No, 90 TAN Yazan; MITHAT CEMAL Adnan iki eliyle kadını saçlarından yakaladı. Geri geri çekerek başını dıvara davadı Macide birdenbire Adnanm boy - Bundan kollarmı çekti; tabil tavrmı takımmıştı; ve Adnana tane tane bir şeyler söyledi; Adnan anlamadı; kadma sade bakıyordu. Macide: — Vallahi diyorum; iki gözüm e me aksın diyorum? Adnan arlamıyordu. Fakat ih, Yet can sıkıntılı bir neşeyle sezdi: Macide ona şaka ediyordu: 4 — Bu münasebetsiz şakalar aklı- Da nereden gelir, Macide? Dedi, Macide saadetine inanmıyan bu adamın tuhaflığına gülüyor — “Lâtife mi; ne lâtifesi?,, diyor, katılıyordu. '— Bırak şu münaseetb i... dedi; kadmr kollarının Arasma alacaktı Kadm tuhaf bir iz- #etinefisle ciddileşti: “Senin ölünü ö- Peyim ki doğru söylüyorum, dedi Ve lâkırdısını doğru- luğunu bir kadın için Mahremi olan erkeğe karşı kolay Olan imkânla ispat ettikten sonra, ka Adnan çocuğu ile, bir ha- lik gururu içinde hartketsiz Adna - tun karşısında durdu; sonra karnm- daki saadetin taşan kollariyle Adna- Min boynuna sarılmak istedi; Adnan, mın İki bileğini yumruğu ile ya- gidi: “Otur şuraya bakayım!,, de- Macide bu kısa sesten bir gey an- lümıyordu. Pembe bileklerini bembe. yapan bu yumruk ne demekti?.. ın gözlerle Adnana bakıyordu. Mücide gibi bir karı olmadığna takta dalma hayflanan, ve onunla k için Senih efendinin ölme- beklediği yastıkta müphem lâ - Hrdılarırtan anlaşılan o Adnan, Ma- arım saatten beri konuşuyorlar. ocuk bir türlü lâtife olamıyor luğu her dakika artıyordu. Ad- düşüp bayılacaktı; bu yıldırı - pp PAsıl tahammül ederdi? Yalva - la kadının ellerini öpüyordu; fa- t Macide kendisini denize atmağa oluyor, bir türlü karnındaki ç0- düşürmiye yanaşmıyordu. uzvileşmiş olsa Adnan piçin Macidenin kammda sika - Fakat fefiket elle tutulur hal- ili, ve felâket onun için bü - eği # # H , başıma gelen belânm kalm gözlerinde, düşünüyor, Ma - sekiz ay sonra ana olacağma du. Kadm, artık yumuşadı Adnanm boynuna sarılacak 5 Adnan iki eliyle kadmı saçla- odan yakaladı; geri geri çekerek ! duvara dayadı; kulakları saç- imam altmdan çıkmea yazü gergin çerçevesinde bir kat daha Köleçerek Macide gözlerini kapadı haykırarak: m. ş Yalan söyledim de!.. De baka- a yi söyledim de... dedikçe ka —. İ r 2 i #7 Doğru söyledim!,, diyor; Ad- “Düşüreceksin! | düşüreceğine Yan #t!., dedikçe kadın ayni sesle: Mahi de düşürmiyeceğim, billâhi iyeceğim!,, diyordu. Ad - enin gözülünce çoğalan â, , » Saçlarmı sol elinin yumruğun- taş Parçası gibi tutarak kadı- agyz sağ eliyle hafif sıkıyor, Büzleri korkmasını bekliyor, kadın, e mİ kapıyarak, kısık sesle: Yata, SIK... Allah aşkma iyi sık. Üy sen öldürmesen ben kendimi Adaş simi, diyordu. "oo, standı: Dayak, Macidenin meka arttırıyordu. o Adnan Diye gerildi. Macide duvardan kuna- Üni, git. Gerdanmda parmak yer. saçları iri dalgalarla kanapeden ölümden korkmıyan kibirli hiddetle koştu; oda kapısı- tak için tokmağı tutarak Maci- İntihar edeceğim!,, dedi. im Siğlıkla yerinden fırladı; $ düyy “Saklarına sarıldı; ağlıyor, Simgi "“ceğine söz veriyordu. goluk soluğa, diz dize otur- etten nasıl kurtulacak- ! | larmı konuşacaklardı, Macide, evve- lâ Adnanın boynuna sarıldı, İntihar etmiyeceğine sevindi, hıçkırıklarla ağladı. Fakat birçok konuşuyorlar, çocuğu nasl düşüireceklerini bir türlü bulamıyorlardı. Adnan birden- bire durdu. Duvara baktı; duvarda Hidayeti, onun yanıda ntaşenaval Naşidi hatırladı; piçi düşürtecek ilâ- & bulmuştu: misafirlerini (o “ar- kasından çekiştiren Hidayet, bir ge- ce Nagit yokken babası Samih paşa- yı “tarihe hizmettir; bu hakikatler bilinmeli... diye anlatmıştı." Bu pa- şa çok kadın düşktnü imiş; kona - ZEındaki hususi eczacısı,amber kapı u yuşturmaktan avuçlarım nasırlandı,, dermiş ve paşanın konağında her ay bir cariye çocuk düşürürmüş, Balat- taki bir yahudi ba konağı sarısabır fitilleri satarmış... Adnan bu münasebetsiz şeyleri o gece hiç dinlememişti.; Zaten böyle seylere kızardı: Hidayetin kütüpha- nesinden bir Kitap almış, somurta - rak başmı iğmişti. Bu hiç dinleme- diği rezaletleri şimdi nasıl hatırladı- ğına şaştı. Macide: “Ne düşünüyor - sun Adnan?,, dedi. Hidayet o gece yahudinin adını da söylemişti; Adnan, onu düşünüyor, bulamıyordu. Macideye anlattı; ka - dm sarardı. Eczacının karısı Sürpü- hiden çok dinlediği bu yahudinin is- 4 mamı wz kaldı ağzımdan kaçıracaktı. Kendisini tuttu. a kalktı; Macideyi sa- çından öptü kaçacak, Hidayete koşa- caktı. Kadın yumruk gibi vücudunun bir noktada toplanan çizgilerile Ad- nana sarıldı ; Adnan boyundan Ma- eldenin kollarımı kopararak #okağa fırladı; Hidayete gidiyordu. Sokakta herkes sanki Macidenin karnmdaki piçi bilen gözlerle Adna- na bakıyor gibi Adnan sokağın ka - labalığından utanıyordu. Penceresiz bir odaya kapanmak, sokaksiz bir dünyada kilitlenmek ve Macidenin karnımda “kımıldıyan lekyi,, kendi suratmda kimseye göstermemek is -| tiyordu. Büyük ıstırabmın içinde bi- le piçi kımıldıyan lekeye benzeterek bir nevi edebiyallan kurtulamıyordu. Sonra ahmak bir kibirle mermer'yalı İdaki Belkisten utanmağa başlıyordu Onun kibarJâkayt çehresiyle kendisi ni adam yerine koymadığına hak ve- riyor, Belkis Adnanm aptal suratı - na basarak, kanatlanıyor, uçuyor, yükseliyordu. Ortalık kararmıştı. Çarşıkapıda tramvayden inerken uzaktan Borızan Tevfik, Muhsin kahkahalarla geçi- yorlardı, Hidayet gündüz bunlarla, gece edebiyat ve politika adamlariy- le otururdu. (Arkası var) ve dişlerdir aday — mukabilinde büyük bir tüb PER- LODENT diş macunu alabilirsiniz, PERLODENT fenni bır tarzda hazırlai- mış, İyi, idareli ve çok hoş lezzete malik olub, nefesi serinletir ve dişleri mü- kemmel surette temizler, » PERİODENT-e olan Ühtiyazı bw NN Rİ i FAYDALI BİLGİLER a e e a e er ie Bugünkü Program Istanbul 18,— Safonik musiki (pâk), 19,— Ha- berler, 19,1$ Plâk neşriyat veya Fetrans- misyon, 20— Halk musikisi: Sivasi: Vey sel ve İbrahim, 20.30 Stüdyo orkestralar, 21,30 Son haberler, Sant 22 den sonra A azdolu ajansının gazetelere mahsus b-va diş servisi verilecektir. BUKREŞ Radyo orkestrası; 19,15: Konse 21: Kilsik konser Cruartet, musikisi (364 m); : Konser nakli; 23,45 VARŞOVA : Salon triyosu: 18,20: Şarkılar - keman sonatları, muhtelif yarkıları; 22: Plâk; 23 orkesira konseri 17,1 19: Piyano 21,30: Baki Leh elber'in İdaresinde 24,05: Hafif musiki, VIYANA 20,55: Budapeşte filârmenisi Ernst Dok naayi'nin idaresinde); (O 2310: Holzar'ın idaresinde radyo orkestrası; 2 rin devamı; 24,45: Viyana smusi BUDAPEŞTE 1850 taraça! sarkı; 2115 , Stravinski); 24,10: Caz. ( MOSKOVA 19: Komser; 1945: Konser nakli; 22. Yabancı dillerle nakiller. Kısa Dalgalar Berlin Çalma saztleri: Sant 104$ — 14.20 ; | Tüm ve Sİ, 45 m Saat 15.00 — 1535 3138 m Saat 19 — 2335: 25, 49 m. ve “m Londra Çaışma saatleri: 10 — 12.20: ve 31 $$ m San 13 — 1543 : 16. Bö m İse, 82 m Saat 16 — 18 Gösterilen İ postalardan ikisi, 19.82 o 25, 29 m. ve | se m. 2553 m L posta 19. Ge m. 25, $3 m. SI, 5 ve 69 10 m. Sinemalar, Tiyatrolar * TEPEBAŞI ANFİ Sazt 20,30 da (Tosun * FRANSIZ TİYATROSU Pr. Zati Sungur. Manyetizma, Spiri tizma, Fakirizm ve İpnotizma numa raları, SÜMER : (Esrarengiz Tayyare) (Vicdan Arabı) TAN: (Küçük Anne). TÜRK : (Kanun Kuvveti) ve (Dede). İPEK : (Sili Başma), (Nataşa) ve (Olimpiyatları Nasıl Olacak). YILDIZ : (Aşkım Günahımdır) (Dertsiz Arkadaşlar). ALKAZAR : (İstanbuldan Geçerken) ve (Sessiz Çete. ELHAMRA : (Öldürdüğüm Adam) ve (Yakıtsız Baba) SARAY : (Zevk Gecesi). ŞIK : (Sana Tapıyorum) ve (Karımı Ben Öldürdüm). MELEK : (Renkli Kuş). ALEMDAR zan Banyoda). MİLLİ : (Sevmek Yasak Mı) ve (Ö Tüm Kasırgası). HİLAL : (Köniksmark) lar Adası AZAK : (Spor ve Gençlik), (Sürüsüne Bereket), İ * USKUDAR HALE : İ Davetler, Toplantılar TİYATROSU : ) ve Peçe) ve (Yaralı (Könilsmark) ve (Sa- ve Arslan (Melo), (Rsk'mo), Karadenir Talebe Birliğinden : 19 Ma- yis münasebetle Karadeniz Talebe Birliği Yarın O Üniversite konferans salonunda saa 17 de tertip ettiği konferansta, 19 Ma yisten önceki Türk Ulusunun aci durumu Saylav Mahmut Esad Bozkurt, ve 19 Ma- yıla başlayan Türk Devrimi de Üniversite Profesörü AE Fuad imdan izah edile. cektir. Konferansa bütün vatandaşlar da vetlidir. Hastane Telefonları Çerrahpaşa bastânesi Gureba hastanesi Yenibahçe Haseki ki Gülhane hastanesi Gülhane Haydarpaşa Nümüne hastanesi Erfa) hastanesi Şişli Bakırköy Akıl hastanesi Şark Demiryollar Sirkeci Sat 1415 — 2350 ; Gösterilen 2 veya | Saat 21 de| İ Hergün bir l Hikâye | SERA | İ Küçükmodanm vri bir çene gibi uzanan set üzerindeki ga- rından birinde küçük bir ma- rşt karşıya oturmuştuk. Ak de önümüzdeki düm z uzanan denize da Küçük sandalların, kotrala- ikenlerini beyaz hasret dolu yp işünü büyük bir zevk ile seyrediyorduk. Öyle dalmışız ki | bakışlarımızı hiçbir şey çeviremiyor. Ne yan taraftaki banyodan çığlıkları yukarı süzülen akşama kal miş birkaç meraklı biribirine sokularak ö çen çiftler. Arkadaşı Iaca hassas bir kız, Ufuğun çizgisi- ne yavaş yavaş yaklaşarak, denize kızıl ışıklarını serpe serpe batmağa hazırlanan güneşe doğru süzül giderek, keskin bir hareketle geriy dönen yelkı larını birdenbire bana çev vaş, derinden gelen istek dolu denize si ince bir Gitmek istiyorum, dedi. Ben de gitmek istiyorum. Meselâ şu karşımızda süzülen beyaz yelkenli - lerden birinde bulur anda ç Rüz- bir el | sibi alnımda essi şe karşı, kızıl ışıklerm altına doğru uzun bir yolculuğa, bitmiyen bir yolculuğa çıkmak istiyorum. Bu ol- mazsa geniş bir vapurun güverte - e, gece parmaklıklara dayanıp, mehlabın koyu sulara çizdiği ışıklı İ yollara dalarak, gideceğim yeri, gi receğim m garip bir vapur ka ir bıçak gibi re gö tecessiisün düşürdüğü titreme ile düşünü ranlık suları keskin i o özlediğ ç pırıl piril y uzaklara doğru takallüs etmiş marlar gibi gerile gerile uzanan r lerm üzerinde uçar gibi gide trenin partmanın pen: zattığım zaman (saçlarım rüzgârda savrulsun. osavrulsun. Biribirinin yığılmış sarı ekinleri, yeşil- liklerin arasma gömülmüş küçük, beyaz, gelincik rengi damlı evcikl geniş tarlalarda çalışan köylü - cüklerin trenin uçar gibi geçişini dalgın seyret ö, dehşetli sür - at içinde gözlerimle bir an için ku caklıyabilerek yen bir yolenluk yapmak, neresi olursa olsun muhak- kak bir yere gitmek İstiyorum. Arkadaşım birdenbire susmuş, ne bakışlarını denize .çevirerek kur duğu hulyalarma gömülmüştü. Ben İde onun istek dolu sesinin, önümde zâiği canlı tabloların tesirinde kal- ümitsiz bir tebessümle gülüm- ek karşı kıyıları seyrediyor - dum. O akşam karanlık basmcıya kadar onunla oturduk ve bana bin bir güzellikle süslediği, hayal ettiği seyahatleri uzun uzun anlattı. Evle- mi HASAN Deposu: İstan Traş Bıçağı Traş Sabunu Traş Kremi Traş Pudrası Traşkolonyası Traş fırçaları bul, Ankai Beyoğlu İsicak kum çöllerinde de pe YOLCULUK Peride CELÂL — hâlâ mırıldanıyor- receksin muhak- kak gideceğ zun, heyecanlı bir yolculuk olacak bu leketlerden birine, uzun bir yolculuğa çıktığını anber aldım Aradan be | altı ay geçti. Kendi Dediğini yaptı, gitti. acaba rerelerde?" diye düş 'n ondan bir kart aldım. Istan- det etmişti, Beni çağırıyor- kla koştum. Onun dolaştı- yerlerin, nihayet tatmin ettiği etli arzusunun yüzüne çizdiği sevinçli ifadeyi merakla ararken, ar kadaşımın küskün hali, gözlerinin ümitsiz insanlar gibi zaman zaman dalışı beni hayrete düşürdü. Ve gay- ari sordum: — Fakat ne oldu, neden bana hs- lini a m canlı resimler İönüme serdiğin o yorsı İ Ne vapurda, engin denizlerde geçirdi ğim mehtaplı, aydınlık geceler, ne velerin sir» tında yaptığ yolculuklar, keskin bir makasla kırpılmış gibi düzgün yeşilliklerin - arasında beyaz bir şirit halinde uzanan geniş, asfalt enddelerin üzerinde uçan zevkli oto- İmobil gezmeleri, daha birçok hepsi ince ve motif kadar canlı ve güzel manzaralar beni doyurmadı. Hiçbiri hayalimde canlandırdığım şeyler de- ğild Arkadaşım biraz durup geniş bir nefes aldı. Kırık bir tebessümle gü- ümsiyerek yüzüme baktı — Eeni uyıplama, dedi, Hasretile yandığım bu seyahatin istediğim gir bi çıkmamasının sebebini ben de bil- miyorum ki,. Fakat bir daha seya- hat mi töbeler töbesi, luktan başka bir şey değilmiş meğerse, Meram güzel yer görmek- se Istanbulda ondan bol ne Yar... Arkadaşımı o giinden sonra uzun müddet göremedim. Ons bir gün 80- rastgeldim. Telâşla gidiyor - du. Yanında genç bir adam vardı. Beni görünce gülümsiyerek koşar gibi yanıma geldi: “Biliyor musu yine uzun bir yolculuğa çıkıyorum, dedi. Pasaport işleri de öyle yorucu ki.” Ben biraz şaşırmıştım: “Peki ani yeminin dedim, hani seyahate be etmiştin!” U ordu. Ya uzün eskin hatlr esmer yüzünde çelik gibi parlıyan gözleri sevinçli işikir, gülümsiyerek (bizi dinliyen genç adamı işaret etti: — Fukat yavrum, bu sefer yalnız eğil, kocamis beraberiz, dedi. Sonra kulağıma eğilerek yavaşça dadı: Hem biliyor musun, o yolculu- ğun tatsızlığınm sırrmı ancak anla- dım; Yalnızlık... İnsanm yanmda eşi ılmaymnca her şey gibi onun da zev- Onlar biribirlerine yaslanarak pa- saport işini çabuk bitirmek sü- | vatle uzaklaştılar. Belli ki bu yol - culuk ikisinin de kafasında zevkli bir buhar halinde sarmıştı DOKTOR Kemal N. imre CİLT VE ZÜHREVİ HASTALIKLAR MÜTEHASSISI Adres: Beyoğlu istiklâl caddesi Rumeli Han No. 16 Hergün öğleden sonra hastala- rmt kabul eder. Telefon: 40153