Ns. 3 YAZAN: ZİYA ŞAKIR Sana öyle bir adam tanıtacağım ki, ondan da benim Kadar emin o'abilirsin! Oda gayrimemnun'ardandır! “Şu kılıcı görüyor musun?.. Kuttame, Ibni Melcemi, evinin en Güzel odasına yerleştirmişti. Sonra.. Akrabasından (Verdan) #eminde bir genci de evine getirtmiş; Ibni Melceme takdim etmişti, Verdan, Küfenin en cessur ve en kuvvetli genç Merinden biriydi. Böyle olmakla be- raber; o, bu cinayete iştirakte tered- düt etmiş: — Nasıl?.. Ali gibi kahraman ve harikulâde kuvvetli bir adamı, -bir hücumda. öldürmek mi? Ben bunu #limkimsiz görüyorum. Demişti... Fakat Ibni Melcem. ter. tip ettiği plânı uzun uzadıya izah et- tikten sonra: — Şu kılrer görüyor musun?.. Een bunu günlerce zehirle biledim. Bu ki-| bem Alinin vücudunda küçük bir ya- Ta açması bile onun ölümüne kâfl.. Diye cevap vermiş; Verdanı kendi. sine iştirake, güçlükle ikrs eylemiş ti Fakat Verdan, kendisiyle Teni Mel- cemin kudretini de kâfi görmemişti: — Bu işe, üçüncü bir şerik lâzım. Çünkü Aliye cepheden hücum edile. mez. Muhtelif taraflardan bücüm €- Ölerek onu şaşırttıktan sonra, haki- ki darbeyi indirmek lâzım. Demişti. Tbni Melcem, şahıslarm çoğalma. #ınm bü sırrı faşedeceğinden korka- rak endişesini Verdana söylemisti. Verdan, Ibni Melcemin telâşını teskin etmiş: — Sana, öyle bir adam tanıtacağım KI, ondan da benim kadar emin ola. Erisim O'da Alinin tuttuğu yoldan . Ve ertesi İş “Sebip bin Becire) isminde ae tirerek. Teni Melceme takdim etmiş ç. Bu üç serir, başbaşa vermişler; ya, pacakları cinayeti müzakereye giriş mişlerdi. Gri “Kararımız kef'idir. Ayni günde can verecekleri, Şebip, istical göstermişti. Derhaj teşebbüse girişmek istemişti. Fakaş, Ibni Meleem: — Hayır. Olamaz... verdiğimiz karar, kat'idir. Ali, Mug. viye ve Amir Ibni Asi; ayni günde can vereceklerdir. Onun için Rama. Demişti. “Tedbiri elden bırakmai,, Bü sırada Ramazan ayı, yirmin, güne takarrüp etmişti. Şamdan ki feye gelen bir tüccar, Aliyi ziyaret etti, Ve konuşma arasmda ; — Ya, Ali! Muaviye > saltanatın; ” takviye etmek için pek aşırı gi k Kendisinden şüphe €tiği adamları, birer birer katletüriyor. (Halil bin Velit) in oğlu Abdurrahmım, nüfuz ve kazı endişe ett e vas. tasile ona bsl şe) zehir Ketti. Suna da bir ala ka 81 muhtemeldir. Tedbir ve ihtiyat, elden bırakma. Dedi, Fakat Âli, bu sözlere gülerek mu. kabele etti: — Ecel; elinden kaçılmak ve kur. tulmak mümkün olmıyan bir kuvvet tir... takdirine © mâni olmıya çalışacak kadar cahll ve ga. fil değilim, Cevabını verdi. Fakat verilen bu haber, Alinin et. rafmda bulundnların nazarı dikkat. lerini celbetmişti. Derhal Alinin et. rafmda bir muhafezâ şebekesi vü: ewde getirmişlerâ. Ali Ramazan geceleri camiye, gel. diği zaman, namazdan Sonra sahur kalmayı, âdet | Mustafa) nm sesi idi. Derhal © se- etmişti. Sahur zamanı eve gider; ye- meğini yiyip oruca niyet (ettikten Sonra, subah namaz! için tekrar ca- miye gelirdi. İşte, Alinin adamları, önun camide kaldığı bu'tenha za manlar ile, geceniri o gifiri karanlı- ğında gidip geldiği vakitler, bir suk kaste maruz kalmasındân endişe ete mektelerdi, » Aralarında müzakereden Sonra: Ali camide bulunduğu zaman, ona hissettirmeden caminin: etrafında beklemiye; ve eve gidip gelirken de yine uzaktan takip eylemiye karar vermişlerdi, "Kimsiniz, burada ne bekliyorsunuz?u Bu karar derhal tatbik edilmiş; bir kaç gece böyle geçmişti Bir gece, (Ali) sahur yemeğini YİYİP te camiye giderken; kendisini muhafaza etmek için sokakta bekle. şenlere tesadüf etmişti. Karanlıkta bunların kim oldukları nI tanıyamamıştı. Onları başka biri. ne tecavüzde bulunmuya hazırlanan şerirler sanarak derhal kılıcma dav- ranmış; — Kimsiniz... Burada, ne bekliyor sunuz? Diye bağırmıştı. Alinin bu heybeti halinden kor. kanlar, derhal geri (o sıçramışlar.. Kendilerini tanıtmışlar; konuşmıya başlamışlardı; — Ya, ALL Biziz. — Bürda, ne İşiniz var?. — Seni muhafazaya memuruz. — Ben! muhafazaya mı?. — Evet, — Beni, peden mubafaza edecek siniz ?.. Semavi Afetlerden mi?.. — Hasa! Öne muktedir değiliz. İ —E. İnsan tecavüzlerinden mi?.. — Evet. Düşmanlarmızın muhte. mel olan suikastlerinden. AH gülmüş.. Ve şu cevabi vermiş- ji: — Şaşarım aklmıza.. Demek. $iz. Cenabı Hakkın mukndderatmı teb - İdil edecek kadar eminiz bir vet bulunduğunu £ zannediyorsun. #wla psi? Bu lere Allahın iradesine karşı isyandır. Çabuk. dâ- ğılm. Mescide giderek secdeye Kapi” nın. Yaptığınız bu isyan ve günaha tevbe edin, Bir daha da, (benimle Cenabı Hakkım arasma girmeyin. Bu kat'i emir karsısında, oradaki ler derhal dağılmak mecburiyetini bi setmişler; artık (Ali) yi, mukndde rata terkeylemişlerdi. Iki gece sonra. Bu hâdise, ertesi gün bütün Küfe” ye yayılmıştı. (Ali) ye karşı mubab bet ve merbutiyet hissedenler, onun bu sözlerini bllyük bir takdir ile kar şılamış; kalplerindeki meftuniyeti bir kat daha arttırmışlardr... Düş- manları ise; onun bü pervasızlığı karşısında, hayrette kalmışlardı. Verdan ile Şebip, kora koşa Kut- tamenin evine gelmişler; bu vak'ay? haber vermişler; , — Alinin hayat ve mukadderatı. artık kılıç ve hançerlerimizin ucun- dadır. Demişlerdi. Ve.. muvaftakıyetle * rinden emin olarak, iki gece dahs geçmesini beklemişlerdi. Ramazanm yirmi yedinci günü s& sabahı, (Ali) nin büyük oğlu (Ha “ ) babasının odasma girmişti. A- unu görür görmez: ay ği iy e m Hiya gördüm. Bilmem ki bunu nasl tâbir etmeli. (Hasan), merak içinde sormuştu: — Nasıl rüya, baba. Bana nakle- der misin?. — Hay, hay.. Nakledeyim. Otur da, dinle. (Hasan). babasınm yanma otur- muş, dinlemiye başlamıştı. (Alb) #ördüğü rüyayı şöylece anlatmıştı: — Sabah namazmdan döndükten #onra, yatmıştım. Henüz içim geç - mişti... Rilvamda, lâtif bir ses geldi. Dikkat ettim. Bu ses; (Muhammet se doğru ilerledim. Resulullâh ile kar şı karşıya geldim, Mübarek ölini ba- na Verdi: — Ya, Ali. Ümmetimden bir şi- kâyetin var mı?., Dedi... O anda aklıma; İslâmiyeti dalâlete gürükliyenler geldi: — Evet, Ya Resulullâh.. Onlara söz geçiremiyorum. Bunün İçin de kalbimde pek &ci elemler ve İstireğ- lar hissediyorum. Sırtımı yüklendi ğim ağır yükü taşıyamıyacağımdan endişe eyliyorum. Dedim.,. Muhammet Mustafa, bü- yurdu ki: — Ya, Ali.. Onlara beddua et. Ben de cevap verdim: — Ya Reswlullâh.. Beddua etmiye dilim varmaz. Ünimetin için söylen- mesi lâzım olan sözleri, sen söyle, Dedim.. O zaman, Muhammet Mustafa yüzünü semaya çevirdi: — Ya, Rabi. Artık (Ali) yi. bize) ver, Ol âsilerin başlarma da, bir be terini gönder. Dedi... Bu #özlerin dehşet ve m& habeti le uyandım. Rüyada olduğu- mu anladım. Aradan bir saat geçli- ği halde, kendimi daha hâlâ bu rüya nın tesirinden kurtaramadım. (Hasan), kalbinde derin bir acı bissetmişti. Rüyanm ahkâmı bir fe- lâkete delâlçt etmekte idi, Fakat (Hasan), babasını teselli etmiş ok mak için: — Hayırdır İnşallah.. Rüya, akel- ne zuhur eder. Şu halde, âsilerin de size itaat edeceklerlai.ümlt, eğebili, riz. Demişti. Fakat (Al), acı bir tebessümle gülerek: — Ya, Hasan!, Bu riya, aynen vaki olacak sahih bir rüyadır. Re sulü Ekremin karıştığı bir riya, baş ka şekilde tevil edilemez. Bu rüya- nm ahkâmma nazaran artık Oben, sizlere misafirim. Cevabını vermişti. (Arkası var) Neler - Cevabını vermediği sual yoktur orutan Mehmede K soruyor: — Kışlaya (geldiğin gündenberi neler öğren- din bakalım?.. Nefer Mehmet, bir So- lukta cevap verdi: — Tarih, coğrafya, yurt bilgisi, askeri iş ve hizmetler... Hepsini öğ- rendim Komutanım!.. — Meselâ, sana Sor- sam: Millet niye derler? Hiç şaşırmadı: — Dili ve kanı bir olup bir san- cak altında yaşıyan insanlara mil. let derler!.. — Sen kalk Nâzım oğlu Meh. met... Söyle bakalım; Bizi kim ida- re ediyor” — Hükümet idare ediyor komu- tanım! — Hükümetimiz nasıl bir hükü- mettir? — Cümhuriyet hükümetidir ko- mutanım! — Eskiden ederlerdi? — Padisahlar idare ederdi. Bun- lar, k düşkün birtakım adamlardı. Milletten ; topladıkları vergi parnsile, saraylarında eğlenti yaparlardı! bizi kimler idare ine uallerinie kıran hir fasıla ves ren Muzaffer Twösavul. has na eski devrin Mehmeteiklerine Aa. ir kilelik bir (ikra anlattı: Bir giln, raşalardan hivi, kıla tefriss ma. Wr. Askeri divan nrerema Anar, We İlk ayağa kal dırdığı nefara sora”: taam halinda MR a SAGLIK ÖGUTLERI LOKMAN HEKİM A Gözyaşları Ne Işe Yarar? Bu mevsimde en ziyada kürk manto aldırmıya yarar, Burma kir Pikli o güzel gözler için için ağla- mıya başlayıp ta yaşarınca elbet t© dayanamazsınız, evi rehine ko- Yar ve kürk mantoyu ısmarlarsı- nız Bir de Yılbaşı günü çocuğa ©- Yuncak almakta ihmal ettinizse, gözyaşları unutkanlığınızı burnu- nuzdan getirir, ihmalinizi tefsire sizi mecbur oder. Gözyaşları göz kapaklarının al. tında ve gözlerin şakaklara doğru kısımlarındaki guddelerinde hâsıl olurlar. Gözleri yıkadıktan sonra, göz kapaklarının birleştikleri nok- tada gördüğünüz o küçücük ka- bartının üzerindeki minimini de likten içeri girerâk burnun alt kığ- mına kadar dökülürler. Göz yaşla- rı tabit derecede hâsıl oldukları va kit gözden dişarı taşmadıkları için hiç belli olmazlar, Fakat tabii de- receden fazla hâsıl olunca gözler- den dışarı taşarlar. Göz yaşlarını tabii dereceden fazla hâsıl ettiren en ziyade ağlamaktır. Pek sıcak çorba içince. fazla soğan koklayın ca, bazı tozlârın kokusu buruna * gelince yine fazla göz yaşları göl- diğini da bilirsiniz. Fakat göz yaşlarının en mühim maddesi içerisinde bulunan lize- zim denilen maddedir. Bu madde. nin havada ve hava ile gelen toz- larda bulunan mikroplara o karşı gayet kuvvetli bir hassası vardır; O mikropları öldürüverir. Havadaki mikropları toplıyarak biraz su içerisinde karıştırırarak onlardan bir ültür., Yaptıktan sonra bunun içerisine bir damla göz yaşı koyarsanız o mikroplar hemen parça parça olurlar. Mik- roplarla karışık olan su ilkin bula. nık olduğu halde, göz yaşından bir damla ilâve edilince, hemen berak olur, mikrop parçaları dâ suyun di bine gökerler.. Çünkü hepsi telef olmuştur. Bu mikrop öldürücü lizazim maddesi burundan çıkan < suyun içinde de bulunur. Ancak garek göz yaşındaki, gerek burundan çi- kan suyun içindeki bu madde yal- nız bayağı mikropları öldürür. Ger çekten hastalık mikropları bunun- lâ telef olmazlar. Onun içindir ki göz hastalıkları, burun hastalıkla- rı —hele kışın bulaşık nezle— yi- ne eksik olmazlar. Anne sütünün çocuğun karnın. da bozulmaması, yumurta akının çabuk kokmaması onların içinde de bu lizazim maddesinin bulun- maşınan ileri gelir. Göz yaşlarının içindeki bu mad- de bizi mühim göz hastalıkların - dan koruyamazsa da, hiç olmazsa. gözlerimizin çabuk kirlenmelerine, havada dalma bulunan bayağı mik roplardan bozulmalarına engel o Vur, Gi Mv y Em m Mehmetcik Burada öğrenir ? Mehmetçik #olim ve hizmet arası kışlada memleket dinlemeğe de vakit bulur Selâhattin Gi'ngör — Adın ne senin? — Hüseyin efendim.. — Hüseyin.. Söyle bakalım, va- tan kimdi. . Hüseyincik, her nasılsa bellemiş, ateg gibi atilir: — Vatan, benim anamdır efen- dim, ! Paşâ, bu sefer, yanındaki nefere sorar:| — Sen söyle Ahmet, vatan kim- .—.. fakat çok geç- akarak cevabını ve- — Hüseyinin anasidır efendim! omutan, tekrar Mehmetçik. lere dönerek; imtihanlarda talebeye şaşırtıcı sualler soran Çe- tin bir mektep milmeyyizi ciddiye» tile:, — Hakkı Satılmış! dedi. Sen söyle bakalım, dünvenm en büyük milleti hangisidir? — Türk milletidir komutanım! Art sırada bir nefer, daha acık- göz görünmek İhtiyacile yerinde duramryordü. Nihayet dayanama - yıp atıldı: — Yanlış söyledi efendim, En büyük millet, Eti milletidir! Komutan bunu duyunca, gülüm- medi: — Etiler de Türk değil mi idi ya... Demek dünyanm en büyük milleti gene Türklerdir — Evet komutanım! Bu sefer, ben müsuade alarak sordum: — Asker ocağını niçin geldin? — Canla, başla çalışmıya Bek dim! — Ne uğruna çalışıyorsun” — Millet, vatan uğruna... — Sırasında kim için canını fe- da edersin?., Sanki bu suali, sıralarda oturan- ların hepsine birden gormuşum. Bü- tün ağirlardan ayni sözler çıktı: — Atatürk için... — Atatürkü neden bu kadar 80- .Viyorsunuz?.. Gene hep birden, göğüs kabartı- cı bir uğultu arasmda cevap vers diler: — Milleti kurtardığı için. ustafa oğlu Abdullah Fini- keye sorduk: — Burada sana mı? — Başıbozukluk O zamanımdan çok iyiyim komutanım! — Köyünde nasıldın burada na- silsem... Bir saniye düşündü: — Oradayken şalvarla gezerdim dedi, — Başka*, — Yemem içmem de yerinde de. Zildi. Zabahtan ağtamcak yatar, iyi bakıyorlar sİslimiiniildirr si ki nie A8 havası i uyurdum. Damarımda ganım öl reşmezdi. Burada, yatmam da bel. li, galkmam da... O talim yok mu, adamı İyice bashıya âlıyı... Eskiden yarım ohha ekmek yisem kösner- dim. Şimdi, devlet, millet sayesine de iki somun ekmek zor yetişiyor! Tiğim, canım pekleşti... a Komutan; Şileli Ali oğlu Ahmedi haritanın başina dikerek: A — Türkiye Cümhuriyetinin bun dutlarını bize göster! emrini verdi, Ahmet, Kafkaslardan itibaren, memleketin bütün hudutlarını, elim. deki cetvelle işaret etmiye başladı, — Bura İran. Bura Urusya. Şurada, Irak var... Derken, parmağile Suriye hudü- duna yaklaşınca, bir yaraya bas- mış gibi durdu. Bir asker kışlasında, politi yer olmadığını bildiğim için Meh medi bu milif dava hakkında letmek cesaretini kendimde bula madım. Çünkü, onun, harita önüne de Suriye smırlarmı göz bej alırken, öyle bir duruşu vardı bir tek kelime ile bu mukaddes du- raklamann beliğ sükütunu bozmüğ olacaktım. ? i Allahım, yarattığı ta- bii ve saf çocuk gıdaları .Un'arı ile çocuklarınızı besleyiniz ve büyü tünüz. Vitamini ve kalorisi böl | olan bu özlü ünlarından istedik . terini ve sevdiklerini bikirmi yarak değiştire değistire yedi. ciniz. Çabuk diş çıkarırlar, Hasan markasına dikkat. ka marka verirlerse alm ve aldanmaymız, Bütün lerde ve bakkallarda ra, Bevoğhi, Besikta;