7 Haziran 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CAĞ 'İ Camdan hâdisesi intikal etti. haline gelmiştir. Meşhut Suçlar Müddeiumumiliğine, dün, Dayak Korkusile Koskoca Kızı Sarkıtmış karışık bir dövüşme Sultanahmette Fazlıpaşa sokağında Hüse- yin oğlu Hüseyin adlı bir delikanlı oturmaktadır. Öveyi annesi Fatma da ayni evin sakinlerindendir. Hüseyin son zamanlarda Cemile adlı bir kızla tanışmış ve bu tanışma bir gönül rabıtası Fakat Fatma bu mü beti katiy- yen istemiyor. Evvelki gün Cemilenin evine gitmiş ve ağzma geleni söyle - miş, bir daha oğlumla konuşursan se- ni göyle yaparım, böyle yaparım, de- miş. Cemile akşam üzeri geç vakit Hüseyini sokakta bulmuş ve annesi | tarafmdan uğradığı tecavüzleri Birer /| birer anlatmış ve ağlamış. Hüseyin: j — Cemile, demiş, iş mühimleşiyor, bu iş ayakta konuşulmaz. Yarın sa- — bah eve gel de konuşalım. | Bundan sonra iki genç ayrılmışlar. | Dün sabah Cemile saat beşte Hüse- | iyinin evine gelmiş ve yavaşça Hüse- (|| Fatmanın bu misafir kabulünden ha- | beri yokmuş, İki genç odada konuşur | — larken bir aralık odaya su dökülmüş, | odanın altında da Fatma yatıyormuş. |— Fatma kükremiş: — Vay bu suyu döken kim? Yok- — ga Cemile mi geldi, benden intikam — almak için odayı kirletmiş olmasm, | demiş ve yukarıya fırlamıştır. Hüse- — iyinin odasımnı çalmış, cevap alamaym- ca da şüpheleri kuvvetlenmiş ve he- | men aşağıya inerek tedarik ettiği ko- | caman bir sırıkla tekrar kapıyı şid- | detle sarsmıya başlamış. İşin sarpa ardığını gören Hüseyin, kızı odanın Bokak penceresinden iple aşağıya sar- “kıtmıya ve kaçırmıya mecbur olmuş. — Bu sırada Hüseyinin halası Emine İde kapmm önüne gelmiş. Hüseyin “dayak yiyeceğini anlayınca bütün | kuvvetile arkadan kapıya yüklenmiş “ve açılımasına mâni olmuş, fakat ha- lası Emine teminat vermiş: B Çık oğlum, Fatma gitti, demiş. Ü Hüseyin kapıdan çıkmış ve 'duva- 'rm arkasında saklanan övey annesi- nin sopaları başma inmiye başlamış. Hüseyin dayanamamış, o da yumruk arma güvenip annesinin suratını stil gibi ezmiye başlamış, fakat (kendisi de kafasından ve ayağından alanmış. Böylece ikisi de biribirini dövmekten suçlu olarak müddelumu- | /| yinin yattığı odaya girmiş. Övey ana iz Cezaya rağmen tramvaydan atlayanlar Polis, tramvaydan atlama mücade- lesine dün de ehemmiyetle devam et- miştir,. Dün dörde kadar muhtelif semtlerde 22 kişi tramvaydan atlar- ken yakalanmıştır. Bunlardan yirmi- sinden para cezası alınmış ve iki kişi hakkında da kanuni takibat yapılmış- r. Bu mücadele yirmi gündenberi bu şekilde devam ediyor. Alâkadarların ifadelerine göre, tramvayların sefer şekilleri ihtiyaca karşı gelmediği için dir ki, halk tramvaylara atlamak lü- zumunu duymaktadır. Tramvay se - ferleri yolcunun ihtiyacına göre tan- zim edilecek olursa böyle bir müca- deleye lüzum kalmıyacaktır, Maslak Faciasının Tahkikatı Zabıta, Üç gün evvel Hacrosman ba yırında yakalanan eroin şebekesile a- tutmuştur, Bunlar Beyoğlunda Sakız- ağacında oturan kumarbaz İsmail ve iki kadındır. Tahkikat derinleştiril - mektedir. miliğe verilmişlerdir. Hüseyin Müddelumumiye: — Bay müddeiumumi, bu annemin adam dövmesi ilk defa vaki olmuyor. Geçen sene de ayni şekilde birisini sopa İle döydü ve ayağını kırdığı için mahküm oldu. Henüz cezasını çek - memiştir, diyordu. Dava, Sultanahmet sulh üçüncü ce- za mahkemesine verildi. Hâkim Kâ- mil iki şahidin çağırılması için da- vayı talik etti ve suçluların kefalete bağlanarak serbest bırakılmasını da kararlaştırdı. lâkalr oldukları zannedilen Üç kişiyi. Şükrü İle Şakir Kapışmışlar Aksarayda ot:ırau Faf.z'na isminde genç bir kız komşularından Şükrü ile tanışıyor. Evvelâ komşuluk şeklinde başlıyan tanışma zamanla bir gönül bağlantısı haline geliyor. Şükrü, Fat- mayı seviyor, Fatma da bu alâkaya sevgi ile cevap veriyor ve beraber dü- şüp kalkmıya başlıyorlar, Fatma,Şük rüyü bekâr biliyormuş, Şükrünün evli ve dört çocuklu olduğunu öğrenince gönül rabıtası kopuyor ve Şükrüden yavaş yavaş uzaklaşmıya başlıyor, bu arada Şakir isminde bir gençle tanışı- yor. Şükrü, Fatmanm eski hararetli mukabelesini göremeyince şüpheleni- yor ve kendisini takip ederken — de lakirle tanıştığını öğreniyor ve kıs- kanmıya başlıyor. t Evvelki gün akşam saat 19 da Fat- ma, yeni tanıştığı ve nişanlandığı Şa- kirin evine çamaşır götürüyormuş. Fabrikadan dönen Şükrü kendisine rastlıyor ve soruyor: — Nereye gidiyorsun? — Şakirin eyine, cevabını verince, Şükrü köpürüyor: — Hayır.. Gidemezsin, dön geriye! Fatma: — Sen evli imişsin, dört te çocuğun var, Onun için seninle daha fazla mü- nasebet tesis etmemize imkân yoktur. Fakat bu sırada kuvvetli bir yumruk Fatmayı susturuyor. Bundan sonra Fatma, Şakiri bulur ve Şükrünün yaptıklarını birer birer anlatır, Şimdi Şakir ateşlenir; — Vay.. Ne demek, benim nişanlı- mın önüne çıksın da dövsün ha!. Der ve soluğu Şükrünün dükkânm- da ahr. Dün meşhut suçlara bakan müddei umumi Hikmet Sonel, işte büu dövüş- meyi tetkik etti ve davayı Sultanah- met üçüncü ceza mahkemesine gön- derdi. Sapanca Tenezzüh Trenleri Başladı Adapazarı ve Sapanca tren- leri dünden itibaren başlamıştır. İs- tanbul halkmm Sapancaya fazla rağ- bet ettiği görülerek burasının imarı kararlaşmıştır. Yıktırılacak Belediye binasınmın üst katı yapılan fenni muayene sonunda çürük görül- Müş, yıktırılmasma karar verilmiştir. —— — 1 .0 01 PARiS Sergisinde 14 Fransız Milli bay- ram şenliklerini görecek gru - pun pasaportları yapılıyor, HAREKET 1 TEMMUZ Evrakınızı hazırlayıp Beyoğlündı NATTA ACENTALIĞINA hemen müracaat ediniz. Gidişte: Belgrad, Milâno Dönüş. te deniz ve kara yolu üzerinde muhtelif gezmeler. 30 Temmuzda hareket edecek i- kinci büyük grubun nisıf yer- leri satılmıştır. Acele ediniz. Telefonla: 44914 Radyo Bugünkü Program Öğle Neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis. 13,05 Muhtelif plâk neşri- yatı, 14,00 SON, Akşam Neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Afrika av hatıraları. Sait Salâhat- tin Cihanoğlu tarafından. 20,00: Ri- fat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20,30: Ö- mer Rıza tarafından arapça söylev. 20,45: Safiye ve arkadaşları tarafın- dan Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat âyarı). 21,45: Orkestra. 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü nün programı. 22,30; Plâkla sololar, Opera ve operet parçaları, 23,00: SON, Günün progranı özü Senfonik konserler 21,10 Peşte: Konservatu- vardan nakil (Macar eserleri.) 21,40 Viyana, Graz : Senfonik Graz or- kestrası, Sopran, tenor (Beethoven). 22,15 Lâypzig: Sopran solist iştira- kile Lâypzig Ssenfonik orkestrası, 22,30 Lille, Tulüz,, Limoj: İnghal- brechtin idaresinde büyük senfonik konser (Stössel, Pizetti, Debussy, Cerda), Hafif konserler 10 Paris kısa dalgası: Plâk musi- kisi, 10,45 : Keza, 13; Keza. 13,10 Bükreş: Eğlenceli plâklar. 14,15 Pa- ris kısa dalgası: Konser nakli. 15 Prag kısa dalgası ; Hafif musiki, 15,46 Prag kısa dalgası: (C*.estra (Balakirev - Borodin). 16,05 Prag ikısa —dalgası: Orkestra * tarafından -Secarlaninin- K nni sanatr 1R N Da tis kısa dalğası; Orkestra ve şarkı, 17,15 Varşova : Mandolin takımı. 18 Bükreş - Nottara idaresinde rad- ye orkestrası, 18 Varşova Talebe korosu. 18,30 Roma kısa dalgası: Bando orkestra. 19 Moskova: Plâk muskisi. 19,10 Bükreş: Orkestranın devamı. 19,15 Varşova: Plâklar. 19,30 Moskova : Başka şehirlerden nakller, 19,40 Peşte: Askeri hando. 20,20 Bükreş: Meglıur_ orikestra şeflerinin idare ettikleri orkestra plâkları, 20,25 Bratislaba: Karışık şarkılı radyo popürisi 21 Varsova: Hafif musiki konseri. 22 Roma: Ensg tümantal ve şarkılı konser, 22,45 Bükreş: Eğlenceli plâk musikisi, 23,05 Prag kısa dalgası: Hafaf müsi- ki. 23,20 Prag- Plâk kongeri, 24 Ko lonya: GecB_Yfm'ikm— 24,05 Peşte : Çigan musikisi (Şîll'klh). Operalar, operetler — lzü gün birer saat Toka! hapisanvesinde kurslar Tokat, (TAN) — Halkevi, hapisanede bir kurs açarak haftada — dört , hesap, yurt ve sağlık bilgbk leri dersleri vermiye başlamıştır. a Mahpuslardan fakir olanlı temin eylemektedirler. Hapi n 7 a kalem, defter de dağıtılmıştır. Hapisanede terzi, kunduracı, tenekeci gibi sanatkârlar da vardır. Buli- lar yaptıkları şeyleri içeride satarak veya dışarıda sattırarak maişetleriflİ a ğ ve 288 mevcudu vardır. VE sıhhi şartları haiz olmaktan pek uzaktır. —- — ASKERLİK DAVETLERİ Fatih Askerlik Şubesi Başkanlı . ğmndan: 1076 No: lu kanunun 3. ncü maddesindeki sarahata göre Üniver. site talim Tb, rundan ehliyetname al mış olup Temmuz - Eylül - Teşrini sani 937 aylarında sevke tabi kısa hiz metlilerin askeri durumları şubece inceleneceğinden 15 - Haziran - 937 gününe kadar şubeye müracaat edil. mesi ilân olunur. Emsalsız musiki. 23,20 Prağ Plâk konseri 24 Kolonya gece musikisi 24,5 Peşte Çi gan orkestrası. Oda musiksisi 1K OK PDesiy Haa İzlyem YY pi d flüt musikisi. 18,20 Varşova: :friye (Re - mineur Antoni Orenski). 18,35 Prag : Yaylı sazlar kuartetit. 21,15 Bükreş : Cernautzi kuartetit tarafından oda musikisi. Resitaller 15,80 Roma kısa dalgası: Piyano refakatitle Sopran tarafından şarkı- lar. 22,10 Bükreş; Vasil Alexin tara- fından hafif şarkılar. 22,25 Paag kısa dalgası: Flüt ve harp parçaları 23,10 Milâno, Floransı Triyeste ; Şarkı resitali. 23,10 Varşova: Şarkı. piyano - keman solist konseri. Dans musikisi 15,25 Prag kısa dalgası (20 daki . ka). 21,40 Prag kısa dalgast (20 da. kika). 22,40 : Viyana, Graz. 23,15 Peşte (Plâk). 24,15: Roma, Milâno, Florans, Muhtelif 19,30 Roma kısa dalgası- 21 Belgrad Operada verilecek piye- si nakil g Prağe kısa dalgası gıafl! Arapça ve Rumca musikili neşriyat, İki idam. Kararı Ankara, 5 (Tan muhabirinden) ” Millet Meclisi, Selim Oğ" lu Mustafa ile Mehmet Ali oğlu Meh” met hakkında Rize ve Manisa ağif ceza mahkemeleri tarafından veriltü ölüm cezalarmı tasdik etti. Bu cü * rümlerden birincisi şöyle işlenmişti” Rizenin Haremtepe köyünden S€* lim oğlu Mustafa ayni köyden sevi ği ve münasebette bulunduğu Meh * met kızı Haculeyi başkasından geb? kaldığı ve kendi üzerine kalacağı İd* diasile öldürmiye karar vermiştir Ayni köyden 1333 tevellütlü Emil oğlu Hasanı da kandırmış ve onu Ö& cürmüne ortak etmiştir. Nihayet iki arkadaş, 934 seneSİ martımım İ4 üncü günü Haculeyi © * vinden alarak dağa götürmüşler dağda yaralamışlar ve Hacule caf çekişirken diri diri mezara koymuş * lardır. İkinci hâdise de şudur: Somanın Kozanlı köyünden Meh * met Ali oğlu Mehmet, kaynanası Ha ) tiçenin vücüudünü Ortadan kalı gn <meyAT İtasasun ussmae BElÜL * mıştır. Kadım derhâl'ölmüş, katil"0 * civarda dolaşan çoban Hüseyini dö yakalıyarak canavarcasına yere sef miştir. Üç Memleket Trenlerinde İş Birliği Türk, Yunan ve Bulgar tren tarf fe ve servislerinin birleştirilmesi içif bugün şehrimizde bir komisyon to| nacaktir. Üç memleket mümessill! nin iştirak edeceği bu komisyon yole cu ve eşya nakliyatı için yeni kolay” lklarda bulacak ve üç memleket a1f sında bunun için bir anlaşma imzal$ nacaktır. (Hasret yokuşu) denilen tatlı bir yokuş tuttu- lar. Sağ taraf kâmilen çamlıktı. Sol taraf uçuruma benziyen dik ve keskin bir meyil ile çiftliğin arazisi- ne iniyor. Yarın üzerinde yer yer bağlar, açık birer dantelâ gibi zarifti. Yokuş yarım saatten fazla sürer di, Deve yürüyüşile bu, ancak iki gaatte geçileceği için, Cebe Kâhyanm teklifi üzerine, kızlardan ay- rılmağa karar verdiler, Kızlar biribirine bakışarak" — Siz bilirsiniz. Diye gülümsediler, Selâmlaştıktan sonra atlar ü. zengilendi. Develerin çan sesleri, uzaklaştı ve kızların — gesi duyulmaz oldu. Güneşin hızını geçirmek için, açık eşkin gidiyorlardı. Yokuşun başma geldiler. O- — Tadan ötesi artık tam yayla sayılabilir. Ardıç, çam, gürgen ve küme küme kaya yığınlarından ibaret ge- niş, yemyeşil bir ova... Yakın görünen ufkun bazı ta- — rafında bulutlarım üstünde olduklarını zannediyor- ken, diğer cihette beyaz bulutlar başlarına hemen hemen dokunacak gibi. Hava birdenbire değişmişti. — Bir saat evvelki güneş yok, tatlı ve serin bir rüzgâr © esiyor, taze bir çam ve gürgen kokusu yayılıyor. Erden: — Galiba bir atlı geliyor ? Diye arkasıma baktı. Hakikaten bir atlı dört nala — onların olduğu tarafa geliyordu. Kim ola ? diye bakış- tılar. Bir dakika sonra iyice yaklaştı. Bu, elâ gözlü, çapkın Türkmen kızıydı. Dizginsiz ve yularsız kır kıs- | rağın sırtma atlamış, tozu dumana katarak kuş gibi geliyordu. Yanlarından geçerken, ellerile işaret ede- — rek sordular. Genç kız gülerek haykırdı; — — Gül Beküme müjdeci gidiyorum! Bulutların Üstünden Tarihe Doğru.. * Demnizden iki bin metre yüksek olan bu yayla, tabi- (f atin bir garibesidir. Uzunluğu onbeş, genişliği sekiz kilometre kadar olan bu geniş ovanm dibi dümdüz — No, 28 — bir çukur halindedir. Kenarları, tablatin elile yapıl. mış, kayadan, çamlı yamaçlardan, funda tümsekle- rinden bir duvarla çevrilmiştir. Bu cidarm bazı yerde yüksekliği otuz. metreyi aşar ve bazı yerde geniş yarıklar halinde ve gayet yakın bir ufukla , göğe kavuşur. Bu yarıklar bulut- lara açılmış esatiri pencerelere benzer. Kışm durmadan yağan karlar, bu geniş çukuru ör- ter, ve şubatta başlıyan yağmur sağanakları, bir ay, biteviye kar kümelerini eritir. Mart sonunda, koca ova geniş ve durgun bir göl- dür. Ne gariptir ki, bu zaman, o sularda balık bile bu lunur, O kadar kar ve yağmur, hiç bir sene ovada kalmaz, bir derecesi var, Nisan iptidasında göl ya- vaş yavaş inmeğe başlar, Bu, cidarlarındaki delikler Bayesindedir. O gizli delikler koskoca gölü nereye boşaltıyor? Dereköy istikametindeki büyük delik, çektiği suyu, Bozkır irmağına döküyorsa da kalan büyük bir kısım nereye gidiyor? Bilinen birşey var- sa, bu muvakkat gölün, yaylaya pek büyük bir ziraat kabiliyeti, inbat kuvveti vermesidir, Her sene muntazaman milli arazi kalryor. Ve bu- nu, iki üç Türkmen aşireti ekip biçiyorlar. Ziraat mevsimi gelince, bunun bir ay evvel bir göl olduğuna hattâ balıklar bulunduğuna inanmak kabil değildir. Yayla yalnız aşiretlerin değildir. Kasabalılar da Mayıs, Haziran haftasma kadar burada geçirirler, Da var, öğrek (1) buranımn kekikleri, çiçekli yoncaları ile beslenir. Sarot aşireti, buranm en büyük sahibidir. Ekini bu rada biçer, kısraklarmı bu çayırlarda yayar ve mah- sulünü hoca köylüler vasıtasile burada satar. Sarotluların en büyük şöhreti, kızlarınm güzelliği ve cesareti, erkeklerinin ekseriyetle sakat olmasıdır. Bu sakatlık ne kavgadan, ne doğuştandır, bunlar ya Yemenden, ya Arnavutluktan, yahut bitmez tü- kenmez, ardı arası gelmez muharebelerdendir, ve mahsullerinin en mMühimlerini, veresiye satarlar, alan, memnun olduktan sonra parasını verir, Kimse- yi bir kuruş aldatmadıkları gibi, kimsenin yarım man gırlık kurnazlığına tahammül edemezler, Şehirlileri mütereddi ve münfesih gördüklerinden mümkün ol- duğu kadar az temas ederler, Osmanlıdan hoşlanmaz lar ve onu zalim candarmalarla, yırtık palanlılara verirler. Yırtık palanlılar bu candarmaları idare e- den, iş görmiyen hükümet adamlarıdır. Filhakika sevmedikleri bu adamların da onlara “Pis yörük” di- “ye etmedikleri hakaret kalmaz, Hırsızlığı onun cinaye ti onun, bütün fenalıkları onun üstüne atar ve pro- paganda eder. İki başlı bir cinayet, elli liraya Türk- menin omuzuna yüklenir, dallı budaklı bir eşkıya hâ- disesi, kırk beyaz mecidiyeye yörüğün hesabma ge- çer, ve malmüdürünün ihtilâs ettiği paraların acığı, aşiretlerin vergi borçlarma zammolunur. Ve bu, yal- nız Sarot yaylasına mahsus değildir! Avşardan, Sö- ğüdün Karakeçisinden, Menteşe çamlıklarından, Te- ke bellerinden başlar; şarka doğru Mut, Gâvurdağı, Karaisalu, Bahçe, İslâhiye ormanlarına kadar cenup- “tan.. ve bir 0 kadar imtidat ve şümul ile şimalden Fırata ve Arasa kadar dayanır.. Bu iki taraflı kin ve nefret ezelden nasıl gelmişse, ebede doğru da öylece ve çok dik maillerde akan ve gittikçe büyüyen çiğlar gibi yuvarlanacaktır. Ve ondandır ki Sarot başkani Gül Beküm'ün yaşrı elliyi geçtiği halde, ömründe ÜÇ defa kasabaya ve üçü de Abbas Efendiye misafir ol« mak için gelmişti. İkisinde ancak birer gece ve üçün- cüsü Erdenin sünnet düğününe tesadüf ettiği için Üğ gece dört gün kalmıştı. Her gelişi ve gidişi de geceye tesadüf ettirilmişti. Ondan sonra Erdeni iki üç defa daha gördü. Son görüşünden beri beş seneden fazlâ bir zaman geçmişti. Elâ gözlü, ince belli, dik memeli yürük kızı, çadıra girip diz çöktükten sonra müjde- lediği vakit, Gül Beklim ona bir çift mavi cam bile- zikle köşesi klaptan işlemeli beyaz bir çevre verdi: — Onları nerede bıraktın ? — Karataş deliğinin orada, Açık eşkine varıyorlar dı. — Bana (Kurtemmi) yi yolla. Genç kız, arkasmı dönmeden geri geri yürüyerek çadırm kapısından çıktı. Gül Beküm, sevinçli ve telâşlı Kurtemmiye lâzımi gelen emirleri verdi, (Alagürgen) kayalığı gölgelerine yayılı duran iki Üçyüz çadırlık oba bir anda bayram yerine dön* dü : — (Kanyeğen) varıyor, Kanyeğen hincik vara» cak ! Başkanm çadırma yakm, küçük, iki gözlü hfı' çör dır daha gerildi. İçine kat kat yün döşekler, ipt seccadeler, sırma püsküllü tiftitk cicimler asıldi Kadife başlı pamuklu yastıklar saçıldı. Yedi kollu gü müşten şamdan, bakır kakmalı boynuz rahleniı:ı üze- rine yerleştirildi. Klaptanlı peşkirlerle sarı pirinç li- ğen ibrik bir kenarda, Genç Türkmen kızları çadırm etrafmı süpürürken, daha küçükleri kır çiçekleri tOP lryarak, iplere, direklere, kapınım iki tarafına sarmâ” ğa başladılar. (Arkası var) P aakiel n dlk a ealm

Bu sayıdan diğer sayfalar: