15 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

15 Ağustos 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BAŞMUMA, RI TAN Emin YALMAN birde, he eliz Haberde, fi Mt sa 2€Yde temiz, dür! Bazetey; ii olmak, kariin Dz Simıya çalışmaktı Avru e n Pada Din Harbi sti, A devleti, | EL çakar rinde din ile siya.) w Mi ayrıldığını, devlet iş. İyoruz “eselerinin karışma, evi simdi ada Almanya ve Yugos. eni AR bir. devlet ve kilise » Ti salt dahilinde bütün es$eseleri yok ettiği Ma 6 müessir olan) va ge altma almak iste rm enine Ve papazlara bi” har n Yapaz te P açtı, Yüzler. Pld, çç ş KİE edilip mahkemelere bati, ve temerküz kamplarına sev. Ba kay, Miş bugün Almanyanm en Yuğon, . Meselesidir. İtin ig yada dahi bir aydanberi Üren dahi meseleleri ikinci plâna li bir din kavgası vardır. ün bin gyti Papalıkla anlaşmıya te Pca deki müzakere başla. Büçtilee tada kiliseleri ha- Mazi İle birz ükümet erkânmdan iler, Bunlay pin mebusları aforoz Şir lere kabul etme- kıymıya, çocuk» , yerini Yapmamağa karar ile,» da kanmıyarak kl. biye, dn ka, ie i (351 Yugoslavya hülkü. Müh —: surette meşgul eden | Müştyy, * dahili meselelerden biri ol- Din, h deve eri iygaj et kavgası, asırlarca mil- Peşin *eniştir, Fakat garp mem i, “İh ve kilise artık kabu. tol Deta, öy Uy zerine karışı kuyruğuna baş vvetlerimi Bag Du kay nen şah. göstermiye Bü onların son kav- da, VE deyi — gvletin otoritesi önünde lap, “larına çekilmiye mecbur.) at, Casus Var! ie büt ekezinde vatandaşlara dog 3 Matbuat yukardaki ih. orya m” Dikkat casus var! ZN Haaa Troçklst ve giz sg, Yetleri meydana çıka Yan Uyan bütün matbuat yol. — k bulunmuya davet etti. NM Very, SPhe ediniz. Kimse. Ay naz YinİZ. Düşmanım casusla.. İt yaşi dolaşıyor.,, diye bütüm iy tandaşlarını ikaz etti, gi matbuntı ayni yazılarla | ti, casus var! | «lerde bir beyanname Almanyayı istilâ eden,/ , ekeri ve iktısadi hazır- la ei çalmıya çalışan lu olduğunu haber veri- va tandaşları uyanık bulunmu. “diyor, k, ayn lar Te, Mü beş “ayni ses yükseliyor. Lon. Soğ kadar Alman casusu #e bulunduğu bildiriliyor hudut haricine çıkarılma» i ma karar vermek üze- iriliyor, , ortalığı kaplamış bulun. niye aletlerin birbirlerine karşı aa klerinin ifadesidir. Em- Üni, di, Yaşamamazlığın en bü- YP, Km iza bol reçel yediriniz olsunlar, Ulusal Ekonom! ve Artırma Kurumu $ İş dn on SENE KERE Bay Hıfzı Tevfik bugünkü yazısında mühim bir mev- zuu elemektedir. Gençlere sanat zevki vermenin lüzu- mu üzerinde duran bu satırlar dikkatle okumıya değer. Arkadaşımız, gazetemizin gençlere'bir sayfa tahsis et- mek teşebb erinde dur maktadır. Gençlere Sana Zevki Vermiye calışmalıyız Yazan: Hıfzı Tevfik anat kudreti millet- lerin dehâsına, yaşa- dıkları coğrafi muhitin şart- larına ve medeniyetteki sevi- yelerine göre farklar gösterir, Mevzuumuz bu nokta üzerin. de durmıya müsait değildir. Biz burada Türk milletinin bü. tün bu şartlara malikiyetinde- ki üstünlüğüne işaret ederek muhtelif devirlerdeki bedii te- zahürlerimizin bugünle bir mukayesesini yapmak ve bun- dan bazı neticeler çıkarmak istiyoruz. Çok eski zamanları, Türklerin binlerce sene evvel henüz ne Paris, kken vücu- kdiri bir tarafa b için nisbeten yakm bir mazı demek on asır evvelki Türk sanat tarihinden başlıyarak şöyle zamanımıza kadar gelsek Türk zevk ve zekâsının bedii kudreti karşısmda ancak büyük bir hay. ranlık duyacağız. Devir devir muhtelif mıntakala. ra yayılan bu kudretin eserleri ba. zan eski taravetlerini tamamen muhafaza ederek, bazan artık bir harabe haline gelmiş olduğu hal. de hâlâ gözlerimizin önündedir. Herattan geçen bir dostum ba- na dedi — Uzaktan Herata yaklaşınca muazzam âbidelerle süs'enmiş bü- yük bir şehre giriliyor Sunırsm. Bu hissi veren asırlarca evvel Türklerin burada inşa ettikleri e. serlerdir. Fakat şehro yirince gim- di harap olan bu âbidelerden baş- ka bir şey bulamazsın. Bundan bir iki sene evvel Rus- ların Türkistandaki Türk âbidele- rine dair bastırdıkları bir aibümü görmüştüm. Nefis bir surette, bo- yalı resimlerle müzeyyen olarak basılmış olan-bu albümün İatsm ü kum hayret ve heyedanı hâlâ muhafaza ediyorum. nadolu şehirlerini, Sıvas, Kay- A seri, Konya, Bursa gibi eski büyük merkezleri süsliyen âbidele- oplasak bizim için de bunun gi- etmek ri bi birçok albümler tertip mümkündür. Mimaride olduğu gibi musikide ve edebiyatta da iş böyledir. Türk. lerin bedii zevkindeki tezahür gü- zel sanatların yalnız bu kısımlarına mahsus değildir. Eski yazma kitaplarda gördüğü- müz minyatürler, bu minyatürle - rin büyük bir sabir ve İtina ile vi. suda getirilen çizgi ve renkleri, yi ne bu manüskrilerin birçoklarmda. tesadüf ettiğimiz tezhip ve cilt ör- halıcılık, oymacılık, örmecilik gi. bi sanatlar Türk zevkinin inceliği- ne ve üstünlüğüne ayrı ayrı birer misal teşkil eder. Unutmamalı ki, en rafinâ bir s- bat zevkini taşıyan bu nefis eliş- leri yalnız bir zümreye de mahsus değildi. Köylerden en büyük şehir- lere kadar bütün halk tabakası a» a bu yoldaki sanat işlerine Abı vır saka ve böyle 6serler 8 getirmekte hayret edilecek. bir kudret ve ehliyet mevcuttu. Eski Türk evlerinin hemen hep- nde sanat sevgisini ifade eden bu tarz eserlere hâlâ rast gelinebilir. Eskiden, güzel hatlarla yazılmış yazma kitaplar, göznuru döküle- rek vücuda getirilmiş türlü türlü r, Edirne işi sandıklı küdar çatmaları, Kütahya ç ri, orta halli aile evlerinin bile ta- bil zinetiydi. Hele bazı kitaplardan ve menki. belerden istidlâl ettiğimize göre şi ir ve musiki Türk sosyetesinin baş- Lea meşgalesini teşkil ediyordu. İİ İG İİİ Güzel Sanatlar Muharririne? Bir Okuyucudan Açık Mektup Saym Bay; TAN gazetesinde intişar eden e- debiyat hakkındaki iki yazımızla en ehemmiyetli bir meseleyi ele al. miş oluyorsunuz. TAN halkın okuma zevkini tah. rik yolunda ciddi bir çalışmayı prensip ittihaz etmekle senelerden beri ihmal edilmiş olan edebiyat ve halk kültürü meselesinin etrafın. da dolaşmıya başladı. Bana bu mektubu yazdıran” 6e- bep, İlk yazınızm bir cümlesidir. Diyorsunuz ki: “Halkın bu alâkasızlığı, izahı güç bir davadır... Bu davanın izahı güç değilâir. Tek bir cümle küfi bir cevaptır: — Halk, matbuatm ve bilhassa kitap neşriyatile uğraşanların alâ- kasızlığına karşılık olarak alâka sızdır. Yoksa okumanuya, büyük ediplerimizi tanımamıya inat et- miş değildir. Bugünkü vaziyete gö re, halka okumak zevkini aşılama gayesini milli daha addetmek li- zımdır. Oa sekiz milyon Türkiye nüfusu na ve hariçteki milyonlarca Türk ke, en meşhur, en kudretli edibi- mizin kitabından beş yüz adet sa- tamıyan kitapçıların alâkasızlıkla- rma nekadar misal istiyorsunuz?!. Işte dokuzuncu yerli mallar ser- Kİsi!.. Nerede bir kültür pavyonu? Kitapçılık şirketinin hikmeti vücu- dü nedir?.. Türk edebiyatı Türk © dipleri Avrupa malı mıdır?? Propaganda ve reklâm yapıla- miyor ve bizde en kuvvetli reklâm şekli şöyledir: “Filân kitap çıkmıştır. Okuyucu larımız tavsiye ederiz,, böyle tav siyelerin hiçbir tesiri | olmadığını anlıyamıyorlar... Bazan sessiz, sa- dasiz öyle mecmualar çıkıyor ki, satılamadığınm günah da halka yükletiliyor. Bir Amerikalı gibi enteresan fi. kir icadile halkm dikkat alâkasmı celbetmek propaganda ve reklâmı böyle bir zihniyetle yaratmak fay- ; dasız olmaz zannediyorum, Matbu- atımızın ve neşiryatçılarımızm, ka zalarda, köylerde, nahiyelerde irti- batları yoktur. ç Halbuki: bir öğretmen, bir me- ) mur, bir jandarma subayı bulun- , dukları nahiye ve köylerde bir iki Kütüpanenin mümessili sıfatile ça- aşabilir, Fakat o teşebbilsler mere- 2 det. Aka Gündüzün: ağlatan, güldü- ren, düşündüren, heyecan bilgi, ahlâk, fazilet ve okuyanı içinde ya satan - Adsiz romanını « eğer “Vik $ tor Hilgo,, yazmış olsaydı, sefil. lerde kazandığı şöhretten daha faz # la bir şöhret kazanırdı şu dünya Ç üstünde. 7 Ediplerimizi tanıtmak için, hal- | kım kalbinde bir sevgi yaratmak i- 5 cin, bircok çareleri tecribe et. 5 mek gerektir. ) Alâkasız bir halk varsa: Ona karşı müşterek bir cephe tutacak bir kültür cemiyeti olmalıdır. Böy 5 le bir cemiyet olmalıdır ki; ne e- diplerimizin kudreti, ne halk kül- türü, ve ne de tirajların zavallı. ğr, böyle bir alâkasızlığa karşı mü- 2 dafaasız kalsın, TAN okuyucularmdan; M. NEŞET o ğ Nr ELİ Y akin zamanlara kadar her- hangi bir vilâyetin memur- ları eşraf ve âyanı arasında musi- | kiden ve hele şiirden anlamıyana okumuş adam nazarile bakılmazdı, Bu sebeple olacak ki, Ziya Pa- | şa meşhur şiir ve inşa makalesin- | de “bizim memlekette mahsuli tah- sil şiir ve İnşa cihetindedir,, demi- ye mecbur olmuştu. Sonraları ekonomik sebeplere insimam eden içtimai sıkıntılar, memleketin muhtelif (sebeplerle harpten harbe sürüklenişi, bu harp lerin neticesinde tevellüt eden u- mumi buhranlar, yaşama yolları- nın gittikçe daralıp güçleşmesi sa- nata karşı olan bu ilgi ve sevgi &- teşini yavaş yavaş söndürmiye baş ladı . Memleketimize yeni gelen ya- bancı bir tanıdıkla bir gün İstan- bulun eski âbidelerini gezmiştik. Bu yabancı arkadaş Sultanahmet camiinin güzelliğine, ahenk ve in- sicamına hayran hayran baka kal- miş ve Süleymaniyeyi gördüğü za- man “acaba bugün bu âbideyi ya- pabilecek mimar yeryüzünde var mıdır,, diye sormuştu. Bu sorunun mübalâga olup olmadığını bilmem, yalnız bugün İstanbul sakinleri nin çoğu şehrimizin dört tarafını kuşatan bu gibi âbldeler karşısın- da bir an bile durup düşlinmiye hü- zum görmezler, diye bir iddia varit olsa bunu mübeligaya hamletmi- yeceğimi saniyorum. Hülâsa halkımız arasında, bil hassa gençler arasında sanat sev- gisinin azalmakta olduğunu ka- bul etmek lâzımdır. Mimarinin kübik &apartımana, musikinin fokstrot ve tangoya, res- min karikatür çizgiye, şiirin de laya ve mukallitliğe inkılâp et nakşm, oymacılığın halıcılığın da müzehhiplik ve minyatilretilük gibi dünyadan büsbütün kalkmıya yüz tuttuğu bu asırda “bedii zevkimizi hakiki sanat yoluna ulaştırmanın imkânlarmı aramalıyız. Ve bunu milli ödevlerimiz arasında sayma- kıyı, Bu iş elbette güç bir iştir. Fa- kat ciddi bir alâka ile tedbirlerinin alınma sirasi gelen bir iştir. 5 çarrnnmmm, ı Okuyucu / N mektubu / mara "rsi 3 Aydır Kıymet Biçilemiyen Bahçe Kasımpaşada okuyucularımızdan Bayan Naime yazıyor : “.— Uç aydır uğraşıyorum. 55 ya» sında bir kadınım. Evimi Yalnız bıra- kacak vaziyette değilim, Uç ay evvel bir evimi sattım. Buna ayrıyete: de bahçe vermek mecburiy Bu bahçenin haritası var. Yalnız kıy. metini takdir etmek ve ruhsat alabil- mek için Kasımpaşa Maliye Tahsil #ubesinden bir beyetin gelip bahçeyi görmesi lâzımmış. Üç kişiden mürek kep bir heyet 2 defadır geliyor. Otur duğum yer sattığım evden çok uzak, Bir defasmda heyetten biri yoruldu- ğunu İleri sürerek bir bakkalda bek- Miyerek heyete iltihak etmedi. Ikinci bir defa tekrar gelmeleri lâzım oldu- gunu ileri sürdüler. Yaşımın ve silevi vaziyetimin buna müsait olmamasma rağmen tekrar yorgun argım, çocuk» larrmı evde ihmal ederek, onlarla git- tim, Şimdi bir daha geleceklermiş. Görülecek yer bir bahçe ile ona bitişik bir mutfak Buna rağmen geçen cü- ma günü tekrar onları beklemek üze- re Kasımpaşanın Yeniçeşme denilen en yüksek tepesine kadar gittim. On- larr bekledim. Nihayet geleceklerin- den ümidimi keserek dönüyordum. Ha ber yollamışlar “geliyoruz,, diye.. Bu sefer tekrar o güneşin altında yoku- Şun yarısından gerisin geriye koşa ko şa ter içinde geri döndüm. Bu sefer de yine gelmediler. Bu müşkülâtı gö- frerek ne yapacağımı şaşırdım. 2 gün- dür ayaklarım şişti. Yorgunluktan Kkımıldayamaz oldum. Hergün de “Ka mer Hatun” da olan yergi dairesine İgitmek mecburiyetinde kalıyorum. Halime memurlar bile acıyor. Ne va. kit bitecek bu muamele!” . Kuzguncuktaki Harabe Kuzguncuktan L H. yazıyor: «.— Buradaki bir gazhane hara- besinde eti yenilmiyen .bazı. hay» vanlar (Obeslenmektedir. Harabe evime 350 metre kadar mesafede- dir. Büraya, Kuzguncuğun çöpleri de konulmaktadır. Bu yüzden bu- İ rada ürüyüp etrafa yayılan sinek isineklerden bizar kaldık. lar belediyesinin nazarıdikka. tini çelerim.,, i izim zannettiğimize göre Halkevlerinin, mekteplerin, hettâ belediyelerin bu yolda meş- gul olabileceği birçok sahalar var- dır. Fakat bütün bu sahalar he. nüz işlenmemiş bir halde duruyor. lar, Meselâ Istanbul belediyesinin bir konservatuvarı, bir şehir bandosu, bir de Şehir Tiyatrosu var, Zenginler için her tarafta konser. ler dinlemek kolaydır. Fakat halk için musiki ihtiyacını tatmin ede- cek hiçbir vasıtamız yoktur. Hal- buki bu musiki müesseselerinin be- lediye bahçelerinde sık sık konser. ler vererek halkın musiki terbiye- #i üzerinde muhtaç olduğu feyizli inkişafa hizmet etmesi pekâlâ dü- şünülebilir, Kışın Beyoğlunda Şehir Tiyatro- su artistleri operet temsilleri “ve- rirler. Ve bildiğimize göre buranm müziğini “Konservatuar profesör. leri idare eder. Acaba bu maruf üstatlar, bir operetten ziyade bir varyete manzarasını andıran bu temaşa eğlencelerine bedel klâsik musikiye ait konserler veremezler Ve halk ucuz bir bedel muka- e bu konserlere gitmiye teş- vik olunamaz mı?.. Bu meyanda Şehir Tiyatrosunu da biraz daha sanata ve terbiyevi bir gayeye tev- cih etmek imkânı yok mudur Tam bir hulüs ile bu sualleri ken di kendimize sorarken mektepleri. mizde de musiki ve resim dersleri. nin muhtelif sebeplerle müteveccih olduğu gayeden uzak bulunduğu: nu İlâveye lüzum görüyoruz. Fikrimizce memleketimizde sa- natkârlar gibi sanatis uzaktan ya. kından alâkadar olan bütün mü- esseseler bir sanat havası yarat- mak işini üzerlerine almalıdırlar. Bu mühim işe çocuklarız. Gü. 28 Sanatları sevdirmek, bugünün genç hi ine ecdadımız gibi sa- nat sevgisini, sanatkâr ruhunu a$ı- lamakla başlamak lâzımdır. Memleketin: güzelleşmesi, evleris mizin nizama girmesi, gözümüzün ve gönlümüzün içinde sikletlere sebep olan çirkinliklerin ortadan kalkması, hülâsa ruhlarımızm iyi ye ve güzele meyletmesi için en © min ve en kestirme çare budur. Bu itibarla “TAN,, gazetesinin gençlere, gençlerin edebi yazıları. na bir sayfa ayırmasını büyük bir memnuniyetle karşılıyoru; | © Ik bakışta ehemmiyetsiz gi- | b görünen bu teşebbüsün birçok genç istidatların belirmesi ne firsat vermesi itibarile ciddi bir değeri olduğuna şüphe etmemeli dir, Yalnız bu münasebetle gençleri- mize bazı tavsiyelerde bulunmak hatırımıza geliyor. Bu tavsiyeleri. mizi gençlerin iyi karşılıyacağıni ümit etmek istiyoruz: Gazete sütunlarında imzasını görmek her genç için hoş bir emel. dir, Fakat unutmamalı ki, hakiki bir değere malik güzel eser vücu- da getirmek kolay bir şey değildir. Bunun için oldâi çalışmalara, sa- bir ve itina ile saatlerce, bazan gün lerce uğarşmıya ihtiyaç vardır. Memleketimizin her köşesinde canlı bir mevzu yatıyor, tarihimiz hâdiselerin kaynağıdır. Bu güzel tabiatten ve bu zengin tarihten çi- karacağımız mevzuları his ve ha- yalimizin ihtişamile beziyerek bun dan en yeni ve en orijinal sanat eserleri çıkarmak mümkündür. Yö rulmaktan korkmaksızın ve en gü zel eseri meydana koymak bırsma yenilmeksizin çalışmayı bilirsek muvaffak olmamak için bir sebep yoktur. Biz bu muvaffakiyete erecek gençlere intizar ediyoruz. Ve onls- rı alkışlamak için hazırız

Bu sayıdan diğer sayfalar: