EŞ TAN M.I. Tr. Borazanın, sabah karanlığı Yyır. tan ve güne ışık veren keskin $esi, İzçi karargâhınm sal binden ta çadırmam Yel gibi esti. O kadar yorgunum ki; İki gün ey. vel Mudanyadan Bursaya şimdi de, © Yenişehire, tam elli beş ki- İometro yürlmüştük, Yenişehire gel- dikten sonra, şehrin haricinde kamp kurduk, gece izci ateşi oyunu yapma» dan tam saat dokuz buçukta yatmış- tık, fevkalâde yorgun olduğum halde, borunun kalk borusundan evvel dik- kat işaretile uyandığım zaman yap- raktan yapılı yatağım üzerinde kendi- mi dipdiri bulmuştum. Mahruti çadırda on kişi k gönderi di- ne kadar bir varız, he pimizin başları çadır eteğine doğru ve başlarımızın altında çantalarımız var. Kyaklarımız çadır direğine mütevec- cih... Çadır direğinin ortasmda muha İİ cam fener yanıyor. Şimdi borozan, acı acı kalk borusu Vuruyor... Herkes olduğu yerden fır- Vadi. Giyiniyoruz. O ndakikada her- hazır, Ve çadırda ne var, ne yok şey dışarı çıkarılmış vaziyette... Yarım saat temizlik ve yüz yıka- Ma... Yarım saat istirahat yarım sa- At sabah kahvaltisi. Saat sekiz, bo- Yu yine sancak gönderi dibinden ötü rağ İzcileri sancak merasimine çağırı Vki koldan ibaret olan yüz yirmi ki Bilik oymak sancak direğinin günde: Bu. gün batı taraflarında takım kalu ımda saf slmış bekliyor. Bora - lar, ve trampetler de direğin eo- kısmında saf lmuşlar birer hey. gibi duruyorlar... 'gâh kumandanı sert ve ciddi kolarla geldi. İzcileri teftiş ediyor. tamam... Şu halde kalkay geliyor... Kalkay, ihtiyar kırk beşlik bir a- dam... Fakat, nekadar dinç ve ne de- rete çevik ve sportmın bir zat oldu- ğu yürliyüşünden belli... Hele, elbise- si çok yakışmış kendine... Kalkay, çevik adımlarla bir asker gibi yürüdü. Sancak meydanına şimal! tarafından girdi. Yüksek “ssl — Günaydın 'zeiler! Diye bağırdı. Hep hirden: — Günaydım! diye Mukabele ettik... Kalkayın sözü bit memişti, Şunları da sert bir sada ile söykdi: — Hazır ntsmız? Hep birden mukabele ettik: — Daima hazır!, Birkaç adım yürüdü. Sancak dire- Zinin dibine geldi. Gönderek sancak savlosunu çözdü. Elinde bulunan şan hr Hilâli öptü başma köydü. Ve sav- loya izci düğümile toplu olarak bağ- ladr, Sancak, bir gelin bohçası gibi, der- lenmiş toplanmış vaziyette idi. Ben, hayretle bakıyordum. Birçok sancak keşidelerinde bulunmuştum. Lâkin, böylesini görmemiştim. Karargâh ku mandanının keskin bir kumandası or- talığı çmlattı: Herkes, oklava yutmuş gibi dikil. İdi... Izel sancağma teveccüh etti, — Bak! Borazanlar, trampetler gayet can- lı ve heyecanlı bir surette yavaş, ya- Yaş sancak merasimi havasını çalıyor. tardr, Kalkay, yavaş, yavaş sancağı dire- ğe çekiyordu. Sancak toplu olarak havalanıyordu. Tam direğin tepesine gelen sancak, birdenbire rüzgâra karşı açıldı, Ve gündoğusundan batıya doğru parla- di. Herşey bitti. Kalkay, ciddi ve asa- bi jestlerile, iki dakika süren günün vazifesini anlattı. Ve gitti, Ben, bu sabahın heyecanmı hiç w- nutamam, Bu, ne canlı levha idi. He- le, sancağın, direğin tepesine kadar Aradan bir iki dakika geçmedi .Ya MMda iki yaveri ve oymakbeyleri oldu toplu gidip birdenbire batıya doğru a- Bir masanın üstüne camdan üç) kapak koyununz. Bunlardan birinci sinin altına bir fare, ikincisinin altı- yanar bir mum, Üçüncünün al tına da bir praça ateş koyunuz. Az sonra hayvan sersemlemeğe başlar. Camm içine girer girmez, kâçmak için öteye beriye baş vurmadan vaz geçer, nihayet uyuşur kalır. lür. Mumun alevi titremeğe başi en nihayet söner. Ucunda kalan kı- zl korda derhal kararır. Ateş parça sına gelince, camın altma kapanma İdan evelki parlak renğini birden bi| re kaybeder. Eğer dokunulacak olur- sa, soğuduğu hissedilir luyor ki canlılara ve ya- lere hava lüzimdir. Hava nedir? Hava azot ve müvellidülhumuze denilen iki gaz karışmasından te- şekkiül etmiştir, azot müvellidülhu- İmuzanın tesirini azalttıktan başka ibtiraka ve teneffüse de yarar. Teneffüs etmek bir nevi yanmak gibi bir şeydir. Hayvanların ve insan larin etinden büyük bir kısmı kö- mürdür. Bir et parçasını yakarsanız, netice de kömür elde edersiniz. Onun için- dir ki “ nefes almak yavaş bir ihti- ırak” dır, Biz herşeyden evwvel muh tac olduğumuz havayı başlıca ciğer- | 2â Sadreddin Müşerref Birer kitap kazananlar: Bakırköy Zeytinlik sumara 45 Şem si. Bakırköy Cevizlik 15 numara Os.| man. Ulus Cümhuriyet Halk Partisi başkan Murat oğlu Adil Ulus. Tav-| çılışı... Ve şahlanışr... Bir gece yattıktan sonra, Karamür sele yollandık... Seyahatimiz vapura binmekle bitinişti, lerimizle alırız. Başlıca dediğimizin. sebebi cildimizle de teneffüs ettiği-| miz içindir. Nefes alırız , kavanm müvellidii. humüzası kanımızla vücudumuza ya yılır. Müvellidilhamuza vücudumuz- da tesadif ettiği karbonla birleşerek hamızı karbonu teşkil eder ve tıpkı ocak yanıyormuş gibi, vücudumuza hararet verir, Vücudumuzun her tarafmdan ge- çen hamızı karbon yine kanla ciger lere gelir ve göğsün darlaşması üze- rine dışarıya çıkar. Demek ki biz havadan müvellidül- humuza aliyoruz ve geriye hamızı karbon veriyoruz. Hamızi karbonla beraber de, her teneffüste mühim miktarda su buha rı defediyoruz. Bu buhar kiş günleri gu damlası haline de gelir. Bu su vü- cudumuzu teşkil eden anasırdan biri olan müvellidülm: ile teneffiis esna- sında vücudu za giren müvellidül- bumuzanın birleşmesinden ileri gelir Acaba yaşayabilmek için nekadar havaya muhtacız? Hesaplara göre geneler dakkada 16 - 14 defa teneffüs ederler. Yani günde aşağı yukarı on bin kere her göküls kabarmasmda içerimize yarım Ditre hava girer. Yani yirmi dört sa- atte aşağı yukarı on bin litre hava, Zannedilir ki teneffiis için buka- dar haya kâfidir, Hayır! çilukü ha- vada daha teneffüs edilmeden evvel hamızı karbon vardır bu nisbet İki misli olunca , hava bozulmağa baş- lar. Hamızı karbon tenetfilse yara- maz. Havadaki miktarı çoğaldıkça kanımızda biriken hamızı karbonun dışarıya çıkmasma meni olur. Onun için nefes alıp vermek güçleşir. Biz her saatte on bin litre havayı (£sad edecek hamızı karbon neşredi- yoruz. şanlı bakkal Emin yeğeni Mehmet. Eskişehir istasyon caddesi Vahit Bey apartimanı müeyyet, | Kadıköy ikinci okul smıf 3 No. 100 Behzat, Beyazıt Tavşantaşı küçük! Haydar sokak No, 6 Kâmil kızı Ber- nev, İzmir Karşiyaka humara 186 Alp Kumkapı orta okul smıf 2 numara 649 Nafi, Kandilli kız lisesi 150 Fir - deve, Erzurum Narmanlı mahallesin. de 15 Aliye Ateş. Bebek yalı böyü No 184 Beraat Sancak Bafra Kızılırmak okul sınıf “5 Gündüz Alpoğlu. Eşme Dumlupınar ilk okul smıf 5 No, 236 Jale Ozkan, v Denizli orta okul snıf 2 No. 591 Bedriye, Beyoğlu 44 üncü ilk mektep sınıf 2 Y. Ikonomu. Benim, ölünceye kadar unutamıya- cağım bir hatıram varsa sancak me- raslmidir, O ne tatlı ve heyecanlı da- GARİP ŞEYLER: Kargaya Allah Amerikanm şimal taraflarında A- leska diye bir yer vardır. Coğrafya- da okumuşsuruzdur, Orada birçok ga rİp şeylere rast gelinir. Alaskalılar eski âdetlerini bırakma İ mışlardır. “Totem,, denilen acayip a- nıtları vardır. Alaskalılar, bu abideleri tahtadan yaparlar. On beş, yirmi metro boyu vardır. Bazen otuz beş metroya ka- dar yükselir. Bu abideler, aşağıdan yukarıya ka dar birçok resimlerle süslenmiştir. Hayvan ve insan resimleri bu abidele rin süsüdür, Alaskalılar bu resimleri Allah tanırlar ve taparlar. Bu garip âdetin menşeini arıyacak olursak ilk insanm yaşadığı çok eski zamanlara kadar yükselmemiz lâzım- gelir, Tabiatile bir arada yaşıyan ilk insan gerek yırtıcı hayvanlara, gerek tabiatin fırtına, kar, gök gürültüsü hâdiselerine karşı mücadeleye alışmış Ur. Korktuğu yalnız bir şey vardr: Cin, peri gibi hayaller. Etrafında se- bebini anlıyamadığı hâdiseleri cinle- rin, perilerin yaptığına inanır, ve bu göze gözükmiyen kuvvetlerden kor - kardı. Cini, periyi hayvan zanneder ve bu düşünce ile her hayvana iyi, fena kiy- metler verirdi. Hayvanları, iyilik, fe- nalık yapan diye ikiye ayırırdı. Meselâ; Alaska yerlileri için beli. na balığı, karga, kurt, ayı, kartal iyi hayvanlardır. V a hürmet beslerler. Bu hay vanlarm tahta üzerine resimlerini 0- yarak heykel yaparlar ve sokaklara dikerler. Bunlara taparlar ve ibadet ederler. Bunlar, Alaskalılarn Allahı- dır. Amerika yerlilerinin yukarıda say diğımiz gibi Allahları vardır. Lâkin, bir yerde balinaya, kargaya Allah di ye tapılırken diğer bir yerde bunlar diye tapanlar fena hayvanlar olarak görülür. Ve jşeytan telâkki edilir. Alaskahlar, “eksetiyetle kârgaya taparlar. Onların Allahı kargadır. Çünkü; onu suların, ormanların ve dağlarm yaratıcısı olarak tanırlar, Fakat, başka yerliler karyadan nef- ret ederler. Bir Totem üzerinde bazen bütün bir ailenin resimleri toplanır. Resimde gördüğünüz bunlardan biridir, Nisan müsabakamızda hediye kazananlar 5 Mayıs müsabakamızda muhtelif hayvanlarım uzuvlarmdan bir araya gelen bir vücut vardır. Bu yedi âzayı bir kâğıda yazıp “Tan” çocuk sayfa» sı müsabaka memurluğuna yollayınız. Bu müsabakada kazananlara aşa“ ğıdaki hediyeleri vereceğiz. Birinciye : Bir çift ayakkabı Ikinciye: Bir yazlık şapka Uçüncüye: Bir şişe kolonya kikalardı, Üçüncüden yüzüncüye kadar muhtelif iyi hediyeler. Müsabaka müddeti dört haftadır. GÜLTEN Misa FIBİNİN REŞmini