3-10 935 Süyün Bike Onunkinden Daha Büyük Bir Telâşla Haykırdı: “ -Kız, Söylesene Fena Bir Haber mi?,, Taytuğlu, Batıra lâkayt bir bakış atarak; — Harp bu... - dedi - Ve Ali Ekrem hana döndü: — Sözünüzü dinlememekle hata ettiğimi sonradan anladım ama, iş İş- ten geçmiş bulundu. — Duydum. , Epey heyecanlı bir maceranız olmuş. —1» Taytuğlu, Nogay hanımın bu ceva- br karşısında şaşalar gibi oldu. İçle- rinde sorgular kaynıyan gözlerini et- ratındakilere ayrı ayrı dikerek bir iki dakika kadar durakladı. Sonra; — Peki ama... * dedi - bir macera geçirdiğimi ve bunun epey heyecanlı olduğunu nereden öğrendiniz? Nasıl öğrenebildiniz? Süyün Bikenin yüzünde zoraki bir gülümseme belirmişti. Ali Ekrem ban cevap vermeğe hazırlanırken da- ba atik davranarak konuştu: — Kimden öğrenebiliriz “acaba? Saldıranların üçü de ölmüştür. Sen İse henüz Kazana dönmüş bulunu- yorsun.. Taytuğlu zaptedilemiyen bir me — Ondan mı öğrendiniz? - diye bağırdı - O Kazana geldi mi? Öyle bir alâka ile, öyle içten bir istekle sorulmuştu ki bu sorgular Sü- yün Bikenin bü kadar çok sevilen bir tanıdığa derhal cevap vermesi o- nun merakını gidermesi lzsmgelirdi. Halbuki güzel kadın hiç de böyle ha- teket etmedi. Yüzündeki zoraki gülümseme kay- boluverdi. Hatta kaşları da biraz çü tılır gibi oldular, Taytuğlu gözlerini ondan ayırmak- sızın tekrar sordu: — O genç... Anlaşılıyor ki... b: ya gelmiş ve sizi bu maceradan ha- berdar etmiş bulunuyor. Değil mi ünlü hatunum? Kazanın bâkimesi isteksiz isteksiz mırıldandı: — Evet, Eve. — Acaba şimdi nerede bulun: Batır, Ali krem ve yiz e sofrada oturanlar şimdi kon: Bi kesmişler, hep bu muhavereye ku Jak kabartıyorlardı, Muhavere ii garip bir şekle bürünüyordu, Süyün Bike ile Taytuğlu iki insan gibi de- gil, iki kadın gibi konuşuyorlardı. Batır han Âli Ekrem hana yan gözle baktı. Bu bakışta şöyle bir sor- gu havası vardı: “Acaba bunların ikisi de genci #evmeğe mi başladılar?,, Maamafih Süyün Bikenin içindeki buhran daha uzun sürmedi. Güzel kadın (Okendini £ toparlıyabilmişti. Benzerine istediği cevabı verebildi; — Şimdi nerede olduğunu bilemi- Yotuz. İzini kaybettik. Harp başla- mak üzereyken bir at uşağı ile bir. likte Kazandan uzaklaştığını biliyo- ruz, Ondan sonra ne oldu? Öldü mü, kaldı mı? Bütün bunlar meçhulümüz. dür. Taytuğlu içinde bir şüphe burku- lanmış gibi, inler gibi sordu: — Harpten mi katçı? Bunu mu söylemek istiyorsunuz? Belliydi ki güzel kız Kıpçakta pek az gördüğü delikanlının beyninde çizdiği kahraman portresini kaybet- mesinden korkuyordu. Süyün Bike; — Hayır... Bilâkis. - .dedi - O bir kahramanlık göstermek için Kazan- dan çıktı. Mamış Bırdı hanın Kırım- dan getirdiği çok kıymetli bazı vesi- kaları bizden aşıran bir hainin izi üzerinden at sürdü ve böyle bir taki. be çıkarken biliyordu ki Kazan surla- smın yirmi adım ötesinde Moskof ileri kolları dolaşmaktadır. Ve Ka- zanın göbeğinde bile Kazana bain o- lanlar serbest serbest dolaşırlarken Kazan dışında bir haini kovalamak bir hayli güçtür. Bu sözler güzel Taytuğlunun bir âz neşesini yerine getirir gibi oldu- Kr; — Bilirim bilirim... O mert bir de- Mkanlıdır. Çok mert ve iyi insandır » diye mırıldandı - 3 Batır muhavereyi genişletmek için söze karıştı: — Öyledir. Lâkin zavallının bu gürültü içinde bir tuzağa düşmüş ol. masından çok korkulabilir. Halbuki Kazan için onun yaşaması çok fayda- k olabilir. a — Şüphesiz. Hem sanırım ki ba- gına bir belâ gelmesi için lâzım olan en mühim sebebi biz yarattık. Biraz yüksekçe bir sesle söylenen bu sözler Süyün Bikenin ağzından çıkmışlardı ve hatun içinde boğuk bir hüzün saklıyan bir ahenkle ilâve etti: — Onu Kazan atlılarına kamutan yapmakla ne büyük bir hatada bu- Tanduğumu şimdi anlıyorum. Taytuğlu homurdanır gibi, hiddet. le sordu: — Neden? Böyle bir şerefe lâyık olmadığını mi sanıyorsunuz? — Hayır. Böyle bir ehemmiy: olduğu için kendisini bir tuzağa dü- şürdülerse mutlaka öldürmüşlerdir demek istiyorum. — Nereden bilecekler? Süyün Bike acı acı güldü: — Parmağındaki yüzükten... NAZIF Nizameti atarak bağdaş kurmuş bulunduğu şilteden telâşlr bir zıplayışla doğrul du: — Oydu ha?... Demek oydu ha? Vah zavallı vah! Sofradakiler ürkerek, acı bir ha- ber almağa hazırlanarak ona baktı. lar. Süyün Bike onunkinden daha bü- yük bir telâşla haykırdı: — Kız! söylesene... Ne duruyor- sun? Fena bir haber mi aldın onun — Ne dediniz? Ne dediniz? için? 'Taytuğlu peşkirini gümüş tepsiye (Arkası var) POLiS LE LL, Bir motörde BORSA | Lİ İİ Yangın Silivri limana mensup 14 tonluk Hödaverdi motörü ot yüklü olarak evvelki gece Istanbula gelmekte iken Çekmece açıklarında meçhul bir se- bepten içindeki otlar tutuşmuş ve mo tör tamamen yanmıştır. Motörün kap tanı Nureddin ile tayfalardan Meh - met, Ziya, diğer Mehmet ve Hüseyin sahilden yetişenler tarafından kurta- rılmaştır. * Kuşdilinde Ikbaliye mahallesin- de 6 numaralı evde oturan bahriye» den emekli Hasan, dün 17,30 da evi- ne giderken Kuşdili çayırında yere düşmüş ve ölmüştür. Yapılan muğye- nede Hasanm kalp durmasından öldü ğü anlaşılmıştır. * Dökmecilerde 9i numaralı dük- kânda oturan sabıkalı Kör Hakkının | odasında oturan Siirtli Seyfi ile Mah- mudun kurşun sakladıkları haber alın muş ve dün her Üçü de yakalanmışlar- dır. Tahkikata devam edilmektedir. * Galatada İntibah banmda Ismail adir birisi, ayni handa bulunan dişçi- ye müracaat ederek tedavi edilmesini İstemiştir. Diş hekimi hastaya ker sinin dişçi olduğunu söylemiş ve Goktora gitmesini ilâve etmiştir. İs- mail, bu haber üzerine merdivenler- den inerken müvazenesini kaybetmiş, düşerek başından ve muhtelif yerle- rinden yaralar almıştır. İsmail, kaldı- rildığı Sen Jorj hastanesinde ölmüş, cesedi Morga gönderilmiştir. © Cibalide Üsküplü caddesinde 31 numaralı evde oturan sabıkalı Şemsi He Nuri dün Kesercilerde para yü- zünden kavgaya tutuşmuşlardır. So- nuçta Nüri muşta ile şermsiyi başın- dan yaralamış ve kaçmak istemiştir. Suçlu yakalanmış, Şemsi hastaneye kaldırılmıştır. * Çarşıkapıda, İskender boğazmda Tavukçu çıkmazında oturan Abdulla- hm kiracısı Saniye dün bez yıkarken ocağın yanında bulunan kaplama tah- taları tutuşmuş, etraftan yetişilerek söndürülmüştür. * Defterdarda Sirkeci sokağında 8 numaralı evde oturan Mehmet, ça- lışmakta olduğu Gazhane fabrikasın- da elini yün makinesine kaptırmış ve kaldırıldığı Balat hastanesinde sağ kolu bileğinden kesilmiştir. Tahkikat sürmektedir. * Beykozda, Örmerlide ölümle ne- ticelenen bir otobüs kazası olmuştur. Şoför Mustafanın idaresindeki oto - büs, evvelki Üsküdardan ayrıl. mış ve Ömerli köyünden geçerken Ariz İsminde birisinin arabasına çarp- muştar, Çarpışmada, araba parçalan. muş, Aziz ağır surette yaralanmıştır. Şoför yakalanmış, yaralı tedavi esna, sında ölmüştür. Tahkikat devam ct- mektedir, © Dün sabah, Salihin idaresindeki 451 numaralı salapurya köprüden ge- çerken Lütfühüda motörünün çektiği bir kayıkla çarpışmıştır. Salapurya de 2 Birinciteşrin Çarşamba PARALAR Alış Bterlin 614— Dolar 12450 20 Fransız frangı 165.— 2 > a 104— 20 Belçika frangı 80— 20 Drahmi 22 20 İsvçire ir, 814.— Florin 20 Çek Kuron Avustarya silin Mark Zoti Perngo m Ley Leva 20 Dinar Yen İsveç Kuron S0 Altın 916, Mecidiye 5250 Banknot 32— ÇEKLER Paris ürerine İngiliz Kirası Dolar Liret Belga Cenevre Lera Florin Çekoslovak kursu Avusturya Pezeta Mark m. Ley 63,175 Dinar 349638 Y 27830 Gen 10.98 İsveç kuronu 31192 ESHAM İş Bankası Mü- 92— ” . a 9,59 » özitiğ 989 Anadolu 9 60 2380 » “5 100 40.— Şirketihayriye 15 Tramvay Bomonti « Nektar 1— Terkos 15,25 Reji 225 Aslan Çimento 870 Merkez Bankası 5725 Osmanlı Bankası 20 Telefon 550 İttihat Değirmencilik TAŞ. o 750 Şark Değirmenleri 0,72 Şark Merkez Eczanesi 410 ISTIKRAZLAR Türk Borcu 1 240 . . 2290 . ad İstikrarı dahili dim —— TAHVILAT Rıhtım 10, Anadolu F ve 1 Kupon kesik > 4020 > nt — Anadolu Mümessil 4,0 —————— — —— linmiştir. Tahkikat yapılmakta ve suç Ju aranmaktadır, FAYDALI BUGÜNKÜ | PROGRAM İstanbul 18: Bayanlar için Şimhastik. Bayan Aza- de Tarcan tarafından, 18.20: Dans musi- kisi (plâk). 19.20: Bayan Nikogosyan (kontr alto) piyano birliği ile, 19.20: Ha- berler. 19.50: Karışık sigün havaları piâk, 20.30: Stiklyo orkestı 21: Radyo cz ve tango orkestraları. 71.35: Son baber- ler, borsalar, 21.50: Plâk neşriyatı. Bükreş 13-15: Plâk ve duyumlar serisi, 1: Rad. yo salon orkestrası 19: Sözler. 1920: Konserin süreği. 20: Duyumlar. 20.55; Sözler, 21.15: Senfonik konser. 23: Plâk. 2345: Fr. ve Alm. dillerile duyumlar, Varşova 19: Piyano konseri, 19.30: Sözler. 19.45 Plik - 20: Sözler. 20.10: Muhtelii 21: Küçük radyo orkestrası, 21.45: Dayum- lar. 21.55: Sözler. 22: Sözler. 22.35: Şur- kılar, 23 Kuartet konseri (Haydn). 23.25 Dans plâkları, Budapeşte 18.30: Pl. 18.55: Muhtelif, 19.30: Pi- yano müziği. 20.10: Sözler. 20.40: Şarkı Jar. 21.15: Dış siyasa, 2130: Budapeşte konser orkestri 22.50: Duyumlar. 23.15 > Maxyari Çinğene orkestrası. 24.10: | lik. Prag 1843: Almanca müzikli yayım. 1945: Sözler - Plik. 21: Londrada “Ouins Hall, den nakil: B. B. C, radyo orkestrası 22: Sözler. 2240: Edebiyat 23: Duyumlar. Belgrat 20: Piâk. 20.15: Sözler - Ulusal yayım. 21: Piyano « keman konseri, 22: Radyo orkexirası, 2230: Orkestra ile popüler payklar. 23: Duyumlar, 2320: Müzik (eğ. le). Breslav 18: Hafif müzik. 1930: Aktünlite 20 Skeç. 21: Duyumlar. 21.10: Büyük radyo orkestrası, 23: Duyumlar, 2330: Dans Berlin - Tegel 20: Oda mü: 21: Deyumlar. 21.10: Dans havaları hafif müzik. 23: Du yumlar, 23.30; Gi müziği. . NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece nöbetçi eczaneler şunlardır: Sirkecide Mehined Kâzım — Çemberli taşta Sırrı — Divanyolundu Esad — Kam- kapıda Belkis — Zeyrekte Hasan Hulasi — Aksarayda Pertev — Karagümrükte Sund — Modada Sifihat — Pazaryolanda Rat Muhtar — Şebradebaşmda Hamdi — Samatyada Rıdvan — Bakırköyde ki. MI — Beşiktaşta Nail — Galatada Okçu Musa cadd. Asri İttihat — Kumbaracıda Garih — Taksimde Mis sokağmda Limon ciyan — Kartuluşta Kurtuluş — Büyük“ adada Mehmed — Heybelide Tanaş — — 'e Hikmet eczaneleri. LIMAN HAREKETLERİ mesi limanımızdan gidecek vapurlar: t 9— Tayyar Mudanya 9— Gürel Bandirma İrmite 16— KocAşli İmroza 16— Sakarya İzmire 20— Cumhuriyet Karadenize 21 pe Bandırmaya lecek vapurlar? 6.30 Gülnihal Bandırmadan M4.— Erzurum Karadenizden 16,15. Ayten Izmitten 1730 Asya Mudanyadar 18 Kemal Ayvalıkdan SİNEMALAR TİYATROLAR İSTANBUL ŞEHİR TİYATROSU HAFTALIK PROGRAM: Birinciteşrin 1 Salı mat 20 de Ölçüye ölçü, 2 Çarşamba 20 de Ölçüye ölçü, $ Per yembe 20 de Ölçüye ölçü, 4 cuma 20 de Ölçüye ölçü, 5 Cumartesi 15 de Çoçuk Tiyatrosu, $ Cumartesi 20 de Yarasa, 6 sabah 10 da Çocuk Tiyatrosu, © “> 19 de Yarasa, 6 Pazar 20 de Ya- ana. © Malak: Nataşa (Rus aşkı) Saray : Son Vole. Sümer : İki genç kan, © İpek ; Monte Kristo Kontes. © Türk: Gece bülbülü. » * Alkamar : Sandu — Sihirli Ada, * Yıldır ; Paganini, 9 Şık : Çalınmış Aşklar. * Asri: Ekmekçi Kadın — Petrol Mu. harebesi, * mal * Çalımmış Aşk — Dertsiz arka- aşlar. * eder Hüla i Prens Ahmed. İTFAİYE TELEFONLARI İstanbul iefi 14222 Beyoğlu iniz “4 â Yasi a ,, Büyüle- ai Erenköy, Kartal, Istanbulda defterdarlık İstanbul Finans teşkilâtında bazı deği giklikler yapılacağı duyulmuştur. An- sak bunun yeni Finans teşkilâtı kanu» nunun kamutaydan çıktıktan sonra yapılacağı anlaşılmaktadır. Istanbul- da bir defterdarlık kurulması ve İs- tanbul teşkilâtında çalışan bazı yük- sek tahsil görmüş tecrübeli memurla cın doğu ilbaylıklarile diğer ilbaylrk- lara ve bu arada İzmire gi i leri Lu pal BİR DELİLİK BiLGiLER | ağaçlar, ye- şillikler, rengârenk çi çeklerin arkasma gizlenen tahtaları orarmış bu eski tekke, şimdi bir istirahat evi,, idi. Yoldan geçenler, açların gölgesinde pusu kurmuş gibi oturan koca evi göremezlerdi; bahçe büyüktü, ve bahçeyi yoldan gizliyen yüksek, kalın bir duvar var- dı. Bu eski tekkeyi satınalarak ona bir garp kokusu vermek için “İstifa. hat evi, adını takan Beyoğlulu ba- yan Şarlot idi. Dervişlerin gizli, es rarlı âlemlerine daldıklar: sekizer, onar pencereli koca odalarda şimdi —— Yem.MI FA sıcak, soğuk su, kalorifer ve elektrik | varı “İstirahat evi,, az bir paraya mu- kabil ihtiyarlara dinlenmek, sükün ve süküt içinde yaşamak, yorucu, gü- rültülü hayatın uğultusundan, velve- lesinden kafalarını, vücutlarını kur- tarmak imkânını veriyordu. Ve bir pansiyondan başka bir şey olmıyan madam Şarlot'un istirahat evi, lü- zumsuz bir eşya derecesine inmiş ih- tiyarlardan kurtulmak istiyen genç- ler için hakiki bir kurtuluş kapısı idi. Bir pazar günü, Çamlıcada yaptık- lar: bir gezintiden dönen Nesrin ve kocası Fahir, “İstirahat oDevinin, önünden geçtiler. Nesrin kapıdaki yazıya baktı, bir şey söylemedi. Fa- | kat ertesi günü kocası işinde iken tekrar Çamlıcaya giderek pansiyonu gezdi ve madam Şarlotla görüştü. Nihayet, kaynanasından kurtulma- nn en mükemmel çaresini bulmüş- tul, Akşam, sofrada, kocasına dedi ki: — Fahir, dikkat ettin mi? Annen son, zamanlarda zayıflamıya başladı. Asabileşiyor, titizleniyor, her şeyden sıkılıyor. Evimizin geleni, gideni, gü- rültüsü, patırtım çok, Gramofon #e- si, ayak patırtısı, danslar, kahkaha- lar, briçin, pokerin her gece apartı mana verdiği hümmal; hava, ona ya- Tamıyor. Ona biraz yalnızlık, biraz temiz hava, biraz sükünet lâzım. Ne dersin? Fahir sustu, cevap vermedi. Erte. si gün Nesrin dedi ki: — Bugün İclâlle görüştüm. Çam- Lcada ihtiyarlar için bir İstirahat evi varmış. Bir müddet için anneni ora- ya yollasak, Fahir dudağını büktü, düşündü ve gene cevap vermedi. Üç gün sonra Nesrin gene dedi ki: — “İstirahat evini, gezdim. Anne- ciğini muhakkak oraya yollamalıyız, Bak, üç dört ay içinde bir şeyi ka- hr mu? Ve bir hafta sonra Fahirin annesi, eski tekkenin geniş, aydınlık bir oda» sına yerleşti. Fahirin annesi hasta değildi. Ye- gâne hastalığı yetmiş iki yaşında ol- matı, zayıf, kemikli sırtına üşüşen yılları gençiçrin çılgınlıklarına uydu- ramamasıydı. İhtiyar kadın, sebebini pek iyi anladığı bu sürgüne itiraz et- medi. Kötü hâdiselere, fehalıklara karşı gelmek kudretini kaybeden, ha- yatta kendilerinden ziyade gölgeleri- ti gezdiren her ihtiyar gibi, bu sil leye boyun iğdi, sustu, acıyı içine çekti. Ihtiyar, ibtiyarların en büyük te- sellisi olan gençlerin gürültülerin- den, gençlerin kahkahalarından, ba- gırmalarından artık mahrumdu. Bu mahrumiyet bütün benliğini, kulakla- rından başlıyan kalbini, ruhunu sa- ran bir boşluğa obatırıyordu. Onu buraya güya tedavi için getirmişler» di. Halbuki onun sessizliğe değil, bil- hassa gençlerden çok daha farla sese, neşeye, kahkaha ve musikiye ihtiya- sı vardı! Çamlıcanın bu uzak noktası her yeri her hayattan ne de uzaktı! İhtiyar, pansiyondaki öteki ihtiyar- lardan kaçıyordu. Çünkü onlar ken- disine biçliği, yokluğu ve ölümü ha- turlatıyor, hüznünü arttırıyorlardı. Artık onun yegâne işi, oğlu ile görüşeceği ve pırlanta taneleri kadar nadir dakikaları kana kana içmek, onların zevki ile yaşadığı boşluğu doldurmaktı, Oğlu sorardı: — Bugün nasılsın anne? Buranın havası sana yaradı mı? 9 a İİK, Ve ihtiyar : — Ben hasta değildim. Beni bura- ya neden getirdiniz? demezdi. Fa» kat: — Evet, daha iyiyim, her gün bir âz daha fazla, daha iyiyim, diye ce- vap verirdi, Ve oğlunu beklerken, uzakta görü- nen İstanbulu seyre dalardı. Sabah- leyin şehrin üzerinden sıyrılan sizler ve güneşin sarı şaşaası; pencereleri gözler gibi ışıldatan akşam, gölgele- Ti morartan ve denizi karartan gece onun her günkü yoldaşı idiler, Aftık hiçbir şey İstemiyor, hiçbir şey bek- lemiyor, eve dönme günü yavaş ya- vaş yaklaştığı halde bundan sevinç duymuyordu bile. İçinde bir şey, ne olduğunu kendisi- min de pek anlayamadığı bir Şey “çıt!,, etmiş karılıvermişti. Bu şey hangi umud, hangi hayal, bu acı ha- yatın tesellilerinden hangisi idi aca ba? İnsan, bir gün içinden kopup gi- den şeyin ne olduğunu bilse, anlıyas bilse, ıstırap denilen şey kalır mi â- caba? Bir gün Fahir anasını görmeğe geldi. Nesrinin ısrarına rağmen onu eve götürmeğe karar vermişti. İkim *ci kata çıktı, kapıy açtı. Oda boştu. Bağırdı: — Anne! Ses yok, çıt yok. — Anne! Gene cevap yok. Aşağı indi, Bütün evi ayaklarân- dı. Madam Şarlot'üri heyecanına fik yan yoktu. Fahir deliye dönmüşui Bütün evi aradılar, sonra bahçeye çıkarak yeşil kuytuluklara sokulup baktılar. Ararlarken bahçe kapısın- dan bahçıvan Fahire işaret etti ve dedi ki; — Annenizi mi arıyorsunuz? — Evet, evet, gördünüz mü? Bahçıvan eli ile bir noktayı gös terdi — Demin şurada, birkaç çingene vardı. Siyah bir mantoya bürünmüş olan ananız dışarı çıktı, yavaş yavaş onlara gitti. Onlarla bir şeyler ko- nuştu. Sonra hep beraber yolun dö- nemecinde kayboluverdiler, Gene ge- lir diye merak etmedim. Fahir deli gibi yola atıldı, koştu, koştu. Yolun, sanki ebediyete gidi- yormuş gibi görünen uzun, bomboş şiridinin bir noktasına geldiği z2- ın, anasını kaybettiğini anlayıver- di. | © Bulmacamız. | SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI 1 — Sokak taşları 8. Kamer 2. 2 — Beygir 2. 3 — Meyan 3. Dem 3. ir tiyatromu 11. $ sı $, 6 — Nota 2. Terketm 7 — Traliyada bir şehir 8 — İsim 2. İstihza 4 9 — Vaide 3, Reçberin kullandığı tiz let 4, 10 — Genişlik 2. 11 — Bakırköyden öte 8, İstifham 2. Dünkü Bulmacamızın hali SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI : 1 — Çarçabuk B. Si 2 2 — Ara 3, imal 4, 3 — Randevu 7. KİZ 4 — Dana 4 Atak 4, 5 —En32, Gate 4, 6 — Vagon 5. Ham& 7— Ana3 Ul 3 8—KiZAZMAk 9— ği 19 — # Ala 3. Sa Ai — Dik 4. Mutha 8, amman ilme lm ŞE ANAM