No. 57 İZLANDAYA TAN pe -TURK.AKINI — Yazan : Kadircan Bajı — “ Üç dört adam boyundaki yükseklikten atlamak güç değil.. Fakat, çemberi yarıp geçmek kolay m Hasan dört taraftan sıkı bir çem- ber içine almdığını görmüştü. Demek ki ele verilmişti. En yakın hatıralarmı söyle biraz yoklaymea bütün şüpheler yalnız bir kişinin Üzerinde toplanıyordu. O da Anskar'dı. Zaten ondan başka Hasanı sne) yan yoktu ki... Canı çok sıkılıyordu. Artık sarı kıza kavuşacağı hak - kmda beslediği en son ümitlere'de yeda etmeli mi? Buna bir türlü razı olamıyordu. Odasma koştu. Orada dikkatle; sakladığı palaamı aldı ve Yine ha-| nm ön tarafıma bakan, diğerlerinden daha büyük ve geniş olan pencereye gitti. "Sağ elinde yalın bir pala ve 8ol elinde bir tabanca ile onu görün- ce gerek halk ve gerek askerler bi- raz daha gerilediler. Tüfeklerin namluları ona çevrilip ateş etmek için hazırdı. Hasan bir bakışta hükmünü ver. di; — Uç dört adam boyundaki bu yükseklikten atlamak güç bir İş değil. Fakat etrafımı saran bu Sıkı çemberi yarıp geçmek hiç te kolay görünmüyor. Bir anda üzerime bo- şaltılacak olan kurşunlardan hepsi de boşa gitmez ya... Yüzlerce adam çeşit çeşit silâhlarla üstüme gullan- dığı zaman onlarla yiğitçe döğüşe - rek ölmekten başka ne yapılabilir? Ben de bunu yaparım. Sarı kız gözlerinin önüne geldi. Üstelik Anskarm da sağ olduğunu, Vestman adasma gittiğini düşlindü. | Genç kızın Anskarm kolları erssm- da çırpmdığını görür gibi oldu. Diş- Yerini sektr. Yumruklarmi sikti O na “çevrilip te atöyBüeeete “gibi “dir ran tüfek namlularmdan sakmmak için yana çekildi. Etraftan höcüm yoktu. Kendisi mi hücum etmeliydi? — Heey... Hasan!.. Türk korsanı. Şişman, uzun bıyıklı, sarışm bir adam kalın bir sesle ingilizce olarak böyle bağırınca Hasan başmı uzata- rak dışarıya baktı. | Kendi kendine: — Anlaşılan benimle konuşmak istiyorlar, Dedi, Hasan dışarıya bakmea şişman adam yeniden söze başladı: — Danimarka ve İzlardanm bü-| Kahire ile Bağdat ara- sında tayyare seferleri yük kralı Dördüncü Kristiyan adına olarak İzlandada valilik yapan sa - yn Holger Rozenkrans size şunla- rı bildirmemi emir buyurdular. Dik- katle dinliyerek açıkça cevap ver menizi istiyorlar, Dinlemek için ha-| sır mismız? Hasan uzun ve şatafatlı sözlerin hepsini anlamamakla beraber bu Adamın ne âcmek istediğini anla- muştir. Konuşmaktan niçin çekinecekti? "Acaba böylelikle bir kurtuluş yo- Yu bulunamaz mıydı? Yiğitçe döğüşerek ölmek için ver diği hüküm büsbütün unutulmak tzereydi. O zamana kadar nice korkulu hallerden kurtulmuş, sağ Kalmıştı. Bundan sonra da sağ kalarak Sarı kizi ele geğirmeyi ümit etmek her helde büsbütün boş olamazdı. Şişman ve uzun bıyıklı adama ©€- vap verdi — Şu tüfeklerin namlularını aşa” ğı indirin de konuşalım. Bu sözler Danimarka diline çev-| rilerek vali Holgöre söylendi. Holger birkaç saniye düşündü. Sonra Hasanm istediğini yaptırdı. Hasan meydana çıktı. Ortalıkta tes yolttu. İki gözle yüzlerce göz biribirlerine merakla bakıyorlardı. Şişman adam vali ile konuştuktan #onra yeniden söze başladı: —-'Ben, saym tüccar Lauritz Bag- ge'nin gemisinin kaptanı ve Ko- penhaklı Yan Gutlavzen.. (Sizinle vali arasında tercümanlık yaptığım İçin büyük bir sevinç ve gurur du- , Yüyorum. Aramızda hlehir -—laşa -| / Hasan sabırsızlanıyordu. Kaptanın sözünü kesti: — Anladık be adam... Ne istiyor- sun? Vali benden ne istiyor. Onu söylesene... Kaptan yutkundu: — Peki... Oyle olsun. Vali, diyor ki: Hanın her tarafı sarılmıştır. ve kaçmasına imkân yoktur. Silâhlarını bize versin ve teslim olsun. — Silâhlarımı vermek mi? Tes - lim olmamı istiyorsunuz, öyle mi? — Evet... Hasan kaşlarını çattı ve sert bir sesle: — Sen valiye söyle. Ben, Türküm. Türkler canlarını verirler ama &i - lâhlarını vermezler. Eğer her halde almak istiyorsa gelsin de alsın! Dedi, Vali kızdı. Hasan geriye çekilerek aldı. Valinin, hemen; >> Hücum... Diye bağıracağını sanmıştı ve o- na göre davranacaktı. Fakat böyle olmadı. Vali Holger yanındakilerden biri- sine bir şeyler söyledi. O da balkın arasından geçerek sokaklardan biri- ne saptı. , Tercümanlar tekrar Hasana dön- dü: — Sizin bize karşı koymıya çar Tışmanız faydasızdır. Bu kadar ki- şiye tek başmıza gip #elemesir Teslim olmanız daha doğrudur. vaziyet — Siz dedli misiniz ,budala mis nız? Teslim olursam beni baş üstün- de tutacak değilsiniz ya. Yine öldür- mek istiyeceksiniz. Bile bie ölmek- tense kendimi pahalıya satarım. Bu kadarcık şeyi de bilmiyor musu - nuz? Vali Holger her defasında sağ ve solunda duran zabitlere, daha geri- deki hâkime danıştıktan sonra söz! söylüyordu. Yine onlarla görüşüyor! ve bu görüşme uzayıp gidiyordu. Hasan kendi kendine- — Şu iş bir an önce bitsede ne) olacaksa olsa!.. Çok gevezelik ediyor lar .Yoksa ben mi kapıdan fırlıyarak Üstlerine saldırsam.. Deği. Bu sırada karşıki sokağın ağzm- da halk yarıldı ve bir adam sırtında büyük bir çal demeti olduğu halde göründü. Onun arkasından bir daha, bir daha geldi. Vali onları görünce 'yanındaki za- bitlerden birisine bir şeyler söyledi. Zabit, atmm karnına topuklarile dokunarak askerlerin önüne (geçti, Çalıyı getirenlerden en önde olana hanm sol tarafını göstererek bir şey söyledi. Çalıyı getiren adam o tarafa git- ti. Diğerleri de arkasmdan yürüdü. ler. Hepsi de gözleri büyüyerek Ha- sanâ bakıyorlar, korkularından çalı demetlerini kendilerine siper olacak şekilde tutuyorlardı . (Arkası var) Filistindeki Arap mücahitlerine yardım için para toplanıyor Bağdat hava imanına gelen Bağdat, (Husust) — Mısır Mili Bankasmın kurduğu bir hava şirke. ti Bağdatla Kahire arasmda seferle- re başlamış ve ilk hava seferini şir- ketin Muvaffaka isimli tayyaresi Kahireden buraya yapmıştır. Arap mücahitlere yardım Bağdat, (Hususi) — Filistindeki Arap mileahitlere yardım olmak üze re burada hararetle İane toplanıyor. Gazeteler de ianeyi teşvik yollu ma- kaleler vavrörlar, Ayni maksatla Su riye, Mısır ve diğer Arap memleket- tayyare ve karşılıyanlar... lerinde de para toplanmakta, herkes asgari bir günlük nafakasmı iane 0 larak vermeye davet edilmektedir. Azledilen müşavir Beyrut, (Hususi) — Burada Zirs- at Nezaretinde müşavir olarak vazi- fe gören bir Fransiz son günlerde âz ledilmiştir. Fransız mllşavir buna hiddetlenerek dairesindeki bütün res mi evrakı, proje ve plânları binanm taraçasına çıkarmış, Üzerine gaz! dökerek yakmış, sonra da vapura st| lıyarak Fransaya kaçmıştır. Yeni cürmü meşhut kanu- nu nasıl tatbik edilecek? Yeni talimatnameyi aynen neşrediyoruz —ı— Madde: 4 — Kanun, Adliye teşki - Jâtı olan yerlerdeki belediye sınırları içinde işlenmiş olan suçlar hakkında tatbik edilir Belediye smırları hari - cinde kalan nahiye ve köyler kanu - İnun da tatbik sahası haricindedir. Adliye teşkilâtından maksat asliye teşkilâtıdır. Yani kanun asliye teşki- lâtı mevcut olmayıp yalnız sulh mah. kemesi bulunan yerlerde tatbik edil- miyecektir. Esasen C. Müddelumu « misinin sulh < İşlerini de mahkemeye iddianamesiyle sevketmesi esası ka - bul edilmiş olmasına göre tatbikma maddi imkân da yoktur » Madde 5 — Kanun, panayırlarda işlenmiş suçlar hakkında tatbik edi- lir. Panayırlar belediye sınırlarının baricinde de olsa buralarda işlenen suçlar bu kanun htikümlerine tâbi- dir, Cümhuriyet Müddeiumumileri ka- za daireleri içinde kurulan pazürlar* dan panayır mahiyetini haiz olanla» rınin bir listesini en büyük mülkiye âmirinden isterler. Madde 6 — Kanun, ağir ceza mah- kemeleri vazifesi 'dışmdaki cürüm- ler hakkında tatbik edilir. Kanunun şümulü haricinde kalan ağır cezalı cürümler C. M. U. K. nun #21 inci maddesinde gösterildiği üzere ölüm, ağır hapis ve beş seneden fazla ha- pis cezalarmı müstelzim olanlarıdır. Madde 7 — Kanun, T, C: K. nun 529, 534, 539, 545ı 54S, 551, 565, 567, 568, 571, 572, 573, 574, 5T5 ve 576 ıncı mâddelerile 534, 540 ve 547 in- ci maddelerinin ikinci fıkralarında yazılı kabahatler hakkında tatbik edilir. Bunların haricinde kabahat - ler hakkında tatbik edilmez. Madde B — Siyasi mahiyeti haiz olan suçlar hakkında bu kanun tat bik edilmez. Madde 9 — Hususi muhakeme u- sullerine ve takibi izin veya karar istihsaline bağlı olan Suçlar kanu- nun şümulü dışındadır. Kaçakçılık | hakeme usulüne bağlı olan suçlarla İ Cümhurreisine, hükümetin şahsı manevisine, Türklüğe vaki hakeret- lerde olduğu gibi takibat icrası Ad- iye Vekilliği ile Büyük Millet Mec- lis) Relsliğinden ve teşril masuniyet mevzuubahs olan hallerde (olduğu gibi Büyük Millet Meclisinden izin istihsaline bağlı olan suçlar hakkım- da bu kanun hükümleri tatbik edil- mez. Zabıtanın vazifeleri Madde 10 — Zabıta suç failini nun 127 inci maddesi mucibince za- bıta ancak tevkif o müzekkeresinin kesilmesini müstelzim ve ayni za- mandâ gecikmesinden omazarrat umulan hususlarda maznunu yaka- lıyabildiği halle bu kanuna göre suçluyu yakalamak hususunda mut-| lak olarak bu salâhiyeti haizdir. Madde 11 — Zabıta hırsızın üze- rinde elde edilen çalınmış eşya ile suçun İşlenmesinde kullanılmış olan anahtar, bıçak gibi suçun maddi sü- but delillerini teşkil eden bütün eş- yaya el koyar. Madde 12 — Zabıta vak'a mahal-| linde failin yakalanmasını ve mad- di sübut delillerinin elde edilmesini müteakip bir zabrt varakası tanzim eder, Madde 13 — Zabrta zabıt varaka- sında: 1 — Suçun maddi sübut delille- rinin neden baret olduğunu, 2 — Vak'a mahallinde suçun İş lendiğine dair görülen (izlerin ma- hiyetini, 3 — Suçtan zarar gören şahısla şahitlerin ve suçlunun hüviyeti ve adreslerini, Kaydetmekle iktifa eder, Madde 14 — Zabıta zabıt vâraka- Ismı kendisi imza etmekle beraber şahitlerle suçluya ve suçtan zarar gören şahısa da imza ettirir. TArkası var) ve matbuat suçları gibi hususi mu- | derhal yakalıyacaktır. C. M.U. K.| #MARI ANTUVANET. Yazan; Stephan ZWEİG bir rubatsızlık hissi duyuyordu. Yal nız coğkün hislerie hareket eden bu adam hoşuna gidecek “yerde “onu korkutuyordu. Kalbinde en büyük arzu bu müt'hiş cür'etkârdan kur- tulmak işi biter bitmez teşekkür e- derek alâkayı kesmek idi. Mademki para mukabilinde onu satın almış- lardı hizmet gördürecekti. Mademki zeki ve cür'etli idi nasihatlerini tu- tarak faydn bulacaklardı. Meclis iç « tima ederken, reyler toplanırken her halde Kral lehinde çalışmasmdan İ- yi neticeler çıkabilirdi. Ahlâki bozuk ve para için her şe- yi feda eden bu adam kendisi gibi insanları kullanarak iş görebilirdi. Mari Aptuanet bunu faydalı bir un - sur addetmekle beraber ona hiç em- niyet etmezdi. İlk dakikadanberi de- hasma kiymet vermemiş ve sujah- lâkına hep yüksekten bakmıştı, Fakat bir müddet geçtikten sonra Mirabeau tahmin ettiği gibi İş yapa- mıyordu. Yazdığı mektuplar kâğıt sepetini âuldurmaktan başka bir iş görmediğini de fark ediyordu. Buna rağmen yine sarayla olan mlinase- betini devam ettiriyordu. Yazıları. nın artık fayda vermediğini görünce son bir gayret gösterdi. Gerek siyasi vaziyetlerde kadınlarla olan münasebetlerinde ken di büyük ve hakiki kuvvetinin yazı- da değil konuşmakta olduğunu bilir. di. Mirabeau konuşurken sdela man yetizma kuvveti neşreder ve herke - si kendisine celbederdi. Bunun için arada olan De La Marek'a miltems- diyen ricalarda bulunuyor. Ve Krn- İliçe ile görüşmesini temin etmesi İ- çin yalvarıyordu. Emin $ la bir saat konuşursa onu da diğer kadinlar gibi ikna edecek bütün t6- reddütlerini geçirecek ve kendisine hayran bırakacaktı. Bir saat, yalnız İbir saat mülüket istiyordu! Ona bir kere tesadüf edenler, onunla konu - şanlar bir daha ondan kurtulamaz - lardı . Mari Antuanet uzun müddet da- yandı, Fakat nihayet onu kabui et- miye razı oldu. (2) Temmuzda Saint Cloru Şatosu'nda görüşeceklerdi: Bu mülâkat pek tabii olarak gayet gizli tutulacaktı. Hayatın garip bir cilve- si olarak (Rohaw)n o kadar isteyip te muvaffak olamadığı şeye (Mira- beau) nail oldu. Bahçenin tenha ve kuytu bir köşesinde görüşmek üze - re sözleştiler, Bir pazar sabahı saat sekizde bu- luşacaklardı. O saatte henüz sarayda herkes uykuda nöbetçi askerler de bu kadar erken misafir gelebileceği- ni tahmin etmediklerinden bir şeyin farkma varmiyacaklardı. Mirabenu çok müteheyyiç idi. Ge- ceyi kızkardeşinin evinde sabahu ka İdar uykusuz olarak geçirmişti. Ara- bacı kılığına giren yiğeni onu sara- ya kadar götürmüştü. Paltosunun yakasını kaldırmış şapkasını gözle- rinin üzerine kadar eğmiş olarak a- çık bırakılan bir bahçe kapısmdan içeri usulca girmişti. Biraz sonra a- Baçların arasından Kraliçe göründü. | Mirabeau hürmetkâr bir tavla ö ne doğru eğildi. Başını kaldırınca Kraliçe dehşetle ona baktı ve titredi, Saçları karmakarışık yüzü çiçek bozuğu hırsı ile parlıyan gözleri o- lan bu korkunç baş ona korku ver. mişti. Mirabeau, derhal bunu fark etti. Çünkü ondan korkan ilk kadm Mari Antuanet “olmamıştı. Hepsi o- nn ilk görünce titremiş ve geri kağ- mışlardı. Fakat bu korkunç çirkin- liği ilk ilk hamlede kadınları kor- kutmakla beraber sonradan onları cezbederdi. Bu his bazan korku deh- işet ile başlar. Hayret, beğenmek ve sonra da çılgınca sevmek haline ge- lirdi. Kraliçe ile Mirabeau'nun bu mü- Wikatı tamamile gizli kalmıştır. Bu- nun hakkında ne söylenmiş ise hep- si yarı uydurmadır. Çünkü yanla - gerek ki onun- İsöz çıkmamıştır. ROMEODL Çeviren: Rozsan A. B, YALMAN Mari Antuanet bu vaziyete uzun müddet dayanmağa çalıştı Bu adamın cür'eti karşısında hep Jrında hiç kimse bulunmamış ve on- lar da kimseye bir şey anlatmamış- ir.“ Yalnız malâm “olan bir nokta vardır. Tahmin edildiği gibi Mira- beaü kraliçeyi değil, fakat kraliçe Mirabeau'yu' mat etmiştir. irsi asaleti, vakarı ve kraliçeli- Biri verdiği gurur ile Mari Antua- net'ilk nazarda olduğundan (daha zeki ve daha kuvvetli göründü. Bu mağrur ve kuvvetli hali Mirabeau- Bun üzerinde büyük bir tesir bırak- mıştı. Saraydan ayrılırken yeğeni- nin koluna girerek kendisine has 0- lan ateşli tisanile şöyle söyledi: — Çok büyük, çok. asli ve çok bedbaht olan bu kadını kurtaraca- ğim. Bir saatlik O mülâkal bu kararsız ve muğlik adamı (değiştirmişti. (Verdiğim sözleri tutacağım. Olü « rüm de geri dönmem) diyerek coş- kun bir hale gelmişti. Eraliçe bu mülâkat hakkında hiç- bir kimseye ne bir söz söylemiş, ne de bir satır yazı yazmıştır. Dudak- larından, bir kelimelik bir teşekkür bir Mirabeau'yu bir daha görmek istememiş ve bir sa- Bu mülâkat esnasında ona hiçbir vaitte bulun - mamış, yalnız onu dinlemiştir. Düt. fen kendisi için çalışmasına razı veya memnuniyetini gösteren tır bile yazmamıştır. j olduğunu söylemiştir. Mirabeau ise iki şey İçin söz vermiştir. (Arkas var) BORSA 25 EYLÜL CUMA iParalar 20 Dinar Fransız ir. Tiret İsviçre ir, Florin Avusturya şilin Mark Zoti Pengo Leva Yen Tsveç kuronu Ait Banknot Çekler Londra üzerine Paris üzerine Nevyork Liret Brüksel Cenevre Sofia Florin Avusturya Çekoslovakya Mark Mwveç kuronu Ispanya pazeta Esham Iş Bankası bü . N », »,, Hamiline Asadolü 75 60 m. e 100 Şirketi Hayriye Tramvay Bomont Nektar Terkos Aslan Çimento Merkez Bankası Ormanlı aBnkası Şark Merkez Eczanesi Mısır tahvilleri 243 637,50 1204.— 0,7955 10.09.60 470,— 74392 842330 1,17,39 107,15 30315 10TAS 12. 1886 | 103 1 101,50 ıı 1 * İstikrazlar Türk Borcu I » u nm Hi Ergani A. B. C. Istikraz! Dahili Sivas — rzurum I Tahvilât Rabtm Anadolu 1 ve “ karo Kesik - Mümessil