gan Haftalık Radyo Pogramı Memleketten Röportajlar 16-1 vw er ez Birinci beş yıllık plânın tatbikatı — Pazar, 18.10.936 20 e '. KAYSERİ 222... Nurullah Esat Sümer, Yapılan Plâkla hafif müzik; 13.25 « 14: Mehtelif Jişleri, Alınan Neticeleri Anlatıyor Birinci beş senelik plân tatbikatı etrafında karilerimi- zi haberdar etmek ve onlara milli endüstrileşme hareke tinin seyrini yakından takip imkânları hazırlamak için, bir muharririmiz Sümer Banka müracaat ederek malü- Müzesinde : Plikla solol i & Kayseri müzesinin etnografya bazıları eserlerden Kayseri: 24 Eylül azır yolumuz (düşmüşken Kâyterinit müzesini de bir dolaşalım. Ben müze gezmesini pek sev. mem ama, bir şehre gidince, mü- #öleri, camileri veya kiliseleri gez- mök âdet olmuştur da onun için bu âdeti bozmak istemem. Bir müzeyi gezmek için saatler ve hattâ bazan günler lâzımdır. Çünkü bilmediğiniz, tanımadığımız birtakım eserlerle karşılaşırsınız. Müzeyi gezdiren adam bir papa. gan gibi, size bu eserlere dâir uzunboylu İzahat tekerler. Eğer mevzuubahs olan esere dair övvel. ce kulak dolgunluğunuz yoksa bu izahat bir kulağımızdan girer, öbür kulağınızdan çıkar. Möâsöli ben vaktile Kolonyada Mmöşhür Döme'i gezmistim. Büraya parayla giriliyordu. Ga- Uba Z mark vetdik ve girdik. *Döme” hakikâten muazzam ve muhteşem bir şey. Yanılmıyorsam dünyada ikinci geliyormuş. Etra- fı dolaştık. Bir tarafta âyin vardı. Bir tarafta da bir papaz yeni evli bir karı kocayı takdis ediyordu. Erkek gayet güzel, yakışıklı bir delikanlıydı, Kadın kırkından faz- la gösteriyordu. Koca bir bur, patlâk gözleri, çilli bir surati var- dı. Merasimden sonra erkek pa- pazın önünde o gelini öptü. Adet- miş, ne denir? İşte meşhur Döme'dan aklımda o bir bu kaldı. Ne zâmân Kölonyanm lâkirdısı ol. BA bu Döme'u hatırlarım ve bu Döme'da o güzelim erkeğin O çilli kadını nasi öptüğüne saşarım. Kim bilir, belki şimdi çocukları bile olmuştur! Kilisenin içini gezdikten #önra papaz bize: — Hazineyi de görmek ister mi- &iniz? dedi. — Hay hay, dedik. İ — Öyleyse verin 2 mark dahat. 7 Hazineyi gezdik. Neler neler görmedik. Fakat aklımda imdi yalnız Şari Ken'in kılicnm mu- rassa kabzasından ve verdiğim £ marktan başka bir şey yok! Dedim ya, müzeyi gezmesini pek sevmem. Fakat bir şehre gelip te müzesini görmeden de yapamam. İşte Kayseri müzesini de bu mak- satla gezelim dedik ve galiba lâ- Kırdıyı da hayli uzattık. ayseri müzesi, meşhur Ye büyük Honat Hatun Cami- #nin yanındaki büyük medresenin içine kurulmuştur. Kapıdan gi- Tince geniş bir avlu vardır. Avla- nun ortasında havuz! Ve dört ta- rafmda medrese odaları... İşte kiy- Mmetli âsar bu medrese odalarma yerleştirilmiştir. Müzedeki memurlardan Bay Ha- fız “eski tabirile Hafız Efendi” önümüze düştü ve bize hayli iza- hat verdi. Bu İzahattan bir kısmı bir kulağımdan girip çıktı. Bir kıs- mi da eli kulağındadır; neredeyse unuturum. Yalnız hatırımda ka - lacak bir şey varsa, o da Honat Hatunun mezarı ve Romalılardan Kalma gözyişı şişelerile Eti eser- Jeridir. Camiin bânisi Honat Hatun ko- tası ve çocuğile beraber bu med- resede gömülüdür. Mezarma dar ve karanlık bir merdivenle çıkılır. Mezarlar sadedir. Üzerinde hiçbir alâyiş, bir kitabe, bir şey yoktur. Mezara dikkatle baktım. Bir ta- yafı oyuktu. İşte © oyuk yüzün- şubesindeki YAZAN: | Mümtaz Faik | Kayseri müzesinde mermer tah- ta ve oyma işleri den mezar da hatırımda kaldı ya. Sordum: — Bu oyük? — Bir yılan girmiş diyorlar. — Haydi canım, bunca ha; sahibi bir kadınm mezarma yılan girerâğ bizim mezarımıza ne gif- mez? Hem yılan küskü müdür ki, koskoca taşi oysun? O da etten, kemikten yapılmıştır! Bu teşi na- sil oyar? — Öyle derler, — Hem oyduğunu kabul etsek bile bu bir boğa yılanı olmalıdır ki, bu kadar kalın bir delik açam, Muhatabim izahat verdi: — Evet, öyle derler ama; gali. bu işin doğrusu şudur: Bazı hir. sızlar vaktile Honat Hatunun mö- zarına birçok mücevher ve kıy » metli taşlar gömüldüğünü duy. muşlar, burayı oyup ellerile içeri- #ini yoklamışlar. Sonra yılan hi- kâyesini uydurmuşlar... — Hah. simdi oldu!. üzöyi geziyoruz. Hakikaten çok kiymetli şeyler var. Bu taraflarda yapılan hafriyalta bu- lunan birçok Eti eserleri görüyo- Tüz. İşte toprak bir tabut. Cese- di bu tabutun içine koyarlar, üze- rine kapağını kaparlar ve öyle gö- merlermiş. Bir tarafta koskoca bir küp gözüme çarptı! — Bu küp te ne küpü? küpü mü? — Hayır. Bazan bu topraktan pişirilmiş tabutları bu küpün içine koyar ve öyle gömerlermiş... Muhatabım bunu söylediği za- man, Kayseride açıkta, merdiven üstünde kefenle gezdirilen çenaze- leri hatırladım. — Bak, dedim. Binlerca sene evvel, insanlar ölülerini nasil gö- merlermiş. Halbuki, şimdi Kâyse- ride, cenazeyi kefenle taşıyorlar, — O zaman öyle âdetmiş. Şim- di. böyle âdeti. Müzeyi dolaşıyoruz. Etilerden kalma birçok düğmeler vâr. Bizi gezdiren zat izahat veriyor: — Bunlar kadın düğmeleri. Taş- lardan oyulmuş, yuvarlanmış ve Üzerine delikler açılmış. Kadınla. rm elbiseleri (Üzerine dikerler- miş, — O zamanın kadınları da şık- Altm şel si eğ Etilerden kalma toprak tabutlar, oymalar, dök- meler ve nihayet top- rak zarflar içer- sinde mektuplar mış desene... — Kadın her devirde süse me- raklıdır. Bakm şu aynaya.. Etiler bizim aynalar icat edilmeden AY- | DA yapmasmı biliyorlarmış. Muhatebim elime yuvarlak, yas” 8i bir taş verdi. Bu taşın üzerin- de koyu mavi bir cilâ vardı rine baktım. Bir şeyler dim. Bizi gezdiren Bay Hafız: — Biraz ışığa tut! dedi. Filbakika aynayı biraz yukarı kaldırınca, binleres sene > evvel, Eti güzellerinin hayallerini içine emen bu aynanm üzerinde kandi- mi adamakıllı tanıdım. Üzeyi geziyoruz: Bir Mumya M var. Biraz harap olmuş. Yüzü filin tanınmıyor. Fakat tabutun © üzerinde bütün kemik- lerile rahat yatıyor: — Mısırdan mı gelme bu?. — Hayır. Burada bulundu. Bu- ir aralar nun da Etilerdön kaldığı tahmin Mabiksazi, Sie dat, ediliyor. gemiyi . al v m rr Saat, 1230: Bilki gezmesini pek sevmem dedim â- | z4ek. masikini; 1250: Havan İm ma ,bazı müzelerin insana umu- mi malümat vermesi itibarile çok mükemmel tesirleri olduğunu da itiraf etmeliyim... Bir tarafta mamut kemikleri gördüm. Bay Hafız izahat veri- yordu: — Bu da bu tarafta bulundu. Çök iri bir hayvandır. İsmine ma- şut derler , — Mamut mu dedin?. — Evet Mahmuttan âklında Kalsın!, Filden çok büyüktür... Bay Hafız (hep Bay Hafız di yorum, Çünkü adamcağızın haki. ki ismini not etmedim ve unut. tum.) benim hiç mamut ismini işitmediğimi zannederek hararetle izahat veriyordu: — Bakım hele şu kemiklöre ne muazzam! Yazık ki bacak kemik. lerini kırmışlar, Ameleler hafriyat yapıyorlarmış. (o Yeri kazmışlar, kazmışlar, bir de karşılarına bu beyaz kemikler çıkmış. Kireç da- mari zannederek kazmayı vur. muşlar ve kırmışlar.. Yazık, Halbuki o ben mâmut ke. miklerini biribirlerine telle bağlan- mış olduğu hâlde Anversteki hay- vanat bahçesinde görmüştüm. Her kemiği sağlamdı. Hayvanat âlim- leti bu kemikleri biribirlerine yer. liyerince bağlamışlar ve koca hay. vanı insanm gözü önünde can. anidırmışlardı. O zaman kuyru. Hundan kafasına kadar olan me. safeyi adımlamıştım. Zannedersem 18 adım kadar vardı. Bu mamut ta dikkatli çikarılsa ve kemikleri biribirlerine bağlan. 8a, her zaman teessüsünü temen- ni ettiğimiz hayvanat bahçesi için Dö büyük kazeye olurdut üzeyl gezdiren Zat, Dundan başka birtakım kemikler daha gösterdi. Bu kemikler d ma- mut devrinde yâğlyan hayvanlara Aitmiş, Bir at bacağı, ve kireçli toprak içinde tabiatin muhafaza ettiği bir at tırnağı gördüm ki, dehşet!.. Muazzam bir şey! Demek © zamanm hayvanları muazzam şeylermiş. Ve nesiller yavaş ya- vaş ufalmıya başlamış. Acaba biz- ; (Haydetlir) uwertür. 2— Vetsel: (Ask Her Seve Gsliptir) 3 — Giinkai (Rus Romansı) ,,1— Pani: (Kenyek Gerbunok) un 3 üncü perdesi 5 — Pe Melodi Romantik). 5 — Lehar: (Frederike) © öperetirden parçalar, ? — Lehar: (Mavi Marurka) operetinden Parçalar. $ — Lanostella: (Tapamvnl Ters). 2230: Ajans haberleri: 23,30: Son. | Pazartesi, 19,10.936 Öle nı — Saat, 1240: Pfikia Türk şe 12.50: Havadis 1306:| 13,25 . 14: Muhtelif i Aksam neşriyatı — Saat, 1530: Cav «a Ati örne musikisi: 1930: Kanferins: Dr, in ve arka. ve balk a rkıları (Cene : yvertir. 2 — Sirswne: (Viyana Ormanınm biasa)- ları) vata, 3 — Spin Parçalar. 4 — Maspknmeki: (Iki Tersnsnl Danapi $ — Padeuk: (Macar havaları ü bük ları üzerine (Alçak Kapı) öperasından 6 — Dvoral: (Sit Deme Nor 1), 22.30: Ajans haberleri: 2): San | Salı, 20.10.936 oz m Pidkin irk mun Hi z 1408: Plikla hafif süz ; * Muhtelif Plik neşriyatı, Akşam meşrivatı — Saat 1830 Çay sh-| 18,30: Çocük makali, | ürk mesi maz | belma ve ârkadeşlerı | tarafından Türe musikisi ve ball gark 21: Plâkla sololar. 21,30: ani” ve 1 — Balfe: (Cinkene Karı) srertei, (Son Damialâr) vals. 3 — Böradin: (Polovetyon) dans. 4 — Artoni: (Melodya). (Monselant) Plâkla hafif müzik; plik neşriyatı, Akşam neşriyatı — Sa; a6, dans musikisi ,25 « 14: Muhtelif . 18,30: Çay sa Bişkin daşları tarafmdan şarkıları; yları te dan Türk musikisi ve hi Plâkla sololar; 21,30: Orkes- teni 1 — Komesk! Çikdelvi , SE Bm ei iss) wvertür iz — Birte: (Karmen) öperasndan parça. ir, : 4 — Rarhmaninafi; N N matte GPretade) ie i arka), (Kornvil Çanları) ope. 71 — L. Greşh: (Cokuetterie). 22,30: Alanı haberleri; 23: e Perşembe, 22.10.9306 13,05; lühtelif | Mi — Sant 1830: Çay sa. ndan: 20: R Türk 5 Miny, Ni 8 — Gick: ÇEşki e > 7 rai mia (Orlof) operetinden rçalar. P“2330: Ajans haberleri; 235 Son Cuma, 23.10.936 Bi zi ür 80: Havadis; 130: Plğkla hafif müzik; 13 ağ “le akil) pik meğriyatı. Akşam nettiya — al, dans musikisi; 1930" se Dr. Hamal Genap taralımda 20: BŞ ar daşları taralından Türk musikisi ve halk şarkıları; 2030: Vedia Rza ve arkadaş” fmdan Türk musikisi ve halk sar. Plâkla molalar; 21.30 Orkestra; (Seytan Kârdeşler) uvertür. © (Kapris) vale. Piâkia Saat, 1830: Gay sa 19,30. Ebe ,İatılmuy olan Ereğii Ben fabrikasıya> ;/ kmda pamuklu fabrikalarımız grupu | Gemlik Sun'i İpek fabrikası 1937 de alk Kalarımizdir. 19.0: Spor masahabi- | 3. 5;/ Türk müsikisiz i mat edinmek istemiştir. şağıdaki izahatı vermiştir; Büyük sanayi plânımız “— Sümer Bank, hükümetin ken. disine verdiği vazifeler itibarile, bu gün memleketin en mühim. envestis- man kaynaklarmdan biri mevkiine gelmiş bulunmaktadır. Hükümetin, birinci program mucibince, devlet endüstrisine yatırmayı derpiş ettiği 45 milyon liradan bugün Bankamız kanalile yapılan ehvestisman mikta- T: 18 milyon liradan aşkındır. Bu paranm mühim bir kısmı dahilde #arledilmiştir. Bu müdahalenin mem leket ekonomisinde uyandırdığı akis. leri, sermaye, iş ve emtia piyasnla- mek kabildir. Bugüne kadar yapılan işler” Programın tatbikine o başlandığı 19834 yılındam bugüne kadar başarı- lah işleri şöyle sıralayabiliriz: Prog- ramın birinci senesinde temelleri atıl miş olan Kayseri Bez, İzmit Kâğıt, Bakırköy Bez fabrikalarmın tevsi Kismi büğün devlet #ndüstrisi köm- plöksiniü mühim cüz'ülamlağı ölârak faaliyette bulunmaktadır. İş Bânka- #ile müştereken kurduğumuz İsparta Gülyağı fabrikası, faaliyetinin ikin- ci #ezohunu bitirmiştir. Yine Ayni se- kilde kurulmuş olup healön bânkamız hissesi Eti Bank devredilen Keği- burlu Kükürt T.A, keti fabrika: yüksek kaliteli Türk kükürdü vermektedir. Programın ikinci yılında tömelleri si, nt İştirek edecektir. inşası, plâna uy gun olarak, devam eden Merinos fabrikası, Nazilli Basma (fabrikasi, İşletmeye açılması mukarrer fabri - Yeni yılın faaliyeti Programin tatbikinin üçüncü yılı başlarndayız. Üçüncü yıl zarfında Bankamız faaliyetinin teksif edildiği işler bilhassa Demir ve Çelik fâbri- kaları olacaktır, Karbük'te kurulma: | 4: takarrür eden fabrikalara ait pro- jeler tetkik ve mukayese edilmekte- dir, Fabrikaların tesisatı henüz iha- le edilmemiştir. İhalenin Kânunuev- vele doğru yapılmış olacağı tahntin edilebilir. Demir ve Çelik fabrikala- rrmizın İmalâtı 150 — 180 bin tonu ktır ki, bugün Türkiyenin sx helik ithalâtı bu miktar etrafında dolaşmaktadır, Malatya kombinası Ayni zamanda başarılacak o işler içinde Ziraat ve İş Bankalârıhın işti- —— çalar. — Macar halk Şarkıları, 22,30: Ajanı haberleri; 23: Son. Cumartesi, 24.10.936 Öğle neşr 12,50; Plâkla hafif müzik; 1825 plâk neşriyatı. Akşam teşriyâti — Saat, 18,30: Çay Sa ati dans musikisi; 19: Ambasadörden len varyete müziği; 20: Ti heyeti; 21: Plikla sololar; 21,30: Orkesi I — Kele - Bela; (ispanyol ope" ertir. ? — Turina: (Mursiya Bahçelerinde), 3 — Rich Vagner: (Lohengrin) opera rındaki hararetli hareketlerde gör. Bankanın Umum Müdürü Nurullah E, Sümer bize a- >. Sümer Bank Umum Müdürü Nurullah Esat SUMER rakile Malatyada kurulacak jakarlı bez kombinası gelmektedir. Bu fab - rikanm da pamuklu grupuna iştiraki 16 Türkiye pamuklu * sanayindeki Bankamız pamuklu (fabrikalarının hissesi itibarile ( 47, imalât itibarile “e 68 ,amele miktarı itibarile $6 49 olacaktır. Bügün Türkikiye kâğıt ihtiyaemın & 50 sini vermekte olan İzmit klğıt fabrikası 1937 de tevsi edilecek ve fabrikanm yanında ayrıca bir sellğloz fabrikası kurulacaktır. Bu fabrika- nın makineleri ihale edilmiş bulunu- yor. İzmit Kâğıt fabrikamız, piyasa. den aldığı siparislerile imalât kapa sitesinin heddindedir. Kimya sanayii de 1937 senesinde başarılacak işler arasındadır. Sümer Bank idaresindeki fabrika. ların umumi konjunktur şartları memnuniyeti celbedecek mahiyette « dir, Birinei beş yılın sonunda Devlet endüstrisi milli ekonominin nâzm faktörü ve milli kalkpşmanm şuurlu eseri olârak tamamlanmış bulunacak tır.,, Bir Talebe Müdürü Tokatladi Giresun, (Hususi mühebirimize den) — Şehrimiz orta okul talebe sinden Harun, iki yıl üst iste sınıf- ta kalmasından muğber olarak, x&ü- dürün odasma girmiş ve müdürü tokatlamıştır. — * Hâdise hakkında tahkikat yapan maarif müdürü evrakı tehkikiyeyi müddelumumiliğe vermiştir » YENİ NEŞRİYAT 19 Mayıs Samsun Halkevinin “19 Mayıs” isimli aylık dergisinin 1i inci sayısı da çıkmıştır. Hukuk Fakültesi Mecmuası İstanbul Üniversitesi Hukuk Fa » sından parçalar. ; (Mol, i : > Reseh; (0m ea Poem senfoni, ot $ — Lehar: (Klo - Kio) operetinden par. den on binlerce sene sonra gele- cek insanlar «da bizim devrimize sit müstehâseleri gördükleri | za- man böyle mi hayret öderler? Ta- biatte her #öy yavaş yavaş ufal- maya mı mahkümdür?., edbin olmakta mana yok. Bu bahsi filozoflara biraka- lim. Ve biz işimize bakalım: Müzede ufak bir kutu gördüm. 'Tıpkı cıgara kutusu gibiydi. Fa- kat topraktan yapılmış ve pişiril. mişti. 4 — Cöunod: (Filemon ve Rosis) süvit $ — Kalman: (Viyana Şarkıları). : Ajans haberleri; 24: Son. — Bu ne? diye sordum. o * — Mektup! dedi. Eti mektubu. Vaktile onlarda postalar Varmış. Mektuplarını küçük toprak safiha- larm Üzerine yazarlar, böyle bir toprak kutudan bir zarfa koyar - Jar ve gönderirlermiş. Bakın üse- rinde adres te var, i Adrese baktım, okudüm desem tabi! inanmazsimiz, fakat üzerinde birtakım çizgiler, Bti yazıları var- dı. Kim bilir, belki bu bir tüücearm faturasıydı. Belki gurbete giden bir askerin annesine gönderdiği kültesi mecmuasınm 6 met sayisi çık. tığı, matbaamıza gönderilen bir nüg- hasından anlaşılmştır bir mektuptu. Belki de bir Eti gü. zeline yazılmış bir &$k mektubuys du. Zarfı salladım. Binlerce sene ev- vel hâpsedilmiş havanın içinde bip şöy tıkırdıyordü. Bu mâktuptu... Bu ses bant hİĞbİr şey ifade etme- di. Ne kara gözlü Bi kızma va zılmış bir İç Acisin, ne gurbetin ifadesini, hiçbir şey hiçbir şey söye lemedi. Fakat bu zarf yazısile de- gil, içinde sallanan mektubun tok seslie gözümün önüne koca bir medehivetin sahifelerini sarivor- du.