Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
G ülene a z f_"S%irklı Hâge 3 sttnildmer zalkdlder . * BB D, Miki Fare Sevgili okuyucularina : BUBUL O günkü çalışmaları ikisinin de kulaklarına küpe oldu. Bir daha kim- — Beden birşey istemediler. Emek verip, alın teri dökerek karmlarını doyur- maya karar verdiler, Ve bu sözlerinde - durdülar. Artık ikisi de sabah olur olmaz er kenden kalkıyorlar, sokağa çıkıp o İLE nin serüvenini sunar çırpınıp durduğunu gördü. Hemen aldırmadan içeriye daldı.. Birçok mer hiç vakit geçirmeden suya atıldı. Yü Civenlerden çıktılar. (Tık, tık!) bir ze yüze batana doğru koştu. Bu, bir kapıyı vurdular. Içeriden kalın bir er genç kızdı. (Tabif kendi gibi bir bö- kek sesi (tabil onun da bir böcek ol- cek genç kız). Bibi onu yakaladı. duğunu anladımız.) Yüze yüze kıyıya getirdi; elinden tu- —— Gel, dedi, Kız önde Bibi arka- tup karaya çıkardı. da girdiler. Bibi karşıdaki koltukta Kızcağız kendini ölümden kurtara- oturan nur yüzlü, ihtiyar ilbayı gö- lursun! İstersen bankacı, itfaiyeci o- labilirsin. Bana kalırsa en iyisi de- mircilik.” — Ben bu işten hiç anlamam Bu- bul. — Benimle gel.. Ben sana öğreti- rim. Güzel bir demirci dükkânı açar- sın. na nasıl teşekkür edeceğini bilmi- rünce ve ter yordu. dökmiye başlamıştı. Fakat ilbay hoş Bibi onu evine kadar götürmek is- bir adamdı. Hemen Bibiye elini uzat- tedi. Birlikte kırlardan geçtiler, şeh tı; re vardılar. Genç kız orada bir silindir. — G bakalım, küçük dedi. Kı- şapkadan yapılmış büyük bir apartı- zımı boğulmaktan kurtardığın için manın önünde durdu. Bu kocaman < na teşekküre borçluyum. Yalnız sa- siyah şapkanın üstündeki kücücük - ,, v G e L Gliyim. Onu büyük kinci bir şapkayı gösterip işte bi tehlikeden kurtardın diye onunla ııır/l% Şit / şu katta oturuyoruz!” dedi. Bibi © zaman bu kızın yüksek ve zengin bir aileden olduğunu anladı. Öyle ya bir böcek için bir silindir şapkanın içinde yaşayabilmek az şey midir? Elinden tutup kıyıya çıkardı arkadaş olmıya hak kazandın amma bir ilbay kızı bir serseri ile dolaşa- maz. Eğer kızımla arkadaşlık etmek istiyorsan, kendine hemen bir iş ara. /— günkü yiyeceklerini kazandıracak u- k bir iş arıyorlardı. Bulunca - bir- ikte çalışıp, emeklerine karşılık veri- leni yiyerek geçiniy Böylece Karın tokluğuna, günlük bir iş değil. Adamakıllı, sürekli bir iş. Korkma sen açıkgöz bir gençsin. Meram eder- sen mutlaka bir iş sahibi olursun. Çın Çın şehrinde kaç böceğin böyle bir evi vardı? Bibi kızdan ayrılınca scevinç içinde lardı. hem yavaş yavaş çalışmıya alışıyor- ar, hem de kimseye mühtaç olmuyor Karınları doydukça neşeleri ar 'ordu. Kendilerini dünyanın en mut sayıyorlardı. Artık Çın- şehrini de seviyorlardı. Burada li gibi kendilerini yabancı sayan oktu. Bir gün tuhaf birşey oldu. Ve bi O gün sabahleyin erkenden evden çıktılar. Öğlene kadar bir yerde ça- kenarından geçi- yorlardı. Etrafta kimseler yoktu. Ses göle bakarken k yola çıktığı günü düşünüyor, gö- Günün önüne, annesi, babası, kardeş- ri geliyordu. İkisi de konuşmuyor- Kim bilir belki de bu göl, ser- Bubulün de yüreğinde geçmiş şey uyandırmıştı. Çünkü onun da göz leri dalgın ve biraz yaşlıydı. Bu sırada uzaktan acı bir feryat duydular. Bir kadın bu sessizlikte: — İmdat! Imdat!. diye bağırıyor- di -— Bibi bir şimşek gibi yerinden fırla- Sesin geldiği tarafa koştu. Gölün n ortasında birinin batmamak için tir silindir şapkadan yapılmış ik bir apartımanın önünde durdular p 'nin talihini baştanbaşa değiştir- 3 | Bibi başını eğdi. Ne desin, ilbayın hakkı vardı. O her gün bir yerde ka rın doyuran bir serseri böcekti. ,İ — Efendim, bana biraz müsaade lediu. Bir daha sefer beni gördüğünüz jZaman mutlaka bir işe başlamış bulu nacağım. ’ Cevabını verdi. Sonra ilbaya da kı zına da “Allaha ıtmarladık,, deyip ay- |rıldı. Eve dönerken: “Şimdi bunları |Bubul duyarsa acaba bana ne der. Hbaya söz verdim amma ben nerede, nasıl bir iş bulayım?” diye düşünüp duruyordu. O; gün bulup, gün yemi- : ye alışmıştı. Şimdi sürekli işi nasıl — Ömrümde hiç bir gün bu kadar bulacak, durmadan nasıl çalışacaktı? sevinmemiştim Bubul. Meğer dünya- — Ihtiyar Bubul, İlbaym sözlerine ne da birine yardım etmek ne tatlı şey- şaştı, ne de kızdı: İlbayın odagına gelmişlerdi eve döndü. Bubule olup biteni anlat- Sen de bir gün meşhur olacaksın Böyle konuştukları günün akşamı Bubul ile Bibi birlikte şehri altüst et tiler, Öteberiye atılmış kırık dökük şeyler arasında demirci dükkânına lâzım olan şeyleri araştırdılar. Bun- lar bir körükle bir de içinde ateş ya- kılacak bir ocaktı. Ihtiyar Bubul ikisi ni de buldu. Körüğü kendi sırtladı. Ocak vazifesini görecek pipoyu da Bibiye yükledi. Böcek demircinin pi- podan ocak nesine yetmez. Bir bötek için pek ağır olan bu eş- yayi eve kadar taşımak oldukça zor bir işti amma kan tere batıp bu işi de becerdiler. Bubul, körüğü piponun ucuna yerleştirdi. Çok kocaman oldu ğu için onun ellerile açıp kapıyamıya caklardı. Bunun için Bibiyy» körüğün üstüne çıkıp zıplamasını söyledi. O, ladıkça körük açılıp kapandı. Pipo miş! F Ihtiyar Bubul tatlı tatlı gülümse- & iz — Ona şüphe yok. Fakat nedense | ”. bize bir yardım eden kulunmuyor. de- | di. & Yeni Demirci Dükkânı Bibi ile kurtardığı genç kız iyi ar- kadaş oldular. Her gün boş zaman- y larında birlikte kırlarda, göl kenarın- da, şehrin parkında dolaşmıya başla- dılar. İhtiyar Bubul de yorgun ol- da güzel bir ateş yandı. İşte demirci- nin ocağı! Şimdi geriye bir örs kal- mışt. Büyük başlı bir çivi bu işi pek âlâ görebili $'. Bu da bulununca dük- kân bütüm bütün hazırlanmış oldu. Ihtiyar Bubul ocağın başıma geç- ti. Bir yandan çividen örsü ateşte 1sı- tırken, bir yandan da şöyle neşeli bir gemici şarkısı tutturdu: Çalış, arkadaş çalış, Çi sen alış! mazsa beraber geliyordu. İlbay — Gel bakalım küçük,dedi Bir gün o, yorgun e'duğu için evde kalmıştı. Bibi ile kız yalnızca gezin- pi ga x diler. Biraz dolaşıp şehre döndükleri " Pek gençsin. Yazık, böyle serseri zaman genç kız Bibiye dedi ki: serseri şurada burada karın tokluğu- — Babam 'beni boğulmaktan' kür- na dolaşıp durma, Ben nasıl olsa ih- — Doğru Bibiciğim dedi. Sen da- Çi ömrün, yuvan şen olur, Çalışmazsan gezdiğin yer çöl olur. Bu hali ilbay görse kimbilir ne ka- dar şaşacaktı. Dünyada, bir gün için- de mükemmel bir demirci dükkânı tardığın için seni pek merak ediyor. (t_iy'arladım. Artık bîıîîı Ki Gel, kendisi şurada. Seni göstereyim. a çmeçm şeş:nnm yi bügygı ç ğ'w_ de pek alıştım. Fakat sen bir iş bulun nın önünde durdular. Bibi şaşırmıştı. AYA kadar sana elimden geldiği ka- Genç kız : dar yardım edeceğim. Inan ki dünya- z Benim babam bu şehrin ilbayı- da meşhur olanların çoğu böyle fa- dır. İşte ilbay konağı, dedi. Şimdi içe FİTler arasımdan yetişmiştir. ç ride bizi bekliyor, gel seni tanıtayım. — — Pîk’ amma Bubul, ben ne iş Bibi yutkundu, şaşaladı, kızardı. Pulayım? İçinden: — Ne mi? O!.. Çın - Çın gibi bü- — Benim gibi bir serseri, koca bir yük bir şehirde iş mi yok! Kapıcı o- ilbaym önüne nasıl çıkar? diye dü- labilirsin, berber veya terzi olabilir- sündü. Faakat kız onun bu haline hiç sin, ekmekçi, gemici yahut doktor ©- kaç iğit vardı? Ya (Zizi) Bibinin yeni arkadaşı genç kız kimbilir ne kadar sevinecekti. (Ha! az kalsın söylemeyi unutuyordum: Bi binin kurtardığı kızın adı Zizidir.) Bubulün şarkısmnı dinliyen Bibi kendi kendine işte bunları düşünüyordu? Orsü döven ihtiyar Bubulün ise şar kısı çok şen fakat gözleri yaşlı idi. Dumandan mı, yoksa geçmişi hatırla- maktan mı kimbilir neden? Bunun sebebini size gelecek sefer anlatırım, ai gee reğ ASNT * fEn Çok Fransızların kahve içme rekorun- da birinci geldiğini herkes bilir. Çayda da hiç şüphesiz İngilizler en ileride gider. İngilterede ne kadar çay içildiğini merak eden bir İngiliz bunu uzun yollu hesap etmiş ve yap- tığı incelemelerden anlaşılmış ki ço- cuklar ve yaşlılar da dahil olduğu halde her Ingiliz bir senede 5 kilo çay sarfediyor. İşte çay sarfetmekte çok büyük bir rekor, dünyanın çay ye- tiştiren memletekleri bir senede 500 milyon kilo çay yetiştiriyorlar. De- mek bunun yarısından fazlasını yal- YİTE BUNU, BİLMİYORDUM. Yeryüzünün en çok yemek yiyen adamı ve midesinin sağlamlığı ile ta- nınmış zenci (Jon Horton) 1929 da Amerikada öldü. Bu adam, memleket memleket dolaştı. Kendisinden daha çok yemek yiyebileceklerini iddia e- denlerle bahse girişti. Bu yüzden de kendine yetecek kadar da bir servet kazandı, Nihayet memleketi olan Ar kansasa çekilip orada öldü. Fakat bu adamın ölümünü mide hazimsizliğin- den zannetmeyiniz. Ömrünün son da- kikalarında bile midesinde zayifliği andırır bir rahatsızlık görmemişti. Yalnız bir defa bir bardak su ile ka- nız İngilizler harcıyorlar. Bütün İn- giliz i de olursa dünya çay rekoltesinin yüzde ş iki kaşık yut- tuğu zaman biraz rahatsızlık duymuş tu. Bu ğı da bir müshil ile demektir. geçiştirmiş, iyi olmuştu. Bu oburlar kralı; şöyle hemen bir R iştiha açmak için temizlemeden bir us düzüne liomn yerdi. Bundan sonra se kiz kilo etle, 120 yumurta, bir sandık ı ı Czînesi elma, birer kiloluk 6 kavun yermiş. Port - Arthur'ün nerede olduğunu hep bilirsiniz amma ben bunu size bir daha hatırlatayım. Port - Arthur 1905 senesinde Ruslarla - Japonlar arasında çıkan muharebede Japon de nizi kenarında Rusların müstahkem bir limanı ve şehri idi. Sonra Japon- lara geçti, Ruslar bu şehirde son muharebele- rini yaparlarken Japonların artık ga- lip geleceklerini ve şehri kendilerin- den alacaklarını anlayınca ellerinde- ki yüzlerce milyon değerindeki altın, gümüş, ve kıymetli eşyayi yere göm- müşler. Japonlar, şimdi Rusların o- zaman yere gömdükleri bu hazineyi durup dinlenmeden arıyorlarmış. Bu araştırma heyetine eski bir Rus Yemek arasında 96 bardak su içer- miş. Hiç bu kadar obur bir adam işit tiniz mi?., Kuşları Korumak Yeni Zeland hükümeti kuşları ko- rumak için mühim bir tedbir almış. Bu memleketin binlerle hektar or- manlıklarından ağaç kesmeyi bir ka- nunla yasak etmiş. Bunun sebebi de yeşil yapraklar arasından başka sığı- nacak yerleri olmıyan kuşları yer- siz, yuvasız bırakmamak imiş. Asyanın En zabiti rehberlik ediyormuş. Bu zabit © zaman Port.- Arthur'da bulunmuş. | Bakalım bu büyük hazine ne zaman bulunacak?... Zelzeleyi Haber Veren Balıklar Japon âlimleri birçok araştırmalar- dan sonra çok faydalı ve insanı şa- | şırtan bir yenilik bulmuşlar. Bu âlim l lerin balıklar üzerinde yaptıkları in- celemeler de bir cins balık, zelzeleyi ' haber veren sismograf âletinden daha doğru olarak zelzelenin yakınlaştığını haber veriyormuş, Balıklar zelzele başlamadan birkaç saat evvel uzun Büyük Su 5. Hazinesi & Japonyanın payitahtı ölan Tokyo- nun suyu bitmek üzeredir. Bu şehre su biriktirmek için şehrin 50 kilomet re (kuzeyinde) (şimalinde) çok bü- yük bir su hazinesi yaptırılıyor. Bu su hazinesi şehre günde beş milyon litre su verebilecek büyüklüktedir. Gö rünüşe göre bu su hazinesi Asyanın en büyük sahrıntı olacak, Tahtadan Saat Bilmem işittiniz mi? Bir zaman as ma saatler tahtadan yapılırdı. Bunla- müddet zelzeleyi duyuyorlar. O za- |TIn çarkları ve bütün parçaları, tah- man hiç kımıldamadan oldukları yer | lerde kalıyorlarmış. Zelzelenin olaca | ği da balıkların bu halinden anlaşılı | yormuş. Zelzele olup bittikten sonra balıklar tekrar diri diri gezinmiye başlıyor. tadandı, Saat, altma asılan ağır şey-| lerle işlerdi. Bugün artık böyle saat- ler ortadan tamamiyle kalkmış bulu- nuyor. Yalnız İsviçrenin küçük bir kö yünde böyle tahta bir saat bulunmuş- tur. Bu saatin yüz yil evvele ait oldu- ğu tahmin ediliyor. bile denizde ve deniz kenarmda sık sık rastlanan şeyl denize leri hepiniz bilirsiniz. Meselâ: Va- pur, çakıl taşı ve saire, Bu resme bakınız. Önce karışık birtakım çizgi gö receksiniz. Fakat evirip çevirip dikkatle bakarsanız orada - yukarıda ve deniz denizde bulunan on iğım şeylere şey göreceksiniz. Bunlardan en az sekizini bulup bize yazanlardan elli ki- şiye kıymetli hediyeler vereceğiz. Kahkaha Köşesi : Cömert ÇK £ Ü Kardeş — Akm, ben sana elmandan küçük kardeşine de ver demedim mi? Niye vermedin de ağlatıyorsun ? — Nasıl vermedim anneciğim, bü- tün çekirdeklerini ona verdim. Onları bahçeye diksin. Çıkan elma ağaçları- nın elmalarına bir defacık bile dokun- mam. Ressam . Pantalonu — Okyay yine mi yeni pantalonu- na resim yaptık? — Hayır anneciğim, ben resim yap madım, resmin üzerine oturdum. Pan talonum resmi kendi kendine almış. Kabahat benim değil. İleri Giden Saat -Si ep, Salonun saati kırılmıştı.. Annesi Erol'u sıkıştırdı. Çocuk önce epeyce bozuldu. Sonra sebebini Baş Belâsı — Oğlum her gece; evimizde gürül fü oluyor, ihtimal hırsız gelmiştir di- ye beni uyandırıyor. — Fakat hırsızlar eve girince gü- rültü yapmazlar. — Evet öyle, Bunu ben de kendi- sine söyledim. Amam, şimdi de beni evde hiç gürültü olmuyor, diye uyar K Ev sahibi — Eğer bu ay da aylıl vermezseniz sizi sokağa atarım. * Kiracı — İnsaf edin, yüzme bilmi yorum, Yine Venedikte: — talyayı'nasıl buluyorsunuz? — Hele Venedik ne kadar güzı değil mi? — Bu şehir çok tuhaf! — Hakikaten öyle. Ben odamı inden balık avlıyabili şöyle anlattı: — Anneciğim, şaşılacak ne var? Hani sen bu saat her zaman ileri gi- diyor demiyor muydun? — Eee... — Tleri gide, gide masadan aşağı yuvarlanmış olacak. un Rüya mı? — Bir sabah uyandım, baktım | meşhur bir adam oluve: wişim. — Yanlışm var. Meşhur bir adan dm, sonra birdenbire uvanıp baktı ki sabah olmuş değil mi? R-