Yazan: Ziya ŞAKIR Bütün Gözler Birden Cinciye Çevrildi, Yerinden Şahlanan Hoca Aslan Kesilmişti — Ey Hüseyin Hocal. dört aç. Böyle bir Gözlerin, fırsat, her kulun karşısına, her zaman çıkmar. Eğer; âkılâne hareket edip te attığın taşı tim gediğine yerleştirebilirsen, şu darı dünyada züğürtüğe tövbe eder- sin. Yok eğer, bir beceriksizlik edip te maslahatı yüzüne gözüne bulaştı rırsan, ölümlerden ölüm beğen. Diye hitap eylemekte idi. O anda dehlizlerde aci acr bir fer- yat aksetmişti. İşitilen bu feryat, ka- Pana tutulan valışi bir canavar yavru- sunun boğuk seslerine benzemekte idi. Birdenbire herkes birer tarafa çe- kilmiş ve sinmişei. Valide Sultan, ye- rinden fırlıyarak kapıya doğru İlerle- mişti: — Gel aslanım! Kızlar! Zinhar sıkmayın şevketlü ev« Jâdımı. Maşallah... Tebarekâllah. Şahin yavrum; ne de hoş salınıyor- muş. Buyur, yavrum. Saadetle geç o- tur. Büznillâhi taalâ şimdicik bir şe- yin kalmaz. Diye söylenmekte idi. O anda, def ve fildişi kakmalı, çift kanatlı ka- pıdan içeri, sürüklene sürüklene gâ- rip bir vücut girmişti, Ayaklarını, inatçı ve şımarık bir çocuk gibi yan yan basan, kolları, diz kapaklarından aşağılara kadar sarkan; İri, si; * Ja öc haddinden TASA 2şEmş olan bu insan vücudu gerile gerile yü- rüyor: salyalar akan çarpılmış ağzın. dan “biribirine çarpan ve hiçbir mana anlaşılamıyan sözler işitiliyordu. Birdenbire, top gibi gürliyen bir ses işitilmiş; pencerelerdeki camlarda, tavanda asılı avizelerde billâri akis - ler husule getirmişti: ı — Savulun bire, Bırakın şu devlet iyi. Bütün gözler, Cinci hocaya çevril- #mişti, Iki diz üstünde şahlanan ho - ta, şimdi bir aslan kesilmişti. Kizlar ağası ile hazinedarlar, der- hal geri çekilmişlerdi. Ortada kalan çarpık vücut te doğruluvet uma- Ci görmüş bir çocuk haline gelmişti. Cinci hoca, sık kirpikli iri ve mü - essir siyah gözlerini padişah şaş - kın ve patlak gözlerine dikmiş: — Devletlü sultanım. Buyur. Geç, otur. Demiyti. Padişah Ibrahim, hayatında hiç böyle bir adam görmemiş, biç böyle ruhuna kadar nüfuz ve hükmeden bir 8cs işitmemişti. Thtimalki o anda ak - lna şehzadelik zamanımda kendisini tiril tiril titreten - büyük kardeşi dör dündü Sultan Murat gelmişti. Tüklerine kadar işliyen bu korku, birdenbire Ibrahime bir itaat hissini vermişti. Dermansızlıktan güçlükle birkaç adım atarak, sedirin köşesine geçmiş ve yerleşmişti, O zaman, derhal Cinci hoca İbra - himin önüne diz çökmüş; senelerden- beri sayıf ruhlu, zayıf hylu insanlar üzerinde yaptığı tecrübelerden aldığı küvvet ve cesaretle gözlerini Ibrahi - min gözlerine dikmiş; o anda odada $es sada kesilmişti. Şimdi, Cinci hocanın sesi; derin ve uhrevi bir membadan gelen çağlıyan gibi gürlemekte ve: — Bişmillâhi, şafi.. Bismillâhi kâfi. Bismillâhi, vâfi.. Bismillâhidat.. Uh- Tuğu » Uhruç., Yaza ebülmeta Wil... Şilaiköm, hahnen.. devaüküm, hasseten. Altmış, yetmiş, çıkmış, git- miş... Sözleri işitilmekte idi.. Cinci hocan, açlıktan acı act kos kan nefesi, bir anda Ibrahimin yü - rüne çarpmış; ıtırşahilere, miskü- amberlere nefis vücutların mestedici ten kokularına alışmış olan padişahı, birdenbire sersemletmişti. Fakat bu sersemlik, onun âsabı üzerinde bir an da bir aksülâmel husule getirmişti. “Olduğu yerde dimdik oturarak vücu- dü birdenbire gerilmişti. Bu, hiç şüp Gel şehbazıml,, he yok ki, bir intibah eseri idi. — Elhamdülillâh.. Aslanım, biraz ferahladı. Bunu söyliyen, valde Kösem Sul - tan idi. Bu sözleri duyan Ibrahim, o anda kalbinde derhal bir ferahlık biş- setmiş: — Oku, hoca... Biraz daha oku. Demişti, Cinci hoca, şimdi (suhrubat) du - asımı okumıya başlamıştı. Bu duanın her cümlesini okuyup ta İbrahimin yüzüne üfledikçe, padişah kendisin « de bir ferahlık hissediyor; yüzün - ğe meyeli bir tebessüm görünüyor. ek bir anda duayı yarıda kesmiş; kelimeleri biribirine çarpan acele ve cizirtil bir söyleyişle: — Senin adın ne.. Senin adın ne?.. Demişti. O zaman, Cinci hoca ile aralarında şu kısa konuşma geçmişti, — Bu übeydi sadık ve daina Hüse- yin hoca derler, Sultanım. — Sana, hoca mı derler.. Sana, ho m nin.. Medresen var mı, senin?. — Hayır Sultanım Başımda bir Al lahın zalimi var. O beni bir medrese ye sahip olmaktan meneder. — Söyle. Hangi medreseyi ister sin, Söyle. — Süleymaniyenin (sahın) medre sesini isterim, Sultanım — Verdim, gitti Verdim, gitti. Amma beni okuyacaksm ha. Hiç ya- nımdan ayrılmıyacaksıl. Sen benim hocam olacaksın. Oku bakalım; biraz daha oku... Cinci koca, artık tamamile bayıla- cak hale gelmişti. Elindeki tesbihi bir tarafa atmış, hiç kimsenin işite - miyeceği bir mırıltı yükselmişti. Cin ci hocanın şu anda dudaklarının ara- sında kaybolan dua, şu sözlerden iba- retti: — Aman Yarabbelâlemin!. İşi, yüzdük, kuyruğuna getirdik. Sen be“ ni şurada rezil, rüsvay eyleme yarab- Li . Cinci hocanın nefesi, herkesten ev. vel kendine tesir etmişti. (rezil ve rüsvay) olmaktan korkarak (Allaha niyaz eden hoca, birkaç gün içinde padişahın (makbul ve memduhu) ol muş; (muallimi Sultani) ünvanını 2- vermişti. Fakat bütün bunlar, sebepsiz değil di. Çünki padişah bu birkaç gün zar fında bütün sinir buhranlarından kur tulmüş:; o yorgun ve kudretsiz vücü- düne, birdenbire büyük bir dinçlik ve kuvvet gelmişti. Padişahta görülen bu büyük tebed- dül, derhal (hocanın keskin nefesi) ne atfedilmişti. Pilhakika, üç gün üç gece sarayda kalan Cinci hoca, -Val- de Sultandan aldığı salâhiyet üzeri » ne- Padişahı dilediği gibi tedavi et - mişti. Bu zeki, adam, san'atini pek mahirane bir surette icra eylemiş; en tabii vasıtalardan esrarengiz bir şe « kilde istifade etmek sayesinde, hay - rete şayan bir muvaffakiyet göster - mişti. Her şeyden evvel; (nefes etmek) bahanesile padişahı kadınlardan tec- rit etmiş, beraberce bir odaya çekil. mişti.Odanın zeminine, base ize yayım bene üren misk ile zafranı ezerek daireler ler nm Padişahı bu dairelerden birinin içine oturtuyor, kendisi de karşındaki da- irenin içine girip oturuyor; uzun u « zun tesbihler çekiyor, dualar oku - yor; davet ettiği cinlerden derdine derman istiyor; ve sonra; sanki onlardan ilham ve cevap almış gibi: — Yat, Sultanım!. Ecinni padi - şahr ferman buyurdu. Hele seni bir uğalayım. Şifa olsa gerek. Arkası var Birkaç satır 30 milyon olmalıyız ! Evvelki gün evlerimizde kal- İ dık. Sayım memurlarının suaj- lerine cevap verdik. Yakında hudütlarımız için yaşıyanla- rın hakiki adedini öğreneceğiz. Sayım nedir? Bunu asıl mâ- nasında hepimiz anlayabildik mi acâba? Bizim evdekilerden pay biçe- rek bu işin ehemmiyetini çolu- ğumuz çocuğumuzla, anamız babamızla hakkile kavrayamadı- gımıza üzülüyordum. Bu üzün- tüm, iki kere yaptığımız için, ilerde daha iyi anlarız ümidile hafifliyor. Bizim evdeki nine sayım me- murundan büyük bir şey anla - madı, Kadınların ekserisi yaşla rının belli olduğundan sıkıldı - lar. Küçükler sokağa çıkamadık larından üzüldüler,.. Düne kadar milletlerin dişar- daki itibarları sayılarından fazla katkısızlıklarile Bugün motörize ordular ve her senç modelleri değişen uçaklar var, Hudutların emniyeti çok paha ya mal oluyor. Bu masrafları karşılamak için, vergi verenlerin çokluğu kanlarının cinsinden ve halisliğinden daha öne geçti. Büyük harpten sonra ulusla- rm dışardaki itibarları kalaba- Irkla ölçülmeğe «başladı. Yarı- sından fazlası yabancı kandan insanlarla dolmuş olan bugünkü Romanyanın enternasyonal kıy meti şimdiki on sekiz milyonluk nüfusuna göredir. Yuğoslavyanın milli birliğini zaman zaman şüpheli göstere - cek kadar artan iç ayrılıkları dr- şardaki itibarından bir şey ek- siltmiyor, Göklerimizi, denizlerimizi, ka- ralarımızı muhafaza eden kuv- vetleri besliyecek çokluğu evvel- ki gün araştırdık. Onun çin kol- larında beyaz işaretlerile gelen sayım memurlarma karşı vatan hizmetine giden askerler kadar hürmet duydum. Otuz milyon olmağa bakmalı- YAZ a, yerim A e BORSA in 21 Birinciteşrin Pazartesi PARALAR Ain Say Sterling 617— Dolar 120 ” m irangı 165.— BuğburranrepesöreEs58 PERKEKETTEETRİ ÇEKLER Kapanış Paris Üzerine 1206 Tagilir lirası 617,25 Dolar Liret Belga Cenevre Lora Florin Çekoslovak kuronu Avusturya Pereta Mark Zoü Pong Ley m Dinar Yen kurona ESHAM İş Bankası Mü- O SM 240 ” ..H 9,70 Anadol 5 60 3— ri e — 1s Bomonti - Nektar Tp m 1475 Aslan Çimento 8.30 Merkez Bankası 57,15 Osmanlı Bankası n— Telefon 025 İttihat Değirmencilik TAŞ. Oo 825 Şark Değirmenleri 010 Şark Merkez Ecranesi “— TAHViLAT anil 1 ve H Kupon kesik ES Kaizen izi ölçülüyordu. | AN ür ag S ALLIK ÖGÜTLERİ Apendisit korkusu Büyük adamlar iyidirler, hoşturlar, dünyaya iyilik ederler, ama, kendile- ri. gibi büyük adam olamıyanlara 23- rarları dokunduğu da olur. Onların verdikleri zarar hastalıklarındadır. Bir büyük adam hasta olunca, gaze- teler hemen yazarlar, hekimleri her gün - kendilerinden başka kimsenin nlıyamıyacağı sürette - ra- r. Bunun üzerine halkı O büyük adamın tu - tulduğu hastalık bana da gelirse! De. nilir gittikçe artar, O hastalık az za- man içinde moda olur. Apendisit için de böyle olmuştu. Ingütere kral rahmetli Vİ inci Ed- var bu hastalığa tutulmadan önce hastalığın adı yalnız hastanelerde anı- kerdı, İni kralının hastalığı üreri- ne apendisit korkusu bütün dünyada moda oldu, hâlâ da öyle görünüyor: Zonguldakta gazetemizi okuyan 65 yaşında sayın bir Bay bana mektup yazmış, apendisit hastalığının sebep- İeri ve ona tutulmamak için yapıla - cak şeyler üzerine bir yazı istiyor. Sayın okuyucumuzun isteği benim de hoşuma gitti, kendimi barlarda, gazi- nolarda ayakta çalgı çalan mizika ar. tistlerine benzettim. Onlar da herke sin isteğine göre parçalar çalarlar... Büyük adam olamıyanlar hiç olmazsa büyük adamların hastalıklarına tutul- mak istedikleri gibi, ben de artist ola bir korku al madığım için artistlere hiç olmazsa böylece benzemek istedim, Zaten, a- pendisit korkusu haylıca yayılmış ol- duğundan Zonguldaktaki okuyucumu zun İsteği yalnız kendisine munhasır değildir sanıyorum. Bu zata hemen söylemeliyim ki, 65 yaşında apandisit haylica azdır. O- Bun en çok görüldüğü yaş, beş ile o- tuz arasıdır. Kendisinin söylediği ra- hatsızlık gerçekten apendisit ise genç hastalığına tutulduğundan dolayı kut tulanmağa değer. Hastalık korkusu da zaten daha ziyade gençlikte olur, O- nun için apandisitten korkması bile ruhunun yaşmdan çok genç olduğu - nu gösteriyor. Sonra bu hastalığın daha ziyade Anglo - saksonlarla Islâvlarda oldu - ğunu ve bizim doğu memleketlerin » de az olduğunu frenk hekimleri ya - zarlar ve bundan, et yemekleri apan- disit yapar, diye de iâna çıkarırlar, Bu rivâyet doğru olsaydı, apandisit daha ziyade zengin hastalığıdır. de- mek olurdu. Okuyucumuz apandisitin ayaklar: Üşütmekten ve solucandan geldiğini pa PİNE ceğini ben hiç duymadımsa da, solu- candan geldiğini söyliyen ve yazan hekimler olmuştur. Fakat, bizimki gi bi çokça sebze yiyen memlekette &0- |# lucânın pek çok karınlarda yayılmış arsız bir misafir olmasına göre o has talığın daha çok görülmesi gerekti. Apandisiti yapan yahut onu kolaylaş tıran mikroplu hastalıklar o kadar çoktur ki, onların tesiri için soluca- na pek te hüzum olmıyacağını sanı - yorum. ! Bu hastalıktan korunmak için lü- zumlu olan tedbirlere gelince, bere « ket versin ki, bunlar henüz tesbit €- | dilmemiştir. Onlar da tesbit edilmiş olsaydı, yaşamak daha güçleşecekti: Veremden korunma, kalp hasta- lıklarından korunma, damar hastalık» larından korunma, karaciğer hastalık larından korunma, ... delilikten korun ma tedbirleri yetişmiyor mu? Bence apandisitten korunmak için yapılacak en iyi tedbir ondan korkma maktır, Gelirse ne yapalım Bu za - manda ameliyat yaptırmak o kadar | kolaylaştı ki... İsterseniz - isteğinizi yerine getirecek bir de operatör bula bilirsiniz - daha apandisite tutulma- dan apandisitinizi çıkatırırsınız. O nu da yapamazsanız atalar sözünü ha tırlarsınız, bir gün apandisite tutula - bileceğinizi düşünerek hekimsiz, hâ - kimsiz... Ve operatörsüz yerde dur « mazsınız, Lokman Hekim BÜYÜK iHTiLÂL (Bandera) Büyük, Kuvvetli ve en mü. kemmel dünya filmlerile kabili kıyas bir şaheser Öz dille yazılmış en güzel, okullar için ulusal piyes YAZAN: VEHBİ CEM HİLMİ KİTAPHANESİNDE BULUNUR.» HAKYERLERİ Hem sokağa Çıkmışlar, kem Bekçiye karşı Koymuşlar! Evvelki günkü sayım sırasında; Küçlikpazarda, Riza ve Mehmet ad- larda iki şahıs, yasağı dinlemiye- rek evlerinden dışarı çıkmak istemiş- lerdir. Mahalle bekçisi İsmail, önleri. ne geçerek sayım bitmedikçe dışarı eee söylemesi üzerine uza ve Mehmet, ikisi birlik olarak bekçinin üzerine hücum etmişlerdir. Bunlardan Mehmet, elindeki anahta. rı bekçinin başına fırlatarak adimca- ğızm başını yarmıştır. Rıza ve Meh- met, Adliyeye teslim edilmişlerdir. © Valde Hanında vazederken Cü- muriyet hükümeti ve kanunları aley- hinde sözler söylemekten suçlu Ho- ca Musanın duruşması dün Ağır ce zada yapılacaktı. Ancak, tahkikatm genişletilmesi işinde dinlenecek kim. seler gelmedikleri için duruşma başka güne bırakılmıştır. © Yaptıkları bir tahkikat sirasın- da, bazı kimseleri, nezâret altında bulundurmak suretile özgürlüklerini tahdit etmekten suçlu polia komiser- lerinden Asım, Şerif ve İbrahimin dün Ağır ceza mahkemesinde duruşmala. rma devam edildi. Suçlular, müdafaa ları yaparak isnat edilen suçu İşle- mediklerini ileri sürmüş ve beraetle- rini istemişlerdir. Duruşma, karar ve- rilgek üzere başka güne kalmıştır. * Manitacı Cemal isminde biri, ö- tekinin berikinin zariçilik usulile pa- rasını dolandırdığı anlaşıldığından zabıtaca yakalanarak Adliyeye veril- miştir. ZAHIRE ve TICARET BORSA SINDA SATIŞLAR Şehrimizdeki Zahire ve Tica- ret borsasındaki buğday satışla- rı, dün, gayet durgun geçmiş, i- ki gün önceki hararetli alışveriş- ler birdenbire azalmıştır. Yum- şak buğday üzerine bir tek mu- amele olmuş, bu parti de 9 Kü- ruş 15 paradan satılmıştır. Sert büğday piyasası 7. 7,30 kuruş a- rasındadır, Fiyatlarda yükselme tamamen durmuştur. BDuyün- İPEK a 5 Sant 7.30 da Almanca, pri — ; AN a m mn 22.10.9358 gg ASKERI TEBLİĞLER İstanbul Viliyetinden £ Beyoğlu Askerlik Şubesinde mukayyet 316 dan 328 dahil piyade ve Ti 316 den 329 dahil iki sene hizmete ti 316 bi sınıfların askerlik © etmiyenlerin dan 330 dahil Şandarma ve denir sanıflarır tm silik alna alacaklarından 23-10-93$ perşembe akşamına kadar bedel kabul © dileceği cihetle şubede sevk için toplanma günü 2410985 olup bu doğumlular mezkür gün ve saat 9 da Şubede mevçat bulunmaları ilân olunur, mi » Bem Fatih Askerlik Şubesinden > Tesrinevvel 535 celbinde şubemizden £ 1 — 316 : 327 bakayalarile 325 : 329 doğumlular (dahil), mülim ve gayri fsiim piyadeler, 2 — 316 : 327, bakayalarile 328 : 389 (dahil) doğumlular iki senelikleri. 3 — 328 : 320 bakayalarile 330 doğim- hu deniz sınıfı. 4 — 318 : 320 bakayasıyle 330 doğumlü Jandarma sınıfı sevk olunacaklardır. Yukarda yazılan doğumlularm ri 23-10-93$ akşamma kadar Tapaktolar nur Umumunun şubede toplanma günü 24-10-9135. sabaht saat 9 dur. Gelmeyen ler ri mükellefiyet kanununun cer& im mucibince tecriye olunacaklar» ır. YENİ NEŞRİYAT VARLIK On beş günde bir çıkan bu fikir mecmuasının 15 İlkteşrin sayısı Ya- şar Nabi, Nahit Sırrı, Abdülhak Şi nasi, Cemil Sena, Ercüment Ekrem, Cevdet Kudret, Sait Faik, Yakup Sabri, Puat Ömer, Reşat Cemal, İlya Ehrenburg ve Baki Sübanın yazılar rile çılemıştır. HAFTA “Hafta” nın*bu sayısı baştan başa meraklı ve ehemmiyetle okunacak ya sılarla dolu olarak çıkmıştır. Peyâmi Safa “Tiyatro âlemimiz” başlıklı ya- | zmnda mevsimin tiyatro vaziyetini | tetkik ediyor. Haftanın en dedikodu” Iu mevzuu olan masonluk üzerinde “Bizde kimler masondur?a” balıklı yarı ile (Italya bir tehlike içinde mi?) ve (Casuslar yeni tertibat alı » Beyaz perdede yanyana görülmemiş bir çift, hakikatte karı ve koca biri ses kralı diğeri güzellik kraliçesi: JEAN KiEPURA - MARTHA EGGERTH SEVGiNiN SESİ My URARAAAAAAEAMAA KAPAMA DSA GA DAMA SAAA AAA A AAA ARMA LASASAŞA KANI iTTiHADI Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon : ANA BADAK ASUS PU RAE BEAM KASADA Gümrük muhafaza Genel komu- tanlığı istanbul Satınalma Komisyonundan: 1 — Deniz Vasıtaları için şartnamesi mucibince 250 ton Lavemarin maden kömürü 8-11-935 cuma günü saat 16 da kapalı zarfla eksiltmesi yapılacaktır. 2 — Tasmlanan tutarı 3375 liradır. 3 — Şartname ve evsaf Komisyondadır. Görülebilir. 4 — İstekliler yüzde 7,5 tutağı olan 282 liralık vez- ne makbuzu veya Banka mektuplarını teklif mektupla- riyle birlikte saat 15 de Komisyona vermeleri. (6604) yorlar) gibi günün siyasa hâdiseleri üzerinde yazılar vardır. Yeşilköy Nüfus Memurluğundan: Yeşilköyde Sarı Yakıp sokağında İZ evde oturan ve Samatya Sancak- tar Hayrettin mahallesi Sulu Ma- mastır 7.16/92 evde Nüfusa yazılı Artin kızı Haykanuşun ihtida ederek Resmiye Alkan ismini aldığı ilân olunur. EDSEEERASCEBSA AKAY ARORA EETEARA A AAA BALA GAAAPAR SİNEMANIN BUYÜK MUVAFFAKIYETİ KASTA DİVA warrHa ECGERTH Sinemasında ALMANCA ve HALI ANLAĞI Bürsin 30 da Italyanae, 6,30 ve 9 da Almanca Monte .Kristoj ALEXANDRA DUMAS'ın Romanından Metem müdhiş bir film. MiLLi eyleriz. 4.4887. 7602