<a 5-8.936 SON HABE Fe| 15 Ağustostan sonra Boğazlardan geçecek gemiler için ahkâm Ankara, 5 (AA) e e kâletinden tebliğ edilmiştir: Türkiye Cümhuriyeti Hükümet Boğazlar rejimi hakkında o. 20 Temmuz 1936 tarihinde imza edi- len mukavelenameye merbut proto- kola tevfikan 15 Ağustos 1986 tari- hinden itibaren mezkür mukavelena- mede tasrih eğilen rejimi muvakka- ten tatbik edeceğinden Boğazlar W mumi tabiri altında ifade edilen Ça- hakkale Boğazı, Marmara denizi, ve Karadeniz Boğazmda 15 Ağustos 1946 tarihinden itibaren muvakka- ten tatbik edilmek Üzere zirdeki ah- kâmı ittihaz etmiştir; Harp gemileriyle yardımcı ge milerin Boğazlardan geçişlerin. de istifade edecekleri işaret is tasyonları: 1 — Boğazlar rejimi hakkmda Montröde 20 Temmuz 1936 tarihinde İmza edilen mukavelenameye tevfi- & gemilerin Boğazlardan geçişlerinde Yapmak mecburiyetinde Muhabereler için aşağıda gösterilen İşaret istasyonları tayin edilmiştir: Çanakkale Boğazı methalinde Sed- öülbahir işaret istasyonu “Seddillba- hir telsizi... Karadeniz Boğazmda Karadeniz İsaret istasyonu “büyük liman telsi- e 2 — Boğazlardan geçecek yabancı harp gemileriyle yardımcı gemilerin kumandanı bu boğazlarm methalle- sine yaklaşırken “50 mil kala” telsiz | vasıtasiyle mezkür istasyonlara emri altındaki kuvvetin sarih teşekkülünü bildirecektir. 3 — Yabaner harp gemileriyle per- iler Boğazlarda geçişleri es nasmda mezkür istasyolarm rüyet mesafesi dahilinde bulundukça mer'i çekimi iş ulunacaklardır, 4 — Yabancı harp gemileriyle yar) /ar. dımcı gemiler geçişleri esnasmda ha- sara uğrarlarsa 20 temmuz 1936 ta- rihli mukavelenamenin 14 üncü mad- desinin son fıkrasına tevfikan der. hal yukarda zikredilen işaret istas- yonlarma telsiz telgrafla bulunduk- ları mevkileri ve arızalarının nevini “arz ve tul göstermek şartiyle, bil- direceklerdir. Mezkür gemiler, gene bu İstas- yonlar vasıtasiyle, mukavelename - nin ayni maddesinin ayni. fıkrasma göre, Türkiye tarafından kendilerine tayin edilecek hattı hareketi öğrene ceklerdir. Askeri merasim için selâm ba- taryaları: Karadeniz ve Akdeniz müstahkem mevkileriyle yabancı harp gemileri ve yardımcı gemiler arasmda yapıla- | cak mütekabil merasim için Karade- niz boğazından girişte Anadolu Ka- vağında ve Çanakkale Boğazından girişte Çanakkalede Çemenlik mev - kilerinde birer selâm bataryası bulu- nacaktır. Klavuz istasyonları: Kılavuzluk hizmeti için aşağıda zikredilen istasyonlar çalışacaklar - e Çanakkale boğazmda: (Morto is - tasyonu) (Gelibolu istasyonu), Karadeniz boğuzmda: (Büyük li- man istasyonu) (Haydarpağa istas- yonu). Hava yolları: Akdenizden Karadenize geçişlerin- de sivil hava gemileri aşağıdaki yol- ları takip edeceklerdir: Kara tayyareleri: Akdenizden Ka- İradenize geçişlerinde Enez - Midye hava yolunu. Karadenizden Akdenize geçişlerin- de de Midye - Enez hava yolunu, Deniz tayyareleri: Ayni yolları ta- Boğazlarda memnu mıntaka- iz Türkiye © emhuüriyeti- hülümeti boğazlarda tesis olunacak memnu mıntakaları yakmda bildirecektir. Bulgaristanda komünistler Kitap ihtikârına karşı tedbir Ankara, 5 (Hususi muhabirimiz. 5 (Tan) — İspanyadaki hâ-| gen) — Kültür bakanlığı kültür di. Sofya, diselerin tesiri neticesi olarak bura- da komünistler ötede beride içtima- lar yapmak teşebbüsünde bulunuyor- lar. Geçen gün Sofya halkmdan bir kafile yıkanmağa diye gittiği Iskra Kaplıcalarında bir komünist içtima Yapmak teşebbüslerinde bulunmuşlar Münist oldukları anlaşılmıştır. Tah- kamiz ve aleyhtar nutuklar söyl- Yen hatipler yakalanmışlardır. İçti - Maa iştirak eden diğerleri ise kaç lardır. Türk - Bulgar münasebatı Sofya, 5 (Tan) — Başvekil Köse- İranoz, Varnada Bulgaristanm iç ve ÜS işleri hakkmda Zora gazetesine bulunduğu bir beyanatmda Türk. Bilgen münasebatı için şunları söy- iştir, e > Biz komşularımızla samimi ae Molaşma ve dostluk siyaseti gü- Byomuz, Bilhassa ben, Montröde Pilgar hükümetinin kendisine, Tür- a, *Ye karşı olan dostluk hissiyatını #edebilmek imkân verildiği için Yang Püsterihim. Bunu sair zaman- 8 da söylemiştim ve şimdi de SS Yleniy, Küçük Haberler taş, kara, (Tan) — Edirne def- ty 'T Cemalin Trakya umumi'mü. dp mali müyavirliğine, baym- Kuy, Pakanlığı muhasebe direktörü Dp sün Kirklareli defterdarlığına, Mahi Muhasebat murakıplarından Knk, t Nodimin de Baymdırlık ba- Yal; auhasebe direktörlüğüne ta- . gtr, Yang kara, 5 (Tan) — Kültür ba Daki İlk tedrisat zmualimlerinin Ünayyecoyiş ve terfileri otrafnda ara başlanmıştır. rektörlüklerine yolladığı bir emirle Devlet Matbaasının neşrettiği bütün kitaplarla mektep kitaplarının mem- leketin her tarafında üzerinde yazılı | olan fiatla satılmasınm temini ve fazla fintla satmak istiyenler hak. kında kanuni takibat Yaptırılması Eskişehirdeki çavuş öğretmen kursunda Ankara, 5 (Hususi muhabirimiz. den) — Ordudan kanuni müddetle rini bitirerek terhis edilmiş olan ça. vuşların memleketlerine gitmeden evvel köy muallimi olarak yetiştiril. meleri için, Eskişehirde Çifteler çift- liğinde kurs açılmıştı. Kültür ve zi- raat bakanlıkları tarafmdan müste- reken idare edilmekte öğretmen kursu faaliyetini yakinen tetkik etmek üzere Eskişehire giden! gı, Kültür bakanı Saffet Arıkan ve re- fakatindeki zevat dün şehrimize av. det etmişlerdir. olan çavuş TA Köprü üstündeki Boğaziçi vapur iskelesi bu kadar kalabalığı belki gatıldığı gündenberi © görmemişti. Daha saat yediye gelmeden, demir İparmaklıkların önüne, binlerce kişi İ yığılmıştı. Bu, insandan örülmüş du- var, zelzeleye tutulmuş gibi, ikide bir sallıyor, çatırdıyor, kımıldanı. yor, ileri geri gidiyor, fakat arkada» kilere bir türlü yol vermiyordu. İğne atılsa yere düşmez Ne “tıklım tıklım”, ne “binca- hmç” ne Ciğne atılsa yere düşmez) me (binbir ayak bir ayak). hiçbiri şu dakikada, köprü (iskelesinin mahşeri manzarasmı ifadeye kâfi değildi. Üstüste yığılan halk, kendini karaya vuran balıklar gibi, hep bir- den kendilerini vapura atmak isti- yorlardı. Şirketi o Hayriyenin, O Boğaziçi mehtap eğlencelerine tahsis ettiği iki vapur, birkaç dakikanın içinde, baca aralarma kadar Salkım sal kim yolcu ile doluydu. Vadedilen (zuburat) Postalarını kaldırmaktan başka çare kalmamış- tı, Verilen emir üzerine, biribiri ar. kası sıra, vapurlar yolcu almağa başladılar. Her parmaklık açılışta bir sikiş sesi yükseliyor, halk bir an evvel yerleşmek kaygusile vapur- l anatıyordu. yasini söndüğüne inananlar onun bir gecelik mehtabmı görmek için, halk kütlelerinin gösterdiği bu sabırsızlık levhası karşısında şaş- kılığa dülşseler yeriydi. Kalabalığa karışıp ilerledim. “Bu sırada arkadaşlardan biri, kulağı - kip etmekle beraber lüzum hâsıl o. 23 “gidi: duğu takdirde Marmara Ereyliğine| elmilel işaretlerle isimlerini. UETYabilecekferdir. — Ben acele ile yanıma bir şey almadım. Vapurda aç kalır miyiz, İdersint — Zannetmem, dedim. Zengin bir büfe var, diyorlar. Yanımızda duran bir başka ar- kadaş bahse Karıştı — Evvelâ, boğazın içi.. Sonra Bo- Zaziçi,, Ben şimdiden acıkmağa baş- ladım!. Şirketi Hayriye idaresi, davetlile- ri için gerçekten zengin bir büfe hazırlamıştı. Fakat bu sıcağa kar dayanmazdı. Yiyecek dolu tabakla- rm meydana çıkmasile ortadan kay- bolması bir oluyordu. Zati Sungurlar.. Büfeye #okulamıyanlardan birisi İdayanamadı, yüksek sesle: — Yahu, bu gecene oldu size. Hepiniz Zati Sungur kesildiniz: Zati Sungur, iskambil kâğıtlar! or- tadan yok ediyorsa, &iz de, tabak do luları sandoviçleri gözden kaybe - diyorsunuz. Bebeğe yaklaşırken, vapurda bir kımıldanma oldu. Boğazın ba hareketli köyü bin bir Işik altın- da bir mihraca tacı gibi süslen- raktoristik tarafı olan meşhur salt nihayet uzaktan gördük. Davetli- ler, sanki açık denizde tutunacak bir tahta parçası bulmuş gibi: — Sal. sal diye bağrışıyorlar- Sal uzakta kaldı Fakat sala yaklaşmak kolay ok İğer okuyucuların bir araya toplandı- mişti. Mehtap sefasınm asl Kaİş, madı. Ve bu yaklaşamamak bedbaht- lığı, başmdan sonuna okadar devam etti. Sanki, bizim vapurdan başka bütün deniz vasıtaları, kayık, mo- tör, çatana, istimbot, omotörbot, mavuna, bu mehtaplı gecenin bitün zevkini kendilerine hasretmek İçin elele vermiş gibiydiler. Vapurlandaki yolculardan pek azı Eftalyanın sesini İşitebiliyorlardı. Büyük masraflar ve fedakârlıklar göze almarak iyi düşünülmüş, ve büyük bir hüsnü niyetle tertip edil miş olan mehtap âleminde, gözel çarpan başlıca eksiklik bu idi. Va- parlara radyo tertibatı yapılarak birer hoparlör konulabilirdi. Bundan | sonraki mehtap âlemlerinde bu ek- siklerin de tamamlandığını görece- ğimize şüphe yoktur . Kalabalığı yarıp ilerliyemeyince olduğuumz yerde saymağa başla - dık. İslim üzerindeyiz. Bebek bah- çesinden atılan haya fişekleri va- kit vakit denizin üstünü nurdan İbir hale.ile çeviriyor, içi fı şi D | Eitalyayı isteriz! Mehtap ta bu aralık, tam bir yu- varlak halinde, oyüzünü nikapsız bize göstermeğe başlamıştı. Neş'e sinden kabina sığamıyan halk, san- dalların üstüne çıkarak, güverte. den yarı bellerine kadar sarkarak: — Eftalyayı isteriz! diye bağrışı- yorlardı, Fakat Eftalyann gür Sesi, va pur dildüklerine, #lkışlara, pervane | gürültülerine karışarak kaybolup gi- diyordu. Artık salı tamamile kar - şımıza aldık, Fakat ondan yine ol dukça uzaktayız. Her saniyede bir renk değiştiren Oo ampuller, Deniz Kızile, zeybek oyuncularının ve di- ği salın üstünü, feerik bir tabloya çevirmişti. Arkadaşlardan biri, bu sik sık değişen ışıklarını göstere- rek; ampul — Bu gece Eftalyaya acıyorum! dedi, — Niçin? diye sorduk. — Baksana, zavallı... dedi, tıklim iklim dolu, on vapur halkma sesi- mi İşittireceğim diye renkten ren- 8 giriyor. Evet! Şu daracık denizin üş tünde tamam on vapur dolusu halk toplanmıştı, Sandal, motör, istim- di. di Potla gelenleri de hesaba katarsak en az on bin kişi! Denilebilir ki, Boğaziçi, hâlâ canlı lu: kiri, vetle, hattâ bu bir gecelik bayramın genliğini yapmağa gelmişlerdi. ci ve On binden fazla halkla beraber Evvelki gece Boğaziçinde güzel bir mehtap safası yaptık On vapur hıncahınç dolmuştu - Denizin üstü sandal almıyordu - Bütün sahiller halkla duvar olmuştu “TELE Bir seyyah gibi 7 Dün yazdığım güçlüklerin alt ta- rafı size anlatmakta fayda olma. dığını anlıyorum. Öğrenseniz eliniz. den ne gelir? Anlatsam elime ne ge- çer? Yalnız bir seyyah gözüyle gör- düğüm bir iki tuhaflığı anlatayım. İstanbuldaki otelimde yemek ye miyorum, Saat on bire doğru kar. num acıktı, sokağa çıktım. Etrafa baka baka yürüdüm. Bir türlü şöyle Avrupanın ve dünyanm bütün şe- hirlerindeki gibi önlü açık, kalabalık, listesi kapısında asılı bir lokantaya İ — Allah Allah! Acaba buradaki iler yemek yemezler mi? diye kendi kendime soruyorum. Boğaziçindeki mehtap sefasında (vapurlar ve ayakta olduğunu İspat etmek in bu mehtaplı geceyi güzel bir rsat bilmişti. Yedisinden, yetmi- ine kadar irisi, ufağı, zengini, fa- kadmı, erkeği; bir tek işa- işaret dahi beklemeden Sahilde toplananlar.. Sandallarla gelemiyenler, deniz kenarlarında küme küme toplan muşlardı. Çalgı çalıp eğlenenler, san- dallar içinde hora tepenler vardı. eniz Ticaret Müdürü Müfit Nec- det, bu coşkunlukları seyrederken bir aralık . Şirketi Hayriye Umum Müdürü Sadiye * yaklaştı; — Halk, neş'eye nekadar susamış meğerse... Küçük bir mehtap âlemi, bakın kaç bin kişiyi buraya topla- dıt. Sonra, sözüne devam ediyor: — Tabil bu ilk tecrübeniz... İkin- üçüncü mehtap gezintileri, şüphe yok ki bundan daha parlak olacak! Emirgân koyunda Işıl ışıl yanan bu on vapdrlu, yüz- lerce sandal ve motörlü deniz mev- kibi Kanltcadan sonra, Emirgân sa- hillerine doğru dümen kırdı, Emir- gân gençleri, sahilde, bizi meşale. lerle karşıladılar, Kayıklarda ahlarm, oflarn bini! bir paraya... Hemen yanaşacakmı- 4ız gibi fır Tokmakburnu önünden Paşa. bahçeye Beykozun önüne... Artık, gece iler. liyor. Mehtap ği Üzerinde dilimleri ışıklı büyücek bir portakalı andırıyordu. Beykoz. dan sonra yine Rumeli geçtik. . Büyükderede önünde hava fişekleri atarak, pro - jektörler altmda önümüzden geçen sandalları, kikleri, seyrederek; bir buçuk saat kaldık. kıyı kıyı tarıyarak, ağır a- geçiyoruz. Oradan da vapurun seren dire kıyısma Beyazpark Fakat halk, Eftalyayı dinliyeme- kleri için sabırsızlanıyordu. Her kesin saz dinliyeceği düşüncesile sa- baha kadar uzatılan program, bize uzun gelmeğe başladı, tek &alın on vapur halkını eğlen Vapurlarda irmeğe kâfi gelmiyeceği, acele ile olacak, düşünülmemişti. Umarız ki, önümüzdeki mehtap âlemleri, dahâ çok iyi tertip edilir ve dahs parlak, daha muntazam o- IK. Salâhattin GÜNGÖR Feesirmmli rmakale Yalnız kuvvet değil teknik de lâzım © Bu da gösteriyor ki, yalnız küvvete İdayanan güreşlerde bile kuvvet kâfi yo değildir. Kuvvet nekadar çok olnraa, “sun teknik ve bilgi olmadı üs, in Hatöulü” BerlisdenY gelen grzizdönlar hepimizi ” şaşırttı: . Çoban © Mehmet yenilmiş. Hem de ken- Baktım olacak gibi değil, Rasgele birisine bir selâm verip bir lokanta sordum. Nazik bir adammış. Beni aldı, ye- mekleri pencerenin önünde dizili bir lokantaya götürdü. Doğrusu bir ufa- cık yer olan buraya lokanta demek güçtür. Elli kişi ancak yiyebilir. Da- ima terliyen başı takkeli bir ahçı iki üç garsona yemek veriyor. Bir ta- İ raftan da ince demirlere geçirilmiş «t parçaları tüte tüte sleşte pişiyor, Alışmamazlık olmalı, Bu manzara- dan hoşlanmadım. Ama adama t6- şekkür ettim ve oturdum. Ne yedim? İ Bunları anlatmaya lüzum görmtyo- rum, Fakat bir Avrupalınn hayreti- ni mucip olacak bir şey oldu. Garson bana yarım kilo ekmek getirdi. Şa- şırdım. Neyse dalma çok yağlı ve soğanlı yemeklerle midemi doldur- dum. Yalnız (pilâv) dedikleri pirinç yemeğinden başkası hoşuma gitme di. Ağır şeyler. Paramı verdim ve UN Şehri dolaşıyordum. Otele ön. mem icap etti, Sebebi, geciktirilmesi müşkül ve zaruri işimi görecek se hirde bir yer bulamayısım. Süleyma niye camiini gezerken hissettiğim bu zaruret üzerine hemen büyük bir tesadüf eseri olarak rasladığım bir taksiye atlayıp otele döndüm. Baş ka türlü yapmama imkân yoktu ve otelde rahat ettim. Bilmiyorum hangi doktor hayatın maddi kısmı yemek, hazmetmek ve ıtrah etmekten ibarettir diye ta- rif etmiş. Bu şehirde yemeğe ehem- miyet verilmediğini lokantasızlıktan anladım. Hazma ehemmiyet verilme. diğini yemeklerin ağırlığı ile keşfet- tim. Itrah etmiye gelince bunun ne olduğunu bir türlü bulamadım. Çün | Kü bütün gezdiğim yerlerde bir ra- | batlık yeri gözüme ilişmedi. Acaba ben mi görmüyordum, yoksa mev. cut mu değildi? B. FELEK Resmi Dairelerin Nazarıdikkatin Maarif cemiyeti, resmi ilinla- rin neşrine tavasstt için, Heye» ALADA ti Vekileden aldığı kararda ay nen; “, sna mecbur kalınmamuk ve İs. tenildiği zaman bu şekilde ilân vermek şıkkma nihayet ver. mek...”. şartlarını Üzerine al. mıştır. Şu hâle göre ilânları- nı gazetemizde neşret- tirmek ve taahhura uğ- ratmamak isteyen res- mi daireler bu ilânlarını mü ıran “ Resmi i- lânlar Türk limitet şir- keti ” ne göndermeli dirler. Şirketin adresi: İstanbulda Ankara caddesi, Karamanzade hanı üçüncü kat, Telefon : RAE AAA KA ADA KORE REST AMARE