——.. 23.8-936 IT AN Gündelik gazete Başmuharriri Ahmet Emin Yalman Tan'ın hedef Haberde, fikirde, | rşeyde temiz, dürüst, samimi kariin gazetesi olmaya çalışmaktır. ———— İ Gördüğüm | ören İ Şeyler | İşsiz kadın Üstünde solmuş bir yeldirme, ba- #nda siyah bir başörtü var. Zeki « Şiltalı kara gözlerinin, yalvararak ba- kan bakışları gözlerimin içinde: — Kimsem yok diye söze başlı Yor, Dışarılıktıyım, İsmim Haticedir. Memleketimde birisile evlendim. On- dan çocuklarım oldu. Uzun seneler beraber yaşadık. Sonra beni aldı, İs- tanbula getirdi. İstanbula geldikten sonra beni ter. ketti. Başka bir kadınla çıktı, gitti. Nereye gittiğini bilmiyorum. Çocukla- Tanı da çaldı. Şimdi bu gurbet ilinde| kimsesiz ve işsiz kaldım. Kendisi Al | lahtan bulsun, Fakat çocuklarımı al-| masını elbette isterdim. Böyle olduğu efil yapayım, babalarıdır. Beni İste- Mese de elbette onları ister. Hali Yakti yerindedir. Onları okutur, 2- dam eder, diye düşündüm. Kimseye #ikâyet etmedim. Ve yeni vaziyetimi kabul ederek ona göre bir hayat yap- Mağa çabaladım. Tam bir senedir iş Arıyorum. Nereye gittimse yüzüme: “Seni kim tavsiye ediyor... diye 80- Tuyorlar ve tavsiyesiz geldiğimi gö- Yünce, iş yok diye beni kaşı dışarı e- dlyorlar. Hastanelerde hademelik &- Padım, Dariikkeezeye bile çocuk bakı- Mw için müracaat ettim, Hiçbir yerde 8 bulamıyorum. Aç kaldığım günler "iyor Ne yapay: Tahammülüm ,,, Çıldırmak üzereyim. Size Miyorum. Hırsızlık mı yapayım, in mı düşeyim... Yoksa öl Mek en doğrusu mu?, Bana bir kıl Öğretiniz. Ben kimseden bir sey iste- Miyorum. Beni bırakıp giden ve ar- tk istemiyen adamın da parasma te- etmem, Ondan da para İstemi- Namusumla birlokma ek- Meğimi kazanmak, başımı barmdıra- “ak bir yer bulmak istiyorum. Tek yaptığım müracaatler dinle- » Bana yardım edecek, bana İ bulacak, iş buluncüyâ kadar barın- Üracak yer neresidir? Yalvarırım baha kaş öğretiniz, kimsesiz ve işsiz bir kadim, iş bulmak ve iş buluncaya | Bu sehirde böyle bir teşkilâtm ol- MAYıyI sanki benim kabahatimmiş gi- M utanarak önüme bakıyorum ve: — Vallahi bilmiyorum Bayan Ha- diyorum. Size bu hususta hiçbir ee , kara gözlü, esmer kadm ye- Mden kalkıyor: — Allaha ısmarladık, sizi rahatsız *$im kardeşim, diyor, omuzlar daha çe PE ap amdan bakaşları bu kadar ümlt- haya, vluzları bu kadar gökmüş bir sıkan soluk yeldirmeli kadın 2- VS e yapacak?, Süat DERVİŞ Ma Kardeş katili Öldürdükten sonra sedi çukura gömmüş! int. (Hususi muhabirimizden) — kö, © Karasu kazanma bağlı Paralı Dağ e Rifat oğlu Rifat isminde bi- Müş ,, *3i Hüseyini döverek öldür. İlim derhal yakalanarak adliyeye Mig ye ilmiştir. Yapılan tahkikat Dayaşı 2 desin bir kızı sevdiği ve ci- Mit, e Yüzden işlendiği anlaşıl- Sonra ray kardeşini öldürdükten Mika, er Sukura gömmüş ve aradan i lar gün Beçtikten sonra ceset ço- tu. mdan görülmüştür. TAN Trakyada iskân Tam 71 bin göçmen refah icinde yaşıyor i Tırakyanın şirin köylerini, güzel | kasabalarmı ve tarihi şehirlerini ges- | dim. Her yerde tesadlf ettiğim en büyük hareket, göçmen iskânındaki sistemli çalışma oldu. oÇerkeskö-| yünden tutun da Lüleburgaz, Baba- eski, Uzunköprü, Hayrabolu ve Vize | ye kadar her yerde yüzlerce muha- cir evleri yapılmıştır. Daha dün| Cumhuriyet Türkiyesinin bağrma | bastığı göçmen, bu gür ev ve toprak | sahibi, mahsulünün efendisi bir çiftçi. dâir. Her kazada her köyde &teşli bir çalışma göze çarpıyor. Tek katlı ev- lerinin önünde iplik büken göçmen kadınlar, hasadını yapmakta olan göçmen köylüler istikbale çok emin nazarlarla bakıyorlar. Onlar, artık, en rahat hayat şartlarınm kolaylık: | ları içinde alın terile para kazanma- nm yolunu tutmuştur, Babaeskiye geldiğim sabah istas- yon yolundaki göçmen evlerini gez- dim. Bütün ihtiyaçları karşılayacak şekilde kurulan bu evler basit oldu- Zu nisbette güzel de... Geniş şosa ke- narında muayyen fasılalı aralıklarla inşa edilen evler bahçelerle dö çey- rilidir. Tarihi âbidelerile göz alan tomobilin önüne çiktilar, Elerile i- şaret ettiler. Şoför makineyi durdur. du. Yavruların isteklerini sordum: — “Gazete var mı? Okuyacağız.” dediler. Çantamdaki Tan'ın bir gün evvelki nushasını kendilerine verdim, O kadar sevindiler ki... İçlerinden en büyüğü, hemen yolun kenarına otu- Neşeli bir göçmen çocuğu kardeşini taşıyor Bir ihtiyar göçmen Göçmenler henüz tarlaya çikma. mışlardı. Kalabalık bir evin kapısı önünde durdum. Birdenbire etrafımı küçük çocuklar çevirdi, Sıcak kanlı, beyaz sakallı bir ihtiyar, kapmın &- şiğinde oturmuş çarıklarını giyiyor- du. Sordum: — “Tarlaya mı baba?” — “Evet, dedi, dün hava bozuk- İyi çalışamadık. - Ekini bugün tamamen biçmiş olmalıyız.” Romanya göçmenlerinden Musta- fa olduğunu öğrendiğim ihüynra İş- Jerinin nasıl gittiğini sormak istedim. Hemen anladı. Cevap verdi: — “Çok yolunda. Her şeyimiz var. Toprak, ev, tohum, yiyecek... Eh ço- luk çocuğumuz da yanımızda... Allah devlete, millete zeval vermesin.” Bu günlü görmekten memnun haklı bir sevinç içinde bulunan ihti- yar göçmen bana acı göç hatıraları- nı da anlattı. Ve o günlerde, yasadığı bu gün arasındaki mukayeseyi te miz bir dille söyledi. Sonra, iş vak- tinin geldiğini ilâve ederek içeriye seslendi: — “Bana bak, dedi, ben gidiyo- rum. Dünkü ekmek biraz hamurca idi. Bu günkünün mayasını karerli koy...” Evden ihtiyar göçmenle beraber ayrıldık. Yolda cebinden çıkardığı köylü sigarasından bir tane de bana ikram etti ve allaha ısmarladık di- yerek yolun sağındaki tarlalardan birine doğru endişesiz Ve müsterih ilerlemeğe başladı. Biraz ilerde liç göçmen çocuğu o- | rarak gazete sayfalarmı çevirmeye başladı. Otomobil! ilerlerken içimde memleket çocuğunun kültüre olan Edirneden bir görünüş bilânço ile netlcelendirememiştir. Bu gün Tırakyada ne bir aç vardır, ne de bir açıkta... Göçmenlerin hemen hepsi müstahsil olmuştur. Kendile- rine devlet tarafından 12 milyon ki- İ lo yemeklik, 2,5 milyon kilo tohum- İ duk buğdayla 12 bin fenni pulluk ve ona göre ihtiyaç nisbetinde iz verilmiştir. | Hükümetimiz, bütün bunlardan başka, göçmen hayvanla- rma kışlık ot ve saman da vermiş, fakir muhacirleri giydirmiş, serma- resizleri sermayelendirmek gibi şim- kadar hiç görülmemiş umulma- yan yardımı yapmıştır. İşte bunun içindir ki, bu gün 71 bin göçmen Tı- rakyada müreffeh yaşamaktadır. Arazinin basit tahriri Şimdi Tırakya arazisi, basit tahrir ve kadastro ile tesbit olunmakta dır. Basit tahrir ve kadastronun gayesi, göçmeni mümkün olduğu kadar çabuk tapulandırmaktır. 936 yılı, göçmen evlerini yapmak- Ja geçirilecektir. Yalnız geçen sene İ- çinde muhtelif yerlerde 5300 ev ya- | pılmistir. Bu rakkam, «837 yılmn başında 10 bin olacaktır. Şu hesaba nazaran, yeni inşa edilmekte olan | 4700 evdir. Bu evler tamamlandık tan sonra eski evlerde misafir kalan göçmen kardeşler de yeni evlerine gececeklerdir. Hattâ şunu söyliyebi- | lirim ki, bu nevi göçmenler yerleşe cekleri yeni evlerin muhit ve civa- rında tohumlarını atmışlar, mahsul- lerini biçmektedirler, General Kâzım Dirik, geç gelen göçmenler için şunları söylüyor: — Geç gelenler veya toprağı sert olanlar için Ziraat Vekâleti, aylarca devam eden kiralık traktör faaliyet- lerile bu gibi toprakların nadasla - rı hağırlatmıştır. Yerli köylüler de imece suretile göçmen kardeşlerine ellerinden gelen bütün kolaylık ve yardımları yapmışlardır. alâkasını görmekten doğan bir se vinç vardı, Yalnız Babaeskide değil, Trakya nm göçmen eyi bulunan her yerinde ayni canlılık, ayni güzellik ve ayni rahatlık vardır, Türk Hükümetinin göçmenler için yaratığı muhitler, ha- kikaten kendilerinden beklenilen bü- yük semereyi vermişlerdir. Bu ba- kımdan İsmet İnönü Hükümetinin başarmaya muvaffak olduğu. işler- den birisi de göçmen siyasası olmuş- tur. Zira büyük bir sevinç ve sami- miyetle söylenebilir ki, hiç bir hükü- met göçmen siyasasını bu kadar sağlam ve bu kâdar zararsız bir Poyrah . Vize sosesi üzerinde Trakya okıncılarından meşhur kahramar bir oklu Hasanın türbesi Şu noktayı tebarüz ettirmek iste- rim: Trakyada yüksek bir göçmen Sevgisi yaşamaktadır. Trakyada mu- hacir ayrılığı yok, göşmen kardeş sevgisi vardır: Bu, büyük bir farika- dır.” Bedialar koleksiyonu Edirne, — gitmişseniz bilirsiniz — güzelliğile, büyük medeni ve kültür âbidelerile ve tabiatm Meriç, Arda ve Tuncası' nın bir arada topluluğu ile, yarattığı eşsiz manzara ile dün- yanm en gözü çeken büyük bir bedi- alar koleksiyorudur. Alman arkeolog ve türkolog' Jarı- na köre, milâttan 40 asır önce T Parka gittim Dün öğleden sonra parka gittim. Şu yanan, kavrulan, gürültülü, pa- tırdılı, tozlu İstanbulun aşağı yukarı biricik ciğeri, bir tek hava menfezi olen Gülkane parkına gittim. Een bu parkı belki sekiz senedir görmemiştim. Ayasofya tarafından geçeyim, Sultanshmet çeşmesini do- laşayım, büyük kapıdan gireyim. Ve öylece parka İneyim, dedim... Ve Ayasofyanm yanındaki kestane ağaçlarmın altından meye başladım. Eskiden burada arzuhalciler var- eski ilerle- , Şimdi onların yerine mısırcılar m minareleri hâlâ başı hlarmı giymemişler ve mütemadiyen semaya ayaz kafa- larile selâm duruyor ve makamı ai- dinden inayet bekliyorlar. Biraz daha ilerledim: Adliye binasi... Yahut adliye kazı... İ Bütün taşları darmadağm, yerler. de sürünüyor. Sanki dev gibi bir fal ci gelmiş te buraya vagonlar dolusu bakla atmış, adliye saraymın taliine bakıyor... İşte çeşme göründü. İstanbulun © meşhur, o canım çeşmesi... Fakat yüzü arsız, ağlamış bir ma- halle çocuğunun yüzü gibi kirli... Musluklarınm altı, yine bir mahal- le çocuğunun burun deliklerile dudak /larınm arasındaki oluk gibi siyah ve İ mülevves,.. İ Üzerindeki kırmızı nakışlar söl muş, Tepesindeki kurşun beresi gü- neşten etmiş, maviş maviş bakan çi- nilerinin gözleri Üzerine perde inmiş. Kurumuş, pörsümüş, ihtiyarlamış ve kaknemleşmiş bir çeşme... Eskiden âbıhayat döken bu çeş- me şimdi kendi haline ağlıyor. Topkapıdan içeri girdim . İhtiyar bir ağaç var.. Kaçm kur'a- en- İwi bir ağaç olduğunu tarihsel bilgile. rin mütehassısları bilir. Altında mü- kemmel bir kavun karpuz sergisi &- çılmış, Ağzı yayvan bir kadm oradaki setin üzerine, bir küp koymuş. Bo yuna bağırıyor: — Hamidiyeden İçen. Buz ( der- yası... Ve arada sırada birisi gelip o sırlı güpün kakavan burnuna bağlanmış tülbent bir mendilden akan suyu içi- yor... rakyaya yerleşen ve Trakyayı ku - ran Traklar, Anadoluda milâttan 40 asır önce yaşayan Türklerin kanın. dan ve akrabalarındandır. Bu itibar. la Türkiye (o Cumhuriyetinin 'Türk nesli de tarihile, eserlerile, kültür â- bidelerile Trakyamızın öz sahibidir. Trakyada gelmiş geçmiş medeni - yetler Elenistik, Romen, Bizanten ve | bu arada Peçenek Türkler, Kuman- lar, Avarlar ve bir çok Türk budun- ları Trakyayı asırlarca idare etmiş ve bütün bir tarih geçidi gibi savag- lar yapmış ve bugün Trakya, böyle bir tarih üzerinde Türk medeniyeli- nin âbidelerile dolmuştür. Müfettişi umumi bu hususta bana dedi 'Şuna emin olmak lâzımdır ki, genç Cumhuriyet nesli, bu Abideleri temiz ve özenli bir duygu ile bağrı- na basarak muhafaza ediyor. Mu. azzam paralar sarf olunuyor. Gör- düğümüz camilerin hepsi milli âbidelerdir. 4 yıl önce buralara şe- ref veren Atatürk, 100 bin liraya ya- kın bir para ile bu âbidelerin tamir. lerini emretmişlerdi. Bu tarihi ve mill£ eserler şimdi yeni gibi tamir e- dilmiş bulunmaktadır...” Binbir oklu Hasan türbesi Tarihi eserler üzerinde umumi müfettişlik pek hassastır. Poyralı — Vize arasındaki şosa Üzerinde zama- nın yıpratıcı tesirlerine maruz kal- miş bir türbe gördüm. Bu türbe meş- hur Trakya akmeılarmdan Bin bir oklu Hasana aittir. Türbe tepeden i- tibaren zemine kadar tulâni olarak çatlamıştır. Bu civarda ( tetkikat yapplakta olan eski eser mütehas- sısiri, bu kıymetli eserin harabiden kyf carılması için bir rapor hazırla. $ ve mlifettisi umumiliğe vermiş - yiz Müfettişi umuminin söyledi - ine göre, türbenin tepe kaidesinin afma geniş ve medeni bir çember geçirttirilecek ve bu tarihi kümbet yı kılmaktan kurtarılacaktır. Lâtif ERENEL Bilgi Sorular 8 — Ağustos böceği niçin öter? | S — Aynaya bakınca neremizi gö- | rürüz? S — En güzel renkler hangi hay- vanın üzerindedir? | S8 — Gül niçin dikenlidir? i Dünkü soruların cevapları £ — Martının yumurtası neye ya- rar? C — Martı yumurtası pastacılıkta ; kullanılır. İS — Vücudun en afil uzvu hangi- sidir? C — Geve gündüz durmadan çalış İ masıma rağmen kalp. S — Eshi rakamlarla (bir iki iki delik) remzi kaç tarihini gösterir? Cc— 1255 Camı kimler icat etmişlerdir? C€ — Pinikeliler, — e Susamıştım... Fakat geçtim. Ora- daki yokuştan aşağı iniyorum.. Hararetim de gittikçe artıyor ba- ni... Bir gazöz içeyim, dedim, Kapalı şişedir. Temizdir, dedim. « Bir gazözel?.. İşte bir gazözeü... - Ver oğlum bana bir gazüz,. Ne gazözü bu?... — Falanca marka... — AH. Şişeyi açtı. Baktım gazizlin kana. ğında başka marka yazılı. Aman demet... Şişenin üstünde de bir baş- ika marka var... Markalar üçleşti.... İ Yürüdüm. Parktayım... Park eğlenceli | bir yer. Oldukça kalabalık. Bizim par- kımız zaten dünyenm en güzel yerle- rindenbiri değil mi?... Deniz kenarina doğrü bir yol uza- İniyor... at buna yol değil bir ne- hirryatağı demek daha doğru. “Belki son yağmurlardan sonra böy le olmuştur. inizi yoklayınız Bir gazözcü . Doğrusunu isterseniz ben parka yeni makinemle resim almıya miştim. Fakat gözlerim nedense bü gün objektiften fazla gördü.. Her za- man ölmazya bu!.. Posta nakliyatı : İstasyonlarda, trenlerde telgraf ve mektup kabulüne baş'anıyor Ankara, (Hususi muhabirimiz- den) — Civarında posta ve telgraf merkezi bulunmayan veya uzak olan istasyonlarda ve hareket halinde bu- lunan trenlerde mektup ve telgraf kabulüne pazartesi günü başlanacak- tr. Devlet Demiryolları İdaresi bu hususta hazırlamış olduğu talimalı alâkalılara göndermek üzeredir. Tel- graf ve mektuplar istasyonlarda is- tasyon direktörünün mes' uliyeti al- tında diğer istasyon memurları ta- rafından, hareket halindeki trenlerde ise şef dö tren mes'uliyeti altında kondüktörler tarafından © kabul edi- lecektir, Mecburi tahsi! Ankara, (Hususi muhabirimiz. den) — Son günlerde bazı vilâyet- lerimizde © çocuğunu mektebe gön- dermeyen veliler hakkmda yürütü- lecek muamelenin tedrisatı iptidalye kanununa göre mi, yoksa köy kanu- nuna göre mi cezalandırılacağı mese- leşi hakkında tereddüt hasıl olmuş- tur; Dahiliye Vekâleti - bir tamimle tedrisatı iptidaiye kanununun 86 ve müteakip maddelerinin bu hususta lâzım gelen seraheti ihtiva ettiğini alâkadarlara bildirmiştir. Hapisaneler umum müdürü Ankara, (Hususi muhabirimizden) — Adliye Vekâleti hapishaneler u- mum müdürü Mutahhar Türkiye dahilinde bir tetkik seyahatine | cık. mıştır. Dönüşünde vekâlete verece- Zi raporla hapishanelerimizim ıslahı için bü yıl hazırlanacak olan kanu « nun esasları tesbit edilecektir. ik et eğdi ene