“ BEE16 mez Ee AFT. . a SÜTÜRUEUT TENİ 1? BETKALA A EL? RR, ULU A — SANAR ünü SESE Küreklere asıldı ve burunu döner bir gemi gördü. Bu, elli alt- Miş ayak uzunluğunda küçük ve es- ki bir tekneydi. Hasan onları tanıdı: Ingiliz korsanlarıydı. Çürük, Sâtık teknelerle Ingilterâ ve İrlanda arınğa bir iş göremiyorlardı, Sünkli orada Ingiliz harp gemileri ol tuğu gibi tüccar gemileri de hem bü- Yik, hem de toplarla silâhlandırı! - Müşir. Halbuki buralarda kendilerile bey ölçüşecek kimse urmmuyorlardı. mal geriye doğru küreklere asıl Geldiği yere dönecek ve gizlenecek Durup dururken başma dert al , bunlarin uğraşmak istemiyor. hi, Adaya niçin geldiğini unutma - Mak gerekti. Fakat yazık ki geç kalmıştı. Çün- Mi korsan gemisindekilerden biri Ha tanım kayığmı göstererek birşeyler çe diğerleri de oraya bakmış- Gemiden birkaç kişi hemen bir san İnmişler, onu kovalamaya çıkmış arr, Dertli Hasan fki üç kişinin çektiği Mireklerle giden bir sandaln örün » Pa sarkan dalları altıns sokulduktan Wrra karaya fırladı. v Korsanlar hemen burunu dönmüş- Hasanm karaya çıktığını görünce talardan ikisi sandalda kalarak üçü de karaya çıktılar ve kovalamıya adilar . © Dertli Hasan kırk elli arşımlık ba- Yırı aşınca orada küçük bir harple ıştr. Dokuz on tane korsan o - kadar Izlandalınm hücumlarıma Fakat Izlandalıların de yalnız baltalar, kürekler ve vardı. Çoğu da yalnız bi - Yer sopa bulabiimişlerdi. Bazıları ise Yerden taş alarak atıyorlardı. Çok malarma rağmen korsanlara soku , onların sürükleyip götür Ölkleri kadın, kız, çocuk ve gençleri Daha geride bir. kaç yerli ise yaralı olarak kanlar &- inde yere yuvarlanmış olan bir ada- Mt kaldırmak için uğraşıyorlard. Korsanlar Dertli Hasanm şüphe - ve elbette onu tut w esir etmek, edemezlerse, öldür- # t, MU Sönderdi? air kendi kendilerine soruyorlar liz korsanmın or atıldı ve önüne ilk gelenle kar Mlaştığı zaman onun da kılıemı çek- İni gördü, Dertli Hasan çevik davran- vurularak yuvarlandı. Harran, esirlerini bırakmışlar, Hasana çullanmışlardı. Tepe- “a inenler de yetişmek üzereydi. aşPakat Dertli Hasanım kilrct hava- Ray orkune halkalar çiziyor, her sav ya bir düşman K. min: No, 42 Dertli Hasan çevik davranmış, İüzere sıyrılan kılıcı tuta | — rna: Dioy bir ses çıkararak birkaç adım | öteye fırladığı, yahut bir korsanm a» İc bir çığlık atarak yüz üstü yuvar- landğı görülüyordu. İçlerinden biri diğerlerine “haber verdi; — Bu bir Türktür, Korsanlârın safları aralandı. Izlandalflar cesarete gelmişlerdi. Korsanların bıraktıkları esirler kaçmağa başlamışlardı, Korsanlar şimdiden iki ölü ve dört yaralı vermişlerdi. Izlandalılar da bal ta, kazma ve sopalarla saldırmea kaçmaktan başka çare göremediler. Panik başladı. Bellerine, hattâ boğazlarma kadar gömülerek, denizin ondan sonrasını da yüzerek gemilerine kaçtılar. Dertli Hasan etrafıma bakındı. endüstrime İZLANDAYA 4 "TUR. Ku x a AKINI — Yüzün : Kadircan Kajı — kendisine vurulmak|! Bir fabrikâ tesisi n eli bir vuruşta kesip atmıştı Ialandada büyük gayzerin menbar Korsanlardan kurtulmuştu ama, Iz landalılar tarafından sarılmıştı. Fakat çoğu kısa boylu, çıkık ya » naklı, badem gözlü ve solgun olan bu insanların yüzlerinde düşmanlık bul- muyordu. Hattâ Dertli Hasana karşı biraz korkuyla karışık derin bir sev- gi gösteriyorlardı. Dertli Hasan kanl palasmı hâlâ elinde tutuyordu . Sandalm bulunduğu tarafa doğru yürüdü. Izlandalılardan iki ihtiyar adam onun önüne geçtiler ve tatlı bir yüz- le bir şeyler söylediler. Ayni zaman- da ellerile işaretler yaptılar . — Bizimle gel! Diyorlerdı. Korsanlar denize açılıyorlardı, Arkası var) Kütahya mühim bir rkezioluyor Şehir civarında yeniden zengin maden damarları bulundu Kütahya (Hususi muhabirimiz bil diriyor) — Ağır demir endüstrisinin burada kurulacağı yolundaki haber» ler, halk arasında büyük sevinç uyan dırmıştır. Emette, Demirlide, Değirmisaz, Ça yır ve Çaldibinde kalm ve imtidatlı Kütleler halinde demir bulunmuştur, Akulukta, İnde, Murat dağmda ve 'Ta ve yakınlarındaki demir damarları, demir endüstrisinin inkişafı yolunda bir fikir vermeye kâfidir. Kütahyanm Altmtaş mahiyesi, Ka- raağaç, Abye, Egdemir civarmda 100 murabba kilometrelik bir sahada dünyanın en zengin mangınezlerine tesadüf edilmiştir. Bu -mauganezi bundan 8 sene önce Amerikalı meş- hur madenci doktor Kepler görmüş ve çok beğenerek imtiyaz teklifinde bulunmuştur. Simav dağlarmda, Akolukta, Kör- pe ve Dandin, Yaylacık, Yeniköy, 'Endereli, Tavşanlı, Eğrigöz mevkile- rinde bir kısmı hâlen işletilen yüzde 60 nisbetinde krom vardır. Son tet - kikler sırasında -Munuzada bulunan kzozı cevheri de çok zengindir. Kütahyanın umu mi mansarası Büyük bir merkez Kütahya, kısa bir zaman sonra, demirden başlıyarak birçok büyük endüstrinin de merkezi olacaktır. En modern bir müessesemiz olan maden arama enstitümüzün metotlu çalış « maları gösteriyor ki, Kütahya, ma « denlerin tenevvül Ve zenginliği ile #on günler içinde hussuj bir kıymet ve ehemmiyet kazanan maden havza sı olmuştur. Simavda dağ ardımda şimdi işletil mekte olan krom madeni, Eğrigöz, Munuza civarında dâ mevcuttur. Kaynarcada bol bakıra tesadüf &« dilmiştir. Gediz ve Baltalı civarında civa vardır. Bunlardan başka, vilâyet dahilinde muhtelif yerlerde dağınık bir halde amyant, âptimuvan, zimpa ra, alçı, grafit, şap, kaolin, simli kür- şun ve arsenik görllimüştür. 'Bu maden cinsleri arasma çini ima linde, çini sırçalarında kullanılan top rak ve maden maddelerle asfalt işle- rinde istimal edilen diğer madeni me N Bir senede 900bin kilo çay içiyoruz Ziraat vekâleti Rize- de çay ekimi için tetkikat (o yaptırıyor. muhtemel Ankara, 9 (Hususi muhabirimiz ya zıyor) — Ziraat Vekâleti, memleket- te çay ziraatini inkişaf ettirmeye ka rar vermiştir. Ziraat umum müdürü Abidin, bir aydanberi devam eden se- yahatinde bu büyük meselenin tetki- kine geniş yer ayırmıştır. Anadolu- nun şimal mıntakası, bilhassa Rize ve havalisi çay, yetiştirilmesi için pek müsait şartları haizdir. İklim bu havalide Akdeniz iklim mmntakasınm | en karakteristik vasıflarını taşıdığı - için burada yetiştirilecek olan çalık» lar, nefaset itibarile dünyanm en gü- zel çay örneklerini verecek ve yapı- lan hesaplara göre Türkiyenin bütün çay ihtiyacımı giderecektir. Ne kadar çay içiyoruz Ziraat Vekâletinin tuttuğu istatis- tiklere bakılınsa senelik çay İstihlâ- kine, azçok farklarla, 700 - 900 bin kilo arasında değişmektedir, Buna mukabil memleketimizde çıkan para her sene 2 - 3 milyon liradan aşağı düşmemiştir. Vekâlet, çayı memleketimizde is - tihsal ederek-3 milyon Türk lirasinm dahilde kalmasını temin edici tedbir- leri almak Gzeredir. Türkiyeye çay gönderen memleket lerin başmda Hindistan gelmektedir. Her yıl ithaf" ettiğimiz çaym en az yarısı Hindistan malıdır. 934 senesin de Türkiyeye çay gönderen memle » ketlerle Itha lettiğimiz mikdarm ra- kamları şunlardır: 934 senesinde Tür kiye, Hindistandan 318,719, Holanda dün 158,308, İngiltereden 83,488, Çin den 11904, Almanyadan 9053, Fran- sadan 1800 kilo çay ithal etmiştir.! Bu saydığımız memileketler kendi topraklarmda istihsal ettikleri mah- sulü göndermektedirler, Bir de, bun- larm yanında, topraktan cay yetiştir meğe müsut olmayan, fakat Haska| mömleketlerden aldıkları çayı kârla bize satan Suriye gibi “ufak memle- ketler vardır ki bütün bunların itha- lât yekünu 934 senesinde 750 bin ki- loya yaklaşmaktadır. Rizedeki çay ekimi faaliyeti Rize, ikliminin çay ziraatine elve- rişi itibarile memlekette senelik is- tihlâk mikdarını karşılayacak kadar | çay verebilecektir. Kaldıld burada alınrcak çay renk ve koku itibarile| dünyada şöhret tutmuş olan Hindis- ! tan çayından üstün kıymsttedir. Ancak bu iş hususi tekniğe ve üze- rinde senelerle uğraşmağa mühtaç bir meseledir. Birkaç yıl evvel, ayni düştince ve mltehassısların gösterdi fi lüzum üzerine Rize vilâyeti dahi- linde bir çaylık ihdas edilmiştir. Bu küçük devlet teşebbtisi yavsş yavaş civar köylerde ferdi teşebbüs lere önayak olmuş ve bugünkü o mm takarım birçok zenginleri, çay rira- etinin ilerisindeki parlaklığı ve bu - nun bir hayli para getirdiğini göre - rek, bu işe dört elle sarılmışlardır. Fakat alman verim bugün için he- nüs pek zayıftır. Çünkü; çay yetiş- tirmek ve bilhassa onun harmanı yapmak hussul bir melekeye ihtiyaç göstermektedir. Tatbik edilen usul - ler pek iptidal olduğu için çayın bi- zatihi haiz oldduğu nofaseti tebarüz ettirmekten uzaktır. Çay yetiştirmenin paralı bir iş ol- duğunu gören birçok müteşebbisler, Ziraat vekâletine müracaat ederek Rizede fabrika kurmak için imtiyaz istemişlerdir. Fakat, vekâlet henüz tecrübe ve tetkiklerini bitirmiş olma dığı için bu teşebbüslere bir cevap vermiş değildir. Umum müdürün tetkik seyahati so No, 41 6 7 Yazan: Stephan ZWEİG “ Pariste isyan var.. Silâhlar pat- lıyor, Bastil Necker'in azli baruta ateş vermek Bibi tesir etti. Artık herkes isyan et- ti. Uç renkli mai, beyaz, kırmızı kor- delalar takıldı, halk silâhlandı. Yir - mi bin kişi Bastille hapishanesine doğru yürüdü . Oranın muhafızı yakalanıyor, başı kesilerek ortada gezdiriliyor. Tbtilâ- lin ilk günü Bastille'in zaptı ile baş- iyor, Artık mukavemet edilmez bir hâle gelen halkın isyan ve tehevvi- rünün önüne birşey geçmiyor. Versay silküt ve korku içinde... Bütün Paris şehri donanma yapıyor. Kral vaziye- tin vehametini anlayacak halde de -| gil, ertesi günü yapacağı avın prog-| ramile meşgul... Millet meclisi saraya adam adam üzerine yolluyor: “Pariste isyan var, silâhlar patlıyor, Bastille zaptedildi.,, diyor, Kral bütün bunları dinliyor, fakat bir karar veremiyor. "Millet Meclisi bu işi halledemiyorsa ne işe yarayor? Uğraşsın, çalışsm ve beni rahatsiz etmesin!” diyor. Her zaman ki gibi Kral saat onda yatıyor ve dün yanın titrediği ve kırıldığı bu tarihi gecede mükemmelen uyuyor. Hiç kimse kralı uyandırmağa cesaret edemiyor , Fakat Paristen dört nala atla Çeviren: Reozsan 4. E. YALMAN zaptedildi. ,, bütün çocukluğu saray muhiti içinde geçmişti. Sonradan da bizzat Krali » çe olunca dünyada bundan başka bir nüfuz olabileceğine ihtimal verme - mişti, Halkın hak istmesini tama - mile haksız birşey telâkki ediyordu. Bütün hakları kendinde buluyordu. Kendi mevktini yüksek ve mukaddes, halkım mevkiini dalma daha aşağı görüyordu. Ne o halka doğru inmeli ve nede halk ona kadar yükselmeye çalışma- Tıydı. Nazariyesi böyle idi. Bastille zapti dakikasından darağacma git - tiği dakikaya kadar kendisini hak « 4 görmüş, bu ihtilâl hareketlerini çirkin bulmuşve hiçbir ozaman tas- vip etmemiştir. Fakat bu sarsilmaz Zurur ve iddiasma göre Mari Antu- anet halka düşman değildi Yalnız kırbağla terbiye edilecek bir İnsan sürüsü olarak onları hakir görüyor- du. Bütün kin ve garezi halkı kış - kırtan birkaç kişiye münhasır kalı- yordu. Hatti kocasını ve çocukları» ni kurtarmak için hayatmı tehlike. ye koyan La Fayette'e ihtilâlei diye teşekkür bile etmemişti, Hapishane- de olduğu zaman bile ihtilâlcilerden hiçbir gey istememiş v onlara dalma cellât nazarile bakmıştır. İhtilâli büs- gelen Due de Liancourx saraya geli- yor ve Kralla könuşmak istediğini söylüyor. “Kral uyuyor!” dedikleri zaman uyandırmaları için israr edi - yor, Kralm odasma kadar giriyor ve (Bastille zaptedildi. Hapishane müdürü öldürüldü, Başını bir mızra- ğa taktılar, sokak sokak gezdirdi - WE e ii kek bir tavırla: — Demek ki bir isyan var, diyor. Bu felâket haberini getiren elçi, 8- ct bir hakikat olarak şu cevabı veri- yor : — Isyan değil, ihtilâl ! ON DOKUZUNCU BAP Dostların kaçışması On altıncı Lüiyi, ihtilâl kelimesinin ihtiva ettiği bütün dehşeti birdenbire kavrayamadığı için çok tenkit etmiş lerdir, On dört Temmuz günlü Bas - tille'in zaptını haber vermek için u - yandırdıklar ızaman hakikaten bu - nun mânaşmi tamamile anlamamış- tı, Kraliçe de fik ihtilâl başladığı za- man bunun nereye kadar varabilece- ğini takdir edememişti. Hattâ ihtilâ- Wi doğuranlar bile bunun bududunu tayin edememişler ve ne kadar büyü yebileçeğini kestirememişlerdi. Yeni bütün başka şekilde tefsir etmiştir. Çok fens ve aşağı hislerle kalpleri çarpan bir avuç gayri memnunun bu işleri ortaya attığını ve halkm da onlarım peşinden gittiği ânima tek - rar ederdi. Thtilâlin gayesini anlamak İsteme- yişi Mari. Antuanetin tarihi hatasr dır, Çok zeki olmadığı için bu ihtilâl fikrinin ihtiva ettiği insant ve ideal mânayı bir türlü anlamamış daha doğrusu krallık hisleri kuvvetli oldu $u için anlamak istememiştir. Kra « Tiçeyl borç ediyor diye itham eden ve halkı isyana sevkeden ihtilâlciler den en baştakiler en çok para sarf. den ve borç eden adamlar değil miy, di. Bunlarm hüsnü niyetine nasıl iti- mat edebilirdi? Böyle insanlarm elinde kalan bir i- dare nasıl temiz ve dürüst olabilir « di? Ellerindeki mizrakların üzerin» de kanlı İnsan başı taşıyan bu coş « kun insanlar hükümetin başma nasıl geçerlerdi? Mari Anfuanet sokakları dolduran bu halk kütlesinin gayesini anlama- ğa ne çalışmış ne de anlamıştır. Bü- tün bu gürültü içinde yalnız kendisi ne ve ailesine edilen haksızlığı görü yor va isyan ediyordu. Thtilâi kralın ailesine düşman idi. hareketin bâşmda (olan Mira- beau ve La Fayette de nereye vara caklarımı takdir edemiyorlardı. Hat- tâ henüz 1780 senesinde en müfrit Cümhuriyetçi olan Robesplerre, Dan- ton ve Marat kuvvetli Kral taraftarı idiler. Fransa Büyük ihtilâli, hızını alamıyan bir sel gibi çoşmuş ve ken- di kendine Da On altıncı Lü ibtilâi kelimesini ev velâ anlamamıştı. Fakat sonraları bu nu anlamağa pe kadar çalışmıştır!. Daima tarih okumasını sever, türlü türlü tarih kitaplar 1okurdu. Ingilte- re tarihinde İngiltere Kralı Charle- #in nasl birihtlâl (o meticesin- de başı kesildiğini daima tek- rar tekrar okurdu. oOKen- di memleketinde bir memnuniyotsiz- lik ve ihtilâl başgösterince bu Kralm Akıbetine uğramamak için ne yapmak lâzımgeldiğini öğrenmek için Ingilte re tarihine tekrar başvururdu. Fa - kat bilabütlün başka şekillerde doğan İngiltere ihtilâliyle Fransa Büyük Ihtilâlinin hiç alâkası olmadığı için On altıncı Lâl tarih kitaplarında a» kıl ve tedbir bulamamıştır! İşte On altıncı Lüi'nin basiretinin buradan ileri gelmiştir. nunda görülecek lizum Üzerine fab- rikâ için bir karar alınacak ve çok muhtemeldir ki vekâlet kendi namı - na bir fabrika tesis edecektir. Rizede bir çay harmanı fabrikası» nın kurulmasile memleketten her 88- ne 3 milyon Türk lirası gibi muazzam bir paranin akıp gitmesine sebep ©- Bir mektep talebesi gibi tarih okuya cak yerde bir dâhi gibi dirayet ve cesaret göstermiş olsaydı belki bu felâketli netice başıma gelmezdi. Mari Antuanete - gelince o büsbü- tün başka türlü hareket etmiştir. Kitaplardan ve insanlardan akıl öğ- renmeğe lüzum görmemiştir. Dalma yat ta ilive olunursa Kütahya Ma- İlan çay davası halledilmiş ve Rize ha | hislerine göre hareket ettiği için ha- den sahasınm kıymet ve ehemmiyeti | valisinin binlerce kadın ve çocuğuna | rekelerinde çok mülihaze olmazdı. daha iyi anlaşılabilir, e iş bulunmuştur. Kendisi Kraliçe kızı olarak doğmuş, Kraliçe böyle düşünüyordu. Diğer ta raftan ihtilâlcilerin de en büyük düş mân âddettikleri kraliçe idi, Halk ta iptidat ve basit duygularile en canlı ve korkunç düşmanın Mari Antuva- net olduğunu hissediyordu. Ilk da - kikadanberi bütün kin ve garez ön <mcı Luiye değil Kraliçeye doğru dönmüştür. Bunu en uzak köydeki köylü, sokakta oyniyan en küçük ço cuk biliyordu. Birkaç tüfek gürültü. sü, biraz tehdit ile Kral yola gelir. Teabmda başmdaki tacı çıkartıp ihti lâleilerin kırmızı külâhmı da geçirir. di, Hattâ (kahrolsun Krallık) diye bile bağırabilirdi. Fakat yegâne ce- kindiği şey karısı idi, Halk bunu bildiği içindir kj, hedef kraliçe olmuştu. Kralı saf, temiz ve iyi kalbli bir insan olarak gösteriyor lardı, Halbuki bütün fenalığın o ec- nebi Avusturyalı kadınmdan fleri geldiğin! etrafa ilân ediyorlardı. Ih- tilâ! âdeta krala karşı değil kraliçeye karşı kopuyordu, Kin ve garez gittik çe bliytiyor, tahkir ve tehditler çoğa « yordu. Çoğaldıkça mağrur Mari Antuanet büsbütün halka düşman oluyordu. Kuvvet ve mâvcudiyet gös termek istiyor, fakat Kral onun elini kolunu bağlıyordu. (Bastille'i zap - tetmekle kralım nüfuzuna halel gel- işti. Kral isyan edecek mevcudi - yet gösterip harekete gelecek yerde daha ziyade sakin ve korkak görü - müyordu. Askerelrini Paristen çeko- ceğini söylüyordu. Halbuki o zaman daha © askerler onun nüfuzu altm - da idiler. Krallık için kanlarını dök- meye hazır idiler, dürinet var)