di NGİLTERE VE iTALYA i Jtalya Zemini Ve Zamanı Fena Intihap Etmiştir ! “Le Journal" dan: Italyan - Habeş anlaşamamazlığı - nin ne gibi bir'tekâmül takip edeceği | ve ne suretle neticeleneceğini hiç kim se bilmez ve bilemez. Fakat bu fırtı- narın ne suretle sükünet bu abileceği» ni ve bulması lâzımgeld gini bilmeyen de yok gibidir. Bunun için Ingilere- nin düşünmesi, etrafına bir göz atma- sı kâfidir. Ingiltere, görecektir ki bu anda ihtilâle ve Almanyaya hizmet ediyor. İtalyan faşzıni, belşevizmin yerine geçmesinden yirmi dört saat evvel düşmeyecektir. Ve rejimin de- giştiğini öğrenmek için kararname bi- İe çıkarılmayacaktır. Çünkü diktati Tük ber ele uyan bir silâhtr. Bu tak- dirde Moskovanın Romada bir mu- rahitas komiseri bulunacaktır. Burjus va ar hamal olacaklar ve intikal tari- kile bu hamallar devletin en yüksek mevkilerine geçeteklerdir. O zaman komşular kendilerini göstermeğe baş- Uyacaktır. Romanın Brenner üzerine Yoldaş zabitlerin kumanda ettiği Yol daş askerlerden mürekkep alaylar gön derdiği gün, Almanya partiyi karan- miş olacaktır. Almanyanm büyük Av- rupa hegemonisini e'de etmek bülya- sı, hemen de hiç bir silâh patlamadan gerçekleşmiş olacaktır. o Avusturya, Macaristan, Lehistan da belki de ona iltihak edeceklerdir. Yalnız küçük andlaşmanın ne yapmağa mecbur ola» cağını ve ne yapacağını bilmek kali- yor. Fakat meselenin balli de uzun sürmiyecektir. Ingiltere ne yapacaktır? Almanyanın azami surette kuvvet kesbetmesine müsaade edecek mi ve ununla denir'er hâkimiyetinde müsa- bakaya mı girişecektir?. Yahut, İngiltere, Almanya tehdidi- nin fazlalaştığını. hattâ İtalyan teh didinden bin kere fazla olduğunu a! layarak filosunu Baltık denizine mi gönderecektir?, Bu İki süreti hal hep bir âyardadır veyahut hiç birinin kıymeti yoktur. Ingiltere, kendisinden ve kendi gü - venliğinden bahsetmek için, hemen bunu anlayacaktır. İngiltere, o anda, dünyanın iki veya üç denizinde bugü» ne kadar ihtiyatlı davranmış ve kendi. sinden lüzumu kadar bahsedi'memiş olan bir kuvvetin seferber hale geti- rildiğini görecektir. Bu kuvvet Jâpon kuvvetidir. Ingiltere, birçok İeimmele- rin dünyanın'hâğten kit'ifğrinm ha. ritalarmı mağaları üzerine yaydığı za. man, pasifik ve Hint Okyanuslarının haritalarına bir bakmalıdır... Avustu. tslyayr, Hindistanı, düşünmelidir. E - ğer mukadderat bir gün gelip Japon- yayı da bu karışıklığın içine bırak cak olursa, İngi tere için bü ün hava- larda cephe kurmak çek güç olacak: Yeni bir Sphenks HINÇ 'EDGA R WALLACE Bir müddet sustular, Brixan sor du — Kadın buradan canlı mi Çıktı, cansız mı? — Canlı çıktı zannederim. — Acaba kocası da canlı çıktı mı? — Orasını siz tahkik ediniz. Ben hiçbir şey bilmiyorum. Ben belki yâ- nm saat kadar bayılmış, kalmışım. Fakat Bag kılıç kullanmasını bilir ba! Brixan çatıdan mahzene kadar, şatonun her tarafını aradı, nekadar hizmetçi varsa, hepsini çağırdı. Hiz- metçilerden ancak bir tanesi yarım» yamalak Hollandaca biliyordu. Öte- kiler sadra şifa verecek cevaplar ve- remiyorlardı Kütüphaneye dönerek bütün lâm- baları yaktı — Bag nerede? dedi, onu da gör- mek istiyorum. — Çıkıp gittiğini söyledim. Eğer İnanmazsanız.. Gregory yazıhanesindeki yaya bas- tı, kapı açıldı, fakat kimseler çıkman & ur. İngiltere eğer şimdiye kadar dü- şünmemişse bugün bunu düşünmeli - dir. Fakat İtalya da düşünmelidir ki İ fena tutulmuş siyasal bir iş, dünyayi vahim bir hale sokabilir, Şimdiye ka- dar birçok kereler söyledik, Italyanın kendisi için müstemleke imparatorlu- ğu kurmak İstermesinde bin kere hakkı vardır. İtalya buna Ingi'tereyi, Hindistanı zapta, Fransayı Konguyu kuvvetli kanunlarla sevk ve icbar edli miştir. İalya buna hepsinin üstüne çıkan, büyük açlık kanunu İle sevke: dilmiştir. Italyanın çok nüfüsü vat « dır, ve fakir olan toptağı bu nüfusu besleyemiyor. Şimdiye kadar, göçmen lik onu birkaç yüz bin kişiden kurta- rıyordu. Fakat her tarafta hüküm sü- ren buhran kendisine bütün kapılar ve bütün dünya memleketlerini kapa- mıştır. Bu sebeple İta'ya yeni mahreç ler aramak mecburiyetindedir. . Fakat Italya zamanı, fena seçmiştir. YDİ zamanda zemini de fena intihap etmiş.ir. Misir ulusseverliğini tehli - keye düşürmeden kendi besabma Ha beşistanda yerleşcmiyen Ingiltere, O- rada bir #nilletin yerleşmesine bir türlü tahammül edemiyeceğini â- çıkça söylem ştir. Hint yolları ve Ka- hireye giden Kap yolları, İngi tere - nin, iki mühim şiryanıdır. Italya bunu düşlinecekti. Dahâ bugün de düşüne- bilir. Italya, Aduayı almakla, 1896 da şüphe getiren lekeyi silmiştir. Ingi tere, Italyanın üzerinde çok kan dök- müş olduğu bir toprakta bayrağının dalgalanmasını menetmekle çok bar - barca ve tehlikeli bir harekette bulun müş o'acaktır. İngiltere, toprak kazan dırmak suretile, İtalyaya meselenin zevahirini kurtarmak imkânlarını bi. rakmamasında haktızdır. İtalya da,Su dan hududuna kadar zaferini takibe yeltenirken çok müşkül bir işe giriş miş olacak ve bugün dünya barışmı düşünen birkaç millete bu işin pren - siplerini oldukça müşkülâtla kabul et tirebilecektir. Romadan gelen bir tek graf, İta ya hareketinin Adua'da asla durmayacağını ve bunun Eritre ve Somalinin güvenliklerini teminine ya- yordu, Görüldüğüne göre Adisababa- ya yürünmek isenmiyor. ol” yor ki ihtiya (#daMIP #e'iğnukd yak. laşılıyor, Italya rösmen bu nöktu zarı ilân eder ve İngilterede İtalyaya wiusal izzeti nefsini korumak gibi mes rü olan bir taviz bahşederse dünya su hü kürtarilmiş demektir. Aksi hal güzeşte girişilmiş olacaktır. zapta sevkeden kanurlardan daha | de en büyük, hattâ en kanlı bir ser. | TAN ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler Ras Seyum Ile Harpten Evvel Yapılan Bir Mülâkat 16-10-0935 “ParisSoir” dan: Harp başlamazdan birkaç hafta ev- vel, on beş gün kadar Res Seyum'un yanmda bulunmuştum. Ras Se-| İ yum'un yanma gelmek için bügün İtalyan ordusunun e Adua'ya gitmek üzere geçtikleri yollardan ve merhe- | lelerden geçtim. Ytalyanların maruz kaldıkları güçlükleri anlamak için, İtalyan « Habeş hududundan yani Ma- reb'den Adua'ya kadar olan yodan İ geçmek lâzimdir. 2.000 - 2.500 metre yüksekliğindeki dağlar arasında, ke- narında uçurumlar ve İçinde Sivri ka- yalıklar bulunan büyük yarıklar etra- fından geçen dar ve keçi yollarının doğurduğu güçlükler hakkıda bir fi- kir peyda etmek kabil değildir. Bu yollar birçok yerlerde kuruyan nehir yataklarından — ibârettir ve sü- ların bıraktığı izler takip edilir. Ba- zan taş parçaları, kaya icümeleri yakı. hır. Işte İtalyan topları bunlar üze- rine yuvarlanmıştır. Küçük bir Habeş şehri olan Adua- yı gören ea son Avrupalı olduğumu İ düşünüyorum. Bundan birkaç hafta evvel Prens Seyüm ordusunun ileri İ ge'enleri mızıka ile beni karşılamak İ için şehrin kapılarına kadar gelmiş- lerdi, Ben de altın yaldızlı takımlar- la süslü bir katır Üzerinde şehire gi- riyordum. Hemen bana'şehirin görül. meğe değer yerlerini, mektebini gez- dirdiler, Sonra bana gösterilecek kili- seden başka bir şey olmadığından do- layı özür dilediler. Preris Seyum 1872 de Habeş imra- ratoru olan Yohannes'in tdrunudur. Yohannes derviş'ere karşı açtığı bir muharebede öldürtilmüş' ür. Bu vak'a Menelik'in memlekette karışıklıklar sıkarmasma ve kendisini Prens Se- yum âilesinin zararma olarak, impa- rator ilâm etmesine, dırsat iştir, erer Mi ir ie tieri'nin bözgunlüğündan' evvel Adu- a'da Italyan bayrağının dalgalandığı: m gören bir Bugün Ras Se- yum ikinei defa olarak Adua'daki va- rayından koğulmuş oluyor. Bu saray bir tepenin üstünde ya- pilmış, bütün Adua'ya hâkim. müteva- 21 bir kulübeden ibarettir. Ötesinden Jean Mertet Brixan bir elinde tabanca, öbü linde cep-lâmbası olduğu Balde katle ve teyakkuzla mâyrunun oda- sına girdi. İki odayı dolaştı, Terte- miz.. Yalnız içerde kerih bir hayvan kokusu var. Bir karyola, çarsaflar, yorganlar. İçi Hint cevizi dolu bir | dolap. Dalma akan bir musluk suyu. (Anlaşılan Büg bir musluğu aıp kapaması beceremiyordu). Maymü- | nun öğleden sonra uyku (kestirdiği anlaşılan eski bir koltuk, Brixan şimdi Bag'ın buradan na sil girip çıktığını anlamıştı. Çıktığı yer, yerden bir buçuk metro irtifa da camsız. perdesiz büyük bir delik» ti, Bu delikten aşağıya doğru demir bir merdiven sarkıtılmıştı. Burâda hiçbir kan izi yoktu. Bag- ın bir gece evvelki müthiş sahneye iştirak ettiğini gösterecek alâmetlere | tesadüf edilmiyordu. Detektif tekrar kütüphaneye gele- rek, araştırmalarına devâm etti, Ye- ni bir şey bulamadı. Nikayet bir gece evvel saklandığı küçük salona girdi. Orada pencerenin demirinde Bazı irler gösterdi. Bir çiplak ayak izi vardı. Ağır bir cismin bu pencere den dışarıya sütükleridiğine hükme. dilebilirdi, O sırada Brixan'ın oChischester'e gönderdiği şoförü iki polis komiseri ile ve hep birlikte bahçede arastırmı- ya devam ettiler. İ manzaraya, Prens Seyum ile beraber berisinden dağlar fışkıran bu güzel ksç kereler bekmıştım, Prens Seyüm bana demişti kiz — Bu dağlar görüyor musunuz, Ttalyanları durduracak bunlardır. Biz hiçbir harp hazırlığı yapmıvoruz. Habeşli başlıbasına bir 28. | kerdir. Efradımızı talim ve terbiyeye lüzum görmüyoruz. Cünkü onlâr ana- dan doğma muharintirler, Bana ge Vince: Benim vazifem mwayyendir. Yapacak bir işim vardır O dı müs- tevl'lerin #eri yürüyüsünü alkoy. maktır ki, bu sayede arkarlaki ordu- Bun yetişmesi için vakit kazanı ve iste O zaman harp başlamış ola caktır Adura'nın alınmasına mâni olabilir. sem iyi olur, Pakat olamazsam Adus- nın düşmesinin bizim için hiçbir ehemmiyeti yoktur, Çünkü bizim mu- Kaçanın izi kolayça takip yordu. Kaldızımlarda kan izleri var- dı, Kırılmış dallar, ezilmiş yaprak. lar ve Gimenlerde çıplak bir küçük bacağın izi vardı. Ondan sonra izler sebze bahçesine doğru kayboluyordu Gelen kominerlerden Lyle sordu: | — Mesele şunu anlamakta... Kim | götürüyordu, kimi götürüyordu? Brixan kaca vaziyeti kendisine anlat Lyle dedi ki; — Galiba bunların her ikisi de şa- toda öldürüldüler ve Bag cesetlerini alıp götürdü. Odasında hiçbir kan izi bulunmadığına göre, demek ki Bag cinayetten sonra bir daha oraya döne medi. Eğer mamunu bulursak, bu €srarı hemen anlarız. Bana öyle geli- yor ki, Gregory “Boğazkesen, in ta kendisidir. Geçen gün bir fırsatı- nı getirip kendisile görüştüm. Fana- tik adamın birisi 6.. Brixan deği ki: — Ben İse pek isabeti düşündü ğünüzü zannetmiyorum. Benim tah. minlerim belki sizin tuhafınıza gider, Fakat Gregorynin aradığımız kati) olduğu tahakkuk (ederse, doğrusu çok hayret ederim. Bag'ın odasında hiçbir kan izi bulurmaması, benim de zihnimi karıttıriyor. farariyeleri- niz bu noktadan doğru olabilir. Şim- diki halde, yapacağımız şey, ben ka. rargihla konuşuncaya kadar şatoyu kavemet noktalarımız memleketin en gerisindedir, Prens Seyüm bundan sonra bana bazı sualler sormağa bayladı; — Bugün Asmara'da aşağı yukarı nekadar İtalyan bulunduğunu biliyor musunuz? O. benim sükütüm karşısında gü- lümsemeğe başladı. Onunla beraber ben de gülüyordum: — Tabii siz benden daha iyi bilir. siniz, Dedim ki: — Fakat casusluk vasıtalarınız ne- dir? Ras Seyum bana itimat etmediği. ni gösteren bir tavırla baktı, bunun. la beraber dedi ki: — Unutmamalıdır ki Eritreli siyah askerler, eski Habeşlilerdir. Bu yer. li askerler arasında müttefiklerimiz vadır. Onlar içersinde Habeşistanda akrabaları olanlar bile bulunuyor. Ras Seyum burdan sonra bal değiştirdi. Yeni İtalyan (konsolos: mun Aduaya gelişine hayret ettiğini söyliyetek dedi ki: — O selefi gibi değildir. Bu kon. solos dostum değildir. Bizi daima tecessüs ediyor ve şehirde hiç kimse kendisini sevmiyor. Bir gün Ras Seyumun sarayına giderken yolda, saraydan çıkmakta olan İtalyan konsolosuna rasgelmiş» tim. Konsolos geçerken bana: — Biraz sonra Asmarada görüşü» rüz. Demişti, Harp başlamazdarı biraz evveline gelinceye kadar Ras Seyumun evinde her şey sakindi. Prens karısı ve yö- di yaşındaki oğlu Mango ile yaşı Adua'nın düşmesinin ehemmiyeti yoktur, çünkü mukavemet noktalarımız geridedir “ Harp Hazırlığı Yapmıyoruz, Çünkü Her Habeşli Başlı Başına Bir Askerdir Ve Anadan Doğma M pg Ras Seyum uhariptir ! ve kars yordu. Evinde kaldiğim günler onu | yüksek bir DBişanı vermek için hep yastıklardan yapılmış tahir üs. | tünde hareketsiz bir halde gördüm. Günün hadiseleriyle pek az meşgul oluyordu. — Mukadderat allahın elindedir, elimizden bir şey gelmez.. sözünü da | ima söylerdi. Gördüğüm yegâne| harp tezahürü, bir kabile şefin | ni b göre. top kullanmasını bilirdi ve. vala İan törendi. Bu şef, Adiaro havı Kumandanı Salk Salhabe idi. Prens Seyumun bütün ümitleri onda idi. Çünkü bu kumandan şime diye kadar 32 muharebe kazanmış tir. Şimdi, gazetelerde öldüğünü okuyorum. Ayni zamanda şeflerin» den Adera da ölmüştür. Bu adim Ak manyada tahsi) görmüştü. Memlekette sr çok kral gibi yaşı yan bu garip adamı asla unutam cağım. Çünkü bu adam, denil b manla müsavi » surette çarpışmaya muktedirdi. Sonra gördüklerim arasında çok müessir bir manzara teşkil eden ve bende tesir bırakan bir sey daha var- dır ki, © da, gece gündüz sokaklarda işitilen dikiş makinesi sesleridir. Bu faaliyetin sebebini anlamak istedim ve kadınların, erkeklerin savaş günü giyebilmeleri için, ü rini öğrendim. —— ———— Macaristan Geri kalmış ve esir & sıkı bir muhafaza altında bulundur. maktır. O esnada, bahçenin ötesini berisi- ni ataştıran komiser geldi, şatonun apaçık duran küçük arka kapısının yanında da izlere rasgeldiğini söyle di. Hemen o tarafa gittiler ve ayni islerle karşılaştılar. Küçük kapının içinde ve dışında kan lekeleri var- d Bir yığın kuru otun üzerine de bir vücudun uzatılmış olduğu, otların bir vücut cesametinde basılan halin. den belliydi Fakat kapının öte tarafındaki tar- lalarda bütün izler kayboluyordu. —25 KAPALI OTOMOBİL Gençler, hirlerinde ve fikirlerinde nedense pek kararlı olamıyorlar Adele de evine bir delikanlıyı çaya davet ettiği zaman, hiçbir ölçü kul lanmış değildi. Brixan bütün süratile Londraya uçup giderken, Adele stüdyosunun ihtiyar direktörüne yaklaştı, bir rica- da bulundu. m — Elbet, elbet, öğleden sonra ta- mâmiyle serbestsiniz. Ben de zattn bir program tesbit etmedim. — Siz benim portrelerimi yaptır- mak istiyordunuz. Tabii.. Bu işi de yarıma bıraka. biliriz. Yalnız bana şunu söyleyiniz. Bu yeni film için kendinize güveniyor musunuz? — Ben mi? Doğrusunu söylemek Vizemgelirse hayir! Öyle sinirlerim yeriliyor ve öyle korkuyorum kü, si- ze nasıl emniyetle cevap verebilirim? Ben rüyalarımda kendimi muvaffak ölmüş filmlefimde - görüyorum da, öyle seviniyorum ki.. Fakat hakikat öyle mi ya?.. Her şey huztrlanıp da siz: “Haydi. çeviriyoruz. demiyor musunuz, ben nasıl aldığım bu güzel işi başaracağım diye titriyorum. Sonra kendimi toplamağa cahsıyo- rum. Siz hatalarımı tashih ediyorsu- nuz, Meselâ burası pek acemice ol- du, başınızı biraz sert çevirdiniz. gibi ibtarlarda bulunuyorsunuz. Ve ben de bunları hakikaten öyle yaptı” ğımı hisse, — Fakat şimdi alıştınız zannedi- yorum, — Oh, çok alıştım. Makine başla- yınca kendimi tamamile rolüme ve- riyorum. — Stellayı gördünüz mü? Size hâ- W kafa tutuyor mu? Poss geldi mi? — Hayır, Stellayı birkaç gündür görmedim. Fakat dün aktam Foas'u gördüm. Eski senaristi hangi garip tesadüf. Habeşis an için yalnız Avrupa şehri: bile tahrip edilemez. Hükümet adamlarının böyle bir tehlikeyi vücu- da getirmekle oderuhde edecekleri mes'uliyet çok büylktür. Bu sebeple, Macar elkârı umumiyesi vaziyetin inkişafını soğukkanlılıkla takip edi yor ve İtalyanın meşru isteklerini kas bul ettirmek için sarfettiği gâyret'e- re Avrupanın barışını temin için, mü- taheret ediyor. bilin içime oturmuş bir adamla görüş müştü. Adele bu mülâkata bir gec€ evvel şahit olmuştu. Beyaz, iri bir pırlanta ile süslü bir kadın eli, ot©- mobil hareket ederken Foss'a dosta ne selim vermişti. Adele, odasına dönmezden evvel, evvelâ pasahanenin, sonra çiçekçinin önünde durdu. Salonunu güzelleştir” mek için pastalar, çiçekler aldı, YO da, Brixan gibi elddi bir adamın üze“ rinde nasıl caxibeli've tesirli bir hare” kette bulunabileceğini: düşünüyordu. Güzel bir kız olduğumu biliyordu. takat güzelliğin de ancak sathi adam- lar Üzerinde tesir bırakabisceğini bil- miyor değildi. Karakteri sağlam €r- kekler, kızlarda güzellikten daha çok başka şeyler de ararlar. Brixan ise hiç öyle zamane donji anlarına bensemiyordu. Genç kız saat dört buçukta ziyi- retçitini bekliyordu. Saat bese çeyrek kala, kapıyı açtı, #okağu baktı. Sast beşte kimse gelmeyince, biraz dsi” çö fakat filosof oturup kendi ken çayını İçti. Ondan sonra da hiz“ metçiye masayı toplamasın; söyledi Brixan verdiği randevuyu unut muş mıydı? Pek tabil olarak deli” kanlının gelmeyişine kendi kafasın” da bazı mazeretler bulmıya çalışt” lerle gördüğünü söylemedi. Kneb- vorth da sıkıştırmadı. Knebvorth şunları o öğrenemedi. | Fosa köye başında duran bir otomo- | Bir tarftan canı sıkılıyor, bir taraf; tan kafasında bulduğu #mazeretle (Arkas var!