.—SELS Sa # w * s «* Enver, Talât ve Cemal Paşalar Yayadaki mine Kerç limanı, artık Ttiyaç Mer mevkilmiz olmuş- e karı dükçe, icap eden yer Börmek ezilesi yapar, ta he gel Üzere de, Sivastopol VüZU Sivagt, © BİK Beferimizde, Ya lar, bizi 2? ida havuza soktu - vi msksadile İstan- vü yollarda c ve Köstenceye dm için Tatanbula Mela k. Yavuzu Haydarpa bavuzda çe rünce “ne çabuk Heme, Almanlar diye şaşırdım. Me trak, Yayuz, vaziyeti tehlikeli ta aya Tü, Yasini ldan, lr, > “Pita ii, tani e Is. m Geldiğim Aişamı HARP SONUNDA NASIL KAÇTILAR? Yazan: Salahatlin Güngör BERKİSATVET. e Süme çı: PU sizde benim de Minnetti, eğ > » Şema iraf etmemiş - dük yorgundum, — Şi “* devam ederek: Simdilik #y İcap Rİ gün gelme! ia haber göndeririz! yeti a ,sime bir şüphe gir Yalarımı gay ht EÜÇ buldum. Yalı 1 emirberim An- likte, İstinyeye mı ! Adeta gözleri- Bizi» DARACAğIM gelmiyor - İanindan yay, > erinde yoktu! Kap BED öefinemn, “© almadan bir li? pe > KİM, nereye götü- sonradan, yap « ea Araştırma ie bu ite Bokta bulunmadığı. emi, siyasi bir asıta olarak kul- Bndendiğ. Komodorun, beni, evime ira Ee, Eemide Alman den b; an deniz zabitlerin. ki imse kalmamış, hepsi. İN, Bağı. Pahesine yı aliriye Nezareti ürinel YİN aşma, t ederek torpito- la Di Vakaları anlattım. DİN habe > bitenlerden kimse - Me Yoktu. Hayret içinde i- iel Byorduyı denberi denizlerde Vazife» Artık barın da bir ka. o. rmek zamanı geldi « 8 ki, toj Sona öy yin iler. Birkag sün lay © olmuş, ecnebi Nİ, (agg mabahçe önüne gel. lamıştı. Yeniköyde Ra- ci olarak otu hesabma ba- Gö üzere, talyaya gi - m. İstanbu. an, < Lo iz Are İşgal ordusu. Madak “on dereceyi bul - sağla mi Kuvayi Milliye, Stmiy veYİ inzibatiye,, te Li « Artık, İstanbul. ba na dar gelmiye başladı. * Anadolu hesabıma ufak bir hizmet olsun ks bul etmek istiyordum. İstanbuldan İneboluya cephane ve silâh: kaçt - ranlara, acaba benim de yardımım dokunsmaz mr idi?.. Bu şerefli ka çakçılığı yapanlara yanaşmak için kendimce çareler arıyorum. sırada, Yeniköydeki bah - çemde sözde motör yap - tırmak için, Rizeli Abdullah dayı ile hemşerilerinden on kişilik bir grubu çalıştırmıya başladım. Bunlar, İrvada kereste yapmak bahanesile Karaağıçtan “Kısırka- ya,ya, oradan da İrvaya geçerler, ve tedarik ettikleri motörle Akça şehire silâh ve gephane taşırlardı. Bu arada, meşhur İpsiz Revep çe- tesile de temas etmiye muvaffak oldum. Fakat bu vasrtalı yardım - ları, kendimce kâfi bulmuyor. Da. ha yakından ve vasıtasız iş yapmak istiyordum. Tam (bugünlerde idi ki, İngilizlerin Bambo dritnot kru- vazörü, Yeniköy önünde demirle. di, Ve hemen flikalarla karaya as- ker çıkararak, Yeniköyü abloka al- tına aldı. Bir müfreze askerle, bi. zim evi de bastılar. Yanımda çalıştırdığım adamları ve babamı yakalayıp Yeniköy iske lesinde bir odaya hapsettiler. gün de evimde, aksi gibi, (0) 110 tane martin ve biro kadar martinden bozma tüfek var dı. İngilizler evimi basarken, bü - tün soğukkanlılığını ele #larak, bunları alt kattaki aptesaneye sak ladım. © Kendim de, o civarı gayet iyi bil. diğim için çahlar arasında ve içle rinde gizlenmek suretile, abloka hattını yarıp kurtuldum. En emin yer, mezarlıktı. Yerlerde Sürüne - rek İstinye mezarlığına kadar gel- dim. O gece, ertesi gece mezarlık» ta kaldım. miralin tereimanlığında bu- lunan Galatalı Rauf Bey babama şefaat edip zavallı adamı, İngilizlerin elinden kurtarmıştı. Rauf, Bey, iki gün sonra, bahçem- de yakalanan Rizeli adamlarımı da serbest bıraktırdı. (Bu zat şimdi emekli deniz binbaşısıdır) Son va- ka ile, müstevlilere karşı besledi - #im derin hmç âdeta kamçılanmış oldu, Mutlaka ben de bir şeyler yanmalı. bövle atıl ve âciz vaziyet- TAN te kalmamalı idim. O günler, içinde, Karamurse! ve Yalova köylerinde birtakım yerli Rumlar, düşman ordusuna öncü- Yük ediyorlarâr. Bu yerli Rumla - rın suçsuz vatandaşlara, yaptıkla- ri zulüm ve işkenceler saymakla biter gibi değildi. Kendi kendime: — Bari bu cep- helerde, Anadolu - ya hizmet edebil sem.. Diye düşü- nüyordum. irmi tonluk, Şükran admda bir teknem vardı, Babamm son evini bin liraya sattım. Elime geçen para ile tekneye bir motör a- lacaktım. Önce bir motör tedarik ettim. Sonra dn tekneyi alıp kalafat ye rine götürdüm. Benim teknenin yanıbaşında Bahçecik adir bir saç motör yatıyordu. Motörün içinde birkaç kişi, başbaşa vermiş konu - şuyorlardı. Feyat konuştukları dil, tanıdığım ve duyduğum dillerin hiç birine benzemiyordu. Yanlarına 80 kulup, nereli oldtıklaşmı sordum. İzmitin karşı tarafında bir gürel köytünden imişler. Adlarmı hiç unutmam: Osman Nuri, Bekir Sami, Asım... Y avaşça Osman Nuriye açıl- mak cesaretini göstererel — Ben de sizin gibi çalışmak İs. tiyorum.. Dedim, Önce şüphelendi- ler, Fakat gitgide eraniyet gelerek benimle konuşmıya başladılar: — Sen kaçakçılık yapamazsın! Diyorlardı, zor iştir o... Darıcada Rum balıkçılar bu ara balık değil insan avlıyorlşr. Yunan torpitola- rı, vizir vızır ortada dolaşıyor. Küş uçurmuyorlar kuş... İngiliz gemi - lerinin, projektörlerile ortalık gün- düz gibi!.. Büyükada, Yalova, Tuz Ja bastan başa sarılı... Canına acır san. Vaz gec bu İşten!. ÜNİVERSİTEDEN RÖPORTAJLAR BİLGİ ALEMİNDE GENCLİĞE MUVAKKAT irkaç haftadır vakit buldukça Üniversitemize gidiyorum. 0. BİR DÖNÜŞ Insları dersaneleri, lâboratuarları gezdim, Profesörlerle tum, talebe İle konuştum, konuş- Bugün do Universite hakkmda yazı yazmağa başlıyorum. Fakat Universite âlemimizi heniz tanımış ve anlamış olmak iddiasında de . dilim. ik yazacaklarım yalnız gözle gördüklerimdir. Bunları hiç bir sira ve sistem aramıyarak kâğıt lizerine dökeceğim. Bir taraftan da Universiteye devamımı sıklaştıracağım. En sonunda varacağım umu « mi kanaatleri de bir iki mkale halinde ifadeye çalışacağım.) enelerdenberi eski Serasker kapısma yolum düşmemiş - ti. Üniversite âleminden de tama - mile uzak kalmıştım. Beyazıttaki büyük kapıdan gi. rince bu ikisini bir arada bulma - nm hayretini ve heyecanmı duy - dum. Büyük kapmın sağındaki bina - nm ne olduğunu sordum: — Türkiyat enstitüst... Dediler. Harp em gözüm du. Hem de nekadar keyfi ve ha - sin bir hüküm., Bu binayr şimdi bir ilmi araştırma yeri diye gör. mek; memlekette değişen ruhun ne ferahlı bir ifadesi... Soldaki bina, mütareke zamanında altmct Mehmedin milli kurtuluş e mellerini boğmak için kurduğu in- zibat kuvvetlerine merkez olmuş - tu. Şimdi burada üniversitenin rek törü oturuyor. üytk binaya doğru giden ge niş caddede ilerliyorum. Kiz, erkek 39 zlerce canlı, neşeli, genç güle söyliye ayni istikamette 1000 LİRA MÜKAFATLI YENİ, BAHAR No. 4 Bu resim, şu türkülerden 1 —— Atımı bağladım ben bir ormana Benden selâm söyleyiniz oğlana | 14 — Çek deveci develeri Yokuşa aman amman amman 15 — Dama çıkmış bir güzel Damm etrafın gezer. 21 — Eminem Eminem hoplada gel! Şalvarmı toplada gel! (22 — Felek hana neler etti Bu gençliğim elden gitti, 33 — Kâtip benim, ben kâtibinel ne karışır. Kâtihime kolalı gömlek ne gü- zel yaraşır . 43 — Söğüdün yaprağı naziktir narin Zeynebi ettiler bu hafta gelin hangisine aittir? 4 — Suya iner tavşanlar Yine oldu akşamlar — Telgrafm telleri Pamuk gibi elleri 49 — Yerde buldum bir elma (Bahar Müsabakası İKUPONU: 4 9 Bukuponları kesip saklayınız f ge İRİ rr fir Üniversite Rektörü B, Cemil Bilsel Yazân: A. Emin Yalman gidiyorlar. Kendi kendime soruyo- rum; — Bambaşka şartlar içinde yeti- şen bu yehi nesli tâhıyor muyuz, anlıyor muyuz? Eski ölçülerle an- lamıya çalışanlarımız acaba yanlış hükümler vermiyorlar mı? - Çok ta durup düşünmiye vakit yok. Yanımdaki muvakkat mektep arkadaşlarım acele ediyorlar; — Aman çabuk, sınıfta yer bu - lamıyacağız. Sınıfta yer bulamıyacak kadar ilme hücum... Bu ne güzel şey. Bir Amerikalı dostumun bir sö- zü hatırıma geldi. — Türkiyede bilgi açlığı ve has reti dünyanın her yerinden ileride- dir — Niçin? dedim. — Çünkü Türkiyenin ne tarafın da dolaşmışsam köy çocukları ..ça zete, gazete!., diye bağırarık ve yalvararak trenlerin arkasmdan koşuyorlar. Dünyanın her yerinde her türlü dilencilik gördüm, fakat bilgi dilenciliği Türkiyeye mahsus bir imtiyazdır... ersaneye girerken geri çe - kildim. Henüz ilk derse gi- rileceği halde burada kapalı, fena hir hava var. Bir gün evvelden bu- rası va havalandırılmamış, yahut ta a cak açılmış, kapanmış. Arkadaşım dedi ki: — Hele derslerden sonra korido ra çık, Sonra geri gel. İnsan sını- fa girmek için kendi kendini mut- laka zorlamıya mecbur oluyor. — Bugün hava iyi. Şimdi bile pencereler açılabilir. Neden yapıl- miyor? — Profesörlerimizden çoğu ta - ze havadan korkuyorlar, Cereyan var diye sınıfın pencerelerini sim sıkı kapatıyorlar. Sahih, memlekette birçokların - da bir taze hava korkusu var, So- guk alırız diye ciğerlerine bozuk hava dolduruyorlar, kendilerini a- çık havaya hiç alıştırmıyorlar. Son ra soğuk slmadan kurtulmadıkları na hayret ediyorlar. Bu fena iti yat ve telâkkilerin tniversite mu - hitine kadar sokulağilmesi ne fe « nâ şey. H Iç şüphe yol ki, memleketin i teçhizatı er şeyin istediği miz gibi olmas. va müsait değil... Bu kocaman sahayı ve bu binaları üniversiteye vermek elbette büyük bir glâka eseridir. Eski bir binada medern hava tazeleme tertibatı, ye ni usul pencereler aranamaz. Fakat ders saatlerinde pencere açık tutulamadığna göre acaba ha va tazelemeyi #ıkı bir usul haline koymak mümkün değil mi? Ders olmıyan zamanlarda pen « cereler mutlaka açık tutulsa, ders biter bitmez bütün talebe korido - Ta çıksa ve derhal teneffüs zama- nı İçin olsun pencerelere fora edil se olmaz mı? Üniversite rektörü Bay Cemil Bilselin yaman disipli- ni ve teşkilâtçılığı v Hava ta- zelemek sıkı bir kayıt sltma aldırırsa hava meselesi bugünkü in kânm müsaade ettiği kadar halle- dilmiş olur. ' mıfta ön sıralar dolmuş, not almak için yakın olmak lâ zim... Önlerde yer bulamıyanlar pencere içlerini de işgal altma &l- mışlar. Bizim gibi geç kalanlar İ- çin ancak en son sıralarda birkaç yer var. Bizden sonra gelenler 2. yakta dıvar kenarlarına diziliyor lar, Bir mektep sırasında yüzlerce genç araşmda talebe sıfatile otu - Tebilmek ne tatlı bir şeymiş... Der- sanenin bozuk havasmı unuttum. Yüzlerce ciğerin, fena ve bozuk yağla işliyen makineler gibi bu ha va İle işlediklerini ve her saniye bunu bir kat daha bozduklarmı durup düşünmedim. Bu gençler a- rasına mektep sıralarına oturunca birçok senelerin yükünü birdenbi- den kalkmış duyuyorsu- nuz. Hayatm başlangıç ve hazırlık devrine dönmüş olduğunuzu zan- nediyorsunuz. Etrafınızdakiler bu- nun saadetini duyamıyorlar. Fakat siz bir gençlik aşısından sonra ye ni bir varlığa başlıyan bir adam gi bisiniz; bunu da duyuyorsunuz. | trafta iftihar edilecek bir manzara var: Bu sıraların Üstüne dağılmış oturan yüzlerce Türk genci, ayrı ayrı cinslere hen sup olduklarmı hiç farketmiyor - lar, Ayakta kalan bayana yer ver mek kimsenin hatırmdan geçmi « yor. Hiçbir bayan boyalar, süslere le ayrı bir cinse mensup olduğunu ilân etmeyi ve gözleri kendi üstü - ne çağırmayı düşünmüyor. Burada ilim aramıya gelmiş ta. mamile müsavi Türk gençleri var, Kızlar dikkati celbedecek hiçbir ay rılık eseri göstermediği gibi, hiç bir erkek te kendisi gibi bilgi ara miya gelen kız arkadaşımı rahatsız etmeyi, ona müsavi bir arkadaştan başka bir gözle bakmayı akla ge- tirmiyor, Bu insanca olgunluk manzarası ni gösteren gençler, bir nesil evvel yanlış bir ahlik (telâkkisi'nâ- mma biribirinden kaçırılan, kafes ler, çarşaflar, örtülerle başka baş- ka âlemlere ayrılan insanların ç0- cukları mıdır? Gördüğüm tabii ar kadaşlık manzarasmı seyretmiye doymuyorum, Memleketteki iki net li ayıran zaman beş, on senedir. Fakat aradaki farkm delâlet etti. ği telâkkiler ve zihin itiyatları bi ribirinden asırlarca uzaktır... Sınıfımız artık yükünü almış - tır. Derse başlamak için profesö- rümüzün gelmesini bekliyoruz. Matmazel Sor'un Sevgilisi Mahküm Atina, 25 (Hususi) — Bir vakit Is. © tanbuldan Yunanlı aktör Papa tara fınlan kaçırılan Musevi Matmazeli Sor'ün burada devam etmekte olan muhakemesi hitam bulmuş ve kadı nm reşit olması ve aktörün de ev « li bulunması sebepleriyle aktör giya- ben on ay hâpse mahküm olmuştur. YARIN Bu sütunlarda ”Büyükle- rin küçüklük hatıraları,» na ait röportajımızı oku- yacaksınız, Ve maruf res- sam B. Ali Sami size kü- çüklük günlerini anlatacak