oca bir b Janet Makdonaldı Ana, Baba Ocağında ha 2 Numaralı Muallâ Makdonald da Diyorlar e bürcünün, bir kes. en kasabanın, içi » ir Güygçen dolu bir Halkevi N uriyet meydanının, Berinleter ay DAF, m etekleri. Seçen Fırat; her Yötain Ür altıdan on bire kadar Yratan 8e8 verir, tak, akya Böğsünde dolaşa- in göre vdar çalışan halkın Böğsüine istirahat ve neşe Yarma, 04 S€8, Eğe denizinin ki- doğmuş bir sestir. » Beşe olan bu sesle u- Yar ve Ong yaya olan güneşle uyanır. & den e DİR Jünet Makdonal. ak, * İki numaralı Janet Mig ala. Yahut küçük Muallâ Eğe ld .. (1) | ye da kumu &rem kokan 1 derüçayi Ye 9 kumun içinde ve Yak tane. “ Büneşin altmda kala- Saygı gı evİak ve yarı marsik çık- Hatt Pisi Muallâ Makdonalda, Bilek, paralı Jozefin Beyker de- Mütinee yalak daha canlı ve genç Ge © II demiye yasak yoktur. Dün by” Birecik . Diyarbekir 0. Behiye, “sidir. Bu müselles içinde Onun, asa varsa “ kağa, » DADA Ocağıdır. Buralarmı Gar öze, WAr.ve buraları onu o ka nkü o ıstıra, ğu olduğu hal anlığın, tasa. ğın düşmanıdır. j E & kıyılarında doğmuş, Bo. P Ya yasi kıyılarında büyümüş, Be â Tama kıyılarında yaşıyor. ile git İse; onu doğurtan a, Oğuran ana utansın, O- ia, Ade Ülügay, , VE cüzdanı çıplaksa; &. di, Partımanlarının bodrum. iş İzm Hâyır! Hiçbir şey de- Sadece bir vatan kızıdır. kızlarından biridir. O- mânevi hizmetlerin oluna yorum. Yalnız onu ii a oturan yeşilli kırmı- e, <tari giymiş Nermin'i de İN e, Yalnız ikisini mi? İki Maha i "daki siyah etek üstüne İuz kuşanmış “Kareki e arkalarındaki ii ğini saklamıyan ke- iş“ dA övüyorum. Onları ( ) a kiralıyanı da, bu işe Ya anı'da, bu İ Yi leri de, bu işe karşı mü- Sika hiyenleri de, bu işte hir in... Siyanları da övüyorum. kendi Sene, ii Ve görgü onun hakkı- “8 Uyku, su hakkı gibi Üat gelir. Çok devir anladı. iğünün ve İnki- teşekkilllerin bu yol di köklü emeklerini kö- YE. Gün geçtikçe bunun Biz yi, ürmi göreceğiz. Deme, a, Mal Ötesinde durmü - M söylüyorum. Arda» r; Sakarya ile le... san, muzun gözleri » demir 86 İnen çekicin çi şap çi “#€li ahengindendir. pe maral Istanbulday. ivlik derlermiş, tl ime N : Yazan © Aka Gündüz! Nanaamamamam af Iki Numaralı Muallâ Makdonald Bin metre dipten bin metre n Zonguldak çocuğu ha u anda müziğe, ta. maşaya, neşoj : ki, iki bin metreye şip diye inmi. ye hazırla kâtip bi le mahâlle imamı, dir, Ebussuud Efendi ile Zembilki li Efendi sağ olsalardı böyle olacaklardı. Peygamber müirtetlerden ve müşriklerden len zzaplı yüz boruşukluğunu Ha. beşli belâlmin tatlı gesile giderir. di. Aslanım Ali bile kılıcını çeker- ken kulaklarında tatlı #es, gözle- rinde tatlı manzara ari Ses ya- saksa bülbülleri, bo rüzgâr. 18, dalgala ye bu bölgenin iki numa- Makdonaldını veya üs le överim, enecek. Çalgı çalma- işliyecek. Bunun öte- Şarlı s cak si ve aksi yasak! Yalniz bu kadar mı? Biz en W- cuz radyoyu en uzak köve gö yoruz. Gör larda, top le ve enerji yar iklerde ham: atmak için. Harran , kafa. | ölcenin ovasında çift sürmek, Karabükte çekiç sallamak, tipide ağ atmak; yeşil kürsüden ahlâkı hamide da, miya benzemez. Hayat ve inkdâp fikirlerimize, müsbet ve doğru işlerimize aykırı düşünenlere inat, şu iki numaralı şarkıcı ve oyuncu Makdonaldın res mini boylu boyunca basınız da, gör miyen gözlerine biraz ışık çarpam, 41 dereceli bir gtlneş altından #a- ym okuyucularımın hepsine neşeli »clâmlar ederim, Aka Gündüz ine aklıma geldi Elüziz Halkevi başkanm. dan önemli rica: Evinizin her şe- yi, temelinden tepesine kadar her yeri güzel olduğu gibi rsdyonuz da güzel. Akşam üzerleri m (Arkası 10 PAZARDAN , MARA rr Şu Garip Dünyanın Dört Köşesi Karre Or Amerika garabetler dünyası o)- maktarı kurtulamıyacak. Geçende Kaliforniyada küçük bir kasabada 23 yaşmda bir delikanir, bir iddia Üzerine beş tane portakalı arka ar. kaya yutmuştur. Fakat garibi şu ki bu obur genç portakalları kabuk ları ve çekirdeklerile beraber ye- miş, böylelikle iddiayı kazandığı için iki bin dolar almıştır. . Geçenlerde Tunusta genç bir A- rap, dipdiri bir yılanı körpe sala- talik gibi çiğniye giğniye yemiştir. . Bir hayvanat âlimi Hindistanda senelerdenberi yaptığı tetkikat ne- Geesinde fil neslinin yavaş yav azaldığını anlamıştır. Bu âlime gö re üç yüz sene sonra Hindistanda bir tek fil kalmıyacaktır. o. Yorkta “Utanmazlar miyeti,, admde bir cemiyet teşkil anmazlar srkıl- mazlar bu cemiyete âza oluyorlar. Cemiyetin şimdilik 112 âzası ce- PAZARA | Meşhur bir dua değirmeni Japonlara Geçen Altın Saraylar Beldesi: Birkaç gün evvel, Japon kuvvet- lerinin eline geçen Peiping (Pekin) hri eski Çin İmparstorunun yaz- lik saraylarını'da ihtiva eden ve mukaddes sayılan bir gehirdir. Bu gehrin gimali garbi kapısın- dan çıkan bir el arabasmda, bir müddet yolculuk edildikten sonra Milletler Arasında Geçimsizlik eşimsizlik yalnız fertlerin hastalığı huysuzluğu de ğildir. Milletlerde de geçimsizlik huysuzluğu görülür, Son hâdiselere bakmca, dünyada bir takım geçimsiz milletler olduğu nu görmemek milmklin değildir. Bu milletlerin isimlerini saymasak bile en ziyade fasist rejimine taraftar olanların bu hastalığa müpteli ol- şistliğin siyasi âlemde geçimsiz bir unsur olduğuna hökmedip etme mek herkesin bileceği şeydir, Almanlar, geçende Taymis gaze- tesinin o muhabirini oAlmauyudan kovdular, İngilizler için pek te ho- sa gidecek bir şey olmıyan bu hâ- disenin şu son günlerde Alman - İngiliz yakmlaşmasına menfi bir tesir yapmayacağını iddia etmek biraz güç olur. Halbuki, bir gaze- tecinin her ne pahasına olursa ol- sun kovulması - bir (siyasi caka) yapmak kaygusu olmasa - kolaylık la içtinap edilebilecek bir tedbir idi Japonlar, Çin halkına karsı dost, Çin ordusuna karşı düsman olmak- ta devam ederek nihayet Çinde bir harp ateşi yaktılar, Bu ateş ne kadar zaman sürer? Dikkatle ölçüi- mesi güçtür. Fakat vakalarla bunu tayin edebiliriz, Çinde harp, Japon istilâ plânı bitinciye kadar süre- cektir. Bunun haricindeki sözler, teşebbüsler ve şamatalar bu siyasi salatanın salçasıdır. aktile ilk demiryolunu yap- V mak için Çine gelmiş olan müteşebbisler Çin zimamdaranına bu yeni medeni makil vasıtasını methederlerken: — On günlük yere bir günde gi- deceksiniz... Demişler, Çinli ileri ge- lenler de: — Düşünelim. Cevabı verip bir ay kadar düşündükten sonra şu ce vabı vermişler: — On günlük yere bir günde gi- dersek geri kalan dokuz günde ne yaparız, Onun İçin demiryolu iste- meyiz, Çinde sindi binlerce kilometre demiryolu mevcut olmasma rnğ- men işlerin oralarda çok ağır inki. şaf etmekte, memlekette vakaların aksiamellerini görmek için çok beklemek lâzmgelmektedir. Onun için Çin - Japon ihtilâfmı kısa sür- miyecek bir tarih sayfası addede- rek hâdiselerin bu sayfayı asıl ya- zacağmı seyretmek en doğru yok dur, Belki de Amerika ve Avrupanın Yazan: i : Burhan FELEK i Çin işlerine karışmak istememele- rinin bir sebebi de budur. “UBEYDULLAH E A rik bir klişe halinde kulla- nılmamasına ihtimal olmi. yan 1. ünvan, tıpkı “Nasreddin Hoca,, terkibi gibi tarihe mal ol “Ubeydullah Efendi, nin vefatı tanıyan tanımıyan herkesin tees- sile karşıladığını görünce yalnız Markoni veya Pastör gibi insani- yete hizmet edenlerin değil bu çe- sit hizmetleri olmadığı halde in. san gönüllerine giden yolu keşfede- bilenlerin de kendilerini âmme kal bine gömdürebildiklerine İnanmak gerektir, “Ubeydullah Efendi, de Nasred- din Hoca gibi bir takım (anecdote —ıkra) ları bırakmıştır. Belki nün birinde bunları da topliyanlar olur. Ben bunlardan birini size ya- zivereyim: Meşrutiyetin ilânı sıralarında ti caret ve nafıa işleri bir nezaret halinde iken biraz sonra ticaret ve siraat işleri, nafıadan ayrılarak va difejer iki hezarete taksim edilmiş- ti. O zaman mebus ola merhumun dostlarından birisi gelip sormuş: — Efendi! Memleketin sıkmtı- da olduğu bu sırada böyle masrafı artıracak teşkilât yapmıya ne Mi. xum vardı? Zaten de işler pekâlâ bir tek nezaret halinde görülüp gi yordu.! Ubeydullah Efendi: — Evet! Haklısın! Lâkin ne ya palım ki; Meşrutiyet devrinin ri- cali arasında bir nezaret idare ede- cek kuvvette adam bulamadık, Hep si yarım nezaretlik adamlar. Bir nezareti de İki nazıra idare ettir- mek gülünç olacak. Nezareti ikiye ayırdık e her birine yarımsar ne- zaret kuvvetinde birer nazır koy- duk, öevabmı vermis. Merhum, insanları ve hâdiseleri müşahede — observer etmede çok muvaffak olmuş bir adamdı. Bel- ki de kendini onum için sevdirmiş- ti. Yerine koyamıyacağımız nev'i sahısıma münhasır tiplerimizden bi. rini daha kaybettik. YEKNASAK MEZAR TAŞLARI ENDI, erçi sokaklarımız baldırı çıplak devriâlem seyyahı kılığından cübbe, şalvar ve kasket ten mürekkep yesi ülema kisvesi- ne kadar renk renk ve çesit çeşit ve çok defa tuhaftan ziyade gülünç olmıya yaklaşan kıyafetlerle bir karnaval manzarası arzetmekte. dir, Kimsenin zevkine karşanıya- cağımız. için bu karna karışıklığı.| zevk ve estetik terbiyesinin bir üslüba sokulması zamanma ka- dar hoş - veym ashoş- göreceğiz. Amma öğreniyoruz ki; soknkla. rımızda dirilere tatbik edilemiyen yeknasaklığı, dünya zevklerinden elini çekmiş olan ölülere tatbik et- ek takarriir etmistir. Bundan sonra her ölü, başı veu- na istediği sekilde, istediği cins ve cesamette taş dikemiyecektir. Belediye mezar taşları için iki üç tip hazırlamaktadır. Ölenler bu tipleri kabule mecburdurlar, Bu resmi modeller hoşlarına gitmiyen- Ter, ölmemekite veya taşsız yatmak ta serbesttirler. EKMEKLER KAGITTA e Üfoyu tepelemek ve- B silesile yiyecek maddeleri satanlar üzerine hayli durdu. U- mulduğu gibi tifo yakında ortadan çekilse bile belediye sıkısının da onunla beraber ortadan çekilme - mesi temenni olunur, Böylelikle bu gün yapılmış olan birçok hayırlı sıhhat işlerini tifonun değil, beledi- yenin yapmış olduğu meydana çi- kar, Bu arada öğreniyoruz ki; bundan sonra ekmekler kâğıtlar İ- çinde satılacakmış. Avrupada bazı lokanta ve treh- lerde küçük franeelâlara tatbik e- dilen bu usulün bizdeki okkalıklara | nasıl tatbik edileceğini anlamak i- cin bir İki frrme İle görüştüm, Bu adamlar belediyenin bu kararını derhal kabul edeceklerini, fakat bu na mukabil ekmek satışmm da bü- | tin Balkanlarda ve Avrupada ol- duğu gibi yalnız fırınlarda ve ek- mekçi dükkünlarında satılmasını İs tediler ve: — Nasıl bir fırında ekmekler kir. lenir mütaleasile başka şey sattırıl. mıyorsa, sardalye, petrol, vejeta- lin, bulamaç, pastırma, salamura peyniri gibi bulaşık ve kir tutmuya müsait şeyleri satan bakkal dük- kânlarında da ekmek satmayı ya- sak etmelidir. Yoksa, bakkallar ek mek sattıkça bunları kâğıda değil çelik zırha bürüsek yine kirlenir, yine pislenir. Dediler, Düsüindüm ve haksız bulmadım. Gerçek bizden başka yerlerde bak- kallar ekmek satmazlar, Et satma- dıkları gibi. Peiping imparator saraylarmn larla kaplanmış takınm ve bu saraylar, dün; ile süslüdür. meşhur olan tündeğir, Ağaçl yoldan doğruca göle gidilir. ler adası denilen ve suyun ort: da olan bu ada asıl & mer bir köprü ile bağlıdır. Imparatorun sarayı tam Ejderler adasının Allahlarından birinin heykeli yerdedir. Bunun. etrafımda irili u- faklı birçok binalar göze çarpar, Her mevsimde yeşilliklerini muha- faza eden ağ Hele bunların arasın tordan dul kalan Niku-lu iç radan ilâ daha sonra rafından, Versay sarayı ö tularak genişletildi. Bu sarayların çok mühim bir nda harap biribirlerine sütun. dine tutturulmuş uzun ve et rafı açık kurldorlarla birleşiktir. Bütün binaları bu suretiğ biribiri ne bağlıyan koridorların suyısı ka dar yapılış tarzları da akla dur- gunluk verir, Adanm saraylarında, adasınm hâmisi olduğ len ilâhların korkunç göze çarpar. Bütün bu binalar arasmdaki dua değirmeni de insanı huşua vardı. ran bir varlıkür, Bu yapı ejderler adasma Tibetlilerin bir yâdigâri- dır. Tibet - Çin imparatorluğuna bağlı ve ona sadık olduğu zaman- larda bu dun değirmenini vücude getirmişlerdi. Tibetliler çok din- dar ve mutaassıp insanlardı. Bun- lar bir dua nekadar çok tekrar ©- dilirse ilâhların o kadar memnun olacaklarını kabul ederlerdi, Tibet li rahipler duaları dillerile tekrar edemiyecek kadar yüksek bir had- trmak için birtakim el vö rmenleri yapmışlardı. Tek- (Lütfen sayfayı çeviriniz) ejderler kabul edi- heykelleri