— 21-6-937 TAN Gündelik Gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN TAN'ın hedefi: Haberde, fi- kirde, her şeyde temiz, dü- rüst, samimi olmak, kariin Bazetesi olmıya çalışmaktır. x———— .———. | GUNUN MESELELERİ Güzel Sanatları Teşvik İçin Geçen martta, Ulus'a, modern türk tiyatrosu hakkındaki görüşlerini an. latmış olan Prof. Karl Eyber, bizim bu işte en güç, fakat en doğru yolu *eçmiş. olduğumuzdan bahsederken | Arjantinde, yirmi beş senedenberi ya» | «1 trupların getirtilerek seyredil. Wesile iktifa edilmiş olduğu için ora- da bir tiyatro edebiyatınm kurulma, Mi$ ve tiyatro sanatkârı yetişememiş olduğundan haklı olarak şikâyet edi- Yordu. Komedi, operet veya opera olm, | bir memlekette tiyatronun yerleşebil. | Mesi için, ilk önce, ona sanatkârmı ye Üştirecek olan konservatuvarın tesisi geldiğine ve sonra, — profesö- tün de işaret ettiği gibi — gerek sa, atkâr; ve gerek temaşacısı bakımın. dan tiyatronun ilerlemesi için, zaban- © İrupların ve yabancı sanatkârların Betirtilmesi cihetinin düşünülmesine nasıl itiraz olunabilir? Memleketimizde tiyatro o sanatını| #yakta tutan İstenbul Şehir tiyatro, #undan, halkevlerinin temsil şubele. lerinden, tulüat kumpanyalarından Ve sinemalardan burada bahsede. eek değiliz; çünkü tiyatro ihtiyacımı #iddetle hisseden Türkiye bu ihtiya, €m tatminini ciddi şekilde mümkün kılacak tek vasıtayı kurmuş bulunu. Yor: tiyatro mektebimizden yetise. ©ek olan gençler bizde tiyatro sana. tmm ilik pionleleri olarak onun geli- #bminde üzerlerine düşen vazifeyi ya. Vacaklardır, Bu, muhakkak ki uzun ir zaman meselesidir. Fakat gaye Lİ Sm AMİ ek “doğru yol kararlaştıktan sonra Samanı sabrmüiz Yenecektir. Tiyatro mektebinde çalışan genç - ler için örnek olacak ve yüksek te Masa zevkini tenmiya edecek con Yabancı trupların ve yabancı sanat. rın memleketimize | getirtilmesi Meselesine gelince: bu, şimdiye ka- dar bizde hakikaten bir mesele idi. 2395 numaralı kazanç vergisi kanunanun tanzim edildiği yıllarda Közünlinde tutulması zaruri görül. Miş ve bugün artık zail olmuş bu- lunan bazı sebepler dolayısile yaban- ©I truplar ve sanatkâriarm verecek. leri temsillere mahsus biletlerin bedel lerinden damga resmi o darülâceze hissesi gibi sesimler çıkarıldıktan #onra kalan paranı yüzde 50 si ka- #anç vergisi olarak hazneye ödeni. Yordu. Sanat kıymeti yüksek truplarm değil, hattâ tek bağma gelecek ar tlstlerin istiyebilecekleri © ücretleri bile imkân bırakmıyan bu vergi nisbeti, Kamutayın kanun- da yaptığı bir tadille, bilet bedelinin üzerinden almmak üzere Yüzde beşe indirilmiştir. Sanat lehinde devletçe yapılan bu Yergi tenzilini, güzel sanatları tesvik ten bi ran hâli kalmıyan İnönü hü, kümetinin başarılarından biri olarak, derin bir memnuniyetle telâkki etme. liyiz: iyi tiyatro, güzel ses, müslki| âletlerinde üstad olanların konserleri yede daha çok rağbet görecek Ve karşılığının ödenmesi daha kolay. Ula kabil olacaktır. aa m —— > > —> Boluda Sergi Bolu (TAN) — Ortaokulun ellinci yıl nlimii münasebetile Haziranın ilk gününde halka da açık bulundurdu İŞ sergisinde çocuk takımları, göm r, pijamalar, çay takrmları, tül İşleri, yastıklar, roplar, yün faleri, €ntari, bluz ve eteklikler muvaffak | İrer eser olarak takdir katanmıştır. unlar okulun genç kızlarımıza ver- ÜİĞi ev kadınlığı terbiyesinin ve ince Zevkin canlı birer örneğidir. Sergide Parça eşya teşhir edilmiştir ki Okulun kız talebe adedine göre ç0- Mek basma bes parca düşmektedir. HAKİM İBNİ SİNA NASIL YETİSTİ? Ik yazımda (1) büyük üstat İbni Sina'nın hal tercümesini; kendisi dikte et- tirdiği talebesinden Cüzcan'lı Ebu Übeyd'den kısmen tercü- me etmiştim. Kıfti'nin Kitbi Ahbar - İl - Ülema Biahbar - İl - Hükma'sından aldığım bu hal tercümesinde Ebu Übeyd devam ederek tıp âlimlerinin kendisinden ders almıya koş tuklarını ve bü tün tedavi ve tecrübe kapıları nm kendisine açıldığını, hekimliğin çok ko- lay bir meslek olduğunu anlat- tıktan sonra fıkh meselelerile uğraştığını naklediyor ve di- yor ki: Bundan sonra tam bir buçuk 86- ne kendimi, okumaya ve tetkike ver dim. Mantık okudum, bütün felsefe eserlerini gözden geçirdim. Fakat bu müddet içinde tek bir gece bile uyumadım. Gündüzleri de başka bir mesini olmadim Birenk man 7 eneleleri toplar, bunların ki- yas yollarile küccetelerini, mukad- dime şartlarını tetkik eder ve neti. celerini bulurdum. Bir meseleyi çö- zerken başım sikiya gelir, yahut bir kıyasm (haddi evsatını) bula- mazsamı hemen camie koşar, Tan. rıdan müşkilümün hallini yalvarır dım. Geceleri de evime döner, çıra- Zımı önüme kor, okuyup yazmama devam ederdim, Uyku bestırmca yahut kendimde bir zaaf duyunca hemen bir kadeh şarap içmek Su. retile tekrar çalışma zindeliğini bu- lurdum. Hafif bir içim geçse bile gözmiye uğraştığım mesele rüyama girerdi. Birçok müşkülleri rüyam- da hallettiğim olmuştur. Işte böyle ce bir insanın gücü yetebileceği bir calışma ile bütün ilimlerden kendi- ime müstahkem bir siper kurdum. antığr, riyaziyeyi, tabil ilim- İeri sağladım. Bundan son- ra ilâhi ilimlere döndüm, Mabs'd- et - Tabia -- Metafizik okudum. Fakat bunlara bir türlü aklım er- miyor ve yazanın maksadını bir tür Hü anlıyamıyordum. Maba'd «et -ta- bia kitabını kirk defa okudum, hat- tâ ezberime aldım, Fakat bir türlü aklım ermiyordu. Yeise düşmüş» tüm, Artık; bu öyle bir kitap Kİ imkânı yok anlaşılmaz diyordum. Bir ikindi vakti Verraklar (kitap- çılar) içindeydim. Bir dellâl elinde- ki bir cildi satmak için bağırıyor” du, Ben bu İlimden bir fayda W mulmıyacağına iman getirdiğim için bu Kitabı almak istemedim. Dellâl bana sokuldu: “— Bu kitabi el, 3 dirhem gibi az bir para İle vereceğim. Çünkü sahibinin çok ihtiyacı var, dedi. Aldım. Bir de baktım ki bu Fa- rabinin Mabad - et - tabia hakkın- da bir kitabı İmiş. Hemen eve dön“ düm, kitabı okudum. Bütün müs küllerim halledildi, Çok sevindim ve fakirlere sadaka dağıttım. O sr rada Nuh bin Mansur Buhara hü- kümdar: idi. Hastalanmış, bütün doktorler tedavisinde aciz göster” misler, Benim tıp ile fazla meşgul olduğum, doktorlar srasmda yayi- mıgtı, Hükümdara benim de çağ!- rilmamı söylemişler. Çağırdılar. Te daviye iştirak ettim, Sonra sarayda (1) TAN 4 Haziran 1987 Pazar tesi TAN SAA İG i Türk Kültür Varlığı MAL Lİ İİ BÜYÜK FİLEZOF HAYATINI ANLATIYOR bana resmi bir iş verildi. Bir gün Sultanın kütüphanelerindeki tıbbi eserler hakkmda tetkikat yapmak için müsaade istedim, Bana iz'n verdiler, Bu muazzam kütüphaned? her ilme ait kitaplar âyr! âyrı san- dıklar içinde ve ayrı ayrı odalarâs tdi. Eskı devirlere alt Kitap fihrıst- leriui gözden geçirdim. Burada hiç bir kimsenin adını bile duymadığı birçok k'taplar okudum, tetkik et- tim, eskı bilginlerin İlim seviyeleri- ni öğrendim. Yaşım on sekize gelin ce bütün bu nazari ilimleri bırak. tum. Çunkti bu devir ezbercilik ve toplayıcılık devri idi. Bugün eski bilgirz değişmemekle beraber, ame- liyatle pişmiş bir hale gelmiştir. u sıralarda civarında Eb-ül- Hasen-il-Aruzi adlı bir ağam vardı, Bana bütün ilimleri bir ara- ya toplıyan bir kitap yazmamı tek- lif etti. Kendisi için (Elmecmu) u tasnif ettim. Bu Kitepta riyaziye- den haşka her ilim şubesine ver verdim, Bu sıralarda yaşım henüz Yirmi birdi. Yine tanıdıklarımdan asia Barzemli olan fıkh ve tefsir ilimlerinden çok İyi anlıyan Ebu Bekir Berki adlı bir zahit vardı Bu da benden bazı kitapların şerhedil- mesini istedi, Yirmi cilt kadar tu- tan El Hasılı vel - Mahsülü yaz- dım, Yine bu zat için Kitab -ijl- birri vel - ism adlı bir ahlâk kitabi tasnif ettim, Bu iki Kitabın başka hiç bir kimsede yoktur. Bu kitap- ların varlığından ve hiçbir kimsenin madığı için de kimse istinsah et. memelidir, Sonra babam öldü, işler değişti. Buhuradan (Gürganç) & göçmek zarureti hâsıl oldu. Burada bu gibi ilimleri çok seven Evülhasan Senli vezir bulunuyordu. Beni Ali bin Memuna takdim etti ve tanıttı, Ben bu Sırada çene altından geçme Tay- lesanlı serpuş giyen bir fakih kıya- fetinde idim. Burada bana yaşıya- bileceği mikdar bir maaş tahsis e- dildi. Sonra Fesaya, oradan Büver- de, buradan da Tos, Sakkan, Se- menkan ve buradan Horasan hu- dudunun başında bulunan Cacerme göçmek yaeeburiyetinde kaldım. Daha sonra da Cürcana geçtim. Maksadım ve hedefim (Kabos) u (Ziyar oğullarmdan dördüncü hü- ARA İİ Yazan: İbrahim Hakkı Konyali İİ kümdar Şemseddin 976 . 1012) gör- mek idi, Fakat Kabos o sıralarda ölmüştü. Ben de Dihistan'a geçtim. Burada tedavisi zor bir hastalığa yakalandım. Cürcane döndüm. ş bni Sinânın not ettiği hal- İ tercümesi burada bitiyor. Kıftinin anlattığına göre, dâhi fi- losof bundan sonra Rey, Kazvin, Hemedana ve daha birçok yerlere gitmiş ve buralarda birçok Prens ve prenseslerle temaslar temin et- miştir. Büyük adamın bundan son- raki hali çok karışık ve bâzân çok acı şartlar arasmda geçmiş ve ni- hayet hicretin 428 inci yılı Rama- zanının birinci cumasmda .Heme- danda ölmüştür. Şeyh - Ürreis Ib- ni Sinâ öldüğü zaman tam 53 ya- şında idi.. Doğuş yılı 370 H ve 980 M idi, Süleymaniye Esat Efendi kütüphanesinde 3668 numarada ka yıtlı Ebu Sinânm Kitb - ül - hemr adir kitabım dokuzuncu yaprağın- da büyük üstadın ölüm yılı Ebced hesabile H, K, T olarak gösterilmiş- tir ki bu da 428 H ve 1036 M yılına rastlar. İbni Sinâ eserlerini dağ- dağalı bir hayat içinde ve çok gay- ri müsait şartlar altında yazmış. tar, Günde' (50) küğıtlık müsvedde yaptığı da olurdu. Dâhi Türk filo- sofu tıp, riyaziye, fizik, kimya, je- oloji, astronominin muhtelif mese- leleri hakkında 150 den fazla ki- tap, risele yazmıştır. Kıfti bu ki taplardan birçoklarının ne ———. İmama şartlar altında ve kimler için yazil- dığını izah etmiştir. İbni Sinâ ikinci defa Emir Şema üd-devle'nin kulunç hastalığını te- | daviye çağırıldığı zaman gündüzle- ri sarayda meşgul olduğu için ta- lebesine ancak geceleri ders vermi- ye imkân buluyordu. Yine Ebu Uv. beyd'in anlattığmna göre talebesi her gece evinde toplanırlar, ders- İerini yaptıktan sonra da en iyi ses- MN muganniler gelir, ve şarap masa- sı kurulurdu, Büyük filosof böyle- ce hem içer, hem de talebesile has- bühal ederdi, ? bni Sinâ herşeyi tabii kuv- Ü vetlerle biçen bir âllmdi, Dİ. ni kayıtlar onu çok ilgilendirmez- di. Esasen dini kisve ve serpuşu sevmez ve giymezdi, Yalnız Gür- göne'da Emir Ali bin Memunun ya“ nıma gittiği zaman saraydaki diğer din âlimlerine benzemek mecburiye ti karşısında Fakih kisvesi ve Tay- lesanlı serpuş giymiştir. Filosof yirminci asrm hür bir a- damı gibi herşeyi serbest düşünür ve hâdiselere hiç bir vakit din za- viyesinden bakmazdı ;Tabiatin ka. nunları değişmediği için onun eser» leri daima diri ve ayakta kalmış ve kalacaktır. Onu garp çok eskiden tanımış ve eserlerini Endülüs darül fünunları yoliyle kucaklamış, okü- müş ve İstifade etmiştir. Şimdiye kadar şark ve garpte, İstat ve 8- serleri hakkında 70 kadar kitap ba- sılmiştır. İbni Sinâ şarabın iyilik. lerinden porvasızca bahsetmiş ve herkesi şa.ap içmeye teşvik etmiş- tir. Bu münasebetle büyük bir ha- kikate daha temas edeceğim: Türk rasat âlimleri eskidenberi zelzele- nin vukuunu çok evvelden tesbit e- POLİTİKA üçük Antant Aylardanberi Küçük o Antant dev. ietleri arasındaki tesanüt meselesi günün dedikodusunu teşkil etmekte, dir. Bu dedikodu, Yugoslavyanın Bul. garistan İle bir İtilâf İmzalamasıyla başladı. İtalya — Yugoslavya anlaş. mesile hiz aldı. Bu itilâfın imzasını ta kip eden Küçük Antant devletteri iç- timamda Fransa ile üç küçük antant devleti arasındaki tesanüdü takviye etmek maksadını istihdaf eden “Çe- koslovak projesi,, “amındaki teklifin kabul edilmemesile dedikodu a'dı yü. rüdü. Mele arkasından Alman Dışba, kanı Von Neurath, Belgrad'ı ziyaret ettikten sonra artık Küçük Antantın tarihe intikal wüğini iddis edenler bile bulundu. Küçük Autant devletle- rinin tesanütsüzlüğü hakkımdaki bu dedikodunun başlıca mesulü Fransız matbuatadır. Fransa ile Küçük An- tant arasındaki tesanlidü takviye için Çekoslovakya terafından yapılaa tek. lifin kabul edilmemesi ,Fransada öyle derin bir hayal sukutu uyandırmış ve bu mevzu üzerinde öyle aykırı neş. riyata çığır açmıştır ki Kliçük Antan- tan istiklâli hakkında bedbinliğe ka. planlar haklı görülebilir. Halbuki Küçük Antant devletleri arasmdaki tesanüt meselesi başka ,bu devletle. rin Fransa ile olan münasebetleri me, selesi başkadır. Gerci Küçük Antant kurulduğu gündenberi Fransa ile be- raber yürümüştür. Fakat üç devlet Küçük Antan* çerçevesi içinde daima kendi menfaatini koruyacak kombi. nezonları yapmak fırsatını kaçırma, mıştır, Nasıl ki Fransa da 1935 senesi İkincikânununda İtalya ile mahut Laval — Musolini itilâfnı yaparken aynı şekilde hareket etmişti. Küçük Antant üç başvekili Tuna ü, zerinde Klodovo'da bir içtima yap mışlardır. Önce Çekoslovak Başvekil B. Hodza Bükreşe giderek Ro- manya Başvekili B. Tatarescu ile gö. Şi rüştü, Bundan sonra da iki Başvekil © Yugoslavya o Başvekili ile görüşmek üzere Klodovoya gitmişlerdir. © Bumülâkat, aylardanberi devam eden dedikodutara bir cevap teşkil ettiği gibi, Alman Dışbakanı Von Neurath tarafından yapılan seyaha. #in uyandırdığı endişeleri de teskin edecektir. Klodovodan gelen telgraf- lar, üç Başvekli arasındaki mülâküe tn, her zamankinden ziyade samimi! olduğunu bildirmektedir. Bu, Yugos. lavya ile Bulgaristan ve İtalya ara, SE sındaki itilâfın imzasından sonra yar SEN pılan ilk içtima değildir. Daha evvelki bir içlimada Yugoss lav — Bulgar ve Yugoslav — İtalya itilâfları tetkik edilmiş ve bunların Küçük Antantı zayıflatmak şöyle dursun, sağlamlaştırdığı tesbit edil, miştir, Çekoslovak Başvekili Bayi Hodza da bu mesele üzerinde gazetesi lere beyanatta bulunarak demiştir ki; runluktur.» Bu, çok doğru sözdür, Ve Kloda içtima: da aynı hakikatin ifadesidir. A g B Bir İngiliz derler ve tertibat alırlardı. 20 inci asrm mütekâmil ilmi bile heniz bunu bulamamıştır, İbni Sinâ Sü- leymaniye - Yenicami kütüphane- sinde 1181 numarada kayıtlı (El - Asar . ül - ulviye) adi: risalesinde recfe ve zelzelelerin sebeplerine tahsis ettiği kısım çok mühimdir. Herşyi tabiat kantarına vuran dâ- hi tabip, yerin sallanmasını arzın göbeğindeki sarı öküzün kıpırdan- masında değil, tamamen tabil âmil lerde arıyor ve buluyordu. r AA LL EN NAydın Mekteplerinde imtihan? 4 Aydın (TAN) — Sanat mektebin- | bitmiştir. Bu yıl Aydın mekteplerin- de ve orta mektepte sözlü imtihanlar |de geçen senelerdekinden yüksek Profesörü Mersinde Mersin (TAN) — Otuz sene Adana, Tarsus ve civarında Hitit imi paratorluğu ve coğrafi isimleri ÜZE rinde tetkikat yapan ve maruf göy höyüğü hafriyatından çıkardı Hitit âsarma dair yazdığı eserleri Hititoloğ olarak şöhret kazanan verpol Üniversitesi arkeoloji metiğ profesörü Jon Garstong Me garbmda Bahçe mahallesinde Met ırmağı kenarında pek eski tarihi ki meti görülen Soğuksu höyüğünü yeni bir hafriyat yapmıya karar miştir. Hafriyata dokuz kişilik bir hg le devam edecek ve üç Türk besini de stajyer olarak yanmds luyduracaktır. nilmüzdeki teşrini evvelden baren başlıyacak olan hafriyat ri için şimdiden höyük İmüftünün evini dört sene mildd kiralamıştır. verim elde edilmiştir. Yukarıdaki resimde 9 Eylül (iŞ kul son smıf talebelerini hocalarfıŞ birarada görüyoruz. N