Tevkifane firarilerinin Muhakemelerine başlandı Katil Abdul! ve Jandarma Hurşidin Sorguları Dün Yapıldı Dört ay evvel tevkifhaneden kaçan Galata pöstanesi veznedarı Hüsnü nün katili Abdullahla Antakyalı Tev fiğin muhakemelerine dün sabah asli ye ikinci ceza mahkemesinde başlan dı. İki jandarma suçluları elleti ke lepçeli olarak getirmişlerdi. Mahke- me salonu meraklılarla dolmuştu. Abdullahla Tevfik, suçluların ye rine geçirildiler. Jandarma Hurşitle nöbetçi gardiyan İsmail Hakkı da va gifelerini ihmalden suçlu idiler, Gerdi yan İsmail Hakkı gelmemişti. Onun ihzarla- getirilmesi kararlaştı. Sonra suçlularm hüviyetleri tespit edildi. Abdullah hüviyetini le anlattı: — 1831 tevellütlüyüm. Soyadım Candandır. Dişçi mektebinde talebe Mim. Katil suçundan 24 sene hapse mahküm oldum. 'Tevfiğin hüviyeti de şöyle tespit 6- dildi: 331 doğumlu, Antakyada doğmu$, Eylipta Dikimhanede ustalık yapar- ken katil şüphesi ile yakalanmıştır. Hüdise sırasında nöbetçi olan jan- darma Hurşidin de hüviyeti tespit e- dildikten sonra zabıt kâtibi iddiana- meyi okudu, Buna göre, İlk tahki- kat yapılırken tevkifbane müdürü Reşit, baş gardiyan Hidayet ve kon- trol memuru Mehmedin de suçlu 0- Jarak ifadeleri almmıştır. Müdür Re- git, sorgusu yapıldığı zaman hiçbir suretle vazifesini ihmal etmediğini, yalnız geçen seneki kadrodan İl gar diyan eksildiği için dahill Asayişi te- minde biraz güçlük çektiğini söyle matir. Vilâyet idare heyeti, bunlar hakkında sonradan men'i muhakeme kararı vermiştir. Bu vaziyete göre, 'Abdullahla Tevfiğin ceza kanununun 208 inel, gardiyan İsmaili Hakki ile jandarma Hurşidin de 303 üncü mad delerine göre cezalandırılmaları isten mektedir . Nasıl kaçmışlar? Reis Kemal, evvelâ suçlulardan Ab Z dullaha sordu: — Nasıl kaçtınız, Abdullah, anlat bakalım? Abdullah, cevap vermiye hazırla- mrken dudaklarında endişesizlik ve likaydiyi anlatan hafif tebessümler düğümlendi ve anlatmıya başladı: beş ay evvel Tevkifanede ahla Tevfiğin tamirat vardı, Ustalardan birisi yere kırılmış demir bir destere parçası at mıştı. Bed yavâşa o parçayı aldım. helânm alt döşemesinde saklandım. Bundan sonra bu destereden istifade ederek kaçma teşebbüsü! kurmıya baş | ladım., O vakit birinci kısımda idim. Buradan kaçmak İmkânı yoktu. Ar- kadaşlarla sebepsiz ihtilâflar çıkar. dım ve bu yüzden de İkinci lusma gönderildim. Burasının iki kapı vardı, Birisi metrüktü. Yine tamirat esnasında elime geçirdiğim bir eğe İ- le kaşık sapından bir anahtar yaptım. Bu kapıyı açmıya muvaffak oldum. Sıra tevkifanenin ameliyatane kapısı ni açmıya gelmişti. Dişçi olduğum İ- çin mumdan Kalıp yapmaamı bilir. dim. Bu kapının anahtar deliğinin mumdan kalıbını aldım. Elime geçen eski bir anahtarı buraya uydurdum. Ameliyatane kapısı da açılmıştı. Fır, sat buldukça ameliyataneye geçip pencerelerinden birisinin demir par- maklığını kesmiye başladım. Demirin alt kısmı çimentoda gömülü idi. Üst kısmını eğe İle kesiyordum. Tevfihe haber veriyor Reis sordu: — Peki Abdullah, sen burasını ke- #erken hiç kimse görmedi mi? Abdullah cevap verdi: -— Çok dikkat ediyordum. Nihayet | demiri kestim, Allamak zamanı gel mişti, Fakat atlarken (jandarmanın görmemesi için yağmurlu bir hava. yi bekliyordum Arkadaşım Tevfiğin son dakikâya kadar hiçbir şeyden hâ- İberi yöktu. Hâdise sübahı gardiyan Olamaiı Hakkı mahkümlardan birkaçı İnr avluya çıkârıyordu. Ben bunun mesguliyetinden istifade etmek ist& dim, Uyuyan Tevfiğin yanına gittim. Onu uyündırdım, diyorum, dedim. O: — Nereye gidiyorsun? Diye sor.) u. , — Bir yer buldum gidiyorum. | — O halde ben dö gelirim, dedi. Be- raberee ikinci koğuşun kapısını aç- tik. Ameliğataneye çıktık. Buradan, | | yedi metre yükseklikten evvelâ ben | sonra da Tevfik ütlüdik. İ Reis bir sual daha sordu: — Jandarma görmedi gi, hiç pa- tardı olmadı mı? Abdullah şöyle cevap verdi: — Hayır hava yağmurlu idi. Jan. darma da kulübenin bulunduğu kö- şeye çekilmişti, Bizim atladığımız peneere ile kulübe arasına divar kö. şesi girdiği için jandarma durduğu noktadan bizim atladığımızı kaf'iyyen görmüyordu. Yağmurun yarattığı gil rültü ve sularm şıriltısı da ayak 868. lerimizin duyulmasına mâni olmuş. tu. Esaset kumun üzerine Kladığı. mız için ayak seslerimizin duyulma, sına imkân yoktu, Tevtikin sorgusu Bundan sonra Tevfik sorguya Çe kildi. O Abdullahın söylediği şekilde kaçtıklarını anlattı ve bu işte kat'iy- yen suçu olmadığını söyliyerek şum. ları ilâve etti: -- Ben bir iftira yüzünden tevkif edilmiştim. İddia edilen katil fili iş lendiği zaman ben İstanbulda idim. Evrakımız hâlâ istintak hâkimliğin- dedir. Tevkifaneden kaçtıktan sonra Kabatâşa göldik. Oradan bir sandalla Üsküdara geçtik, Pendikte trene bin. dik. Bundan #onra sira suçlu jandarma Hurşidin istievabına gelmişti O da kendisini şöyle müdafaa etti: — Bay Reis, bunlar anlattıkları yerden değil bağka yerden kaçmış O- İacaklar, Oradan kaçsalardı, ben el- bette görürdüm, Reis Kemal tekrar sordu. — Kapıdan mı kaçtılar? Hurşit cevap verdi: — Kapıdan kaçtıklarını söylemiyo rum. Fakat büşka bir yerden kaçınmış olacaklar. Bundan sonra muhakeme gelmiyen #uçlu (o gerdiyan İsmail Hakkınm çağırılması için eylülün 3 üne bira. kaldı, İhtilâs. Davası İhtilâstan suçlu Fatih Doterinin muhakemesine dün asliye birinci ce #a mahkemesinde devam edilmiştir. Başkâtip Fevzi, müdafaasını yazılı olarak verdi, iddia edilen yolsuzluk- larin mahkemece şehadetine mürü. cant edilmiş olan eski kâtip İzzet ta-| — Allahısmarladık Tevfik ben gi-İrafından yapıldığını ileri sürdü. Du-/ ruşma başka bir güne kaldı. Kalpazanlar Tutuldu Akhisar, (TAN) — Sarraf Ismalt hamıda biri kalp para bâsârken ya- kalanmıştir. Zabıtanın uyanıklığı sa- yesinde, kalpazanlar, bastıkları para lardan hiç birini sürmiye müvaffak o. amarnışlar ve tevkif edilmişlerdir. TAN Mollalar her uğradıkları kapıya yalnız Fatma Ba- cıyı sordukları için kimse sorgunun sebebini anlıya- muyordu. O kadar çok ihtisasları olunça mutlaka on- lardan birisi için çağırılacağı pek tabii idi, Nihayet iki saat sonra kenar mahallelerde bir evde yakalı. yabildiler, Söze möze vakit bırakmadan alıp getirdi- ler, Saat beşe doğru Bacı, mebusun ayağını çözdü. Katlanmış örümcekleri, çamurlaşmış tütünleri siye dı, Parmaklatile yaraları bozmıya başladı. Kuduz duası okumak için bir maşa, bir kalbur, bir de kara boncuk istedi. Hepsini * ulup getirdiler. Kara boncu- Zu kalburun içine, kalburu paraların Östüne koydu. Maşa ile de kalburuh iç tarafından ya raların istika- metine hafif hafif vurmiya başladı. Bu ameliyati yaparken içeri çökmüş dudakları duayı mırılyanıyor- du. Bir aralık, ellerinin hareketini bozmadan, Gaf- far Efendiye sordu: — Acaba köpek sahiden kuduz mu ki? — Mollalar öyle dedi. Dünkü sarı köpekmis. — Ah, hele bir yakalansaydı. —- Geberdi bile. Orada yatıp durur. — Aman sahi mi? Hele bir getirsinler. Mollalar yine seğirttiler, Duanm sonuna yakm, bacaklarından sürüklenen köpek evin avlusuna geti- rildi, Lâmbalarla aşağı indiler. Fatma Bacı dikkatle köpeği muayene etti. Ve başımı kaldırarak: — Çokştktir dedi. Dili dışarı çıkmamış. Hiç kor“ kulacak birşey yok. Asıl ilâcıni buldum. Dili dışarı- da olsaydı soğurdu. Birşeye yarâmazdı. Bana bir makas iletin, Lâmbaların fitillerini düzelttikleri eski bir makas getirdiler. Bir odun parçasile köpeğin ağ açıldı. Fatma kadın köpeğin dilini ortasından kesti ve aya- ğa kalkarak: — Kına var mi kma?. Diye sordu. Emiş hemen koştu. Dolaplan kma çı- kardı. Fatma kadı, — Çabuk getirin. Şükür şükür birsey kalmadı. Hepsi geçer. i Diyerek köpeğin salyalı dilini yaraların üzerine ya- piştirdi ve etrafına kına serperek sıkıca bağladı. Zaten acısı da geçmiye başlamıştı — Aciyor hu? — Yoo... Geçti gibi. — Oyla ya, biçak gibi keser. — Büşka bir şey istemez mi? — Zinhar! Kırk bir, tamam kirk bir saat sonra, bir daha düssini okuruz. Bu sefer dilinin beriki yü- günü yaptşlırırıs. Yedinci günü evvel Allah eskisin- den sağlam olur. Sakın açmayınız. Yedinci günü de — Oyle yâ. — O da niçin? Bununla tehlikesi geçmez mi ki Fatma Bacı? — Geçer, geçer emme, köpeği gördünüz mü? Zağ- h kuduz. Hem sol gözü kapalı gibi. Eğer hem sağlı olur, hem sol gözü kapalı gibi olursa müstakil (tar- Po) ister, Fenalığı yok. İyiliği var. Emme tam ye dinci günü. Bugün ne idi? — Perşembe.. — Dur bakayim. Perşembe bir, cuma ki, dumaf“ deki üç, pazar dört, pazartesi beş, salı altı, çatğamibâ yedi... Oh oh, ne iyi! Tam çarşambay& da düşüyor. — Peki emme hangi tarpıyı getirelim. — A.. Kâç tane var sağki! Tarpı mi kaldı koca İstanbul festival eğlencelerine de- Yam edilmektedir. Bu aksam Şehit Tiyatfosu Taksimde Büyük Hâlâyı oynıyadaktır. Yarın âkşam Taksim bahçesinde üçüncü festival galâsı ve rilectktir. Bu yıl Bâlkan festivaline iştirk edetek ecnebi heyetler 18 Ağustosta yerli heyetler 19 ağustosta şehrimize | geleceklerdir. Bütün Balkan heyetleri geçen senelerden daha zengin olarak gelmektedir. Bilhassa Bulgar takımla İrt iki senedir oynadıkları oyunları | tekrarlamıyacaklar, diğer milli oyun- İlarmı göstereceklerdir. | Uçan adam geliyor Festivalin 14 üncü gecesine teşa- düf eden 14 Ağustos Uumürtesi gunu Tevkalâde güzel eğlenceli numaralar yapılacaktır. Kızılay menfaatine 14 ünçü gecenin azami şekil de güzel olması için. icap eden ber şey yapılmıştır. Bu arada, bütün dün yada uçan adam diye tanılan büyük ârtist Vilen Del, Monte ve yanındı dans kraliçeleri Donna Therasa ve Konehita bugünlerde şehrimize gele- rek Festivalin 14 üncü geçesi birçok dans hümaraları yapacaklardır. Bun dan başka İd üncü gece şenliği sahne pogramına iştirak etmek üze- re Budapeşte şehir opereti belesinden İ Bayan Liya ve Klara ile B. Solli ve| Golmad'da İstanbula geleceklerdir. Paris böynelmilel sergiihdö büyük ! muviffakiyetler gösteretek bütün Fransız gazetelerini kendilerile meş- gul eden beş kişiden Mürekk , bir heyet te ayni gece festivalde eğlence. lere iştirak edeceklerdir. 14 üncü gece iğin Tepsbası bahçesi büyük bir ihtimamis Pari dır. Peşte şehir Liya edilmiştir. »89— memlekette? Hepsi öldü gitti? Kime bıraksmlâr; ka- lanlar İnsan m1? Yürekleri doğru mu ki bırakılanı gütsünler? Bir tane var, o da tâ, Ortavifânda, Ora- sı da buraya kaç saat bilmem ki.. — Ne kadar olursa olsun. — Çarşamba günü sabah namazında burada ol sun ki ikindi ezan; okunmadan başlıyalım, Sen de Hâfıa Bfendi, köpeğin yedi yerinden yedi tutam tüy yoldur, yedisin! AyTI ayrı çıkmlat ta çarşambaya ka- dar bulaşıklığın deliği altıma astır! Emme öyle astır ki bulaşık suları hep üstünde akarak dökülüp gitsin. — Onu Emiş şimdi yapar. — Yaparım emme, tüylerini yolamam. Mallalar yoluversin, Tüyler yolundu. Fatma Bacıyı Mollâlar tekrar al- dıkları yere götürdüler. Kırk bir #aat sonra ilâcı de- Hiştirmek üzere tekrar gelecek. Büyük Çavdan şeyhi yudum yudum içtiği soğuk bal şerbetini tepsi- nin üzerine koyarak gülümsedi: — Gariptir Hazret! dedi, Şu kadın kısmının işine akıl sır ermez. Ne hikmettir ? Gönçliklerinde ömür- leri târaç ederler, ömürlerimizi kısaltırlar, böyle ih- tiyarladıkları zaman da yıktıkları gönülleri tamire, ömürletimizi hıfz ve temdide gayret ve muvaffak yet gösterirler; Kardeşi ilâve etti: — Haksız dememişler. Kadın kısmı gençliğinde saçının bir teli ile kırk zebani bağlarmış. İhtiyarla- Kızılayın hazırladığı 14 üncü gece için şehrimize çağırılan artistlerden Donna Theresa ve Konehita Festıval Eğlenceleri 14 üncü gece için 'uçan adam,şehrimize geliyor istanbul Belediyesinden : 1 — İstanbul Belediye sınırı içinde sırtta, omuzda ve her nevi eşya ve gıda maddeleri taşınması ve satılması yasak 2 — Taşrma işleri ve seyyârsatıcılık mazbut ve muntaza” el arabalariyle veya motörlü vasıtalarla veyahut elde ta: lecek küçük kaplarla yapılır. Ancak elde taşımak suretiyle * tılan her nevi eşya ve gıda maddelerinin, bunlarm nev'i ve şo” hiyetlerine uygun kaplar içinde bulundurulması lâzımdır. 3 — Bu yasak Eminönü, Fatih, Beyoğlu ve Beşiktaş ye şubeleri mıntakalarında 1 Birinciteşrin ve diğer 4 Şubeleri iiiintakalarında da 1 İkinciteşrin 1937 tarihinden i baren tatbik edilecektir. ““ ise e LR ÖĞLE NEŞRİYAT: Saat 12,30 Plâkia Türk pik 12.50 Havadis 13,05 Muhtelif İ neşriyatı 14 SON. İ ARŞA MNEŞRİYATI: mai | Baat18,30 Plâkla “dans 119.40 Konferans: İnhiserlâr ve İkibi Fevzi (Vatandaşın veri af #i) 20 Nezihe ve arkadaşlar! dan Tüfk musikisi ve halk şart 20,30 Ömer Riza taratndan A” söğlev 20,45 Bimen Şen ve A ları tarafından Türk musikisi şarkıları (Seat âyarı) 2115 O e tra 22,15 Ajans ve Borsa haberli ertesi günün programı. 22.30 li sololar, opera ve operet PAÜ 25 SON. . Günün program özü HAFIF KONSERLER 7/10 Berlin kısa dalgasi: Hi kohsar, 8,15: Devamı. 9; m krs dalgası: Plâk musikisi. ei Berlin kısa dalgası: Türing, age musikisi, 10,30 Paris Kısa Plâk, 11,50: Kâza, 13: Kez& ei lin kısa dalgası: Eğlence ki (14.15: Devamr). 13,10 BUKE 4 15 Parig kısa dölgası: Galgasi konser nakli; 15 Paris kısa 6“ vs Limajdan konser, 16.30 Berlin, Pe dalgası: Halk orkestrası. 16, ris kısa dülgası: Orkestra, 40 19 Bükreş: Tandin orkesir3si ig, 45: Peşte: Amele koro he 50 Roma: Karışık musiki. zig: Romen havaları ve mill lârı, 20,50: Bükreş: Plâk k “Bin mumlar Paris kısa dalgası: Konser. ag Kolonya: Eğlenceli musiki (Bg orkestrası). 21.30 Peşte: Çiğ £ kestrası, 2140 Prag kısa dali. Hafif musiki 22 Roma: BÜYÜK, kestra (Casella idaresinde. Sg Prag kısa dalgası: Orkestra. yi 22.50 Berlin kısa dalgası: Eği : Orkestiğ : Küçük orkestra. Prag kısa dalgası; Askeri 24.15 Kolonya: “Kırmızı Bibef Macar #erâbi” havaları. MUHTELK | operet balsinden çöl KRAKER İNE ram. , 3 — " Solli Beledir* “5134,, bir şeytanı bir şişe içine kapayıp İÜ e Ha Gülüştüler. Gaffar Efendi de bilgiçlik — Bereket versin bunlara, ya olmasalardı. miş neye varırdı ? Kimbilir neye uğrardık! — Neye olacak? Hekimlerin şerrine, Mebusun acısı geçmişti. O da işlirak eti: Hekim dediniz de aklıma geldi. Şimdi Istanbi” da bir ilâç türemiş (tebtiltiyot) diyorlar. Önüne BÖ len yaraya bası basrveriyorlar. Hiç te bu ilâç 9 7 raya yarar mi? Yaramaz mı? düşünmek yok. Bir Vasilin merhemi (Vazelin!), bir bu, Alem bik dı, Bütçe gelince görmeyin, sıhhiye teşkilâtı için le paru isterler ki.. Canım Vasilin olmasm da yak Efendinin merhemi olsun. Fakat bizde hamiyet dı mı ki? Mutlaka Vasilin, Conun filân olursa saki iyi olacak. Daha hir mast kadar abuk sabuk görüştükğ sonra esnemiye başladılar, Büyük şeyhin tesbihi defa elinden düştü, küçüğü gekeriemeden inor ©” horlamiya geçti, Bir aralık Müderris Gaffar Eler yatılmasını teklif etti, Büyük Şeyh itiraz elti: - Sahura ne kaldı ki, Hazır şurada tatlr tatir #” nuşup duruyoruz. Davuldan sonra yer yatarıZ. Aşağıda kadmlar sahura hazırlanıyorlardı. <i riiden birinin aklına geldi, Cevizli, kıymalı erişte iie öy vinm tenceresini küllü mangala oturtarak: 5 Çocuklar, dedi, Bunda başka şey olmasın. Lu 5 Nasıl başka $ey? 5'Tü tü! Bvden barktan irak! Öteki şey işte. Kadınlar şişenin yar: kısımı İslenmiş lâmbanın git sarı ışığı altıda korkulu gözlerle bakıştılar. — Iyi ki ökbini geldi bala, “ - Oylk ya, koca kasabada bulamadı bulamad düytni fi buldu dalayacak? Hem bakalma sahici duz mu? yoksa.. di (ürkası var) A -