16 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

16 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Memleketten — - A N Röportajlar Kayseri müzesinin etnografya şubesindeki 'arı eserlerden Kayseri: 24 Eylül azır. yolumuz — düşmüşken Kayğerinin müzesini de bir dolaşalım. Ben Mmüze gezmesini pek sev- mem ama, bir şehre gidince, mü- zeleri, camileri veya kiliseleri gez- mek âdet olmuştur da onun için bu âdeti bozmak istemem. Bir müzeyi gezmek için saatler ve hattâ bazan günler lâzımdır. Çünkü bilmediğiniz, tanımadığınız birtakım eserlerle karşılaşırsınız. Müzeyi gezdiren adam bir papa- ğan gibi, size bu eserlere dâir uzunboylu izahat tekerler. Eğer mevzuubahs olan esere dair evvel- ce kulak dolgunluğunuz yoksa bu izahat bir kulağınızdan girer, öbür kulağmızdan çıkar. Meselâ ben vaktile Kolonyada öşhür Döme'u gezmiştim Büraya parayla giriliyordu. Ga- Hba 2 mark verdik ve girdik. “Döme” hakikâten muazzam — ve muhteşem bir şey. Yanılmıyorsam dünyada ikinci geliyormuş. Etra- fi dolaştık. Bir tarafta âyin vardı. Bir tarafta da bir papaz yeni evli bir karı kocayı takdis ediyordu. Etkek gayet güzel, yakışıklı — bir delikanlıydı. Kadım kırkından faz- la gösteriyordu. Koca bir burmu, Şauak gözleri, çilli bir suratı var- dı. Merasimden sonra erkek pa- pazın önünde o gelini öptü. Âdet- miş, ne denir? Döme'dan aklımda — Bir bu kaldı. Ne zaman Kolonyanım lâkırdısı ol- Ba bu Döme'u hatırlarım ve bu Döme'da o güzelim erkeğin o çilli kadmı nasıl öptüğüne şağarım. Kim bilir, belki şimdi çocukları bile olmuştur! Kilisenin içini ğezdikten sönra papaz bize: — Hazineyi de görmek ister mi- Biniz? dedi. — Hay hay, dedik. İ — Öyleyse verin 2 mark daha!.. Hazineyi gezdik. Neler neler görmedik. Fakat aklımda simdi yalnız Şarl Ken'in kılıemım mu- rassa kabzasından ve verdiğim 4 marktan başka bir şey yok! Dedim ya, müzeyi gezmesini pek sevmem, Fakat bir şehre gelip te müzesini görmeden de yapamam, İşte Kayseri müzesini de bu mak- Batla gezelim dedik ve galiba lâ- kırdıyı da hayli uzattık. ayseri müzesi, meşhur ve K büyük Honat Hatun Cami- Hmin yanındaki büyük medresenin içine kurulmuştur. Kapıdan gi- rince geniş bir avlu vardır. Avlu- nun ortasında havuz! Ve dört ta- rafında medrese odaları... İşte kıy- metli âsar bu medrese odalarına yerleştirilmiştir. Müzedeki memurlardan Bay Hâ- fız “eski tabirile Hafız Efendi” önümüze düştü ve bize hayli iza- hat verdi. Bu izahattan bir kısmı bir kulağından girip çıktı. Bir kis- mı da eli kulağındadır; neredeyse üunuturum. Yalnız hatırımda ka - lacak bir şey vârsa, o da Honat Hatunuün mezarı ve Romalılardan kalma gözyaşı Şişelerile Eti eser- leridir. Camiin bânisi Honât Hatun ko- cası ve gocuğile beraber bu med- resede gömülüdür. Mezarma dar ve karanlık bir merdivenle çıkılır. Mezarlar sadedir. Üzerinde hiçbir alâyiş, bir kitabe, bir şey yoktur. Mezara dikkatle baktım. Bir ta- Paf oyuktu. İşte © oyuk yüzün- İşte meşhur - KAYSERİ Müzesinde YALZAN: Mümtaz Faik N A Kayseri müzesinde mermer tah- ta ve oyma işleri Sordum: — Bu niçin oyuk? — Bir yılan girmiş diyorlar.. — Haydi canım, bunca hayrat sahibi bir kadınım mezarına yılan girerse bizim mezarımıza ne gir- -mez? Hem yılan küskü müdür ki, koskoca taşı oysun? O da etten, kemikten yapılmıştır! Bu taşı na- sil oyar? — Öyle derler. * — Hem oyduğunu kabul etsek bile bu bir boğa yılanı olmalıdır ki, bu kadar kalın bir delik açsın. Muhatabım izahat verdi: — Evet, öyle derler ama, gali- ba işin doğrusu şudur: Bazı hır- sızlar vaktile Honat Hatunun me- zarına birçok mücevher ve kıy . metli taşlar gömüldüğünü duy- muşlar, burayı oyup ellerile içeri- sini yoklamışlar. Sonra yılan hi- kâyesini uydurmuşlar... — Hah, simdi oldu!.. üzeyi geziyoruz. Hakikaten çok kıymetli şeyler var. Bu taraflarda yapılan hafriyatta bu- lunan birçok Eti eserleri görüyo- Tuz. İşte toprak bir tabut. Cese- di bu tabutun içine koyarlar, üze- rine kapağını kaparlar ve öyle gö- Mmerlermiş. — Bir tarafta koskoca bir küp gözüme çarptı! — Bü küp te ne küpü? Altın küpü mü? — Hayır. Bazan bu topraktan pişirilmiş tabutları bu küpün içine koyar ve öyle gömerlermiş... Muhatabım bunu söylediği za- man, Kayseride açıkta, merdiven üstünde kefenle gezdirilen cenaze- leri hatırladım. — Bak, dedim. Binlerce sene evvel, insanlar ölülerini nasil gö- merlermiş. Halbuki, şimdi Kayse- ride, cenazeyi kefenle taşıyorlar, — O zaman öyle âdetmiş. Şim- di-böyle âdet!.. Müzeyi dolaşıyoruz. Etilerden kalma birçok düğmeler var. Bizi gezdiren zat izahat veriyor: — Bunlar kadın düğmeleri. Taş- lardan oyulmuş, yuvarlanmış ve üzerine delikler açılmış. Kadınla- rm — elbiseleri —üzerine dikerler- Miş... « — O zamanın kadımları da şık- -i L ıf d Etilerden kalma toprak tabutlar, oymalar, dök- me'er ve nihayet top- rak zarflar içer- sinde mektuplar mış desene... — Kadın her devirde süse me- raklıdır. Bakın şu aynaya.. Etiler bizim aynalar icat edilmeden aây- na yapmasını biliyorlarmış. Muhatabım elime yuvarlak, yas- sı bir taş verdi. Bu taşın üzerin- de koyu mavi bir cilâ vardı. ÜUze- rine baktım. Bir şeyler göreme- dim. Bizi gezdiren Bay Hafız: — Biraz ışığa tut! dedi. Filhakika aynayı biraz yukarı kaldırınca, binlereğ sene — evvel, Bti güzellerinin hayallerini içine emen bu aynanm üzerinde kandi- mi adamakıllı tanıdim, üzeyi geziyoruz: Bir mumya M var. Biraz harap olmuş. Yüzü filân tanmmıyor. Fakat tabutün — üzerinde bütün kemik- lerile rahat yatıyor: — Mısırdan mı gelme bu?.. — Hayır. Burada bulundu. Bu- nun da Etilerden kaldığı tahmin ediliyor. Yazımın — buşlangtemda,> müze gezmesini pek sevmem dedim a- ma ,bazı müzelerin insana umu- mi malümat vermesi itibarile çok mükemmel tesirleri olduğunu da itiraf etmeliyim... Bir tarafta mamut kemikleri gördüm. Bay Hafız izahat veri- yordu: — Bu dâ bu tarafta bulundu. Çok iri bir hayvandır. İsmine ma- mut derler . — Mamut mü dedin?. — Evet. Mahmuttan aklında kalsın!.. Filden çok büyüktür... Bay Hafız (hep Bay Hafız di- yorum. Çünkü adamcağızın haki- ki ismini not etmedim ve unut- tum.) benim hiç mamüt ismini işitmediğimi zannederek hararetle izahat veriyordu: — Bakın hele şu kemiklere ne muazzam! Yazık ki bacak kemik- lerini kırmışlar. Ameleler hafriyat yapıyorlarmış. — Yeri kazmışlar, kazmışlar, bir de karşılarıma bu beyaz kemikler çıkmış. Kireç dâ- marı zannederek kazmayı vur- müuşlar ve kırmışlar... Yazık. Halbuki ben mamut ke. miklerini biribirlerine telle bağlan- mış olduğu hâlde Anversteki hay- vanat bahçesinde görmüştüm. Her kemiği sağlamdı. Hayvanat âlim- leri bu kemikleri biribirlerine yer. liyerince bağlamışlar ve koca hay- vanı insanım gözü önünde can- laridırmışlardı. O zaman kuyru- ğundan kafasına kadar olan me- sâfeyi adımlamıştım. Zannedersem 18 adım kadar vardı. Bu mamut ta dikkatli çıkarılsa ve kemikleri biribirlerine bağlan- sa, her zaman teessüsünü temen- ni ettiğimiz hayvânat bahçesi için ne büyük kazanc olurdu! üzeyi gezdiren Zzat, Düunaan başka — birtakım kemikler daha gösterdi. Bu kemik_ler de ma. mut devrinde yaşıyan hayvanlara aitmiş. Bir at bacağı, ve kireeli toprak içinde tabiatin muhafaza ettiği bir at tırnağı gördüm ki, dehşet!.. Muazzam bir şey! Demek ©o zamanm hayvanları muazzam şeylermiş. Ve nesiller yavaş ya- vaş ufalmıya başlamış. Acaba biz- Haftalık Radyo Pogramı Pazar, 18.10.936 Öğle neşriyatı — Saat, Türk musi ; 12;50: Plâkla hafif müzik; plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — Saat, 18,30: Cay sa- ati, dans musikisi; 19,30: Konferans: Dr. Fahrettin Kerim tarafımdan; 20: Müzeyyen ve arkadaşları tarafmdan Türk müsikisi ve halk şarkılarr; 20,30: Münür Nurettin ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi — ve halk şarkıları; 21: Plâkla sololar; 21,30: Orekstra: 1 — Suppe: (Haydutlar) uvertür. 2— Vetzel: (Ask Her Şeye Galiptir.) 3 — Glinka: (Rus Romansı) ,4 — Puni: (Konyok Görbunok) un 3 üncü perdesi. 5 — Porgi: (Melodi Romantik). 6 — Lehar: (Frederike) — öperetinden Parçalar, 7 — Lehar: (Mavi Mazurka) oöpersetinden pParçalar, — Laoostella: (Ispanvol Danesı). 22,30: Ajans haberleri: 23,30: Son. Pazartesi, 19.10.936 Öğle nesrivatt — Saat, 12.20: Plâkta Türk musikisi: 12,50: Havadis: 13,05: Plâkla hafif müzik; 13,25 - 14: Muhtelif plâk nesriyatı. AÂksam neşrivatı — Saat, 18.30: Cav sa- âti ,dans musikisi: 19.30: Kanferans: Dr. ÂAli Sükrü tarafımdan; 20: Rifat ve arka- daslarr tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları; 2020: Ved'a Riza ve Arkâdasları tarafmdan Türk musikisi ve halk sarkıları; 21: Soln nlâklar; 21.30: Orkestra: 1 — Sechuman: (Cenoveva) uvertür. 2? — Strauss: (Viyana Ormanının Masal- ları) vals. 3 — Spinelli: (Alçak Kapı) operasından Parcalar, 4 — Masekavski: (Tki İsnanval Dansn, $ — Padouk: (Macar havaları üzerine Parafraz) — Dvorak: (Slâv Dansı, No: 1). 22,30: Ajans haberleri; 23: Son 12,30: Plâkla Havadis; 13,05. 13,25 - 14: Muhtelif Salı, 20.10.936 İi eli ai Öğle neşriyatr — Saat, 12.30: Plâkla Türk musikisi; 12,50: Havadis; 13,05: Plâkla hafif müzik; Plâk neşriyatı. Aksam neşrivatı — Saat; 18,30 Çay sâ- Ati, dâns musikisi; 10,30: Çöcük masalı, L (_îa_lıp tarafından; 20: Türk musiki &az höyeti; 20,30: Bayan Belma ve arkadaşları tarafımdan Türk musikisi ve halk sarkıları 21: Plâkla sololar. 21,30: Orkestra. 1 — Balfe: (Cingene Kızı) uvertütü. 2 — Kratzi: (Son Damlalar) vals. 3 — Börodin: (Polovesyon) danö. # — Azzoni: (Melodya). 5 — Perroud: (Monselant). 6 — Fetras: (Tirol havâları).. ? — Stolz: (Saadet Masalı) tanğo 22,30: Ajans haberleri, â3: Son. arşamba, 21.10.936 Öğle neşriyatı — Saat, 12,30: Plâkla Türk musikisi; 12,50: Havadis: 13,05: Plâkla hafif müzik; 13,25 - 14: Muhtelif plâk neşriyatı. _Akşım neşriyatı — Saat, 18,30: Çay sa- ati, dans musikisi; 19,30: Monolog: Pişkin Teyze tarafmdan; 20: Müzeyyen ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları; 20,30: Münür Nurettin ve arka - daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları; 21: Plâkla sololar; 21,30: Orkes- tra: 1 — Komzak: (Rdelvciss vertür. ğ - B_rıhmı: (V(ılı). z 3 — Bizte: (Karmen) operasndan parça: 13,25 - 14: Muhtelif âr. " 4 — Rachmaninofi: (Prelude). $ — Chopin: (Mazurka), 6 — Plankutte: (Kornvil Çanları) öpe- retinden parçalar; 7 — L. Gregh: (Cokuetterie). 22,30: Ajans haberleri; 23: Son.. Perşembe, 22.10.936 —— ——— Öğle Neşriyatı — Saat, 12,30: Plâkla Türk Musikisi; 12,50: Havadis; 13,05: Plâkla hafif müzik; 13,25 - 14: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — Saat 18,30: $ a ati; dans mıııi_kiii: l9,30:ıSpnr mu::iı;î- leri: Esref Şefik tarafımdan; 20: Bifat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları; 20,30: Türk musiki heyeti tarafından klâsik eserler; 21; Plâkla solo- lar; 21,30: Örkestra: 1 — Ed. Lâlo; (Namona) suvit orelüt. 2 — Blanc - Lachau: (İlik) vals. 3 — Chudens; (Feoir Aubade), 4 — Verdi: (Riğoletto) kuvartet. $- Tğıomıı: (Minyon) Antrakt No. 4 6 kar ück: (Eski Zaman) gâvötü. 7 ;_ı_“ ranichstatton: (Orlof) operetinden & yekPE ı”32,30: Ajans haberleri; 23: Son. Cuma, 23.10.936 ——— öÖğle neşriyatı — Saat, 'Türk musikisi; 1250 Havadis; 13,05: Plâkla hafif müzik, 1325 . 14: Muhteli? plâk neşriyatı, Akşam neşriyatı — Saat, 18,30: Çây sa- ati, dans Musikisi; 19 .30; l(oniex'a?ıı:y Dr. Kemal Cenap tarafından; 20: Sadi ve arka- daşları tarafından Türk mutikisi ve halk arkıları; 20,30: Vedia Rıza ve arkadaş- ları tarafından Türk musikisi ve halk sar- kıları; 21: Plâkla sololar; 21,30 Orkestra: 1 — Auber: (Şeytan Kardeşler) uvertür. İ !sî:'lı'—:lal':m(!rğl(aprîs) vals. 3— na: (Moldav i. < BZ Kati Yoi ) Poem senfoni, 5$ — Lehar: (Klo . Klo) operetinden par- 12,30: Plâkla Eirinci b'eş 16-10.yu —— yıllık plânın tatbikatı Nurullah Esat Sümer, Yapılan İşleri, Alınan Neticeleri Anlatıyor Birinci beş senelik plân tatbikatı etrafında karilerimi- zi haberdar etmek ve onlara milli endüstrileşme hareke- tinin seyrini yakından takip imkânları hazırlamak için, bir muharririmiz Sümer Banka müracaat ederek malü- mat edinmek istemiştir. Bankanın Umum Müdürü Nurullah E, Sümer bize a- şağıdaki izahatı vermiştir: Büyük sanayi plânımız “— Sümer Bank, hükümetin ken.- disine verdiği vazifeler itibarile, bu gün memleketin en mühim- envestis- man kaynaklarından biri mevkiine gelmiş bulunmaktadır. Hükümetin, birinci program mücibince, devlet endüstrisine yatırmayı derpiş ettiği 45 milyon liradan bugün Bankamız kanalile yapılan envestisman mikta- rı 18 milyon liradan aşkımdır. Bu paranın mühim bir kısmı — dahilde sarfedilmiştir. Bu müdahalenin mem leket ekonomisinde uyandırdığı âkis- leri, sermaye, iş ve emtia piyasala- rındaki hararetli hareketlerde gör- , mek kabildir. Bugüne kadar yapılan işler” Programın tatbikine — başlandığı 1934 yılındar bugüne kadar başarı- lan işleri şöyle sıralayabiliriz: Prog- ramın birinci senesinde temelleri atıl mış olan Kayseri Bez, İzmit Kâğıt, Bakırköy Bez fabrikalarının - tevsii kismi buğgün devlet €ndüstrisi köm- pleksinih mühim cüz'ütamları ölârak faaliyette bulunmâktadır. İş Bânkâ- sile müştereken kurduğumuz İsparta Gülyağı fabrikası, faaliyetinin ikin- di sezonunüu bitirmiştir. Yine ayni ge- kilde kurülmüş ölup halön bânkamız hissesi Eti Banka devredilen Keçi- buürlü Kükürt T. A, Şirketi fabrika- sı, yüksek kaliteli Türk kükürdü vermektedir. - Programın ikinci yılında temelleri atılmış olan Ereğli Bez fabrikası ıiya- kında pamuklu fabrikalarımız grupu na iştirak edecektir. inşası, plâna uy gun olarak, devam eden Merinos fabrikası, Nazilli Basma fabrikası, Gemlik Sun'i İpek fabrikağsı 1937 de işletmeye açılması mukarrer fabri - kalarımızdır. Yeni yılın faaliyeti Programın tatbikinin üçüncü yılı başlarındayız. Üçüncü yıl zarfinda Bankamız faaliyetinin teksif edildiği işler bilhassa Demir ve Çelik fabfi- kalari olacaktir. Karbük'te kurulma: sı takarrür eden fabrikalara ait pro- jJeler tetkik ve mukayese edilmekte- dir. Fabrikaların tesisatı henüz iha- le edilmemiştir. İhalenin Kânunuev- vele doğru yapılmış olacağı tahmin edilebilir. Demir ve Çelik fabrikala- rımızın imalâtı 150 — 180 bin tonu bulacaktır ki, buğün Türkiyenin se- nelik ithalâtı bu Mmiktar etrafında dolaşmaktadır, Malatya kombinası Ayni zamanda başarılacak — işler içinde Ziraat ve İş Bankalarının işti- çalar. 6 — Macar hâlk şarkıları, 22,30; Ajans haberleri; 23: Son. Cumartesi, 24.10.936 Öğle neşriyatı — Saat, Türk musikisi; 12,50;: Plâkla hafif müzik; plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — Saat, 18,30: Çay sa- ati ,dans musikisi; 19: Ambasadörden nak- len varyete müziği; 20: Türk musiki saz heyeti; 21: Plâkla sololar; 21,30: Orkestra: 1 — Keler - Bela; (Ispanyol operet) u- vertür. 2 — Turina; (Mursiya Bahçelerinde), 3 — Rich ,Vagner: (Lohengrin) opera- sından parçalar, 4 — Counod; (Filemon ve Bosis) süvit 5$ — Kalman: (Viyana Şarkıları). 12,30: Plâkla Havadis; 13,05: 13,25 - 14: Muhtelif 22,30: Ajans haberleri; 23: Son. Sümer Bank Umum Müdürü Nurullah Esat SÜMER rakile Malatyada kurulacak jakarlı bez kombinası gelmektedir. Bu fab - rikanın da pamuklu grupuna iştiraki l& Türkiye pamuklu * sanayiindeki Bankamız pamuklu — fabrikalarının hissesi itibarile * 47, imalât itibarile Yo 68 ,amele miktarı itibarile 96 49 olacaktır. Bugün Türkikiye kâğıt ihtiyaemm 90 50 sini vermekte olan İzmit kâğıt fabrikası 1937 de tevsi edilecek ve fabrikanın yanında ayrıca bir sellüloz fabrikası kurulacaktır. Bu fabrika- nın mMakineleri ihale edilmiş bulunu- yor. İzmit Kâğıt fabrikamız, piyasa: dan aldığı siparişlerile imalât kapa- sitesinin haddindedir. Kimya sanayii de 1937 senesinde başarılacak işler arasındadır. Sümer Bank idaresindeki fabrika- ların umumi konjunktur şartları memnunixeti celbedecek mahiyette « dir. Birinci beş yılm sonunda Devlet endüstrisi milli ekonominin nâzım faktörü ve milli kalkışmanın şuurlu eseri olâarak tamamlanmış bulunacak tar., Bir Talebe Müdürü Tokatladı Giresun, (Hususi muhabirimiz w den) — Şehrimiz orta okul talebe- sinden Harun, iki yıl üst üste sınıf- ta kalmasından muğber olarak, mü- dürün odasına girmiş ve müdürü tokatlamıştır. k Hâdise hakkında tahkikat yapan maarif müdürü evrakı tahkikiyeyi müddeiumumiliğe vermiştir « YENİ NEŞRİYAT 19 Mayıs Sâmsun Halkevinin “19 Mayıs” isimli aylık dergisinin 1i inci sayısı da çıkmıştır. Hukuk Fakültesi Mecmuası İstanbul Üniversitesi Hukuk Fa « kültesi mecmuasının 6 ıncı sSayısı çık. tığı, matbaamıza gönderilen bir nüg- hasından anlaşılmştr . den on binlerce sene sonra gele- cek insanlar «da bizim devrimize ait müstehaseleri gördükleri — za- man böyle mi hayret ederler? Ta- biatte her şey yavaş yavaş ufal- mayva mı mahkümdür?., Bedbin olmakta Mmana yok. Bu bahsi filozoflara bırakâ- lım. Ve biz işimize bakalım: Müzede ufak bir kutu gördüm. Tıpkı cıgara kutusü gibiydi. Fa- kat topraktan yapılmış ve pişiril- mişti — Bu ne? diye sordum. ; — Mektup! dedi. Eti mektubu. Vaktile onlarda postalar varmış, Mektuplarını küçük toprak safiha- larm üzerine yazarlar, böyle — bir toprak kutudan bir zarfa koyar - lar ve gönderirlermiş. Bakın üze- rinde adres te var, N Adrese baktım, okudum desem tabil inanmazsınız, fakat üzerinde birtakım çizgiler, Eti yazıları var- dı. Kim bilir, belki bu bir tüccarın faturasıydı. Belki gürbete giden bir askerin Aannesine gönderdiği bir mektuptu. Belki de bir Eti gü- zeline yazılmış bir âşk mektubuy- du. Zarfı salladım. Binlerce gene ev- vel hapsedilmiş havanm içinde bir şey tıkirdiyordü. Bü mektuptu... Bu ses bana hiçbir şey ifade etme- di. Ne kara gözlü Hti kızma yas zilmiş bir İÇ atısını, ne gurbetin ifadesini, hiçbir şey hicbir şey Söye lemedi. Fakat bu zarf yazısile de- ğil, içinde sallanan mektubun tok sesile gözümün öntüne koca bir medenivetin sahifelerini serivar- du.

Bu sayıdan diğer sayfalar: