“Düny YAHUDILIk, KATOLİKLİIK - Dr. Göbbels'in Bir Diyevi Völkiseher Beobachter'den; Essen mıntaka günü, Adolf Hitler meydanında yapılan törende, evvelâ muntaka şefi Terboven, Hardman Lauterbacher'den sonra, Almanya iç işleri Bakanı. Dr. Göbbels çok önem- li bir diyevde bulunmuştur. Dr. Gö- bels, evvelâ bütün eski parti üyele- rine, ulusal harekete karşı gösterdik- leri sadakat, sebat ve nasyonal 805ya- lizm mefküresinin muzafferiyeti haiç- kında besledikleri iman için teşek. Kür etmiş ve on sene evvelisi kurum gününde olduğu gibi bügün de eski parti muhafız askerleri önünde bu- İunmaktan dolayı o duyduğu sevinc izhar eyledikten sonra şu şekilde de- vam etmiştir: “Bazı yabancı gazeteler, son ây- larda Almanya genel hayatının salâh emarelerini ,€ski âdetleri veçhile bir buhran şeklinde göstermek istemiş- lerdir. Tubaftır, biz ne zaman mem- leketimizde bir temizlik o yapsak ve bilhassa bir Yahudiye dokünacak ol sak, yabancı basını bunu bir buhran telâkki ediyor. Son zamanlarda aldı- ğumuz tedbirlerin nekadar Yüzumlu olduğunu, Yahudilerin, hoşlarına git miyen bir filmi, Berlin şehrinin or- tasında protesto edecek kadar cüret göstermelerinden anlamak kabildir. İşte o zaman: “Bu kadarı yetişir! demeye mecbur olduk. Eğer bundan birtakım sonuçlar çıkarmak lâzımsa, bu sırf bize ait bir meseledir. Almanyada icrayı hükmeden €cne- bi basını değil, biziz! Tehlikede olan devlet değil, onu sabote etmek İsti- yen küçük gruptur. Biz daha bece- tiklilerin ön sıraya geçip eski mu- haripleri geride bırakmalarına müsa- ade edemeyiz. Maamatih bu küçük grupa o kadar fazla önem atfetmeğe de lüzum yoktur. Netekim iktidarı- mizı biras gösterince, tıpkı 1933 yılı şubat ve mart aylarında olduğu gibi, deliklerine girmeğe mecbur oldular. Parti, ordu ve devlet sert bir gra- nit blok teşkil eder ve ona karsi gel- mek istiyenler, ancak kendileri za- rarlı çıkarlar. Yahudi meselesine gelince, her- kesten sorarım: Sebebiyet veren kimdir? Yahudiler mi yoksa biz mi? İli sene, tahrik edici hareketleri bü- yük bir sabırla seyreden onlar mıy- dı, yoksa bizler mi? “Bu arsrulusal ırkın tehlikesi bak- kında Alman o miletini aydınlatmak- tan yorulmıyacağız. Yakında Alman- larla Yahudilerin evlenmesi menedi- lecektir. Çünkü bizden sonra gelecek nesillerin, temiz ırkların: tereddiye uğratmalarına mütâade edemeyiz, Dr. Göbbels,, bundan sonra din meselelerine temas ederek şu izahat- ta bulunmuştur: Nasyonal Sosyalist bareketi, müs- pet bir hıristiyanlık temeli üzerinde duruyor, ve öyle durmakta da devam Fakat biz din bakımından nekadar t bir şekilde Hıristi- yan isek, kilisenin de sıyasal bakım- dan o kadar müspet bir şekilde mas- yonal sosyalist olmasını arzu ve ta- iep ederiz. Sadece sözlerle yapilar ikrar kâfi gelmez, biz bunun hare- ketlerle de ispat edildiğini görmek isteriz. Bugün Almanyada kiliselerin orta- dan kalkmadığını, bolşevikliği yere sermemize borçluyuz. o Eski merkezi hükümet bunu (o yapamıyacak kadar âcizdi ve belki de hakikaten yapmak istemiyordu. Çünkü kendisini rubah bizden ziyade bolşevizme yakm his- sedivordu. Bu adâmlar, eski günah- İarını unuttuğumuzu zannetmesinler. Biz, ker dine ve her mezhebe kars hürmetkârız ve yeni bir taraftar olmadığımız gibi tıpkı orta No. 38 Abanoz Bilezik RENE CHAMBE Biraz yüksekçe bir yere çıktı. Do ğu tarafında ve yakınlarda gökyüzü acaip ve uğursuz bir ateşin aksile aydınlanmıştı. De Solicrs anladı. Orada boğuşuyorlar, orada muha - rebe var. Kaç gecedir bu ışık hep böyle gökyüzüne aksediyor. Hangi kaç gece? Aylardır toprağın bu ta- rafında gece olmıyordu ki, zaten... Patlıyan obüsler, atılan tenvir fi - şenkleri ve uzaktan uzağı gelen muharebenin sesi) De Soliers düşünmemek için o - muzlarını silkti ve ii. Butop sesleri, artık cephenin süküneti ha- line gelmişti, kulaklar bu patırtı sükünete okadar alışmıştı... De Solierm batı taralma da baktı, O taraf da Vaugwois! İki yıl dır Almanlarla Fransızların ellerin de bulundurmak için göğüs göğüse Murmaksızın çarpıştıkları yer. Yürüdü. Siperin köşesi; bir a- damın gölgesi duruyordu. “Dirsek - lerini şeve dayamış bir gölge. De Soliers sordu: — Nöbetçi misin? tçi Adam birden doğruldu ve kar - e ln : çağda olduğu gibi, umumi alanlarda odunları yığarak insan yakabilecek bir ulus değiliz. Almanyada herkes kendine göre bir din güdebilir. liğin dinsel eğitimi ile kilise Kiliseler, spor birlikleri kurdukla- tt zaman bu eğitimin ahrete mi ms- GÖBELS e tuf olduğu suali akla gelebilir. Genç- lik bize aittir, ve biz onu kimseye! vermiyeceğiz. Dinsel basma da i yaç yoktur. Ulusumuzun bir tek si- yasal partide birleşebilmesini temin İçin 400 kurban verdik. Şimdi ön ka- pıdan fırlatıp attığımız bir şeyin ap ka kapıdan girmesine mi müsaade edeceğiz? Nerede ve ne şekilde teza- hür ederse etsin, devlete doğru çev- rilmiş her türlü düşmanlığı kökün- den sökeceğiz. Biz kültür harbi iste- miyoruz. Fakat eski merkez mahafi- Binde kültür harbi istiyen bir takım grupların mevcut olduğunu zannedi- yoruz. Vestfalende Piskopos aleyhine, tayyare ile atılan bir takım tahrikâ- miz yazıları müsadere ettikten son- ra, bunların Katolik birliği üyeleri tarafından yözilep dağıtıldığı anlaşı hırsa, buna ne demeli? Ateşle oyun oynsyarak memleketi kargaşalığa sokmağa çalışanların lâ- yık oldukları derecede şiddetli ceza- lara çarpılmalarını temin edeceğiz. Kültür harbin » ik edenlerin kimler olduğunu yoruz; gelecek haftalar içinde bunlara karşı ne tarz- da hareket edeceğimizi herkes göre- cektir. Bir Yahudinin döviz kaçırmasında şaşılacak bir şey yoktur, çünkü hay- lu huyundan vazgeçmez. Fakat hu- duttan geçerken cübbesinin kenarma döviz dikerek (kaçırmak istiyen bir rahible ona acıyanlar gibi hıristiyan dinine iha, eden kimseleri, Hazre- ti İsa bile kamçı ile kovardı. Banşı yeniden tesis etmek için kilisece ya- pılacak tek bir şey vardır. Vaz kür- süsüne geri dönmek. Kilise tanrıya, biz de ulusa hizmet edeceğiz. ? Eğer birtakım devlet aleyhdarları, €sas İtibarile kendi halinde birer te- şekkül olan birliklere sokularak yurdsever cümleler ve bayrakların sayesinde devleti sabote etmeğe kal- şacak olurlarsa, onlara şu sözleri söylüyebiliriz : Hem bu birlikler, bem de devlet aleyhdarları, mahvedilme- ğe mahkümdurlar, çünkü her törlü santimantalite'nin bir Maddi vardır. Halkın onlarla alâkadar olacağını zannediyorlarsa yanılıyorlar. Biz Al- man ulusuna eminiz. 66 milyon Al- man bizimle beraber olacak olursa, Yahudi Düşmanı Streicher Ateş! Püsküren Bir : Fransız gazetelerinden: Bir &y evvel Almanyada ilân e dilen Yahudi düşmanlığı, Franko- ni Nasyonal Sosyalist partisi şefi ve Yahudi aleyhtarı olan der Stür- | mer gazetesi müdürü Julius Sirek bir nutku ile yeni bir bız ak r. Streicher Almanyada Yahu- di işlerinde mütehassıs bir adamdır ve Berlinde spor sarayında mühim bir söylev vermiştir. Acaba Hitle - rin eski mesai arkadaşlarından olan Streicher, söz söylemek için niçin Otuz aydan fazla bir zaman geçme- sini beklemiştir.? Düne kadar Berlin halkı Strei- <her'i Stürmer mecmuasının müdü- rü olarak tanıyordu. Filkakika St- reicher Almanyada Yahudi düş- manlığı cereyanı başladığı günden- beri kendisini halka- sevdirmekten Ve gazetesinin satışmı arttırmaktan başka bir şey yapmamıştır. Strei- cher söylevini verdiği zaman spor sarayında 20 bin kişi bulunuyordu. Strtiçher söylevine şöyle başlamış» tar; — Beni polis müdürlüğü makamı- na göz koymakla ve Dr. Goebels'in yerine geçmeği istemekle ittiham e- diyorlar. Bunların hiçbirisi doğru değildir. Yabancı matbuat Alman » yaya zarar vermek için bu haberle- ti yayıyorlar, Yahudiler nerde iktidar mevki- ine geçmişlerse orada milleti mah- va doğru sürüklemişlerdir. Eğer Almanyada Yahudi bir başbakan bulunmuş olsaydı o şimdiye kadar memleket mahvolmuştu. Almanya - yı kurtaran Nasyonal Sosyalizmdir. Streicher Yahudi'şşin fena taraf- EYE meydana vurmak için demiş- tir ki: — Hayvanat bahçesine gidiniz, küçük Alman çocuklarınm kuğula- ra baktığını ve kuşların ötüşünü dinlediklerini görürsünüz, Yahudi çocukları ise, yanlarında mürebbi- yeleri bulunduğu halde, ve hattâ hayvanlarım kafesi önünde toplanır lar. Cünkü bu millet vahşi hayvan gibidir. Yahudiler Mısırdan kovulmuşlar- dı, biz de Mısırlıların yaptığını ya- Söylev Verdi | STREİCHER pamaz mıyız? Eski vasiyetname re- zaletlerle dolu bir terih koleksiyo. Budur. Bugün şahidi olduğumuz bü tün menfur hareketler ve fenalık - ları örada buluyoruz. Eğer Yahu - dilerin Allahı, bizim Allahımız ol saydı ben Allahtan ümidimi kesime- ği tercih ederdim. Bizim Allaha ib- tiyacımız yoktur. Streicher, bundan sönra papasla- ra hücum ederek demiştir ki: — Onlar bunu müşterek bir me- sele haline koyarak Alman ş#illeti- De zarar vermek İçin Hazreti İsa - nın katillerile birleştiler. Hatip sözlerini şu cümlelerle bi- tirmiştir; güncü İmparatorluk gerçekleş” tirilmiştir. Bizim, Almanyayı mu - kadderatına doğru sevk ve idare et- mekte olan büyük bir şefimiz var- dır, Biz tarihin en mühim meselesi o- lan Yahudi meselesini haledece, - Zir, Bu vazifeyi iyi bir şekilde 80 Ba eriştirdiğimiz zaman, dünyanın bütün milletleri bu eserimizi gör - mek çin memleketimizi ziyarete ge- leceklerdir.,, dan kola; hizla ban hak Jar ancak birtakım taahhütler muka- bilinde elde edilebilir. Ecnebi matbu- atı buna devlet buhranı diyor, hak buki bu sadece bir temizleme ame- Hyesinden ibarettir. Ecnebi basını pireyi her zaman deve yapmakla , meşguldür. Kurlüsetendamm'da bir Yahudiye biraz yan baksak, Lon- dradan Pekin'e kadar hir vaveylâdır başlıyor. Eğer Alman düşmanı gaze- teler, bu müşkül zamanlarımızda me- raklı havadisler peşinde koşmak isti- yorlarsa dünyada bu kadar geniş bir Faaliyet sahası varken mutlaka Al- maya ile mesgul olmıya ne lüzum var Meselâ belki yakında Habeşistan- da harp olacak. Bundan birkaç sene evvel, ayni basınm alkışları arasında, Pariste harp aleyhtarlığı andlaşma- smın imzalanmasına mukabil bugün © andlaşmayı imzalıyan ayni ulusla” rın yeni bir harbe mâni olamadıkla- rma göre böyle bir vak'a oldukça önemlidir. Moskovada komünist enternasyo- malinin bütün milletleri ibtilğle sev- kedeceğinden o bahsedilmesine rağ- mea birkaç ay evvel, İngilterenin batır: için “Tanrı kralımızı takdis etsin!,, diye şarkılar söylemişti. İn- Gön m LK yakın dururken uzaklara bakmağa ne lüzum var!,, Belfast'da evler yanı- yor. Almanyadaki asayişe gelince, şimdiye kadar Almanyada hiçbir memleketin baytağı halk tarafından, söklilüp atılınamıştır. Bu nevi hare- ketlere ancak kültür memleketlerinde tesadüf olunur. Diğer taraftan Almanyanın nasyo- nal sosyalist, partisi tarafından te- mizlenerek bütün dünya buhranla! nın fevkinde durduğunu gururla sö) liyebiliriz. Bizde kuvvetli bir parti devlete destek olmaktadır. Bizde ye- ni teşekkül eden bir ordu ulusu ko- rur, Bizde millet ve hükümet ayni gayeyi gütüğü için ulusal birlik iş alanında harikalar yaratmıştır. Biz bir cennette o yaşamıyoruz, bilâkis yaşamılmaya değer bir hayat yaşadı- Saz için gururla şunu iddia cde- il : Biz büyük bir devir yaşamak üze- ze önümüzdeki mânileri bertaraf et- tik. Önderimizin en sadık mücadele arkadaşları olan şu eski muhafız as- kerler, Alman al il hedef devletlerinin dir. Tesbit ettiğimiz i zaman için Bu hedefe varmak için kullandığımız SAK Gr lamke. Söelee eee der, biz de itaat ederir.,, a Gazetelerine Göre Hâdiseler İtalya - isveç 11 Giornale d'ltalin Roma'dan: ! İsveç bile, Habeşistana karşı kar- | deşçe ilgi göstermektedir. İsveçe dahi birkaç söz söylemeyi lüzümlu görüyoruz, İsveç Hariciye Bakanı Jeamtland vilâyetinde © söylediği bir nutukta İngiliz gazetelerinde eşi görülmüş diyevleri tekrar ettik ten sonra demiştir İtalyan - Habeş ihtilâfının Ulus- lar sosyetesinin istikbali bakımın - dan büyük bir ehemmiyeti vardır. Burada mevzuubahs olan mesele, u- luslar sosyetesinin üyesi olan bir devletin istiklâlidir; esasen bu an- laşamazlığın heyeti umumiyesi u - luslar sosyetesi konseyine emar | mektedir. Uluslar sosyetesi konse- yi hattâ bu hususta müdahalesi ta - Jep edilmezse bile, bir savaş tehlike si vukuunu tetkik etmek Oödevile ; mükelleftir. İsveç hariciye bakanı küçük dev. | letlerin menfaatleri (o hakkımdaki | malüm beyanatı tekrarlamıştır. ve demiştir ki: Uluslar sosyetesinin kanunları yalnız küçük devletlere değil, ayni zamanda büyük bir dev. İete karşı dahi tatbik edilebilir. İsve çhariciye bakanı nutkunu şöy e bitirmiştir:. “İsveç hükümeti Habeş hüküme- ti İle Tecimsel bir anlaşma akdi için, müzakerelerde bulunmakta - dır., İtalyan - Habeş ihtilâfı karşı- sında İsveç hükümetinin tezi İngi- meri tezine bengemek - tedir, i VİKTOR BMANUEL İ İsveç hükümeti ne sıfatla ve ki- min namına hareket etmektedir? Hemen diyebiliriz ki, İsveçin bu tarzı hareketi arsıulusal menafi de dil ulusal ve özsever menfaatler icabatından doğmuştur. İsveç bir - kaç senedenberi Habeşimana aya - ğını basmış ve bu kıtada çalışmak- ta bulunmuştur. 1933 de, Habeş hü kümetinin talebi üzerine, tayyareci General Erick Virgin İsveç hükü- meti tarafmdan Adisababaya gön - derilmiştir. Bu General İmparato- run #ilel ve sıyasal danışmanıdır. General Erick Virgin bagün Habe- şistan siyasasının idare etmekte - dir. İsveç veliahdının 1934 de Ha- beşistana yaptığı ziyareti hatırla - mak gerektir. Bi maada beş öğretmen subay (muallim zabit), Adisababa hastahanesinin direktö - verdi: — Hayir efendim. Fakat karanlığın içinde, adamın elinde bir mektup kâğıdınm hafif beyazlığını gördü ve hemen anladı. Bu nefer, Renouard admda Pa - rüste üniversiteli bir .ulikanlı idi. Daha genç ya sında olğunlaşmışa, ihtiyarlamışa benziyordu. Bu Renouard postanın her gelişinde bir, iki, üç mektup a- lirdı. Zarif bir kadının elinden çık tığı belli itinalı bir kaliğrefi ile ya- zılmış hafif lâvanta kokulu mektup Jar.. De Soliers bunu biliyordu ve kaç defa ona gıpta etmişti. Benek kendisi ne mektup alı - yordu, me birşey! Süküt, ağır, korkunç bir süküt gölünün ortasındaydı. Nefere gülümsedi, geçti. Siperler acaip bir manzara gös- teriyorjardı. Her an insanm başın- y suz görünü; Birden iki zil sesi duyuldu. Karsı taraftan iki kırmızı tenvir fişengi atıldı. Mermi yiye yiye yaprağını, dalını bırakmış çırçıplak ağaç ka - rikatürleri yıldız ışıklarının altm - da büsbütün tuhaflaşmışlar, ağaç - İıktan çıkmışlar da, insan gözünün hiç te alışmadığı garip birtakım ha yaletlere dönmüşlerdi. Du Sakini — Galiba, dedi, Grand Rüp batar yası yeniden ateşe başlıyor. Artık bütün soğukkanlıIğını top lamıştı. Şöyle etrafını görmek için dirseklerini siperin şevine dayadı. Tenvir fişekleri yavaş yavaş sola doğru uzanarak devam © ediyordu. Çok geçmeden herşey yine karan - ğa daldı. Fakat başlıyan hafif bir rüzgâr kötü bir koku getirdi. De Soliers'nin tüyleri dimdik ol du. Ne pis kokuydu bu? Düşmanım makineli tüfekleri, da- ha on beş gün evel bir Fransız müf rezesini serip geçmişti. Bu adam - ların etleri mayıs güneşinin altın - da yavaş yavaş kokmağa başlamış - YE De dask la çe vzanıp kaldıkları yerde dalgın dal- gın seyretmişti. Hele bir tanesi, sanki nadir otlar arıyan bir nebatat mütehaşsısı İmiş gibi, diz çöküp eğilmiş ve o vaziyet te kalmıştı. Bu adam da çürüyüp gitmiyecek w 2 sağ) biraz daha çalıların ö- tesinde, isinde düşüp kaldıkları yerlerde eriyip, dağılıyorlard. De 80 ere önüne gelen bir siperi indi, başka bir siperi çıktı. Yine yalnız kaldığı bir yerde sipere dı, gözlerini karşıya dikti ve düşünme ğe başladı. Yirmi dakika sonra, arkasından aramağa çıkan yüzbaşı de la Fougue onu bu halde görünce seslendiz — Hecey! De Soliers! Ne yapıyor sun orada? Bizi telâşa düşürdün yahu! Haydi dönünüz artık, de- vir bitti. — Yi . — Ne yar? Karanlıkta öyle meye bakıyorsun De Soliers kolunu uzattı. — Görüyorsun değil mi şu kar - şıyı? Şu karşıyı?.. — Evet, © görüyorum, Alman tarassut mahallini mi? — Orada kabukları soyulmuş ka- vak ağacı var, — E, evet, ne olmus? Yüzbaşı De Soliers'yi omuzun - dan tuttu. Acaba aklını mı kaybet- el bu sefer büsbütün endişeye Koluna girdi ve adeta sürükler gibi, ikisi beraber siperden aşağı in diler . . Rg De Solicrs tekrar anlatmağa “ko- yuldu: — Artık akibetimize kavuşmağı bekliyorduk. Çok geçmeden bu kor dehlizden çıktık. Halbuki beni daba bekliyen ne sürprizler varmış? Müöewe elini o- muzuma koydu: © — Duralım, dedi, siz Framond'la burada bekleyiniz. Bir dakika son- rr Von Jacobi'yi ben uzaklaştır - rım, siz de Framond'la beraber doğ ru asansöre gider ve yukarıya çı « G karsınız. Ben de sonra gelir, sizi Aviatik'te bulurum. Frâmond: — Pekâlâ! dedi. Ben daha bir şeyler söylemeğe vakit bulmadan, Möcwe ortadan kay bolmuştu. Framond: — Geliniz, biz de gidelim, dedi. O önde, ben arkada, daha hâlâ ne- ler olabileceğini kestiremeden, sal- lana sallana yürüyordum. Asansör? Âvistik? Bu hapisha - ne kâbusundan ik mümkün birşey sayılamazdı, değil mi? Fa « kat bütün bunlara rağmen Çiktık a zizim, çıktık. Daha bir dehlizi geçtikten son « ra, geniş bir mağaraya, Asansörün indiği mağaraya girdik. Framond gağırdı: — Stecken! Stecken asansörü kullanan adam | di. Hemen gelip selim verdi. — Haydi biz şimdi çıkacağız. Sonra sen tekrar iner, kumandanı alırsın. Asansöre girdik. Stecken manive Mâları indirdi ve asansör in tepe sine doğrğu yiikselmeğe başladı. Pek az sonra, yukarı plâtforma, çıktık. Stecken o kadar budala mıdır, ne » dir, hiç birşeyin farkına varmadı. Dışarıda sabah oluyordu. 1 özünün doymıyata; 5 çe re el ere m | munla beraber İsveç mümessiileri İri ile meşgul oldukları dabi ini | tadır. Diğer taraftan da bu 74'$ | 22.8-935 HABEŞISTAN KARŞISINDA Münasebatı GUSTAVE rü doktor Kunt Hanner ve teli servisler genel direktörü mübei, dis Hammar Habeşistanda İs temsil etmektedirler. Buwlar * şistanda bulunan İngiliz müsü leri ile sıkı temaslarda bulunma”. tadırlar. İsveç misyonları İtalyafi Habeş ihtilâf zuhur etmeden € İngiltere hesabına ve İngiliz p sile çalıştıkları söylenmekte idi. KeMğ. adi memleketlerinin menfaati edilemez. 4 Biz, Gencral Virginin şahsı il bahsetmek isteriz, Bu General, Bİ | may Subayı (erkâniharp) zabiti & ken tayyareciliğe geçmiştir. VİSEİ İtalyan ve Fransız düşmanlığ l tanmımış bir Generaldir. 1917 d€ l wusturya ordusunda bulunrsuş i İtalyan cephesinde İtalyaya j harp etmiştir. 1918 de Alman O suna geçmiş ve Fransız aleyhötiliği harekette bulunmuştur. Bir iki i ta evel, Gencral Virgin. Dagoiğ Hiyeter gazetesine dala Hi beş harbi derse, İtalys ae ese “METE nı beyan etmiştir ve Habeş a2 lerinin kabiliyet ve şetcaatini müştür (scna etmiştir). Bizim mak istediğimiz şey şudur: Bug meral bir taraftan İmparatoru! “© (| nrşmanıdır ve imparatordan sef de yüz elli bin Tiret maaş ali il veç ordusuna mensuptur ve l İsveç ordusunda mevkiini muh i za ctmektedir. Bu adam Habe j i duşunu tanzimle mükelleftir. | General Virgin neşrettiği ba || zılarda İsveçin Habeşistanda “4 || menfaatler elde edeceğini beya$” miştir. Pp” Uluslar sosyetesi genel bu şekilde mi himaye edilir? Siyamdaki naibin inti Bangkok. 21 (A.A.) — Niyabi rulu başkanı Prens Anuveata'n kaç gün evvel vukubulan ölü! intihar sonucu olduğu saylavl”“y, ruluna bildirilmiş-ir. Prens, eski Prajadhipok'tin. özel mallarını etmekte çektiği güçlüklerden V*. ki prenslerden bazısının, sil ağe bozukluğu hakkında isini, | le tenkit etmelerinden dolayı | na nihayet vermiştir. RE ni ve altın renklerde sıra sıra lut tabakaları yavaş yavaş YIğ du. Gergin sinirlerime birden “ göY” met geldi. Onlara tabii bir$“İ, gi lemedim, Fakat şimdi sizde” | 24” ii görünce 3 aj geldi. : Ya o kazıllığın altındaki ip 8 güzelliği! Akdeniz, lk Xi kin uyuyor. Gece dağılır” "iş ba dale denizin aldığı seri? PMP İğ ku vardır. Bu koku burnum? yayi Ooh! Serbesttim, beni : serbest bırakıyorlardı. gesi Fakat ne müthiş bir £““ di miştim yarabbi! i Acaba Möcwe ile neden serbest bırakıyor! görece! daha göreyim. Yine olursa olsun! Önümlzde ve kısa atik'in teknesi hafif b mıyordu. Sandal , işareti üzerine evvelâ