23 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

23 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m 23.10-935 Balkan Oyunları Dedi Koduları Yapılan Neşriyat Hakkında Federasyonun ileri Gelenleri ve Antrenörler Ne Diyorlar? Altıncı Balkan oyunları münasebe- *, önüne gelen kaleme sarılıyor ve aklina geleni yazıyor. Fakat şimdi- Ye kadar hiç kimse de bu işin aslı bakkında, bir şey yazmadı diyebili- tiz. Herkes Atletizm Federasyonunu sl buluyor ve bu işin müte- yen aleyhine yazıyor. Yalnız, al çıkan 17 tarihli Ulun gazetesi, bu işi ilzrmgeldiği şe de ele almış ve bizim de fikirleri- '€ uyan hir yazı yazmıştır. içi dine ilişmeden, bu yazıyı sütunları Miza geçiriyoruz, “Dün Atletizm Federasyonunda Üeri gelenler ile konuştum. Kendile- Jin altıncı Balkan olimpiyadı, ve ürk Atletizmi hakkında “Ulus” da VE başka bir gazetede çıkan yazıları Rösterdim,. — Ne diyorsunuz? dedim. ç — Türk atletirmi ve olimpiyat İf- İeri “Ulus” yn mu, bu gazetenin mi dediği gibidir? — Karşılaştırmak zahmetine bile değmez | Diye cevap verdiler. — Atletizmin memleketteki duru- M4 ve altıncı Balkan olimpiyadının Organizasyonu “Ulus” un 30 Eylül tarihli nüshasında anlatıldığı ve or- YA konduğu gibidir. 4 Ya bu gazetenin yazdıkları? Atletlerin çalıştırılmamış, kampta aç Fakılmış, pistte çorapsız koşturul. Muş olmaları, ziyafette ahbapların Sığrılmaları, İsviçreye ısmarlanan to- Petler, Amerikadan getirilen krono- tmetreler?, Sözümü kestiler ve kuzum dediler: — Bizi niçin mahkemeye verm Yorlar, niçin hâlâ biz buradayız da Meselâ bir hapishanede, Türk sınır- gı dışmda yeni bir yüz ellilikler lis- *si içinde değiliz. 8ç işin kanun hâlâ bizim peşimizde erdil? Bırakın ulusal ödev, ulusal Nur gibi yüksek anlamları, söyledi- imiz bu şeyler, herhangi bir adamı mun elile oturduğu yerden alıp ha- Mena Odatma koymağa yetecek ka- e ağır değil .mi? Genç-bir nesli Salla, Bütün bi aya Dec Memlekette bu Kadar sorgüsüz oyna- mabilir mi? ui lame Yapmişsız diyorlar, atletleri ça- ürmamışız, kampta aç bırakmışız, Distte çorapsız koşturmuşüz!!. Hayır? Atletlerimiz, çalıştılar ve Şalıştırıldılar. efendim. Hiçbir yıl ça- çina bu kadar şeki disiplinli değildi — hiçbir yl çalışmalardan ve mü- bakalardan bu kadar ileri neticeler mamıştır. Kışın atletlerimizin başında Prack Yımda Alman bir antrenör bulunu. Yrdu. Nisanda Amerikadan Duke an versitesinden Dewis adında bir *renör daha getirttik ve nisan of- eya atletlerimizi piste bu iki ün- *nörle beraber çıkardık. Pist te, ta- yimen Amerikan sisteminde çalıştı. ayy YAVAŞ ve arttırıcı bir çalışma aç temidir. Atletten başlangışta bü- Ky kabiliyetini istemez, atlete kabi- Yetini yavaş yavaş fakat tam arttır- en ,mkânını verir.En yüksek dereceyi üne, müsabakaya bırakır. At- | lerimiz, bütün yaz bu sistemle ça Yılar ve bu çalışma sonunda: Ba: ki buçuk ay içinde 20 ve yalnız rakan haftasında 10 Türkiye reko- | W kırdılar, İki buçuk ay içinde yir- | » Balkan haftasında on rekor kır- !. Bu bir rekor kırma rekorudu: ya mayan, iyi çalışmıyan, iyi çar | yetilmiyan, doyurulmıyan, bir ekip evlerine > Yapamaz. Şimdiye kadar hiçbir *rde bu. yapılmamıştır. Bugünkü İbi çalışılmazsı, bundan sonra da | Pılâamaz. Biz olempiyat neticelerinden me linuz ve bu neticeleri Türk atleti inin Yarını, öbür günü, daha uzak| Beleceği için iyi bir işaret telâkki Saiyoruz. ir yallık, iki Meğilağe, 5 Geçen yıl 33, Atinada 1933 de 6İ | m kazanabilmiştik. Geçen yıl bay Pu vağımız üç, Atinada 7 defa çekilmişti fakat bir tek Türkiye rekoru kırıl- maksştı. Bu yel 75 puvan aldık. Bayrağımız üç defa çekildi Üçten ye- diye;yediden ona, otuz üçten altmış bir ve yetmiş beşe geçmek, gerilemk döildir. Biz Altmer Balkan olempiya- dna hazırlanırken, bugünkü şartlara göre; güçlüğünü ve hatta imkânsiz- liğını bildiğimiz halde, Romanyahla- rt geçebilir miyiz diye düşünüyor- duk, Romanyalıların bize üstün taraf larını, meselâ olempiyatlar için çoğu Macar olmak üzere 20.000 atletten seçme yaptıklarını, federasyonlarının 1912 de kurulduğunu, tecrübeli nin bizden çok, çalışma yerlerinin bizimki ile ölçülemiyecek kadar mun- tazam olduğunu biliyorduk. at belki kazanırız, belki berabere kalı rız diye düşünüyorduk. Kazandık. Müsabakalara başlan. gışta onlar 1! puan fazla ile gel mişlerdi. 42 kilometrelik o Maratoz koşusunu yapmışlar ve bu koşunun birinciliğini ikinciliğini kazanmışlar- di. Biz Römenlere karşı İl puan faz- la ile kaybettik; Bizim 75, “onlarmiki 86 idi. Ya geçen sene? Geçen sene Romenler ile aramızda puan farkı tam 28 İdi. Niçin bunu başka türlü düşünme- meli, niçin 200 Türk atletinin biroşk rekorlar kırarak (Maraton hariç) 20.000 Romen atletine müsavi puvan kazanmasını, göğüs kabaran umud veren, sevindiren bir netice diye or- taya koymamalı? Tenkitten maksat; eğer hiçbir mes'uliyet hissi taşıma- dan İyi, fena her işe ağız dolusu küf- retmek değil de; mutlaka bir işe fay- dalı olmak ise; işte biz, Türk atle tizmini tenkit etmek istiyenlere, ma- teryel veriyoruz, bunları yazsınlar. Atletizm federasyo- nu Yunanistanda 1897de Romanyada 1912 de, Yugoslavyada 1921 d;. Türkiye ve Bulgaristanda 1923 te kurulmuştur. Bugün Yuna- nistanda 30.000 Romanyada 20.000, Yugoslavyada 10.000, Bulgaristanda 1.000 ve bizde 250 atlet vardır. Bu azlıkla mücadele etsinler. Ni“ çin azdır, nasıl artar diye maksada faydalı olacak yarılar yazsınlar. Sonra; bizde atlet hangi pistte ko- şacaktır? Elimizde Fener stadından başka üzerinde koşulabilecek bir tek pist var mıdır? Ve bu pistte atletle. rimizin istedikleri zaman setbestçe çalışabilmeleri kabil midir, Hayır! Biz, bizi kıskıvrak bağlıyan bütün bu imkânsızlıklar içinde eki- pimizin en tam, en göğüs kabartacak neticeler aldığına ve Türk atletizmi- nin geriye değil ileriye doğru tam bir atılış yaptığına inanıyoruz. ie Ga Yuk sıhhi bakım, yok yemek fena imiş, atletler iyi doyu- rulmuyormuş|., — Atletlerimiz, dünyanm en, en güzel kamp i olar Caddebostan k: yerleştirildi- ler. Kampın disiplini, yemekler, sıb- hi bakım, iki antrenörle bir mütehas- sis doktorun (Dr. Emin Şükrü) em- rinde idi, Kampta yemekleri, çalış- ma dinlenme, uyuma saatlerini bu iki entrenörle bir doktor tanzim ve idare ediyorlardı. — Iyi mi, fena mr yediler? — istiyenler bugün bile gelip fede- rasyondaki dosyelerden, bir atletin bir günde ne yediğini, nekadar ve kangi saatlerde, yediğini öğrenebi. lirler. Fakat mademki konuşuyoruz, ze şunu söyliyeyim ki, iki antrenö. rümüz de kampta atletlere verilen bu yemek bolluğuna ve pahalılığına pek akıl erdiremediler. Yemekleri biraz fazla lüks buldular. Onlar işin iç yü- zünü bilmiyorlardı. Fakat, doktor bi- liyordu. O kime meyi, niçin verdiğini iiyordu. Biz de biliyorduk. Ama bu, yalnız bizim bildiğimiz bir şey idi, Başka ne yapmışız diye #ordular, — Ha iki atleti 10,000 kişinin önün de pistte çorapla koşturmuşuz.Ne a- yıp,ne yüz kızartıcı şey değil mi? U- İusal takımda iki atlet,ayağına çivili kundüra alınmadığı, yahut ucuzu, fe nası alındığı için pistte çorapla koşu- yorlar... Ne ayıp!,. Buna tenkit değil, demagoji derler, başka şeyler de söy- lerler amma söylemesi bize düşmez... F dim! Bu iki atletin aya ğındaki çivili kunduraları, Amerikalı antrenör çıkarttı, Yağmur pistte ka- lin bir çamur tabakası yapmıştı. Bu gamur atletlerin ayaklarına yapışı- yor, onların koşmasına mâni oluyor - du. Antrenör; ayakkabılarınızı çıkarı” İ mz dedi. Onlar da çıkardılar ve çok yeni olmalarına rağmen 1500 metre yarışın 3 üncülüğünü ve beşinciliğini aldılar, Bunu bizden gördükten sonrs Bal- kanların en tecrübeli ekibi olan Yu- nanlılar da böyle yaptılar ve; — Amerikalı; tam ve yerinde bir buluşt. Dediler, 10,000 metrelik koşuda at letlerinin kunduralarını çıkarturarak yarıştırdılar. — Ya Amerikadan gelen kronomet geler, İsviçreden gelen rozetler, ahba ba, yarana yedirilen yemekler? » — İğreniyoruz, cevap vermek bile istemiyoruz. Nasıl anlatmak, nasi konuşmalı, konuşmak için nasil bu kadar aşağıya inmeli?.. i — Bakınız, arsulusal müsabakalar da bir usul vardır. Ayarın bir olması için, müsabakada kaç kronometre kul lanıdacak ise bunların hepsini ayni fabrikadan ve ayni fabrikanm ayni kalite malından getirirler. Çeşitli, bi- ribirinden farklı kronometreler kul - Janmazlar, Biz de böyle yaptık. Once İsviçreye sorduk. 100 « 150 liradan aşağı fiyat bulamadık. Amerikaya yazdık Mevlan fabrikasından 20 kro- Bometrenin 18 zer liradan gönderile- bileceği cevabını aldık* ve getirttik. Bunu yapmayıp ta teker teker dük- kânlardan toplayıp rezil mi olmalıy- dık. Beş dost Balkan milletinin 92 atletinin tali ve onuriyle mi oynams- İk: idik. Armulusal çalışmasar, bu ka- dar küçük hislerle mi idare edilir, dostluklar bu kadar küçük, bu kadar bayağı hesaplarla mı sağlamlaştırıla- bilir? Rozetleri, plâkları İsviçrede yap tarmmaşız, Misalirlere, her giyindikleri yerde takuanlardan daha âdisini mi göster- meliydik. Dostlarımıza, bir rozet, bir plâk hazırlayabilecek kabiliyette ol- madığımızı mu ortaya kayacaktık? Rozetleri ve plâkları bir Türk gen- ci kompoze etti ve hakikaten söylen- diği gibi İsviçrede yapıldı. Fakat bun lar o kadar beğenildi ki, bizden; bun- ların bütün Balkanlar için adapte et- mek müsaadesini istediler. Davetiye- en ara sağl irnek yaj Bü neler aldılar, > eecakis diye Ne yüz kızartıcı, ne ayıp işler yap- mışız. Ne beceremediğimiz bir işin ba şına geçmişiz değil mi? Bütün söylencnleri bir tarafa bıra» kınız, Bakınız size çalışmalarımız hak kında bir fikir cdinmeğe yarayacak birkaç misal verelim. Atletizmdeki bugünkü durumu bü- TAN müsabakalara giren Yunan ekibinin şefi ve teknik komitesinin reisi; Türk federasyonundan, pek beğendiği Ka- dıköy pistinin kompozisyonunu İste- miştir. Mandikas adındaki Yunan şam; yonu stüdyoda, filme harfi harfine şu sözleri söylemiş — Şimdiye kadar iki olimpiyatta, bir Avrupa şampiyonasında, altı Bal- kan oyununda ve birçok arsmılusal müsabakalarda, bulundum. Bütün bunların içinde İstanbulda yapılan Al tıncı Balkan olimpiyadının organizas- yonu kadar mükemmelini görmedim. Olimpiyat için İstanbula gelen ve kendisi eski bir sporcu olan Atina be lediye reisi: — Olimpiyat organizasyonu hak kında benim de düşündüğümü bir te rafa bırakınz, sizi dünyanın en gi beğenir iki insanı, Yunan atleti ve Yu nan gazetecisi beğenmiştir. Bu sizi gururlandırmağa yetecek bir şeydir. Pedi. Köşede oturan Felek dik dik yüzü me bakıyordu. — Anladım! Dedim. Şimdi bana sen cevap ve — Ziyafetlerinize kimleri çağırdı Kaç ahbabınıza bedava yemek ye erinden kalktı, kapıdan çi- karken döndü ve: — Istanbulda devleti temsil eden İ zatla, partiyi temsil eden zata &or. Ne yapılmış ise onlara sorularak ya- pılmıştır. Birden kızdı. Geri döndü. — İnandım mı, sen de inandın mı? iye bağırdı. Bütün bir federasyonun tanesi içuk liraya yenen yemeği ah - baplarına peşkeş çekeceğine sen de inandın mı? Bu iğrenç, çok iğrenç bir ŞEY erip, 8. G. SAVCI | Antrenörler ne diyor? Bazı gâzetelerin Türk Atletizm Federasyonuna karşı aldıkları cephe ve yaptıkları yıkıcı tenkit bolluğunu | (ve müsbet ve verimli tenkit yoklu- ğunu) nazarı itibare alan biz, Türk Ulusal takımı antrenörl aşağıda- izahati vermeği kendimize bir va- zife biliyoruz, Türk Atletizm federasyonu Bal kan oyunlarının her yönden başarılı olması için elinden gelen her şeyi yapmıştır : ve elde edilen £ sonüçtar dolayı şayanı tebriktir. Atletler için açılan Kamp her bakımdan iyi, kon- forlu ve sıhhi idi. Verilen yemekler atletlerin her zaman yedikleri yemek lerden daha besleyici ve daha şok idi, Balkan oyunlarında daha güzel sonuçlar almamamızın biricik sebebi atletlerimizin “yarış kabiliyetlerinin ve tecrübelerinin azlığıdır. Bu yazdığımız şeyler ne bir itizar ne de bir müdafaa mahiyetindedir. Türk ulusal takımının Balkan oyun- larında büyük bir varlık gösteri olduğuna eminiz. Bütün şerait gözö- nünde tutulacak olursa, Türk Ulusu böyle bir takımla iftihar edebilir. | Ya bilmemezlikten veya ilgisiz- İikten olacak, bazı gazeteler, Atle- tizm mevsiminin son altı" haftasında yirmi yeni Türk rökoru yapıldığın- dan bahsbile etmemişlerdir. Atletizmden anlayan © ve onu de- Zerliyebilenler için bu tökorlar Türk takımının gerek mânen gerek vücut. Şa yüksek bir durumda olduğunu gösteren büyük bir delildir. Antrenörler H.M. Lewis © K. Prack FAYDALI BiLGiLER EE İİ BUGÜNKÜ PROGRAM İSTANBUL 18: Dans musikisi, 19: Çocuk esirgeme kurumu İstanbul merkezi adma verilecek möyler. Çocuklara öğütler. 19.30: İstanbul belediyesi gehir bandosu tarafından bü- yük könser. Dirije Profesör Cemil Cev. get, 20: Haberler, Anadolu ajans 2010 Sekir su konserinin devamı 2039: Gavin kârdeşler ve radyo caz ve tango orkesiraları. 21.35: Son haberler - Bor- salar, 21.50: İsta, bul konservatuvarı me fesli sazlar profesörleri konseri; (Sere- sat Blümer) George: Flüt, Josef Kob- Hnger: Obuva,, Cemil Cevdet Klarinet. Erich Kühni Fagor Rudolf Bidler; Kor- BÜKREŞ 13-15: Plâk ve duyumlar. 18: Orkestra. 19: Sözler. 19.20: Konserin süreği. 20: Duyumlar. 20.15: Plâk - Sözler. 2İ: Org. müziği, 2145 Sözler. 7150: Şarkılar. e ve orkestrası. İN pa 88: Kom üreği. 2345: Pr, ve Alm, Baran eserin süreği, 2145: Pr VARŞOVA 1820: Keman konseri. 1850: Sözler. | 19: Hafif müzik - Sözler. 10,45: Piâk, 20: Reportaj - Sözler. 21: Plik - Sözler. 22: Çhopin konseri, Sözler. 23; Dini müzik. 2330: Salon ve dans müziği. LAYPZIG 18: Hafif müzik. 10: Sözler. 19.30: Mü- 6. Zi: Duyumlar. 2108 Ulasal m. 28: Duyurular. 23.15: Olimpiya evisi, 29.30: Dans, BUDAPESTE 18:30; İtalyan şarkıları - Sözler, 1915; ? ——— tün Balkanlarda en üst olan ve şim- ar diye kadar memlekette dört Balkan . : olimpiyadı ile birçok arsrilusal mü- Ot m b Td B d m sabakaları organize eden ve başka HİKAYE omobıtd€ Dır a memleketlerde o yüzlerce arsulumal | | < ——- Nüktsden: WA Jaleye sordum: R — Birkaç gün evvel seni otomobi- linde genç ve güzel bir adamla gör- müşler, Kimdi 0? Naimin' pasaportü- nu eline mi verdin? Jâle bir hatıtanın çığlığından son- ra cevap verdi — Sorma, sorma başıma gelenle» ri... O gün terziye mobili sinemanın sokağına bıraktım. Yarım saat kadar terzide kalmıştım. Otomobilimin başına gelince bir de ne göreyim... İçerde, volanın önünde, eskice bir esspetmenbi giymiş, açık tenk eldivenli, bol, kıvrık, sarı saçlı, güzel ve şık bir çocuk oturuyor. Otuz yaşlarında kadar var. “Kapıyı açtım ve ik önce hayret- le sordum: Ne işiniz var burada? Kimsi- niz siz? “Çocuk volanın önünde bana yer açarak biraz öteye çekildi, istifini hiç bozmadan, telâşsız cevap verdi: “— Bekliyorum. “— Ne bekliyotsunuz? Bu Benim arabam. cinden kımıldamağa hiç niyeti yoktu: “— Çıkınız! diye bağırdım, yoksa polise haber veririm. “Etrafıma bakıyordum. Bir polis... Bir polis... Aksi gibi de sokak çok tenha Kimseler yok. Bir taraftan da meraktan ölüyordum: Ne işi var bu adamın benim arabamda? Aklını mı oynatmış, nedir? “İçeri girip oturdum ve otomobili dosdoğru Maçkaya, bizim apartma- nm önüne düm. Belki Naim evde- Ona haber vermek istiyordum. Başka ne yapacağım? Kolundan tu- tup atamam ya... “Tuhaf değil mi? Genç bana yolda bir kelime söylemedi. Ben de ağzımı açmadım. Dünyanın en kayıtsız ada- gitmiştim. Oto- | “Genç tatlı bir gülüşle sustu. Ye- | mı halile bir cigara çıkarmış, tüttürü. yordu. ““Apaftmanın önünde bem otomo- bilden inince o da indi, arkamdan ge- lerek ” — Garip şey! dedi, beni buralara kadar ne getirdiniz? “Cevap vermeden apartmanın mer- divenlerini koşa koşa çıktım. Baktım arkamdan geliyor. Dairenin kapısını çaldım. O da, son basamakta bekli. yordu. “Hizmetçiye sordum: »— Beyefendi evde mi? “kız hayır! derken bir çığlık kopar» muştı, Çünkü benimle beraber gelen genç birdenbire yere yuvarlanmıştı. Kendini kaybetti. Bembeyaz kesil mişti. Hemen kızı koşturdum ve beş numaradaki doktoru çağırttım. Al- Yahtan evde imiş. Koştu, geldi, bay- gın genci içeri aldık, divana yatırdık, Biraz sonra kendine geldi. Doktoru bir köşeye çektim: “— Nesi var? Hastalığı nedir? dir ye sordum. — Açlık! “Cevabmı vermez mi Hemen an“ ladım. Açlıktan ümidi ve dermane kesilen çocukçağız. son bir ümit ola- rak, önline gelen bir hususi otomobi- le girip oturmuş, kâderden bir şey beklemişti. Düşündüm, Naimin son zâmanlardaki (o münasebetsizliklerini biliyorsun. Pasaportunu eline vermek zamanı gelmişti. Onu savdım ve ye. rine bunu aldım, Dostlarıma söyliye- ceğim, ona iş bulacaklar, Güldüm ve düşünerek Jaleye sor» dum: — Fakat sen bü zaallıyı da un müddet tutmazsın. Çek maymun iş- tahlısın. Ne zamana kadar tahammül edeceğini sanıyorsun? — Otomobilimde yeni bir erkek buluncıya kadar! dedi. Ankara ilbaylığından: 1 — İlimiz çiftçilerine dağıtmak üzere satın almacak 168 dane sap arabasının 4-11-935 pazartesi günü Saat 15 de kapalı zarfla eksiltmesi yapılacaktır. 2 — Arabaların tutarı danesi 73 liradan 12264 radır. li- 3 — Şartname ve nümunesi Ankara Tarım Direktör- lüğünde görülebilir. 4 — İsteklilerin arabaların yüzde 7,5 tutarıolan banka mektubu veya hususi muhasebe “direktörlüğü veznesine yatırılmış makbuzu ve teklif mektublarile birlikde eksiltme günü saat on dörtte İlbaylık Daimi Encümenine vermeleri. (3077) (6566) Opera orkesti yumlar, 28: Macar müziği, 23.50: ca söyler. 2010: Piyasa oayoya 18.30: Edebiyat, 1930: Senfonik kon. ir. 225 Çekçe. 23; İngilizce. 24: Alma NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece nöbetçi ecemmeler şunlardır : Ankara caddesinde Kgref Neşat — Un- kapanmda Yorgi — Biiyartda Cemil — Fenerde Hüsamettin Aksarayda Sa- cim — Karagümrükte M. Fund — Sirke cide Ali Riza — Fate Hamdi — Şek remininde Nüzme — Sumatyadı Teofilos — Eyüpte Hikmet — Galatada Kara köy — Taknimde Dea Suda Taksim. de Ertuğrul — Yenişahirde 5. Barunak” ri Şişlide Feyzi essaneleri, SİNEMALAR TİYATROLAR NAŞIT - ERTUĞRUL SADİ Şekandebaşı TURAN Tiyatrosunda — gece meat 20,15 te 7 inci defa ola- al OTELLO Büyük Haile $ perde 1 Ta perdesinde Zafer i tramvay. Telefon: 22127. . ŞEHİR TIYATROSUNDA » Bürinciteşrin çar- şamba günü akşamı saat 20de Ölçüye ölçü Birineteycin perşembe günü aleşamı saat 20 de Ölçüye ölçü — 25 Birinci teşrin cuma günü akşamı sant 20 de Ölçüye ölçü — 26 cumartesi gün. düz saat 15 de çocuklara. 26 cumartesi akşamı saat 20 de Yarasa. 27 pazar güm- düz sant 10 da çocukları. 27 pazar gün- düz saat 15 de Yarasa, 27 Pazar akşamı rı bilo, Kıbrıs Her tarafa saat 20 de Yarasa TEPEBAŞI BELEDİYE GARDENBAR Kaşlık salonu açıldı. Her akşam mürik, dans, varyete numaraları, Kabare nefis alakart ve taldot yemekler ehven fiat- Jar. Pazar günleri 17,30 da çaylı dans, vazyete, çay komple 73 kuruş. . FRANSIZ TİYATROSUNDA SÜREYYA OPERETİ Bu akşam 20,30 da EMİR SEVİYOR Öperet 3 perde Yakında: Bay « Bayar. Yazanlar: Mah ve Necdet Rüştü Müzik 3 yfedâin Asaf, Sezai ve *. Alkmnse » Şendu — Sihirli Ada, Şık: İki kalp bir olarsa Altın Zin Kırık Hayatlar. Bir sşk böyle bitti, ürk: Ben seninim Sümer : Siyah gözler, Elhamra : Yürüyüş — Saadı Yaldız x Monkova' geceleri, © vaa *. LIMAN HAREKETLERİ Bucün limanımıza gelecek vapurlar; Saat 8.39 Gülnika! Bandırmadan 9— Çanakkale Mersinden 1530 Ankara Karadenizdem 1615 o Kocaeli İzmit 17— Asya Mudanyadan . Bese limanmmızdan gidecek vaparları nat 9— Tayyar Mudasyaya 8. Ayten İzmike 19— Antalya Bartma K 19 Kemal Ayvalığı 20

Bu sayıdan diğer sayfalar: