i ş ksız orman lar Amerikadaki uçsuz bucal eN Bravo Futbolculara!.. uraaeeeeseeeeeeaeekekekkkekeke vermek —...... Berlin olimp olm Kendine Bravo şu Futbol Federasyonuna !.. | k Olimpiyatların gösteri$ N seyi- atten bambaşka bir şey, ve MWE? €rkânile yapılan asil bir geen mücadelesi olduğunu Futbol Fede- Tasyonunun kararile bir daha anla- miş oluyoruz. Futbol idareci! v ri Türk sporunun en bi müm oki yapması itibarile © değerlidir. Son dakikada Berlin yol Culuğundan vazgeçmek kararını ve Ten Futbol Federasyonu olimpiyatlar tin ciddiyetini elle tutulacak ve Açık gösteren bir işareti Türk “ > Tı umumiyesi önünde yapmış oldu. Olimpiyatları hukikatten aleniara Böre vaziyet şöyle de muhakeme edi- İ birincilikleriinde galibiyet veya mağlübiyet kadar, resmi geçi lerde iyi ve im ümitlerle gö: kürtler. e adalarından bir türlü dr garı çıkamamış olan bu ve buna ben- zer kanââtler dünyanm her köşesin- | de yerleemiz olan İlarilrka helkkAler | içinde çoktan kâyramış “malihulya”- lardır. Eğer bugünkü spor, bir propagan- da vasıtası ise o vasıtanın eskisinden daha çok nazikleşmiş olduğunu da kabul etmemiz pek tabiidir. Ben da-| ha ileri giderek göyle bir tarif yapa-| cağım: Bugünün sporu, hirsi milli haline gelmiş bir heyecandır. Ama bu te Tİf bazı idealistlerin hoşuna gilmiye- bilir. Fakat bir hakikattir. Bu tari- fimde hak verdirecek bin bir misali burada tekrarlamağa lüzum görmü- Yorum. , Birinelliklerindeki temsil kabiliye - tinin müsabaka meydanları marş deki kıymetlerie öle vade rinin bu feragatle- > miti bir dö- Far edenlere, olimpiya! biliyetinin tek taraflı olduğunu Anlat, ; all rinde ka- Vakıâ dünya birincilikle: vi Yanmış olanların insanlık ve rumi menlik dereceleri yüksek olursa, vi Babaka meydanında kazanılan ye ler bir kat daha “artar. Fakat b temsil imkünmen iki taraflıdan fazl tek tarafır olduğuna delâlet eder. Yani olimpiyat meydan! Ko alamamış bir sporcunun ne elbi a Me tavrı hareketi, ne de ziyafetle ki çatal bıçak tutması kimseni? i— | katine çarpmaz. Esasen olimpiye lardaki temsil kabiliyeti mığsnbaka haricindeki kıymetlerle ölçülen — Saydı, giyim kuşam, dans, GAY > Yafet laminer bizden daha ko- İaylıkiz olan milletler “birer düzüne Amatör dansör, birer düzüne Şi 7 “ek yiyen, birer düzüne de Fatbolün Olimpiyada gidemiyeceğin meali karşı oynadığımız mda derece | 8“ maçta iya gan GE A e güvenemiyen diğer şubelerden ayni feragati bekliyoruz hem bir çekirdek ; gençlerile dünya birinciliklerine iştirak ederek maili şereflerine bir şeyler kazandırabilir- lerdi, porun içtimai ve kültürel bir mü- lm dağına anlatmak Üzere frenkler, şampiyonların siviller ka- dar toplu yaşamak kabiliyetlerinin inkişaf edip etmediğine dikkat ettik- lerindendir ki, filân şampiyonun iyi dans ettiğini, şu güreşçinin bir terzi modeli kadar iyi giyindiğini yazar- lar, Olimpiyadm tafsilâtı arasmda hiç göyle bir tarife rastlanmış mıdır? Filân millete mensup olan 1.200 metro koşuların o sonuncularından olan filân şampiyon harikulâde gü- zel yemek yiyen bir insandır. Veyahut: vg Filân millete mensup olan filân gü- reşgi mütemadi mağlübiyetlere uğra- masma rağmen çok güzel giyinen bir açti. : & Yukarıdakilere ER vi “> x ama şu aşağıdakilerine ya” ii gazetelerde çok yer alı 400 metro yarışta dünyanın en bi- rinci gampiyonu olduğunu yeni bir dünya rekoru yaparak ispat eden fi- linea ne yazık ki, zenciler gibi ekşi civarında oturan yerlilerin birço fu vahşi hdyvanlar korkusundan urdukları iplerde böyle yaşıyorlar dınınseyahat vesilesi adığını anlatan ilk karar verildi i da 'ksi kokuyor . ve insanlar arasın yanak yerken dünya şampiyonu ol duğuna şüphe ettirecek hareketler yapıyor. Yugoslav Milli takı” karar verilen Yaşarın bir kurtarış 7 es Öldüler mi,kaldılar m ........e. ... Akibetleri meçhul kalan: insanlar Kabirleri bulunamıyor, cesetleri keşfedilemiyor, . yaşadıklarından da h Her memlekette her sene kayıplar listesi çıkar. Istatistiklere bakılırsa kayıpların adedini şu korkunç rakam larda görüyoruz: Fransada, her senede ne oldukları belli olamadan ortadan kaybolanla- | rın adedi 14,000 i buluyor. Akibetleri | meçhul kalmışlar Ingilteredeki | yısı 6,000 ki varıyor. Amerikada ise evlerine döneceklerinden hâlâ ü - mit kesilmemiş ve senelerdenberi dön miyenlerin adedi 20,000 imiş, Tutulan hesaplara göre, Fransa - dan kaybolmuş 14.000 kişiden 8.000 | adedi tekrar yurtlarına dönmüştür, Başlarından geçen maceralar bin- bir gece masalları kadar uzun olan bu 8,000 kişiden geri kalan 6,000 ki- şi henüz bulunamamıştır. bunlar ne olmuşlar? Olmüşler midir? Yaşiyor- larsa nerelerde yaşıyorlar? Neden ailelerine bir haber ulaştıramıyor- lar? Yoksa dünyadaki- lere küsen adamların ya rı ahreti olan ve ismine Lejyon et- ranjer denilen Fransızların fedai kı- talarmda Afrikanın öldürücü güneşi altında m kavruluyorlar? Buna benzer binbir sual ebediyyen cevapsız kalacaktır. Tâ ki, o-altı bin kişiden birkaçı daha evlerine dönüp başlarından geçen maceraları hikâye edinceye kadar... Gazetelerin takip ettikleri kayıplar Biz matbuatta meşhur olmuş, orta dan kayboldukları zaman uzun dedi kodular yapılmış, hükümetler tara - fından araştırıldığı halde bulunama- mış ve hayatları kadar kayboluşları etrafında da efsaneler icat edilmiş o-. lan birkaç meşhur simanm macera - larını buraya nakletmekle, meşhur 0- lamattış binlerce kişinin âkibetleri hakkında bir fikir başlangıcı ver - mek istemiyoruz. Yahut göyle bir tarif: Dünyada boynunu bükerek kimse bulunmadığını ispat eden filân peh- livan ne yazık ki güreşçiliği derece- sinde bir centilmen değildi Sporun umumi telâkkisini ve bü“ kümlerini burada keserek yine $u Futbol Federasyonunun bir teknik heyete lâyık kararma dönüyorum: Futbol Federasyonu dünkü bera- berliği de bazı fikirleri ileri sürerek parlak bir netice gibi gösterebilirdi. Meselâ derdi ki: Yugoslav takımı gibi hususi Ve gonla şehrimize gelecek kadar bü işe ehemmiyet vermiş ve birçok İut- bolcülerini Fransız takımlarında pro- fesyonel olarak çalıştıracak hale gel miş olan bir futbol küvvetile berabe- re kaldık. Takımımızda bu büyük tecrübeden sonra yapacağımız tadi- Jâtla kuvvetimizi daha arttıracağıZ. Eğer Berlin de fena bir talihle kur'a- da kuvvetli bir takıma karşı ilk ma- çrmızı yapmazsak, resmi geçitlerde ve kıyafetlerde, güzel kıyafetlerimiz” le dikkati celbeder ve alkışlanırız. Futbol idarecileri seyahat hastalı- ğınm aşağı mazeretlerinden olan bü sufsatalara baş vurmadılar. Bir tek- nik heyete yakışacak şekilde mesele- yi tetkik ettiler, Ve maçın 3 - 3 be- raberliğine rağmen oyunun cereya” nında Yugoslav takımımın daha yük- sek bir takım tekniğine sahip oldu- Zuru farkederek o yüksek feregatli kararını verdiler, Bravo şu Futbol Federasyonuna". Çok titiz davranan futbol idareci- lerinin hareketini kendine çok kiy- metli birders. » Şimdi olimpiyatlara hazırlanan di- ğer şubelerin idarecilerine hitap edi- yoruz: Kendine güvenmiyenler, | futbol idarecilerinin spor şerefimiz üstünde titrediklerini ispat öden kararları gibi kararlar vermekte bir an gecik- mesinler. Çünkü günahtır, yazıktır. Kendilerine güvendiklerini odün- yada birinci derecede olan Almanla- rı ve Finlandiyalıları yenerek gös- termiş olan Güreş Federasyonunda- kiler de; bütün spor gerefimizin gü- reş takımı sırtımda olarak Berline gideceğini iyice hesaplasmlar. Ve minderlerde kazanacakları muhak - )Âşık ve asi Arşidük nasıl kaybolmuştu ? Kırk beş senedenberi araştırıldığı halde ne olduğu anlaşılamıyan meş - hur kayıplar arasında, Habsburg ha nedanma mensup Jan Habsburg'un macerasi dünya matbuatmda uzun dedikodulara sebep olmuş bir mese- ledir. Avusturya ve Macaristann en asii hanedanmdan olduğu halde birdenbire ortadan kaybolan bu Ar - şidiik nereye gitti? Nerelerde sak - landı? Hâlâ yaşıyor mu? Bu suallerin cevapları birkaç tür- lü veriliyor. Arşidük'ün kayboluşunu ölesiye sevdiği halde ailesinin evlenmesine razı olmaması yüzünden beraber kaç tığı bir artiste hamledenler çoktur. Arşidük'ün hayatımı yakından takip etmiş olan © birçok insanlar da Jan dö Habsburg'un politika sebep - lerile kendini ve ismini unutturacak bir yere kaçtığmı iddia ediyorlar. Arşidük'ün ne olduğunu tahmin €- debilmek için bu iki türlü şayiaya da ehemmiyet vermek en doğru yoldur zannındayız. Filhakika krallığa nam- zet olan Arşidük'ün müstakbel tah- tı ve memleketini bırakıp ortadan kaybolmasmda, hem politika hırsı hem de Margrit Stübel ismindeki ar- tiste karşı derin aşkı büyük rol oy- mamıştır. Âşık ve asi Arşidük neler yapmıştı ? Jan dö Habsburg ortadan kaybol- madan evvel Bulgar tahtına göz dik- miş ve Bulgar kralı olabilmek üzere epey çalışmıştı. Bu projesinde muvaf fak olamayınca Avusturya impara - torluğunun veliahti olan amcazadesi Arşidüük Rodolf ile hükümete karşı birleşmiş ve amcazadesinin ârzula - rmı tahakkuk ettirmek üzere çalışır- ken kendisi de Tirol ve Dalmaçya'sın hidivliğini kapmağa uğraşıyordu. Garip bir tesadüfle Avusturya tk tmm yegâne velishti olan Arşidük Rodolf ta babasının evlenmesine ft türlü müsaade etmediği bir kızla Çıl dırasiye sevişiyordu. İki âşık amcazadeler Arşidük Tan'in medet umduğu A- ak olan şerefli dereceleri hariçteki temsil kudretlerile bir kat daha art- tırabilecek kabiliyetteki şampiyonla- rı seçsinler... Eşref ŞEFİK a al i» Sevgilisinin ismini koyduğu yelkenli ile meçhul denizlere açılıp kaybolan ânk Arşidük Jar Arşidük ile beraber kaçtığı uzak denizlerde ne olduğu belli olamıyan bir haber alınamıyor topraklarını terkedeceğim. Banu ver diğiniz bir hakkı istediğiniz şekilde kullanmadıysam affimi istirham © derim, Arşidük Jan dö Habsburg Bu mektubu yazan Arşidük he - men büyük bir yelkenli gemi sağın aldırmış, geminin ismine sevgilisinin ismini koymuştu. Margrit isimli yel- kenli ve sevgilisi ile denizlere açtirn Arşidük'ün âkibeti 40 gün merak e- dilmişti. O zaman geminin büyük bir fırtmaya kurban gittiği söylenmiş, bazı şayinlara göre. Arşidilk tarafm dan mahsus batırıldığı hikâye edil - mişti, Dokuz sene vahşi adada yaşıyan Japon Kaybolup bulunanlar arasında bir Japon bahriyelisinin harikulâde ma- cerası da anlatılmağa değer. Ve bu hikâye resmen Japon bahriyesi tara fından da tasdik edildiği için efsane ile alâkası yoktur. 1932 senesinde Japon donanması manevralar yaptığı sırada bir bah- riyeli gemiden düşüp dalgalar ara - sında kaybolmuştu. Öldüğüne hük » medilen Japonu 1981 senesinde kü - çük ve kimsenin uğramadığı bir vah şi adada yaşar buldular. Japon gemiden düşüp battıktan sonra bir hayli çırpınmış, cereyanla ra kapılarak yüzmeğe başlamış, ne- den sonra kimsenin uğramadığı kü- çilk bir adacığın kumsülları üzerine dalgalar tarafından atılmıştı. 'Tam dokuz sene ağaç kabuklarını kemirerek yaşıyin Japon bahriyeli. sini 1931 senesinde oradan tesadüfen geçen bir gemi kurtarmıştır. Yamyamlarla dolu olan yerlerde -kaybölmuş Amerikan tayyarecisi artist Margrit yusturya veliahti Rodolf'un sevdiği kız Baron Veçua idi. Halbuki Jan'in sevgilisi bir artistti. Amcazadesinin asil bir aile kızile evlenmesine müsa- ade edilmediği bir zamanda kendisi- min bir artistle birleşmesine kat'iy - yen inikân yoktu. İki prens ölüme doğru koşuyorlar Iki amcazadenin hükümet” aleyhi. ne birleştikleri ve evlenemiyecekleri kadmları sevdikleri Avusturya - Ma caristan imparatoru Fransuva Joze- fe haber verilmişti. Aksi tabiatli ve hanedan işlerinde kat'iyyen müsa - maha göstermiyen Fransuva Jozef evvelâ Arşidük Jan'ı çağırtarak a - damakıllı haşladı. Ve politika ihtiras larile sevdiği kadını bırakmadığı tak | tirde bütün haklarmı alıp hudut ha- rici edeceğini söyledi, Imparatorla bir saat süren müna- kaşadan sonra sarayma kapanan Ar sidik Jan bir gün bir gece hiç kim - seyi kabul etmiyerek düşündükten sonra sevgilisini çağırttı. Onunla be- raber bir akşam yemeği yediler, Sa- raya mensup olan hafiyeler o akşam yemeğinin veda ziyafeti olduğuna hükmederek imparatora haber haber Üstüne ulaştırıyor ve Arşidik'ün sev gilisini savacağı müjdesini veriyor - lardı, Bütün saray halkının sevin - diği günlerde asıl hakikat meydana çıktz. Arşidük aşkını tercih etmişti Sevgilisi ile başbaşa yemek yiyen Arşidük ertesi gün imparatora şöyle bir mektüp yollamıştı Haşmetpenah, Hayatımın bundan sonrası için gös terdiğiniz iki yoldan birini tereih et- mek hakkını vana bağışlamıştınız. Uzun uzun düşündükten sonra kal - bimin yolunu tercih ettim. Eenliğimi verdiğim artist Margarit Stübel İle bütün asilzadelik haklarımdan ve miraslarımdan feragat ederek bir da hs avdet etmemek üzere memleket Hâlâ aranan,hâlâ hayatından ümit kesilmiyen meşhur kayıplar arasında Amerikan tayyarecisi Refdern'in ma cerasi tüyler ürperticidir. Dünyanm en müthiş yılanları ve yamyamlarile dolu olan Amazon mm takası İlzerinde uzun bir uçuş yapan Amerikan tayyarecisi 1927 senesin » denberi geri dönmemiştir. Bu tayyareciyi bulmak Üzere in. san oğlunun giremediği o mmtakaya birkaç kervan günderilmişse de bu « İunamamıştır. O mıntakaya civar yerlerde ya « sıyan köylülere bakılırsa, Amerikalı bugün hâlâ yaşımaktadır. Onu vahşi ler gökten inmiş bir peygamber zan- nile kendisine kurdukları bir tahtta İ yaşatıyorlarmış. Her akşım güneş İ batarken, onun etrafında ibadet eder lermiş.. Yerlilerin bu tahminlerine hakver- direcek bir vak'ayı da şöyle anlatı - yorlar: Sık ormanlar arasında İlerliyerek vahşilerin klübelerine kadar yansşan bazı yerliler beyaz bir topal adamm odunlardan yapılmış bir taht Üstün- de topallıyarak dolaştığını, mahzun mahzun düşündüğünü söylüyorlar. Bu hikâyeden Amerikan güzetecile- ri gu neticeyi çıkarıyorlar: « Tayyareci motörüindeki bir arza yüzünden düşmliştür. Düşerken a » yakları kırılmıştır. Tayyarede epey ilâç filân olduğu için etrafmı saran yamyamlara icabında ilâç dağıtarak onlar hastalıklarını geçirmiştir. On lar da gökten düşen ve hastalıkları. nı geçiren bu beyaz adamı peygam » ber farzederek aralarmda saklıyor « lar. Muhtelif kervanlar gönderildiği bal de tayyarecinin henüz bulunamama» sim sebebi de besittir, Ora vahgile ri mukaddes bildikleri her şeyin yer lerini değiştirirler, Peygamber addet tikleri Amerikalmın tahta her gün yer değiştiriyorlar . Amerikalmın ayakları kırık oldu- ğundan fırsat çıkınca kaçamıyor » muş, Buna benzer daha başka meshur kayıpların hikâyelerini sırası geldik ce vereceğiz