1 Temmuz 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

1 Temmuz 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ley 6 * "Tere rasında © ci sayfada oku “ İideri bulunan Müşavir “ “gün liderin sö ii © lerini yazacağnlendi Şunu hatırlatı © erliği Avam Kiye 6 müh. Xir, Muayyen İğ Şu celsede "azinesinden A gi samdan Na- nyan “Mejestfiyma vir muavini Bi ertiği,, dir. öradinlenmesi SU YOL KAPrahir, muaf ve b Attlee sözlineyni deftere kay © — “Karışmaş dan sonra mu- lerine karısıln dosyalar tutul- | ir. Hâdiseleriw-âi, Müddetu- ulhü korumamıştır. asındaki ol kapanmalıdır. i Dünya işleri bozuk gidiyi v Srkasmın arzusu, Milletie” © lin harekete geçmesidir >rine bir düzüye müf, va Me luğına neden göz YUN, Kaldır. © nüdehaleleri yapanla. E öylüyorlar. © © Milletler Cemiyeti, > İshilinde vazifesini ya © © Bu gibi islerde daimlara şu ılsını ve kabahati varan hâ- kı davranılmış olsaydzoi Şir ilmazdı. Ispanyada olute bu - © lünyada devam eden #malze- tücük bir nümunesindeğaa - © “ey değildir. Ingiltere R son © “aman hak ve nizamı hievam © inden Ürkmüş ve kaçr © hütecavizlerin ortalığı irları “ine sarılsm!,, dedikçe mı- © niz; “Oyle id harp İstiki- — nukabelesind bubulunuyoredi X “arp tehlikes o simeting © “anmasında .Sİsyonu '#T Ceyir © iline sıkı mami Ispan;ialdırdıniz © **** yk bir Madi “Ve ben em“ e zaman derhal düzeveti maneyiğesi menin yolu, pr. ve Milletler CÜ, ©etr girket Britanya Impa: Mi © tutabilmenin v dikodudan Memleketin kar$yuyorum. Jeleri kavramıyart © Mühalefetlider | “hatırda tutmalıdr tamamen P getimize endişe İli, kâtibine hükümetimiz İSİ; sualleri! “Italya bizden tasplar aldı. İ “kat silâhlanmam * Jettirilmesini talep etti. “gilterede iş e 5 en mutlakığzınım iç derilerini kemiriyor, SAMİ EE İİ İhtilâs/ ettikleri ve zimmetleri m —— Noter kâtibi ile daktilosunun itecziyesi istendi; (ee! İİ / ine para geçirdekleri iddia edilen Fatih noteri Şükrü ile daktilosu ve kâtibi Bayan Münevver ve sinde bitirildi. MMüddeiumumi başkâtiplik yapmaktadır. Fevzi, noterin vetdiği selâhiyete göre iş sahiplerinden harç ve damga pulu parasmı kendisi almakta ve ya- Pıştırmaktadır Fevzi Noter Şükrünün kendisine verdiği geniş selâhiyetten ve kismen de noterin nezarette gös- terdiği lâkaydiden cüret alsrak 930 senesiyle bunu tekip eden senelerde İş suhiplerinden aldığı harç ve damga pulu paraları mukabilinde noterlikte jean suretlere ve defterlere pul ya- | pıştırmamak suretile 742 lira 90 ku- Tuş zimmetine geçirmiş ve 1930 sene- sinden sonraki muamelelerde de eski da sökerek kullanmak suretile hazine nin 501 lira 4 kuruşunu zimmetine ge çirmiştir. Ayni zamanda kiymetli ev- | rak defterlerinde de tahrifat yapmış tır, Münevver de her hangi bir men- faat mukabilinde defterlerden eski pul çıkarmak suretile başkâtip Fevzi. ye yardım ettiği gibi noter tarafın « dan defterleri kontrole memur edil- diği halde notere daima defterlerin tam ve mükemmel olduğunu söyle - mek suretiyle kendisini iğfal et- miştir. Müddelumumi bu İki suçlu- Dün şahitlere, ehlivukuf tetkikine ve müfettiş fezlekesi ve kendi ifadeleri- 98 dayanarak İkisinin ceza kanuni. mun 202 ve 203 üncü maddelerine gö| Te tekerrür de nazarı itibara alına- Fâk cezalandırılmalarını istedi, No - ter Şükrünün zimmet ve ihtilâsta alâkasmı göremedi. Yalnız vazifesini ihmal cihetinden kendisine ceza veril mesini ve hazinenin zararını tazmin Suçlular ve avukatları müdafaala- rmi yapmak Üzere muhakeme talik 6-| dildi. Neticede mahkeme, el yazısı beyan. name nüshalarmın tetkik edilmek ü- zere ehlivukufa verilmesine ve milâ- delumuminin de ehli vukufla beraber muamelelere alt Iptal edilmiş pulları | başkâtibi Fevzi hakkındaki muhakeme dün Ağırceza mahkeme- muavirlerinden Ahmet Remzi, iddiasını söyledi. Uzun tahlillere dayanan bu mütaleaya göre, Şükrü 928 senesindenberi noterlik ve Fevzi 930 senesindenberi Amcası Burnunda Tütmüş 10 yaşmda Sürmeneli Hasan adlı bir çocuk altı ay evvel Kasımpaşaya gelmiş ve kömürcü Alinin yanında ça lişmıya başlamıştır. Alinin komşula- ri bakkaldan 15 lira alacağı varmış. Hasan, bir gün bakkala gitmiş: — Ustam parayı İstiyor, demiş. Al muş ve bir vapura atlıyarak Sürme- neye kaçmıştır. Hasan, dün Sürmene den tekrar dönmüş ve Ali tarafından da polise yakalattırılmıştır. Polis ya gını tesbit ettirmek üzere dün Hasa- mı tabibi adliye göndermiştir. Hasan ifadesinde: Benim anam, babam yok, Mem- Tekette bir amcam var, Burnumda tüttü. Göreceğim geldi. Aliden para istedim. Vermedi. Ben de böyle bir tuzak kurdum, parayı aldm. Memle- | kete kaçtım. Amcam ziyaret ettim, Iste yine İstanbula iş bulmıya gel- dim. Demiştir, Tabibi adli Enver Karan, yaşmı tesbit ettikten sonra Hasar polise teslim edilmiştir. Dövmüş, Sonra da Çocuğu Düşürtmüş Dün ağır ceza mahkemesnde bir çocuk düşürme davasma bakıldı. Da- vacı Fotikanın iddiasma göre Mah- mut Nedim kendisini dövmüş ve çocu ğunu düşürtmüştür, Mahkeme, döv - me İle çocuğun düşmesi ârasındaki çalışmasına karar verdi. Duruşma 16 “Temmuz suat 14 de kaldı. e an Pa Hüseyin Cahit, Va- Zekikat —: linin Avu Cevap zıyoruz: Izmit âsliye cöza mahkemesinin ni nüshanızda yaztlı bulunan ve bele- diye ile belediya relsi tarafından açı- lan davadan bersetimi tazammun e - den karar, avukatların bu son gay- /retlerine en susturucu cevabı vermiş ve birdavanm sövüp saymakla ka- zanılamıyacağını kendilerine öğret - miştir. Mahkeme sözünü söyledikten sonra kimin iddiası haklı imiş, ki - minki haksız imiş gibi münakaşaları | ciddiyete sığdıramam., Bunların ceva» bını hâkim vermiştir. Bazı noktalar Yalnız burada bazı noktalara işaret etmek isterim. Muhakeme cereyan ©dip tarafları müdafaalarnı yaptıktan ve bilmuka- bele cevap haklarmı kullandıktan sonra, feragatnamenin okunması mü nasebetiyle tekrar davaya avdet et- meleri ve bunu vesile ittihaz ederek Jaleyhimde bu yolda bir tecavilze kalkmaları ciddiyetle ve meslek şe İrefile ne dereceye kadar kabili telif Jolduğunun takdirini kendi meslekdaş. larma bırakırım. Izmit mahkemesindeki bu son hâ- dise her halde çok muhterem olması 'eabeden avukatlık mesleğine karşı! bir kısım halkta aci tecrübeler netice- sinde peyda olmuş telâkkiyi tadil ede cek bir mahiyette olmadığmı esefle müşahede ediyorum. Feragate neden kızıyorlar? Eğer bir davadan ferağat bir ha- küret manasını tazammun etseydi bu yersiz galeyan ve şiddet bir dereceye | kâdar izeh edilebilirdi. Dava devam ettiği srada karşılıklı ferağat süre- tile dostane bir hal çaresi bulmak ti- Zere bana yüpılan müracantları ha- tilayinez şimdi kendilerinden bilmu kabele hiçbir şey.talebetmeden fera- | gatimin onları neden bukadar coştur | muş olduğunu anlıyamıyorum, Muk- sat müdafaanamenin efkârr umu üzerinde yaptığı tesirin genişli; den ve derinliğinden ürkerek bana te cavliz suretile onu hafifletmiye çaltş- mak İse, bu hukuk üstalları pekalâ bilirler ki vicdanlar üzerinde tesir ya pacak sözler hakka, adalete ve man- tığa dayananlardır. İftira ve küfür. bazlık ile hak kazanmak kabil olsaydı hukuk ilmini talim için bu kadar kül- fetlere hacet kalır mıydı? Bu muh- terem statlar davalarmı kaybetmek le sarsılan şan ve şereflerini müteca- vizlikte ileri gitmek suretile telâfi et. | katlarına Veriyor Dün Hüseyin Cahit Yalçından şu mektubu aldık, Aynen ya- “İzmit mahkemesinde avukatların okudukları lâyihayı dün bas. tınız. Şu kısa cevabımı da ayni suretle neşretmenizi rica ederim. B. Ustündağın avukatlarından B. Refik sem beni afiv buyursunlar, Bazı mü- nasebetler vardır ki bunları mecburi ve resmi hadler dahilinde meksur tut mayı prensip telâkki ederim, En hayretle karşıladığım nokta da vadan feragatımı adaletten kaçmak ve Türk adliyesinin bitaraflığına em- niyetsizlik göstermek şeklinde tasvir Jetmeleridir. Şu cevabı yazmıya beni jasıl sevkeden sebep te budur. Avukatlara tarizler Kendilerinden beklenen yüksek hu- kul kültürünü bu davada izhar husu- sunda her inödense pek müm- sik davranan ve muvaffakıye. ti sadece ağız kalabalığından beklemiş olan muhterem tstatların bu garip rüshitiklari “Kendilerinin kabiliyet ve iktidarları hakkında ben de derin bir hayal sukutu uyandırmış olduğunu saklıyamıyacağım. Bir davacı davasından vazgeçmek» le adaletten kaçmış olmaz; Bunu yap makla kendilerinin mukabil davaâsin- dan hiç korkmadığımı ispat ettiğimi anlıyamadılar mı? Çünkü o davada şa yet bana bir mesuliyet terettüp eder- #e cezadan kurtulmak için yegâne ça- Tem benim açmış bulunduğum dava idi. Mukabil davanın bir şekil oyu- nundan ibaret olduğu hakkındaki söz lerimi fülen teyit ve ispat ediyordumn. Mahkemenin adaletine ve bitaraflı. münasebetin tesbiti için dosyadaki ra ! meyi düşünmüşlerse zannederim, yan ğına imân:m olmasaydı mahkemenin porlarm tabbı adli mllessesesine gön- | ış bir hesaba kapılmışlardır, Her hal | takdirinden başka bir mlidafaa silâhi derilmesine karar verdi, İde bu vadide kendilerini takip etmez- | kullanmıyârak hâkimin huzurunda mini, “9 17.087 al Gazeteci Şehrimizde Bolçikanm tanınmış gazeteci ve Muharrirlerinden Henri Liebeeht, şehrimize gelmiştir. B, Lienbeht, İn babası Şark Demiryollarında uzun müddet mühendis olarak bulunmuş Ye meslektaşımız Istanbulda doğmuş- tur. Kendisi ikinci vatanı olan Tür « kiye hakkında Belçikada birçok eser ler neğretmiştir. B. Liebesth ayni zamanda Belçika edebiyat klübünün retsidir. Yazdığı makaleler ve kitaplar Fransada çök okunmaktadır. Meslekdaşımız, burada Matbuat Umumu müdürlüğü nün misafiri olarak kalacak, İstanbul dan Ankaraya ve oradan da Bursa- ya gidecektir. Belçikalı muharrir, | kendisiyle görüşen bir muharririmize Şunları söylemiştir: — Doğtluğum memleketi çok seve rim. Buraya tekrar geldiğime sevinis yorum, İnkişafını uzaktan ve büyük bir sempati lie takip ettiğim, Türki « yeyi yakından görmiye gelebildiğm için çok bahtiyarım Memleketinizi Belçika efkârı umumiyesine tanıtmı- ya çalışacağım. Bana kolaylık göste- ren bütün meşlekdaşlarıma teşekkür ler ederim.,, Belçikalı meslektaşımıza dün mat. buat vemiyeti tarafından bir ziyafet veri » Muharrir, bu ziyafette bir hitabe söyliyerek memnuniyetini anlatınış ve Ercüment Ekrem Talo ta dan ğa bir cevabı nutuk söylen. mişi kalır mu idim? Davadan niçin vaçgeçtiğimi mah- kemeye açıkça anlattım. Efkârı umu miyenin verdiği hükümden daha müt hiş ve kahir ne mahkümiyet, ne ma nevi mükâfat bekliyebilirdim ? ! “Düşmüş adamı çiyniyemezdim,, Belediye reisinin malüm mektubu- na hiçbir gazete ile mukabele imkâ - mı bulamamış olduğum içindir kl o sözleri mahkeme huzurunda redde - mek, kendimi müdafaa eylemek ve hakkımm mahkemece - aranı'masnı istemek -mecbüriyetinde kalmıştım. Fakat muhakeme esnasında öyle bir safha geldi ki Ustündağın bir de mah keme tarafından mahküm edilmesini beklemek bana yere düşmüş bir ada- mi çiğnemek gibi bir zebunküşlük görlindü. Bu benim karakterime siğ- mâz Mahkemenin Enis Tahsin hakkında beraect kararı vermesi bilvasıta Mu- hiddin Ustündağın mahkümiyetidir. Ben vazgeçmiş olmasaydım o bugün kanunen de bir mahkümdü. Onu o kâ dar haksız ve insafsız bir surette tah, kir ettiği bir adamm ullvvücenabi na ilelebet borçlu bir vaziyette yaşdt- mak elbette daha mllessir bir ders teşkil eder. Hüseyin Cahit Yalçın “Kimseler yanmasın, annem yansın derdime,,, vex PADJK dudaklarının rengi ge- esmerlik taşıyan şlaşan nar kırmızısı bir i, evvelki alevli bakışla arı ağır bir uykunun tazyi- p ğı sarktı, tilâya , kızların okumasından, saç- tün #abuk söylenmesinde devam ediyor- Ukin iki münast bahse mevzu olursa... Işte düsniyordu. Hayatımda ili defa Böyle ctiret- mü tesi dif ediyordu. Beşiktenberi yekdiğe- Yalarnı hlidikleri halde, şimdiye kadar bu Ba, bu kadar cesur bir şekilde, kendisi bile, atlarda bulunmamıştı. Daha doğrusu bu- Atı. Kendisinin bir tebessümü, Günerin bir myana bir duruş, havuzun kenarmdan sar- nak sular içinde biribirine yaklaşan çehre- gfiun ve memnun akisleri, onların aşkıma iX itiraf olurdu. Fakat böylesi? Pek garip, altırşeydi. Ve böyle cesur ve cepheden bir 'da de salk ve sebep yoktu. Çok çocukken 4r,igenşlikte karşılaşmışlardı. Bu da o ka- Ar zaman olmuştu ki uyandırdığı hislerin bir © il, hentiz ne olduğunu tayin edebilmek im. 5 Cahil've acemi bir kızın her taraftan kula K <ulan birşeyler, onun ge”ç ve acemi ruhunda İ apmış demek. Emiş, bilineden, görmeden ve “an sevmiş. Mütecasir hir aşkla, yılmaz ve © bir aşkla sevmiş ki, bunun da kabahati vo 'slâkete varmış olursa, cinayeti yine onlara > "ir müddet, Erenin bu dalgınlığını süzdük- aymla kalktı ve titrediği besbelli bir sesle: / di, buna cevap ŞARKI AVEL İNIN ALAY iğ ğ me! LE ui i Emiş sözünü tane tan tekrar etti: — İşte, diyorum, bılna cevap istiyorum! Delikanlı dikkat etti. Cevap yazdırmak istiyorum, yahut, cevap yazmanı istiyorum dememiş, cevap İs“ tiyorum demişti. Demek cesaretinin o noktasında zâ- afı galip geliyordu. Ağızla söylemediklerini böyle bir kurnazlıkla söyledikten sonra cevabmı da ayni tarz- da istiyor, artık mebusun zarf: ve Ferhundenin İm- zasile bir âşıktaşlık komedyası oynamak mı lâzam- geliyordu ? Hayır, buna meydan vermemeli, daha ilk adımda, ilerideki duvarı göstermeli ve onu aşmanın imkânsızlığına, genç kızı inandırmar. Mektubu kayıt- sız bir tavırla uzattı; — Al bunü,. Ben cevabını yazarım. Esmer gilzelinin iki alev noktalı gözü yine gözle- Fine dikildi. Pencereden dışarı bakarak, sakin, fakat kati dir cevap verdi: — Hayır, lâzım değil, Hepsini okudum. Hepsi hâ- tırında, — Peki öyle ise., Ne vakit yazarsın? — Bu akşam hazır, Kızlarım biriyle gönderirim; — Hâcet yok, ben uğrarım. Vaziyet tekrar tabiileşti. Şimşeksiz ve gürültüsüz bir fırtmanın, bulutları dağıldı, geçti. Emiş odadan sikerken arkasına döndü, omuzlarından aşirip göğsü Üstllne getirdiği çifte saç örgüsünün uçlariyle oynı- Yarak: ll rn ni sk — O! 010! Pazar yerindeki arzuhalcilere mi beh- zettin beni? — Hayır, hayır, onu demek İstemedim. — Ya, karşılığından bahsediyorsun. — Fiyatı veririm demedim ki, — Ya ne dedin? — Karşılığını yaparım dedim. — Pekâlâ, Önce öğrenelim, Ona göre. Karşılığı ne olacak?, Genç kız ince vücudünü kapınnı dışarısına saklı- yarak yalnız başını uzattı ve İki elini, ağzınm kenar. larına siper yaparak yavaş, parlak ve şuh bir sesle: — Ben de, dedi. Düğününüzde kalburla su taşırım. Ve kıvrak bir kahkahadan sonra koşu koşa mer diveni indi. ç Erden, bu şen ve şakrak kahkahanın kulaklarmda dalgalanan âhenginde derin ve ifade edilemez bir me- raretin titrediğini hissetti ve yanmaya başlıyan ak nmı, açık pencerenin serin demir parmaklığna daya- dr. Bekir, ahırm avlusuna çıkardığı duru kısrağı timar ediyor ve Anadolunun o hiç bir zaman bitmez tüken. | mez türküsünü söylüyordu: “Gezi bağlarmda hir top gülüm var. “Hey Allahtan korkmaz! Sana bana ölüm var “Ölüm var da şü sevdada zulüm var Li, see Boşa Giden Sapan Taşı Bir ayak sesine başmı çevirdi. Küçük besleme kız: — Sizi kapıda bir adam istiyor. Dedi. Dalgın: — Ne adamı? — Ben ne bileyim? Adam işte. Erden Efendi bü rada mı? dedi. He dedim. Çağır azıcık kapıya insin dedi, — Peki geliyorum. Kapının önünde rençber kılık bir âdam duruyor. du: — Beni sen mi aradın? — He! Erden Efendi sen misin? — Benim. — Polis Selim Efendi selâm etti, sana bir diyece- ği varmış, oraya kadar gidecekmişsin. Ben buradan geçeceğim dedim de, habar ediver dedi. — Sen şimdi oraya mı gideceksin? — Yoo, Emme, bir diyeceğin varsa, söyle, ileti- veririm, — Selim Efendiye söyle, yemekten Sonra geleeo- ğim.. — Olur. Polis Selim Efend! kimdi? Niçin çögiriyorau : Sar bahki vaka hatırma geldi. Fakat buna ihtimal ver. medi. Azametli kadınm polise tenezzill edeceğini zan- netmiyordu. — Hele bakalım, yemekten sonra bir uğrarım. Diye ahir tarafma gitti. Atlarla meşgul olmaya başladı. Bekirle konuşuyor, tayları okşuyor, doru kısrağı gıdıklıyor, bu suretle vekit geçiriyordu. Yirmi dakika geçmeden, kapı tekrar vuruldu. Bes- leme kliçtieiik nalmlarmı taşlarda tıkırdatarak kapı” ya koşarken Erden: — Kız! Sen dur, dedi. Ben açarım,

Bu sayıdan diğer sayfalar: