Mahkemelerde Karışık Bir Sahtekârlık işinin Muhakemesi Görülüyor! Bin dokuz yüz otuz dört senesi Temmuzunda Lâzaro adlı yaşlı ve zengin bir adam Pangaltıda akrabasından Madam Aspasyanın evinde ölmüştür. Lâzaronun Aspas- yadan daha yakın akrabasından Sarafim adlı genç bir 1 Bir zelzele... Bir kasırga m Hayır!... Bu bir kahkaha tufanıdır ki Bugün matinelerden itibaren SARAY ve Ş AK A R VA özüm birden göstermeye başladıkları ve ŞARLO'nun 4 senedenberi çevirdiği yegâne ve hakiki 11 kısımlık Asri Zamanlar sins. ŞARLO Sizi Chaplinji Alkışlayan binlerce seyircilerin kahkaha tufanı ile her iki sinemanın sarsılmasıdır. yeğeni vardır. Sarafim Sultanahmet sulh birinci ceza hâkimi Reşide, suclu de bulunan Koçoyu göstererek ordu d dini şöyle Bay Koçonün birçok adı var... , reık Koço, Papadopulo Koço, Pap&dopulo Kos- tantin... Dayımın bankadaki paran | nı alan budur. İlya ile Aspasya da ü yardım etmişler.. n, arzuhali okudu, iddia şü: Lâzaro öldükten sonra Lâz n namına (1500) liralık saht yaparak icraya koy ça da bir ödeme emri tı liğ ettirmiştir. Aspasya esasen Ko- ço İle anlaştığı İçin bu ödeme enirine | itiraz etmemiş ve böylece de borç kesbi kat'iyet etmiştir. Bir müddet sonra yine Koço senetteki imzası 0 lan Papadopulo Kostantin namına ra vasıtasiyle Aspasyaya ikinci barmame göndererek borcun öden- mesini istemiş ve aksi takdirde ha- ci ğini bildirme, Uçünet icra dairesi bu tebliğat ü- zerine posladan teahhütlü bir mek- tup almıştır. Bu mektupta “Lâzaro- nun adresini verdiği banka parası var dır, Borcunu oradan almız,, denmiş- tir. İcra dairesi, o bankaya memurunu göndermiş ve hakikaten Lâzaronun orada parafı bulunduğunu tesbit et- tiği için haezetmiş ve alacaklı Papa- dopulo Kostantine vermişti Sarafim dayısı Lâzaronun bankada | parası bulunduğunu bildiği için vera: get ilâmi çıkarmış, bankaya gitmiş paranın yerinde yeller estiği bu şikâyeti yapmıştır. Papadopulo tantinin adresini almış ve Pangültda 12'nu- marağa bunu aramiştır. “Bu süresie öyle bir adam bulamadığını tesbit e dind Koçoyu, Asp: ve kâr Jiyayı yakalamıştır. Koco ve Anpas' ya poliste her şeyi olduğu gibi itiraf ettikleri halde dün mahkemede her şeyi inkâr ettiler. Koço: caklı |” “Bir Papas Anasını Öldürmüş Müddetumumiliğ tıkna, bir Madam eydim de bunları Tİ görmiyeydim. — Madam derdiniz ne? cak bizim oğlan be meden mezâre koymuş. Olü kâğıdı karmış, ayda verdiği 000 kuruş na-| faka kesmek için. i ök — Nerede? Samatyada Aya Mina kilise - sinde... Ben ona silt verdim. Asker - iliğinde para yetiştirdim. Yemedim ye dirdim, giymedim, giydirdim. Papas mektebinde skaler da bak şu başi-| ma gelenlere... Sen olsan ağlamaz sın? nındâki genç kız: — Mamâ gel arzuhali mumiye verelim, dedi. Beyoğlunda Peşkir sokağında 32 numarada oturan Madam Kalyopi *s- müddeiu « Şimdi S lık yapan bskmuyormuş, Madam Kalyopi ge * matya Kjli çen sene papas aleyhine mış ve ayda (9) lira na ya dokuzar lira nafaka vermiş, Mü dam Kalyopi dördüncü ay icraya, miş ve mührünü uzatersk bedii ayı istemi Madam j caat etmiş; — Madam Kalyopi ölmüş. Oğlu ö — lera memurunu çağırmız, eğer Parayı bana vermişse on büyük reza- ya razıyım.,, diyordu. - Koço, Aspasya.. “Ben sizin iki- nizi serbest bırakamadım. Tevkif edi- yorum. İlyanm şimdilik tevkifini i- cap ettirir deliller yoktur. Onu ser- best bırakıyorum.,, dedi. Milddelu-| mumilik, mevkufları tahkikatın ta- miki için polise iade etmiştir. Him ilmühaberini de bize ketirdi | kaydini kapattı. Sen i Körü alien Kalyopi- nin vaziyeti anlaşılmış ve tahkikata başlanmıştır. Müddelumumilik tah - kikata el koymuş ve Beyoğlu nüfus dairesinden Madam Kalyopinin kay- dini istemiştir. Aziz ve Arif tevkif edilmişlerdi. A-| Er ceza mahkemesi geçenlerde bu) «| Bankasının C Büyük Manyatizmacı ve Tlüz; Pr. ZATİ SUNGUR MAKSIM Tiyatrosunda Pek kısa bir za man sürecek © lan temsillerine| görülmemiş bir muvaffakıyetle devam ediyor. riyet Bayramında hiç düşünm M'e ZATİ koşunu?. iz UN- Bay. Ti saat 21 de suvare. Fiy 100 - 60 - 40'kuruştur. TEPEBAŞI DRAM KISMI Bugün akşam saat 2030 d l BİR KADINI HAYATI FRANSIZ TIYATROSU OPERET KISMI Bugün gündü: anat İdde İÇocuk Tiyatrosu FATMACIK, akt DUDAKLARIN Istanbul Belediyesi ŞehirTiyafrosu ii z4 Kayip — Mülga İstanbul darülfü - nunundan bilâhare diploma ile deği$- tirmek üzere 932.033 ders yılmda a dığım vesikayı kaybettim. Diplomamı | alacağımdan , 3607 numaralı Edip «Osmanlı Bankası . ILAN 94 5 faizli; 1918 tari dahili tahvilleri hamilleride 1 Sonteşrin 1936 vadeli, ve No. 38 li kupon bedelinin, 1 Sonte: 1938 terihinden Itibaren Osm lata ve Ankara idae- leriyle vilâyet merkezlerindeki bütün şubeleri gişelerinde ödeneceği ilân 0- Tunur. 20 — Türk lirası itibari kiymetli İbeher tahvil kuponuna mukabil kü» ğit para olarak 50 — kuruş verile- cektir, İ DİPLOMALI ECZACI KALİENTE : de sıcak aşk şar'ılarmı dinl aşk şartlarını dinleyini; ğ KALİENTE : de İspanyol güzellerile dans ed'niz. KALİENTE : nin esmer güzelleri zevk saçıyorlar. KALİENTE : de (La Muşaşa) yı öğreniniz. KALİENTE : de kırmızılı kadınm sözlerini dinleyiniz. KALİENTE : de 12 güzel yıldızı siz de görünüz, KALİENTE : nin şarkıları, dansları, güzelliğine hayran ola- caksınız. KALİENTE : Aşk ve zevk filmidir. Mutlaka görünüz. 'DOLERES DEL RiO 1) R KE Sineması Yarın matinelerden itibaren Sinemacılık tarihinin bugüne kadar © yarattığı En büyük-En muazzam»ve en güzel film EHLi SÂLipP Xi MUHAREBELERİ TÜRKCE SÖZLÜ 2 devre 16 kısım BİRDEN gösterilecektir. BUGÜN iPEK İZMİRDE Matinelerden ve ELHAMRA Başlıyarak Sinemasında Sinemasında Fransizca kopyası bu akşam MELEK Sinemasında Dikkat: Filmin uzunluğundan dolayı sesnsi ve göteleri saat tam 9 dadır. C! YET BAYRAMI şerefine yarından itibaren İPE masında, Her gün saat 11 de Tenzilâtiı matine vardır. (YEMEK | LİSTESİ : >) İmasura Kırk çeşme Su Paça dondur. şin ve nakit verilmek | bedel üzerinden açık |tilerini 12/1 1,936 Persembe ye-hmradan 1 ibaret muvakkat pey dürlüğünde toplanan komi Hafif vepekler — ması, bamya kuşhane piliçli, erik ho- ir yemekler — Palamut dre murtalı, lokma “is anbul Detterdarlığında: Eyüpte Şah Sultan mahallesinin Bahariye caddesinde İeski 20/2 numaralı İplikhane kışlasına akmakta olan iki unun beher masurası tileyüz yirmi tırma usulile satılacaktır. parası pe- ra muhammen İstek- te da sakiz sie İerile “di smlâk Mü- yona gelmeleri, (M.) (2549) Istanbul Nafıa Müdürlüğünden: 8ONE VE ILAN ŞARTLAR 16/11/936 Pazartesi güni Müdürlüğünde “5841 Ge yında, Arkeoloji ve T Hürkiye © lira keşif bedelli rk İslâm eserleri müzelerinde ve İstanbul Nafia Topkapı sara- ü saat 15de Bağdat Köşkü ile hazine kovuşunda yapılacak tamirat iş- Bir aylik : . ih fenni $ çin İlânevk Sirketlerine vE M tün aat edilmelidir Kücük dinl doğrudın doğruv uvakkat teminat “439,, satırlı izinler Se 8 satırdan ia leri açık eksiltmeye konulmuştur. Mukavele, eksiltme, Bayındırlık işleri genel, hususi ve rtnameleri, proje, keşif hülâsasile buna müteferri evrak dairesinde görülecektir. liradır. İsteklilerin teklif mektuplarını ve enaz “5000,, Jiralık rare İdamları istenilen suçlular | cinayetin muhakeemsini bitirmiş ve Dört sene evvel pm İumumi Muhlis, suçluların İ- arını istemiştir. bu işe benzer iş yaptığına dair gösterecekleri vesika üze- rine Nafia Müdürlüğünden almış olduğu müteahhitlik ve 480 den Antın Basma < karas sim Bin çdatnden tasla Nem “10 kurun emir Aranıyor Dün süçluların | İstiyenlerin Yeni Posum BL A: merlin — Bilmiyorum... Benim odama girmediler. — Dışardan 8€s, filân duymadın mi? — Uyku emiydim: doğrusu, | bir şeycik duymadım. İ Bilâl, kendi kendine söylenir gibi mırıldandı: — Kafasma vursalar, kapı çalımı yor, sanacak... Ben de, tam sorsak adamı buldum. Besini yükseltti: — Sonra? Sana, geç vakit, diye gelmişler? Yaşlı kadın, tekrar bir boru çiçe- ği cıgarası yakmıştı: — Sırasile anlatacağım... Gece, Ie lâl Hanımla beraberlermiş... — Sana mı söylediler? Ne müna- sebetle? — İclâl Hanımla beraberdik! de- diler. — İclâi Hanımm evinde mi imiş kr? Sabahatin anası bön bön baktı, et garadan dudaklarına Yapışan küçük bir çöpü, tükürür gibi uzaklara att — Orasını da pek anlıyamadım. Yalnız bana; bu sabah için; erken- den bize gel! dediler. ne ildafaasını r için & yapmıştır. alik edilmiştir Yarısı atü YESARİ - Seni, niçin çağırdıklarını sor -İş mad mı? — Pek mi lâzım? dedim. Muhak: Kak gel! Hem erken gel! dediler. Ben uyku sersemiydim; onlar da, uyku- suzdu. Fazla soramadım. Yalnız, çe karlarken Sabahat; yarın, bizim işi- miz var, erken gideceğiz; yemeği fi lân sen yap, dedi, Sabahleyin, alaca- karanlıkta kalktım, apartmanlarına ittim. Kapıcı; onlar, erkenden Çı - kıp gittiler; dedi, Nereye gittikleri” ni kapıcıya ağ #lememişler; anahtarı da bırakmamışlar. Ben, kapmın Ö ninde kaldım. Belki, yakm bir yere | gitmişlerdir, döner gelirler, diye bir m bekledim: Orada, boşuna dur- maktan canım sikildi. Canı sıkıldığı batırma gelince, yaşlı kadm, Biçkirmiştı; — Iki saatten... Hıçkırıp soluk alıyordu: — Fazia.. Bekledim. Elinde kahve tepsisile gelen garson Yorgoyu görünce, Bilâl, bağı — Çabuk gâl.. Hantnm huçkırığı kesilsin... Yaşlı kadın, sonra: — Geçti, dedi uzun bir goluktan Mu.) Bilâl, başını iki yana sa | gülüyordu: Bilirsin, ben, #i- Çok fena oluyo- Yaşlı kadın, kahvesini yudum yu- sindirerek içiyordu: — Orada duramadım, buraya gel- dim. Halbuki burada da yoklar. — Sun'ullah Beye ne soracaktın? — Acaba, onlarda mi, diye? yarı anlamıştı, fakat sormaya korktu, yaşlı kadınm an latmak için sıkılacağımı ve tekrar hıçkırmaya başlıyacağını aklma ge- tirdi, titredi, o Bu irkiliş, karanlık noktaları, birden kafasınm içinde | aydınlatıvermişti: — Anladım... Sun'ullah Beye, #0 racaksm.. Ama, şimdi Sun'ullah | Beyden bir şey soramazsın. — Evet... Biliyorum. çikardı, avucunda oynuyordu: — Gece, Mevlütla Sabahat, sana uğradıkları zaman, saat kaçtı? Yaşlı kadın, düşündü: — Çok geçti, snbaha karşıydı... | Bilâl, hiddetle bağrracaktı. Fakat| karşısındakinin hıçkırığı tutmasın -| dan Urküyordu, tesbihi ile birlikte eli- ni ağzıma götürdü: — Yok, pardon... Pardon. Kadın, şaşırmıştı: — Na vardı? Bilâl, cebinden çekirdek tesbihini | * — Hiç. Hiç.. Sen de, adamakıllı lakırdı söylemiyorsun ki. Çok geç ti, sabaha karşıydı! Bu da lâf mı Ben, Sana, #ant kaçtı? diye soruyo- rum. — Saate bakmadım, doğrusu... Sabaha karşıydı, dediğin, ne zaman meselâ” Yaslı kadın, gözlerini uzaklara dikmişti; hatırlamaya çabalıyordu; hıçkıracak gibi yutkundu: — Dur bakayım... Bilâl, ürkmüştü: — Allah göyl Yaşlı kadm, hatırlamıştı: — Onlar gittiler... Az sonra... ÖY- le Ya; az sonra, karşıki komşunun kapısı kapandı... Az sonra da... O, tane tane söylerken, Bilâl, bs- mi uzatmış, dikkatle dinliyordu: — Evet, biraz sonra?.. — Bizim alt kattaki kiracı kalk” tı, aşağıya mutfağa indi... Bilâl, ağır ağır doğrulmuştu, göz lerini devirerek baktı; bihi fırlatıp yere attı: — Ben de durmuşum da, lâf söy- iyecek, diye ağzınm içine o bakıyo- rum... Soracak, anlıyacak adamı bulmuşum! Ayağa kalktı, onun taklidini yapı» yordu: aşkına, (o hıçkırmadan ; | Gözün hep yerde... elindeki tes -| Ticaret Odası vesikalar ile 16/ 1/936 Pazartesi günü saat 15 e kadar Nafia Müdürlüğüne gelmeleri. “2556,, m — Onlar gittiler... Karşıki komşu. nun kapısı kapandı... Biraz sonra, alt kattaki komşu mutfağa indi... Tavana, duvarlara, Kapılara bakt- yor, söyleniyordu: — Biraz sonra.. Nekadar biraz sonra... Yarım #&at mi, üç çeyrek mi?.. Karşıki komşu kimdir? Neci - dir? Nereden, he zaman gelir? Onun gelmesi neye işarettir. Biraz sonra. Nekadar sonra”. Alt kattaki komşu mutfağa niçin iniyor?.. Alıklık ben- de! Eğildi, yere attığı tesbihini (art yordu; elleri pantalonunun cebinde; başı, göğsüne düşük, wlak hindiler gibi pis pis düşünerek, vestiyerle bü- fe arasmda dolaşan garsona ses tendi: — Yorgu, be... Demin tesbihimi attım... Yorgo, durmuştu: — Nereye attındı? — Buraya... Sokağa atmadım ya» Sen bugünlerde toprağa bakıyorsun; Bulursun... Yorgo, kısa bir aramadan sonra tesbihi bulmuştu, Bille verdi; yüzü- nü buruşturdu: — Ben de iyi, kıymetli bir tesbih sandım! Bilâl, tesbihi aldı, omuzu üstünden garsonu süzdü: — Sen de avanakmışsın ya!.. Kıy- imetli tesbihin bizim elimizde işi ne?.. Haydi, yanlışlıkla bulundu diyelim; kaldırır da yere atar mıyım?.. Bun- ları görüyorum da, akıldan yâna, kendi halime şükrediyorum. Fuvayyenin kapısını açtı, dışarı çıktı, Pasajdan sokağa doğru yürür» ken kendi kendine söyleniyordu: — Bu meselenin anahtarı Mevlütla Sabahatte... Sun'ullah, plânlarmn suya düştüğünü anladı galiba!.. İdi Fofoyu tav etmek istiyor... Ama na geldi ha?.. Onun yelkenleri suya Indirmesi, Fofonun işine gelir... Bek- lediği de bu, idi. Şimdi, yükünü yu- karı yığar artık! Hakkıdır; adımmı | besapiz atan, ziyan etmiyor... Fofo- nun kendisine sorarsan, hiçbir şeye İaklı ermez; bir şey bilmez; sasuni, sütkuzusu bir yavrucak... Caddeye çıkmca Bilâl, arizali yakasmı kaldırdı; gideceği yeri, bir türlü kestiremiyordu — Nereye gitsem?7. Sabahatin a» asının hıçkırıklarma fens sinrilen - dim; tiyatroya dönemem. İclâl Han mp evine gitmek var amma, Sun'ul » lahla aralarında ne oldu, ne geçti. Bilmiyorum ki... Mevlütla Sabaheti görmeli, Onlar, sabah sabah, hangi cehenneme savustular? Caddedeki şekerci dükkünmm ca" mekânmdan saate baktı : — Uç buçuğa geliyor... Mevlütis Sabahat, tiyatroya gelmediler. Ars » ba, eve dönmüşler midir? . TArkası var) Şim-, Aİ İİ