| ii i Mde kapınm önüne gelmiş Hüseyin İ yinin yattığı odaya girmiş. Övey ana # odan altında da Fatma yatıyormuş. İ almak icin odayı kirletmiş olmasın, © detle sarsmıya başlamış, Işin sarpa Dayak Korkusile Koskoca Kızı Camdan Sarkıtmış Meşhut Suçlar Müddeiumumiliğine, dün, karışık bir dövüşme hâdisesi intikal etti. Sultanahmette Fazlıpaşa sokağında Hüse- yin oğlu Hüseyin adlı bir delikanlı oturmaktadır. Öveyi annesi Fatma da ayni evin sakinlerindendir. Hüseyin son zamanlarda Cemile adlı bir kızla tanışmış ve haline gelmiştir. Fakat Fatma bu münasebeti katiy- | Yen istemiyor. Evvelki gün Cemilenin | evine gitmiş ve ağzına geleni söyle » miş, bir daha oğlumla konuşursan se- Bi şöyle yaparım, böyle yaparım, de- miş. Cemile akşam üzeri geç vakit Hüseyin! sokakta bulmuş ve annesi tarafından uğradığı tecavüzleri Birer birer anlatmış ve ağlamış. Hüseyin: — Cemile, demiş, iş mühimleşiyor, bu iş ayakta konuşulmaz. Yarın sa. kah eve gel de konuşalım. Bundan sonra iki genç ayrılmışlar. Dün sabah Cemile saat beşte Hüse- Yinin evine gelmiş ve yavaşça Hüse- Fatmanın bu misafir kabulünden ha- beri yokmuş. Iki genç odada konuşur Jarken bir aralık odaya su dökülmüş, demiş ve yukarıya fırlamıştır. Hüse- yinin odasmı çalmış, cevap alamaym- ça da şüpheleri kuvvetlenmiş ve he men aşağıya inerek tedarik ettiği ko- caman bir sırıkla tekrar kapıyı gid- sardığını gören Hüseyin, kızı odanm | Bökak penceresinden iple aşağıya sar- kıtmıya ve kaçırmıya mecbur olmuş. Bu sırada Hüseyinin halası Emine dayak yiyeceğini anlaymea bütün 'kuvvetlle arkadan kapıya yüklenmiş ye açilhasına mâni olmuş, fakat ha- İlası Emine teminat vermiş: — Çık oğlum, Fatma gitti, demiş, | Hüseyin kapıdan çıkmış ve duva-| p başma inmiye başlamış. İn dayanamamış, oda yumruk bu tanışma bir gönül rabıtası Cezaya rağmen | #iramvaydan atlayanlar Polis, tramvaydan atlama micade- esine dün de ehemmiyetle devam et miştir, Dün dörde kadar muhtelif semtlerde 22 kişi tramvaydan atlar- ken yakalanmıştır, Bunlardan yirmi- sinden para cezası almmış ve iki kişi hakkında da kanun! takibat yapılmış- ır. Bu mücadele yirmi gündenberi bu şekilde devam ediyor. Alâkadarların ifadelerine güre, tramvayların sefer şekilleri ihtiyaca kerşı gelmediği için dir ki, halk tramvaylara atlamak lü- zumunu duymaktadır, Tramvay se - ferleri yolcunun ihtiyacına göre tan- zim edilecek olursa böyle bir müca- deleye lüzum kalmıyacaktır. Maslak Faciasının Tahkikatı Zabıta, Üç gün evvel Hacıosman ba yırında yakalanan eroin şebekesile a- lâkalı oldukları zannedilen Üç kişiyi tutmuştur, Bunlar Beyoğlunda Sakız- ağacmda oturan Kumarbaz İsmail ve iki kadındır. Tahkikat derinleştiril - mektedir, —— — miliğe verilmişlerdir. Hüseyin Müddelumumiye: adam dövmesi ilk defa vaki olmuyor. Geçen sene de ayni şekilde birisini sopa le dövdü ve ayağını kırdığı için mahküm oldu, Henüz cezasını çek - memiştir, diyordu. Dava, Sultanahmet sulh üçüncü ce- za mahkemesine verildi. Hâkim Kâ- — Bay mülddelumumi, bu annemin | Şükrü İle Şakir .K | apışmışlar Aksarayda oturan Fatma isminde genç bir kız komşularından Şükrü ile tanışıyor. Evvelâ komşuluk şekli; başlıyan tanışma zamanla bir gönül bağlantısı haline geliyor. Şükrü, Fat- mayı seviyor, Fatma da bu slâkays sevgi ile cevap veriyor ve beraber dü- şüp kalkmıya başlıyorlar, Fatma,Şük rüyü bekâr biliyormuş, Şükrünün evli ve dört çocuklu olduğunu öğrenince gönül rabıtası Kopuyor ve Şükrüden yavaş yavaş uzaklaşmıya başlıyor, bu arada Şakir isminde bir gençle tanışı- yor. Şükrü, Fatmanm eski hararetli mukabelesini göremeyince şüpheleni- yor ve kendisini takip ederken | de akirle tanıştığını öğreniyor ve kis- kanmıya başlıyor. ' i gün akşam saat 19 da Fat- ma, yeni tanıştığı ve nişanlandığı Şa kirin evine çamaşır götürüyormuş. Fabrikadan dönen Şükrü kendisine Ir Ve soruyor: — Nereye gidiyorsun? — Şakirin evine, cevabımı verince, Şükrü köpürüyor: Fatma: — Sen evli imişsin, dört te çocuğun var, Onun için seninle daha fazla mü- Masebet tesis etmemize imkân yoktur. Fakat bu sırada kuvvetli bir yurüruk Fatmayı susturuyor. Bundan sonra Fatma, Şakiri bulur ve Şikrintin yaptıklarını birer birer anlatır, Şimdi Şakir ateşlenir; — Vay.. Ne demek, benim nişanlı- mun önüne çıksm da dövsün ha!, Der ve soluğu Şükrünün dükkânm- da alır. Dün meşhut suçlara bakan müddei umumi Hikmet Sonel, İşte BU d8VUŞI meyi tetkik etti ve davayı Sultanah, met üçüncü ceza mahkemesine göü- derdi. Sapanca Tenezzüh Trenleri Başladı Adapazarı ve Sapancatren. leri dünden itibaren başlamıştır. İs- tanbul halkımın Sapancaya fazla rağ- bet ettiği görülerek burasının imarı kararlaşmıştır. — Hayır. Gidemezsin, dön geriye! | PARiS Sergisinde 14 Fransiz Mili bay» ram şenliklerini görecek gru - pun pasaportları yapiliyor. HAREKET 1 TEMMU; Evrakınızı hazırlayıp Beyoğlündi NATTA ACENTALIĞINA hemen müracaat ediniz. Gidişte: Belgrad, Milâno Dönüş. te deniz ve kara yolu üzerinde muhtelif gezmeler. 30 Temmuzda hareket edecek i- kinci büyük grubun nisif yer leri satılmıştır. Acele ediniz. Telefonla: 44914 Radyojl Bugünkü Program: Öğle Neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Hövadis, 13,05 Muhtelif plâk neşri- yatı, 14,00 SON, Akşam Neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Afrika av hatıraları, Sait Salâhat- tin Gihanoğlu tarafından. 20,00: Ri- fat ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi ve halk şarkıları. 20,30: Ö- mer Riza tarafından arapça söylev. 12045: Safiye ve arkadaşları tarafın- dan Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat &yarı). 21,45: Orkestra. 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü nlin ptogramı. 22,30: Piâkla sölolar, Opera ve operet parçaları. 23,00: SON, Günün program özü Senfonik konserler 21,10 Peşte: Konserve vardan nakil (Macar eserleri.) 21,40 | Viyana, Graz : Senfonik Graz or. kestrası, Sopran, tenor (Beethoven). 22,15 Lâypzig: Sopran solist iştira- kile Lâypzig senfonik orkestrasi, 22,80 Litle, Tulüz,, Limoj: İnghel. | breehtin idaresinde büyük senfonik | konser (Stössel, Pizetti, Debusay, | Cerda), Hafif konserler 10 Paris kısa dalgası: kisi. 10,45 ; Keza, 14; Keza, 13,10 Bükreş: Eğlenceli plâklar. 14,15 Pa- ris kısa dalgası: Konser nakli, 15 Prag kısa dalgası : Hafif musiki,| 15,46 Prag kısa dalgası: Ce.estra (Balakirev - Borodin). 16:05 Prag kısa “dalgası: Orkestra : tarafından | Siarianinin. r metr RİA De tig kısa dalgası: Örkestra ve şarkı, 17,15 Varşova Mandolin takımı, 15 Bükreş - Nottara idaresinde rad- ye orkestrası, 18 Varşova Talebe korosu. 18,30 Roma kısa dalgası; Bando orkestra. 19 Moskova; Plğk muskisi, 19.10 Bükreş: Orkestranı devamı. 19,15 Varşova: Plâklar, 19,30 Moskovu : Başka şehirlerden nakiler, 19,40 Peşte; Askeri bando. 20,20 Bükreş: Meşhur orikestra şeflerinin idare ettikleri orkestra plâkları, 20,25 Bratislaba: Karışık #arkılı radyo POpurisi 21 Varşova:| Hafif musiki konseri. 22 Roma: Ens tümantal ve şarkılı konser, 2245 Bükreş: Eğlenceli piâk musikisi, 93,05 Prag kısa dalgasi; Hafaf mus. ki, 23,20 Prag- Plâk eri, 24 Ko Gece musikisi. 2405 Peşte : musi- Tokat, (TAN) — Halkevi, haplsanede bir kurs açarak haftada gün birer saat mahkümlara okuma, leri dersleri yermiye başlamıştır. dört yazma, hesap, yurt ve sağlık bilgi Mahpuslardan fakir olanlara kalem, defter de dağıtılmıştır. Hapisanede terzi, kunduracı, tenekeci gibi sanatkârlar da vardır. Bun lar yaptıkları şeyleri içeride satarak veya dışarıda sattırarak malşetlei temin eylemektedirler, Hapisanenin 7 koğuşu ve 283 mevcudu vardır. V8 sıhhi şartları haiz olmaktan pek uzaktır, ——— ASKERLİK DAVETLERİ Fatih Askerlik Şubesi Başkanlı - Zından: 1076 No: Ju kanunun 3. ncü maddesindeki sarahata göre Üniver. site talim Tb, rundan ebliyetname al mış olup Temmuz - Eylül - Teşrini gani 937 aylarında sevke tabi kısa hiz metlilerin askeri durumları şubece inceleneceğinden 15 - Haziran - 937 gününe kadar şubeye müracaat edil. mesi ilân olunur. Emsalsız musiki, 23,20 Prağ Plâk konseri 24 Kolonya gece musikisi 24,5 Peşte Çi gân orkestrast, Oda musilesisi BŞ SEM ğa ire Hut musikisi, 1820 Varşova: Triye (Re - mineur Antoni Orenski). 18,35 Yaylı sazlar kuartetit. Bükreş : Cernautzi kuartetit tarafından oda musikisi. Resitaller 1530 Roma kısa dalgası: Piyano refakatitle Sopran tarafından Şârki- lar, 22,10 Bükreş: Vasil Alexin tara- fından hafif şarkılar, 22,25 Ptaç kısa dalgası: Flüt ve harp pürçalârı 23,10 Milâno, Floransı Triyeste ; Şarkı resitali, 23,10 Varşova: Şarki, piyano - keman solist konseri. Dans musikisi 15,25 Prag kısa dalgası (20 daki - Ka). 21,40 Prag kısa dalgası (20 da- kika). 2240: Viyana, Graz. 23,15 Iki idam. Ii Kararı Ankara, 5 (Tan muhabirinden) Millet Meclişi, Selim lu Mustafa ile Mehmet Ali oğlu Mek“ met hakkında Rize ve Manisa ceza mahkemeleri tarafından veril#ö ölüm cezalarını tasdik etti. Bu cü” rümlerden birincisi şöyle işlenmişti! Rizenin Haremtepe köyünden S* lim oğlu Mustafa ayni köyden sevişti" ği ve münasebette bulunduğu Meb * met kızı Haculeyi başkasından kaldığı ve kendi lzerine kalacağı iğ diasile öldürmiye karar vermişti Ayni köyden 1333 tevellitli Emi? oğlu Hasanı da kandırmış ve onu ös cürmüne ortak etmiştir, Nihayet iki arkadaş, 884 senefi martmm 14 üncü günü Haculeyi © * vinden alarak dağa götürmüşler dağda yaralamışlar ve Hacule ©89 çekişirken diri diri mezara koymuş © lardır. İkinci hâdise de şudur: Somanın Kozanlı köyünden Meh * met Ali oğlu Mehmet, kaynanası F# tiçenin vücüdünü örtadan kal k Pim ame İlana mare Bİ mıştır, Kadın derhâ)'ölmüş, katil? civarda dolaşan çoban Hüseyini d* akalıyarak canavarcasına yere # tir, 'üç Memleket Trenlerinde İş Birliği Türk, Yunan ve Bulgar tren tar İfe ve servislerinin birleştirilmesi içi bugün şehrimizde bir komisyon topl# İnacaktır. Uç memleket mümessili nin iştirak edeceği bu komisyon kararlaştırdı. ret yokuşu) denilen tatir yokuş Jar. Sağ taraf kâmilen çamlıktı. Sol taraf uçuruma benziyen dik ve keskin bir meyil ile çiftliğin arazisi. ne İniyor. Yarın Üzerinde yer yer bağlar, açık birer .dantelâ gibi zarifti. Yokuş yarım şaatten fazla sürer di. Deve yürüyüşile bu, ancak iki saatte geçileceği için, Cebe Kâlhyanm teklifi üzerine, kızlardan ay. rılmağa karar verdiler, Kızlar biribirine bakışarak- — Siz bilirsiniz. Diye gülümsediler, Selâmlaştıktan sonra atlar U gengilenâi. Develerin çan sesleri, uzaklaştı ve kızların gesi duyulmaz oldu. Güneşin hızmı geçirmek için, açık eşkin gidiyorlardı. Yokuşun başıma geldiler. O- radan ötesi artık tam yayla sayılabilir. Ardıç, çam, gürgen ve küme küme kaya yığınlarından ibaret ge- »iş, yemyeşil bir ova... Yakın görünen ufkun bazı ta- rTafmda bulutlarm üstünde olduklarını zannediyor. ken, diğer cihette beyaz bulutlar başlarına hemen hemen dokunacak gibi. Hava birdenbire değişmişti. Bir saat evvelki güneş yok, tatlı ve serin bir rüzgâr €siyor, taze bir çam ve gürgen kokusu yayılıyor, Erden: — Galiba bir atlı geliyor ? Diye arkasına baktı, Hakikaten bir atlı dört nala onların olduğu tarafa geliyordu. Kim ola ? diye bukış- tılar. Bir dakika sonra İyice yaklaştı. Bu, elâ gözlü, çapkm Türkmen kızıydı. Dizginsiz ve yularsız kir kıs- rağın sırtıma atlamış, tozu dumana katarak kuş gibi geliyordu. Yanlarından geçerken, ellerile işaret ede- rek sordular, Genç kız gülerek haykırdı; — Gü! Beklime miljdesi gidiyorum! Bulutların Üstünden Tarihe Doğru.. ”* Denizden iki bin metre yüksek olan bu yayla, tabi» MY atin bir garibesidir. Uzunluğu onbeş, genişliği sekis kilometre kadar olen bu geniş ovanm dibi dümdüz mil iki şahidin çağırılması vayı talik etti ve suçlularm kefalete bağlanarak serbest bırakılmasını da Yıktırılacak Belediye binasının üst katı yapılan fenni muayene sonunda çürlik görül- müş, yıktırılmasma karar verilmiştir. için da- | Çigan musikisi (şarkılı), , Operetler 21 Belgrad Operada, akl 55 Florans, Muhtelif verilecek dalgası vx si — No, 28 — bir çukur halindedir. Kenarları, teblatin elile yapıl. muş, kayadan, çamlı yamaçlardan, funda tümsekle rinden bir duvarla çevrilmiştir. Bu cidarın bazı yerde yüksekliği otuz. metreyi aşar ve bazı yerde geniş yarıklar halinde ve gayet yakın bir ufukla , göğe kavuşur. Bu yarıklar bulut. lara açılmış esatiri pencerelere benzer, Kişm durmadan yağan karlar, bu geniş çukuru ör ter, ve şubatta başlıyan yağmur sağanakları, bir ay, biteviye kar kümelerini eritir. Mart sonunda, koca ova geniş ve durgun bir göl. dür. Ne gariptir ki, bu zaman, o sularda balık bile bu Junur, O kadar kar ve yağmur, hiç bir sene ovada kalmaz, bir derecesi var, Nisan iptidasında göl ya- vaş yavaş inmeğe başlar, Bu, cldarlarındaki delikler sayesindedir. O gizli delikler koskoca gölü nereye boşaltıyor? Dereköy istikametindeki büyük delik, çektiği suyu, Bozkır irmağına döküyorsa da kalan büyük bir kısım nereye gidiyor? Bilinen birşey var- #a, bu muvakkat gölün, yaylaya pek büyük bir ziraat kabiliyeti, inbat kuvveti vermesidir. Her sene muntazaman milli arazi kalıyor. Ve bu- Bu, iki üç Türkmen aşireti ekip biçiyorlar, Ziraat mevsimi gelince, bunun bir ay evvel bir göl olduğuna hattâ balıklar bulunduğuna inanmak kabil değildir. Yayla yalnız aşiretlerin değildir. Kasabelılar da Mayıs, Haziran haftasına kadar burada geçirirler. Da var, öğrek (1) büranm kekikleri, çiçekli yoncaları ile beslenir. Sarot aşireti, buranın en büyük sahibidir, Ekini bu rada biçer, kısraklarmı bu çayırlarda yayar ve mah- sulünü hoca köylüler vazrtasile burada satar. Sarotluların en büyük şöhreti, kızlarınm güzelliği ve cesareti, erkeklerinin ekseriyetle sakat olmasıdır. Bu sakatlık ne kavgadan, ne doğuştandır, bunlar ya Yemenden, ya Arnavutluktan, yahut bitmez tü- kenmez, ardı arası gelmez muharebelerdendir, vo mahşullerinin en mühimlerini, veresiye satarlar, alan, memnun olduktan sonra parssını verir, Kimss- yi bir kuruş aldatmadıkları gibi, kimsenin yarım mân gırlık kummazlığına tahammül edemezler, Şehirlileri mütereddi ve münfesih gördüklerinden mümkün ol- duğu kadar az temas ederler. Osmanlıdan hoşlanmaz lar ve onu salim candarmalarla, yırtık palanlılara verirler. Yırtık palanlılar bu candarmaları idare &- den, iş görmiyen hükümet adamlarıdır, Fühakika sevmedikleri bu adamların da onlara “Pis yörük” di- wye etmedikleri hakaret kalmaz, Hırsızlığı onun elnaye ti onun, bütün fenalıkları onun üstüne atar ve pro- pagunda eder. Iki başlı bir cinayet, elli liraya Trk- menin omuzuna yilklenir, dallı budaklı bir eşkiya bâ- disesi, kırk beyaz mecidiyeye yörüğün hesabına ge- ger, ve malmliğürünün ihtilâş ettiği paralar açığı, aşiretlerin vergi borçlarma zammolunur. Ve bu, yel- nız Sarot yaylasına mahsus değildir; Avşardan, Sö- #üdln Karakeçisinden, Menteşe çamlıklarmdan, Te- ke bellerinden başlar; şarka doğru Mut, Gâvurdağı, Karaisalu, Bahçe, İslâhiye ormanlarma kadar cenup- Peşte (Plâk), 24,15: Roma, Milâno, 19,30 Roma kısa dalgası. (18! Arapça ve Rumca musikili neşri cu ve eşya nakliyatı için yeni kolay” İbklarda bulacak ve üç memleket 819 sında bunun için bir anlaşma imzsl$ ş şimalden Fırata ve Arasa kadar dayanır.. Bu iki taraflı kin ve nefret ezelden nasil gelmişse, ebede doğru da öylece ve çok dik maillerde akan ve gittikçe büyüyen çiğlar gibi yuvarlanacaktır, Ve ondandır ki Sarot başkanı Gül Beklim'ün yaşı elliyi geçtiği halde, ömründe Uş defa kasabaya ve üçü de Abbas Efendiye misafir ol- mak için gelmişti. İkisinde ancak birer gece ve üçün“ cüsü Erdenin sünnet düğlinüne tesadüf ettiği için üŞ gece dört gün kalmıştı. Her gelişi ve gidişi de geceye tesadüf ettirilmişti. Ondan sonra Erdeni iki üç defâ daha gördü. Son görüşünden beri beş seneden fazla bir zaman geçmişti. Elâ gözlü, ince belli, dik memeli kızı, çadıra girip diz çöktükten sonra miijde» lediği vakit, Gil Beküüm ona bir çift mavi cam bile zikle köşesi klaptan işlemeli beyaz bir çevre verdi: — Onları nerede bıraktın? — Karataş deliğinin orada, Açık eşkine varıyorlar” dr. — Bana (Kurtemmi) yi yolla, Genç kız, arkasın; dönmeden geri geri yürüyerek çadırın kapısından çıktı. Gül Beküm, sevinçli ve telâşlı Kurtemmiye lâzım gelen emirleri verdi, (Alagürgen) kayalığı gölgelerine yayılı duran iki üçyüz çadırlrk oba bir anda bayram yerine dön“ da: — (Kanyeğen) varıyor, Kanyeğen cak ! Başkanm çadırma yakm, küçük, iki gözlü bir 68 dr daha gerildi. İçine kat kat yün döşekler, ipeifi seccadeler, sırma püsküllü tiftitk cicimler asri Kadife başlı pamuklu yastıklar saçıldı. Yedi kollu milşten şamdan, bakır kakmalı boynuz rahlenin Üz€- rine yerleştirildi. Klaptanı peşkirlerie sarı pirinç İ- Zen ibrik bir kenarda, Genç Türkmen kızları çadırın etrafını süpürürken, daha küçükleri kır çiçekleri to? leyarak, iplere, direklere, kapını İki tarafına sarms” ğa başladılar. (Arkası var) hincik vari”