İşimde yerli halk üzerinde Sok Misa b anane itibariyle > “lan bir çok mezarlar üye anlarda, Dersimlile- lik sdamlar yatarlar, dim kadar bü - » bunlara duyuş, İ- le bağlıdırlar, iel bu büyük Seyit! me- lar, adak adarlar, ve mülklerini feda et- eray KİRmezler. Yeter ki, ölen #ahihinin himmeti üzerle. olmasın! YAR Ba eğ, 8PBİni adı bir köyü Dünü, çikay e adığınız zaman, Mep tize, AD, bir mezardan bah. İN kağ Bu mezar, hafif bir sat. trindedir. Burada kara ba gömülüdür. “Ağı » Canbabanın çocuk- hülüye” torunlarının toru- ber De Ağilçenin kanmı ta. »simli, mukaddestir. tğ, SAR ayrılmız. Ovacığa Het tken çıplak, ağaçsız bir müz. Bu tepenin Üs. Dere, Saltık mezarı vardır. rine MİN en büyük © kabridir. hag, Periyırlarsa karşılıklı İ bunun başımda yapar- İsmail Sultan ya- Ve ağız hastalıkları için ve Bain Muhindi nahiyesinde N lanstrun üzerine binerek Yikik bir duvar, vardır re ind Maş genddes “sayılır. Bugün, du- aka, azını bile - bulamazsınız. TAN . rkü neye inanırdı: sanasammas0ras0ne esasa asan resen ona s0naday nan) Yazan: İ Lâtif Erenel Mestigân köyü muhtarı, evvel. ve bir gükühkürdi fükat şimdiz. Üniti, 1» Dersimlilerin içinde yer inanmıyacaksınız. Hozattaki Ka, Babi ayarın efsanesi şudur: kide tuy SUR, bir öküze binmiş, ta Pirin ZU kalım bir yılanı &ır- Mei, e kullanmış, Baba Man- ee bir ihtiyarm ü. Yürümüş. Adam Al Bi iye başlamış Yl, arabi, demiş, beni bu, bü- iş likeden, kurtar.,, İriş 2 Belen bir ses: “Duvarı Yer, bu kudret verildi. , di- Sie kalan Yy lyor. » Baba . İniyor, er ka, Üy Sen Peygambersin, ben elim. Siya a adam, duvarın ü- Mansurun üzerine Mansur, derhal ö- Gördüğü bu mucize ihtiyarın elini yor hayvanla altamdakini Fakat sen, cansızı, beni tehdit. ediyorsun.,, la telâkki, o günden bu. * kadar Dersimde yaşa- iştir. Bu duvara ait bir adi, Seyit Hüseyin ve Sü- By Nİ İki ağanın evi için Yüzden Hüseyin ve St. Ky sin olmuşlardır. a Kk, hiyerine bağlı Ağdat Bin SERXİ mezarı vardır. Bu Mi I gi ay diz yh Hasanlar kolunun NU Yapan Seyit Rızanın Mİ yaaa olmuştur. Mezar, Yaş ttk w Üye Çi Hozat yolunda bulu. inin Öyündeki mezar, İman biz e torunlarma nisbet edi- GÜN gra Yağımdır. Bu toprak eki duvar, çocuğu ş — İçin birebir hekim da çiğ sü olmıyan kadınlar, a ei çıplak vücut ile “İm, , iBürler ve çocukları o- ahırlar, Mİ age aküyü, Hozata 2; vg niş adır. Burası evvelden ta Böyüü 5 Şema adında bir der “ ye kdar, molozdan kur. ela bir hale getirmiş 'Yün idaresine yarıya. hey etlendirmiş, Köy a- sinin seyit olduğunu, Ye pis bir vaziyet- Elma mama söylediler, 25 Alelkde yamalı bir pa. lar olmuştur. Belki Taca köyüne gidiniz. Bu köyde Sa- | mana nisbet olunan bir pa- esi dinlersiniz. Civar halk, mukaddes birşeye (tapıyor gibi, durmadan bu papucu görmiye ko. şuyorlar, Bu sahibine servetler kazandı. ran yamalı kundurs, #imdi Seyit Kasım oğullarının elindedir. Seyit Kasımın torunları, babalarınm vs- talıkla uydurdukları bu bambaşka papacu, tıpkı içinde milyonlar bu- lunan bir hazine gibi sandıklar, kutular içinde saklıyorlar. ersimin en tanınmış simala. rı, en maruf isimleri Seyit Rıza, Diyap ağa (ölmüştür), Ka. mer Ağa, Miço oğlu Mehmet Ali Ağr, Ferhat uşağından Alişer, Ke go, Cemşit, Topal Ahmet, Rehber, Çemisgezeğin meşhur eşkıyası Ko- po (Kopuk), Ağa hatun (Kegö'nun kartsı) dır. Bunlardan Alişer, se. nelerce Seyit Rızaya kâtiplik et. miş, Dersimin kurtuluş destanları. nt yazmış bir tlkisiydi. Fakat ge- genlerde Seyit Rıza ile beraber si. ğındığı kovuktan çıkarıldı, yine kendi avenesi tarafından öldürüldü. Seyit Rıza, bu ihtiyar serseri, ya- kalanmak üzeredir. Şimdiye kadar Hozan, Nazimiye, Mazgirt ve Ova, cığm kalbi diye bilinen OKirmil totemini elinde tutmuştur. İksor, Pizavenk, Ağdat köyleri, yukarı Abbas uşuklarmın sığındıkları yer- lerdir. Buralara, Tuncelinde mü- fettislik kurulmadan önce jandar- ma girememiştir. Seyit Rıza, Ka. raballı, Abbas, Ferhat, Kırgan, Lüâçin aşiretlerince güya Allah ve Peygamber tarafından gönderilmiş bir adam diye tanınırdı. Rıza, se- heleree Dersimin üzerindeki nüfu- zunu kökleştirmiştir. Öyle ki, bir zamanlar, Seyit Rızayı eve götür- mek, sile arasmda görinek Dersim- li için halli müşkül en mühim bir mesele halini almıştır. Rua, kendine bir servet mukabilinde sokulmak istiyenler- den daha fazlasını koparmak için ker türlü tedbire başvurmuştur. Nazlanmış, gitmemiş, senelerce et- rafındakilere görünmemiştir. Saf Dersimli de onun sakalmın ucunu görmek, gönlünü hoş etmek için “herşeyini vermekten çekinmemiştir. E“ Dersimi tetkik edenler, orada nüfuz ve imtiyazların daimi bir mücadele halinde oldu. ğunu görmüşlerdir. Öyle ki, kuvvet ve otorite itibariyle, her kabile, her aşiret, diğerinden üstün ve İmti- yazlı olmak ister, Meselâ, Hayda- ranlar, kuvvetli ve zorba bir aşiret. tir, Gözlü etraftadır. Kureyşan ve Arililerle dalma düşman kalmıştır. Kureyşana mensup olanlar, çok diplomat sdamlardır, Kendi aşiret: lerini hiç kalabalık göstermezler. Muksatları, icap eder ve bir mec. buriyet hasıl olursa vergiden kaç- mak ve askere adam gönderme. mektir, Alan aşireti çoban ve çiftçidir. De- menanlarla sik sık boğuşmuştur. Demenanlar ise, daimi bir müca. dele halinde yaşamışlardır. Iki aşiret boğuşmadan, mücade- leden usandığı zaman, bati zâkerelerine başlarlar. kerelere iki tarafın da büyükle, ihtiyarları gelir, Ölenler için öldü. ren taraf para, koyun verir; bart- Şirlar, Olenler için alınan tazmina. tın pek k denebilecek bir kıs. mı, ölenlerin çoluk ve çocuklarıma, onların mevkilerine göre dağıtılır. Mazgirt civarmdaki Lalan ve Hırat aşiretleri, cedlerinin Kerbe- lâ vakasında yararlıklar gösterdi. ğini ileri sürerek bütün aşiretlere Bazaran İmtiyazlı ve üstün görün. mek. isterler. MEÇ TAHTELBAHİR küeniz suları tüccar gemile- ri, hele Ispanyol Ciimhari- yet bandırasını taşıyan sefaln için bir tehlikeli mmtaka halini aldı. Bir vakitler Cebelüttarık civarlarm. da, Majorka adaları açıklarında gö- rilen bu gemiler simdi faaliyet çevrelerini Çanakkale Boğazı ağ- zındaki kara sularımıza kadar ge- »işlettiler ve iki Ispanyol gemisini batırdılar. İspanyollar, Ispanyol gemisini batırnuşlar diye hayıflan mak bize düşmese de kara sularını zan bir yabancı tahtelbahirle bu- landırılmasına razı olamayız. Eğer bu arada bir meçhul tah- telbahirin kara sularımızda — leşi bulunursa şaşmamak icap eder. Çünkü bizim kara sularınm yaban- ci tekne, yabancı adam ve yabanci gözlere iyi gelmediği emsalile ma- lümdur. o Çin - Japon — üzde doksanı Japon kaynak larmdan gelen haberlere göre Japon ordusunun ve Çinde mu- kim Japonlılarm hali fenadır, Her tarafta tecavüze, hücuma uğramak tadır. Diğer taraftan Şanghaydaki bey nelmilel nuntakada da sürü a- dam harp hareketleri avakihinden olarak ölmüştür, Orada menfaatleri olun Avrupa ve Amerika devletlerinin iki taraf nezdindeki tavassut teşebbüsleri su ya dliştükten sonra beyaz halkım öldürülmemesi hakkındaki ricaları- nm top ve mitralyöz gürültüleri a- rasında işitilmek sansı çok deği'dir. Bir Çin - Japon harbinin başlan. 730 Yaşında Bir Türke Talip Çıktı Amerikalı Bir Genç Kadın Kendisile Evlenmek İstiyor Belgrad, 17 (TAN) — Vreme ga- zetesinin bildirdiğine göre, 130 yaşın- da meşhur Kocan adlı bir Türke 30 yaşında Amerikalı bir kadın evlen- mek teklifinde bulunmuştur. Gazete, daha Nisanda 312 torunu olan bu ko- ca ihtiyarın evlenmek İstediğini ya- zmca, Amerikalı Meri Panveet ilk mektubunu göndermiş ve arzusunu bildirmiştir. Mektup, ihtiyara evinde odun yararken verilmiştir. Kocan bu- na çok sevinmiş ve genç kadından res mini istemiştir. Kocanın 40 ve 80 ya şında İki torunu vardır. Bu evlen- me haberi bütün Yugoslavyada me- rak ve alâka İle takip edilmektedir. Ortamekteplerde İmtihanlar Ankara, 21 (TAN) — Maarif Vekâ leti Jise ve orta mekteplere talebe ka» yıt ve kabul günlerini tesbit etti, Bu- na göre bu mekteplerde 20 Ağustosta kayıtlara ve İ Teşrinievvelde dersle- ve başlanacaktır. Orta tedrisat mek- teplerinde olgunluk imtihanları şu günlerde yapılacaktır: 9 Eylül Tabii- ye, Tarih, Coğrafya; 11 Eylül türkce, kompozisyon, 14 Eylül riyaziye, fel- | sele ve içtimaiyat; 17 Eylül fizik! kimya, edebiyat, | İZMİRDE ÜZÜM ALIMI DEVAM EDİYOR Izmir, 20 (A.A) — Inhisarlar ida- resi tarafından şaraplık yaş tizim sa. | tm alınmasına devam edilmektedir. Bugüne kadar Burnova ve havali. sinden misket ve çekirdeksiz olmak üzere 400 bin kilo şaraplık üzüm alm mıştır. HUL yve Yazan: »-, 4 Yazan: B. FELEK | CL gıcında olduğumuzu söylemek bü- yük bir kehanet teşkil etmez; yalnız adet çokluğu mutlaka z3fer âmili olacağına emin olabilsek bu işte Çin lilerin muzaffer olacağımı tahmin ve temenni ederdik. Lâkin tahmin ile temenni her zaman müvazi git mlyen seylerdir. Çünkü birisi akıl diğeri his işidir. . ldız 1937 kuyruklu yıldızı se- mamızdan gelip geçti, Kuv. vetli dürbünlerle görülen bu yıldız kürremize 81 milyon kilometre ka dar yaklaşmış, Kakaimı büyük görüp te yıldı sın daha fazla yaklaşmadığını $a$ mamalı, Biz fanilerden uzak geç- mek kuyruklu olsun kuyruksuz ol sun bütün yıldızlar âdetidir. Bizim için en âkiline hareket mimktin olduğu kadar kuvvetli dürbünlerle bunları tarassut etmek ten ibarettir. Daha fazla yaklaşmı ya kalkmak belki de felâketi mu- dip olabilir. - Onun için bizden bir haylı uzak geçen F — 1937 kuyruklu yıldızmı uğurladıktan sonra yeni kuyruklu yıldızlar doğmasını bekliyerek müs terih olabiliriz. : Kuyruklu Dilenciler ir rivayete göre toplandı, bir rivayete göre toplanma dı. Toplandı diyenler sokuklarda Ankaranın dertleri : 2 Hükümet Merkezimize Bir İ “Umumi Kütüpane,, Lâzım Maarif Vekâletinin Mahzenlerinde Binasızlık Yüzünden On Binlerce Cilt Kitap Yatıyor Bugünkü Halkevi kütüpanesi de nkara, (Tan muhabirin. den) — Ankara şehrinin yardır. Bu nüfusun zma bilir, Nis - pet yüzde 54 tür. Yine Ankarada 15 bine yakın talebe mevcuttur. Fakat bütün bu münevver reuhit kiki manada bir tek umu- ane yoktur. Hükümet merkezimizin bu büyi eksiğini ortaya koyarken, nü Jâyetlerim un. duğunu düşünüyor, Istanbuldaki « de adetlerini um, Bugün için Ankara birinci dere cede bir maarif şehri sayılamaz. Pa- kat gidiş oraya doğrudur; ve en çok önümüzdeki üç beş sene içinde Ankarada bir “İnkılâp Üniversite- gi,, kurulmuş, talebe adedi de bü- günklünün iki miz arılmış 0- lacaktır. için okumüyoruz?,, diye o ka- artık dilenci görünmez olduğunu i- leri sürüyorlar. Toplurmadı diyen- ler de dilenci! sade sokakta el | açmaktan ibaret olmadığına daya- nıyorlar, Kimin haklı olduğunu * ardstır: maktan ziyade bunları merhamet | veya gösteriş yüzünden teşvik et- ilerlemesine z. Lâk'n bagünkü ha. / ini istikraz, inne, tlcsret ve edebiyat ile müşterek nokta'a- | rını ayırt etmek ve dilene'liğ” ! edebiyatım nerede basl tirmek te pek kolay de Çöplerimiz g stanbulun çöpleri, tekrar İ kenükmder bahsettirmiye başladı. Denizi kirletmemek için karada gömlülmiye baslanan çöple- Tin geçen sene başımıza neler açtı ğını hâlâ unutmuş değiliz. Bu sene şehri kirletmekten ise de nizi pislemenin ehven olduğunu dü Şümerek çöpler Marmaranm el tılarına atılıyordu. Gazeteler, tahsi- sab fikdanından dolayı çöplerin denize dökülmesinden artık sarfı- nazar edildiğini haber veriyorlür, Karaya dökemeyiz yer yok. De- nize dökemeyiz; para yok, O hal- de bu çöplerin ne olacağını düşline cek zaman gelmiştir sanırız. Nasreddin Hoca hir yere misafir gitmiş ve kendisine verilen gecelik | kavuğunun pek büyük olduğuna gö- rerek ortasından bir iple boğup başma öyle giymis. Hane sahili sabahleyin hocayı bu kılıkla görün ce kavuğu neden bu hale getirdiği mİ sormuş: — Ne yapayım? Eğer ben onu boğmasaydım, o beni boğacaktı.. Cevabını vermiş, Hocanm kavuğa yaptığı gibi biz bu çöplerin icabma bakmazsak karşılamaktan uzaktır yazilar yazıldı ki... Bunları topla- sak belki başlıbaşına bir kütüpana olur. Halkm bu suale verebileceği iki cevap, daha doğrusu onun ds sorabileceği iki sual vardır: 1 — Neyi? 2 — Nerede? Bu Sualler, Ankarayı daima göz önünde tutuyorum, çok yerindedire ler. Okuyacak eser temin edilmiş midir? Buna “var, okumak istiyen. bulabilir,, deniyor, Fakat: “e Nerede okusun?,, Sualine verecek hiçbir cevap yoktur, Ki- taplar pahalıdır. Bir memur aylı. ğından kitap için nekadar para a- yırabilir? Ya talebe ne yapacaktır? O ğin için Ankarada kimse “niçin kitap okunmuyor?” sualini soramaz. Bugün bu halde ş yalnız acımak fay- da vermiyor. Çünkü iki üç senelik nm hiçbir faydası görlilme- Yapılacak iş halkm değil, hü indir, Maarif oVekâletinin maâhzenlerinde on binlerce cilt kis tap vardır. Bu eserler sencierden- beri bodrumlarda bekletilmektedir. Binasışlık yüzünden... Üç sene evveline gelinciye kadar rif Vekâletinin alt katında bir num! kütüpane vardı. Bir gün bu kütüpane kapatıldı. Bu hususta söz söylemiye salâhiyetli bir muhte » rem zat, bakın, bu kapanma hâdi. sesini anlatıyor: İ “ — Kütüpanemiz iki sene evves line gelinciye kadar işe yarar bir aliyet gösteriyordu. Türkiyede intişar eden her türlü kitap, gaze- te, mecmua ve risale tamamen, Av- rupada intişar edenler de kısmen buraya gönderilir, muntazaman tasnif edilerek okuyucuhun emrine hazırlanırdı. Kütüpane uğrak bir yerdeydi. Günün her saatinde müs tevazi salonu genç, ihtiyar birçok okuyucu doldurur, bunların kısmı azamını da tabii talebeler teşkil 6- derlerdi. Hulâsa bu kütüpane muhi- te cidden faydası dokunan bir mü- essese idi, Fakat bina eski olduğu için kalorlfersizdi. Biz soba yakı - yorduk, Bir gün kapıya dikildiler: “ — Burası Vekâletin altıma kon- muş bir bomba gibi; yangın tehli- kesi var. Kapatacağız, dediler. A» man zaman para etmedi. Itfaiye de bir rapor verdi ve “Ankara Umu- mi Kütüpanesi,, bu suretle kapatıl- dı, O gün bugün kapı kilitlidir., ihtiyacı M ı unları söyliyen zat, her mü- nevver gibi, kitaba çok me raklıdır; kitabı çocuğu gibi sever, Binlerce cilt kıymetli eserlerin rü tubetli bodrumlarda nasıl çürüdü. günü anlatırken, Âdeta gözleri ya- şarıyor. “e Bina bulunamadığı için açi- Yamıyor,. dedikten sonra bir garip ve acıklı hikâye daha anlattı: «— Hatırlarsınız, dedi, bizim yine Maarif Vekâleti sırasında bir de “Okuma odamız,, vardı, Oranm. da yürekler acısı bir “kapatılma, sebebi vardır. Adı Halk Okuma O- dası idi ve faydalı bir yerdi. Gün- lük gazete ve mecmualar, hattâ bir çok kitaplar gelirdi, Ayak üs- tü idi de... Daima kalabalıktı, Bir gün denildi ki: “— Burası tembel yatağı halini muhakkak o bizim lcabımıza baka- caktır. aldı. Bütün işsizler vakitlerini bu- (Lâtfen sayfayı çeviriniz)