YAZAN: ZIYA ŞAKIR Pekâlâ ibni Ziyat.. Bana Dehalet Eden Bu Adamı Nasıl Kurtarabiliriz?..,, ğı muhasara edin...,, het Kesirin bu sözleri, çarça Ziyada bildirilmişti, Ibni tiby çöl kahramanının gönderdi dikkaç ç aiekirane cevap karşısmda Ve töehni ile hareket etmek umunu hissetmişti, Müz Konağı, sımsıkı muhasara edin. Fakat, in firârma meydan vermeyin. Bakın tecavüz etmeyin, Ye emir vermişti. Bees, böylece geçmişti... Fakat bir Oz birdenbire çöl tarafından Ped Gin yükselmişti. Darülema & İbni ar telâş baş göstermiş İle aşar Ozi. Bakın, Bu ge- Demişti. > matkap dakika sonra, İbni Ziyada gelmişti; JÇXA, Emir! Muhammet Kesirin bu a şakin olan kabileleri, onun öm muhasara edildiğini haber #lar.. Silâhlarmı kapmışlar.. Onu "yaz Ya geliyorlar. üslim cozasız bırakılmamalı, İ Ziyat, bu haberi alır almaz, erhal kendi hazinodarını Muhammet, yollamış: lek Mademki Müslim, kendisine de Meli yitir. Onu bize teslim etme “e haklıdır... Ancak şu var ki; Mili koca bir memleketi, Emirül ila in #leyhine isyan ettirmiştir. da e büsbütün cezasız bırakmam Şu AP ve sünnete muhaliftir. Yazgı bakle, kendisi buraya gelsin. Miri liz e edelim. E ül müminine bir mektup yâzıp gör im Müslimin ya, hafifçe toezi Yeşi v9 Yahutta tamamile affini titten rita edelim. Diye, Haber göndermişti. olana, eur ve pervasiz bir adam Kün hammet Kesir, bni Ziyadır Oğlun Aİ bu habere itimat ederek tâşyy Yanma almış. Evini kuşatan hap AP arasından geçmiş. Dartile - teye gitmişti, Yü, eb Ziyat, Muhammet Kesiri bü- İğ iltifatla istikbal ederek, üst Beçirmişti. — YA, Kesir! Gösterdiğin neca- Ye şöcaate cidden meftun oldum Şok Müminine karşı muhalefeti MüşlYlk bir hata olmakla beraber, Ni min Bn Akil, cidden kahramar bus, Yeye şayan bir zattır. Bahu- td, zil Ekremin de yabancısı de Bak Onun için bu zata yardım ve Yenet etmek, hepimiz için bir Yapi, , Bükmündedir... Ancak şu İk bu zat, büyük bir ihtiyatsız te teiz.. Ortalığı boşu boyuna vel İl, © Vermiştir. Bilirsiniz ki, Küfe - ai garip meşreplidir, Emirül- a il yönle tamamile biat Üz İde, onu görür görmez lerini unutarak (Imamı Hüse - da, dönüvermişlerdir. Bu iie akseder etmez, Müslim âephinde büyük bir galeyân husule Miştir.. Matümya?. Ben, bilhassa İli, Yani teskin etmek.. Ve Mis - tin, Pi hareketlerden menetmek i - hu, raya geldim. Hiç kimsenin bur v Kİ kanatmadan bu meseleyi hal ta, ek İstedim. Fakat Müs - ta, *iden birtakım kanlı hâdisa- se Pebiyet verdi, izi, bu raddeye ge Ha pg, Böyle olmakla beraber, ben da Beg lâ Müslimin mensup olduğu hâ- hürmet, besliyorum. Ve onu Mühasip yolla, bu bâdireden kur” Mkikini İstiyorum... Lâkin ona karsı Açığa müsamaha göstere » aa bük ty yat; bu könaj Alma kı — a Bu kadar kanlı velvelelerden day önü kapıp köyüveremem. Bu- öç, İD, Seninle birleşelim. Müslimi değ mek için bir şeye teşebbls © Kim girişmişti. Necip bir kalbe malik olen > Kesir; İbni Ziyadm bu Imat, ederek: e yek, İbni Ziyat.. Bana deha- *iay *" bu adamı nasıl kurtarabili - in Mühammet Kesirin adamları: | İ vaffakıyet vermesi için hastalığın İbni Ziyat, Muhammet Kesiri yu -| muşatabildiğine memnun olarak, der hal cevap vermişti: — Sana, haber gönderdiğim gibi.. Derhal seninle müştereken bir mek- tup yazalım.. Emirülmüminine yoll- yalım... Yezldin, sana ve senin kevmi kabilene hürmeti vardır. — Hay, bay. Mektup yazılam. Al- tını, ben de mühürlerim. — Evet amma. Bilirsin, Yezidin burada birtakım casuslar vardır. Hiç şüphe etmiyorum ki, onlar; şimdi se nin adamlarmın şehir kapılarında bi riktiklerine, ve hükümeti tehdit et tiklerine dair birer mektup yazmış. Yezide yollamışlardır. — O balde ne yapalım?. j —Yapılacak, şu vardır... Şehir ka- pilarına biriken, adamlarına haber| gönderelim, Bunlardan, bir heyet ge- tirtelim. Orlara beraberce görüne - lim. Senin, hiçbir tehlikede olmadi - ğına teminat verelim. Onları yerli ye- rine gönderelim. Yezide, yazdığımız mektupta da; “.yanlış bir haber üzeri ne, kasaba civarına toplananlar, yer- lerine dönmüşlerdir. , diyelim... Çok eminim ki; bu sözler zerine Yezidin hiddeti geçecek., Ve, ricalarımızı kır- | mıyarak Müslimi de affedecektir.. | Muhammet Kesir, İbni Ziyadin bu sözlerine inanmıştı. Şehir kapılarına adam yollamıştı. Orada toplananlar arasından bir heyet getirtmişti: — Benimle alâkanıza, teşekkür e- derim. Görüyorsunuz ki, İbni Ziyadın | yanında, büyük bir hürmet görmek- teyim. Binaenaleyh, hiçbir tehlike i- çinde değilim. Yerlerinize gidiniz; rahat edinz. Demişti. : Muhammet Kesirin adamları; onu, İbni Ziyadın odasında, İzzet ve hür . met mevkiinde gördükleri Için bu söz leri gayet tabii telâkki etmişler.. At. larına ve hecinlerine binerek, derhal çekilip yerlerine gitmişlerdi. İbni Ziyat, türlü bahanelerle Mu. hammet Kesiri yanında alakoyarken izlice kendi adamlarina emirleğ ver . Onun konağını bastırarak Müs limi ele geçirmek için teşebbüslere girişmişti. Bu tertibatı haber alan Muhammet Kesirin kölesi, Onu der » hal vaziyetten haberdar etmişti. Bu mert adam, İbni Ziyadın irtikâp etti. Zi bu namertlikten fena halde hid. detlenerek yerinden fırlamış: — YA, İbni Ziyat!., Yazık bana ki, senin sözlerine kandım. Hattâ, adam larımı da, bu sözlere İnandırdım. Meğer sen, hakikaten (Mercâne) oğlu imişsin. Diye bağırmıştı. Küfe eşrafından bazılarının huzu. Tunda söylenen bu söz, birdenbire tb | »İ Ziyadın kalbini kanatmıştı. Bütün | 0 debdebe ve haşmet arasmda, bir (piç) in oğlu olduğu yüzüne çarpı.| İır çarpılmaz, birdenbire fonslaşmış. tı... Mercane, Mekkenin en güzel fa hişelerinden biri idi, (Muaviye) nin babası (Ebu Süfyan onunla kısa bir münasebete girişmis.. Bu münasebet ten de, İbni ziyat dünyaya gelmişti. (Arkası var) SAGLIK ÖGÜTLER! LOKMAN HEKİM Mutlaka Lüzümlu Ameliyatlar | Ameliyatın lüzumunu hekimle operatör tayin ederler, fakat has- tanın kendisi birçok defa tereddüt eder: — Acaba yaptırayım mı, yoksa hastalık ilâçlarla geçer mi? Bazı ameliyatlar vardır ki, tered düt etmek hiç caiz değildir, bek - lemek tehlikeli olur, bir gün da- ha bekliyeyim, biraz daha sorayım, derken ameliyata vakit kalmaz. Bunları herkesin “bilmesi fayda - lıdır. Apandisit hastalığı bazan ame - liyatsız iyi olabilir. Fakat hakim- a operatör ameliyat iâzım oldu - gunu söyleyince mutlaka yaptır - malıdır. Teşhis kat'i olunca bek - lemiye hiç gelmez, Bunun gibi karın içerisindeki başka hastalıkların birtakımı da acele ameliyata lüzum gösterir. Barsak düğümlenmesi on iki saat- ten ziyade devam edince amaliyat hemen lâzımdır. Mide kanserinde, barsak kanserinde, meme kansa « rinde tedavi yine operatör elile o- lur, Bu hastalıklarda ameliyatın faydasız kalacağını da düşünme - melidir. Hele meme kanserinda, mi de kanserinde ameliyat hastaya daha uzun müddet ömür temin e- der, Ameliyatın böyle hayırlı mu daha başında teşhis edilmesi yeti- şir. Ameliyata razı olmakta tarad. düt göstermek tehlike hâsıl etmek ten başka bir şeye yaramaz. Has - talık daha ziyade yayılır, sonra a- meliyat faydasız kalır, Vaktinde ya pılan bir ameliyat birçok tehlike- lerin önünü alır, Safra yollarında ve böbrek U- zerinde yapılan ameliyatlarda ka» rın üzerindeki ameliyatlar kadar faydalı olurlar ve tehlikelerin önü. nü alırlar. Sık sık gelen karaci- ger sancıları, uzun süren sarılık, üç haftadan ziyâde devam eden bir a- teş ameliyatın hemen lüzumunu ân latırlar, Ameliyat yapılınca, hasta. lıktan önceki tam sağlık hali bir - goklarında geri gelir. Bazılarında sancılar ameliyattan sonra yine de vam eder, onlar da tedavi ile geçer ler, Böbrek iltihabında ameliyat ba- zan hayret edilecek kadar - güzel neticeler verir. Bu iltİhapların bir- çoğu vakıa İlâçlarla-tedayi edilir. Fakat iltihabın tabiatı verem den olduğu anlaşılınca ilâçların te- sirini beklememek daha iyidir. Ve remli- olan böbreğe ameliyat yapı linea hasta istikbaline emniyetle bakabilir, Idrar yollarında ameliyatlar da birçok defe çok iyi neticeler veri ler. Prostat üzerindeki tümörleri operatörler şimdi pek ustalıkla çi- karıveriyorlar. Bu hastalık yaşlı adamlarda olduğu halde, ameliyata razı olanların birçoğu ameliyattan sonra da uzun müddet Yâşıyorlar.. Bu lüzumlu ameliyatları burada yazmaklığım herkesin onları bil - mesi içindir. Fakat şurasını da iyi» ce bilmelidir ki, âmeliyatın tüz- | munu tanımak, operatörü ameli « yat yapmıya mecbur etmiye çalış mak demek değildir. Ameliyata ra» zı olmak istemiyen hastalar bulun duğu gibi, mutlaka ameliyat isti - yen hastalar da vardır. Bu da doğ” ru değildir. Herhangi bir hastalık başka birinde ameliyatla iyi olmuş ve ameliyat görmüş adam tam sağ lik halinde yaşamaktadır. Faka: meliyat yapmak için hastalığın teş hisinden başka şartlar da vardır. Bunları da tayin edecek yine he — kimler ve operatörlerdir. Filân hastalık ameliyatla iyi ©- ur ama herkeste değil. Kimisinde, hastalık teşhis edilince, hemen a- meliyat yapılmakta fayda görülür. Kimisinde de, #yni hastalık teşhis edilmekle beraber, bir müddet bek lemiye lüzum duyulur. Bu husus- ta herkese tatbik edilecek bir kas ide konulamaz. Ameliyatın zama» nini da yine operatör tayin ede gektir, KULELİ LİSESİNDE Ben Atatürk Olacağım Küçük askerlerin ümit verici büyük cevapları uleli 9 uncu sınıftan 14 yaşında Adapazarlı Muzaffer... Mektebe henüz bu sene girmiş. U- tangaç, fakat yılgın değil. Az konuşuyor. Fakat, ko- nuştuğu zaman, yerinde düşürülmüş cümleler kullan- masını biliyor. — Asker mektebine niçin girdiniz?. Bü sualimi hiç yadırgamadı, en ufak bir yutkunma hareketi yapmadan cevabını yetiştirdi: — Yurduma hizmet için... Sonra, bir an düşünerek devam etti; — Vatanıma olan bağlılığımı kanımla ödemek için, Küçük Muzaffere “Atatürk,, İçin ne düşündüğünü sordum: Masum bakışları, bir deniz feneri gibi yanıp sön - dü: — Bayım, dedi, Atatürk, Dumlupınarda başku- mandanlık muharebesini yaparken ben henüz dün - yada yokmuşum. İzmir alındıktan sonra, büyük kurtuluş zaferi şere fine adımı Muzaffer koymuşlar. Babam da mütekait bir kayma - kamdır. Sözünü kestim teşvik olsun diye — İleri nh de babanın ye rini tutar, bir yarbay olursun!.. dedim. Küçük Muzaffer, başmı yuka - riya kaldırdı. Ti asker gibi vaziyet aldıktan sonra : — Hayır sfendim.. dedi, baylıkta kalmak — İstemem bir Atatürk olmak İsterim" Her yiğitin gönlünde bir aslan yalarmış, Bu sözün ne için söy - lendiğini şimdi daha iyi anlıyo - cum, ve aklim sıra yar - Ben imdi, küğük Muzafferi bu temiz ülküsiyle - başbaşa bırakarak, yanında duran arkada- şi Btemle konuşmaya .başlıyorum. Numarasi 458... O da, Muzaffe rin sınıındanmış, 15 yaşında! Nerelisin? diye sordum. İlk cevabı bir iççekişten ibaret oldu've ancak sunlimi tekrarla - | dıktan sonra: — Aydmlıyım! diyebildi. — Aydından buraya neye gel- Mektebin revirinden bir köşe çekişi Bugünkü prugram der küçük bir iç Sormayın bunlar... İstanbul; gibi insanı garipseten bir baş ©: | Öde mesriyas; 1250 Plikia Türk Mas) İkisi: 12.8 Havadis; 1305 Muhtelif piâk resriyatız 14 Son Akşam nesriyatı: 1830 PU * 1930 Çocuklara masai: İ, Galip Ar tari; 20 Rıfat ve arkadaşları (tarafmdan Türk musikisi ve halk şarkıları: 2040 Ömer Rıza tarafından arapça söylev; 204* Sas tiye ve arkadaşları tarafından Türk masi Ve nihayet anlatış: — Acı günler gördük te efen - dim... Babamı orada şehit ettiler! | Aydın denilince, babam aklıma gelir... Bon 338 da doğmuşu yani, Anadolünun düşmanlardan Ja dans mü Bu sözleriyle, suallme cevap ver- miş olmuyor amma. babasının Ö- Vümiyle ulusa) varlıkta açılan g© diği, doldurmak için Oo Aydından geldim demek istediğini ben ko - layca anlıyorum. Yüzbaşı Sajt Arbak ta bu aradâ, bir süal soruyor: — Başkumandanlık muharebe- si nddir?, Küçük Etemden umulmıyacak büylik bir cevap alıyorum: — Başkumandanlık muharebesi, Türk tarihinin ve Türk talihinin dönüm noktasıdır! tarafmdan , La 2 haberleri ve hir Tiyatrosu dram kısı Bohem; 22.10 Ajans » öperet barçaları; 2) Son, Günün program özü Sentenik konserler: 23 Varşova: Fitelberg'in idaresinde sen- tani, Hafif konserler: . > 18.10 Bükreş: Karışık pik musikisi Bükreş: Eğlenceli plâk musikisi: 16 Brüme, Pragt Orkentra, şarkı; o 17.10 Bratislav İ Radyo orkestrası; 17.30 Varşova: Mando- İlin orkestrası: 18 Bükreş: Plâk konu 18.19 Bari: Serenadlar ve hafif © parçalar 1830 Budapeşte: Posta idaresinin bandos 1845 Moskova: Konser; 19 Lüyprig, Ko- lonyat Leo Eysold orkestrası, sopran pi- yano; 20.20 Bükreş! Çocuk musikisi korme- ri; 20.30 Varşova: Orkestra, sarkı (Saman, Mozart. Beethoven): 2135 Budapeşter Gi- gan takımı: 7140 Roma: Böyük orkestra ile enstrümantal konser; 2146 Stokholm Radyo orkestrası: 22 Lâypzig? Mum Tirol marsları: 22 Kolonya: Piyano, sopran, te nar, Zimbal; 2210 Bükreş: Konser: 23.30 Hambarg, Könizsbere, vesaire: Bilyük or kestra: 23.40 Viyana: er idaresinde rad yo orkestrası; 23.45 Bükreş: Diniku orkes- tras. “Mmeralir Öneretler: 19.55 Viyana; Johann Strausr'un “Yara. ocuklara teğekkür ( ederek mektebin geniğ konferans» salonuna giriyorum. Buraya, hem konferans, hem de sinema salonu demek daha doğru... Haftada bir gece, talebeye 808 - H sinema gösteriyorlar. Filmlerin çoğu harp ve askerliğe dair. . Ara- sıra, gençlerin bilgi ve görgülerini arttıracak filmlere de yer veri - yorlar. Salonun her tarafma hoparlör- ler * koymuşlar. o Öğretmenlerin, muhtelif ders ve meslek mevzu - ları Üzerinde talebeye siksik kon. feranslar verdikleri bu geniş sa- Tona, birkaç tablo da ssmışlar, Re- sim yapmıya istidat; gençlerin fırçalarından çıkan bu tablolardan bir tanesi, Kuleli mezunlarmm Haribiyeye gidişini canlandırıyor. 1815 Roma: Oda maski orkestrası: 2230 Bilkreş: Theoderesco ksarteti (Brahma). Piyano—çarkı—viyolon- kisi ye Kalk şarkıları, saat ayarı: 21.15 Serj Kulelinin konferans solonu Gidenler, bu sahlı ocakta, gençliklerinin en tatlı zamanma ait hatıralarını bırakarak gidiyorlar, Kalanlar, Harbiyeli kardeşleriy bir arada geçirecekleri samimi günlere bir an evvel kavuşmak arzusuna kapılmış, kendilerinden önce gidenlere gıpta ile bakıyor « lar, Genç ressam, bu iki özleyişi bir ayrılış sahnesi içinde üç beş fırça darbesiyle ne güzel tesbit etmişti Aksam karsnlığı Boğazı yavaş yavaş sislerken, Küleliden ayrıl . yorum. İskele yolunda kendi kendime: — Bü otak, Türk ordusuna, kimbilir, daha ne başlar yetiştir - or? diye düşünü. yorum. Kulüğımida; hep o küçük askerin sözü var: — Ben Atatürk olmak isterim? Salâhoddin GÜNGÖR miye hazırlan bulunan eve baş ve diş ağrısı girmez Onun gibi yapmayın ba- şınız ve dişiniz ağrımağa başladı mr hemen bir kaşe GRiPiN 1835 Prag: Piyanoskeman: 20.15 Buda- peşte! Şarkı konser: 33 Milano, Torino, vesaire: Barla resitali; 2230 Varşova! Ko- ro. ipe mnaiiçisi : 18.15 Milano; 20.30 Stokholm: Kabare neşriyatı; 23 Badapeşte: 2130 Roma: 2345 Milano, Torino vesmire.