I l j l İ uy. KN — — m İ m MERAKLILAR m TAN ARASINDA Av Meraklısı Necip Selâm Hatıralarını Anlatıyor “ekesce tanmı ii. amm amda fendi” yi, Anadolu A- Bilkay © bürosunda çalışırken Mi " Sri bir deniz ve av meraklı- SYmeş , * Ziyaretine geldiğimi an- < aiz ee dedi, ben de işimi he- İZE margilemi hazırlamak Blaş, © İmdi hoş geldin, safa İrani Elbette bir kahve nüş e Kay deriyi, Yİ iamarladıktan sonr adı : O tatl: tatiz konuşmaya bez hiz ça Bu iki Ve av.. Yahut av ve de- Yeti, .i Merak, bende ayni kuv- Bimde, PAP. Avcılığım mr denizcili- ğlm ii *Wveldir, yoksa denizcili- yy amdan Bunu pek pak, $u kadarını hatırlarım ki, Ağa başala Pek küçük yaşta avcr- dan kap, Sh. Bu zansati babam- Acile g DiMdir. Babam dehşetli halde benli, Kendi hekim olduğu İPE iyi in bekim olmamı iste di. Bu," &vcr yetiştirmek ister- Hin yay belki biraz da, hekim» ig et“ iş olduğunu bi- leri genyördu; A Yeların garip, ve sebebi an- Bükü, Asılmaz kaprisleri vardır: erip, gklerinin avcı olmasını di Sey, e abam da beni çok seve Sliğa şç isin de mütemadiyen av 10 Yayı, VİK eder, dururdu, Henüz ta bi, tig iken, elime ağızdan dol İlmde, “ek geçirmiştim. Gündeli Kütuşa gar Para biriktirerek; 90 Barça bo aldığım bu tüfekle, İk Ava çi Tini vurmaya başladım. Wi vayy sıktığı gün, bir tarla ku- iç uğtum, Ba taşar sevinci görmeyin. » kuş, benim için âdeta azanılmış bir ganimeti. Vura avcılığa merakım " *, me kadar olsa, daha Kİ, du, gün, arkadaşlardan açti, YAPA zenbili asmış, karşıma Kuy — Ha, k, ver di, Necip. Vur gu zenbile ti “Olduğunu bi rd, wu bileyim! diye tut >» iz deo deh- yiz, e, vurucu olmak iddiasın- el İ boşalttık. Boşaltır Meğer bir vaveylâdır. koptu. Dai ; >abilin altında arkadaş» kün zamanlar, birinin eti varmış. Saçma- ağına dok Bebebi bu, unmuş, Gürül Pimak hafifçe yaralanan ki, Bu “deş, komşunun çocuğu den Üzerine 291 duyunca, hep bir- > y, , vüklendiler, dvd, yı <ecuğumuzun gözlü çık “iye ıp“ DİP yeri sakat olsaydı. har, Bain etini yemeğe başladı- SİN a “a beni bir müddet i- “nliye,, Menetti, Menetti amma, e oldu mu bakalım, Ben, yi- Sind çet ven fırlar, mezarlık İ- Müddey çe le Avetik ederdim! Bir Sen kali, 71 da yasak kendiliğin- aslam, * Serbtsiçe avlanmaya N Kaç Yıllık avetemiz m “2 Selâm gitdi: bir, 10 bunu söyliyemem., De Bini Daniş da avcılığa başladı- Kaç yi Ağzımdan kaçırdım. yereyim kemi olduğumu haber " » Mpmişi bugünkü i Yaz, Ydana tü yaşı Üy, a değil ml? ..... 40...) B. Necip Selâm oruyorum Hangi cins avdan hoşla- Hirsmiz?> ; — Aslan, kaplan gibi vahşi hay- van avları müstesna olmak üzere, her cins avdan hoşlanırım, Fakst daha ziyade tercih ettiklerim, kek- lik ve gil avlarıdır. Sülün avın pek sevemedim. Çünkü, bu kurnsz hayvan, daima serp yerlerde buki- nur, Uçtuğu zaman, kolaylıkla gö- ze görünmez. Kulağınız, son dere- €e hassas olacak ki, kanatlarınm sesini duyabilesiniz! — Üstat, müsaadenizle, biraz da deniz merakınızdan bahsedelim. etip Selâm, nargilesinden birkaç nefes tokurdattık- tan sonra cevap verdi: — Ben, denizin, minelkadim âş- Kıyım. Midilli gibi, dört yanı deniz olan bir Yerde doğdum. Hayata gözümü açtığım zaman ilk gördü- ğüm tabiat parçası, denizdi. Evi- miz, sahilde olduğu için, küçük yaş ta yüzmeyi öğrendim. Sabah, öğle, akşam, günde üç dört kere denize “girerdim. Nasihat dinlemez, me- ram anlamazdım. Çok defa, döve döve deriizden çıkarırlardı. Tehdit, dayak kâr etmediğini görünce, be- ni denizimle birakmaya mecbur oldular. Ben de, bütün kuvvetimle, ken- dimi denize verdim. Denizden uzak kaldığım günler, âdeta cehennem azabı çeker #ibi olurum. Sonra da denize Kavutunca, sevyilime ka- vuzuğ kadar sevinirim. imdi Boyacıköyünde oturu- yorum. Yattığım yerden gt gören bir yalım var. Uy- kaçtığı geceler, balkona çı- ve denizle hasbihal ederim, Deniz sevgisi, bende, motör me- rakımı d& uyandırdı. Bundan 40 sene evvel; motörle- | rin bugünkü tekâmüle erişmediği Sevirlerde bile, biz motörle, Mar. gezintiler yapardık. ne kadar eğlenceli, fukat o nisbette de ne kadar yo- racu olurdu, bilseniz... İkide bir, pervane düşer, motör ârızaya uğ- yardı, Güneş altında, kan tere bu- Ianarak, kürek çeke çeke motörü limana getirinceye kadar anamız- dan emdiğimiz burnumuzdan gelir di. marada uzunca Bu seyahatler, Fekat, ertesi günü, motörlin ye- niden harekete başlaması bütün bu eziyetleri bize unuttururdu. Y aptığım motör gezintileri sayesinde, bugüne kadar Marmarada görmediğim ada, hattâ üzerine ayak basmadan geçtiğim bir tek kaya parçası kalmamıştır dersem mübalâğa ettiğimi sanma- ym.. — Gezdiğiniz denizlerden hangi» sini daha çok seversiniz? — Ben bütün denizleri severim. Fakat Marmara ile Boğazı, bepsi- ne tercih ederim. Nükteyi de av ve deniz kadar seven sevimli üstat, bunları söy- lerken elime mecmuasınm son Çi- kan bir sayısmı tutuşturdu: — Görüyorsunuz ya, dedi, bu iki merak, beni ne derece sarmış olmalı ki, bu kâğıt kıtlığnda, bun- ca müşkülâta katlanarak bir de mecmua çıkartıyorum. Tarlada Bulunan Cesedin Esrarı Nazilli, (TAN) — Basma fabrika- sınm gayri resmi bekçilerinden İd- ris oğlu Musa bir tarla içinde ölü Du- lunmuştur. Yapılan tahkikat, Musa- nm Manisalı Mahmut oğlu Muam - mer isminde biri tarafından bıçakla başından yaralanıp öldürüldüğü mey İdana çıkarmıştır. Manisaya kaçan Muammer orada tevkif olunmuştur. Karakolda Yaraladı İzmir, (TAN) — Kemeraltı polis karakolunun içinde kanlı bir vaka o muştur. Inşaat kalfalarında Habil oğlu Şev ki, sekiz sene sonrf kendisinden ay- rılan metresi Ödemişli Ayşeye o €i- varda rasigelip tekrar beraber yaşa” mak teklifinde bulunmuş, kadm $i- kâyeti üzerine karakola götürülmüş” tür, Clirmü meşhudu tesbit için şahit- lerin ifadesi alınırken, polisin daha evvel cebindön çıkarıp müsadere €t- tiği ve masa Üzerine koyduğu susta” li çakısını kapan Şevki, Ayşenin ba- şını yakalıyarak koyun gibi boğazın” dan kesmeğe başlamış, oradaki po lisin müdahalesine maruz kalacağını snleyınca da çakısım sür'atle kadı nın boynuna ve sağ omuzu üzerine Üç kere saplayıp çıkarmıştır. Ayşe - nin yaraları tehlikelidir. Şevki tev- kif olunmuştur. — a | 1 Numasolu Sarışın | Geçenlerde Nevyorkta Amerikanın ©n güzel sarışın kızını seçmek için bü- yük bir müsabaka yapılmış ve mü- sabakayı Peggy O'Connor kazanmış- tr. Güzel kız Michigan'ın Detrolt wehrindendir. i Kapka 3 üncü alay bütün gece yü rüdü. Düşman Döğer İstas- yonu civarındaki Sarıcaovada on ikinci grup kıtaatımızla temasa gelmiş olduğundan yürüyüşte ça- bukluk var. Sabaha karşı çoban yılâ manlı dağlarm tepesinde gibi yandı. Yükseldi. Rutubetli bir ser dan tanyeri ağardı. Çam ormu Yinhdan sisler sıyrılıyor. Alay” gündür'de yürüdü, Akşa- mn alaca kâranlığı basarken rıeaove, Keltepe, Döğer, Teperoğ- lan gediği istikametlerinden muha rebe sosleri duyuldu. Alaca karan bkta patlıyan şarapnellerin icandil du- r alev a- lenmesi görünüy: derinden top sesleri işitiliy 23 üncü âl ikinci g R sağındaki boş mevzileri işgal ett , diler. Alay yayıldı, siper kazdı. Düş ri manin buradan gelecek bir sal şını önlemek Üzere yerleşti. Sağ ta rafta da Malatya, Etyemez köyle- ri ve Nasuhçal mevzileri ua nıyor. Kıtalar ön taraflara emni- yet postaları, ileri karakollar sür müşlerdi. Kimsede uyku yok. D maala çok yakından ten ön ikinci grupu çık yanını örter lay bu işi başarabilmek iç bir dikkat ve uyanıklık göstermek durumundaydı. Gere sürülen tabur, »m- niyet, daha sıkı olsun diye bir postasını ormanlar ve funda larla kapalı bir buruna sürmüştü. Bu bölüğün komutanı Macaristan- da ziraat tahsili görmüş Ali Rıza adında bir ihtiyat birinci mülâzı- miydi. (Nasuhçalda şehit) Onun yanındayız. Bir kümesi- nin arkasında gelmişten geçmişten bahsediyor. Bize Macaristanın meş hur taraflarını anlatıyor. Bir taraf ten da, ileride olup biten birşey var mi diye kulak kabartıyoruz. Saat bir, ortalık aydınlık, Teper oğlan istikametinden tek tük top sesleri geliyor. Bütün ağaçlar, fun dalar birer heyulâ olmuş. Sakin gecelerde düşmanı yakında bekle- mek kadar heyecanlı birsey ola- maz. En ufak bir hışırtının ardm- dan bir aslan kükremesi gibi: — Kimdir 000? sesi duyuluyor. Bütün karakterile bir muharebe gecesi, ümitlerimiz var, Alay dip- diridir. Henüz tek bir muharebe dahi vermemiş, Saat biri geçti, Rızanım İleri ka- rakol mıntakasında bir patırdıdır koptu. — Tut! vur! haydi. ilâh patlamıyor. Bir haykırış, bir kükreme, kuru dallar çatırdıyor, yapraklar tayfuna tu- ya, baktım hışırtı tek. ranlık Gecenin Avları Yazan: Sezai Attilâ seamayan vonanraz tulmuşçasına hışırdıyorlar. Bir lâh 3& sülkünet ve bir silâh sesi. Bu silâh sesi üzerine bütün alay silâh başı ediyor, Gözler ileride bekliyor lar, Ne gelen var ne giden. Alây komutanı İbrahim bu gürültünün tahkikini istedi. Rıza kendi posta- sinr başka bir postayla değiştirdi. rom seat sonra tosun gibi iki Türk delikanlısı karşımızda hesap veriyorlar. Neydi o gürültüler. — Karanlıkta bir hışmu duy. dum. Bir yol “kimdir o!" diye ses- lendim, Almadı... — Bulaştı bize doğru sokulma- Galabaluh be oldu diye eseflenirsiniz diye korktum, Tüfeği yere bıraktım. Kolladım. Punduna getirir getir- mez atladım üstüne, Aman... Kıllı kulaklı bir canavar. Em- me çok sıkı sarılmışın besbelli Depti, ormana doğru beni sürükle- di. Salıvirdim. Domuzmuş meğer- sem. Bu sırada yanıma gelmiş o- lan arkadaşım da bir el silâh attı. — Patırdı çok sürdü.. — E, çök öenkleştik domuzunan. Ben önun domuz olduğunu anlayıp ta salıverinciye gader epi vahıt geç- ti. Haniya mundar da olduğ üste- lik. — Hay Allah cezanı versin s6- nin. Domuza düşman diye sarılır mı adam? — Nidersin, oldu bi yol beyim. — Ceza öyleyse, Sabaha kadar nöbeti siz bekliyeceksiniz. Haydin bakalım, Çı bunları aldi, Tekrar nöbet yerlerine götürdü. Alay komutanı vakayı dinledikten sonra güldü: — İyi etmediniz ceza verdiğini. xe Riza Bey dedi. Fakat mademki verdiniz artık emrinizi geri almâ- yn. Yine çalınm yanma döndük. Bu işler olup bitinceye kadar iki saat daha geçmiş, sabah ta yaklaşmış» tı. Tamamiyle meçhulât içindeydile. Dere tabanlarına, karşı yamaçlöra kadar sürülen keşif kollari birer birer dönüyor, düşmana rast lamadıklarını söylüyorlardı. Tam © yeri ağarmaya başladı. Güneşin da ba sorguçları görünürken düşman topçusu da ateş açtı, Teperoğlan & diğinin üstü Döğer istasyonu nun yanındaki tepeler bir bulgur a tenceresi gibi kaynamaya gizi$ti, Bu tepelere çöken siyah mermi du manları arasında biribiri ardınca infilâk eden danelerin şerapnelle- rin manzarası çok heybetliydi. Bü- yük bir sıkıntıdan kurtulunca bir- denbire genişliyen kızü alevler şim şek gibi çakıyor, dumanlar duman lara karışıyor, Derelere doğru tro til kokan bir sabah havası süzülü- yordu. izim topçu da atese başla. dı. Bir kumanda duyuluyor? — Birinci! Numara neferleri hafif doğrulu- yorlar, — Teceş' Sesini bir İskova topunun boğuk öksürüğü takip ediyor, Ve bir mer mi uçuyor. Fakat bu bir tek mer. mi bizim için herşeydir. Yavruları. ni bağrma basmış yalın ayak ana. larmı sırtında günlerce yol almış 0- lan bu bir tek mermiyi bir; — Teeeş! ği Kumandasile savurmak ıstirg- bın ta kendisidir. Bütün inadma rağmen düşman birşey yapamıyor. Ormanlıkta yi- ne patırdı oldu. 23 üncü alayın cep hesinde yine geceki gibi bir şamae te koptu. Hemde ayni posta nm olduğu taraftan! Rahmetli Re za : i — Yahu! diye mırıldandı, Bu se © fer de ayı mı saldırdı acaba ? Nedü © benim bü postadan çektiklerim. Alay kumandanı külümüzü göğe Bavuracak alimallah.., a jetizme uzun sürmedi, Ayni | delikanlılar © göründüler. Yanlarında bir de düşman neferi var. Titriyor. Zangır zangır titrie yor, Bizimkilerden birisi mütevazi bir selâm verdi. Duruşunda — Gördün mü neler yaparız? di. yen bir mâna yoktu. Rıza gülüm. #edi. Esir düşman neferine dikkate le baktı ve: Ni — Bu ne? diye sordu. Gece do" muza saldıran nefer ağımı yaydı. Esprisine, yaptığı işten daha çok Kıymet verdiğini anlatan bir ses ©: ” — Donguz!, Donguz a... dedi, Bu da gılsız cinsinden beyim. Şine cik yakalağım. ii