>» Kırlangıç — i İ Nakleden : Mİ - FA — Necdet, o sabah bahçeye çıktığı zaman, kuyunun yanımdaki kum yı- ğını #stünde azaplı bir çırpınışla sü- rüklenen küçük siyah bir külçe gör- dü. Bu bir kırlangıçtı. Kanatlarından hareketsiz sarkıyor, öteki de ümitsizlikle çırpınıyordu. Yaralı kuş, kalkmak, uçmak, yuvasını bulmak için mecalsiz gayretler o yapıyordu. Netdet iğildi, mümkün olan bütün dikkat ve ihtiyatla hayvanı aldı, eve koştu: — Sevim! Sevim! diye gel, koş geli Sarışın ve solgun bir genç kadın göründü — Kısa talilerin işareti o- İsn bir ay solgunlağu ile solgun: Karısı bir çığlık koparmıştı: — Ayt bir kırlangıç ha?., Yarak mı zavallı? — Evet, bir kanadı kırlımış. — Bakalım zavallı nonoşa, yara- sını iyi edelim. Büyük bir tahta kutunun içine bir pamuk döşiyerek yaralı kuşu içine yatırdılar, Hayvancağız bağırmadan ve kımıldamadan oraya büz kal must. Yalnız, arada bir, gözleri ha- fifçe ürperiyor ve küçük gagası bir isparmozun tesiri altında açılıyordu. Necdet, hayr; üstüne iğilen karısının bu şefkat hamlesi içinde büsbütün güzcileştiğine dikkat etti. Sevim cidden güzel bir kadındı. Fakat esrarlı bir irsiyet, onun uzviye tine şüphe edilmiyen bir illetin to humlarını. atmıştı. Evlenmelerinden dirkaç ay sonra Necdet onun zayıf. bağırdı, V gözel rengini . kay görmeğe başladı, Sevimi ani yorgun- Juklar bastırıyordu; geceleyin boğul- ma krizleri geçiriyor, arkasından, dudaklarının kenarına bir kan ipliği bırakan kuru bir öksürüğe tutulu” yordu. . Kırlangıcı tedaviye başladılar. Se- vim küçük yaralıyı iyi etmek için parçalanıyordu. Yavaş yavaş, kırık kanat doğruluyor, seyrek tüyler sık. Taşıyor, tabiat şifa verici, tamir edi- ci kudretini gösteriyordu: Kuş, ya» kinlaşan bir sbhatin ümidi ve se vinci içinde hafif hafif şakramaya başlamıştı. Bir sabah, Sevim yatakta iken, bir kanat gürültüsü onu uyandırdı. Kü- çük kuş, yastığa, başının yanına konmuştu. Kırlangıç artık tamamiyle iyi ok duğu için, sevgili kurtarıcısma bir heyecanla dolan Sevim, kımıldamaya cesaret edemedi. Küçük hayvan o- Bun boynuna sokulmuş, kuşların na» zik hareketlerile hanımını okşuyor- | du. Ve tatlı tatlı errildayışında sanki $u mana vardı: “Sen beni iyi ettin, kurtardın, bak ben seni nasıl seve- ceğim.,, O günden sonra kırlangıç, gölge- i gibi, Sevimden ayrılmadı. Evin içinde serbest serbest geziniyor, hiç dışarıya çıkmıyordu. Sevimin omu- zuna, dizine konuyor, ona mahdut ve sevimli repertüvarının şarkılarını söylüyordu. Aylar geçti: Batı vaktinin serin- i, sonbaharın geldiğini haber ver- di. Yazın hastalığı biraz yatışan Se vim, bir akşam bahçede fazlaca geç s. Üşümtüş müvdü, nedir? Bir yakalandı. Ertesi gün ök- ük dahâ sert ve daha azap veri- ciydi. Sevim odasına kapanmıya mec bur oldu. Teşrinievel geldi, Kırlangıçlar se- yahat için toplanıyorlardı. Arada bir camlara vurarak, keskin ıslıklar ça- ğrrarak, küme küme pencerelerin önünden geçiyorlardı. Fakat Sevi- min küçük dostu bu davetlere hiç kulak atmıyor gibiydi. Genç kadın üzülmeğe Başladı: — Bu hayvan benden ayrılmak İs- #emiyor, diyordu, kışa ne yapacak? On i ji ni, sakla) ” zü ve elleri balmumu gibi sarârmış- t&. Bir gece yataktan kalkmak iste mişti. Başı dönerek sendeledi. — Boğuluyorum! dedi. Necdet pencereyi açtı. Karısı onun boynuna sarılmıştı. Bütün vücudün- den uzun bir titreme geçti. Başı ko- camın omuzuna düşmüştü: Bitti! O zaman odanı içi, yürekler par- çalayıcı bir çığlık doldu, Necdetin yerden kaldırarak o Sevimin cesedini yatırdığı yatağın Üstünde kırlangıç siyah kanatlarmı çırpıyordu. Bir müddet, hanımının soğumaya başlı- yan hareketsiz yüzü üstünde uçtu, sonra, het şeyi anlamışçasına, öfkeli ve ümitsiz bir hamle ile, açık duran pencereden dışarıya | fırlıyarak, ha- zin sonbahar gecesinin karanlıklarm- da kaybolup gitti, A FAYDALI BILĞILER esnönmöneninnenenenenenendiininiünüzleeni BUGÜNKÜ PROGRAM İSTANBUL 18.— Dans musikisi (plâk). 19— Or- kestra musikisi (plâk). 1930 Ege car, Fehmi Eve ve arkadaşları. 20.— Bayan Halide konuşuyor. 20,30 Stüdyo orkest- rası, 2) Radyo car ve tango orkestra. ları, 2145 Son seberler — Borsalar. 21,50 (Lisst) in ölümünün ellinci yıl dö- nümü münasebetile hayat e erleri Ferdi Ştatser). 13-15: Orkestra - Duyumlar » Orkestra, 18: Plik - Sözler - Plik - Duyumlar, 20.15; Çift piyano konseri. 20.45: Sözler, 21: Viyana'dan: Avrapa konseri, 2250: Duyumlar, 2345: Röle konseri. 23.45: Alm ve fr. haberler. 24: Konsarln süreği. VARŞOVA 17.15: Orkestra. 17.45: Şarkılar - Söz ler, 1818: Örkestra. 1850: Sözler. i. 20. Piyano » Sözler » ” z i yanadan röle Avrapa konseri. 23: Söz- ler. 23.80: Pik, 2405: Dans, LAYPZIG 18: Hafif müzik, 1935: Sözler. 19.50: Oda müziği. 20.30: Sözler. 21: Duyamlar. 22: Marş poparisi: 73: Duyumlar, 23.3 Skeç. 23.30: Operetlerden. BUDAPEŞTE ————— 18.30: Keman konseri, 19.10: Pr. ders, 1040: Dana, 20.15: Söyler. Viyana. dan röle. 22: ndan: Şarkılar, 23.25: Macar müziği, 24.20: Caz. MOSKOVA ——— 10.20: Giinka müziği. 20.30: Kuartet. 21 Mozart müziği. 22: Almanca. 23.05: Fran- mıca, 24: Felemenkçe, VIYANA 1820: Avrupa halk müziği. 19: Ders 19.25: Sözler. 19.00: Sözler. 20: Duyum- lar. 20.30: Aktümlite. 21: Avrupa konseri (Program haber kısmımızdadır). 2305: Duyumlar. 23.15: Bv müziği, 23.35: Şa- man konseri, 2425: BRESLAV 18: Hafif müzik. 1930: Siyasal yayım. 20: Dışardaki Almanlara. 2045: Repor taj. 21: Duyamlar. 21.15: Ulusal prog ram. 22.15: Stütgart'tan röle 23: Du- yumlar. 2340: Dani, NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece nöbetçi eczaneler şunlardır Çemberlitaşta Serti Rasim — Aksaray. da Şeref — Defterdarda Arif — Kara sümrükte A. Kemal — Cibalide Necati — Gedikpaşada Asaduryan — Vesneci- lerde Üniversite (Kâfil) — Sirkecide Be- şir Kemal — Eyüpte Hikmet — Şehre- mininde A. Hamdi — Samatyada Erofi- Jon — Kurtuluşta Necdet Bkrem — Kara köyde Hidayet sezaneleri. . e SİNEMALAR TİYATROLAR NAŞİT - ERTUĞRUL SADİ Şehzadebaşmda TURAN Tiyatrosunda Bu gece saat 20,15 te 6 mer defa olarak OTELLO Hilile $ perde. Kıbrm perdesinde yafer eğlenceleri. Her tarafa tramvay. Tele. fon: 22127. . N ŞEHİR TIYATROSUNDA 22 Birinciteşrin sah günü akşamı saat 20 de Ölçüye ölçü — 23 Birinciteşrin çar- samba günü akşamı saat 70de Ölçüye ölçü — 24 Birinciteşrin perşembe günü akşamı saat 20 de Ölçüye ölçü — 24 Birinci teşrin cuma günü akşamı saat 70 de Ölçüye ölçü — 26 cumartesi gün. düz saat 15 de çocuklara. 26 cumartesi teşekküir ziyareti yapıyordu. Yüreği | Üvey baba veya ana içinde eşleri- nin çocukları tarafından samimi ola- rak sevilenler pek azdır. Kuşdilin. den Gülten de üvey babasına karşı duyduğu antipatiyi birtakım behane- lerle haklı görmeğe çalışıyor. Onun bu antipatisinde sezilmiyen hislerin tesiri altında birtakım fenalıklara se bep olması ihtimali vardır ki biz bun ları onun dikkatine koyacağız. Ev- velâ mektubu okuyalı “Babamı kaybettiğimiz zamanı hatırlamıyorum. Ben o zâman çok küçükmüşüm. Annem de pek genç. Senelerce bir üvey baba elinde üzül- miyeyim diye evlenmediğini söyliyen annem iki sene evvel kendisi kadar genç bir adamla-evlendi. & Otuz iki yaşında olduğunu söyliyen bu adam belki o kadar da yoktur. Hoppa, ziip- pe, evile hiç alâkası olmıyan bu üvey baba ile aramızda hiçbir bâdise ol. madı. Fakat annemin sabip olduğu eve gelip yerleşmesi, esaslı bir işi olmaması, anneme kendisini beslet. mesi bazan ona selâm vermiyecek kadar onu hakir görmeme sebep ol- du. Bu hal iki senedir sürüyorken nihayet bu delikanlınm şüphelendi- im bir ihanetini de öğrendim, Onun bir de metresi varmış. Bunu bana söyliyenler yerini, yurdunu biliyor. lar. Sizden öğrenmek istediğim bu ihaneti, yeriyle, ismiyle, cismiyle öğ- rendikten 8onra anneme haber ver» doğru olup olmıyacağıdır. Annemin bu adamı sevdiğini saniyo- rum. Haber verirsem memnun mu olur ve bu dan soğur mu, yoksa memin Belli olmaz. Belki de daha çok se- ver; onu affeder; hattâ belki mazur bile görür, Fakat biz de size şunu soralım: Annenizin sevdiği bir adam- dan onu ayırmak ve soğutmak için bulduğunuz sebeplerin hepsi yerinde doğru mu acaba? Çoğu sizin müba- lâğanız gibi geliyor bize. Şu metres hikâyesinin bile aslı var rm? Sakın gülünç olmuyasınız?. Bunlar sizin antipatinizin mabsullerine benziyor. | Fakat geçinmeye mecbur olan siz değilsiniz ve siz de yarın evlenip gi- deceksiniz, değil mi? *. Kadınm parası Birçok gençler, kendilerinden çok amm akşamı saat 20 de Yarasa. 29 pazar gün- düz saat 10 da çocuklara. 27 parar gün- düz sazt 15 de Yarasa, 27 Pazar akşamı sast 20 de Yarasa, . TEPEBAŞI BELEDİYE GARDENBAR Kışlık salon açıldı. Her akşam miizik, dans, varyete numaraları. Kabare mefis alakart ve tabldot yemekler ehven fiat lar. Pazar günleri 1730 da çaylı dans, varyete, çay komple 75 kuruş. . FRANSIZ TİYATROSUNDA SÜREYYA OPERETİ Bu akşam 2030 da EMİR SEVİYOR Yakında : Kadın mı? Erkek mi ? . © Alkazar : Sandu — Sihirli Ada, © Şık: İki kalp bir olarsa © İpek : Altın Zincir. * Saray : Kırık Hayatlar, * Melek : Bir aşk böyle bitti, © Türk: Ben seninim © Sümer: Siyah gözler, * Elhamra : Yürüyüş — Sandet şarkını © Asri: Bar şarkıcısı, Denizaltı ejderi. * Yıldın : Moskova geceleri, * Mili » Çalınmış Aşk — Dertsiz arka daşlar. > * Ouküdar Hüle ; Prens Ahmed, . LIMAN HAREKETLERİ Burün imanımızı Gelecek vapurları 6.— Sandet Karabigadan 930 Kemal Ayvalıktan 13 Antalya Bartndan Me Bartın Mi . ni limanmızdan gidecek vapurlar: 9— Kocaeli Izmite 9. Ayya Mudanyaya MN Eğe leriyeye 70.— Güneysu Karadenize 21 Saadet Bandırmaya Bir Kızın Uvey Babası zengin, servet sahibi kızlarla evlen- mekte tereddüt ederler. Kadın ser- veti ile kendilerine tahakküm eder korkusu yüzünden. Bir dereceye ka» dar hakları var. Fakat sevişen iki gencin, kızın parası var, serveti var diye evlenememesinin manası yok. İşte A. K. ile sevgilisi bu haldedir. A: K, diyor ki: “İki yıl aramızda dostluktan başka, arkadaşlıktan başka bir şey yoktu. Sonra benden ziyade onun gösterdiği bir temayülle sevişmeğe başladık ve biribirimişi çok sevdik, hâlâ da seviyoruz. Mektepten çıkar çıkmaz girdiğim işten aldığım kü- çük bir para ile geçindiğimi bili- yor. O zengindir. Böyle olduğu hal- de evlenmemizi istiyor. Kendisine ce- vap veremiyorum. Aramızdaki servet farkı beni korkutuyor. Halbuki o be- nim' cevap vermeyişimi onunla uzun müddet sevişmek ümidinde olmadı- ğıma atfediyor. Ne dersiniz?,, Endişenizi ona açıktan açığa söy- lemekten çekinmeyiniz. Fakat bü endişenin de onu ölünceye kadar sevmenize engel olamıyacağını ilâve edinir. Ona servetinden vazgeçme- sini, sizin varidatınızla yaşamıya ra- zt olmasını teklif ediniz. Madem ki seviyor, razı da 'olacaktır. Fakat aj- Ve bütçesine kadının iştiraki, hattâ erkekten fazla iştiraki huzur ve saa- dete engel değildir. . Neden ağlıyor? Kadın veyahut kocadan birinin ö- tekinin bilmediği bir sebepten dolayı ikide bir ağlamasını bir evde nasıl bir tatsızlık çıkarabileceğini tasavvur ediyor musunuz? A. Güney işte böyle bir tatsızlık işinde aylardanberi gözlerinin önüne çekilen esrar perdesini yırtamamak- ir. Diyor Mzide bir onu bir köşeye çekilerek ağlarken gördükçe yalvardım, sıkıştırdım; haykırdım, tehdit ettim.. Öğreneme- dim. Bu kadın neden ağlıyor; ben- den memnun değil mi? Başkasını mi seviyor? Bilmiyorum. Her zaman ayni nakarat: “Bugün sinirlerim bo. suk da..., Sinir doktoruna götür- düm. Bir müddet gitmek istemedi. Sonra zorladım ve doktor hiçbir şe- yi olmadığını sek sık hava almas, ger mesi faydalı olduğunu söyledi. O haldenedir? Birisini mi seviyorsun? diye sorduğum zaman kıyametler koparıyor; “Hayır!,, diyor.. Ne ya- payım, beni bir buçuk senedenberi ezip harap eden bu esrar perdesini nasıl kaldırayım?,, Aile vaziyetini, kardeşleri varsa onlarla münasebeti- ni, aralarında ihtilâflar olup olmadı- ğını, onların geçimlerini tetkik edi- niz. İnceden inceye araştırınız. Bir- çok kadınlar refah ve saadet içinde İken ana baba evinde bıraktıkları se» faleti, ayrılığı düşünerek muztarip olur. İçin için ağlarlar, Sonra gün- düz, neyle meşgul olduğunu, nerele- ce gittiğini, kimlerle görüşüğünü belli etmeden araştırınız. Bütün bun lardan bir netice çıkmazsa bu göz yaşlarını sinir bühranlarına hamlet- mek yanlış olmaz. Doktorların da içinden çıkamadıkları sinir buhran - ları ve çeşitleri 13 ğildir. Uzaklara giden sev; F. Nermin İmzasile: *, Onunla âylardanberi sevişiyor- duk. Kâh kavga ettik, kâh barıştık; fakat biribirimize acı söz söyleme. dik ve kavgalarımız da pek sade se beplerden ileri gelmişti, beralor birçok emsali giti, pek şid detle biribirmizi sevdiğimizi sanmı- yordum, Ancak o bir iş yüzünden bir ay evvel başka bir memlekete gitti, Orada yerleşeceğini söylediği zaman bana evlenmek teklifinde bulundu. Yalnız alacağı Paranın azlığından dolayı pek ımrar etmediğini, çünkü belki bana rahat bir hayat temin e- demiyeceğini söyledi. “Düşüneyim diyerek gilnlerce cevap vermedim. Hazırlandı, gitti. Şimdi aradan bir ay geçmiş olduğu halde onu bir sa- niye unutamadım. derece sev- mekte olduğumu anladım. Bugün — © ayni teklifi yapacağını bilsem en se- fil hayata razt olacağım. Bu arzumu kendisine nasıl anlatayım?,, Bize anlattığınız gibi anlatınız. Her şeyi açıkça yazımız. Onu kaybet meden nasıl aşkınızda ve onun aşkın da tereddüdünüz olduğunu, fakat şu bir aylık ayrılığın merbutiyetinizin derecesini gösterdiğini, her şeye razı olduğunuzu yazınız. Bazan açik kalp li olmak aşkta muvaffak olmak için en iyi çaredir. İki horoz döğüşüyor. Birisi kuzguni siyah. Parıl parıl yanan tüylerinde kıpkırmızı birkaç damla kan boncuklanmış. Öteki | sarı horoz. Altin renkli kanatla rı hırsından diken diken olmuş. İbiği bir bayrak gibi sallanıyor. Sarı horozun gagasında bir tu - tam siyah tüy var ve siyah horo zun iki siyah mermi gibi fırla - yan gözlerinde yaman bir kin ta şiyor. . Bu iki horoz gazete savfaları- na birer örümcek ağı gibi geri len her boydan haritalar üstün- de döğüşüyor. Bu horozları kim döğüştürüyor. Cürüm yok. Yal- İz bu döğüşün muazzam bir se yirci kafilesi var, Se T rasında anamektebine giden ço- cuklardan tutun da kocaman ka fası koltuğundan dışarı taşan Dünya var. Siyah horoz sarının yarısı kadar. Ona yürekten acı- yanlar var, Fakat onları ayırma ğa kimsenin niyeti yok. © Horoz döğüşü seyretmek hoş şeydir, İtalya - Habeş döğüşü başladığı gün gazetede oturmuş çene çalıyorduk. Bir arkadaş so luya soluya merdiyenleri çıktı: — Çocuklar! dedi. Harp başla dı! İtalyanlar Habeş hududunu aşmışlar. Havadis odada bir bomba gibi patlıyalı birkaç dakika olmamış tı ki sokaktan “ikinci tabı” diye bir feryat koptu. Balkon kapısından sokağa ba kıyorum. Ufak bir gazeteci yo- kuştan yuvarlanırcasına koşa - rak iniyor. Ve boğuk bir sesle bağırıyoı — İkinci ge Harbi yazıyor. Gazeteci çocuğun bu satıştan kaç para kazanacağını bilmiyo- Dögüşü —- Bedri RAHMİ rum. Fakat onun bu delice koşu şunda bir altın yağmurunu müj delemeğe giden bir insan haki vardı. Gazeteci arkadaşlardan birisi masanm üstüne yaman bir yurd ruk indiriyor ve: — Yaşadı gazeteler!, diyor. *. Yalnız gazetelere değil, bu hs ber söze ne ile başlayacağını bil miyenlere de yaradı. Ortada ko nuşulacak canlı bir mevzu vaf demektir. Tembel, kısır birka$ muhayyileye bu bir kamçı ola * cak demektir, . Gazete sayfalarındaki mavi kırmızı oklarla cirit oynadığ! haritalarda iki horoz di yor. Seyircilerin arasında heye canm elektriklediği ufak bir ço” cuk yarısı korkudan, yarıs! zevkten bayılmış bir buhran ge çiriyor.Korkudan çatırdayan di$ leri arasında, ufacık yüreğini çiğniyor.. Anası olacak bir ka “ dın çocuğu omuzundan yakala * İ miş: — Hadi yavrum, Eve döne * lim artık! diyince. Çocuk yalvaran gözlerle ana" sına bakiyor ve: — Bir parça daha duralım. Ne olur?.. diyor. ———— Gaip aranıyor Bulgaristanın Karnabat kazası göğ menlerinden Lüleburgazda iskân edi len Aytaban oğlu Hasanın karısı oh beş gün evvel Trakyanın Evrensekif köyünde karısile misafir iken karı Işmail kızı Fatma gece ortadan kay“ bolmuştur. Fatmanm İstanbul otelle” rinden birinde hizmetçilik ettiği işi“ tilmiştir. Fatmanın nerede bulundu” ğunu bilenler varsa Tan gazetesin€ haber vermelerini insanlıklarından di lerim,