ie WA VEE na 25 ER e KANU S.A NT ALA 2) Yazan: Aleksandr Kerenski KOMA ÖLDÜRÜT mir i YOFLAR | Ne.6 Terme eden: M. Rasim ÖZGEN Rasputin, sırf kutsiyet kerameti ve ibadeti ile saraya girdi Valide İmparatoriçe, daha umumi barpten evvelki senelerde, gelininin Akıl muvazenesinde karışıklık oldu - ğunu farketmişti. Bu muvazenesiz - lik arttıkça," onun, devlet işlerine müdahalesi fazlalaştı. Romanofların katli meselesi hakkında yapılan tah- Kikatta, Aleksandranm oda hizmetçi- ” Matmazel Zanotti şu ifadeyi ver- ,, “Bütün hayatımı çariçenin yanm- da geçirdim. Kendisini tanır ve #€- Yerim. Fikrimce, o, isteriden muzta- Tipti. Son senelerinde, eski tabii ha- İinde değildi. Onun bir hali, gözüme Sarpıyordu: Sevdiği kimselerle bu - Yunduğu zaman kalbinden hiç şikâ - Yet etmiyordu; fakat etrafındaki kimselerden © hoşlanmadığı, yahut hoşuna gitmiyecek bir şey yapıldı - Zi veya söylendiği zaman derhal kal- bindeki ağrıdan şikâyete başlıyor - du. Bu son senelerde, fikrine muha- N£ hiçbir mütalen kabul etmiyordu. ©, herkesin, kendi fikirlerini yanıl- maz ve hürmete lâyık bulacağına Zahipti, Onunla ayni kanaatte olmı- Yanlara yapacak bir şey kalıyordu: Çariçeden uzaklaşmak... Çocuğun hastalığna tıpta deva Yoktu, Fakat Aleksandra Feodorov- ha da şkaderin pençesine, mücadele- Biz kendini teslim eden kadınlardan da değildi. Dualarınm müstecap ol « Mayışını, muhakkak günahkâr bu - Yunduğuna, Allahm kendisini din - İemediğine hamlediyordu. O, sabit |” bir kanaatle, imanının dağları devi- Teceğine inanıyordu. Kendisini gü -| hahkâr addedince, kendisi ve çocu «| Bu için duz edecek ve duast Allah - ça kabul olunacak bir adam, bir za- bit aramaya başladı. Her ne paha- Sına olursa olsun, böyle bir adam bulmak lâzımdı; çünkü Aleksinin Yaşamasma Mizum vardı. O, yaşa - ziyaret ve duşalari ile müvazi bir yolda inkişaf ediyordu. Kadm, bu hale dikkat ederek inandıkça inandı ve bu itimad ruhuna sükün ve tesel- li verdi. Kendi dualarının müstecap olmadığını ve kendisine .bir teselli vermediğini gören Çariçe, Rasputi- nin Allshla kendi arasmda vasıta olduğuna şüphesi kalmadı.” İnkâr edilemiyen bir şey var: Ça- riçe ile Çar, bir çok defalar, çocuk- larmm ölüm haline geldiğini, can çe- kiştiğini zannettikleri anlarda, Ras- putinin, Aleksinin başı ucuna gelişi ile beraber bir aksülamel başladığı- nı ve oğullarının tamamile iyileşti- gini, gözleri ile görmüşlerdi. Hatta, “ dostumuz” um, uzaktan telgrafla | gönderdiği duasının bile tesir ettiği de vakidi. Bu adamda, idehşetli bir telkin kudreti, bir İpnotizmacılık, bir man- İ yatizmacılık bulunduğu, şüphe gö- türmez bir hakikatti,, Rasputin ha- kikaten çocuğum hayatmı kurtara - bilmiş miydi? Bunu, resmi tahkika- ta memur olan ve kendisi de sami- mi bir mutlakıyetçi bulunon Soko - loftan dinliyelim; çünkü o, hüküm- darla karısı ve bütün ailesi hakk da, en küçük noktalarma ehemmi « yet vermek suretiyle, çok derin ve dikkatli tetkikat (yaptı: “Rasputine taraftar olan muğlakıyetçiler, şimdi, saltanat varisinini sıhhati üzerinde, ———— onun, İyi bir tesir husule getirdiğini iddiaya başladılar. Bu, doğru bir iddia değildir. Prensin hastalığı as- la geçmemişti. Hâlâ ölüm tehlikesi altında yaşıyordu. Elim endişeler i- ginde yaşıyan, teselliye muhtaç olan bir anayı bir defa, iki defa aldatmak İmkânı her zaman mevcuttur. İnsan, kendi vicdanma hiyanet etmeden ve anaya karşı hürmetsizlikte bulunma- dan aldatmakta devam etmiye kal- kışsa, her halde, bunu, senelerce i - dameye muvaffak olamaz. Hastalı. ğın seyri, o kendiliğinden, osldan- mak imkânlarını verebilecek mahi - yetteydi. Çünkü dalma ayni şekilde tezahür, devam ediyor ve neticele - niyordu: Her defasında, çocuğun bir yerinde bir bere, herhangi bir yara husule gelmesiyle başlıyor.. Orada bir şişkinlik meydana geliyor. Bu şişkinlik katılaşıyordu. Arkasından felç başlıyor ve çocuk şiddetli bir ıstırap içinde kalıyordu. Onu, Dok- tor Derevenko tedavi ediyordu ve fen elinden gelen şeyi yapıyordu. O zaman bir aksiilâmel husule geliyor, #iş iniyor ve çocuk iyileşiyordu. A - nanım, bu iyileşme tesirini, Raspu- tinde bulması, ona inanmasının neti- cesiydi. O, ruhunun marazi bir te - şevvüşü ile, tedavinin bütün fayda- smı, doktorlarda değil, duada, kera- mette buluyordu. (Arkası var Kudüs kargaşalıkları Zabıta ile halk arasında kanlı çarpışmalar oldu - Yacaktı ve bir gön hakiki vantlsk ii Rasputin Gregori, milletin göbe - Binden, #mid ettiği gibi alçak gönül İller arasmdaki en alçak gönüllü ler içinden... safiyetin kaynağından Sikan beklediği mukaddes adamdı. Rasputin, sırf kudsiyeti, kerameti Ve ibadeti ile saraya girdi. Orada, Yalnız, mukaddes adam mevcudiye- Ü ile tanıdı. Bütün sefehet düşkün ünü, bütün şehvetperestliğini #aray dıvarlarınm haricinde bıraktı. Onun, hattâ saltanat apartmanla - Yında irtikâp ettiği kabahatleri oldu- ğuna şüphe yoktu, fakat İmparato- 8 bunları görmedi ve görmek is- temedi. Çaroviçin bebekliğinde £ Vişmiya- kova isminde bir dadısı vardı, Raspu İn, onu baştan çıkardı. Bu kadm, nedamet ederek, İmparato- Yiçeye künahmı itiraf etti, Çariçe anmadı; onun “mukaddes adam ” aleyhinde kurulan tuzakta parmağı tiduğuna ve iftirad: bulunduğuna hükmetti, kızlarınm mürebbiyesi Tİ Yüçevanın talebile kendi apartıman- İarma Raspotinin kirmesinin meni- Mi rica etmesine ehemmiyet verme- “ii: Çar müdahele etti ve memnuiye- ti devam ettirdi, fakat Tiyuçovada Yerinden-oldu. Çariçe, Rasputinin oğlunu tedavi ebilecek ve kurtaracak kudrette yuğuna, körü körüne inanmıştı. 'ukarıda, bahsettiğim oda hizmetçi- Nİ Zamotti “0, Rasputinde husus! Dir kudret, dun kudreti bulunduğu- Da, onun edeceği duaların muhak- Kak müstecap olacağına, bütün ka- Maatile inanmıştı. Çarevicte görülen | her sıhhi selâbı bilhassa Rasputinin larındaki tesire atfediyordu” di- Aleksinin İsviçreli mürebbisi de söyliyor: . Rasputinin sarayda bulunması, Prensin hastalığı ile str arkıya ala- Kadardır. Bana hastalık haber veril- Yafia maharleferinde Kudüs, 29 (A-A)| — Dün Jenin kazasında kâin Guc3atta kasabekm- da askerin müdahalesine mecburiyet hâsıl eden hâdiselerşolmuş, dört A- rap ölmüş, dört kişide yaralanmış- tır. Nablusda ve Belsanda zabıta ta- rafından yapılan araştırmalar esna- sında halk, tecavüzkürane bir tavır takınmış olduğundan. zabıta, silâh kullanmak zaruretindp kalmıştır Uç kişi yaralanmıştır. Nasra polis meviği, yanmıştır. Dün bir İngiliz polis memurunun öl- dürülmesi, büyük bir galeyan tevlit etmiştir. İngiliz memprlarınm sile- leri Kudüsü törketmişlerdir. Akde » nizdeki İngiliz filosu kumandanı “Barham” zırhlısiyle Hlayfaya gel - miş ve tayyare ile Kudüse gitmiştir. Şimdi orada âli komiserle görüşmek zaman, bu adamm onun -Çariçe- | tedir. MİN. üzerindeki nüfuzunu anladım. Rasputini daha ilk görüşümde, ço Sağun her hastalığmda kendisini hin , edeceği dualarm Alla- kabul edeceğini söylediği zaman Şariçeye itimad vermişti. Onun “mu dde adam” a inanması şartile, Rasputin nekadar uzun müddet ya: k Na, &ocuk da yaşayacaktı. Kim derse desin ve İsteyen tesadife Smletsin, hakikat şu ki. çocuk dü- Miyordu ve bu iyileşme Raspütinin Yüksek Arap komitesi . sekreteri Avni Ebuhadi, milli Yalbudi konseyi nin bir uzlaşma yapılması için ge - çenlerde vâki olan davetine şu ceva bı vermiştir ; İ “ — Memleket çok kügüktür. Ya - hudi muhacirlerini koynuna alacak kadar geniş değildir. Ml Yahudi yurdu, Arap muhtariyeti. için bir ma niadır.,, Hükümet memlekette hüküm siür- mekte olan emniyetsizlik dolayısile yanah Tanudı evieri Filistini ziyaretten vazgeçmelerini Alman seyyahlarma bildirmiştir. 40 grev lideri başka şehirlere nakledildi Londra, 29 (A.A.) — Kudüsten bildirildiğine göre kırk kadar grev lideri şimdiye kadar bulundukları yerlerden başka şehirlere naklolun- muşlardır. Bu liderler, günde birkaç kere polis dairelerine görünmek mec buriyeti altında bulunmaktadırlar. Yeni müstemlekât nazırı Londra, 29 (A-A.) —Ormsby-Go- re'un Thomas'm yerine müstemle « kât nazırlığına tayin edilmiş olduğu nün dün öğleden sonra ilân edilmesi, hiç bir sürpriz uyandırmamıştır. Elli Yaşında olan Ormsby göre, 1932 se- nesinde mandalar daimi komisyonun da İngilterenin birinci mümessili ol. muştur. Kendisi bilhassa Filistin me Selesinin halli için lâzım olan ehliye- ti haizdir. Çünkü 1918 senesinde bu memlekette politika memuru olarak bulunmuş olup buralara has olan me selelerin mahiyetine yakmdan ve hakkiyle vakıftır. Thomasın halefi - nin süratle tayin edilmiş olmasının sebebi, Filistin meselesinin hemen mesul bir nazıra tevdi edilmesi zaru- retinin hissedilmiş olmasıdır. TAN NOTLARI Bir masal vardır. Hepiniz bilirsi- niz. Sıkmtıda olan bir adam bir of! çekmiş, hemen bir dudağı yerde bir dudağı gökte bir Arap çıkmış adama üç defa “dile benden ne dilersin?,, di- ye sorduktan sonra İstediğini vermiş. Geçen gün, böyle dört elif miktarı bir of! ta ben çektim karşıma masal- daki Arap çıkmadı. Eğer çıkmış ol - saydı kendisinden bir salâhiyet, umu- mi zevkiselimi hiçe sayanlara karşı | amansız bir şiddet göstermek ve me- selâ, Beyoğlu caddesindeki Loryan, Parfümöri dö Pera, Rejans, La Jö - nes, Butondor, Viyenuaz Nisnaz, O- lion dor, Okazyon, Aletual, Pupe, gi- bi isim taşıyan dükdkinlara isimle - rini değiştirtmek; Şehrin en göze görünür yerlerine asılan ilânlardaki, yeni türkçede im-| lâ hatası yapmak imkânı olmamasına rağmen dev harflerle yapılan hatala- rı hemen orada, bu hatayı işliyenleri teşhir ederek düzelttirmek; Mahallebici dükkânlarını tahdit ve İ hepsinin tabelâlarmda yazılı “Hacı| İ Recep ustalarmdan,, kaydini kaldıri- mak; N Kaşlarını traş ederek yerine sarhoş bir kalemle çizgiler çizen kadınları tabii kaşları çıkana kadar hapsede - rek mahpus bulundukları her gün bin bir defa “bir daha yapmıyaca - &ım,, cümlesini yazdırtmak, Umumi yerlerde yüksek sesle deri- lerini anlatanları susturmak; z Gibi bunlara benzer ve buruda ya- zamıyacağım birçok şeylere mâni ol- mak için salâhiyet istiyecektim. Fikret ADİL Çiçekçilik Türkiyeden çiçek ihracı mümkündür Yeni kurulan “İstanbul Çiçek ve Fidan Bahçıvanları Cemiyeti” çiçek giliği rağbetlendirmek, milli servet haline koymak için çalışmaktadır. Cemiyet, ayni zamanda bazı memle- ketlere çiçek ihracatı icin tetkikler- | de yapmağa başlamıştır. Bu hususta cemiyetin reisi Mehmet Sadık ile bir muharririmiz görliğmüştür. Mehmet Sadık muharririmize şu İzahalı ver- miştir: — Çiçekçilik memleketimizde gün den güne inkişaf etmekte ise de bu güzel nebetları yetiştirenleri mem- nun edememektedir. Yüzlerce vatandaşın uğraşıp mey dana getirmekte oldukları türlü çi - | çekler, senenin çok zamanlarında | müstahsilin elinden yok bahasma çıkmakta ve bazan da hiç müşteri bulamamak yüzünden bahçelerde çü rümektedir. Memleketimizde çiçek sarfiyatı, muayyen ve mutat günlere inhisar etmekte olup halkm gündelik haya- tma henüz nüfuz edememiştir. Ecdadımızın güzel şeylere ve çi - geğe karşı beslemiş oldukları sevgi ve alâka herkesin malümudur. Şimdi bizde de zinet nebatlarma karşı merak ve alâka hissolunacak derecede çoğalmakta ise de henüz lâyik olduğu mevkii tutamamıştır. Ölenlere çiçek göndeririz de yeni doğanları bundan mahrum etmemize akıl erdirmek oldukça güç bir key - fiyettir. Memleketimizin senelik çiçek sar- fiyatı Avrupada bir şehrin bir gün- lük sarfiyatı kadar bile değildir. 1936 senesi İngilterenin çiçek İs - tihlâki 750 milyon frank, yani 62 bu çuk milyon Türk lirasıdır. Bizde ise memleketin senelik çiçek istihsalâtı | 50 bin lirayı geçmemektedir. Hiçliği ve ehemmiyetsizliği mey -| danda olan bu rakamm yüzlerce bah | çıvanı tatmin etmekten çok uzak ol- duğu âşikârdır. Dahilde çiçek sevgisini yaymak ve sarfiyatmı çoğaltmağa çalışmakla berabet Romanya gibi bazı dış mem leketlere ihracat o teşebbüslerini de ihmal etmemek çok faydalı görül - mektedir. Cemiyetimiz bu meseleyi takip etmektedir. Alâkadar makam- lara başvurularak hükümetimizin hi mayesi ve yardımı istenecektir. Cemiyetin ihracatma muvaffak - yet hâsıl olduğu takdirde istihselâ- tn birkaç misli artacağı ve bü gü- zel nebatları yetiştirenlerin Ekono - mi durumları da şimdikinden daha müsait bir seviyeye yükseleceği şüp besizdir. » 5 amaaa ( Güneş - Dil ) Türk Dili İle Yunanca arasında münasebete dair (“Güneş - DİP teorisinin açtığı geniş ve verimli dil karşılaştırma- ları metodu, yurdumuzdaki dil meraklılarına yeni bir çalışma ala- nı açmıştır. Türk Dili Kurumu İleri gelenlerinin bu yoldaki yazıla- rı, kurum dışındaki dilseverler üzerinde de İzler bıraktığını, bugün meşrettiğimiz şu yazı gösteriyor. İstanbulda dile meraklı bir göz hekiminin yaptığı bu dil etüdü, teoriyi kavramanm diller arasında mukayesede ne büyük bir faydası olduğunu açıkça meydana çıkar. maktadır). ww (2 8 (öğ Söz 4-0 eğ) (eğ --ez--el 4 ev) Kelimenin Yunancada manası: “özlemek ,imrenmek, istemek, he- ves etmek, gıpta etmek” ve bilhassa “kıskanmak” tar. 4 — imeir-o Etimolojik şekli şudur: Dn © 8 (iğ -im--eğ-in (1) Iğ: Ana köktür. Anlamı “ar-| zu' 'dur. (2) Im: Arzunun “mülkiyet”i is- tihdaf ettiğini gösterir. (3) Eğ: Fikri tamamlar. (4) Ir: Fikrin yani istihdaf edi- len mülkiyetin belli, kesin bir nok- tada, bir objede tekarrür ettiğini işaret eder. O halde bu kelime “belli bir nok- tada tekarrür eden mülkiyet arzu- su” manasma gelir. Bunu beska bir ifade ile de tarif edebiliriz: “Muny- yen bir şeye malik olmak arzusu”. Türkçedeki mukabili (imren - mel orijinal manayı muhafaza ettiği halde yunancası sadece “arzu oet- mek” manasma gelir. Kelimenin iki dildeki şekilleri 4 rasmda ufak bir fark görülüyor. Türkçede kelimenin sonunda o Yü- nancasında bulunmıyan bir (en) eki var. Bu, süjenin en yakrf muhitini işaret eder ki, mefhumun noksansız ifade edilebilmesi için vücudu el zemdir. Çünkü imrenilen şeyler da- ima süjenin çok yakmında bulunan şeylerdir. O itibarla bu anlamm ta- rifi “süjenin bitişiğinde bulunan mu- ayyen bir seye temellük arzusu” ol- mak lâzımgelir ki bu mefhum keli- menin ancak dilimizdeki şeklinden çikabilir. Yunanca şekli eksiktir. 5 — Aksi-o Türkçedeki (öksü - mek) kelime- sine tekabül eder. y (2) (8 Cök -- ös 4 üğ) (ak 4 as iğ) Bu kelimelerde kökten sonra ge- len (ös, as) eki, “istemek” ve “öz- lemek” te olduğu gibi, oldukça ge niş bir sahayı göstererek arzunun vüs'atine işaret eder. Kelimenin türkçe manası “şiddetle arzu et- mek”, yunan dilinde İse “tensip, tasvip, talep, arzu, ümit, temenni etmek” tir. 6 — Aite-o Türkçedeki (ötük) sılaşır. sözü ile kar- 0 4 8 (öğ 4 öt 4 ük) Cağ 4 it $ eğ) (1) Oğ, ağ: Arsu anlamma ana köktür, (2) Ot, it: Arzunun duğunu gösterir. (3) Uk, eğ: Fikri tamamlar. dinamik ol. Bu kelimede arzunun sadece dina» | mik olduğu kaydedilmekle iktifa edil miş.Demek ki bunda ne “istemek” te ki taşkınlık, nede “dilemek” teki belirsizlik ve bataet var. Şu halde bunun tam manası “talep” ile “te- menni” arasmda yer alan “(rica” gibi bir mefhum olması icap eder. Filhakika (ötük) türkçede rica de- mektir. Yunan dilinde “İstemek, ta- lep etmek, istida etmek” manasma- dır. “en güzel devasıdır. HER TÜRLÜ FENNİ TESİSAT — Masör ve Masöz Otel ANKARA PALAS Şirketi tarafından İşletilecek ve Viyanadan gelen SİX FUNNY PELLOWS Orkestrası gündüz ve gece müş- terilerimizi eğlendirecektir. BU YAZIN EN BUYUK HADİSESİ 1 Haziranda BURSA şehrinde “ÇELİK PALAS, Otelinin Açılmasıdır. Modern bir otel, terasalı bahçeler, banyolu odalar, ayrıca eşsiz banyo tesisati Otelin oda banyoları ve hamam tesisatı için temin ettiği ÇELİK SU | romatizma, siyatik, karaciğer, böbrek ve daha bir çok hastalıkların Banyo — Kahvealtı — Yemekler ve oda birlikde 4, 5, 6 liradır. 7 — Ikitev -o Bu da etimolojice te - 6) sözlerile eştir: (ötük) ve (ai- md ao 8 (öğ 4 öt 4 tik) (ağ git $0ğ) Gk it Sev) Ikitevo): “Niyaz etmek, yalvar- mak, İstirham etmek” manalarında kullanır 8 — Glih - ome Türkçe “özlemek” sözünün bir va- riyantı olan (öğle - mek) sözüne te- kabil eder. m 2 (8 (öğ 4-31 4 eğ) fg il ih) (0) Öğ, iğ: Arzu anlamma ana köktür, 2) Öl, il: Arzunun uzaktaki bir objeye taallük ettiğini gösterir. (3) Eğ, ih: Fikri tamamlar. Burada, yaptırıcılıkla alâkası ol- miyan, muhitine taşmıyan bir arzu kastediliyor. Bunun tek bir vasfı var: Uzaklara tasllük etmesi. Türkçesinin manası “hasret” tir. Dilimizde bu kelime de orijinal ma- nasmı saklamıştır. Yunancası umu- mİ manasile “arzu” demektir. Görü. lüyor ki Yunan dilinde aynen buldu. ğumuz (dilemek, istemek, özlemek, imrenmek, öksemek, öğlemek, ötük) kelimeleri türkçede herbiri kendi bünyesine göre tek, diğerlerinden tamamen ayrılmış ve orijinsi birer mefhum ifade ederken, ayni kelime- ler yunancada yanlış anlaşılarak, daha doğrusu ineeliklerine nüfuz edilmeden gelişigüzel kullanılmıştır. Bu hal uzun boylu tetkikata zemin olacak ayrı bir mevzu teşkil eder. Göz hekimi Dr. Mehmet Ali Poliste yemişçi bisikletle beraber denize düştü Kadıköyünde Yemişçilik eden Ki- remis admda ikletle Malte » peden Kadıköyüne gelirken Taşköp- rü altmdan geçeceği sırada bisikle- tin fireni tutmaması yüzünden de- nize yuvarlanmıştır. Kiremis deniz» den çıkarılmış, yaralı olduğundan hastaneye kaldırılmıştır. Eroin içerlerken İbrahim, Necati oğlu İbrahim, Mu rat ve Topal Mustafa isminde dört kişi Kuşdili çayırmda Eroin içerler. ken zabıta memurları tarafndan gö rülerek yakalanmışlardır. Yakala - nanların üzerinde eroin çıkarmağa mahsus bir lâstik balık çıkmıştır. Haklarında takibata başlanılmıştır. Ameleler arasında kavga Sultanahmette Arasta sokağında- ki hafriyat mıntakasmda çalışan a- meleler arasmda dün hiç yüzünden bir kavga çıkmıştır. Neticede, amele den Mehmet, Yahya ve Sıtkı İsmin- deki iki ameleyi başmdan kazma ile yaralamıştır. Kaçan suçlu aranmak. tadır,