlatırken, âdeta gözleri ya- şarıyor. “— Bina bulunamadığı için açı- lamıyor,, dedikten sonra bir garip ve acıklı hikâye daha anlattı: « — Hatırlarsınız, dedi, bizim yine Maarif Vekâleti sırasında bir de “Okuma odamız,, vardı. Oranm da yürekler acısı bir “kapatılma,, sebebi vardır. Adı Halk Okuma O- dası idi ve faydalı bir yerdi. Gün- lük gazete ve mecmualar, hattâ bir çok kitaplar gelirdi., Ayak üs- tü idi de,.. Daima kalabalıktı. Bir gün denildi ki: “— Burası tembel yatağı halini aldı. Bütün işsizler vakitlerini bu- (Lütfen sayfayı çeviriniz) GÜL AA L P L LN P AD A YAY A SD 7 Ve VAYT

Bu sayıdan diğer sayfalar: