17 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T ni TU KERDiM BÜ Üü İ LA LA *i — 4 Heybelideki Çamları Kim Suçlular Bırakıldı Polis, meşhut suçlar müddeiu nu- miliğine Yuda ve Jak isminde iki genç suçlu vermiştir, İddiaya göre, bunlar pazar günü Heybeliada - çam- larını tutuşturmuşlardır. Müddeiu- mumi Hikmet Sonel, suçluları sorgu- ya çekmiştir. Bu iki suçlunun orada çamlara on beş metre kadar uzakta ateş yaktık- ları ve ısındıkları anlaşılmıştır. Fa- kat çamlara kendilerinden daha ya- kın yerde ateş yakan ve yumurta pişiren dört kişinin bulunduğu ve çam lar tutuşunca bunların yemekleri ve yumurta tavasını ortada bırakarak kaçtıkları tesbit edildiği için müddei umumi bu iki suçluyu serbest bırak- mıştır. Kaçanların yakalanması için evrak polise iade edilmiştir, Eski Çeyreği Altın Suyuna Batırmış Beyoğlunda garip bir dolandırıcı- lık olmuştur. Hâdisenin tafsilâtı şu- dur: Maruf sabıkalılardan Kemal, eski devirlerden kalma bir çeyreği altın suyuna batırarak Ahmet adında bir köylüyü yakalamış, ona: “—. Baba, demiştir. Bugün yola çı- kıiyorum. Pazar olduğu için her taraf kapalı. Sen şu altını al da kâğıt pa- raya çevir!,, İhtiyar, bazı endişeler göstermisse de usta sabıkalı, kalp altını beş kâ- ğıt iraya Batmıştır. Neden sonra vaziyeti anlıyan Ah- met zabıtaya müracaat etmiştir. Sa- bikalı dolandırıcı yakalanmıştır. — Abdest Bozmuş Dün, Beyoğlunda bir evin duvari kenarında abdest bozduktan sonra ü- mumi adaba aykırı şekilde hareket eden yaşar, yakalanmış ve cürmü meşhut mahkemesine verilmiştir. .. M 6 Kİ Şüpheli Bir Ölüm Bayazıtta oturan Ahmet oğlu Meh- met adlıt birisi evinde ölmüştür. Be- lediye doktoru bu ölümü şüpheli gör- düğü için müddeiumumiliğe haber vermiştir. Müddelumumilik cesedi ta- bibladi! Enver Karana muayene et- tirmiş, doktor cesedin morga Kaldı- Mahkemelerde Pangaltıdaki Kaza Yıkılan Duvar Altında mesinde bu davaya bakıldı. Ölen çocuğun babası mahkemede dinleyiciler arasında bulunuyordu. A- vukatı da vardı. Suçludan 40 bin li- ra tazminatla 300 lira da techiz ve tekfin masrafı istiyordu. Müddelu- mumi, İhsan, iddiasını söylemiş, dik- katsizlik ve tedbirsizlik suç uile A- gobun ceza kanununun 455 inci mad- desine göre cezalandırılmasını iste- miştir. Dün mahkemede goför Artin, arabacı Arşar, Madam Zabel, hamal Onnik müdafaa şahidi olarak din - lendiler, Artin dedi ki: — Altı ay evvel bir kamyon bu ka- pıdan geçerken çarpmış ve esasen çü rük olan duvarda çatlaklar yapmış- tı. Ben kazayı görmedim. Arabacı Arşar da ayni şekilde şe- hadette bulundu. Madam Zabel ise: — Ben hâdiseyi gözlerimle gördüm, Ölen çöcük iki arkadaşile yolda oy- nuyordu. Kamyonu görünce duvarın kenarma kaçtı. Kamyon kapıya ve duvara çarpmadan dışarı çıktı ve du- varın sallandığını ve biraz $onra da yıkıldığını gördüm. Çocuk altnda ka- larak öldü, dedi. Bundan sonra dinlenen hamal On- nik te ayni şekilde şehadette bulun- du, ve: — Ben hamamın karsısındaki kah vede şoför Mehmetle oturuyordum. Kamyon çıktı ve biraz sonra da du- var yıkıldı, dedi. Suçlu avukatları bu Mehmedin de müdafâa şahidi olarak çağırılmasını istediler. Müddeiumumi İhsan, şahidin adresinin ve hüviye- tinin vazıh olmaması yüzünden çağ- rTılma talebinin reddedilmesini istedi ve: — Suçlu avukatları geçen celsede hiçbir şahitleri olmadığını söylemiş- lerdi. Hâdise meşhut suçlar kanunu ahkâmına tâbidir. Suçlu avukatları boş yere davayı uzatıyorlar, dedi. Mahkeme, şahidin yarına kadar ad resi bildirildiği takdirde çağrılması- hı kararlaştırdı ve muhakemeyi 19 Suçlu Şoförden Kırk Bin Lira Tazminat Isteniyor Şoför Agobun idaresindeki kamyon geçenlerde Pangaltıda bir bahçeden çıkarken duvara çarpmış, ve yıkmıştı. Bulgar konso- losluğu memurlarından Radi'nin 12 yaşındaki oğlu Antuanı da duvar altında kalarak ölmüştü. Dün Asliye Birinci Ceza mahke- İ Sarhoşluk Suçlusu Bir Mezeci Efkârlı İmiş Fazla -Kaçırmış Polis dün müddeiumumiliğe Arif isminde bir sarhoşluk suçlusu getir- miştir. Seyyar mezecilik yapan Arif, dün sabah erkenden satacağı rakı $i- şelerini açmış, mezeleri önüne sirala- miş ve köprünün kuytu bir köşesin- de adamakıllı içmiş ve yemiştir. Sa- at dokuzda Köprünün üstüne çıkmış, kendi kendine söylenerek, bazan ba- ğiırarak yürümiye başlamıştır. Halk etrafma toplanmış, polis te kendisini yakalamıştır. Arif, dün müddeilumumi Hikmet Sonelin suallerine cevap verirken bir aralık etrafına bakmış ve: — Bay müddeiumumi, benim meze sepeti de ortada yok. İçinde bit gok midye dolması vardı, demistir. Biraz sonra, Sultanahmet sulfi bi- rinci ceza hâkiminin önüne gıkarılatı Arif, orada kendisini göyle müdafaa etmiştir: — Vallahi bay hâkim, dün sabah çok efkârli idim, Biraz içeyim dedim, çok kaçırmışım, Beni affet. Hâkim suçu sabit görmüş, Arife İ- ki lira para cezası vermiştir. Bilet Memuruna Hakarete Kalkmış Burgazdan aldığı biletle Heybeli- den vapura binen Nesim oğlu İsak, bilet memuru Mehmede hakaret et- miştir. Sultanahmet sulh birinci ceza hâkimi Reşit, dün İsakt 2 gün hap- se ve 250 kuruş para cezasina Mmah- 7 v j e ) u;ıkîd' TU'İ' + d . Saat 18,30 Plâkla dans MT ai ; UŞTULAU? Olmadığını İddia Ediyor | «i ı alarak ölen Çocu ö Zan Altına Alınan Robert Taylor iiki weng,, güzalye Teti eyeti, 2080 Örmer RESTE eşsiz bir muvaffakıyete ermiş bir in- Tafndüd am;;ça Söylev. 20'451: a sanın derdi yoktur, ol&a bile pek e- hemmiyetsizdir sanırsınız değil mi? Bunu bir de Robert'in kendisine 80- runuz. O hiç te bu fikirde değil. O, bir değil bir çok derdinden şikâyetçi. “Bir defa, diyor, kendime hasrede- tek bir dakikam yok. O kadar.çok film çeviriyorum ki, seyirciler yakın- da benden usanmıya başlıyacak,,, Anlaşılıyor ki, Robert kendine tah- sis edecek bir dakikası olmadığından değil, bugünkü muvaffakıyetini ya- rın da muhafaza edip edemiyeceğin- den körküyoör, Çünkü: Robert Taylor daha yeni bir artisttir, Ve bu bir yil içinde çok değil ancak birkaç film çevirmiştir. Bu kadarından şikâyet edilmez, Metrö — Goldvin — Mayer'in bu meşhur yıldızı şaşılacak kadar az bir zaman içinde yükseldi. Hiç beklenmi- yen bir gün rejisörler birdenbire ©- nun Rudolf Valantino'dan sonra en ziyade heyecanla sevilen bir aktör ol« duğunu farkettiler. Bu ani muvaffa- kıyet (Robert) in önce başımı döndür dü. Fakat sonra alıştı, Ö kadar alış- ti ki, şimdi de yarın yine ayni det'e- cede meşhur olup olamtyacağt endi- şesi içinde. Halkın kendinden usan - masından körkuyor. Robert, hayranlarının, hususi halle rini, düşüncelerini öğtenmek için gös terdikleri tecessüsten müşteki. “Hep nelerden höşlândiğimi, han- gi şeyleri sevdiğimi soruyorlar. Hele hangi kadiın tipinden hoşlandığıma pek merakları var. Son zamanlarda bir de “Barbara Stanvyek” e âşik olduğum göylenmiye başladı. Barba- rayı çok severim, Hem güzel bir kız, hem fevkalâde bir arkâdaş, Bütün dee trol'tru vuua BÜYÜ YUDT VETü yaz- Meşhur Jönprömiye Robert Taylor . Âşık Robıcrl Taylor Negeli olmalı. Fakat tabil her va- kit değil. Geceleri klüplere gitmiye düşkün olmamalı. Saadetini yuvasın- da aramalı. Beni dinlemekten hoşlan malı, Çok güzel olması şart değil, fa- kat şahsi cazibesi olmalr.,, Koca Nişancı Bu nam altında çevrilen yeni filmin bütün aktörleri mühtelif hay- vanlar arasından yetiştirilmiştir. Bunların başında (Kaktos— Frenk inciri) adında bir tavşatı geliyor. Son- ra (Cimmi) isminde bir karga... Bu hayvan, bir filmde tol almak üzere terbiye edilen ilk kargadır. Hayvan aktörler arasında “Tut” adında bir de av köpeği vardır. Köpeklerin film- de rol alışını şimdiye kadar çok gör- Z We)y VeSü aa — i7-8-937 Günün programı — wbd | ÖĞLE NEŞRİYATI: nıi”' Saat 12,30 Plâkla Türk Jıııht*“' si, 12,50 Havadis, 13,05 plâk neşriyatı. 14,00 Son: Akşam Neşriyatı: dia Rıza ve arkadaşları, | yarı) 21112 Radyo fowkr',ı,rr- (Lakme), 22,15 Ajans ve bw berleri ve ertesi günün PFOĞ öpe 22,30 Plâkla sololar, opera V ret parçaları, 23,00 Son. - * Gümün program özü SENFONILER 21,30 Berlin kısa dalgasl: nik konser. 21,30 Bükreş! ü senfonik könser (Brahms, ! HAFIİF KONSERLER Ndiu' 7.10 Berlin kısa dalgasi; / pari popuri, (8,15: Devamı). 92 yin F kısa dalgası: Plâk. 9,80 Ber t ğı sa dalgası: Musikili kafiş Tam. 9,45 Paris kısa dd!“'w 10 Börlin kısa dalgast: OK 10,30 Paris kısa dalgası. Fi87'te keza, 13 Paris kisa dalgaf ser. (14,15: Keza), 13,10 B Örkestra. 15,15 Berlin Kütf st! Eski köy müsikisi. TÜ ma kisa dalgası; Karışık M 16,15 Roma kısa dalgası: şarkı ve Cetra orkestrasl. ©. Gdi Örkestra sopran. 15,35 PesiS' y yap gan örkestrası. 18,44 Berliw" dalgası: Alman milli d ) 19 (Haydn, Mozart, Beethov€P Çji Bükreş: Radyo orkestraSl. Petşe: Şehir bandosu. 20;40 no, Florans, karişık muSlkjr'am, Petşe: Radyo salon örkest id“' | Milâno, Florans: mancininin ç sinde örkestra konseri. 22#3“ y kika dalgası: Plâk, 22,25 sa dalgası: Hafif musiki V€ lar. 22,30 Paris P. T.T: M akşamı, 22,45 Bükreş: lokan musiki nakli 23,05 Prag KISâ ç), gaaı: Orkestra (Fibich, FÖ HO 3,20 Viyana, Graz: Eğlence M kestra könseti. 23,25 Peşte: ——— . Çiganların könseri. OPERALAR, ÖPERETLER - SN bir SeLl VA nız o anlar, Fakat Barbara, yalnız ar- kadaşımdır. Ona âşık değilim. Hangi kadın tipinden hoşlandığı- ma gelince: Zeki olmalı, nükteci öl- malı. Kendine mâhsus fikirleri olma- |h. Fakat kendi fikitlerine uymadığı için başkalarının düşüncelerini fena görecek tabiatte olmamalı, velkilerden bir farki var, Sağlam ol- duğu halde bacağı kırık bir köpek ro- lünü yapıyor. Aktörlerden “Mabel,, ile “Öswald” te çok enteresandır. Bi- rincisi işaret verilir verilmez miyav- Iryan bir kedi, ikincisi ilk defa film için terbiye edilmiş bir Penguen kuşu. ti. RESİTALLER Faik Neden Öldü? Kasımpaşada Uzunyolda Balaban handa 273 numaralı bakal Tahirin dükkânında bodrum katında - beledi- yeden gizli tamirat yaparken kuyuya düşerek öldüğü yazılan işçilerden Sa- dık oğlu Faik hakkındaki tahkikat ne ticelenmiştir. Faikin kuyuya düşerek değil, belediye memurlarının ansızın bastırması habetri üzerine kendini ka- Teşekkür Hastalığım esnasında gerek sayın matbuat ve gerek sevgili dostlarım tarafından bendenize karşı gösteri- len sevgi ve alâkadan dolayı alenen teşekkür ederim. Afyon Saylavı: Berç Türker 23,20 Varşova: MUHTELİF ranlıkta elektrik cereyanma kaptır- H11 Berlin kısa dalgaslıl: ; ans Eggert şarkı söylüy Berlin kisa dalgası: Beeth"vşı piyano sonatlarından. 19,1Ö gova: Şarkılar (plâk). 20 reş: Piyano konseri, 21 Flüt konseri, 22,15 Tokyo gası: Halk ş$arkıları. 22,4 ' Piyano konseri. 22,45 Berlif “rk dalgası: Küçük piyano €57 ötg) Keman (Tartini, Elgar, Korngold 16,30 Paris kısa dalgasi! ro perdus,, isimli tiyatro 19,20 Peşte: Su topu polo) (Avusturya — Macaf dl’cî | reportajı, 19,30 Rima kısa d Arapça, Rümca ve Türkçe (Wi isimli opereti. 22 Kolonya: gl likçı ve kârisi,; isimli radyöo C. KISA Vpi Bük y8:) j ÇA hi — | rılmasına lüzüm göstermiştir. ağustosa bıraktı, küm etmistir. mak süretile öldüğü anlaşılmıştir. Yüzbaşı odadan çıktı. Karısma talimat verdi, hare« mi beş dakika sonra puslayı alarak gitti. Erden dal- gin duruyordu. Zihninin çok perişan olduğu, aklından bin türlü şeyler geçtiği belliydi, bütün bunların dü- ğümlendiği noktayı da yüzbaşı keşfetmişti: — Sen onu hiç merak etme, dedi. Ben bizimkine tenbih ederim, Onu yalnız bırakmaz ve işi iyice anla- tır. Hanım teyzeme de şimdi gidince söyliyecek. Vergici bütün nege ve şetaretini kaybetmiş, haki'ci bir hüzne düşmüştü. Sesinde ilk defa işitilen bir tit- reme ve elem vardı: — Bana ne iş kaldı? diye inler gibi #ördu: Ben eli boş mu duüracağım ? Yüzbaşı, Alinin bu candan kopan hüzün ve kede- rile mütehassis oldu, bir öz kardeş hissile omuzunu okşıyarak cevap verdi: — Sen mi? Senin çok vazifelerin var. Her gün ha- nım teyzemize gidip bizden malâmat vereceksin. Şa- yet biz bir şey yazmamışsak bile, uyduracaksın. Son- ra Hacı kasabaya gelir gelmez peşini birakmıyacak- gın. Elinden geldiği kadar telkinatta bulun. Hissiya- tını gıcıkla ve bunun en çok kendi yüzünden olduğunu söyle, Istersen Erdenin vaziyetini de gayet tehlikeli göstererek herifi vicdan azabıma uğratmıya gayret et. Daha sonra kadıya bir pazat' içinde, bir konak önüt- de köte- attıracaksım. , — Kötek mi? — Dur, dinle beni, şaka etmiyorum. Ne yapalım? Öyle istediler. Göze göz, dişe diş. Kadı böyle her- kesin önünde birkaç kötek daha yerse burada du- ramaz. Hemen kaldırırlar, Görüyoruz ki herifi baş- ka türlü atlatmanım imkânt yok. Tutamağı kuvvetli galiba. Halbuki uğrayacağı rezaleti hikmet veya satvet, her nedense, işte O meselei hükümet namina hiç olmazsa değiştirirler. Bu suretle memleket te kur tuülür. — Fakat şifdi Kadı, kaymakam vekili, İşi büyü- türlerse, Erdenin meselesine temas.. kısmen musikili neşriyat. ğ AAA < RR YT L —W — —a İnce düşünme. Köteği atacaklar, ağa, efendi takımindan olmamalı. Rüşdiye kaçkını, bakkal çı- rağı, çoban bozması çok. On yaşından on beş yaşıma kadar kaç tane istersen sana getireyim. Kötek olma- sın da limon kabuğu olsun. İş sonunda dedikoduya binince, merkezde de körükliyecekler bulunur. — Bünda sen ifrata varıyorsun yüzbaşım. Brden itiraz etmiye başladı. Yüzbaşı iddiasında 18 “rar etti. — Bana bâk Erden! Böyle adamları, görüyoruz Ki milletin başından atmak için elimizde ne kanun var ne adalet. Maskara nazırin bitisi çıkıyor, bir elin itini tutuyor, bakıyorsun ki kahve ocağında sü- müğünlü çekemezken ya kaymakam ollyor, ya mu- tasarrif. Gel de pirincin taşını ayıkla sonra. Dünkü miskin, gittiği yerde zebella kesiliyor, neticede mil- let kan ağliyor. Şikâyet edersin dinliyen olmaz. A- man dersin, ezerler, zaman dersin müfsittir diye bir leke yapıştırırlar. Ey! Ne yapmalı? Ben iftira ata- lim demiyorum. Zaten iftiraya mühtaç değiller. Ne desek, neden şikâyet etsek hepsi doğru. Lâkin an- lıyan, dinliyen kim? Meğer o bende olacak herifin takındığı sintfa bir şüphe ârız olsun da bizzarur ora- dan kaldırsiınlar. Ne olacak? Mahalle çocuklarının öir sabah kadının evi önünde gürültü ile kaydırak oynamaları, dayak yemesine kâfi bir sebeptir. He- rif önce pencereden haykıracak, çocuklar alay ede- cekler. Küfür edecek, karşılık verecekler. Tabii can darması var ikisizli Şamarlar, Iş buhdan azar İşte.. Sonra kadı hükümete gitmek için pazar yerinden geçerken (bizi dövdüren hoca geliyor) diye tâşa, li- mon kabuğuna tutarlar. Malüm ya, çöcuklar onun kaymakam vekili olduğunu ne bilsinler? Zaptiye ile bizi dövdüren hocanın kafasına yumurta attik di- yecekler. Zaten iş buraya varınca haklarında kim ta kibat yapacak? Yapsa da ne olacak? Maksat işin mübalâğa ile kasaba haricine, Vilâyete, İstanbula şayi olmasıdır. Bir hükümet adaletini kitabile, mec« lisiyle, namusiyle yapmazsa, halk işte böyle limon kabuğiyle yapar, Kadı için çare bu. Daha büyükleri için de başka vasıta var. Amma diyeceksin ki daha o kıvama gelmedik. Zulüm öyle bir kızgın ocaktır ki orada en ham madenler tavlanır.. İsyan! Azizim isyan! Zulüm ve itisafa karşı isyan! Sözle, göz yaşiy | le, kalemle olmadı mı? Silâhla, dişe takılacak canla, koltuğa almacak başla isyan! Bu devlet ya adam akıllı bir hükümet meydana çıkarır, yahut ergeç, her böylesi için kafasını ezecek isyanlar doğar. Aç kal sus! Soyul sus! Ezil sus! Hayır! Bugün kayma- kama limon kabuğu atan bir halkın istikbalde bü- yük saâdet ve hürriyet müjdeleri vardır. Bugün za- lim valisinin yüzüne tüküren küçücük bir kızın ge- linlik duvağında adaletsizliği dişlerile parçalıyacak yavruların doğacağı yazılıdır. Bu devlet ya adam o- lur, yahut yerini milletin ruhundan, öz benliğinden fışkırmış hakiki sahiplerine terkeder, Bir deli, zalim, mültemis ve cahil kaymakam vekiline iki limon et | buğu atmya, bir yuha dekmiye tereddüt ediy . Halbuki böylelerinin yüzünden bütün, amma pütü? cihan bu saltanatın, bu milletin çehresine tükül — yor ve lânetler yağdırıyor. Oo!, Lâf dinlemem: H'; B karet görmek için milletin ne suçu, ne günahi var T Söyle bana! Yirmi mülyonluk mazlim ve m halkı, beş on hergelenin çiftesi altında görmek Kİ se kör olmak daha iyi!, te!“ " Oda kapısı vurulmamış olsaydı, Refik, bu &#7 — heyecanlı nutkuna devam edecekti. Dışarı çıktı, düğü vakit elinde Erdenin yol heybesi, getrleFİ tabancasının fişekliği vardı: d —- Haydi bakalim. Herşey hazır! Bekir “g; | "debboyun arkasına götür. Benim at ta orada: &| de iki dakikaya kadar giyinirim. Dolabı açtı, çizmelerini çekti. Silâhmı taktı, h landi! Vergici müteessir ve dalgin seyrediyordu. başı dedi ki: yis — Vergici! Sen şimdi doğru klübe gidersin. — — — birşevden malümatın yoktur. Eski halinde, esîrd’ taretinde. Şayet Erdeni soracak olurlarsa “if K3 beraberdik!” def geçersin. Sorgular fazlalaşırsâ , — yıtsiz bir tarzda “bilmem, çiftliğe gitmek istiy9'” filân diyordu, belki gitmiştir.” diye bir kubuz YÜY larsm, O kadar. Benim için de iftardan sonra S7 —— de bıraktığından başka birşeyden haberin olma2“” Erden de hazırlanmış, yüzbaşının hammîyle_' ;AJ len para cüzdaninı İç cebine yerleştirmiş bekli'” — | dü, j — Hadi bakalm. '_? Odadan çıktılar. Refik arkadan yürüyordu: YÜ K sek sesle karısına : z — Biz gidiyoruz. Bildiğin gibi. Fakat Günef? vel de sonra da saha emanet ediyoruz. (Arkası var). ae azif” yüz — İ £

Bu sayıdan diğer sayfalar: