10 Mayıs 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

10 Mayıs 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 8 TAN EKONOMİ PİYASA VAZİYETİ Son günlerde bazı buğday tacirle- Yi buğday fiatları arttırmağa te - şebbüs etmişlerdir. Evvelce de yaz- dığımız gibi, son hafta içinde buğ - day fiatları 5 buçuk kuruşa kadar düşmüştü. Fiatların böyle düştüğü- nü gören bazi buğday tacirleri, mah Bul hakkında fena haberler çikar- mak suretiyle piyasaya bâkim ol- mak istemişlerdir. Fakat Ziraat rmemi cut bulunan stokları piyasaya dök - müştür. Bu veziyet Üzerine tekrar buğday fiatları düşmüştür. Mısır fiatlarında da yükseliş devam et - ir. Zirant bankasının Roman- dan aldığı 1500 ton mısır yakın- piyasaya verilecektir. Fakat 1600 ton buğday fiatlar üzerine bir tesir yapmağa kâfi değildir. nın piyasaya daha fazla mısır vermesi liztmdır. Kuzu eti ucuzluyor Piyasada kuzu eti ucuzlamakta - dır. Asmaaltmda 35 kuruşa kadar satılmaktadır. Fakat ekseri kasap - Isarda kuzu eti 50 kuruşa kadar $&- tılmaktadır. Kuzu eti şehrin bir ta- Çikolata sarfiyatı gittikçe azal - maktadır. Bunun sebebi, çikolata fi- yatların pahalı oluşundan ileri gel- mektedir. Halbuki bir kilo kakaonun gümrüksüz fiyatı 40 kuruştur. Bir * İ kilonun gümrükten, fabrikays kadar olan masrafı 250 kuruşu bulmakta» dır. Türkiyeye kakao Arjantinden gelmektedir. Türkiye - Arjantin ara- sında ticari münasebetler inkişaf et- in bu memleket bizden pek az mal almaktadır. Halbuki bugün- kü ticari münasebetler sisteminde, takas usulüne göre İş yapılmaktadır. “ | Bu şerait altımda Arjantin Türkiye- ye kakao satması için, Türkiyeden de mal alması lâzımdır. Bu yüzden Arjantinden Türkiyeye pek az mik - darda kakao gelmektedir. Bundan başka kakao ve kakao yağından ali- nan istihlâk resimleri de artmıştır. Bütün bunlarm tesirile çikolata fi- yatları artmış, neticede sarfiyat ta rafmda 35 kuruşa satıldığı halde, diğer taraflarmda 50 kuruşa satıl. masındaki sebep bir türlü anlaşıla mamaktadır. Bt fiatları arasındaki bu nispetsizlik neden belediye ikti - sat müdiriyeti tarafından tetkik e - Imiyor? Maamafih bu nispetsizlik | yalnız kuzu etine inhisar etmiyor. Bu nispotsizlik bütün gıda fiatların- da görülmektedir. Yunanistan yumurta istiyor | Yeni yumurta niazmnamesi mu- cibince, dış memleketlere gönderi- lecek yumurtaların üzerine leke ol- mıyacaktır. Halbuki Yunanistandan gelen taleplerde, yumurta üzerinde bu gibi lekelerin bulunmasında bir mahzur görülmüyor. Fakat alemla- rin mahzur görmemesine rağmen, bu şeraiti haiz Yumurtalar Yunanis tana bile ihraç edilemiyor. Temiz yumurta göndermek meselesi, turta tacirlerini müşkül o mevkide bırakmıştır. Anadolu köylerinde kümes şeraiti değiştirilm. tak - dirde temiz yumurta almağa imkân yoktur. Bu miz yumurta işinde £ yalnız ihracat tacirlerini sıkıştırmak doğru değil- dir. Bu işin ıslahı için, tavuk besli- yen köylülerin de bu işe ehemmiyet vermeleri lâzımdır. Yumurtalar İ İç piyasalarda fiatler düşüyor Piyasada yumurta fiyatları düş - mektedir. Bu düşkünlüğe sebep şu - dur: Yeni tatbik edilen yumurta ni- zamnamesi mucibince, dış memleket lere gönderilecek yumurtaların Üze- ri temiz ve lekesiz olması lâzımdır. Halbuki Anadoludan buraya gelen yumurtaların üzerinde pis lekeler ve saman parçalarıda bulunmaktadır. Yumurtaları temizlemek ve suyla yı kamak tehlikeli bir iştir. Yumurta rutubetten müteesir olur. Ve bozu - lur. Yumurta tacirleri, bu gibi pis yumurtaları dahili piyasaya vermek- tedirler. Bu şeraiti haiz yumurtala - No. 18 Âdemle Havva Annem de lâf arasında bundan bah- #eder, böyle yapan ahbap çocukları- nı çekiştirir gibi: — Sanki okumaya gitti Koluna bir frenk kızı taktı. Öyle geldi. Mal diye getirdiği de bir şey olsa bari. Burada öyle temiz pak kızlar var- dır ki o frenk nazeninleri ellerine su dökemezler. Bunları hep beni tıkıp doldurmak için söylediğini biliyorum. Fakat ben zaten o kafada değilim ki! Böyle Avrupa tahsiline gidip çift| gelenlerin çoğunu bilir, işitirdim. Bu | râzeninler yâ piyasa yerlerinde, bah- çelerde, yahut dikkânlarda, mağaza- larda gezip dolaşarı, çalışan kızlar, amma İnsaf etmeli, dünyanın her ta- rafmdan, her milletten Avrupaya tah sile giden binlerce delikanlı vardır. Bunlar Avrupada nihayet bir mektep talebesidirler. Ve kendileri iyi aile| çocukları oldukları halde Avrupalı- ya göre yabancı, ecnebj ve meçhul in sanlardır. Böyle hem soğesopu meç- hul, hem de Üstünde talebe firması vine s vaziyet karşısında, te- #zalmıştır. Yapılan bir hesaba göre, Türkiyede 250 ton kadar çikolata sarfedilmektedir. Halbuki iki üç sene evvel, 800 ton kadar çikolata sarfedi tiyordu. Bu sarfiyatı gören şekerle » mesiler de çikolata fabrikası açmış- lardır, Şimdi İstanbulda on çikolata fubrikası vardır. Bu fabrikalar ara- sında yalnız bir tanesi İsviçre serma- yesile açılmıştır. Diğerleri sermaye- darlar tarafından idare edilmektedir. Bugünkü şerait altında, çikolata fab rikaları istihsal kudretlerinden pek az mikdarda istihsal yapmaktadırlar. Bugünkü vaziyet dahilinde çiko- ta fabrikaları iç pazarda bile eski mevkilerini kaybetmişlerdir. Hattâ bir iki fabrika sarfiyatın azalması Tütün satışları hara- retle devam ediyor İstihsal mıntakasının her tarafm- da tülün satışlarına hararetle de - vam olunmaktadır ve fiyatlar: yük- diğini muhafaza etmektedir. rafından tamamen satın alman yeni rekolte mahsulü tütünlerin tasnif, işleme işleri yapıldıkça ihraç edilmek te olduğu bildirilmektedir. Samsun mıntakasmm her tarafın- | da son hafta içinde tütün satışları hararetlenmiştir. Bu hararet dolayı- sile bazı yerlerde fiatlarda bir mik- dar yükseklik kaydedilmiştir. — rm sandığı 10 liraya kadar düşmüş- tür. İstanbuldan son hafta içinde yu - murta piyasasmda ihracat bakımın - dan - vapur olmaması -dolayısile - bir faaliyet görülmemiştir. Önümüz- deki hafta içinde Ispanyaya 6000 san dık kadar ihracat yapılacağı umul - maktadır. Samsun mmtakası piyasalarında! ihraç bakımmdan öneli bir hareket | görülmemiştir. Eze mmtakasında dahi yumurta ihracatı yapılmamıştır. Muameleler iç sarfiyat İçindir. Almanya yumurta piyasasında da yortulardan sonra önemli bir değişik lik görülmemiştir. Ege mmakasında ihracatçılar ta - | 4 Çikolata sarfiyatı azaldı Bir kilo kakao gümrükten fabrikaya 250 kuruşa gidiyor yüzünden, işlerini yarı yarıya kadar tahdit etmiştir. Maamafih çikolata sanayiinin istikbalinden emin olanlar vardır. Bir çikolata fabrikatörünün verdiği izahata göre Türkiye çikola- ta bile ihraç edebilir. Bu fabrikatör diyor ki: — Kaknodan daha az istihlâk res- mi alin. zamanlar, İstanbul çikola ta fabrikaları Suriye ve Halebe ih- racat yapıyordu. Bir fabrika, Halep- te büyük rağbet görmüştü. İstanbul- da yapılan çikolatalar şeker mikdarı fazla olduğu için, Suriye ve Halepte Avrupa çikolatalarma nisbetle ter - cih edilmişti, Fakat pek az zaman sonra Suriye ve Halepteki müşterile rimizi kaybettik. Çünkü çikolataları- mızın maliyet fiyatı pahalılaşmıştı. İhracatı artırmak için çareler var- dır. Bu mesele hakkmda İktisat Ve- kâletine müracaat etmiştik. Vekület müracatamızı haklı bulmuştu. Şim - di Maliye Vekâleti nezdinde teşebbü- İsatta bulunmak lâzımdır. İstediği- miz şudur: Dışarıya çikolata ihraç e derken, gümrük idaresi çikolata için deki şekerin resmini iade etmelidir. Eğer bu temin edilmezse Türkiye çi- kolatalarınm maliyet fiyatı pek u - cuz olacak, diş pazarlarda Avrupa çikolataların rekabet edecektir. Çikolatacılığın bu suretle himaye- si, Türkiyeye yeni bir ihraç maddesi daha kazandıracaktır. Bundan başkâ kuru meyvelerimizin de çikolata sa- nayiinde sarfiyatı da artacaktır. Bu yüzden fındık, üzüm müstahsilleri de bu malların sarfiyatı için yeni bir sa- ha daha bulacaklardır. Türkiye Çekoslovakya ticaret muahedesi Türkiye - Çekoslovakya o arasm- daki ticaret anlaşması “bir ay müd- | dötle uzatılmıştır. Çekoslovakya tatistiklerine göre Türkiyeden oÇe- ya 74 milyon 441 bin kron kiymetinde ihracat yapılmış- kyanm Türkiyeye ©- lan ithalâtı ise 77 milyon 763 bin| krondan ibarettir. Çekoslovakyadan Türkiyeye len bellibaşir mallar şunlardır: Mensucat, kâğıt, zücaciye eşyası, Türkiyeden Çekoslovakyaya (giden (en mühim maddelerde şunlardan ibarettir. Kuru meyvalar, bilhassa kuru üzüm, incir, fındık, deri. Çe- koslovakya bu sene Almanyadan sonra ikinci derecede fındık müşte- rimizdir. Aldığımız malümata göre bir aylık anlaşma müddeti bitinciye | kadar, yeni bir ticaret anlaşması daha yapılacaktır. Ankarada yeni anlaşma etrafında müzakerelere de- vam edilmektedir. ge YURTTAŞ Bankada bir tasarruf hesabı olmayanm yarını karanlıktır. Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu BORSA - PİYASA 9 MAYIS CUMARTESİ Para Borsası Alış Sterlin 624.— i Dolar 123— 20 Fransış frangı 164.— İş Bankası İyi Kupon kesik “e J z * « ,, Hamiline Anadolu 94 60 . 74100 Şirketihayriye Tramvay Bomonti Nektar Kupon kesik Terkos ı Osmanlı Bankası Şark Merkez Eczanesi fikrazlar Türk Boren nu Ni Kuopa kesik ARC Erzurum I Kupon kesik u Mısır Tahvilleri 1886 1 1903 TI K. kesik 88,50 e e Tabvilât Mısıra yaptığımız peynir ihracatı Mısra olan peynir ihracatımız gittikçe azalmaktadır. 930 senesin - de Misira 222 bin 378 liralık ihra- cat olmuştu. Bu miktar $31 sene- sinde 385 bin küsur liraya akdar yükselmiş, 932 senesinde 190 bin liraya kadar dilşmüştür. 933 sene- sinde Mısıra ancak 66 bin liralık, 934 senesinde 14 bin İlralık ihracat olmuştur. Geçen senenin 11 aymda Mısıra yapılan ihracat 1250 lira gibi gülünç bir rakama düşmüştür. Tür- kiyeden Mısıra en ziyade beyaz peY- nir gönderilmektedir. Bilhassa Trakya peynirleri için en geniş mahreç Mısirdı. Ihracatm 930 sene- sinde 222 bin liradan 1250 kuruşa düşmesindeki sebepler nelerdir? Bu nun sebepleri arasında Trakya man- dıra sahiplerinin yağsız peynir imal etmesi ileri sürülmektedir. Bu yüz den yağsız Trakya peynirleri Misir- daki eski rağbetini kaybetmiştir. 1 —eKocanısı istihkar etmeyiniz, İöüşünümüz çocuklarınızın kaydile gönderilmesi ve mümkün old: Bayazıttan Y. C. imzasile: “92 yaşında genç, güzel, evli bir kadınım. Zevcimi sevemiyorum, O- nun beni tatmin edebilecek maddi manevi hiçbir mezi yok. Aşı tan, sevgülen anlar bir adam de, kı? Az zamanda ablamın kocasını sevmeğe başladım. Gün geçtikçe mütekabil olan bu aşk ve sevgi alev lendi ve bir yangın halini aldı, Son günlerde sblam ve kocum vaziyeti anlar gibi oldular. Felâket, kanat- landı, etrafımızda dolaşıyor, bu ha- yata bir türlü veda edemiyorum. Ablamdan ayrılıp başka bir o yere gitmemize de müşterek maddi men- faatler mâni, Ablamın üç, benim de iki çocu- ğum var, ihtiraslarıma mahküm ol dum. Ne yapayım?” Siz her halde fazla roman oku- muş veyahut meselâ film gibi haya- li şeylere kendinizi fazla vermişsi- niz. Yahut ta, ev işleri ile, çocuk- larmızla hiç meşgul olmuyorsunuz ve yalnız hislerinizin . esiri olarak yaşıyorsunuz. Hayatın bakikatleri karşısnda hislerin bir zaaf olduğu- nu bilmeniz lâzımgelir. KHisleri ile İbareket etmek, düşüncesi olan mahlüklara, yani insanlara bir borç- tur. Unutmaymız ki, cemiyet için- de yaşıyanlar, ancak nefislerinden feragat etmek suretile kendilerine o cemiyette yer temin ederler. Ak- #i takdirde cemiyet haricinde kalır- lar. Bunun belki gençlik zamanla- rında ehemmiyeti yoktur. Fakat gençlik te aşk gibi geçicidir. Yalnız insiyakları, ihtirasları İle yaşıyan cemiyetler iptidat kimselerdir. Hal- buki #iz “birtakım mi ek maddi menfaatler” in mevcudiyetini idrak edecek bir şahsiyetsiniz. Yapacağı- İniz şey şunlar olmalıdır: *io, ba- ibasıdır. Bu sizi: kügültmekter ziya- ide yükseltecek bir hâdisedir. Kendi- niz ondan manen yüksek iseniz bu mânevi kuvvetlerinizi onu istihkara değil, yükseltmeğe, kendinize müsa- vi yapmağa sarfediniz. 2 — Ablanıza rakip olmayınız. Siz bir gin bedbaht olursanız dü. şününüz ki onun göğsüne başmızı koyup ağlıyacaksınız, ve mütekabi- len o da öyle yapacaktır. Bir ann ihtirasına böyle bir teselli feda edi- lir mi? 3 — Size anne ve teyze diyen ço- cukları düşünmüyor musunuz? Ve şayet bir felâkete sebep olursanız bu beş küçilğün biribirlerine nasıl hareket edecekleri, büyüyünce #izin yüzünüzden biribirlerinden (nasıl nefret edeceklerini tasavvur ediniz. 4 — Cinsi temayüllerinizi İnsani- leştiriniz, Sevişiyorduk, soğudum Usküdardan Lâman İmzasile: “Iki senedir bir gençle sevişiyo - ruz, Onunla evlenmek üzereyiz. Fa kat ona kargı olan aşkımın artık bir arkadaşlık şekline girdiğini gö- rüyorum. Ona, bir genç kiz sevdiği (Bu sütunlar için gönderilecek mektupların “Evlenmeler sütununa” | luğu kadar kısa olması rica olunur) Aşkı memnu kimseye ne verebilirse verdim. Beni çılgınca seviyor. Asabi ve sert bir İmizacı var, Ondan ayrılacağım söylemekten korkuyorum. Belki bir felâkete sebep olabilirim. Bu çık mazdan nasıl çıkayım?” Mektubunuzdan, sizin tam evle netek bir vaziyete girdiğiniz anlaşı- İıyor. Çünkü, evvelâ, ona, ne kabilse iz. Buna rağmen sizi sevmekte devam ediyor. Sonra, ona karşı bir arkadaşlık hissi duymağa başlamışsınız. Bu da mükemmel Çünkü evlenmek arkadaşlıktan, tat- lı bir arkadaşlıktan başka nedir? Coşkun seller, nihayet nehir olur ve $ sakin sakin akarlar. * Nevmit bir aşk İzmirden C, A, T. imzasile: “Bir sene evvel güzel bir kızla ta# h nıştım. Oldukça zengin ve Denim servet seviyemden yukari olduğu için likayt kaldım. Fakat o, bana, bu ldkaydi, söyledi ve sözlerini etti, Fakat şimdi, benden uzaklaş yor. Çünkü onun hislerine ben o d8 matkabele ettim, onu sevdim, Bu kâ- fi değilmiş gibi, tanıdığım başka fi piyor. Müthiş bir asap işindeyinu gençlerle gözümün önünde kur yar »yor. Müthiş bir azap içindeyim« Bu hallere daha fazla dayanamıya- cağımı zannediyorum. Bana bir yol gösterir misiniz#” Bu genç kıza karşı duyduğunus aşk onun size oynadığı pek basiti, oyunu görmenize mâni oluyor. Ay- İn ni zamanda böyle bir oyun oynamak İş zahmetine girmesi size karşı hiç te lâkayt olmadığmı gösterir. Belki ği İstemiyereir onu kırmışsınızdır - ve size iğbirarından böyle yapmaktar #5 İdır. Onun bu”hareketlerine" karşt "Mikayt“kahr “veya kıskaldığınızr | göstermözsöniz; “buna muvaffak 0 labilirseniz, bu hareketlerin dura cağını memnuniyetle göreceksiniz. * Mektuplarım cevapsız kalıyor Bebekten S. M. imzasile: “Geçen tatil mevsimi DLondrayd. gilmişlim. Orada benim gibi tale be olan bir genç hızla tanıştımı Dost olduk. Aramızda, bir aşk diyo- | mezsem de oldukça kuvvetli Dir sempati başladı. Istanbula döndüm Hemen her hafta ondan bir mektup alıyor ve cevap veriyordum. Bir Du çuk aydır mektuplarım cevapsız kâr yor. Yazdığı mektuplardan o onu çok içli ve şair bir kiz olduğuna ke” rar vermiştim ve sevmeğe başld” mıştım. Şimdi ne yapayım?” Yapacağınız şey beklemektir. O“| na bir daha mektup yazıp ısrar ef” meyiniz. Belki hastadir, belki ant bif seyahate çıkmıştır, kim bilir? Bel£İ de artık size yazamıyacak bir yete gelmiştir. Bütün bu ihtimsll#” ri düşünerek .susmak lâzım. Hem gözden uzak olan, gönülden de uzaf olurmuş derler. ! olan bir gence kalkıp iyi bir aile kı- zini verir mi ? vermez, vermemekte de-haklıdır. İstanbula farzedelim ki Buharadan bir genç gelse, meselâ doktor olmak için bizim Fakülteye girse veya Sirkeci otellerinin birin - de, yahüt Kumkapıda Madam Hay - kanoşun pansiyonunda yatıp kalksa, bir gün de kalkıp meselâ İstanbulun İyi bir milesinin kızmı istese bu aile çiçek gibi kızını bu gence verir mi? evermez, Amma bu genç meselâ ak- şam üstü Sirkeci caddesinde gezer - piyasasma çıkmış bir ka) İle ahbap olsa, sevişse, O- nu nikâhlamak istese, bu kız bile bir az düşünür amma nihayet: — Ev bark sahibi olacağım.” Bu kötü kaldırım hayatından kurtulaca- ğım. Ana olacağım. diye razı olur. Ve şliphesiz ki iyi eder. Çünkü niha- yet dünya yüzünde bir sefalet ocağı daha kalkar ve yerine belki de bir me sut yuva kurulur. Bunun için ben daha Sirkecide tre- ne binmeden kararımı vermiştim. Avrupada gençlik hali bu, Eğlenece- ğim, gezeceğim, tabii bir çok kızlarla, kadmlarla ahbaplık edeceğim amma böyle nişanlanmak, evlenmek gibi bana göre sersemce bir hareketi yap maktan çekineceğim. Zeten bence | kanımdan, tarihimden olmayan, dili- İ min inceliğinden anlamıyan kadın sevgili de olsa, zevce de olsa daima yabancı, dalma ecnebidir. Burası böyle amma Avrupada yine bir Türk kızma tesadüf edip nişan- lanmak ta garip! Koca memlekette biribirini görüp sevişme de, günün birinde bir trende tanış, ahbap ol, sev, sevil, nişanlan! İşte tesadüfün cilvesi diye buna derler. Bu iş hesap- ta yoktu, Sözde Pariste eğlenecek. keyfedecektim. Bunun için hattâ bir çok adresler bile almıştım. Küçük defterimde ne işaretler var amma kaç para eder. Şimdi eski plâna göre meselâ bir gün Rue Chabanne'de heşhur bir eğlenti yerini ziyaret ede- cek yerde Hayal ve babası ile bera- ber Louvre müzesi, Pantheon'u ge- ziyorum. Geceleri ağır başlı tiyatro- lara gidiyoruz. Halbuki benim eski programda Folie Bergere, Gazino dö Pari gibi yerler var. Fakat hiç te o müteessif değilim. Hayal bir sarmaşık gibi her yanımı kaplamış, onun havası beni sarhoş- luktan ayıltmıyor. * Brükselde iyi bir otele indik. Oda- larımız yanyana. Bizim elçilik Başkâ- tibi Hidayet Beye iki gün görünme- dim. Hayalle şehri gezdik. Burası Parisin ağır başlı bir küçük birade- ri. Şüphe yok ki insan Brük$elde da- ha emniyetli ve rahat yaşıyor. Benden önce Hayal kendi işini gör dü. Beraber gittiğimiz Güzel Sanat- İlar Akademisine yazıldı. İçime öyle bir heves geldi ki babama isyan bay- rağmı kaldırıp hemen ben de yazıla- yım, Sanki maden mühendisi olabi - lecek miyim. Hele Hayalle tanıştık- tan sonra sanate ve edebiyata düş- İ künlüğüm daha kızıştı. Onun da tari İhe merakı var. Okumuş ta! P: iken Versailles bahçelerini gezmeğe gittiğimiz bir gün bize Fransız inki- İâp tarihini ki verdiği en küçük tafsilât karşısm- da şaşırdım kaldım. Halbuki ben de meraklı idim. Tarih üzerine bilgim mektepte okuduğumdan ibaret değil dir. Babâmın kütüphanesinde ne ka- dar tarihi eser varsa bırakmadım. Hayal herhald. başka membalardan, başka kitaplardan malümat toplamış olacak! Onun bu merakı beni maden mü- hendisliğine büsbütün düşman edi - yor. Fakat babama ummadığı bir ni- şan haberini vereceğimiz sıralarda bir de istediği maden mühendisliği o kadar tatlı anlattı! programını bozmaya kalkmak ted- birtice bir hareket değil Ne çare baba hatırı. Uçüncü gün Hayali otelde kitapla- rile başbaşa bırakarak elçilik binası na yollandim. Hidayet Bey de beni merek edi - yormuş. Babamdan üst üste iki mek tup almiş. Beni çok iyi karşıladı. Kalender, baba tavırlı bir adam, Babam ondan bahsederken: — Bütün ömrü Avrupada geçmiş | gibi birşey, Babası da elçi iâi. Roma- da doğdu. Madridde büyüdü! Diyordu. Ben de karşımda aşağı yukarı Ha- yalin babası tipinde, monşer azmam bir adam göreceğimi tahmin ediyor- dum, Halbuki Hidayet Bey öyle baba can, öyle oturaklı bir adam ki elçi başkâtibi değil Evkaf Şürası azası sa nırsmız. Ağır ağır konuşuyor, konuş ması bile eski edebiyat konuşması. gibi tomturakiı. Ziyanm romanını öküyormuş gibi tomturaklı, Bana Llege'deki mektep idaresile muhabere ettiğini, bütün tafsilâtı al- dığını anlattıktan sonra: — Istersen yarm gidelim! -dedi. Halit Ziyanın romanmı okuyormuş | cağız. Dersler hafta sonunda başlayacak * mış. İyi bir pansiyon buluruz. Yef” leşirsin. Alışırsın! İ — Size zahmet vermeyim, değin” | Muhabere dosyasını veriniz. Kendi#t takip ederim. Hem bu suretle alışm? ta olurum. Bu fikrimi makul bulmakla ber$” ber babamın tenbihlerini düşünüyo"” du. Babam haşarı oğlunu resmi memurun eli ile mektebe yazdırm8)” kafasına koymuştu. Hidayet Beyi temin ettim: — Kayit mumelesini yaptırdı” | tan sonra size de mali | veririm. Epey dil dökerek kandırdım. Ki gıtları aldım. 'Tam çıkıyordum: — Peki pasaportunu bırak, Burada onun da muamelesi var” Birdenbire afalladım. Iş | sarpa sarmıştı. Öyle ya burada lip geçici seyyah değiliz ya, otü”,| Oturmak için de p muamelesi yaptırmak lâzım. P* ama Hayal de var. i Hidayet Bey yüzüme bakıyordu, — Hakkımız var, dedim, pasaportum üstümde değil ziyaretimde takdim ederim. - e z LArkas

Bu sayıdan diğer sayfalar: